Karayılan: Ankara ve Tahran yeni saldırılar planlıyor

murat_karayilan2_300

Koma Civaken Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Türkiye, İran ve Suriye'nin Kürtlere karşı düşmanca bir ittifak kurduğunu belirterek, Ankara ve Tahran'ın yeni saldırılar düzenleyebileceğini kaydetti. Karayılan, İran'a karşı bir savaş ilan etmediklerini ifade ederken, saldırılara hedef olan PJAK'ın da kendini savunmak zorunda kaldığını söyledi. turk-iran-bayragi


Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan Murat Karayılan, 'Türkiye'nin saldırgan politikasının durdurmasını ve sorunları çözmek için demokratik görüşmelerde bulunmasını umuyoruz' dedi. Türkiye'nin Kürt sorununu çözmediği sürece demokratik ve istikrarlı bir ülke olamayacağının altını çizen Karayılan, Suriye, Türkiye ve İran'ın PKK ve PJAK'a karşı ittifak kurduğunu kaydetti.
          İran'a karşı değiliz
'İran, Türkiye ve Suriye arasında Kürt düşmanı bir ittifak biçimlendi' diyen Karayılan, her üç ülkenin Suriye, İran ve Türkiye'de bir Kürdistan kurulmasını engellemeye çalıştığını ifade etti. Karayılan, Tahran ve Ankara'nın gerillalara karşı yeni saldırılar planladığını dile getirdi.
Karayılan, 'Biz İran'a karşı değiliz. İran'a karşı savaş ilan etmedik. İran'da bir Kürt partisi PJAK var ve bu parti İran'ın hedefindedir. Kendisini savunmak zorundadır' şeklinde konuştu. Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ve Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani'nin Washington ile ilişkilerini kullanarak sorunun çözümüne yardımcı olabileceğini söyleyen Karayılan, 'Biz Kürt sorununun barışçıl bir şekilde, demokratik bir ortamda tartışmalarla çözmek istiyoruz. Barzani ve Talabani bu sorunda rol oynayabilir ve sorunun çözümü için bir program oluşturabilirler' dedi.
           Barzani ve Talabani rol alabilir
Karayılan, Barzani ve Talabani'ye çağrıda bulunarak 'ABD ile ilişkileri şimdi daha iyi ve eğer bir rol almak istiyorlarsa, bunu yapabilirler ve iyi sonuçlar alabilirler. Ama onlar tarafından herhangi bir teşebbüs görmüyoruz ve Kürdistan'a karşı politika devam ediyor' diye konuştu.SÜLEYMANİYE - ANF

BAŞKAN BARZANİ, LİBYA LİDERİ KADDAFİ İLE BİRARAYA GELDİ

barzani kaddafi PNA-Çeşitli temaslarda bulunmak üzere yurtdışında bulunan Federal Kürdistan Bölgesi (FKB) Başkanı Mesut Barzani, Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin resmi daveti üzerine bu ülkeye gitti. Dün akşam saatlerinde Kaddafi’nin resmi daveti üzerine beraberindeki üstdüzey bir heyetle Libya’nın Sirt kentine giden Başkan Barzani, Libya Başbakanı Dr. Bağdadi tarafından karşılandı.

Başkan Barzani, daha sonra Kaddafi’nin Sirt’teki karargahına giderek, burada Muammer Kaddafi  ile biraraya geldi. Başkan Barzani, Kürt halkına ve sorununa karşı olan daimi tutumu ve desteklerinden dolayı Kaddafi’ye teşekkür etti.

Libya Lideri Kaddafi de, Başkan Barzani’nin ziyaretinden duyduğu memnuniyetini dile getirerek, “Libya Başkan Barzani’nin kendi evidir ve istediği zaman kendi evine gelebilir” şeklinde konuştu. Başkan Barzani ile Kaddafi, ayrıca, Irak’taki siyasi ve güvenlik durumunu da değerlendirdi.

Amerika'nın Sesi : Kürtler Petrol Anlaşmalarını Savunuyor

necirvanbarzani Irak Bögesel Kürt Yönetimi liderlerinden Neçirvan Barzani, Bağdat hükümetinin onayı olmadan yabancı petrol şirketleriyle imzaladıkları anlaşmaları iptal etmeyeceklerini açıkladı.

Bugün Erbil'de bir basın toplantısı yapan Barzani, anlaşmaların Irak'ın yasalarına uygun bir şekilde yapıldığını savundu ve "Bağdat'tan kimsenin bu anlaşmaları feshedemeyeceğini" belirtti. Bağdat, Kürt Bölgesel Yönetiminin kendi iradesiyle imzaladığı petrol anlaşmalarının hukuk dışı olduğunu bildiriyor ve bu anlaşmaların tanınmadığını vurguluyor.

Öte yandan, Neçirvan Barzani, ulusal petrol kanunu konusunda uzlaşmaya varılması için Kürt Bölgesel Yönetimiyle Bağdat hükümeti arasında yeni siyasi komisyon kurulacağı açıklandı. Başbakan Nuri el Maliki'nin başkanlığını yapacağı komisyon aracılığıyla taraflar petrol kanunu konusundaki anlaşmazlıkları gidermeye çalışacak.

Irak, dünyanın üçüncü en büyük petrol rezervlerine ship. Irak'ın 115 milyar varil petrolü olduğu düşünülüyor. Bu arada, Neçirvan Barzani, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak'ı ziyaret edecek olmasından büyük memnunluk duyduklarını ve Erdoğan'ı çok sıcak bir şekilde karşılayacaklarını söyledi.

1925 KÜRDİSTAN HAREKETİNİ ANMA PANELİNE ENGELLEME

seyh sait PNA-1925 Kürdistan Hareketini anmak için, bugün Diyarbakır’da yapılacak olan Panel Diyarbakır Valiliği tarafından engellendi. TEVKURD, Komeleya Ehmedê Xanî, Devrimci Demokratlar/CIWAN-KURD ve bağımsız şahsiyetlerin katılacağı 1925 Kürdistan Hareketi'nin Anma Paneli Valilik tarafından engellendi. Panel davetiyelerinin dağıtımı da Diyarbakır 2.Sulh Ceza Mahkemesi tarafından durdurulmuştu. Panelin engellenmesinin ardından, Panele katılacak olan topluluk Büyükşehir Belediyesi önünde bir basın açıklaması yaptı. Kürdçe ve Türkçe ayrı ayrı okunan basın açıklamasında şunlar kaydedildi:

“1925 Kürdistan Ulusal Hareketi, Kürt halkının önemli bir tarihsel mirasıdır. Kürtler, bağımsızlık ve özgürlükleri için, 1920'li yıllarda Kürdistan İstiklal Komitesi (Azadî) öncülüğünde, örgütlenmeye başladılar. Kemalistlerin aldatma taktiklerinin ortaya çıkması ve Lozan Anlaşmasıyla Kürtlerin imha ve inkarına uluslar arası onay verilmesi, Kürt ulusal muhalefetinin, kısa sürede, geniş bir toplumsal alana yayılmasına yol açtı.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Kürtlerin ulusal-demokratik taleplerine tepkisi kanlı ve vahşice oldu. Çeşitli entrikalarla Azadî Örgütü lideri Cibranlı Halid Bey ve örgütün askeri-siyasi kadroları tutuklandı. Devlet güçlerinin provakasyonu ile Kürdistan Ulusal Hareketi 13 Şubat 1925 günü Pîran'da zamansız başladı. Buna rağmen kısa sürede, Kürdistan'da geniş bir alanda denetimi sağladı.

Bundan sonrası tam bir yıkım ve vahşet örneğidir. Hareket kısa sürede askeri darbe yer. 14 şehir, 700 köy, 9000'e yakın ev harabeye döner. 7.500 kişi zindana atılır ve bunlardan 660 kişi idam edilir. 80.000 Kürt öldürülür, 50.000 kişi göç ettirilir. Hareketin başında bulunan Şeyh Said ve arkadaşlarının 15 Nisan 1925 tarihinde Varto'da yakalnmasıyla seri idamlar başladı. Yüzlerce Kürt Hınıs'ta kurulan harp Divanı'nın kararıyla anında sorgu sulasiz kurşuna dizildi.seyh_said

  • 14 Nisan 1925 tarihinde Azadî Örgütü lideri Halid Bey, Yusuf Ziya Bey, Teğmen Ali Rıza Bey, Mele Abdurrahman ve Faik Bey Bitlis Harp Divanı'nın kararıyla Bitlis'te,
  • 17 Nisan 1925 tarihinde Azadî kadrolarından Doktor Fuad ve Şeyh Eyüb, Şark İstiklal Mahkemesi'nin kararıyla Diyarbakır Saray Kapı'da.
  • 27 Mayıs 1925 tarihinde Seyid Abdulkadir, oğlu Seyid Mehmed, Kemal Fevzi, Hacı Ahti, Mehmet Tevfik, Kör Sadi ve Hoca Askeri, Şark İstikal Mahkemesi'nin kararıyla Diyarbakır'da,
  • Şeyh Said, Şeyh Abdullah, Kamil Bey, Baba Bey, Şeyh Şerif, Fakih Hasan, Hacı Sadık Bey, Çanlı Müftü Şeyh İbrahim, Şeyh Ali, Şeyh Celal, Şeyh Hasan, Garipli Mehmet Bey, Hanili Salih Bey, Çanlı Şeyh Abdullah, Şeyh Ömer, Şeyh Adem, Madenli Kadri Bey, Peyranlı mele Mahmut, Şeyh Şemseddin, Şeyh İsmail, Şeyh Abdullatif, Şey Hasan, Bolikanlı Mele Emin, Arap Abdi, Kargapazarlı Mehmet Ağa, Şenlikli Süleyman, Musyanlı Mele Cemil, Demirci Süleyman, Suleyman Efendi, Tahir Efendi, Hanili Mahmut Bey, Hacıbegli Şeyh Ali, Bolikanlı Hacı Halid, Diyadinli Timur Ağa, Hınıslı Abdullatif, Karyeli Mehmet Bey, Suleyman Bey, Bahri Bey, Şeyh Cemil, Çapakçurlu Yusuf, Şenlikli Ali Badan, Kargapazarlı Halid, Jandarma hamid, Tahir Bey, Nahiye Müdürü Tayyib Ali, Haziran 1925 tarihinde 28/29 bağlayan gece, Şark İstiklal Mahkemesinin kararıyla Diyarbakır Ulu Camii önünde idam edildiler.
  • Seri idamlar Elazığ ve diğer şehirlerde 1926 yılına kadar devam etti.
  • Kürd halkı ayaklanma sonrasında toplu şekilde katledilmiştir.
  • 1925 Kürdistan Ulusal Hareketinin liderleri, Kürd Halkının özgürlük mücadelesinin kahraman isimleridir. Direnişleriyle ve onurlu duruşlarıyla idam sehpasına başı dik yürüyebilecek kadar davalarına bağlıydılar.
  • 1925 Kürdistan Ulusal Hareketinin hedefi; Kürtlerin dünyadaki diğer milletler gibi kendi devletine sahip olmasıdır. 1925 Kürdistan Ulusal Hareketi bugün de aydınlatıcı özelliğe sahiptir.
  • 1925 Kürdistan Ulusal Hareketi, amaçları ve duygularıyla geniş kitlesel bir tabana dayandı. Kürt halkının meşru talep ve duygularıyla bütünleşti. Bu nedenle haklı ve meşru bir harekettir.
  • 1925 Kürdistan Ulusal Hareketi, Kürt halkının tarihsel önemli miraslarından birisidir. Bu mirasa sahip çıkmak, yeni kuşaklara aktarmak her Kürd'ün, her Kürt aydınının ve siyasetçisinin görevidir.”seyh sait turk askerleri

Basın açıklamasını ardından, Valiliğin ve mahkemenin kararını protesto etmek için yaklaşık 1 saatlik bir oturma eylemi gerçekleştirildi. Anma faaliyetinin yarın 29.06.2008'de 11:30'da Ulu Camii önünde devam ettirileceği; ayrıca 04.07.2008 saat 14:00'de Liceliler Taziye Evinde Mevlüd okutulacağı bildirildi. (haberdiyarbakir)

Beyaz soykırım : Kürtlere siyasi ve askeri asimilasyon

erdogan_buyukanit_planKürtleri hedef seçen AKP hükümeti ile Genelkurmay'ın eylem planları, birbirini tamamlar nitelikte. Ordunun planında Kürtleri 'rahatsız edici' uygulamalar öne çıkarken, AKP'nin planında 'milli birlik'in inşaasını amaçlayan 'beyaz soykırım' uygulamaları dikkat çekiyor. İki plan da özel savaş politikalarının düzeyini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor
'Rahatsız edici' 'Milli Birlik'
Genelkurmay ile AKP'nin planlarının ana hedefini Kürtler oluşturuyor. Ordunun planında Kürtlere karşı askeri anlamda silahlı mücadeleye dayalı 'rahatsız edici' uygulamalar öne çıkarken, hükümetin planında ise 'PKK'nin etkisini azaltmak ve yurttaşları devlete bağlamak' amacıyla 'milli birliğin' inşaası esas alınıyor.
'Terbiye et' ve 'Kazan'
AKP'nin planında Kürt yurttaşlar 'kazanılması gereken hedef kitle' olarak görülüyor, ordunun planında ise 'terör destekçileri' olarak gösteriliyor. Ordunun 'terörist' ilan ettiği Kürt kurumlarına AKP 'örgüte müzahir kuruluşlar' diyor. Askeri yöntemlerle 'terbiye edilmeye' çalışılan Kürtler, sosyal ve kültürel olarak 'kazanılmaya' çalışılıyor.
Ordunun siyasi kolu
Hükümetin Kürtlere yönelik Eylem Planı AKP'nin, Genelkurmay'ın silahsız 'siyasi kolu' gibi çalıştığını bir kez daha gözler önüne serdi. Zap operasyonu sonrasında hazırlanan plan, TSK'nın boşa çıkan kara harekâtının yerinin 'siyasi operasyonla' ikame edilmesini öngörüyor.akp akparti kurt kurdistan kurtce iskence

'Beyaz soykırım' planı
Genelkurmay'ın 'kamuoyunu TSK çizgisine getirme' amaçlı Eylem Planı'nın deşifre edilmesinin ardından önceki gün AKP hükümeti tarafından hazırlandığı ve bizzat Başbakanlık tarafından koordine edildiği belirlenen Eylem Planı da ortaya çıkarıldı. İki planın ana hedefini Kürtler oluştururken, uygulamalar parallelik arzettiği kadar, birbirini tamamlar nitelikte. Genelkurmay tarafından yalanlanmayan planda Kürtlere karşı askeri anlamda silahlı mücadeleye dayalı 'rahatsız edici' uygulamalar öne çıkarken, hükümetin planında ise 'PKK'nin etkisini azaltmak ve yurttaşları devlete bağlamak' amacıyla 'milli birliğin' inşaası esas alınıyor. Milli birlik içinse, kültürel alanda yol haritası çiziliyor. Öte yandan 'yurttaşların devletin yanında yer almasını sağlamak amacıyla' ekonomik, kültürel ve idari tedbirlerin yanısıra basın-yayın kuruluşlarının kullanımı da öngörülüyor. AKP'nin planında Kürt yurttaşlardan 'kazanılması gereken hedef kitle' olarak bahsedilirken, bu durum Kürtlerin kültürel, siyasal ve sosyal tercihleri nedeniyle 'potansiyel suçlu' ve 'rehabilitasyondan geçirilmeleri gereken bir kitle' olarak görüldüklerini ortaya koyuyor. DTP ve Kürt basın-yayın kuruluşları başta olmak üzere Kürt kurumları ise 'örgüte müzahir kuruluşlar' olarak kabul edilerek, yargısız infaza tabi tutuluyor.
Bütün bu uygulamalar, Kürtlere yönelik yeni ve oldukça kapsamlı bir merkezi politikanın yürütüldüğünü gösteriyor. 'Kazanılması gereken hedef kitle' olarak görülen Kürtler, bir yandan askeri yöntemlerle 'terbiye edilmeye' çalışılırken, öte yandan ise sosyal ve kültürel olarak 'kazanılmaya çalışılıyor'. Bu da AKP ve ordunun planlarının uyumunu gösteriyor. Ordunun planı 'askeri baskı esasına' dayanırken, AKP'nin planı ise 'beyaz soykırım' uygulamalarını öngörüyor. İki plan da özel savaş politikalarının ulaştığı düzeyi çarpıcı bir şekilde gösteriyor.akp_gizli_eylem_plan1
Benzer planlar
Genelkurmay'ın planında, açığa çıkarılmayan daha birçok hususun yanısıra, iki konu öne çıkıyordu. Birincisi, DTP'nin açıktan 'terörist' ilan edilerek etkisinin kırılmasının sağlanması ve her yerde bu yönde teşhir edilmesi, ikincisi ise 'bölge halkının terörle mücadele bağlamında 'rahatsız' edilmesi ve örgüte yardım ettikleri sürece bu rahatsız etmenin sürdürülmesi, bu bağlamda sıklıkla aramaların, operasyonların v.b faaliyetlerin yürütülmesi, halka ağır silahlarla ateş edilmesi' yönündeydi. Sözkonusu bu askeri plan kapsamında; sınır hattının insansızlaştırılarak askeri bölgeye çevrilmesi amacıyla tampon bölge oluşturuldu, misket ve napalm gibi kimyasal silahlar kullanıldı, köyler kuşatmaya alındı, siviller yerlerinden edildi ve öldürüldü, ambargolar ve sıkı yol kontrolleri uygulandı, 'kelle avcılığı' dayatıldı, 'Utanç Duvarı' örülmeye çalışıldı, kara ve hava sınırötesi operasyonları da dahil olmak üzere askeri operasyonlar aralıksız bir şekilde sürdürüldü. Beytüşşebap ve Sason'daki gibi siviller katledildi. Aynı zamanda her defasında DTP 'PKK'ye terörist demediği için' teşhir ve tecrit edildi, kapatma davası açıldı, çok sayıda yöneticisi ve üyesi gözaltına alındı, tutuklandı. DTP'nin bölünmesi yönünde senaryolar kamuoyuna yansıtıldı. Bütün bu uygulamaların AKP hükümeti ve Erdoğan tarafından birebir desteklendiği ve uygulamaya konulduğu görülüyor. Bu husus iki planın en önemli ortak noktasını oluşturuyor.1b
'Milli birlik' ve dil
Kürtlerin açıktan hedef alındığı bu plana paralel olarak hazırlanan hükümet planında ise, daha inceltilmiş kültürel, sosyal ve ekonomik hususlar sözkonusu. Kültürel planda Kürt dilinin kabul edilmeyeceği özellikle vurgulanıyor. Buna karşılık, asimilasyon politikalarının derinleştirilmesi isteniyor. Daha önce Kürt çocuklarının ilkokul çağından itibaren alındıkları asimilasyon cenderesi, okul öncesi döneme kadar indirgeniyor. Ayrıca anadilinin asimile etmenin en iyi yolu, anneyi ve kızları asimile etmekten geçtiği bilindiği için, Kürt kızlarına daha özel bir önem veriliyor. Öteden beri Bölge'de asimilasyon yuvaları işlevini gören YİBO'lara da özel rol biçiliyor. Eğitim konusunda 'Türkçe seferberliği'nin başlatılması isteniyor. Gençlerin spora kanalize edilmesi ve böylece kültürel ve siyasal taleplerden uzak tutulması, bunun için okulların hedef olarak seçilmesi de öngörülüyor. Hükümetin planında amaçlanan 'milli birlik'in önemli bir aşaması bu şekilde kurgulanıyor.
'Milli birlik' ve tarih bilinci
İkinci bir husus ise, tarih bilincinin oluşturulması. Modernizmle birlikte ulus bilincinin ortaya çıkmasında etkili olan hususlardan biri dil iken, öbürü ise tarih bilinci oluyor. Bu nedenle hedefe konulan öğrencilerin özellikle Kurtuluş ve Çanakkale savaşlarının yaşandığı yerlere götürülmesi, eğitim müfredatında bu konulara ağırlık verilmesi ve böylece 'milli birlik' için tarih bilincinin aşılanması isteniyor. Bu da Kürtlerin kendi dil ve tarihlerinden uzak tutulmaları için önemli oluyor.ecevit gulen
Ecevit'in planına sarıldılar
Planda köylere dönüşe izin verilmeyeceği kaydediliyor. Öneri olarak ise, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in köy-kent projesi sunuluyor. Kürt sorununu kabul etmeyen ve feodaliteye indirgeyen Ecevit, Kürt sorununu 'merkezi ve kontrol edilebilir' köylerin oluşmasıyla, Türkçe eğitimin ve 'modern' Türk kültürünün aşılanmasıyla, Kürtlerin bu yolla 'eğitilmesiyle' çözülebileceğini ileri sürüyordu. Her defasında denenen bu yollarla Kürt sorunu bir türlü çözülmezken, AKP'nin Ecevit'in formülüne uyması dikkat çekiyor. Ordunun planında da merkezi ve kontrol edilebilir köyler öngörülüyor.protokol_Fethullah gulen
Devlet-Gülen el ele
Bütün bu konularda özellikle sivil toplum kuruluşlarının seferber edilmesi öngörülüyor. Bu durum, özellikle AKP'nin politikalarıyla uyumlu çalışan Deniz Feneri, Kimse Yok mu, Umut-Der, Özgür-Der, Mustazaf-Der gibi Fethullah Gülen Cemaati'ni oluşturan kuruluşların Bölge illerinde yürüttüğü çalışmaların amacını da ortaya koyuyor.
AB fonları kullanılıyor
Bütün bu planların yanısıra ekonomik olarak, kredilerin verilmesi, kooperatifçiliğin geliştirilmesi gibi küçük ve orta ölçekli ekonomik alanların açılması öngörülüyor. Bu da Erdoğan'ın Kürt sorununu ekonomik soruna indirgeyen GAP Paketi'nin arka planını ortaya koyuyor. Ayrıca AKP'nin bütün bu planlarını yaparken, Avrupa Birliği fonlarından yararlanmaya çalışması ise özellikle dikkat çekiyor.
Ortak koordinasyon
Ordunun planının İşlem Makamı Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Koordine makamı Genelkurmay Harekat Başkanlığı olarak belirlenmişti. AKP'nin planı ise Bakanlıklar düzeyinde yürütülüyor. Bu da iki kesimin ortak hareket ettiğini ortaya koyuyor. Görevlendirilen kamu personeli için belirtilen kriterler de hükümet ve ordunun Bölge'de 'devlet' olarak hareket ettiğine işaret ediyor.diyarbakir
İmam ve öğretmen birlikteliği
Kamu personeli içinde 'liyakatlı' ve 'devlete bağlı' öğretmenler ile din adamlarına biçilen rol önemli oluyor. Bu iki kesim de, toplumdaki yerleri gözönüne alındığında, asimilasyon politikalarını yürütmeleri konusunda etkililer. Bu durum, Amerika, Avusturalya ve Afrika'ya gittiklerinde Batılıların yerli halka karşı rahipleri ve eğitmenleri kullanma biçimlerini gösteriyor. Afrikalı siyahın, 'Beyazlar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı' sözleri, eğitmenlerin ve din adamlarının kullanım biçimini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı'na özel bir rol biçildiği plandan anlaşılıyor. Bardakoğlu'nun mayıs ayından beri Van başta olmak üzere birçok Bölge ilinde toplantılar yapıp, 'terör örgütünün dini kullanmasına izin vermeyin, devlete bağlı olun' şeklinde propaganda yapması da biçilen rolü gösteriyor.alternatif_gazetesi_destek
Kürt basını hedef
AKP ve ordunun planlarında en çok benzerlik arz eden konuların başında ise, Kürt basınına yönelik baskılar oluyor. Son iki yılda 13 gazete toplam 32 kez kapatıldı, yüzlerce dava açıldı, onlarca basın çalışanı tutuklandı. AKP Planı'nda sözü edilen, ancak somutluğu bulunmayan 'terörle bağlantıları' gerekçe gösterildi. İki plan da, baskıların merkezi ve siyasi olduğunu bir kez daha gösteriyor. Yandaş basın kuruluşları ise açıktan destekleniyor. 'İslamcı basın' olarak bilinen medya organlarının sayısı ve etkisi AKP ile birlikte en üst düzeye çıktı. İSTANBUL Yılmaz Akgün İlgili Haberler
AKP: Genelkurmay'ın siyasi kanadı
Diyarbakı r Valisi 'eylemde'
AKP ve 'Lahika'