19:57-Akdeniz Üniversitesi kampüsü içindeki yurtları basan ülkücüler yurtsever, demokrat öğrencilere saldırdı. Saldırıda biri ağır 4 kişi yaralanırken ülkücülerden biri silah kullandı. Akdeniz Üniversitesi Yerleşkesi'nde Kredi ve Yurtlar Kurumu'na bağlı yurda 200 kişilik ülkü ocakları üyesi grup tarafından bıçak ve satır ve silahlarla saldırı düzenlendi. Saldırıda biri ağır, 4 kişi yaralanırken olaya geç müdahale eden polis saldırıya uğrayan öğrencileri gözaltına aldı. Kamera çekimlerinde net bir şekilde ülkücülerden birinin silah kullandığı görüldü. Görüntülerde bir kez tabancasının şarjörünü boşaltan kişi daha sonra tekrar şarjörünü doldurup yurtsever, demokrat öğrencilere doğru ateş etti. Olayların ardından yaralanan arkadaşlarını görmek için Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne giden yurtsever ve demokrat öğrencilere burada toplanan bir grup ülkücü saldırdı. Yaralan öğrencilerden ikisinin isimlerinin Yakup Ş., Kaan K, olduğu öğrenildi. Üniversite ve yurtta gerginlik sürüyor. DİHA
Metin Kalay-Binaet Ben Van’nın merkezine 80 km mesafede bir ilçesinin ilçe merkezine 40 km mesafede, İran sınırında bir köyünde öğretmenlik yapiyorum. Üniversiteyi geçen temmuzda bitirdim. Geçen şubatta da atandım. Çalıştığım köyde hâlâ yerlerde yarım metre kar var. Pencereleri naylonlarla kaplı, tuvaletinin ve banyosunun kapısı olmayan ve suyu olmayan bir lojmanda başka bir öğretmen arkadaşımla birlikte kaliyorum. Haftaiçi sürekli köydeyim. Hafta sonlar ise kendimizi Van merkeze atarız. Van’daki günlerimizin pek eğlenceli geçtiği söylenemez. Çoğu zaman arkadaşlarla buluşur saatlerce Cumhuriyet Caddesinde turlarız. Bu caddeye kendi aramızda "mecburiyet caddesi" de deriz. Hatta sıkılırız. Ucuz otellerde kaldığımız için kirleniriz. Mehmet, Dilan, Yusuf... hepsi umuttu İl merkezinde iken köyümüzü ve çocuklarımızı, köyümüzde iken de sokak lambalarını, insan kalabalıklarını özleriz. Öğretmen atamalarında tercihlerimi yaparken tüm tercihlerimi batıya yaptım. Ama tercih dışı olarak şu anda çalıştığım yere atandım. Önceleri üzüldüm. Ama sonra alışmaya başladım. Çünkü çocukların doğulusu ve batılısı olmaz. Dünyanın her yerinde çocukların dünyası aynı derecede saf, temiz, berrak, eğlenceli, renkli ve anlamlıdır. Bir yerin alt yapısının, sinemalarının, eğlence merkezlerinin olup olmaması çocukların dünyasını etkilemez. İlk maaşımı aldığımda arkadaşlara bar ısmarladım. Ne de olsa Türkiye’de ekmek aslanın midesindeydi ve ben hayata atılmıştım. İlk kez alın terimin karşılığını parasal olarak almaya başlamıştım. O gece barda hepimiz çok eğlendik. Toplam beş kişiydik. Sarhoş olduk. Sarhoş olduğumuz için birbirimize sevgi sözleri söyledik. Çünkü bu tip coğrafyalarda ayık kafayla daha başka şeyler konuşulur ve düşünülür. Sarhoş iken de köydeki çocuklarımı özlemiştim. Mehmet’i, Dilan’ı, Yusuf’u … hepsini. Çünkü her birisi bir umuttu. Erkek çocukları saçlarını benim saçlarım gibi taramaya başlamıştı. Anneme de bulaşık makinesi sözü verdim. Yıllardır benim okulu bitirmemi bekliyordu. Sadece bulaşık makinesine sahip olmak değil benim almış olmam onu daha çok mutlu edecekti. "Senin öğretmenliğini yakacağım" Geçen hafta sonu da Van’daydım. (22 mart 2008-cumartesi) Van’da Newroz olayları yaşanıyordu. Saat 11:30'a kadar bir dersanenin kantininde arkadaşlarla oturduk. Sohbet ettik. Arada bir pencereden sokaktaki olayları izledik. Gaz bombaları atılıyordu, silahlar sıkılıyordu ortalık savaş alanı gibiydi. Olaylar yatıştıktan sonra (11:30 dan sonra) bir öğretmen arkadaşımla dolaşmaya çıktık. Caddede gezerken yanımıza sivil kiyafetli bir polis memuru geldi. Kimliklerimizi istedi. Kimlilere baktıktan sonra sadece beni kimlik tespiti için karakola götürmek istediklerini söylediler. Anlatmaya çalıştım ama anlamadılar. Paketlenerek arabaya bindirildim. Arabada dövmeye başladılar. Bir polis bana “Senin öğretmenliğini yakacağım” diyordu. Mehmet, Dilan Yusuf … ve diğerleri aklıma geldi. Ama kötü bir şakadır diye düşündüm. Emniyete götürüldüm. Nezarete giden yolda 20-30 metrelik bir koridor vardı. Koridorun sağında ve solunda polisler ve her birisinin elinde iki jop... O mesafeyi geçinceye kadar var güçleriyle bizi dövdüler. Bu mesafeyi çok yavaş yürümek zorundaydık. Hızlı yürüyenler ayrıca dövülüyordu. Yaşadıklarımın gerçek olduğuna inanamiyordum. "Seni Barzani'nin yanına göndereceğim" Nezarete götürüldük. Anlatmaya çalıştım kendimi. Suçsuz olduğumu, öğretmen olduğumu… Ama anlamadılar. Gece yarısı beni gözaltına alan polis memuru geldi. Beni nezaretten çıkardı. "Gel, seni Barzani’nin yanına göndereceğim" dedi. Loş ışıklı bir yere götürdü. "Duvara dön" dedi. Döndüm. "Ellerini kaldır" dedi. Ellerimi kaldırdım. "Duvara yaslan" dedi. Yaslandım. "Diz çök" dedi. Diz çöktüm. Işığı söndürdü. Gitti sonra. Ayak sesinden gittiğini anladım. Sonra ayak sesinden geri geldiğini anladım. Kafama bir darbe geldi. Sonrasını hatırlamıyorum. Uyandığımda karanlıktı, hiç kimse yoktu. Kalkmaya çalıştım kalkamadım. Nezarete döğru sürünerek gitmeye çalıştım. Sonunda nezarete kendimi atabildim. Oradakilere ne kadar zamandır yokum diye sordum. "Yaklaşık olarak yarım saattir" dediler. Korkuyorum... Dört gün sonra çıkarıldığım savcılıkta beraat ettim. Şu anda köyümdeyim. Çocuklarımın yanındayım. Korkuyorum. Bu işkenceyi yapanların çocukları, eşleri, aileleri, sevgilileri adına bu işkencecilerden korkuyorum. Türkiye’nin geleceği adına bu işkencecilerden korkuyorum. Anadoluda yaşayanların birlik ve beraberliği adına bu işkencecilerden korkuyorum. Öğrencilerim adına korkuyorum. Üniversitelerde okuyanlar, aşık olanlar, düğünü olanlar, çocuğu olanlar, sarhoş olanlar, anneler, babalar… herkes adına bunlardan korkuyorum. Buğday tarlaları, Türkiye’nin denizleri, nehirleri, sabah erken okula giden çocuklar adına bunlardan korkuyorum. Çiçekler, kuşlar, dağlar, taşlar… gezegenimiz adına bunlardan korkuyorum. (MK/GG) * Metin Kalay, Öğretmen
Panda, YouTube videolarına giden linkleri barındıran e-postalara karşı uyarıyor. Güvenlik uzmanı Panda, YouTube videolarına giden linkleri barındıran e-postalara karşı dikkatli olunması gerektiğini duyurdu. Eğer bu linklere tıklanırsa Nabload.CXU adındaki trojan indirilmeye başlanıyor. Bu trojan bahsi geçen videoyu yine de gösteriyor, fakat arka planda farklı zararlı yazılımları da indirmeye başlıyor. Bu zararlılar da bilgisayarda bulunan online hesap şifreleri gibi kişisel verileri taramaya başlıyor. E-posta, Portekizce dilinde yazılmış olarak geliyor. Şu şekilde başlıyor ve devam ediyor: "gente, gente, camla... Sem levar para o lado da "maldade", este video que me passaram é realmente muilto interessante".
'Sansürsüz Geleceğin Yeni Ekranı' sloganı ile yayınını sürdürmekte olan Alevilerin ilgiyle takip ettiği DEM TV'nin yayını durduruldu. DEM TV Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada, DEM TV'nin yayınının dün akşam saat 18.00 sıralarında hiç bir gerekçe gösterilmeden kesildiği duyuruldu. Açıklamada, 'Turkshow yetkilileri ile yapmış olduğumuz görüşmelerde, yayını kesme talimatının Türksat yetkililerince sözlü olarak kendilerine iletildiğini ancak Türksat ile yapılan görüşmelerde ise, böyle bir talimatlarının olmadığı tarafımıza iletilmiştir' denildi. DEM TV'nin bugüne kadar Türkiye'nin muhalif sesini ekrana taşıdığına vurgu yapılan açıklamada, şunlar belirtildi: 'Yayınımızın kesilmesini, kurumumuz şahsında insan hak ve hürriyetlerine, demokrasiye ve basın özgürlüğüne yapılmış bir saldırı olarak görüyor, yayın kesme talimatının sözlü olarak verilmesinin ve de ortada herhangi bir yasal uyarı bulunmadan yayınımızın kesilmesinin, hangi rejimle yönetilen ülkelerde görülebilecek bir uygulama olduğunu kamuoyunun taktirine bırakıyoruz.'
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP), tutuklu gazeteci sayısının 24'e yükseldiğini bildirdi. TGDP tarafından yapılan yazılı açıklamada, Mersin'de 30 Mart 2008 tarihinde gözaltına alınan Dicle Haber Ajansı(DİHA) Mersin muhabiri Mehmet Ali Ertaş, Malatya muhabiri Ersin Çelik ve Van muhabiri Sıdık Güler'in tutuklanmasıyla Türkiye'de tutuklu bulunan gazeteci sayısının 24'e yükseldiğini açıkladı. Açıklamada, 'TGDP olarak halkın haber alma hakkına yönelik saldırının bir biçimi olan muhalifi basın emekçileri üzerindeki baskıları protesto ediyoruz' denilerek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 'cezaevlerinde tutuklu gazeteci yoktur' şeklindeki açıklamalarının gerçeği yansıtmadığı bildirildi. 4 Nisan 2008 tarihi itibariyle tutuklu bulunan gazeteciler şunlar: İbrahim Çiçek, Atılım Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Gazeteci-Yazar, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi Sedat Şenoğlu, Atılım Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü ve Gazeteci- Yazar, Edirne 1 Nolu F Tipi Cezaevi Füsun Erdoğan, Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü, Gebze Özel Tip Cezaevi * Hasan Coşar, Atılım Gazetesi Yazarı, Ankara Sincan F Tipi Cezaevi * Ziya Ulusoy, Atılım Gazetesi yazarı, Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi * Bayram Namaz, Atılım Gazetesi yazarı, Edirne 1 Nolu F Tipi Cezaevi Hatice Duman, Atılım Gazetesi Sahibi ve Müdürü, Gebze Özel Tip Cezaevi * Behdin Tunç, DİHA Şırnak muhabiri, Diyarbakır D Tipi Cezaevi * Faysal Tunç, DİHA Şırnak muhabiri, Diyarbakır D Tipi Cezaevi * Haydar Haykır, DİHA Şırnak muhabiri, Batman M Tipi Cezaevi * Murat Kolca, DİHA Urfa muhabiri, Urfa E Tipi Cezaevi * Mehmet Ali Ertaş, DİHA Mersin muhabiri, Mersin E Tipi Cezaevi * Ersin Çelik, DİHA Malatya muhabiri, Diyarbakır D Tipi Cezaevi * Ali Buluş, DİHA Mersin muhabiri, Mersin E Tipi Cezaevi Sıddık Güler, DİHA Van muhabiri, Van F Tipi Kapalı Cezaevi Mehmet Karaaslan, Gündem Gazetesi, Mersin Temsilciliği çalışanı, Mersin E Tipi Cezaevi Mahmut Tutal, Gündem Gazetesi Urfa çalışanı, Urfa E Tipi Cezaevi Vedat Kurşun, Azadiya Welat Gazetesi Yazı İşleri Müdürü ve İmtiyaz sahibi, Diyarbakır D Tipi Cezaevi Erol Zavar, Odak Dergisi Sahibi ve Müdürü, Şair, Sincan F Tipi Cezaevi Mustafa Gök, Ekmek ve Adalet Dergisi Ankara Temsilcisi, Sincan F Tipi Cezaevi Barış Açıkel, İşçi Köylü Gazetesi Sahibi ve Yazıişleri Müdürü, Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi Hüseyin Habip Taşkın, Güney Dergisi, Sosyalist Mezopotamya Dergisi ve Çoban Ateşi Gazetesi yazarı, Manisa Cezaevi Mehmet Bakır, Güney Dergisi Eski Genel Yayın Yönetmeni, Bolu F Tipi Cezaevi Erdal Güler, Devrimci Demokrasi Gazetesi Eski Yazıişleri Müdürü, Amasya E Tipi Cezaevi