PKK ve PARTİYA AZADİYA AZERBAYCAN–İRAN ( PAAİ ) İmha ve inkarın olduğu yerde ona karşı özgürlük ve barış hareketi de boy verir ve bu iki olgu güçlü-zayıf ekseninde -çatışarak- bir sona varır. Türkiye’de olduğu gibi gittiğim İran’da da sistemin kültürleri ve bireyleri kendisine benzetmek için imha ve inkara dayalı bir politika güttüğünü fark ettim. İran’da da herkes Fars olmak ve İslami prensiplere uymak zorundadır. Azeri birkaç kişi ile yaptığım sohbet sırasında, kimlik problemi yaşadıklarını ve egemen fars/islam rejimine karşı Azeri özgürlük rüyasını gerçekleştirmek için organize olmaya çalıştıklarını gördüm. 1940 larda İran Azerbaycan’ı ve İran Kurdistan’ı bağımsızlıklarını kazanmış ve kısa süreli bir devlet hayatına kavuşmuşlardı. Ancak bir zamanlar devrimci kimliğine hayran kaldığımız ve bıyıklarımızı onunkine benzetmeye çalıştığımız ama aslında dünyanın en barbar ve paranoyak katili olan Stalin ve diğer Sovyet şefleri bu devletlerin yaşamasına izin vermediler. önce Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki Laçin-Zengılan koridorunda kurulan Kızıl Kurdistanı (1922) daha sonra da Mehabat Kürt Cum. İle İran Azerbaycan Cumhuriyetlerini devletler arası ilişkiler ağında ölüme terk ettiler. Stalin, sadece Kürtlere ve Azerilere karşı barbarlık yapmadı, kendi ülkesinde de özürlü olan vatandaşlarını temizleyerek Hitler gibi kusursuz ve sağlıklı bir ırk yaratmaya çalışmıştı. Tahrandan dönerken Azerilerin yoğun olarak yaşadığı Tebriz bölgesinde birkaç Azeri ile sohbet etme ve onları dinleme imkanı bulmuştum. Tebriz otobanında bozulan aracımızı Gürbulak sınır kapısına taşımak için bir kamyon kiralayarak gecenin yarısında beraber yola koyulduk. Hava soğuktu ve dışarıda durulacak gibi değildi. Üç yüz kilometrelik yolu uykusuz geçiremeyeceğini söyleyen şoförümüz bir süre yol aldıktan sonra Gürbulak Tebriz arasındaki sufiyan’da durup dinlenmeye karar verdi. Kamyonu stop ettikten sonra dışarıda pusu kuran soğuk hava, arabanın içinde de hissediliyordu. Bu durumlara alışık olan şoför üstüne battaniyesini çekip sessizce uyumaya başladı. Ancak battaniyem olmadığı için üşümeye başlamıştım. Dışarıda açık bir yer bulurum düşüncesiyle arabadan indim ve cadde boyunca ilerledim. Soğuktan buğulanan bir vitrinin arkasında içeride birilerinin oturduğunu görünce kapıyı iterek içeriye selam vererek girdim. Gaz ile çalışan bir ocağın etrafında oturan birkaç kişi hararetle konuşuyordu, hatta seslerini dışarıdan bile duymuştum. . -Türkiyeli misin ağa? Dediler. Dediler. -Evet. Dedim. -Gel otur ağam, sen de ısın. Gecenin o saatinde ısınacak bir yer bulmanın mutluluğunu hissetmiştim o an. Hoş-béj olduktan sonra sohbetlerine katıldım. Bu arada genç bir Azeri hararetle İran rejimini eleştiriyordu. “ Men Azeriyem ve menim kendi dilim var, ama Fars rejimi Azerileri ve Kürtleri zorla fars yapmak istir. Bu haksızlıktır. Men Fars olmayı qebul etmenem. İslami Fars rejimi faşisttir. Zulum yapmağtadır…” Dili döndüğünce İran rejiminin asimilasyoncu katı İslamcı kurallarının verdiği rahatsızlığını ifade ederek bu zulümden kurtulmanın çarelerini sıralıyordu. Ona: “Gardaş, sen de PKK gibi düşünüyor ve Azerilere özgürlük istiyorsun ! dediğimde şaşırmıştı. -Ne démağ istirsen ağam? dedi. dedi. -Yani senin dediklerini Türkiye’deki Kürtler de kendileri için söylüyor, Türkiye’de PKK ne istiyorsa sende İran Azerileri için aynı şeyleri dile getiriyor ve istiyorsun! O zaman senin PKK ile benzer bir siyasi yanın vardır, demek istedim. Anlamamış ya da kafası karışmış gibi bakmıştı. Çünkü, birileri ona PKK’nın Kürt olmadığı ve Kürtleri temsil etmediğini söylenmişti Ona, söylediklerinin doğru olduğunu, her insanın kendi dilini, kimliğini ve kültürünü yaşama hakkının insani bir hak olduğunu, ancak faşist rejimler milli çıkarlarını devam ettirmek ve azınlıkta olan halkları eriterek tepkisiz hale getirmek için, yasakçı ve baskıcı politikalar uygularlar. Dolayısıyla dünyanın her yerinde egemenlerle bağımlılar arasındaki ilişki /çelişki ve çatışma bu sebeplere dayanır… Türkiye’de de vesayetçi kurumların demokrasiyi vesayet altına aldıklarını, bu yüzden demokratik girişimlerin bile başarısızlığa uğradığını ve demokratik açılımların uygulanabilirliğinin zayıf olduğunu, Kürtlerin aslında terörist olmadıklarını, sistemin onları, “ya Türk olmayı kabul edeceksiniz ya da dağa çıkacaksınız” ikilemine zorladığını ve insani hiç bir çözümün sistem tarafından kabul edilmediğini, çaresiz kalan Kürtlerin dağlara sığındığını, defalarca ateşkes ilan ettikleri halde saldırıya maruz kaldıklarını, meclisteki Kürt vekillerin de son zamanlarda yaratılan milliyetçi baskıdan nasiplendiklerini, hatta barış ve demokrasi düşmanlarının onları meclisten atmaya çalıştıklarını anlatmaya çalıştım. Söz ister gibi elini kaldırarak susmamı istedi: -Şayet PKK Kürtleri temsil ediyor ve Kürt özgürlük hareketiyse, neden Türkiye’deki tüm Kürtler tarafından desteklenmiyor?” dedi. -Türkiye’deki Kürtlerin çoğunluğu, ümmet anlayışıyla hareket ettikleri için, din kardeşliği duygusuyla bağlı oldukları Türklerle henüz bağlarını koparamadılar. Ancak kimliklerinin yasaklanması, imha ve inkar politikalarının anlaşılmasıyla politize olan ve dinin kendilerine karşı kullanıldığını anlayan bir kısım Kürtler 1924 ten bu yana sisteme karşı tepkilerini göstermektedirler. Ümmetçi anlayışla hareket edenlerin dışında kalanların bir kısmı asimle olmuş ve bir kısmı da menfaat ilişkisi içinde işbirlikçi bir anlayışla hareket etmektedir. Bu sebeplerden dolayı bölünmüş olan Kürtler, henüz gerçek güçlerini gösterme basiretin sergileyemiyorlar. Korku egemen kılınmış, “ben Kürd’üm” diyen herkes PKK li gibi görülerek derdest edilmiştir/edilmektedir. Dolayısıyla korkan ve çıkar ilişkileri içinde olan Kürtler deşifre olmamak için kendilerini belli etmemeye çalışırlar. -Peki, mademki birlik olmuyorlar niye savaşıyorlar? Hem orada kötü de olsa İran’dan daha fazla demokrasi vardır, Türkiye ortadoğudaki tüm ülkelerden daha modern, güzel ve de rahattır. Biz oraya gelmek, yaşamak ve çalışmak isteriz. -Önce sivil siyasetin egemen kılınması gerekir. Sistemi tek ırk temeline dayandıran üniter/militer zihniyeti tasfiye etmeden Türkiye’de barış, huzur ve demokrasiyi geliştirmek imkansızdır. Çünkü toplumu kamplara bölüp çatıştıranın sitemin kendisidir. Müslüman olduklarını söylemelerine rağmen onların peygamberi MACHİAVELLİ ’dir.(İtalyan siyasetçi-düşünür) Türkiye’nin orta doğu ülkelerine nazaran daha modern ve güzel olduğu söylenebilir ancak, insana verilen önem açısından geri kalmıştır. Sistem, vatandaşı devlete karşı sorumlu tutmaktadır. Oysa demokrasilerde devlet vatandaşa karşı sorumludur. Özellikle son günlerde esir askerlerle ilgili yaşananlar ibret vericidir. Vatandaşları başka diyarlarda zor durumda kalan ülkelerin gösterdiği ilgi ve yakınlığı ne yazık ki ülkemiz kendi esir askerleri için gösterememiş, aksine tabut içinde dönmelerinin milli menfaatlere daha uygun olacağı açıklanmıştır. Bundan da anlaşılacağı üzere Türkiye’de insan olmaktan çok Türk olmak ve bu ülkü doğrultusunda hareket etmek daha önemliymiş. Sizler de Türki bir kavim olduğunuz için Türkiye’de baş üstünde tutulur 1. sınıf vatandaş olursunuz. Çünkü mutlu olmayı hak eden Türklerdensiniz yani…! Sözümü bitirdiğim anda bir diğeri şunu sordu: -Avrupa Birliğine girmek için anayasa değişikliğinin olacağı söylenmektedir. O zaman sıkıntılarınız biter… -Anayasa değişikliği için çalışmalar yürütülmektedir, ancak anayasasında kişileri referans alan ülkelerde demokrasinin olmadığını biliyoruz. Mesela İran, K.Kore ve Türkiye… Eğer Türkiye yeni anayasasını Kemalizmin boyunduruğundan kurtaramazsa hiç bir anlamı olmaz değişikliğin. Ancak, yine de Türkiye’nin batıya daha yakın olması ve AB ile yakınlaşması bu kısır döngünün eninde sonunda bozulacağına olan umutlarımızı geliştirmektedir. Eski generallerin çıkıp kendi hatalarını dile getirmeleri ve Kürt’lere karşı bir takım haksız uygulamalarda bulunduklarını ifade etmeleri olumlu bir gelişmedir. Ancak esas sorun aydınlardan kaynaklanmaktadır. Büyük umutlar beslediğimiz aydınların yaratılan milliyetçi dalgadan tırsıp ağız değiştirmeleri ve post kurtarma endişesi ile askerlerle dirsek teması, bazı kesimlere cesaret vermekte ve değişimden yana olanlara baskı yoğunlaşmaktadır. Korku egemen kılındıkça değişimi isteyenler de azalmaktadır. Koyulaşan sohbetimizi kapıya gelen şoför bozmuştu. “Gidelim” işaretiyle Kürt, Azeri, Fars ve diğer halkların sınırları olmayan birleşik bir coğrafyada yaşamaları dilekleriyle ayrıldık. Güzel bir diyalog ortamı oluşmuştu, farklı etnik yapılara sahip ama ortak noktaları özgürlük ve barış arzusu olan bir açık oturum... Kim bilir, belki bir gün bir arada yaşamanın bir yolunu bulur ve insanca yaşamasını beceririz. Ne diyelim, bazen rüyalar gerçek olur.Umalım ve dileyelim… Fikret YASAR fktyasar@gmail.com
Müslüman olduklarını söylemelerine rağmen onların peygamberi MACHİAVELLİ ’dir.(İtalyan siyasetçi-düşünür)
Kurdians: Tuesday, November 20, 2007“PKK Türkiye için tehdit olmaktan çıkarılacak.” Bunun nasıl olacağı yavaş yavaş ortaya çıkıyor...
Kurdians: Tuesday, November 20, 2007Kapsamlı Kürt Planında neler var? Posted on Salı, 20. Kasım 2007 Topic: Medya Bütün gelişmeler, PKK ve Kürt meselesi ile Kuzey Irak'la ilişkiler konusunda yepyeni bir dönemin başlatılmak üzere olduğuna, henüz net biçimde kamuoyuna yansıtılmayan bu “kapsamlı plan” üzerinde siyasi iktidar ve askeri bürokrasi'nin işbirliğinin söz konusu olduğuna, önümüzdeki günlerde sürpriz gelişmeler yaşanabileceğine işaret ediyordu. Ankara'nın “Kapsamlı Kürt Planı”nda neler var? DEVAMINI OKU... Yeni Şafak-İbrahim Karagül
"Ortada bir Kürt planı olduğu gözüküyor ama bu nedir ayrıntıları açıklanmalı."
Kurdians: Tuesday, November 20, 2007PLAN WASHİNGTON’DA KESİNLEŞTİ Günlerdir Ankara kulislerinde şu başlık konuşuluyor: “Hükümet PKK’yı dağdan indirip, silahsızlandırıp, demokratik ortama çekmek için plan yapıyor” İddiaya göre bu proje Başbakan Erdoğan’ın Washington gezisinde netleşti. DTP’ye önemli rol Projenin temeli “Demokrasi zemininde bölücülüğe izin vermeyen ve Öcalansız bir siyaset” görüşüne dayanıyor. Bunun için DTP içindeki gelişmeler çok önemli rol oynayacak. Genel af yok Hükümetin bu projeyi geliştirdiği iddia edilirken kulislere “Genel Af” söylentileri düştü. Ancak Cemil Çiçek genel af iddialarını yalanladı. Projenin özü PKK’nın silah bırakması önceliğine dayanıyor. ‘Derin Plan’ ve Bush “Derin Plan” diye isimlendirilen projenin ABD tarafından desteklendiği belirtiliyor. Washington’da Bush’un Başbakan Erdoğan’a “Eli silahlı teröristle mücadele edelim ancak demokrasi zemininde siyasal arayışların da önünün açılması gerekir” mesajı verdiği iddia ediliyor. Başbakan’ın DTP’nin kapatılması sürecine bu nedenle karşı çıkıyor. ‘Derin Plan’ın kırmızı çizgileri İddialara göre plan şöyle işleyecek: DTP PKK’nın silahsızlanması için devreye girecek. Bu nedenle DTP’nin kapatılması “Derin Plan”ın önündeki en büyük engel olarak görülüyor. Çünkü plan DTP’nin demokrasi zeminin de alacağı role dayanıyor. Buna göre DTP PKK’nın silahı bırakarak demokrasi saflarına geçmesini organize edecek. PKK’nın silahsızlandırılma süreci uzun süre önce MİT’in hazırladığı çok özel bir çalışmada yer alıyordu. Bu çalışma teröristi dağdan indirme projesiydi. Bunun için MİT müsteşarı Emre Taner Barzani ile bir görüşme yapmıştı. Daha sonra olaylar şöyle gelişti... İLK RİCE DUYURDU Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sadece terör sorunu için değil Kürt sorununun tamamı için 'kapsamlı planı' olduğunu ilk kez Amerikan Dışişleri Bakanı Rice duyurdu. Rice Irak Dışişleri toplantısı öncesi apar topar geldiği Ankara'da öğrenmişti bu planı... WASHİNGTON’A ANLATTI Başbakan, Washington'a yaptığı ziyarette ABD Başkanı Bush'a da anlattı bu planı. Plan, bu aşamadan sonra büyük ihtimalle ABD'liler tarafından Kuzey Iraklı Kürt liderlere de aktarıldı. Bu durumda da planın Kandil Dağı'na ulaşmamış olması gibi bir ihtimal yok. ŞEHRE İNECEKLER SİYASET YAPACAKLAR Başbakan Erdoğan son olarak cumartesi gecesi Bakü dönüşü havaalanında, PKK için, 'Ya elde silah dağda dolaşacaklar ya da silahlarını bırakıp şehre inecekler, siyaset yapacaklar' dedi. BAŞBUĞ: DAĞ KADROSUNU ÇİZMELİYİZ Asker kanadından Başbakan'ın planına yönelik bir açıklama gelmedi. Ancak gçen cuma gecesi Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, KKTC Büyükelçiliğindeki resepsiyonda gazetecilere, PKK'nın dağ kadrosunu çözecek, o kadronun dağdan ayrılmasını sağlayacak önlemlerden söz etti. BAYKAL’DAN SÜRPRİZ ÇIKIŞ Başbakan'ın ABD gezisinden 5 gün sonra CHP Lideri Baykal sürpriz bir çıkış yaparak askeri seçeneğin yeterli olmadığını söyledi ve Kuzey Irak'a yönelik yeni açılım önerisinde bulundu: * Kürt ve Arap 500 veya bin genci Kuzey Irak'tan getirip okutalım. Bunlar ileride oranın yöneticisi olacak. * Bölgeye Kürtçe, Arapça, Türkçe radyo televizyon yayınları yapalım. * Irak'ın düzenli su almasını sağlayalım. * Ortaköy Sınır Kapısı'nı da açalım. ‘DİLİNİN ALTINDAKİ BAKLAYI AÇIKLA’ Baykal bugün ise Erdoğan'a bir çağrıda bulunurak bu açılımı kamuoyuna açıklamasını istedi. "Başbakan'ın dilinin altında bir bakla var" diyen Baykal, şöyle konuştu: "Ortada bir Kürt planı olduğu gözüküyor ama bu nedir ayrıntıları açıklanmalı." FİİLİ AF MI EVE DÖNÜŞ MÜ? Peki, sınır ötesi operasyon için kamuoyundan baskı yapıldığı, DTP'nin kapatılması için yargının harekete geçtiği şu günlerde hükümet nasıl bir açılım yapmak istiyor? Genel af mı yoksa Öcalan’ın içinde olmayacağı fiili bir af mı? Ya da af benzeri sonuçları olacak ama 'pişmanlık yasası' olmayan bir gerçek 'eve dönüş' yasası mı? HAREKAT BU YÜZDEN Mİ ERTELENİYOR? Söz konusu olan Kuzey Irak’a kapsamlı harekat bu plan, nedeniyle mi erteleniyor? Soru ise şu: Hükümet ABD ile PKK’nın silahı bırakıp siyasallaşması konusunda zımnen anlaştı mı? Ve bu anlaşma doğrultusunda PKK’yı silahsızlandıracak siyasallaşma sürecine kapsamlı bir harekat zarar verebilir mi? Harekat bu nedenle mi erteleniyor?Hürriyet
PKK üst yönetim kademesinin farklı ülkelere sürgüne gönderilmesi, alt düzey kadroların ise Türkiye'ye dönüşünün yanı sıra Irak'taki yapıya...
Kurdians: Tuesday, November 20, 2007Tasfiye mi çözüm mü? ABD PAKETİ Mİ ISITILIYOR? Başbakan Erdoğan'ın PKK'ye yönelik 'silah bırakma' çağrısıyla birlikte hükümetin, birçok kez denenen ancak sonuç alınamayan tasfiye planını mı yoksa Kürt sorununun demokratik çözümüne yönelik sivil siyasi açılım projelerini mi devreye koyacağı tartışılıyor. 22 Temmuz seçimleri öncesinde ABD'nin PKK'nin silahsızlandırılarak, yöneticilerinin Avrupa ülkelerine sürgüne gönderilmesi, alt kadroların ise Irak'ın yapısına dahil olmasını öngören bir paketi gündemdeydi. Erdoğan'ın sözleriyle birlikte dikkatler aynı pakete çevrilmiş durumda. TÜRK'TEN 'AÇIK OLUN' ÇAĞRISI Erdoğan'ın sözleri tartışılırken DTP Meclis Grup Başkanı Ahmet Türk, çözümün artık kaçınılmaz olduğuna dikkat çekerek, 'Bizim de söylediğimiz kendi yurttaşını kucaklayan bir anlayışı geliştirmektir. Bunun formülünü de süreç içinde ortak aklı, mantığı koyarak yaratabiliriz. Yavaş yavaş böyle bir mantığın ortaya çıkmasını doğru karşılıyoruz' dedi. Türk, Erdoğan'a şu çağrıda bulundu: 'Bizden istediğiniz nedir? Ortaya koyun biz de elimizden geleni yapalım. Ama siz hiçbir şey ortaya koymadığınız zaman biz ne yapabiliriz ki? PROJE İKNA EDİCİ OLMALI Prof. Dr. Mithat Sancar ise, PKK'nin silahsızlandırılmasına yönelik bir projenin bulunduğunu belirterek, silah bırakmanın çözüm sürecinde önemli bir aşama olacağını kaydetti. Sancar, 'Ancak, teslim olmaya davet temelindeki yöntemler yerine ikna edici bir proje ortaya konursa, muhtemelen PKK silahları bırakacaktır. PKK neyin karşılığı silah bırakmaya razı olacaksa doğrudan bunun şartları konusunda bir şeyler yapılır' dedi. Sancar, çözüm sürecini açacak hukuksal ve psikolojik mesajların yeni anayasa aracılığıyla verilebileceğini söyledi. Plan tasviye mi çözüm mü? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Esas amaç silahların susmasıdır' açıklamasını 'Ya silahları bırakarak dağları değil şehri tercih edecekler ya da şuanki durumlarını sürdürecekler' sözleriyle sürdürmesi hükümetin çözüme dönük bir planının olup olmadığı tartışmasını beraberinde getirdi. DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, Erdoğan'a 'Bizden istediğinizi açıkça ortaya koyun' çağrısında bulunurken, Prof. Dr. Mithat Sancar da, 'İkna edici bir proje olursa PKK silah bırakacaktır' dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan DTP'yi de kapsayan ılımlı açıklamalarını PKK'ye yönelik, 'Ya bunlar silahları bırakarak dağları değil şehri tercih edecekler ve siyasal platformda gerekli olan yarışı sürdürecekler veyahut da şu andaki durumlarını tercih edecekler' sözleriyle yeni bir aşamaya taşıdı. Bu açıklamalar 'Hükümetin yeni bir Kürt planı mı var?' sorusunu beraberinde getirdi. Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ'un geçtiğimiz hafta 'Askeri ve siyasi karar alıcıları rahat bırakın' demesi, hükümet ve asker kanadının ortak hareket ettiğinin yanı sıra siyasi kanadın görüşlerinin askerlerce de paylaşıldığı izlenimini yaratıyor olması açısından dikkat çekti. Şimdi gözler hükümet cephesinde. Erdoğan'ın, birçok kez denenen ancak sonuç alınamayan tasfiye planını mı, yoksa Kürt sorununun demokratik çözümüne yönelik sivil siyasi bir açılım projelerini mi devreye koyacağı tartışılıyor. Planda neler var? 22 Temmuz seçimleri öncesi ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, 'Son birkaç ay içerisinde atılabilecek adımlar konusunda özellikle Türkiye ve Irak'ın üzerinde anlaşabileceği bir paket konusunda çalışıyoruz' demişti. PKK'nin tasfiyesini planlayan pakette, DTP'nin bağımsız adaylarla Meclis'e girmesiyle birlikte PKK eylemliliklerinin durdurulması, ardından silahsızlandırma aşamasına geçilmesi gibi unsurların yer aldığı belirtiliyordu. Paketle ilgili ayrıca PKK üst yönetim kademesinin farklı ülkelere sürgüne gönderilmesi, alt düzey kadroların ise Türkiye'ye dönüşünün yanı sıra Irak'taki yapıya dahil edilmesi (yurttaşlık gibi) gibi seçenekler üzerinde durulduğu dile getiriliyordu. Paketin en önemli boyutunu ise, Ankara'yla Güney Kürdistan arasında bir diyalog sürecinin başlatılmasının oluşturduğu kaydediliyordu. Başbakan Erdoğan'ın 5 Kasım'da ABD ziyaret öncesinde, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın Ankara'daki temasları sırasında da 'kapsamlı bir plan' gündeme gelmişti. Erdoğan'ın son açıklamalarıyla birlikte gözler yeniden aynı pakete çevrilmiş durumda. Türk: Bizden talebiniz ne? Erdoğan'ın sözleri tartışılırken DTP Meclis Grup Başkanı Ahmet Türk, çözümün artık kaçınılmaz olduğuna dikkat çekerek, şu değerlendirmeyi yaptı: 'Bence Türkiye'de tartıştıkça bazı şeylerin ortaya çıktığını görmüş oluyoruz. Bizim de söylediğimiz kendi yurttaşını kucaklayan bir anlayışı geliştirmektir. Bunun formülünü süreç içinde ortak aklı, mantığı koyarak yaratabiliriz. Yavaş yavaş böyle bir mantığın ortaya çıkmasını doğru karşılıyoruz. Bizim istediğimiz diyalog pazarlık değil, birbirimizi anlamadır.' Başbakan Erdoğan'a çağrıda bulunan Türk şöyle dedi: 'Bizden istediğiniz nedir? Ortaya koyun biz de yardımcı olalım. Ama siz hiçbir şey ortaya koymadığınız zaman biz ne yapabiliriz ki? Bizden halktan, siyasilerden beklentisi nedir? Bunu açıkça ortaya koymalı. Ondan sonra biz de elimizden geleni yapalım. Yeni anayasa kucaklayıcı olması için nasıl olmalı. Bunun hep birlikte tartışmalıyız.' Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mithat Sancar da, Erdoğan'ın ABD ziyaretinde yeni bir programın konuşulduğunu belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı: 'Öyle anlaşılıyor ki, belli bir program çerçevesinde PKK'nin silahsızlandırması projesi var. Aksi taktirde bunlar ABD gezisinin hemen sonrasında Başbakan tarafından söylenecek sözler değil. ABD, Türkiye, Kuzey Irak Yönetimi ve Irak hükümeti arasında bu konuda görüşmeler yapılıyor. Kürt sorununun çözümünde silahsızlanma önemli bir aşama olur. Teslim olmaya davet temelindeki yöntemler yerine ikna edici bir proje ortaya konursa, muhtemelen PKK silahları bırakacaktır. Öyle olursa Türkiye yeni bir aşamaya kesin olarak geçer.' Sancar yeni anayasanın bu konuda başlangıç olup olmayacağı sorusuna ise, 'Yeni anayasaya çok fazla misyon yüklememek gerekiyor. PKK neyin karşılığı silah bırakmaya razı olacaksa doğrudan bunun şartları konusunda bir şeyler yapılır. Üst düzey kadroların sürgüne gönderilmesi. Kalanlar için de af çıkartılması. Kürt sorununun çözümü sürecini açacak hem hukuksal hem psikolojik mesajlar bu anayasa aracılığıyla verilebilir' yanıtını verdi. Baykal: Erdoğan affı ima ediyor Bir televizyon programında soruları yanıtlayan CHP Lideri Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın Güney Kürdistan'a yönelik söylemlerinde 'tereddüt ve gelgitler' bulunduğunu savundu. Başbakan Erdoğan'ın Çek Cumhuriyeti ziyareti öncesi yaptığı 'Amaç silahları bıraktırmaktır' açıklamalarına göndermede bulunan Baykal, şunları söyledi: 'Başbakan'ın çok net olmadığı gözüküyor. Belki dilinin altında bakla var demekte mümkün. Çünkü çeşitli çevrelerde bir plan söylemi giderek yaygın şekilde konuşuluyor. Hem NATO ile hem AB ve ABD ile yakın ilişkisi olan bazı kişilerin bu doğrultuda bir takım yayınlar yapmaya başladığını görüyoruz. Bu bizim çok dikkatli olmamız gereken bir konudur.' Türkiye'nin PKK ile müzakere masasına oturtulması durumunda, ciddi yanlışlık olacağını savunan Baykal, 'Müzakere masası ve silahları bırakın söyleminin altında bir af iması yatıyor olabilir. Af iması topyekün terör terk edilmeden çok tehlikeli bir olaydır. Sadece af değil, onun yanında bazı demokratik açılımlar, taahhüdü yatıyor olabilir' diye konuştu. ANKARA Ersin Öngel
Taştan, halkın, özellikle çocukların boş arazide bulunan metal, patlayıcı ve mayın gibi cisimlerin görüldüğü alanlardan uzak durmaları gerektiğini...
Kurdians: Tuesday, November 20, 2007Bölge'yi mayınlardan arındırın İnsan Hakları Derneği (İHD), kara mayınlarına karşı hazırladığı proje çerçevesinde Şırnak'ın Kumçatı beldesinde eğitim verdi. Eğitim programı çerçevesinde konuşan mayın mağdurları, başta sınırlar olmak üzere bütün alanların mayınlardan ve patlayıcılardan arındırılmasını istedi. İHD'nin AB desteğiyle düzenlediği 'Kara Mayınlarına Karşı Bilinçlendirme' projesi çerçevesinde Şırnak'a gelen İHD Genel Sekreteri Nejat Taştan ve İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi Aziz Dayan, eğitim çalışması başlattı. Kumçatı beldesinde gerçekleşen eğitime çok sayıda kişi katıldı. Eğitim çalışmasında konuşan Taştan, halkın, özellikle çocukların boş arazide bulunan metal, patlayıcı ve mayın gibi cisimlerin görüldüğü alanlardan uzak durmaları gerektiğini söyledi. Taştan, bu tür cisimleri bulan kişilerin en yakın güvenlik birimine ya da İHD'ye başvuruda bulunulmasını istedi. Taştan'ın konuşmasının ardından kara mayınlarına ilişkin bilgi veren sinevizyon gösterildi. Sinevizyonun ardından konuşan İHD Yöneticisi Aziz Dayan ise, Türkiye'nin Octova Sözleşmesi'ne imza atmasına rağmen gereklerini yerine getirmediğine dikkat çekti. Dayan, gerekli önlemler alınmadığı için her gün birçok kişinin mayınlar nedeniyle yaralandığını ya da hayatını kaybettiğini söyledi. Dayan, İHD olarak hükümeti bu konuda duyarlı olmaya çağırdıklarını belirtti. Eğitime katılan mayın mağduru Abdulaziz Ay, devletin öncelikli görevinin yurttaşının güvenliğini sağlamak olduğunu söyledi. 1996 yılında sınırda yol yapımında çalıştığı sırada mayın patlaması sonucu sağ ayağını kaybettiğini dile getiren Ay, 'Şantiyemize 60 metre uzaklıkta bir çeşme vardı. O çeşmeden su almak için gittim ama sağ ayağımdan oldum. Hükümetin ve ordunun bir an önce bir karara varıp başta sınırlar olmak üzere bütün alanları mayınlardan ve patlayıcılardan arındırmasını istiyorum' şeklinde konuştu. Sakatlığı nedeniyle okula giden çocuklarıyla dalga geçildiğini belirten Ay, 'Topalın oğlu ya da robokobun kızı gibi lakaplar takılıyor. Çocuklarımın psikolojisi bozuluyor' dedi. İHD'liler daha sonra mayın mağdurlarını ziyaret etti. 1992 yılında Cudi Dağı'nın eteklerinde bastığı patlayıcı nedeniyle ayağını kaybeden DTP Cizre İlçe Başkanı İbrahim Erkul, başından geçenleri heyete anlattı. Bölge'de birçok yurttaşın mayınlar nedeniyle ya yaşamını yitirdiğini ya da sakat kaldığına dikkat çeken Erkul, devletin bir an önce Ottowa Sözleşmesi'ne sadık kalarak Bölge'yi mayınlardan arındırmasını istedi. İki hafta önce hurdacı dükkanında askeri atıkların patlaması sonucu hayatını kaybeden Mesut Bilici'nin ailesini de ziyaret eden İHD'liler, olay hakkında bilgi alıp Cizre'den ayrıldı. ŞIRNAK
Ölülerimize dahi saygı göstermeyen bu insanlık dışı davranışı pretesto ediyoruz.
Kurdians: Tuesday, November 20, 2007PROTESTOYA DESTEK CAGRISI... Kampanyaya katılmak için isminizi ve "Dedelerimizin Mezarlarının Nerede Olduğunu Bilmek İstiyoruz!" kampanyasını destekliyorum yazıp komkar-merkez@web.de adresine gönderebilirsiniz. Ayrıca destek mesajlarını posta yoluyla aşağıdaki adreses posta yoluyla da gönderebilirsiniz. Adres: KOMKAR Neumarkt str 29 42103 Wuppertal Not: - Kampanya için toplanan imzalar, oluşturulan bir heyetle Avrupa Parlementosu´na iletilecektir.
Mongolistanlı Türklerin Kürdistan’a girişlerinden bu yana hiç bir şekilde bölgede barış sağlanamadığı...
Kurdians: Tuesday, November 20, 2007KÜRDİSTAN’LI ÖĞRENCİLER VE DAYANIŞMA ORGANİZASYONU TÜRKLERİN LONDRA TRAFALGAR MEYDANINDA YAPTIKLARI ŞOVENİST MİTİNGİ, HAZIRLADIKLARI BİLDİRİLERLE PROTESTO ETTİ 18/11/2007 tarihinde Türk konsolosluğunun ve tüm türk aşırı şovenist gurupların ortaklaşa düzenledikleri “Kürt’lere saldır ve yok et” mitingi aynı meydanda türk şovenizmine karşı bildiri dağıtan Kurdistan’lı Öğrenciler ve Dayanışma Organizasyonu tarafından protesto edildi. Türk medyasındaki yansımalarda 500 ama gerçekde yaklaşık olarak 200 şovenist Türkün katıldığı miting Kürt ve Kürdistan aleyhine sloganlarla başlayıp devam ederken gerceklerin dünya basınına yalnış yansımasına engel olmak için hazırladıkları bildirileri dağıtan Kürdistan’lı guruba çocuklar hariç, hemen hemen tüm şovenist türkler saldırıp linç girişiminde bulundular. Kürdistan’lı gençlerin kararlı ve korkusuz tavırları karşısında etkisiz kalan şovenist Türler gençlerin hiçbir şekilde korkup uzaklaşmayacaklarını anladıkları zaman gençlere sadece ölüm ve linç tehditleri savurdular. Bu arada Kürdistan’lı Gençlere elindeki kahve bardağını fırlatan şovenist Türk, İngiliz polisi tarafından göz altına alındı. Kürdistan’lı gurup polis tarafından olay yerinden uzaklaştırılırken şovenist Gurup, buruk bir şekilde kısa bir sure için protestoya devam ettikten sonra dağıldı. Kürt ve Kürdistan’lılara karşı büyük bir öfkeyle dağılan gurup 25/11/2007 tarihinde Türk konsolosluğundan başlayıp aynı meydana kadar haftaya tekrar yürümek için başbuğ sözü verip dağıldılar. Kürdistan’lı Genclerin bildirilerinin iceriğinde Mongolistanlı Türklerin Kürdistan’a girişlerinden bu yana hiç bir şekilde bölgede barış sağlanamadığı ve şavaşın daima şovenistlerin kışkırtmalarıyla oluştuğu vurgulanmaktadır. Ayrıca Türkiyedeki Sunni ve Faşist rejimin Hıristiyan, Asuri, Zerdeşt, Alevi, Ermeni, Rum ve Kürt’lere uyguladığı insanlık dışı muamelelere de deginilmektedir. KÜRDİSTAN’LI ÖĞRENCİLER VE DAYANIŞMA ORGANİZASYONU Weys Amed, London
Hukuk ve ahlak dışı saldırılarda kullanılan genelkurmay ve emniyet birimlerine ait bilgisayarların IP numaraları elimizdedir.
Kurdians: Tuesday, November 20, 2007Rızgari Online'den teknik saldırılara ilişkin açıklama Saldırılar nedeniyle sitemizin yayınında zaman zaman aksamalar oluşmaktadır. Sitemize karşı yapılan bu hukuk ve ahlak dışı saldırılarda kullanılan genelkurmay ve emniyet birimlerine ait bilgisayarların IP numaraları elimizdedir. Yurtsever Demokratik Kamuoyuna Kemalist ırkçılığı ve tek ses tek ideoloji totaliter geleneğini sürdüren TC yöneticileri, Kürdlerin düşünce üretmelerini, fikirlerini açıklamalarını ve nihayet haber alma ve yayma özgürlüklerini ortadan kaldırmak için, uluslararası basın ve hukuk kurallarını tümden ayaklar altına alıp, Türkiye'de egemen kıldıkları çağdışı, yasakçı, sansürcü uygulamalarının yanısıra, Kürd medyasına, özelliklede internet sitelerine karşı da Avrupa ve Amerika'ya varıncaya dek korsanca saldırılarda bulunmaktadır. Türk devletinin Genelkurmay ve istihbarat kurumları uzun zamandır sitemiz Rizgarî Online'ın yayınını ortadan kaldırmak için, korsanca teknik saldırılar uygulamaktadırlar. Bu saldırılar nedeniyle sitemizin yayınında zaman zaman aksamalar oluşmaktadır. Sitemize karşı yapılan bu hukuk ve ahlak dışı saldırılarda kullanılan genelkurmay ve emniyet birimlerine ait bilgisayarların IP numaraları elimizdedir. Kürd Ulusunun sesini ve özgürlük istemlerini her türlü çirkin yöntemle ortadan kaldırmaya çalışan Türk devlet yetkililerine bir kez daha sesleniyoruz: Ne yaparsanız yapın bizi ve ulusumuzu susturmayı başaramayacaksınız. Yasakçılığınızı, kafatasçılığınızı ve korsanca saldırılarınızı hem Kürdistan kamuoyuna hem de ilerici demokratik dünya kamuoyuna mal edeceğiz. Uluslararası basın ahlakını ve kurallarını ihlal ettiğiniz için de ayrıca gerekli hukuki girişimlerde bulunarak işlemeye devam ettiğiniz bu suçtan dolayı dava edeceğiz.. Rizgarî Online Yayın Kurulu www.rizgari.com
Öğrenciler etkinliği iptal etmeyince, Akçamete, önce kantinin elektriklerini kestirdi, ardından okula polis çağırdı.
Kurdians: Tuesday, November 20, 2007Ankara Üniversitesi'nde Ahmet Kaya gerginliği 15:17Sanatçı Ahmet Kaya'nın ölüm yıldönümü nedeniyle Ankara Üniversitesi Cebeci Kampusu'nda düzenlenmek istenen etkinlik, dekanlığın engeline takıldı. Ahmet Kaya'nın 7. ölüm yıldönümü nedeniyle, yurtsever ve demokrat öğrenciler Ankara Üniversitesi Cebeci Kampusu'nda anma etkinliği düzenlemek istedi. Eğitim Bilimleri Fakültesi kantininde düzenlenecek etkinlik,okul yönetiminin engeline takıldı. Öğrenciler ile konuşan Dekan Gönül Akçamete, etkinliğin iptal edilmesini istedi. Öğrenciler etkinliği iptal etmeyince, Akçamete, önce kantinin elektriklerini kestirdi, ardından okula polis çağırdı. Okulun iki ana kapısını ablukaya alan polis, öğrenciler dışında kimseyi okula almıyor. Polis etkinliği iptal etmemelileri durumunda öğrencilere müdahale edeceğini söyledi. Polis basın mensuplarının içeriye girmesine de izin vermiyor. Okuldaki gerginlik sürüyor./.. ANKARA (DİHA)