'Sivil nefret' ve 'askeri nefret'

altinova linc (9) Savaşan güçlerin bir birinden nefret etmesi doğal sayılır.
Veysi Sarisözen Vaktiyle savaş yöntemleri arasında olan 'süngü savaşları'nı gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Öyle filmlerde izlediğiniz gibi saatler süren savaşlardan değildir süngüyle yapılan boğazlaşmalar.
Çanakkale'de savaşlara katılan dedemizden öğrendiğimize göre, birbirlerini delik deşik etmek üzere harekete geçen askerler, ilk temastan sonra bir kaç dakika içinde ya galip, ya da mağlup olur ric'at ederlermiş. İşte bu savaşın en amansız ve yüz yüze olan biçiminde, insanın hayvanlaşması, düşmanından hayvani bir nefret duyması, çenelerin kilitlenmesi, şuurların kapanması ve böğürtülerle insanların birbirlerinin kanını içmesi şaşırtıcı olmasa gerektir.
Bu, emirle yaratılan bir nefrettir.
Süresi bir kaç dakikadan ibarettir.
Birbirlerinin boğazlarına dişlerini geçirip, parçalayan askerlerin, bir kaç dakika sonra siperlerine dönmeleri, nefeslenmeleri, yaralarını sarmaları, derken silahların bir süreliğine sustuğu bir anda, o siperlerden yanık türkülerin ya da içli 'şansonların' yükselmesi...ve derken aralarında bir kaç on metrelik mesafe bulunan siperlerde, düşman tarafların birbirleriyle şakalaşmaya başlamaları...hatta bir birlerine ellerinde bir diğerinde olmayan sigara ya da çukulata atmaları bize anlatılan Çanakkale savaşlarından kalma manzaralardır.
Süngülerdeki 'düşman kanı' kurumadan, siperdeki askerin nefreti de sona ermiştir.
Hayvanlaşan mahluk, yeniden insan kimliğine bürünmüştür.
'Silahlı' ya da 'askeri' nefret, kör bir nefret değildir. Emirle yaratılır. Emirle sona erer. Örgütlüdür. Spontane değildir. Bir asker, düşmanından hastalık derecesinde nefret etse bile, emir almadıkça düşmanının kanını içemez. Bir 'seri katilin' cinayetleri neyse, bir ordunun da 'düşmanını mahvetmesi' aynı şeydir. Seri katil de, emir veren komutan da nefretle değil, hesapla hareket eder. O nedenle de seri katil elindeki silahını, komutan da emrindeki askeri denetler. Denetim dışı nefrete bu işlerde yer yoktur.
izmirfasistsaldiriogrrp4_thumb Ya sivil nefret!?...
İşte asıl korkulacak nefret budur. İnsanın kendiliğinden hayvanlaştığı ortam sivil nefret ortamıdır. Bu hayvanlaşma içselleşebilir. İçselleşen hayvanlaşmanın örgütlenmesi faşist partileri yaratır. O faşist partilerin silahlanması da, faşist orduların kurulmasına götürür.
Eğer bir 'ulus'un mensupları, bir başka 'ulus'un mensuplarına karşı 'sivil nefret' duymaya başlarlarsa, 'her şehide karşı DTP'li kanı dökelim' diye köpekleşme, kurtlaşma dönüşümüne uğrarlarsa, cinayet işleyen Türk olduğunda saçını başını yolup, aynı cürmü işleyen Kürt olduğunda evleri yakmaya ve insanları paralamaya yeltenirlerse, bu 'sivil nefret' okulundan geçip, devlet organlarında görev almaya, savcı, yargıç, polis v.s. olmaya kalkarlarsa, o 'sivil nefret' okulunun mezunları olarak askere gidip er, okuyup subay olurlarsa, işte o zaman insanlıktan çıkıp, hayvanlaşmanın son aşamalarına ulaşmak işten bile olmaz...Bir 'ulus' için en kötü sonuçtur bu...Böyle bir durumda yargı organları 'katliam çağrılarını' 'düşünce suçu' sayabilir, ordular denetimden çıkıp, insan kanı içen çeteleri, Ergenekonları yaratabilir...Bunun sonu sınırötesine taşmadır, emperyalist savaşlardır. Kana susayan, aslında petrole susamıştır...
Alman Nazi hayvanlaşma süreci böyledir. Yahudi düşmanlığı, tepeden tırnağa nefretle dolup taşan hayvani bir askeri güce dönüşmüş ve bu güç 50 milyon insanın mahvına yol açmıştır.
'Ey Türk!' Senin adına, seni sivil nefretin içine sürükleyenlere dikkat et!
Ve düşün ki, Ege'de azınlıkta olan Kürt, Diyarbakır'da çoğunluktadır, 6-7 Eylül'de pogromdan geçirdiğin Rumlardan farklı olarak kent varoşlarında 'kaybedecek hiç bir şeyi olmayan' bir topluluktur ve onun çocukları ellerine silah alıyor olsa da, o Kürt toplumu hala sana karşı 'sivil bir nefret' duymamaktadır...
Bunun ne kadar büyük bir nimet olduğunu düşün!
Kendi geleceğin için düşün!
İnsanlığın için düşün!
Çünkü asıl o tehlikededir!...

Veysi Sarisözen-Gundem

Kürtler; Yahudilere benzeyecek mi?....

jews-vienna Kürtler ile Yahudilerin kaderlerini bir birine benzetenler çoktur.. Komşu milletler ve dinler tarafından itilen, türlü acılara, katliamlara maruz bırakılan bu iki kavim; bir takım yanlarıyla, bir birlerine çok benzerler...Yahudiler; yüz yıllarca kendilerini kuşatan milletler -dinler-tarafından hor görüldüler...Katliamlara uğratıldılar, dünyanın dört bir yanına sürgün edildiler...vanpolis

Bin yıllardan beridir, kendi toprakları üzerinde yaşayan Kürtlerde; komşuları olan Araplar, Türkler ve Farslar tarafından hor görülmektedirler..Bu gün; Kürtlerin vatanı; Türk, Arap ve Fars ırkçılığının atış poligonuna döndürülmüştür....

Çok uzaklara gitmeye gerek yoktur, eğer Dahok’ta kaldığınız otelin penceresinden baktığınızda;İran ordusunun attığı top selerini duyamıyorsanız, gökyüzünde Türk savaş uçaklarının salvolarını görürsünüz...

Diyarbakır’da misafirseniz, Bingöl yada Dersim dağlarını bombalamak için havalanan, Türk jetlerinin gürültüsü, sabah uykunuzu haram edebilir...

Kürt milletininin varlığını inkar ve demokratik haklarını red edenlerin başında Türk ırkçılığı gelmektedir...Türk ırkçılığının amacı, gerçekleri aramak yerine, Kürtlerin varlığını yok sayarak, meseleyi terör sorununa indirgeyerek, Kürtleri yok etmektir... Bu yüzden de, Türkiye’de hükümet edenler (Kemalist Diktatörlük) Türkiye’yi 1930’ların Almanya’sına dönüştürmek niyetindedir...

Son dönemlerde; Alman faşizminin,Yahudilere karşı işlediği suç ve cinayetlerin, provaları, Türkiye’nin şehir ve kasabalarında; Kürtlere karşı uygulanmaya başlandı....

Örneğin; Kemalist mahkemeler, Kürtlerin öldürülmesini mübah görebiliyor;insanları Kürt öldürmeye kışkırtan gazeteler hakkında, görevsizlik kararı verebiliyor....

Kürt şehirlerinde, Türk askeri birlikleri, ellerinde silahları ve bayraklarıyla, ‘’ne
mutlu Türküm diyene’’ sloganları eşliğinde yürüyüşler yaparak, Kürtleri tahrik ediyor...Almanya’nın tarihine biraz aşina olanlar bilirler,1937-1938 lerde sivil Alman faşistlerinin en büyük eğlenceleri, ellerindeki bayraklarla şehir ve kasabalarda; ırkçı sloganların eşliğinde toplu mitingler yapmaktı...Kürt karşıtı ırkçı gösteri

Geçtiğimiz günlerde, Balıkesir’in;Altınova ilçesinde; Kürtlere yapılan saldırılar da, Türkiye’nin giderek, 1930’ların Almanya’sına dönüştürülmek istendiğinin kanıtıdır..

Altınova’da; adli bir olay bahane edilerek, can ve mal güvenlikleri Türk devletinin ‘’güvencesinde’’olan Kürtlerin, işyerleri kundaklanmış, evleri ve arabaları yakılmış, eşyaları talan edilmiştir...

Bu durum; 9-10 kasım 1938 de Kristal gece olarak tarihe geçen, Yahudi kırımıyla büyük paralelikler taşıyor..1938 ‘de Alman faşistleri, can ve mal güvenlikleri Alman devletinin güvencesinde olan, çaresiz Yahudilere saldırarak onların mallarını yağmalamış, evlerini yakıp yıkmıştır...Direnen Yahudiler; tutuklanarak, ölüm kamplarına gönderilmiştir...

Bu olaydan sonra, Alman faşizmi sistemli olarak, Yahudi soykırımına başlamış, Yahudi çocuklarının; Alman okullarında okutulması yasaklanmış, Yahudi vatandaşların sosyal güvence hakları, iptal edilmişti...manset

Dünya’nın sesizliği; Yahudilerin dağınık ve güçsüzlüğü; Alman faşizmini daha da azgınlaştırmış, 1942 yılında çıkarılan bir kanunla;Yahudiler, göğüslerinde uzaktan belli olabilecek bir şekilde, Davut Yıldızı taşımaya mecbur edilmişlerdi..

Yukarıda sıraladığım olaylar; başta Türk ırkçılığı olmak üzere bölgedeki, Arap ve Fars ırkçılığı tarafından hayin bir kıskaca alınan Kürt milletinin, uygar dünyanın gözleri önünde, sindirilerek, yok edilmeğe çalışıldığının göstergeleridir....

Türkiye’nin şehir ve kasabalarından tehlike sinyaleri geliyor..Kürtlerin mal ve can güvenliğini sağlamakla yükümlü olan Valiler; ırkçı gürühların taşkınlıklarına müsamaha gösteriyorlar..Kemalist diktatörlük; denetimi altındaki resmi ve sivil güçlerini harekete geçirterek, Kürtleri sindirmeye, yok etmeye hazırlanıyor....

Doğrusu;Türk, Arap ve Fars ırkçılığının, Kürt milletine karşı uyguladığı sinsi planın karşısında, Kürtlerin; Yahudilere benzemekten başka çareleri kalmamıştır.

Kürtler; ya 1938 Almanya’sındaki Yahudiler gibi dağınık ve güçsüz durarak, göğüslerine;kendilerini simgeleyen bir işareti takarak, tepkisiz ve sürünerekyaşamanın yolunu tutacaklar, ya da bu gün, İsrail’deki; Yahudiler gibi bir birlerini koruyarak, bir birlerine kenetlenerek ve ölümleri pahasına bile olsa, direnerek, onurla yaşamayı seçeceklerdir....

6 Ekim 2008 Battal Aziz.... Rizgari

DTP Fatih İlçe binasına silahlı saldırı

dtp kongre İSTANBUL / Bêzelê Jandarma Karakolu'na yapılan saldırının ardından dün gece DTP Fatih İlçe binası kurşunlandı.


Edinilen bilgiye göre, dün gece saat 22.30 sıralarında 50 kişilik bir grup "Şehitler ölmez vatan bölünmez" sloganlarını atarak DTP Fatih İlçe binası önünde toplandı. Küfürler savurarak bina önünde sloganlar atan grup bir süre sonra polis müdahalesiyle dağıldı. Polisin bina önünde güvenlik önlemi alırken bu sırada kimliği belirlenemeyen bir kişi silahla DTP İlçe binasına saldırdı. Binaya 5-6 el ateş eden saldırgan polis tarafından gözaltına alınırken, binanın alt katında bulunan evin camları kırıldı.
ANF NEWS AGENCY

 

Polis BDP ilçe binasının açılışını yasakladı

 

Rojaciwanlincgirisimi İZMİR / Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) Dikili'de kundaklanan ilçe binasının yarın gerçekleştirilecek açılışı, İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yasaklandı.
Kundaklanan BDP Dikili İlçe binasının onarımdan geçirildikten sonra yarın gerçekleştirilmesi düşünülen açılışı, İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne takıldı. BDP İzmir İl Başkanı Ahmet Demiroğlu, İl Emniyet Müdür Yardımcısı tarafından telefonla arandığı ve açılış etkinliğinin yasaklanacağı bilgisini ilettiğini kaydetti. Demiroğlu, sadece telefonla bilgilendirildiklerini, ancak herhangi bir yazılı resmi bildirimin kendilerine henüz gönderilmediğini belirterek, yarın Dikili'de kitlesel olarak açılışı gerçekleştireceklerini söyledi.
DTP PM Üyesi Av. Mustafa Rollas, Altınova'da Kürtlere yönelik saldırıları, Kürtlerin ev ve işyerlerinin yakılıp yıkılmasını, DTP'nin Sarayköy İlçe binasının taşlanmasını, BDP'nin Dikili İlçe binasının kundaklanmasını engelleyemeyenlerin kundaklanan bir partinin ilçe binasını açmasını yasaklamasına tepki göstererek, bu tavrı kınadıklarını ifade etti.
ANF NEWS AGENCY

Metropollerdeki Kürtler tehlike altında

Kürt işçilere linc trabzonResimler arsivdir-Sozkonusu haberle ilgili degildir!  Rojaciwan / Balıkesir’in Altınova beldesinde olduğu gibi Kürtlere yönelik linç girişimleri Türkiye’nin birçok kentinde artması dikkat çekiyor. Ege, Trakya, Marmara ve Karadeniz’de Kürtlere yönelik son iki yılda onlarca saldırı yapıldı.


Bezele karakoluna HPG gerillaları tarafından eylem yapılması nedeniyle dün Türkiye’nin birçok kentinde Kürt karşıtı ırkçı gösteriler düzenlendi. ‘Kahrolsun Kürtler’ sloganlarının atıldığı gösterilerin önümüzdeki günlerde sürmesi bekleniyor. İşte dün yapılan gösterilerden bazıları şöyle:

bozuyuk-lincgirisimi-1 ANKARA / Ankara'da bir grup, Meclis önünde, Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki Bezele Jandarma Karakoluna düzenlenen eylemi bahane ederek gösteri düzenlendi.

TBMM'nin Dikmen kapısı önünde, saat 00.30 sıralarında, ellerinde Türk bayrakları ile toplanan yaklaşık bir grup, "Kahrolsun PKK", "PKK Meclisten defol", "Şehitler ölmez vatan bölünmez" şeklinde slogan attı. TBMM önünde yaklaşık bir saat bekleyen grup daha sonra dağıldı.


İZMİR / İzmir'in Kemalpaşa İlçesine bağlı Bağyurdu beldesinde de bir yürüyüş düzenlendi. Bağyurdu meydanında toplanan yaklaşık 300 kişi ve 50 araçlık konvoy ile Belde merkezinden ‘şehitler ölmez, vatan bölünmez', ‘Kürtler defol' slongaları atarak Bağyurdu Jandarma Karakolu'na kadar yürüdü.
Yine İzmir'in tarihi Kemeraltı Çarsı esnafı, dükkanlarına Türk bayrağı astı. Esnaf astığı bayrakları ölen askerlerin intikamı alınıncaya kadar indirmeyecekleri söylediler.

Öte yandan Tire Ticaret Odası tarafından bir açıklamada ise pazartesi günü ilçede bir gösteri düzenleneceği belirtildi.linc2

 
ESKİŞEHİR / Kentte yayınlanan yerel Haber 26 Gazetesi sahibi Ali Akyüz, gazetesinin
bulunduğu Ticaret Sarayı binasının girişine üzerine "Teröre lanet olsun. Güneydoğu'da 15 şehit daha. Hala uyuyanları uyandırma servisi" yazılı pankart astı.


İSTANBUL/ Kadıköy'de akşam saatlerinde toplanan bir grup bir gösteri düzenlendi. Aralarında askerlerin de bulunduğu gruptakiler pankart açıp çeşitli sloganlar attı. ‘Kürtlere Ölüm’ sloganı atan grup ellerinde Türk bayraklarıyla İstiklal Marşı'nı okuduktan sonra dağıldı.

SİNOP / Kentin Sakarya Caddesi'nde toplanan bazı dernek üyeleri caddeyi kısa süreli trafiğe kapattılar. Şehit ve Gazi Aileleri Yardımlaşma Derneği Sinop Şubesi kentte tüm iş yerlerini kepenk kapamaya ve tüm iş yerleri ve konutları bayraklarla donatmaya çağırdı. Gösteride PKK ve DTP aleyhine sloganlar atıldı.

 

ELAZIĞ / Bir grup ülkücü slogan atarak Gazi Caddesi boyunca yürüyüp, PTT Meydanı'na geldi. Burada yapılan basın açıklamasında, "Kürt Sorunu" adı altında PKK'nın meşrulaştırılmaya çalışıldığı iddia edilerek, "Suskunluğumuzu gafletimizden zannedenler, sabır duvarımızı zorlamaktadırlar. Ama eğer bu duvar yıkılırsa sel olacak öfkemizde, ihanet odakları ve onların yasal temsilcileri teker teker boğulacaklardır" denildi. Burada ‘Mehmet Ağar’ nerede sloganın atılması dikkat çekti.milliyetci_teror

 
BURSA / Türk Kamu-Sen Bursa İl Temsilciliği'ne bağlı bir grup kişi ellerinde Türk Bayraklarıyla gösteri yaptı. ‘Dişe diş, kana kan', ‘Mecliste terörist istemiyoruz', ‘Ya bu kanı durdurun, ya da millet durduracak' sloganları atıldı. Akşam saatlerinde ise Santral Garaj Semtinde toplanan yaklaşık 50 kişiden oluşan başka ülkücü grup gösteri düzenledi

 

ADANA / Dün akşam saatlerinde Toros Caddesi'ndeki Atatürkçü Düşünce Derneği şube binası önünde toplanan bir grup ‘Ne ABD ne AB tam bağımsız Türkiye', ‘Vatan sana canım feda', ‘Şehitlerin katili Amerika', `Adana uyuma şehidine sahip çık' sloganları attı.

 

EDİRNE / Edirne'de kendilerini ‘Türkiye Gençlik Birliği' üyesi olarak tanıtan bir  yaşları 15- 20 arasında değişik bir grup  düzenlediği gösteride ‘Kahrolsun Kürtler’ sloganını attı.


ADAPAZARI /  Kent meydanında dev bir Türk bayrağı asıldı. Bayrağı asan Mehbir Eryılmaz "Sakaryalı hala uyuyor" diyerek gösteri çağrısında bulundu. Bu arada kentteki Emniyet Müdürlüğü'nde izinler kaldırılırken, DTP binası da takibe alındı.
ANF NEWS AGENCY

Bitirin artık bu savaşı...

Ahmet Altan- Taraf

Bu ülke çocuklarının hesabını sormaz.

Hiç sormadı.

Şimdi Türk çocuklarıyla Kürt çocukları diye ayrılıp karşı karşıya gelenler ölüyor.

Eskiden sağcı solcu diye ayrılıp karşı karşıya gelen çocuklar ölüyordu.

Neredeyse kırk yıldan beri çeşitli sıfatlarla tanımlanan çocukların ölümünü seyrediyoruz.

Hangisinin hesabı soruldu?

Kim hesap verdi?

Onları kışkırtanlar, ölüme yollayanlar, öldürtenler bir defa ortaya çıkarıldı mı?

Bu ülkede çocuklar genç yaşlarında ölmek için doğuyorlar sanki.

O kadar doğal karşılanıyor ki ölümleri...

Kimse şaşırmıyor.

Bana öyle geliyor ki üzülmüyor bile kimse.

Acı değil öfke duyuyoruz, kurtarmak değil intikam almak istiyoruz.

Eğer “karşı taraftan” daha fazla çocuk ölürse insanların içleri yatışacak gibi.

Bakın on beş çocuğun öldüğü aynı karakolda Mayıs ayında altı çocuk daha ölmüştü.

Kimse, o çocukların ölümünün hesabını sordu mu?

Dağlıca baskınının hesabını soran oldu mu?

Mayıs ayındaki Aktütün baskınına sansür geldi.

Dağlıca’nın konuşulması mahkeme kararıyla engellendi.

Halbuki Dağlıca baskını için de, Aktütün baskını için de Meclis komisyonları kurulmalıydı, araştırılmalıydı, çocukların ölümünden sorumlu olanlar ortaya çıkarılmalıydı.

Bunlar yapılmadı.

Bu çocukların ölümünden onların komutanları sorumlu.

Bir ülkede karakollar bu kadar kolay basılıyorsa, o ülkede askeri bir sorun var demektir.

Hatayı yapan kim?

Komutanlardan başka kim olabilir?

Bakın çok garip bir durum var.

Bu çocukları koruyamayan, gerekli önlemleri almayan, yapılan hataların hesabını vermeyen, eksiklikleri gidermeyen komutanlar...

Aynı zamanda savaşın devamını da en çok isteyen insanlar.

Bu savaşı bitirebilecek her demokratik ve barışçı adıma karşı çıkıyorlar.

Emekli komutanlar da “daha başka askerler de ölür” diye demeçler veriyorlar.

Niye sürdürmek istiyorsunuz peki bu savaşı?

Daha fazla çocuk ölsün diye mi?

Bugünkü savaşı kimse kazanamaz.

Kazananı olmayacak bu savaşın.

Sadece çocuklar ölecek.

Ne PKK bir karakolu basıp on beş çocuğu öldürdü diye Kürtlerin sorunu biter...

Ne askeri birlikler PKK’lıları öldürdü diye Türkiye’ye huzur gelir.

Yıllardanberi sürüyor savaş.

Ne oldu?

Söyleyin bana ne oldu?

Kimse kazanabildi mi?

Hayır.

Bu savaşın bitmesi lazım.

Bu ülkenin Kürt vatandaşlarının kendilerini güvende ve özgür hissedecekleri demokratik bir ortamın yaratılması, dağdaki çocukların evlerine dönebilmelerinin sağlanması lazım.

Bu ülke kanıyor.

Hiçbir anlamı olmayan, hiçbir anlamlı sonuca varmayacak bir savaş yüzünden kanıyor.

Üstelik şimdi tehlike daha da büyüyor.

Ege kasabaları, Kürt mahalleleri Türk mahalleleri diye bölünüyor.

Ortalıkta bayraklar dolaşıyor.

Çatışmalar yaşanıyor.

Bir kıvılcımla bütün bölge patlayacak sanki.

Birilerinin böyle bir patlamanın yaşanmasını istediğini de tahmin etmek zor değil.

Maraş’ı, Sivas’ı unutmayın.

Burası özgürleşmesin, demokratikleşmesin, bu gizli askeri yönetim bitmesin diye binlerce insanın ölümüne hiç aldırmayacak birileri var.

Her gün yirmi çocuğun öldüğü günlerde kimsenin kılı kıpırdadı mı?

Darbenin planlarını yaptılar sadece, “biraz daha çocuk ölsün de ortam iyice darbeye hazır olsun” diye beklediler.

Bugün de beklerler.

İnsanları kışkırtırlar.

Öldürtürler.

Hükümetin ve parlamentonun bu savaşı bitirmek üzere duruma el koymasının gerektiği zamanlardayız.

Onlara Ege bölgesinden çok daha ayrıntılı bilgiler geliyordur.

Tehlikeyi bizden daha iyi görüyorlardır.

Çocukların ölümüne aldırmıyorlarsa, kendi geleceklerine aldırsınlar.

Bu ateş bir kıvılcımla bütün Türkiye’ye yayılırsa, onların geleceği de yanacak.

Bu savaşı durdurun artık.

Ölen çocuklarla mutluluğu bulamaz bir ülke.

O çocukları kurtarın.

Öfkeyi unutup acıyı hissedin artık, intikamı bırakıp kurtarmayı isteyin ne olur.

O çocukları da, ülkeyi de, kendinizi de kurtarın.

Durdurun bu Allahın belası savaşı. Yorum