K2: OLDURULMUS 5000 ISGALCIYE KARSILIK 22.000 KUZEY KURDISTANLI SEHIT VAR! BUYRUN OKUYUN!

Kürtler 30 Ağustos’a karşı olsalar Nazım Alpman-İnternet haber Genelkurmay 30 Ağustos kutlamaları için Demokratik Toplum Partisi"ni törenlere davet etmedi. Gerekçeleri var tabii… Deniliyor ki, “DTP"liler, PKK için kötü bir şeyler” söylesinler. Söyleseler acaba yeterli olacak mı? Ayrıca söyletince ne değişecek? Güneydoğu"da 1984"ten itibaren yaşanan fiili bir durum var. En ılıman yaklaşımla dahi şöyle deniliyor: -Düşük yoğunluklu savaş! Kayıplar için toplam bir rakam üzerinde mutabakat sağlanmış durumda: -30 bin evladımız… Bu 30 binin, 22 binini “ölü ele geçirilen” PKK militanları oluşturuyor. Anne-babaları, kardeşleri ağabeylerine akrabaları da eklerseniz hatırı sayılır bir sayıya ulaşırsınız. Kürt oylarıyla yasal zeminde yer bulabilmiş bir siyasi hareket, kendi seçmen kitlesinin içini bir kez daha burkacak cümleleri nasıl söyleyebilir ki? DTP"liler “savaş dursun” diyorlar. Savaşın iki tarafı olduğuna göre, “silahlar bırakılsın” talebinin yarısı da PKK örgütünü kapsıyor. Parlamentoya girebilmiş bir siyasi hareketi seçmen kitlesi karşısında “etkisizleştirmek” acaba kime yarar? Bugüne kadar ABD"ye, AB"ye “PKK destekçisi” sıfatı pek çok kez kullanıldı. Ama gerek ABD gerekse AB PKK konusunda her zaman muhatap alınıyor. Silahlı gruplarla “akrabalık” bağları olan TBMM"ye girmiş siyasi yapı neden dışlanıyor? Doğrudan onlar aracılığı ile diyalog kurmak daha elverişli olmaz mı? Sorunun tarafı olan önderlik kurumlarını yıpratmanın, hiçbir işe yaramadığı Ortadoğu"da gayet açık görülüyor. İsrailli meslektaşlarımız yazıyorlar: -Filistinlilerin önderlerini yıpratmak için her şeyi yaptık. Kendi kitleleri üzerinde hiçbir etkinlikleri kalmadı. Şimdi diyoruz ki: Muhatap bulamıyoruz! Türkiye o kadar şanssız değil. Kürt sorununun çözümü için (bütün engellemelere karşın) parlamentoya girebilmiş silahsız, barışçıl yolu seçmiş bir yapı var. Türkiye Cumhuriyeti"nin kuruluşunda çok önemli bir yere sahip olan 30 Ağustos Zafer Bayramı"nı kutlamak istiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti"nin temel değerlerini benimsiyorlar. Bunu da açık olarak söylüyorlar: -30 Ağustos bizim de bayramımızdır! Ülkenin bölünmez bütünlüğü üzerine destan yazanlar ise “hayır” diyorlar: -Siz 30 Ağustos"ta yoksunuz! Şimdi bir an için tersini düşünelim. Genelkurmay 30 Ağustos için DTP"lileri davet etse ve onlar da “biz militer bir bayramı kutlayamayız” deselerdi, ne olurdu? İhanet manşetleri hazırdı: -Alçaklar 30 Ağustos"a da karşılar! İşte görüyorsunuz… Kürtler de 30 Ağustos"u benimsiyorlar. Ama yine yaranamıyorlar!

Aydın Dere Tarih bizden ne istiyor?

Tarih: 31 Ağustos 2007 Cuma Siyaset felsefesi soyut bir uygulama değil, yenilik ve pratiktir. Seksen yılı aşkın T.C. hiçbir yeniliği kabul etmiyor ve Kürt düşmanlığından vazgeçmiyor.

  • Nufus otuz milyona yakın Kürt halkının anadan doğuş hakları dahil tüm değerlerin yasaklanıp yok sayıldığı ülkede kimin cumhurbaşkanı olmasının da hiçbir anlamı yoktur. Bunun adının Gül ya da Sezer olması bir şey değiştirmiyor. Uygulamaları ve yasalarıyla ırkçı rejimin cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün ayrıcalığı salt eşinin türbanlı olması ise bu bir şey değiştirmez. Derin tarihsel sorunları ve kanlı bir savaşın yaşandığı bir ülkenin sorunlarına cesur, gerçekçi ve çözümleyici yaklaşamıyorsa oyalayıcı tavır daha da tehlikelidir. AKP’nin şeflerinden olan Gül, yıllardır bu ülkenin dışişleri bakanıyken nasıldı şimdi nasıl olabilir ki? Kuşkusuz zamanla daha iyi anlaşılacak…koparılan gürültü Kemalizm ile Türk-İslamcı ve rantiyeci cephelerin iktidar paylaşımıdır. AKP devletin olanaklarını ve dinsel verileri kullanarak Kürt illerinde oy alması Ordu’nun yüreğine su serpmiştir.
Elbette AKP Türkiye’nin en temel ve en acil sorunu olan Kürt sorunun çözümünde cesur bir adımlar atsaydı gerçek görülürdü, fakat bundan çok uzak. Hatta Osmanlı oyunlarıyla daha da tehlikeli ve çıkmaza giren Türk sistemine soluk aldırma çabası bilinen bir gerçek. Kürt düşmanlığı salt Türkiye’de değil, İran’da ve Suriye’de de had safhada. Dünyada globalizm, demokrasi, hukuk ve sosyal devletçiliği güç kazanırken Ortadoğu kanlı yüzüyle adeta cahilliye devrini yaşamakta. Bu halktan ne istendiğini anlamak zor. Saldırılar çok yönlü ve çok boyutlu. Dünyada hiçbir halk bu denli saldırılara maruz kalmamıştır. Şengal’de bir kasabayı imha edebilecek vahşi bir saldırı düzenleniyor. Sonuç 500 ölü. Kürde karşı ırkçılık beyinleri ve gözleri karartmış. İran son haftalarda Türk ordusuyla işbirliği içinde Kürdistan’nı bombalıyor. Türkiye savaşta hiçbir kural ve insani hiç bir değer kaygısı taşımadan saldırıyor, gerillalara karşı kimyasal silah kullanıyor ve esir düşen gerillalara karşı vahşet uygulanıyor. Kürtlere karşı saldırılar salt insanlarını katletmekle sınırlı değil. Ormanları yakılıyor, bin yıllık yoksul köyler yerle bir ediliyor. Bununla yetinmeyen AKP bir çok medeniyete beşiklik yapmış, tarihimize ışık tutan Hasankeyf’i sular altında boğmak istiyor. Gül ve Erdoğan bu projeye onay vererek ağır insanlık suçu işliyor “Çağdaş olmayan hiçbir düşünce kazandırmaz” diyen Gül nasıl çağdaş olabilir ve böylesi zihniyete sahip birinin cumhurbaşkanı olması neyi değiştirecek?
  • Yusuf Halaçoğlu’nun ırkçı saçmalıkları bireysel olmayıp Türk sistemine özgüdür, özgü olmasına da AKP bu adamı kurumun başında tutuyorsa görüşlerini onaylıyor demektir. Bu saçmalıklara cevap vermeye bile değmezdi, fakat hem zorla köylerin, kasaba ve kentlerin adlarını Türkçe koyacaksın, soyadı kanunu çıkarıp zorla Türkçe soy isim vereceksin, hatta Kürtçe isimler bile yasaklayacaksın. Sonrada verdiğin Avşar,Türk, Türkmen ve Türkoğlu gibi soy isimlerden hareketle “Bak sen Türksün” diyeceksin. Türkler Grek dilinde güneşin doğuşu anlamına gelen Anatoli’ye 11. yy geldiklerinde bu coğrafya boş muydu? Bu coğrafya kaç medeniyete ev sahipliği yaptı? Kürdistan insansız mıydı? 12 bin yıla dayanan ilk uygarlığın ve ilk dinlerin coğrafyası değil mi? Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar bile Trakya, İstanbul ve Ege boylarında gayrimüslimler çoğunlukta değil miydi. Ya Ermenilere, Keldanilere, Pontuslara ne oldu? Üstüne üstlük bu coğrafyanın uygarlığına bırakalım katkı sunmayı imhayı ve imhayı esas alacaksın, herkes Tüktür diyeceksin.
Bu anlamda Kürtler rantiyeci takımdan medet ummak yerine, karşı tarafa saygı duyurtacak ulusal bilinç ve birliği esas almalıdır. Kürt halkının haklarını yasal güvence altına alan eşit, katılımcı, demokratik bir sistem olmadığı sürece aynı rejimin farklı güçleri bir şey değiştirmediği gibi aksine zaman kaybettiriyor. Kürt halkına, tarihine ve doğasına yönelik Ortadoğu ırkçı gericiliğinin imha konseptine karşı Kürt Ulusal Hareketi ve legal kurumları sahiplenilmeli ve birlik konsepti geliştirilmeli. Kürtlerin ulusal imhaya karşı aralarındaki politik, ideolojik, bölgesel ve mezhepsel çekişmeleri ve kurtuluşa hizmet etmeyen karşıt fikirleri tali plana bırakması gerekiyor. Tarih bizden bunu istemiyor mu?