BAŞKAN BARZANİ: “KERKÜK’ÜN BÜTÜN OLUŞUMLARI İÇİN ÇALIŞACAĞIZ’’

kurdistan_flag

Başkan Barzani Kerkük’teki durumu yerinde görmek için Kerkük’e gitti.

Kerkük’teki oluşumlarla bir araya gelecek olan Başkan Barzani’nin görüşmede, Kerkük halkı ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerle ilgili önemli mesajlar vermesi bekleniyor.

Konuya ilişkin Zagros TV’ye konuşan FKB Divanı Başkanı Dr.Fuad Hüseyin, Başkan Barzani’nin Kerkük’teki oluşumların temsilcileriyle yapacağı toplantının daha çok Kerkük halkı ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerinden bahsetmesinin beklendiğini söyledi.

BAŞKAN BARZANİ’NİN KERKÜK’TEKİ GRUPLARLA TOPLANTISI BAŞLADI: KARDEŞLİK MESAJI VERİLİYOR…

baskan serok barzani PNA-Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani’nin, Kerkük’teki siyasi oluşumların temsilcileriyle biraya geleceği toplantı başladı.

Kürdistan Saatiye bügün 2:30’da başlayan toplantıya Kürdistan Bölge Başkanı Yardımcısı Kosret Resul Ali de katılıyor.

Toplantıya, Kerkük’teki Kürt, Türkmen, Arap, Keldani ve Aşuri oluşumların temsilcileri katılıyor.

Başkan Barzani, toplantıda, Kerkük’le ilgili kardeşlik mesajları verecek.

Kürdistan Başkanı, toplantıda ayrıca, kentteki durum ile ilgili değerlendirmede bulunacak ve Irak Parlemantosunu çıkardığı 24.maddenin olumsuzluğundan ve Irak Daimi Anayasasının 140.maddesinin uygulanmasının öneminden bahsedecek.

PNA-Bugün Kerkük’e sürpriz bir ziyarette bulunan Kürdistan Bölge başkanı Mesut Barzani kentin Kürt , Arap , Türkmen ve Asuri halk temsilcileri ile bir araya geldi.

Kerkük’te birlik ve beraberliğin önemine vurgulayan başkan Barzani , Kerkük halk temsilcilerine ‘’ sizler bunu 24.maddeye karşı düzenlediğiniz  kardeşlik gösterisi ile ispatladınız zaten’’ diyerek   Kerkük’te hiçbir şekilde fark etmeksizin bütün oluşumlar için çalışacaklarını mesajını verdi.

Kürt , Arap , Türkmen ve Asuri halk temsilcileri de ayrı ayrı başkan Barzani’ye kent gerçeğini ve burdaki  kardeşliği anlatarak Kerkük ile dışarıdan anlatılanlar ve müdahalelere sert çıktı.

Kerkük halk temsilcileri  kentin bölünmesini öngören anayasaya aykırı bir şekilde federal meclisten çıkan 24.maddeye karşı olduklarını başkan Barzani’ye ileterek  Irak daimi  anayasasında yer alan 140.maddenin bir önce hayata geçirilmesi talebinde bulundu.

Kerkük’teki Patlamanın Faili İstanbul’da Kaçırıldı

Ankara Kerkük'ten memnun

Irkçı Arap aşiretlerinden Kerkük’te Kürtlere karşı sonsuza dek şavaşma kararı

Barzani: Artık yeter

TARAFLAR UZLAŞAMADI...KERKÜK TATİLDEN SONRAYA BIRAKILDI...

Musul’da 500 Kürde ait toplu mezar bulundu

Kürtlere Kerkük’te Türkiye, Irak ve Suudi Arabistan kuşatması!

Irak Dışişleri Bakanlığından, Türkiye’ye: Kerkük’e karışma

Türk hükümeti, Federe Kürdistan’ın içişlerine karışacağını “tehditlerle” teyit etti!

Kerkük = Kürt sorunu

BAŞKAN BARZANİ: ‘’DIŞ GÜÇLERİN AJANDASI KERKÜK’TE BAŞARIYA ULAŞMAZ’’

BAŞKAN BAZRANİ: ‘’ DIŞ GÜÇLERİN KERKÜK’TEKI AMAÇLARINA HİÇBİR ŞEKİLDE YOL VERMEYECEĞİZ’’

BAŞKAN BARZANİ VE BUSH TELEFONLA GÖRÜŞTÜ: YEREL SEÇİM YASASI DEĞERLENDİRİLDİ

Emir Türkiye’den geldi

KERKÜKLÜLER KARARI ‘’KÜRDİSTAN BÖLGE YÖNETİMİNE BAĞLANMAK İSTİYORUZ’’

'Kerkük Kürtlerin yüreğidir'

YNK : Türkmen Cephesi 4 Kürdü öldürdü

'Ergenekon'un avukatı' Baykal'ın açıklamaları ve ITC saldırısı failleri gösteriyor

Kerkük'te İran, Türkiye, Suudia Arabistan'ın anti-Kürt ittifakı ve ITC parmağı

KERKUK ,ERBiL’DEN SONRA SÜLEYMANİYE’DE  BÜYÜK PROTESTO

KÜRDİSTAN BÖLGE BAŞKANLIĞI’NDAN İNTİHAR SALDIRISINA KARŞI SERT KINAMA...

ERGENEKON IRAK FELLUCE’YE NE GÔNDERDI?

İsyan çağrısından sivil katliama

ITC , ‘’HALKA ATEŞ AÇIN’’ TALİMATI VERDİ...

Sağlık Bakanı: Kerkük'te 25 kişi öldü, 180 kişi yaralandı

İran helikopterinden Kürt köylülere ateş açıldı: 2 ölü

image İran ordusuna ait skorsky helikopterden köylüler üzerine ateş açılması sonucu 2 köylünün hayatını kaybettiği bildirildi.
Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre operasyona çıkan İran askerlerini görerek korkuya kapılan köylülere skorsky tipi askeri helikopterden ateş açıldı. Saldırı sonucu yaşamın yitiren iki köylünün kimlik bilgileri hakkında bilgi edinilemedi.
PJAK kaynakları ise olayın 16 Temmuz'da Kermanşah'a bağlı Kırınd ilçesinde İran rejimine bağlı özel kuvvetlere yönelik gerçekleştirilen gerilla eleminden sonra yaşandığını belirtti.
PJAK kaynakları 7 özel güvenlik gücünün öldürüldüğü, araçlarının ateşe verildiği ve bütün silahlarına el konulduğu eylemden sonra İran ordusunun helikopterler eşliğinde Dalaho alanında operasyona çıktığını ve kaçan köylülere ateş ettiğini bildirdi.
ANF/KERMANŞAH

 

Showing posts for query İran. Show all posts

İran'da 2 Kürt öğretmene daha idam cezası verildi

Hakkâri Valiliği,Diyanet ve Gülen Cemaati Şemdinli’ye El Attı

tekturkiye HAKKÂRİ   Umut Kitap Evi’ne yapılan bombalı saldırıyla dünya gündemine gelen Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi’nde cemaatçiler harekete geçti. Birçok alanda çalışmalar yürüten cemaatçiler, Hakkâri Valiliğin onayıyla Kurs ve Talebi Yurdu adı altında çevre illerde dahi para toplamaya başladılar.

Tüm Ülke ile birlikte dünyada da yankı bulan Umut kitapevi patlamasından sonra Şemdinli de geliştirilmeye çalışılan Cemaatler Şemdinli yi kuşatma altına aldı. Özelikle Şemdinli olayından sonra İlçeye atanan Yeni kaymakam ve ilçe müftüsü öncülüğünde başlatılan bu tür faaliyetlerle  Şemdinli de gerginlik ve  toplumsal kutuplaşmalar yaratılarak, İlçede gelişmeye başlayan toplumsal muhalefetin önü kesilmek istenilmektedir. 2006 yılında ilk olarak  özel bir şahsa ait  binada  faaliyete başlayan  ve resmi evraklarında “okuma salonu “olarak” gözüken Ancak dershane olarak işletilen  Fetullah Gülene bağlı vakıfın  açılışı ile başlayan cemaatçi örgütlenmeler daha sonra İlçe müftüsü Adem Bozkurt un  organizesi ile  İlçe merkezinde ve bağlı köylerde aralarında 12-13 yaşlarında kız çocuklarında bulunduğu yüzlerce çocuğun Kayseri  ve farklı illerde bulunan cemaatlere bağlı  kurumlara gönderilmesi ile devam etti. Bu şekilde farklı illere gönderilen çocuk ve genç kızların cemaatlere ait kurumlara yerleştirilerek  “hafız “ olacakları iddia edilirken buralarda öğretim görenler bu kurumlarda kendilerine “Tek Türkiye “ gibi Kürt düşmanlığı yapan dizilerin izletilerek Türk milliyetçiliği propagandası yapıldığını belirtiyorlar

Okulların kapanması cemaat çalışmalarını hızlandırdı

diyarbakir Okulların kapanması ile birlikte yine ilçe müftüsü öncülüğünde özelikle köylerde okuyan ilköğretim öğrencilerinin yaz kursları adı altında yine farklı illerde buluna cemaatlere ait kurumlara gönderilmesi hız kazandı. 2007 Yılında ise daha önce kaymakamlık Çocuk parkı olarak kullanılan İlçe Özel idaresine ait arsa Şemdinli kaymakamı Altuğ Çağların  çabaları sonucu 30 Yıllığına  yine Fettulah gülene  ait  bir kuruma yap işlet devret formülü ile kiraya verildi. Kiraya verilen arsa üzerinde bir mühendisin koordinesinde 5 katlı bir binanın yapımı devam ediyor. Yapımı devam eden binanın Dershane  ve öğrenci yurdu olarak faaliyet yürüteceği öğrenilirken şimdiye kadarki  tüm işlemlerin bir inşaat  Mühendisi üzerinden yürütülmesi dikkat çekiyor. Söz konusu inşaatın yapımı devam ederken Şemdinli merkez Karşıyaka  mahallesin de mülkiyeti İstanbul da ikamet eden Şemdinlili bir işadamına ait arsa üzerinde Kamuoyunda Süleymancılar olarak bilinen cemaat tarafından  bir öğrenci yurdu yapımı için girişimler başlatıldı. Cemaat “Şemdinli Kurs ve okul talebelerine  yardım derneği” adı altında kurdukları paravan bir dernek üzerinden yürüttükleri çalışmalarında halka söz konusu arsa üzerinde bir camii yapacaklarını iddia etmelerine rağmen öğrenci yurdu yapmak için resmi başvuruda bulundukları öğrenildi. Arsa sahibi işi adamı ise Arsasını camii yapımı için bağışladığını söyleyerek girişimde bulunanların cemaatçi olduklarını bilmediğini söyledi.

demirel_Fethullah gulen DTP’li belediye hakkında ‘Camiye karşı’ propagandası

Bu arada Derneğin Şemdinli belediyesine yaptığı söz konusu arsa üzerinde imar palanında gözüken bir yolun tadilat ile kaldırılması talebi kabul edilmeyince. Şemdinli belediyesi aleyhine DTP’li belediye camii yapımına engelliyor propagandası yapmaya başladı. Kamuoyunda Süleymancılar olarak bilinen bu cemaatin çalışmalarına her türlü desteği veren Şemdinli kaymakamı ve Şemdinli müftüsü  İlçede 2005 yılında meydana gelen büyük patlamada hasar gören  Şemdinli merkez Camiinin onarımı içinse hiçbir çaba göstermemeleri dikkat çekiyor. Şemdinli merkez camii 2005 yılındaki patlamada büyük zarar görmüş ve o günden bu güne kadar kullanıma kapatılmış durumda. Cemaatlerin bu faaliyetleri halk arasında huzursuzluk yaratmaya devam ederken, kutulaşmalara da zemin hazırlıyor. 2006 yılında acılan Fettullahcılara ait dershanenin faaliyet yürüttüğü bina sahibi tüm çabalarına rağmen dershaneyi binasından çıkaramayınca vakıf aleyhine  Şemdinli semdinli asker bombaAsliye Hukuk Mahkemesinde   binasının boşaltılması için dava açtı. Ayrıca Süleymancıların kurduğu derneğin yöneticileri de derneğin camii yaptırma derneği olarak bildikleri için yönetici olduklarını derneğin Süleymancılara ait olduğunu bilmediklerini söyleyerek rahatsızlıklarını dile getirip  istifa etmek istediklerini söylediler.

Valilik oluruyla para toplanmaya başladı

Cemaat çalışmaları Şemdinli İlçesi’nde yanı sıra Hakkâri genelinde devam ederken, cemaatler Hakkari Valiliği’nden ‘Kurs ve  okul talebelerine yardım derneği’ adı altında aldıkları olur belgesiyle başta Van, Hakkari, Kars, Ağrı, Ardahan, Muş olmak üzere birçok ilde hara toplamaya başladı.

Peşder Altan

 

Kerkük’teki Patlamanın Faili İstanbul’da Kaçırıldı

kerkk_patlama Irak Parlamentosu tarafından gizli bir şekilde oylanarak kabul edilen 24. maddeyi protesto etmek için sokağa dökülen Kerkük halkına yönelik yapılan bombalı eylemin kararını verdiği iddia edilen İmad Abdulrahman Bağdat’taki Türk Büyükelçiliği tarafından kaçırılarak İstanbul’a getirildiği ileri sürüldü. Abdulrahman’ın İstanbul’da henüz bilinmeyen bir Hastane’de tedavi edildiği öğrenildi.

22 Temmuz’da Irak Parlamentosu Kürt Milletvekillerinin tepkisine rağmen Kerkük’ün kaderini belirleyen 24. maddeyi onayladı. Irak Parlamentosu’nun kararını protesto etmek amacıyla Kerkük başta olmak üzere Hewler, Süleymaniye, Duhok ve bir çok ilçede 10 binlerce Kürt gösteri düzenledi. Gösterilerin öncülüğünü yapan Kerkük şehri, gösteri esnasında bombalı saldırıya maruz kaldı. Yapılan bombalı saldırıda 27 kişi yaşamını yitirdi ve 190 kişi de çeşitli yerlerinden yaralandı. Olaydan sonra bütün dikkatler Türkmenlere çevrildi. Olaydan bir gün önce Türkmenler tarafından toplantı yapıldığı ve toplantıda bombalı saldırı ve göstericilerin taranması yönünde karar çıktığı ileri sürüldü.KIRKUK KURDISTAN KERKUK KURDISH1

Türkmeneli TV’de ilginç konuşmalar!

İsmini vermek istemeyen Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) yetkilisi Kerkük’teki olay hakkında önemli açıklamalarda bulundu. KDP yetkilisi yaptığı açıklamada Kerkük’te düzenlenen gösterinin arifesinde Türkmen TV’ye katılan Tugay Komutanı Hasan Turan gösteriye yönelik yaptığı açıklamada ‘yarın Kerkük’te yapılacak olan gösteri kanun dışıdır. Biz böyle bir gösteriye müsaade etmeyeceğiz ve böyle bir şeyi de kabul etmeyiz’ şeklinde açıklamada bulunduğunu söyledi.

Katliam kararı toplantıda alındı

Kirkuk-Kurdistan Suicide Explosion kerkuk itc turkey iraq (2)Aynı kaynak Türkmenler’in bir taraftan televizyonda provokatif söylemler söylerken, diğer taraftan da konu ile ilgili toplantı düzenlediklerini belirtti. Aynı saatlerde Türkmen komutan İmad Abdulrahman ismindeki kişi ise Türkmenlerle toplantı düzenlediğini aktararak, şunları dile getirdi: “İmad Abdulrahman toplantı esnasında şehirde düzenlenecek olan gösteri ile ilgili bir konuşma yapıyor. Konuşmasında 10.00 ile 11.00  saatları arasında göstericilerin arasında bomba patlayacak. Patlama esnasında polis ve güvenlik güçleri göstericileri dağıtmak amacıyla havaya ateş açacak. Bu esnada siz de halkın üzerine kurşun sıkın.” Aynı kaynak bu bilgileri doğrulayacak belgelerin ellerinde olduğunu da sözlerine ekledi.

  Kirkuk-Kurdistan Suicide Explosion kerkuk itc turkey iraq Abdulrahman Bağdat’taki Türk Büyükelçiliği tarafından İstanbul’a kaçırıldı

İmar Abdulrahman Kerkük’te yaşanan olaylar sırasında yaralandı. Çevredeki kişiler tarafından Kerkük’teki El Şifa Hastanesi’ne kaldırıldı. Yeri deşifre olan Abdulrahman Hamid Haci Burhan ismindeki Türkmen tarafından hastaneden kaçırılarak Bağdat’taki Türk Büyükelçiliğine getirildiğini ileri süren aynı kaynak, “Büyükelçi’likteki yetkililer tarfından kanunsuz bir şekilde Türkiye’ye kaçırıldı. Aldığımız bilgilere göre İstanbul’a götürülmüş ve orada henüz tespit etmediğimiz bir hastanede tedavi ediliyor” şeklinde konuştu.

Ankara Kerkük'ten memnun

Irkçı Arap aşiretlerinden Kerkük’te Kürtlere karşı sonsuza dek şavaşma kararı

Barzani: Artık yeter

TARAFLAR UZLAŞAMADI...KERKÜK TATİLDEN SONRAYA BIRAKILDI...

Musul’da 500 Kürde ait toplu mezar bulundu

Kürtlere Kerkük’te Türkiye, Irak ve Suudi Arabistan kuşatması!

Irak Dışişleri Bakanlığından, Türkiye’ye: Kerkük’e karışma

Türk hükümeti, Federe Kürdistan’ın içişlerine karışacağını “tehditlerle” teyit etti!

Kerkük = Kürt sorunu

BAŞKAN BARZANİ: ‘’DIŞ GÜÇLERİN AJANDASI KERKÜK’TE BAŞARIYA ULAŞMAZ’’

BAŞKAN BAZRANİ: ‘’ DIŞ GÜÇLERİN KERKÜK’TEKI AMAÇLARINA HİÇBİR ŞEKİLDE YOL VERMEYECEĞİZ’’

BAŞKAN BARZANİ VE BUSH TELEFONLA GÖRÜŞTÜ: YEREL SEÇİM YASASI DEĞERLENDİRİLDİ

Emir Türkiye’den geldi

KERKÜKLÜLER KARARI ‘’KÜRDİSTAN BÖLGE YÖNETİMİNE BAĞLANMAK İSTİYORUZ’’

'Kerkük Kürtlerin yüreğidir'

YNK : Türkmen Cephesi 4 Kürdü öldürdü

'Ergenekon'un avukatı' Baykal'ın açıklamaları ve ITC saldırısı failleri gösteriyor

Kerkük'te İran, Türkiye, Suudia Arabistan'ın anti-Kürt ittifakı ve ITC parmağı

KERKUK ,ERBiL’DEN SONRA SÜLEYMANİYE’DE  BÜYÜK PROTESTO

KÜRDİSTAN BÖLGE BAŞKANLIĞI’NDAN İNTİHAR SALDIRISINA KARŞI SERT KINAMA...

ERGENEKON IRAK FELLUCE’YE NE GÔNDERDI?

İsyan çağrısından sivil katliama

ITC , ‘’HALKA ATEŞ AÇIN’’ TALİMATI VERDİ...

Sağlık Bakanı: Kerkük'te 25 kişi öldü, 180 kişi yaralandı

Diyarbakır’da muhbirlik eğitimi

 

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki Terörle Mücadele Şubesi, lise öğrencileri için ‘’terör’’ konulu konferansları  düzenleyerek, bu konferanslarda  öğrencilere doldurmaları için anket soruları dağıtmaktadır.
1014Terörle Mücadele Şubesi , sorduğu  sorularla öğrencilerin ağızlarını arayarak, farkında olmadan onları,  aile ve çevrelerinin alışkanlıkları hakkında bilgi vermeye zorlamakta ve böylece  muhbir konumuna düşürmektedir.
Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlığın yönergeleri doğrultusunda, 2 yıldır uygulandığı bilinen bu programın amacının ‘’öğrencileri terör konusunda bilinçlendirmek’’ olduğu belirtilmektedir.
Okul ders programlarında böyle bir uygulama olmadığı halde, ders ortasında sınıfın kapısı açılmakta ve öğrencilerden, polis tarafından onlar için hazırlandığı  söylenen otobüse binmeleri ve  konferans yerine gitmeleri istenmektedir.
Öğrancilere, önce paramparça olmuş vücutlar, bombalar, bağırmalar ve kurşunlamaların olduğu  15 dakikalık bir film izletilmektedir.  Aslında 18 yaş üzeri çocukların izleyebileceği  bu görüntüler daha küçük çocuklara izlettiriliyor.
‘’Kürt bölücülerin’’ öldürdüğü  insanlar gösteriliyor ve arkasından itirafçılar konuşturuluyor. İtirafçılar, neden ayrıldıklarını anlatıyorlar.
Arkasından anketlerin doldurulmasına sıra geliyor. Anketteki soruların 27 tanesinden 10’u doğrudan  ‘’terör’’le ilgili.

Sözünü ettiğimiz  ankette  yer alan tartışmalı sorular:

-Aşağıdakilerden biri ya da birden fazlası tarafından olumsuz propagandaya maruz kaldınız mı?
  a) kalmadım,
  b) ailem,
  c) akrabalarım,
  d) arkadaşım,
  e) din görevlisi,
  f) dernek mensubu (üyesi-başkanı),
  g) işyeri sahibi,
   h) öğretmenim,
   i) komşum.

-Ailenizin teröre karşı sizi bilinçlendirmede etkili ve yeterli olduğuna inanıyor musunuz?

-Öğretmenlerinizin teröre karşı sizi bilinçlendirmede etkili ve yeterli olduğuna inanıyor musunuz?
-Evinizde en çok hangi televizyon kanalları izleniyor?
-Kanunlarca yasaklanmış bir ideolojinin savunulduğu aşağıdaki etkinliklerden hangisine katıldınız? (Birden fazla seçeneği işaretleyebilirsiniz)
a) ev toplantısı,
  b) işyeri toplantısı,
  c) dernek toplantısı,
  d) kahvehane toplantısı,
  e) cami toplantısı,
  f) internet cafe toplantısı,
  g) gösteri ve yürüyüş,
  h) basın açıklaması,
  i) gezi/piknik,
  j) katılmadım.


1015 Diyarbakır Emniyet İnternet Sitesinde, Terörle Mücadele Şubesi  yukarıdaki anketle ilgili geçen yıl 17.000 öğrenciye ulaştıklarını ve bu yıl ise, 60.000 öğrenciye ulaşmak istediklerini belirtiyorlar. Böylece, Diyarbakır’daki bütün öğrencilere ulaşılmış olunacak.
Diyarbakır'ın ilçelerinden Dicle'de de konferans yapıldı. Dicle Necati Ceylan Lisesi'nde düzenlenen konferansta dağıtılan ankette, öğrencinin aile durumuna ilişkin sorular yöneltildi. Örneğin,
‘’Şu an yaşadığınız yere nereden göç ederek geldiniz? Diyarbakır dışına çıktıysanız aşağıdakilerden hangisinde veya hangilerinde bulunurdunuz?  Bugüne kadarki uygulama ve politikaların terör problemini çözmede etkili olduğuna inanıyor musunuz?’’şeklinde sorular da  yer almaktadır..
Bu tür yöntemler Humeyni ve Naziler tarafından geçmişte  uygulanmıştı. İran’da, Allah adına, küçük çocuklar ailelerini ihbar eder konuma düşürülmüşlerdi.
İlginç olan, bu anketlere çocukların yazdıkları mesajlar da Emniyet’in resmi sitesinden verilmiş. Bütün çocuklar bu sorulara doğru cevap vermeyebilirler, ama sonuçta bilmeden de olsa kendi ailelerinin polis tarafından fişlenmesine yardımcı oldukları açık. Zaten polis bu konuda da detay bilgiler elde etmeye büütün Kürdistan’da her zaman uğraşıp durmuştur.
Son günlerde bu muhbirlik yöntemlerine bazı yenileri de eklenmeye başladı. Kuzey Kürdistan’ın birçok yerleşim alanındaki  direnişlerde,  polise taş atan çocuklara muz  ve  ayakkabı dağıtma  görüntüleri televizyonlardan kasıtlı verilmektedir. Plisin  nasıl ‘’sevgi gösterisi’’nde bulunduğu görüntüleri gösterilmek isteniyor.  Tabii ayakabı  vb.. alma  amacıyla  Emniyete giden çocukların adı ve adresi alınmakta ve ayakkabıların  adreslerine gönderileceği söylenmektedir. Bu yöntemle de,  aslında  yurtsever aileler fişlenmektedir.

image


Son Newroz’la ilgili gösterilerde, medyanın gözleri önünde, 15 yaşında bir çocuğun kolunun polis tarafından nasıl kırıldığını bütün dünya izledi. Türk medyası ve sözde sivil toplum örgütlerinden hiç ses çıkmadı. O nedenle ‘’sempati göstermeler ve muz dağıtımı’’ başka amaçlara yöneliktir, polisi iyi gösterme çabalarıdır.
Diyarbakır’da yapılan anket ve uygulamalar çok vahimdir. Bunun üzerinde ısrarla durulmalıdır.
G.Ç.http://www.lekolin.com

Showing posts for query polis kürt. Show all posts

Gözaltındaki DTP İlçe Başkanı hastaneye kaldırıldı

ERGENEKON = T.C.

Halkın İddianamesi (1-2-3-4-5-6)

AKP hükümeti hesap vermeli

Ergenekon'u çözmeyen Göngören'i çözemez

'Cantürk'ü ve Buldan'ı biz öldürdük'

Aslan payı askere

İşte gerçekler

'Kürt meselesini düşünmezseniz yoktur. Bak ben düşünmüyorum'

BURASI TÛRKIYE…

Ergenekon'u neden PKK ile ilişkilendiriyorlar

PKK-Ergenekon ilişkisi

Almanya Polisi: Turistler için tüm Türkiye tehlikeli

Bir 'iyi çocuğun' itirafları : infaz, bombalama, tecavüz, işkence, suikast!

Kürt işçilere ülkücü saldırı

Yine Van yine polis!

Çiller'in bilgisi dahilinde 250 kişiyi öldürdün mü?

Kürt işçilerin Ordu ve Trabzon’a girişi yasaklandı!

Kürt toplumunun haklarını savunanlar baskı altında

Bornova da bir ayda 2. işkence : Mardinli Kürt'tür Vurun ulan vurun!

Polisten seyir halinde ki araca “park cezası!..”

Osmanlı'dan AKP'ye... Çözüm Getirmeyen YAKLAŞIMLAR...

İzmir, Sakarya, Aydın, Balıkesir, Mersin, Gebze… Lincin son durağı Adana

Polis'ten neştercilere çay ikramı...

Takdir sizin

AKP’nin katilleri ödüllendirildi

Marmara Bölgesi’nde Kürtlere yönelik halk ihlalleriyle birlikte linç girişimleri de arttı.

Baykal Ankara'da başka, Diyarbakır'da başka konuştu!

BAYDEMIR ERDOGAN'LA KUZEY KURDISTANDA KI AKP'NIN 6 YILINI DEGERLENDIRDI : Kimseyi bilmiyorum ama artık ben kanmayacağım !

Çocuğunu reddet kurtul!

Asıl terörizm Türkiye'de Kürtlere karşı uygulanıyor

Cizre'de Yahya Menekşe'yi polis panzeri ezdi, Van'da Zeki Erinç polis kurşunuyla öldü. Yüksekova'da 29'undaki, İkbal Yaşar, yine polisin kurşunuyla...

28 Mart olaylarında 'adalet' arayışı – 1

Newrozu Heyeti: Türkiye Kürtleri imha etmeye çalışıyor

Newroz’da gözaltı sayısı 400’e yaklaştı

YTÜ'de Kürt öğrencilere polis saldırısı

Arkadaşlarımız soru sormak isteyince, 'Burada biz konuşuruz' diyerek, sözlerini kesti.

Irkçı-milliyetçi saldırgan gruplar, polis eşliğinde, teröre tepki adı altında 'gösteri haklarını' kullanıp, DTP binaları ve başka siyasi parti...

Gruba müdahale eden yüzlerce polisin daha sonra 'Her şey vatan için', 'Ne mutlu .... diyene' şeklinde slogan atması dikkat çekti.

Muğla'da Kürt öğrencilerin yoğun olarak gittiği bir kafeyi basan Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, 34 öğrenciyi döverek gözaltına..

Kürdistan’da geliştirilen Islamcı Hareket

Kürt Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin, Kuzey Kürdistan’da  geliştiği ve kitleselleştiği 1980’li yıllarında, gelen 12 Eylül darbesi ve cuntacı yönetimi,  bilinçli devlet eliyle bir uygulamayı aşama aşama geliştirdi. Bu uygulama K.Kürdistan’da islamcı hareketin geliştirilmesiydi.hizbullah kurdistan turkiye tsk pkk

1980li yılına  gelindiğinde Kürdistan’ın bütün illerinde ve köylerinde Kürt örgütleri kitleselleşmiş bir yapıya ulaşmıştı. Örgütlülük olayı tartışılabilir ama kitleselleşmişti. Bu büyük DDKO  hareketinin Kürdistan’da yarattığı 70’ler sonrası bir gelişmeydi. Uzun bir sessizlik dönemi sonrası Kürdistan’da ulusal bilinç, Kürt 68 hareketi olarak adlandırabileceğimiz DDKO’lar sayesinde yeniden gelişmişti. DDKO sonrası oluşan örgütler içine o dönemin gençliği yeralmışlardı. Hızla Marksist anlayışın yön verdiği Kürt örgütleri kitleselleştiler. Kürdistan’da, dünya içinde yer aldığına göre çağın akımlarından etkilenmesi doğaldı. Bu yapılanmaları, bugün değişik çıkarlar gereği mahkum eden siyasi unsurlar yanlış değerlendirme içindeler. Tarih bu gelişmeyi zorunlu kılıyordu. Ayrıca Kürdistan hareketinin ideolojik şekillenmesinde  bir motor güç olan Rızgari yapılanması Kürdistan’ın, Ulusal Kurtuluş Tezler’inin pazarlanmayacağının savunucusu olmuştu. Marksist teoriyi savunanlar, Kürdistan’ın bağımsızlığı tezinide kitlelere mal ettiler. Daha sonra gelişen PKK yapılanması kendisinden önce çalışılmış bir alan bulduğundan rahat örgütlendi. Silahlı mücadeleyi başlatması bunu daha da kolaylaştırdı. Ama PKK,  Kürdistan’da verdiği silahlı mücadele ile tüm Kürtleri hareket ettirdi. Hem de Marksist-Leninist olduğunu söylediği halde.Hizbulvahşet hizbullah tsk ergenekon
Bugün tahlil edildiği  gibi Kürtler dini olarak tutucu ve köktenci islamcılar değildi. Ulusal yanın hakim olduğu bir yapılanma gösteriyorlardı. Peki bu nasıl değişti? Ne derecede değişti?
12 Eylül 1980 darbesi Kürdistan’da devlet eliyle Ulusal Kurtuluşa karşı ve bir müddet sonra PKK’nin silahlı mücadelesine,kitleselleşmeye karşı islamcı hareketin bizzat oluşturulması ve desteklenmesiydi. Askeri yönetim  bir yandan Kürdistan’da toplu tutuklamalar yaparken  ve kitleleri bastırırken diğer yandan dini geliştiriyordu. Özellikle helikopterlerden bile dini mesajlar içeren bildiriler attırıyordu. Kurtuluş 2000 tarihindeki yayınında o dönemi şöyle açıklıyordu.

’’İşte cuntacıların Mart 1986'da askeri helikopterlerden attırdıkları el ilanları: "Vatandaş!
Bakın en yüce İslam dini size ne emrediyor...
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Allah tecavüzkarları sevmez. (Kur'an-ı Kerim Bakara Suresi, 140. ayet)
Onlara karşı savaşmak senin gibi her müslümanın görevidir."(Soner Yalçın, Hangi Erbakan, Syf:240)image

 
Öylesine ileri gidilmiştir ki, bölge halkına "müslümanlık görevi" hatırlatılır, halk "küfür cephesi"nin karşısında "İslam Cephesi"ne davet edilir... Ordunun, Laik Cumhuriyet'in ordusu olduğu demagojisi de unutulup; "İslam Dünyasının Ordusu" ilan edilir.(Bkz. age. Syf:242) Kuran'dan bol ayetli bildiriler birbirini izler.
Aynı şey bölgenin valileri için de geçerlidir. Merkezi ya da yerel düzeyde benzer içerikte bildirilerle, afişlerle ulusal bilincin gelişmemesi için İslami ideoloji işlenir.
1990 yılında Abant'da toplanan Türk Ocakları Merkez Heyeti'nin hazırladığı Rapor da, dinin ve İslamcıların nasıl kullanıldığına başka bir örnektir. Bu aynı zamanda devletin İslamcıları kullanabileceğine olan güveninin de ifadesidir. Raporu hazırlayanların arasında, bugün MHP'den bakan olan Abdülhaluk Çay ve Sadi Somuncuoğlu, eski başbakan yardımcısı Faruk Sükan ve Doğu Ergil'in olması ise, Rapor'un önemini arttırmaktadır. İşte Rapor'da yapılan tesbitler ve önlemler:
"(...) Ülkemizde Kürtçülük (...) temelde laik, hatta din düşmanı bir ideoloji değildir. Kürt ayrılıkçılığı bir aydın ideolojisidir. Kürt ayrılıkçılığını büyük ölçüde laik-pozitivist eğitimin hızlandırdığı söylenebilir."
"(...) Yörede resmi faaliyet gösteren az sayıda kuran kursu ile çok az sayıda İmam Hatip Okulu vardır. Bunların sayı ve kapasiteleri yetersizdir. Fiili güç ve itibar dengesinin sağlanması için gerillaya karşı mücadelede silah, araç ve gereç üstünlüğü sağlanmalı, savunmasız alanlar tamamen kapatılmalıdır."(Aktaran: Mehmet Güç, 28 Ocak 2000, Yeni Binyıl )’’Hizbulvahşet hizbullah tsk ergenekon10
Daha sonra Doğu Ergil’i bazı Kürt aydınları ile 1990 yıllarda İsviçre ‘de gizli olarak yaptığı toplantılarda, yani TOSAV denen oluşumda göreceğiz. Bir Kürt siyasetçinin yazdığı gibi ‘’güzel fikir tartışmaları yapıyorduk’’ kadar masum olmadığı ortadaydı. İşte MHP’lilerle bu şahıs Kürt hareketinin nasıl boğulması gerektiği üstüne raporlar hazırlamış. Ayrıca Kemalist  olanların islamcı örgütlenmeyi Kürdistan’a önermelerinden her şey anlaşılmaktadır. Bu gün PKK’nin ‘’barış’’ çağrılarını eleştirenlerin çoğu TOSAV’IN toplantısında o dönemin Ulusalcı potansiyelini ve dinamizmini nasıl boğacaklarını Doğu Ergil’le ‘istemeyerekte’ olsa planlıyorlardı.
Biz tekrar islamcı hareketin yükseltilmesi olayına dönersek bunun planlı  ve de bizzat devlet eliyle olduğu o zamanlar devlettin milletvekilleri tarafındanda kabul edildi.
Kabul edelim veya etmeyelim ama bugünde K.Kürdistan’da islamcı hareket yeniden devlet eliyle örgütlendiriliyor.Bu bir gerçek.yuruyus5
Yükselişte olan KUKM (Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi)’ne karşı islamcı akımların, Kürdistan’da gelişimini Türk devleti bir çözüm olarak gördü. Bugünde aynı yol izlenmektedir. Diyarbakır’da aş evleri,dernekler adı altında islamcılar örgütlenmekte ve günlük ekmeği bile olmayan yoksul Kürtler’i hedef kitle olarak seçmektedirler. Kürtler’in büyük çoğunluğu yoksulluk içinde yaşadıkları için, bu akımların ekmek ve bir kalıp sabun vererek örgütlendikleri kesimi oluşturmaktadırlar.Kürt hareketini nasıl bir tehlikenin beklediği  ise açıkça görülmektedir. Ayrıca bu kesim Kürt Ulusalcılığı’nıda kullanarak bunu yapmaktadır. Kürt hareketi içine girmeye başlamış ve bu şekilde örgütlenmeyi önüne koymuştur. Bunun arkasında İslami Kürt Zenginler Hareketi olmadığına göre(islamcı hareketlerin arkasında gelişmek isteyen bir islamcı sermaye sınıfı vardır) kökeninde devleti aramak en doğrusudur.Fetullah Gülen ile turkes turk kurt
Fetullah Gülen hareketinin Diyarbakır ve hatta Güney Kürdistan’da örgütlendiğini biliyoruz. Uluslararası düzeyde örgütlenmiş bu hareketin, Zaman gazetesi ve Samanyolu gibi medya araçları izlenirse  nasıl bir Türkçülük yaptıkları görülecektir. Samanyolu TV’nin ucuz dizilerinde, Kürt Gerilla Hareketini alçaltan konular işlenilmekte ve aç kalan gerillaların domuz yedikleri işlenerek Kürt halkının dini duyguları kullanılarak bu hareket kötülenmektedir. Türk medyası içinde en sistemli Türkçülük yapan Fetullah Gülen hareketinin medyasıdır. Elbette bunlar Kürdistan’da işbirlikçi taraftar bulacaklardır. Rantçı bir kesim her zaman vardı. Döneme göre şekil değiştirmektedir. Hatta şu anda eskinin meşhur devlet yanlısı rantçılarını Kürt gruplar içinde görmek mümkündür.
Kürtler içinde islami hareket, hükümet partisinin olanakları içinde örgütlenmektedir.Kürt halkının içinde yoğun aydınlatma ve bunları deşifre etme  çalışmaları gerekmektedir. T.C. başbakanı, Kürtler’in gözü içine bakarak ‘tek millet,tek devlet, tek bayrak’ dediği halde, bazı ‘Kürt aydın’ları tarafından Kürt sorununa olumlu yaklaştığı şakşakçılığı yapılmaktadır.heron-casus-ucak-israel_erdogan
Devletin eliyle örgütlenen islami hareketin tarihine dönersek;12 Eylül sürecinde darbeden sonra kapanan Milli Türk Talebe Birliği  ve 600’e yakın şubesi bulunan Akıncılar Derneği içinden gelen gruplar 1980 yılında Diyarbakır’ın Vahdet kitabevinde toplandılar. Bu toplantı Kürt aydınları ve ulusalcılarını katletmeyi önüne görev koyan Hizbullah örgütünün kurulmasının başlangıcıydı. 
Hizbullah’ı oluşturan lider kadroların geçmişte ait oldukları geldiği siyasi örgütlenmeler olan MTTB ve Akıncılar’ın ideolojik olarak islam ve daha çok Türk milliyetçiliğini işleyen bir anlayışa sahip oldukları ve bu lider kadroların Kürdistan’da ulusal mücadele yükselirken böyle oluşumlar içinde yer almaları onların Türk milliyetçiliğine ne kadar hizmet ettiklerinin kanıtıdır. Bir ideolojik anlayış içinde yetişmek bir günde olgunlaşan bir durum değildir ve yılları kapsamaktadır. Bir günden ertesi güne bu insanlar Kürt –İslam devletini keşfetmemişlerdir. Bu örgütü etkileyen İran ve Türkiye’nin amaçları doğrultusunda örgüt görev yapmıştır.
Kürdistan’da artık o dönem yurtsever kadrolar faili meçhul cinayetlere kurban gittiler.
Devletin TBMM Hizbullah Raporu’nda , Hizbullah ve devlet ilişkisi vurgulanmaktadır. (2 Şubat 2000)5sivilgenc_vahseti1_sirnak
‘’Eski Batman Emniyet Müdürü Öztürk Şimşek:’’ Ne yazık ki,Hizbullah örgütü mensupları bir dönem askerlerden yardım gördüler. Buradaki bazı askeri birliklerde silahlı eğitim yaptılar, lojistik destek gördüler’’. (2 Şubat 2000, TİHV Yönetin Kurulu adına başkan Yavuz Önen)’’
Tabii ki devlet bürokratları bunun direk devlet eliyle kurulduğunu söylemeyeceklerdir. Ama bu söylemin bile neyi ifade ettiği ortadadır.Ayrıca din bir rant kapısıdır. Hizbullah, K.Kürdistan’da 90’lı yıllarda  6 trilyonu bulan kurban derisi toplamıştır. Dinin  nasıl ekonomik bir kaynak olduğunu düşünün artık! Hizbulkontra olarak halk arasında adlandırılan Hizbullah, faili meçhul cinayetlerle 1638 kişinin ölümünden sorumludur.Öldürülenlerin çoğu Kürt yurtseveri işadamı,aydın ,siyasetçilerdir.
Hizbullah bugün tekrar örgütlenmektedir. Değişik dernek isimleri altında örgütlenmeleri oluşmuş ve çalışmaları devam etmektedir.cudi gabar
Evet bu bugün de islamcı hareket daha ılımlı örgütlenmelerle gelişmektedir.Geçmişten dersler çıkarmıştır. Kürt ulusalcılığını direk hedef almamaktadır. K.Kürdistan’da PKK dışında bir Kürt örgütlenmesi kalmamıştır. PKK’de islamı ön plana çıkararak bir şeyler yapmaya çalışmaktadır. Ancak Kürdistan’da islamcı -devlet hareketinin gelişmesine karşı sistemli bir çalışma gerekmektedir. Bu çalışmayı geçmişte Rızgari hareketi ideolojik olarak Kemalizme ve onun uzantıları Türk soluna  karşı yapmış ve başarmıştı. Ancak devlet bu tür hareketlerede hayat hakkı vermemektedir. Rızgari hareketi, Türk polisi uzantılarının örgüt içindeki provakasyon çalışmaları ve o dönemin şartlarının getirdiği sonuçlar  içinde 1997 yılında dağıtılmıştır.Rızgari hareketinin yokluğu K.Kürdistan’da hissedilmektedir. Unutmayalım ki Rızgari hareketi 1976’larda örgütlenmeye başladığı zaman bütün Van,Muş, Bitlis bölgesinde  mellelerin başını çektiği bir örgütlenmeydi. Rızgari hareketi Kürt yurtseverliğini her zaman ön  plana almıştı.  Ve böyle bir odağa günün koşullarına uygun  tekrar ihtiyaç vardır.
Doğru olan bu dönemde  PKK dışında gerçekten ciddi bir muhalefet yoktur. PKK’nin yaptığı muhalefet ise yanlışlarıyla birlikte tek Kürt muhalefeti konumundadır. HAK-PAR ise Kürdistan’da henüz böyle bir çalışmayı yapacak güce ulaşmamıştır.
Tehlike ise K.Kürdistan’da, devlet-islamcı hareketinin örgütlenmesi, dini kullanarak ilerlemektedir.polis dtplilerle
Hürriyet gazetesi 7 haziran 2008’de, Metehan Demir’in Güney Doğu’nun Şifreler’i  yazı dizisinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın başlattığı stratejiden  şöyle bahsediyor.
’TARİHİ ZİYARET: DİYANET İŞLERİ BAKANI BÖLGEYE GELİYOR
Diyanet İşleri Başkanlığı da bu nedenle son dönemde Güneydoğu’ya yönelik çok özel bir strateji başlatmış. Bunu da ilk kez burada duyuralım, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu bu çerçevede ilk kez belki de tarihin en geniş kapsamlı bölge turuna çıkmaya hazırlanıyor. Bu, devletin din ile ilgili en yetkili ismini doğu ve güneydoğu’ya vatandaşının yanına göndermesi açısından tarihi önem taşıyor. ‘’
Evet anlaşıldığı gibi doktorsuzluktan ve açlıktan kıvranan Kürt halkına sağlık hizmeti değil de din hizmetini acil bir strateji olarak görmüşler.
Diyarbakır gibi modern bir Kürt şehrinde 1980 yıllarda bir tane türbanlı kadın görmezken artık  türbanlı kadınlar görmekteyiz. Diyarbakır’lı olanlar bilirler.Geleneksel Kürt kadının baş bağlama biçimi dışında türbanlı kimseyi Diyarbakır sokaklarında göremezdik. Artık yollarda onları görmeye başlamışsak, islamcıların örgütlendiğini de görmeliyiz. Kürtler çok dinli bir ulus, bu nedenle tek bir dinin baskıcı örgütlenmesi Kürt halkını daha çok çatışma ve acı çekme toplumu haline getirecektir.Hele bu Türk devleti eliyle Ulusal Hareketi boğmak için örgütlendiriliyorsa, kaos ortamı oluşacak demektir. Bu örgütlenmelerde uluslararası Şeriatı yaymak isteyen devletleride unutmamak gerek.
urfa-kutlu-dogum Mustazaflar ile Dayanışma Dernek Bugün AKP, Kürdistan’ın Diyarbakır ve çevresinde arkasındaki islami sermayesinin desteğini alarak köylülere para dağıtmakta ve yerel seçimler için oy istemektedir. Ve bu işte ‘türbanlı kadınları’nı kullanmaktadır.PKK’nin gücü olduğu için en çokta görev ona düşmektedir. Yeni ve akıllı bir siyaset bu akıma karşı oluşturmak gerekmektedir. Yeni Kürt oluşumlarına ihtiyaç büyüktür.
G.Ç.http://www.lekolin.com

Hizbullah-Ergenekon ilişkisi, devlet ilişkisidir

Hizbülvahşet'in hamisi TSK ve Ergenekon : Hizbullahçılar PKK'ya karşı askeri birliklerde eğitildi

Hizbullah-Zaman kapışması

Domuz bağlı Ergenekon - Hizbullah ilişkisi

'Bayraklar, Peçeler ve şeriat'

Türkler ve Kürtler: ‘Kürt sorunu’ nu tartışıyor

KIBLESI ANKARA SERMAYESI CEHALET DINI PARA TURK HIZBULLAH'I TEKRAR SAHNEDE...*

İşte suç örgütü değil denilen TSK'nin vukuatları

Ankara Kerkük'ten memnun

Kirkuk_Kurdistan_Suicide_Explosion_itc-iraq_kerkuk Yerel Seçimler Yasası eylüle kaldı, Ankara umutlu

CNN TÜRK-Türkiye şimdi hem Iraklı gruplar arasında diyalog sürecinin işletilmesini istiyor, hem de Kürtler dahil tüm Iraklı gruplarla daha yoğun bir diyalog sürecine hazırlanıyor.
Kerkük'te patlayan bombalar, Türkmenlerle Kürtlerin 'nasıl bir keskin bıçak üzerinde yaşadığı'nı ortaya koydu.
Kerkük üzerindeki iktidar ve güç mücadelesi Kürtlerin muhalefetine rağmen mecliste kabul edilen Yerel Seçim Yasası'nın Devlet Başkanı Celal Talabani tarafından veto edilmesine neden oldu. Veto edilen yasaya göre;
- Kerkük'te yönetim otoritesi üç topluluk arasında paylaşılır.
- Üç ana topluluk olan Arap, Kürt ve Türkmenlerin yetki paylaşımı yüzde 32, Hıristiyanların ise yüzde 4 oranında gerçekleştirilir.
Kerkükte yetki Kürt, Arap ve Türkmenler arasında eşit paylaştırılacaktı. Yeniden bir uzlaşma bulmak için Irak Meclisi'nin 6 Ağustos'ta yeniden bir araya gelmesi öngörülüyordu ancak Sünni, Şii ve Türkmenlerin ''Biz istediğimiz yasayı zaten kabul ettirmiştik şimdi neden geri adım atalım" yaklaşımı Kerkük konusunun 9 Eylül sonrasına bırakılmasına neden oldu ve Irak Meclisi tatile girdi.
Uzlaşma aranacak
Şimdi Kerkük'le ilgili bir komisyon kurulacak ve uzlaşma aranacak. Eğer uzlaşma bulunursa meclis olağanüstü toplanabilecek. Gelişmeleri hem yakından izleyen hem de taraflarla sürekli görüşen Ankara ise çıkan sonuçtan umutlu. Türkiye verilen aranın daha soğukkanlı karar alınması için zaman kazandıracağı görüşünde.
Türkiye baştan beri Kerkük'ün Kürt bölgesine bağlanmasına karşı çıkıyor. Türkmen, Arap ve Kürtlerin ortak bir çözüm bulmasını istiyor.
Şimdi hem Iraklı gruplar arasında görüşme trafiği hızlanacak hem de Türkiye çözüm için daha aktif rol alacak. Ankara taraflar arasında ortak yol bulunması için tüm kesimlerle diyalog kuracak. Bu gruplara Kürtler de dahil.
PKK'ya karşı yürütülen mücadalede yaşanan ilerleme sebebiyle Ankara-Erbil ilişkilerindeki olumlu havanın Kerkük konusuna da taşınması planlanıyor. Kürt yönetimi ile her seviyede kurulacak diyalog ile Kerkük sorununda kürtlerin ikna edilmesine çalışılacak.
Bu mesajlar bölgesel Kürt yönetimi başkanı Mesut Barzani'nin partisi KDP'nin Dış İlişkiler Sorumlusu Safin Dizayi ile çarşamba günü Dışişleri Bakanlığı'nda yapılan görüşmede de dile getirildi.
Dizayi'ye "Sorun diyalogla aşılır, tek taraflı adımlardan kaçının" uyarısında bulunuldu. Ankara Kürt yönetiminden yeni provakasyonların önlenmesi için miting, gösteri tarzı organizazyonlardan kaçınılmasını istedi.

BAŞKAN BARZANİ, KÜRDİSTAN SAVUNMA KUVVETLERİ GENEL KOMUTANLIĞI İLE TOPLANDI… 

PNA-Federal Kürdistan Bölge başkanı Mesut Barzani , yardımcısı Kosret Resul Ali’nin de hazır bulunmasıyla Kürdistan Bölge Savunma Kuvvetleri Genel Komutanlığı ile toplandı.

Kürdistan  Bölge Savunma Peşmerge Kuvvetlerinin  yeni dünya şartlarına uygun donanımlı  tam modern  bir ordu düzeyine ulaşması için  gereken çalışmalara  hız verilmesini isteyen başkan Barzani ,  Yeni Irak’ta güvenlik ve kazanımların korunması açısından  Kürdistan Bölge Savunma Gücü ile Federal Irak  ordusu arasındaki koordinasyon şeklinin  belirlenmesinin önemini vurguladı.

peshmarga 700.491

Başkan Barzani,  dün de  Kürdistan Siyasi Partiler Yüksek Konseyi ile toplanmıştı.

Gerçek bombacı serbest

huseyintureli[1] Güngören saldırısı failleri olarak gözaltına alınan 10 kişiye, yalnız mahkemede değil poliste de  bombalama ile ilgili soru sorulmadığı ortaya çıktı. Polisin gözaltındakilere kırsaldan İstanbul’a gelen PKK militanlarının fotoğraflarını göstererek, “söz konusu şahıslara  yardım ve yataklık yapıp yapmadıklarını” sorduğu öğrenildi. Bombacı olduğu iddia edilen Hüseyin Türeli’ye de bombayla ilgili sorular yerine  fotoğrafları gösterilen şahıslara ilişkin sorular sorulduğu ancak Türeli’nin 30 saat süren sorgulamada ifade vermeyi redederek susma hakkını kullandığı öne sürüldü.
GİZLİ TANIK SORGUSU • Emniyetin suçlamaları gizli bir tanığa dayandırdığı, tanığın, sanıkların PKK’ya maddi yardımda bulunduğu yolunda ifade verdiği, sanıkların ise onun verdiği bilgilere göre gözaltına alındığı da belirtildi.
Bu bilgiler doğrultusunda sorulan sorular arasında ise bomba eylemiyle ilgili soru olmadığı ancak  kırsaldan geldiği ve halen arandığı iddia edilen bombacı başta olmak üzere bazı PKK’lılara yardım ve yataklık yaptıklarına ilişkin sorgulandıkları öğrenildi.
Ayrıca bir fotoğraf gösterilerek, bombacı olarak aranan bu kişiyi tanıyıp tanımadıkları soruldu. Şüphelilerden birinin bombacıyı tanıdığı ama eylemden haberi olmadığını söylediği de iddialar arasında yer aldı.
TELEFONLARINIZ NİYE VAR • Tutuklanan kişilere emniyette sorulan soruların başında birbirlerinin telefonlarını nereden bildikleri ve neden telefon rehberlerinde bulunduğu sorusuydu. Bahçelievler’de göz altına alınanlar birbirlerini tanıdıklarını ve konfeksiyon işiyle uğraştıklarını söylerken, Esenyurt’tan alınanlar ise inşaatçı olduklarını ve bu nedenle birbirlerini tanıdıklarını ifade etti.
TÜRELİ ‘MÜLAKAT’TA KONUŞMAMIŞ • Şu an tutuklu bulanan şüphelilere bombayla ilgili soru sorulmadığı ve bunun soruşturma evrağına da yansıdığı ifade edilirken, polislerin “mülakat” olarak adlandırdığı ön görüşmede de genellikle PKK’ya yardım edip etmedikleri, üyeliklerinin bulunup bulunmadığı ve bombacı kişiyi tanıyıp tanımadığıyla ilgili sorular sorduğu ifade edildi.
Bazı basın organları tarafından kamuoyuna bombacı olarak ilan edilen Hüseyin Türeli’nin ise emniyet müdürlüğünde “mülakat” denilen sorgulamaya katıldığı ama ifade vermediği öğrenildi. Hakim de gözaltına alınan ve tutuklanan sanıkların hiçbirine bombayla ilgili soru sormadığı gibi Hüseyin Türeliye’de elindeki delillere dayanarak, sadece örgüte üye olmak yardım ve yataklık suçlamalarından soru yöneltti. Türeli bu sorgu sırasında hiçbir örgütsel bağının olmadığını ifade ederek yardım ve yataklık suçunu da işlemediğini sorgu hakimine verdiği ifadede söyledi.
“TEKZİPLERİMİZİ YAYIMLAMIYORLAR” • Güngören sanığı sekiz kişinin avukatları, müvekkillerinin suçsuz olduklarını iddia ederek tahliye talebiyle üst mahkemeye başvuracaklarını açıkladı. Sanık avukatları, müvekkillerinin tutuklandıktan sonra Metris Cezaevi’nde uğradıkları saldırılar ve bazı basın yayın organlarında hakklarında çıkan asılsız haberler nedeniyle İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi.
HEDEF GÖSTERİLDİLER • Sanık avukatlarından Hüseyin Çalışçı ve Mehmet Sani Kızılkaya’nın katıldığı toplantıya basının yoğun ilgi göstermesi dikkat çekti. Sözlerine Güngören’de meydana gelen patlamayı kim tarafından yapılmış olursa olsun kınayarak başlayan Av. Hüseyin Çalışçı, bazı gazetelerde müvekkili Hüseyin Türeli’nin saldırıdan üç ay önce Kandil’den gelen bombacı olarak lanse edilmesine tepki gösterdi. Çalışçı, tutuklamadan sonra İçişleri Bakanlığı’nın gerçekdışı açıklamaları ve basının yalan haberleri ile müvekkillerinin olayın failleriymiş gibi hedef gösterildiğini söyledi.
Müvekkillerinin cezaevine girişte saldırıya uğradığına dikkat çeken Çalışçı, “Müvekkiller, Metris Cezaevi’ne götürüldüğünde önce çırılçıplak soyulmuşlardır. Daha sonra 15-20 kişilik jandarma ve gardiyan tarafından müvekkillere çıplak haldeyken coplarla, tekme ve yumruklarla saldırılmış ve feci şekilde darp edilmişlerdir. Şu an tek kişilik hücrelerde tutulmaktalar. Sürekli tehdit ve hakaret edildiğini de bize beyan etmişlerdir. Ayrıca yüzlerindeki darp izlerini bize çekinerek anlatmış ve diğer darp izlerini de göstermişlerdir” şeklinde konuştu.
Saldırı ile ilgili Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduklarını belirten Çalışçı, müvekkillerin adli tabipliğe sevki ve işkence izlerinin kaybolmadan tespiti ile faillerin tespit edilerek cezalandırılmasını talep ettiklerini söyledi.
KANITLAMAK ZORUNDALAR • Hüseyin Türeli’nin avukatı Hüseyin Çalışçı Hürriyet gazetesinde müvekkilinin ağzından yazılan “Bombayı patlattım, sonra seyrettim” ifadesinin tamamen gerçekdışı olduğunu söyledi. Hürriyet gazetesi ile birlikte bazı yayın organlarında müvekkileriyle ilgili asılsız iddiaların  yazıldığını belirten Çalışçı, “Biz bu yayın organlarına tekzip gönderdik. Üç gündür tekziplerimizin yayımlanmasını bekliyoruz. Böyle bir iddiada bulunanlar bunu kanıtlamak zorundadır. Suçsuz insanları suçlu gibi gösterdiler. Tekziplerimiz yayınlanmaz ise yasal yollara başvuracağız”dedi. taraf

Ergenekon dava dosyasındaki ‘MİT raporunda’ Fethullah Gülen’in birçok faaliyeti sıralandı.

Fetullah Gülen ile turkes turk kurt

Güleni'in MÇP’den 1992 yılında ayrılarak yeni bir parti kurma çalışmaları içerisine giren Muhsin Yazıcıoğlu’na maddi ve manevi destek verdiği vurgulandı.

Ergenekon'dan Gülen de çıktı

Vatan

1975’te Bornova’ya atanan, MSP yanlısı Nurculardan olan Gülen’in İran’da gerçekleştirilen devrimin Türkiye’de de gerçekleşmesini arzuladığı, Türkiye’de İslami devrim için yurt çapında teşkilatlanmaya önem verdiği kaydedildi.
Gülen’in aynı yıl içerisinde Said-i Nursi için Isparta’da düzenlenen mevlüte katıldığı, 1970 yılında İzmir’de Nurculuk üzerine programlar yaptığı, toplantılarda eğitici görevinde bulunduğu ifade edildi. 1971 Ocak ayı içerisinde, İzmir İmam Hatip ve İlahiyat Öğrenci Derneği içinde Nurculuk faaliyetleri yürüttüğü gerekçesiyle dernek idare heyetinden çıkarıldığı, aynı yıl Nurculuk faaliyetleri nedeniyle İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından ifadesi alınarak hakkında dava açıldığı belirtildi.
Bu dava sonucunda vaaz etme yetkisinin elinden alındığı, 1972 Eylül’ünde Erzurum’a giderek Nurcu liderlerle görüştüğü, çeşitli Nur toplantılarına katıldığı kaydedildi. 1973 yılı itibarıyla Edremit’e tayin edildiği ancak İzmir’de ikametini sürdürdüğü, her hafta Cuma günleri Edremit Camisi’nde vaaz verdiği, her gelişinde Nur medreselerinde Nur toplantıları yaptığı belirtildi.
İran devrimi arzuladı
1975’te Bornova’ya atanan, MSP yanlısı Nurculardan olan Gülen’in İran’da gerçekleştirilen devrimin Türkiye’de de gerçekleşmesini arzuladığı, Türkiye’de İslami devrim için yurt çapında teşkilatlanmaya önem verdiği kaydedildi.
Bornova Merkez Vaizi olduğu dönemde, vaaz bantlarının yurtta dağıtılmasını sağlatarak Nurculuk propagandası yaptığı, 19 Nisan 1980’de İzmir’de gerçekleştirilen bir Nur toplantısında yaptığı konuşmada, birkaç gün içerisinde, “Huruç harekâtı (atılım harekâtı) başlatacağını, hemen hemen her ilde liderlerin tespit edildiğini, İran’da yapılan İslam harekâtının Türkiye’de böyle başlamış olacağını” belirttiği ifade edildi.
Aynı yıl başka bir Nur toplantısında “Huruç harekâtının başarıya ulaşması için yurtta kendi binalarında ve kiralayacakları müsait yerlerde, orta ve yükseköğrenim gören öğrenciler için yurt binalarının açılması, eğitilen öğrencilerin meyvalarını vermesi, kendi fikirleri doğrultusunda çeşitli kitap ve dergilerin basımının gerçekleştirilmesi ile özellikle Türkiye’deki öğretmenlerin büyük bir bölümünün kendi yönlerinde faaliyet göstermeleri gerektiğini” ifade ettiği belirtildi.
24 Haziran 1980’de, Denizli Merkez Akyazılı Köyü Orta ve Yüksek Eğitim Vakfı’nın açılışındaki konuşmada dikkat çeken ifadeleri de şöyle:
“Milletimiz içinde bulunduğu zelil duruma, şeytanın uşakları, muallimler ve onların yetiştirdiği inançsız talebeler nedeniyle düşmüştür. Rusya Müslümanlığın giderek azalması ve komünizmin yayılması amacıyla Türkiye’ye her yıl yardım göndermektedir. Ahlaksızlık, zina ve anarşi almış yürümüştür.”
Kaçmaya başladı
Yazıcı Nurcuların lideri olan Fethullah Gülen’in 1980 yılında Nurcuların yayın organı olan “Sızıntı” adlı dergide, “M.F.D” rumuzu ile yazılar yazdığı, sıkıyönetim komutanlığının operasyonunu haber alınca, Erzurum’a kaçtığı, Bornova Müftülüğü’ne Erzurum’dan 20 günlük, Kayseri Tıp Fakültesi’nden 45 günlük sağlık raporu gönderdiği belirtildi.
1980 Aralık’ta Çanakkale’ye tayin edildiği, 1981 Ocak ayı itibarıyla Isparta Uluborlu ilçesindeki “İmam Hatip Lisesi Öğrencilerini Koruma ve Yetiştirme Derneği” merkezinde gizlendiği kaydedildi. 27 Şubat 1981’de Eyüp İstanbul Hükümet Tabipliği Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği’nden 20 günlük rapor aldığı ifade edilerek 22 Mart’ta Çanakkale Müftülüğü’nden istifa ettiği belirtildi.
Ankara’da Nurcu liderlerden Toprak Diş Kliniği sahibi Hayrettin Toprak’ın evinde saklandığı, 1982’de Konya’da Nurcu liderlerle toplantı yaptığı belirtildi. Aynı yıl Keşan’ın bir köyünde gizlendiği, Molla ve Dahhak takma isimlerini kullandığı kaydedilerek Sızıntı grubu üyelerince, Gülen’in bantlarının Mekke’de kiralanan bir dükkânda Türk hacılarına satıldığı, 1983 yılında, Menemen Helvacıköy’de Y.İ.E. öğrencisi Yaşar Erdoğdu’nun yanında saklandığı belirtildi.
Ege Ordu ve İzmir, Antalya illeri Sıkıyönetim Komutanlığı’nın Şubat 1985 tarihli yazısı ile arananlar listesinde yer aldığı, 18 Mayıs 1985’te kendisini maddi yönden destekleyen zenginlere hitaben İstanbul Altunizade’de bir konuşma yaptığı ifade edilerek özel okullara para yardımı yapmaları için öğütlerde bulunduğu kaydedildi.
Gülen grubuna mensup Nurculardan Sabri Kadıoğlu’nun Abdülkadim Zellüm adlı yazarın “Hilafet Nasıl Yıkıldı” isimli eserinin ücretsiz dağıtıldığı, Hizb-ut Tahrir mensubu Muhammed Kürdi’nin, parti merkezinden aldığı emir üzerine İzmir’de tahsilini yaparken Gülen ile bir görüşme yaptığı, görüşmeden bir sonuç çıkmadığı ifade edildi.
Genelkurmay Başkanlığı’nın 15 Nisan 1985 tarihli aranan şahıslar kitabının ikinci kategori, 583. sırasında arananlar arasında yer aldığı belirtilen Gülen’in 1987 yılında İstanbul’daki evinden “imamlarına” eğitim vermeye başladığı belirtildi. Ağustos 1987’de ders verdiği öğrencilerine yaptığı konuşmada, “Alparslan Türkeş ile görüştüğünü, Türkeş’ten cemaatini şeriat doğrultusunda yetiştirmesini istediğini, onun da kabul ettiğini” ifade ettiği belirtildi.
6 Eylül 1987’de yapılan seçim yasaklarıyla ilgili referandumda, Turgut Özal’ı desteklemek amacıyla Nurcuların hayır oyu kullanmalarını sağladığı, Şubat 1990’da Korkut Özal’ın dünürünün İstanbul’daki evinde “ANAP’ın geleceği ile ilgili” toplantıya katıldığı belirtildi.
Aynı yıl Türkiye’deki İslam faaliyetlerini tek bir merkezden koordine etmek amacıyla oluşturulan İslam Şûrası içerisinde yer aldığı, 1999 yılında rahatsızlığı nedeniyle birkaç kez yurtdışına çıktığı belirtildi. Gülen’in 20 Ekim 1991’de yapılan genel seçim arifesinde MÇP’ye 3.5 milyar yardımda bulunduğu ve seçimlerde MÇP ile ittifak yapan Adalet Partisi’ni desteklediği kaydedildi
ABD’ye gitti
Nisan 1992’de Azerbaycan’a gittiği, orada TV kurma çalışmalarına başladığı, aynı tarihte ABD’deki Risale-i Nur Enstitüsü’nün çalışmalarını yönlendirmek maksadıyla gizli olarak ABD’ye gittiği belirtildi. Buradan Avusturya’ya geçtiği, Türk öğrencilerin akademik öğretim gördüğü okulları ve kaldıkları yurtları ziyaret ettiği kaydedildi. Ayrıca kuracağı üniversitelerde ders vermek amacıyla, söz konusu ülkelerdeki çeşitli profesörlerle de görüştüğü ifade edildi.
Yazıcıoğlu’na destek
MÇP’den 1992 yılında ayrılarak yeni bir parti kurma çalışmaları içerisine giren Muhsin Yazıcıoğlu’na maddi ve manevi destek verdiği vurgulandı. 19 Ocak 1994’te Ankara’da kurulan “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı”nın kurucuları arasında yer aldığı belirtilerek aynı yıl içerisinde ABD, Almanya, İngiltere ve Rusya’nın Türkiye’deki büyükelçileri tarafından ayrı ayrı ziyaret edildiğine dikkat çekildi. 1995 yılı Ağustos ayı itibarıyla basında çıkan devlet yanlısı beyanları nedeniyle İBDA/C örgütü lideri Salih Mirzabeyoğlu tarafından ölümle tehdit edildiği ifade edildi. (Cumhuriyet)

Ve AKP'nin dördüncü dönemi

AKP'nin kapatılmamasıyla yeni bir dönem başladı. Bütün işaretler, AKP'nin bu 'dördüncü dönemi'nde Kürt sorununda çatışmalı sürecin derinleşmesi dahil birçok kritik gelişmenin olacağını gösteriyor
Abdullah Gül'le başlayan dönem
Birinci dönem Abdullah Gül dönemidir. İkinci dönem, Tayyip Erdoğan'ın hükümet kurup yönettiği dönemdir. Bu dönemde, 2005 sonundan itibaren özel savaş rejimi ile uzlaşıldı, 'PKK'yi tasfiye planı' hazırlandı, İmralı'da zehirleme, dağda ezme, şehirde tutuklama ve işkence gündeme geldi. Bu dönem 1 Ekim 2006 ateşkesiyle boşa çıktı.
27 Nisan'dan Zap operasyonuna
Üçüncü dönem, 27 Nisan muhtırasıyla başlayıp Zap operasyonu sonrası kapatma davası açılıncaya kadarki dönemdir. Bu dönemde, Genelkurmay ve muhalefetle, sonra da İran, Suriye, ABD ve AB ile uzlaşarak yeni bir 'PKK'yi tasfiye planı' hazırlandı, adımlar atıldı. Ancak bu plan Zap operasyonundaki başarısızlıkla sonuçsuz kaldı.
Savaşın tırmanacağı yeni dönem
Dördüncü dönem, AKP'nin kapatılmamasıyla başlıyor. Gelişmeler, bu dönemin daha ağır baskı ve işkence dönemi olacağını, Kürtlere karşı kirli savaşın daha da tırmandırılacağını ve Türkiye'nin ABD siyaseti doğrultusunda Ortadoğu çatışması içerisine daha çok çekileceğini gösteriyor.
AKP
AKP kapatılmadı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın ifadesiyle: 'AK parti kapatılmamıştır.' Bu ifadeye ve Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın ses tonuna bakınca, Haşim Kılıç'ın bu doğrultuda çok çetin bir mücadele vermiş olduğunu anlıyor insan.
Son zamanlarda Anayasa Mahkemesi'nin parti kapatmak istemediği anlaşılıyor. Başkan Haşim Kılıç'ın gereken yasal düzenlemeleri yapması için Meclis'e yönelik yaptığı çağrı çok netti. Bakalım TBMM ne yapacak? Gereken demokratik yasal düzenlemeleri yapabilecek mi? Anayasa Mahkemesi'nin HAK-PAR'dan sonra AKP'yi kapatmamış olması önemlidir. Bakalım aynı tutumu DTP'nin kapatılma davasında da gösterebilecek mi? Yoksa DTP'yi kapatarak ayrım yapacak ve siyasi yönetimin uzantısı durumuna düşmüş olduğunu mu ortaya koyacak?
AKP'nin kapatılmaması ne anlama geliyor? Bir kere bu sonuç, sert bir iktidar mücadelesi ardından ortaya çıktı. 'AKP'yi kapatma davası' ile 'Ergenekon soruşturması' birbirine karşıt mücadeleler olarak meydana geldi. Belki de Türkiye'yi dizayn etmek isteyen el, bunları karşılıklı geliştirip süreci yönetti. Bu durumda Ergenekon soruşturmasında da tansiyonun düşürüleceği anlaşılıyor. Peki, iktidar mücadelesinin sonucu ne oldu? Acaba AKP bir adım ileri gitmiştir denilebilir mi? Böyle de olsa, sonuçta yeni bir uzlaşmanın yaratıldığı açık. Yeni bir iktidar paylaşımı yapıldı. Ne kadar sürer, elbette bilinmez. Ancak yeniden uzlaşıldığı kesindir. Yine bu uzlaşmanın 'PKK'ye karşı savaş' üzerinde yapıldığı tartışma götürmezdir.
İkincisi, AKP'nin kapatılmaması Türkiye'de devlet siyasetinde merkezi kaymayı kesinleştirmiş oluyor. 'Siyasi İslam' çizgisinde bir parti ilk defa kapatılmıyor. Bu da AKP'nin iktidardaki etkinliğini arttırdığını gösteriyor. Elbette 22 Temmuz seçimleri öncesinde, yani 27 Nisan muhtırası ardından olduğu gibi AKP kendini bir kez daha gözden geçirecek. Böylece AKP, DYP ile Refah Partisi arasında bir yere gelecek. Bu da devlet siyasetinin yeni merkezini oluşturacak. Yani Türkiye'de devlet siyasetinde merkez kayması yaşandı. Artık merkez AKP çizgisidir. O da, tam olmasa bile, liberalizmle kaynaşmış siyasi liberalizm çizgisidir. Yani 1990'lı yıllarda çok tartışılan 'ikinci Cumhuriyet' gerçekleşmiş oluyor. Bunu da 'yarım İslam cumhuriyeti' olarak tanımlamak hatalı değildir.
'Siyasi İslam' çizgisinden gelen bir parti ilk defa kapatılmamıştır. Bunun AKP'ye yeniden siyasi bir güç kazandırdığını kabul etmek gerekiyor. Peki, AKP bu gücü nasıl kullanacaktır? Elbette herkes demokratikleşme yönünde kullanmasını ister. Önündeki kapatma engeli de kalkmış, 'engelleniyoruz' itirazları da ortadan kalktı. Bu temelde gerçekten demokratikleşme ve Kürt sorununun demokratik çözümü önünde samimi adımlara insan destek verir. Ancak buna dönük hiçbir işaret görülmemektedir. AKP'nin mevcut çizgisini derinleştirerek uygulamaya çalışacağı anlaşılmaktadır. Yani demokratikleşme ve anayasa değişikliğinin bol bol demagojisi yapılacak, gerçekte ise kirli savaş rejimi derinleştirilerek hayata geçirilecektir. Bu konuda herkes duyarlı olmalı, AKP demagojisine ve yalanlara asla inanılmamalıdır.
Anayasa Mahkemesi kararı sonucunda AKP için yeni bir dönemin başladığı açıktır. Bu, AKP'nin dördüncü dönemi olmaktadır. Birinci dönem Abdullah Gül dönemidir. Bu dönem AKP'nin hükümet olduğu, iktidara yavaş yavaş yerleştiği, çeşitli acemilikler yaptığı, yönünün tam kesinleşmediği dönemdir. İkinci dönem, Tayyip Erdoğan'ın hükümet kurup yönettiği, AKP'nin çizgisinin netleştiği dönemdir. Bu dönemde, 1 Mart 2003 tezkere krizi sonunda yeniden ABD ile ilişki kurularak PKK'ye karşı çürütme politikası temelinde içten provokatif-tasfiyeci dayatmada bulunmuş, başarısız kalınıp çürütme politikası boşa çıkınca 2005 sonundan itibaren özel savaş rejimi ile uzlaşılmıştır. Buna, kirli savaş rejimine teslim olmakta denilebilinir. Bu temelde 'PKK'yi tasfiye planı' hazırlanmış, İmralı'da zehirleme, dağda ezme, şehirde tutuklama ve işkence gündeme getirilmiştir. Ancak bunlar da 1 Ekim 2006 tarihli 5. ateşkes süreciyle başarısız kılınmış, boşa çıkmıştır.
AKP'nin üçüncü dönem, 27 Nisan muhtırasıyla başlayıp Zap operasyonu sonrası kapatma davası açılıncaya kadar ki geçen dönemdir. AKP yönetimi bu dönemde, önce Genelkurmay ve muhalefetle uzlaşmış, sonra da İran, Suriye, ABD ve AB ile uzlaşarak yeni bir 'PKK'yi imha ve tasfiye planı' hazırlayıp 1 Aralık 2007 tarihinden itibaren uygulamaya koymuştur. Bu planın başarısı Zap operasyonuyla sağlanmak istenirken, Zap operasyonunun (21-29 Şubat arası) başarısızlıkla sonuçlanması planın da boşa çıkmasını sağlamıştır. Yeni hükümet ve Meclis tartışmaları bu nedenle gündeme gelmiştir.
Dördüncü dönem, kapatma davasının reddedilmesiyle başlamış oluyor. İnsan bunun demokratikleşme dönemi olmasını istiyor, ancak gerçekler bunun tersinin olacağını gösteriyor. Dördüncü dönemin daha ağır baskı ve işkence dönemi olacağı, Kürtlere karşı kirli savaşın daha da tırmandırılacağı ve Türkiye'nin ABD siyaseti doğrultusunda Ortadoğu çatışması içerisine daha çok gireceği anlaşılıyor.
Bu yönde yaşanan olaylara, ortaya çıkan işaretlere bakalım. Örneğin, İstanbul'da peş peşe patlamalar yaşandı. Önce ABD konsolosluğuna baskın oldu, ardından Güngören olayı yaşandı. Yeni olaylar olacağından halen endişe duyuluyor. Nedense, yalnızca bu olayların kimin yaptığı tartışılıyor. Bu tartışılsın, ancak bir de bu olayların hangi politikanın sonucu ortaya çıktığı hususu tartışılsın. Olaylar bir sonuçtur, bu sonuçlara yol açanın AKP'nin izlediği politikalar olduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla siyasi sorumlusu AKP'dir. AKP'nin buradaki şansı, bu gerçekleri anında ortaya koyacak bir siyasi muhalefetin bulunmamasıdır.
Diğer yandan Güney Kürdistan'a yönelik saldırılar yeniden başlamıştır. Genelkurmay Başkanlığı, Kandil ve Zap'a dönük hava saldırılarını övünerek açıklıyor. Kerkük bir barut fıçısı olmaktan çıkarak artık çatışmalar başladı. Kerkük'te yaşayanların büyük çoğunluğu şehrin Kürdistan Federasyonu'na bağlanmasını istiyor. Ancak Irak yönetimi bunu engelliyor, tersini yapıyor. Bunun da ardında İran, Suriye ve Türkiye'nin olduğunu herkes biliyor. Bu da bir AKP marifetidir. AKP politikalarının Güney Kürdistan ve Kerkük'te savaşı tırmandıracağı anlaşılıyor.
ABD yönetimi, muhtemelen 2009 başından itibaren İran'a yüklenecek. Buna hazırlandığı görülüyor. Bu konuda destek için Türkiye üzerindeki baskılarını arttırıyor. AKP hep 'olumlu' izlenim verdi şimdiye kadar. Artık hazırlık süreci sona eriyor. Bakalım AKP ne yapacak ABD-İran çatışmasında? İkisini de idare mi edecek, yoksa ikisiyle de kavgalı hale mi getirecek Türkiye'yi?
Görülüyor ki, AKP'nin dördüncü dönemi daha fazla çatışma ve daha büyük felaket dönemi olacağı benziyor. Nereden bakılırsa bakılsın, durum ciddi, gelecek tehdit altındadır. Bunu zaman geçirmeden Türk-Kürt Türkiye'de yaşayan herkes görmeli ve ortak tutum geliştirmelidir buna karşı. Yani bu dördüncü dönemi en kısa süreli hale getirmek, daha başlamadan bitirmek lazım. Yoksa yarın geç olabilir. Böyle olmaması için herkes uyanık olmalı ve ortak çaba harcamalıdır.
SELAHATTİN ERDEM

Showing posts for query AKP. Show all posts

Yargısız infaz

AKP hükümeti hesap vermeli

KCK: AKP gerçek suçluları koruyup gizliyor

Ergenekon'u çözmeyen Göngören'i çözemez

Hayat ve Roj TV'ye destek

Aslan payı askere

Akan kanı gören yok

AKP 'devlet partisi' yolunda

'Kürt meselesini düşünmezseniz yoktur. Bak ben düşünmüyorum'

AKP kapatılmadı

'Ergenekon'un avukatı' Baykal'ın açıklamaları ve ITC saldırısı failleri gösteriyor

Türk-Kürt çatışması kışkırtılmaya çalışılıyor

Amaç, Türk-Kürt Kavgası mı? Mehmet Altan

Kongra Gel Güngören'deki saldırıyı kınadı

Ergenekon yeni saldırı konseptinin parçası

Bölge alev alev yanıyor

Yüzyıllık yalan

Ergenekon'u neden PKK ile ilişkilendiriyorlar

‘Çözülemeyecek mesele yok …’ Tabii ki Kürt sorunu hariç!

Sezgin Tanrıkulu: ‘Kürtler Ergenekon’a tarafsız kalamaz’

Türk: Fırat'ın doğusundaki Ergenekon'u temizleyin

Hayat Televizyonu'nun kapatılmasına tepki yağıyor