GAZETEMİZ GÜNDEM 4. KEZ KAPATILDI

Kürt basın yayın organları üzerindeki baskılara bir yenisi daha eklendi. Daha önce hakkında 3 kez kapatma kararı verilen, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından da açık hedef gösterilen gazetemiz Gündem, PKK propagandası yaptığı iddiasıyla 30 gün süreyle kapatıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, gazetemiz 2 ve 3 Eylül tarihli sayılarında Koma Civakên Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan tarafından kaleme alınan 'Halklaşalım kazanalım', 'Sözde değil pratikte özeleştiri' başlıklı yazılarda PKK propagandası yapıldığını iddia etti. Gazetemizin dağıtım ve satışının yasaklanması isteyen savcılık, Terörle Mücadele Kanunu uyarınca da gazetemizin bir ay süreyle kapatılması talebiyle İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. Talebi görüşen İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, gazetemizde çıkan sözkonusu yazılarda PKK propagandası yapıldığını iddia ederek, gazete hakkında 30 gün süreyle yayının durdurma kararı verdi. Genç: Bize tahamülsüzlük var Kararı kınayan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Yüksel Genç, 'Basın özgürlüğünü ayaklar altına alan ve anayasaya aykırılığı nedeniyle dönemin cumhurbaşkanı tarafından anayasa mahkemesine götürülen bir maddeye dayanak yapılarak gazetemizin yayınının 4. defa ısrarla durduruluyor olmasını açıkçası anlamakta zorlanıyoruz' dedi. Yüksel, şunları söyledi: 'Gazetemize yaklaşımın Türkiyede ki basın özgürlüğünün düzeyini belirlediğini daha öncede deklare etmiştik. Israrlı yayın durdurma cezaları ne yazık ki Türkiye'nin basın ve ifade özgürlüğü açısından sorunlu bir ülke olduğunu tekrar göstermiştir. Son dönemlerde AKP iktidarının DTP ve DTP'li belediyelere gösterdiği tahammülsüzlükle Gazetemize gösterilen tahammülsüzlüğü aynı anlayışın sonucu olduğunu düşünüyoruz. Daha açık bir deyimle Demokrasi beklentisini güçlendiren seçim sonuçlarının aksine Kürtleri karşıya alan tutumuyla AKP'nin demokrasiyi katletme icraatı içerisinde olduğunu görüyoruz. Gazetemize yönelik bu haksız yaptırıma karşı gerekli mercilere itirazlarımızı yapacağız. Bu yasakçı, özgürlüklere tahammülsüz iktidar anlayışını, hukukun buna alet edilmesini kınıyoruz.' Daha önce 3 kez kapatılmıştı Özgür Basın geleneğinin güçlü sesi olan gazetemiz Gündem, daha önce örgüt propagandası yaptığı gerekçisiyle 3 kez kapatılmıştı. Gazetemiz 6 Mart 2007 tarihinde 30 gün, 9 Nisan 2007'te 15 gün, 12 Temmuz 2007'te 15 gün kapatma cezası almıştı. Büyükanıt hedef göstermişti Türk Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükkanıt 12 Nisan 2007 tarihinde düzenlediği basın toplantısında gazetemizi direk hedef olarak göstererek, 'Biliyorsunuz PKK'nın bir gazetesi var, Gündem. Onun elemanı gelip burada bize katılsa olur mu? Onlar PKK'lı' demişti. Gazetemiz, Büyükanıt'ın açıklamalarını '12 Nisan darbesinin ilanı' olarak değerlendirmişti. Büyükanıt daha önce de Ülkede Özgür Gündem gazetesini hedef almıştı. 10 Kasım 2006'da, 'PKK bu ülkede gazete yayımlıyor. PKK'nin bu ülkede gazetesi var (...) Bunları engellemek gerekiyor' demiş, altı gün sonra 16 Kasım 2006'da Ülkede Özgür Gündem'in yayını 15 gün durdurulmuştu.

BAŞKAN BARZANİ: ''BÖLGEDEKİ İSTİKRAR VE REFAH YATIRIM İÇİN BİR FIRSATTIR''

PNA-Federal Kürdistan Bölge (FKB) başkanı Mesut Barzani, Italyan Parlemanter Dariu Rivolta'yı Selahaddin kasabasındaki makamında kabul etti.  Bu sabah gerçekleşen görüşmede İtalya-Irak ve İtalya-Kürdistan Bölgesi ilişkileri ve bu ilişkilerin daha daha sağlamlaştırılması konuları değerlendirildi.  Görüşmede ayrıca, başkent Hevler'de devam eden ve 80 şirketin katıldığı Uluslararası İtalya Sanayi Fuarı değerlendirildi. İtalyan şirketlerinin katıldığı İtalyan Sanayi Fuarının önemine değinen Başkan Barzani, Kürdistan Bölgesi'nin bugün refah ve istikrar içinde olduğunu, bölgenin ticari ve sanayi açısından potansiyelinin olduğunu ve bunun bir fırsat olduğunu söyledi.  Başkan Barzani, Kürdistan Bölgesi'nin yatırım için de elverişli olduğunu söyledi.  Görüşmede ayrıca Irak'taki siyasi gelişmeler değerlendirildi.

6-7 Eylül olayları

"Ben 13 yaşındaydım, kapıya gelenler 'burada 13 yaşında bir kız varmış çabuk onu bize verin' diye bağrıyorlardı, mamam(annem) çok korktu, ben de tir tir titriyordum, ilk başta bir anlam veremedim neden beni ısrarla istediklerine, sonradan öğrendim ki birçok gayrimüslim kızçocuğuna tecavüz etmişler, özellikle Beyoğlu ve Samatya’da..." 52 Senedir Kabuk Bağlamayan Yara Bianet "Ben 13 yaşındaydım, kapıya gelenler 'burada 13 yaşında bir kız varmış çabuk onu bize verin' diye bağrıyorlardı, mamam(annem) çok korktu, ben de tir tir titriyordum, ilk başta bir anlam veremedim neden beni ısrarla istediklerine, sonradan öğrendim ki birçok gayrimüslim kızçocuğuna tecavüz etmişler, özellikle Beyoğlu ve Samatya’da..." Kıbrıs sorunu 1955'te Türkiye’nin gündemine oturmuştu. Dışişleri yetkilileri Londra'da Kıbrıs temaslarına devam ederken, Atatürk'ün Selanik'teki evinde bir bomba patlamasıyla ilgili haber, önce 6 Eylül 1955 günü Türkiye radyolarında yayınlandı. İstanbul Ekspres'teki manşet... Bunun üzerine, “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskı yapan İstanbul Ekspres gazetesini o dönemde kurulmuş olan 'Kıbrıs Türktür Cemiyeti' üyeleri bütün İstanbul'da satmaya ve halkı galeyana getirmek üzere kullanmaya başladı. 1955’in 6 Eylül'ü. Başta İstanbul olmak üzere, İzmir ve Adalar’da Rumlara ve diğer gayrimüslimlere karşı büyük bir linç ve yağma hareketi başladı. İki gün süren olaylarda birçok gayrimüslim yaralandı, yaşamını yitirenler oldu. Maddi hasar ise çok büyük boyutlardaydı. Kalabalık güruhun önüne çıkan tüm dükkânlar, kiliseler yağmalanmıştı. Devletin kolluk kuvvetleri önceden haberdar oldukları halde herhangi bir müdahalede bulunmadan olayları izlemekle yetindiler. 6-7 Eylül 1955'te yaşananlar birçok kişinin kalbini yaraladı, yaşamını alt üst etti. O iki günün mağdurları ve tanıkları olayları, acıları hafızalarından bir türlü silmeyi başaramadılar. Birçoğu çareyi tebdil-i mekanda aradı, doğdukları toprakları acıyla yüzleşmemek için terketmek zorunda kaldılar. Her biri telafisi mümkün olmayan kayıplar ve derin acılarla uzaklaşmak zorunda kaldılar sevgili İstanbul'larından. Şüphesiz bu acıyı en derin hissedenler Rumlardı... Onlar yaşadıkları korkuya yenik düşerek kalamadılar bu topraklarda ve göç etmek durumunda kaldılar. Göçmeyip İstanbul'da kalanlardan biri de 65 yaşındaki Keti Bağdat... Onunla konuşurken biraz tedirgindim, çünkü ona yaşadığı acıyı anımsatıp onu yeniden üzmek, sakladığı acısını yeniden su yüzüne çıkarmak istemiyordum. Rica ettim yine de, beni kırmadı. Konuşmamızın sonunda anladım ki yaşadığı o büyük acıyı ben ona hatırlatmış olmadım, o acı zaten Keti Hanım'ın bir parçası haline gelmişti, aradan 52 yıl geçmiş olsa da acı henüz kabuk bağlamamıştı. "13 yaşındaki kızı istiyoruz" Keti Hanım o zaman 13 yaşındaymış, kardeşi ise 40 günlük... En çok da dünyaya yeni merhaba demiş ve 40’ı yeni çıkmış bebeğin çığlıkları onu üzmüş. "Bayrak assan iyi olur..." "Öncesinde böyle bir şey olacağını bilmiyorduk, saat akşam yediye geliyordu, kömürcü olan karşı komşumuz babamın Tepebaşı'ndaki bakkal dükkanına geldi, 'dükkanı erken kapatsan daha iyi olur ve bir de bayrak çıkart' dedi, babam bir anlam veremedi. Ardından bir baktık ki bir kalabalık ellerinde sopalar ve baltalarla yürüyorlar, babam hemen dükkanı kapattı, yan dükkan bayrak astı bir tane de bize astı." Saat sekiz gibi ortalığın iyice kızıştığını söyleyen Keti hanım hemen evlerine kaçtıklarını söyledi ve şöyle devam etti: "Kalabalığın arasında insanların içine karışalım bizim başımıza bir şey gelmesin düşüncesiyle Rumlar da yürüyenlere katıldı, biz eve kaçtık. Kapıları sıkı sıkı kapattık, Ermeni komşularımız o sırada tatildeydi, babam eline bir demir alıp bizi yatak odasına kapattı. Derken komşularımız geldi, bizleri korumaya çalıştılar, 'dokunmayın onlara' dediler." Keti Hanım biraz duraksadı, belli ki yeniden yaşadı o günleri, "13 yaşındaydım" diye mırıldandı... "Dertleri sadece yaşayanlarla değildi" Keti Hanım gözlerini kaçırıyor benden, dalıp gidiyor, kıl payı kurtulmuş çünkü, birileri gelmiş onun çocuk kalbini ürkütmüş.. "Biz o zaman birinci katta oturuyorduk, tuvaletin küçük bir camı vardı, komşular gelenleri oyalarken babam sırayla bizi o küçük camdan bahçeye indirdi, 40 günlük kardeşimle çok zor oldu, daha sonra Türk komşularımızın evine sığındık, kesim olacak diye söylentiler vardı, çok ürkmüştük, komşularımız da tedirgin oldu, orada bekledik." "Gece yarısı sıkıyönetim ilan edildi, o zaman az da olsa rahatladık..." Sabah kalktığında ise karşılaştığı manzara çok üzmüş Keti Hanımı, her yer talan edilmiş, yokuşlardan aşağı Rum evlerinden toplanan eşyalar yağma edilmiş, kilisler yakılmış... "Kiliseler yakıldı, yıkıldı ama Rum, Ermeni mezarlıkları da talan edildi, ölüleri bile mezarlarından çıkardılar, yeni ölenlerin cansız bedenlerini dahi rahat bırakmadılar, dertleri sadece yaşayanlarla değildi, ölülerin dahi huzurunu bozdular." "İnsan yerinden olmak istemiyor" Peki sonra ne oldu Keti Hanım'a? Neden gitmedi? Kaldı...? "150 bin Rum'un hemen hepsi gitti, yaşamak istemediler burada, herkes çok korktu, istemeye istemeye de olsa gitmek durumunda kaldılar. Tüm akrabalarımızın Yunanistan’a gitmesine rağmen babam istemedi gitmek, bırakmak istemedi doğduğu toprakları, 'toparlanırız zamanla dedi', çok zor oldu ama toparlandık. "Türk komşularımız,dostlarımız bizlere çok destek oldular. Ne olursa olsun insan yerinden olmak istemiyor." Keti Hanım da hep "Güle güle" diyenlerden olmuş seneler boyunca, anlattığına göre gidenler geri dönmemiş... Keti Hanım da bu topraklara, en dibine gömülmek için diyenlerden... Bir tarafı hep tedirgin olsa da, acıları kabuk bağlamasa da, boğazı ara ara düğümlense de burada yaşamaya devam etmiş... Çünkü o da günahı ve sevabı ile bu ülkeyi sevenlerden, bu topraklara en dibine gömülmek için diyenlerden…. (NK/NZ)

PNA-The Economist dergisi, Temmuz seçimlerinden beri Türkler ile Iraklı Kürtlerin daha iyi geçindiğini öne sürerek Türkiye ile Iraklı Kürtlerin arasında bir uzlaşma sağlanması olasılığının arttığını savundu.The Economist, 5-10 yıl uslu durarak sabretmeleri, ekonomilerini yürümesini sağlamaları, bir miktar özgürlük tesis etmeleri ve çatışmalardan uzak durmaları halinde dünyanın geri kalan bölümünün, Irak Kürtlerinin 'meşru kendi geleceğini tayin etme hakkı'nı görmezlikten gelmesinin, giderek artan bir biçimde zorlaşacağı yorumunu yaptı.  ANKA'nın geçtiği haberde The Economist dergisi, son sayısında Kürdistan Bölgesin'deki gelişmeler ve bölgede bağımsız bir devlet kurulması olasılığı gibi konulara çok geniş bir değerlendirmesine yer verdi. Iraklı Kürtlerin hiçbir zaman bu kadar iyi bir dönemi yaşamadığını belirten dergi, Kuzey Irak'ta Arapça pek kullanmadığını, 25 yaş altındaki Kürtlerin çok azının Arapçayı iyi anladığını, Irak bayrağının hiçbir yerde görünmediğini kaydetti.  'Irak Kürdistan'ının sınırları nerede?' diye sorulan yazıda Kürdistan'da devlet dairelerinde ve diğer yerlerde görülen standart haritanın, halen Kürtlerin kontrolündeki bölgeden çok daha büyük olarak gösterildiğine dikkat çekildi. Ancak dergi, söz konusu haritanın Türkiye, İran ve Suriye'deki Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerini dahil edilmediğine de işaret etti.  İngiliz dergisi, Kürtlerin komşuları ile ilişkilerin 'kritik' bir mesele olduğunu belirtirken de Türkiye'nin, sık sık Kerkük'ün ele geçirilmesi halinde 'Irak Kürdistan'ını işgal etme tehdidinde' bulunduğu kaydetti.  Türkiye'nin de, PKK'nın '3 binden fazla gerilla'sının kovulmadığı veya kuşatılmaması halinde de işgal tehdidinde bulunduğunu yazan dergi, PKK'nın söz konusu bölgede Türkiye'de Kürtlerin yaşadığı bölelere yönelik 'öldürücü operasyonlar için planlar ve eğitim' yaptığına dikkat çekti.  Iraklı Kürtlerin PKK'yı bir 'baş belası' olarak görmekle birlikte 'etnik kardeşlerinin kanını dökmelerinin beklenmeyeceğini" belirten dergi, 'Bunun yerine Türklerin onlarla müzakere etmesi gerektiğini savunuyorlar' diye yazdı. Dergi şöyle devam etti: 'Ancak Iraklı Kürt liderleri, PKK'ya, Iraklı Kürt toprakları içerisinde saldırılırsa ? belki, Ortadoğu'da pek rastlanmayan ve kritik bir Müslüman müttefik olan Türkiye ile ilişkileri iyileştirme ihtiyacını duyan Amerikalıların suç ortaklığı ile de -, göz yumabilirler. Ancak sıradan birçok Kürt öfkelenirdi.'  Buna karşın The Economist, Türkler ile Iraklı Kürtlerin, 'Türkiye'nin ılımlı İslamcı hükümetin Temmuz'da yeniden seçilmesinden beri daha iyi geçiniyorlar' derken AKP'nin 'Türkiye'nin Kürt bölgelerinde kayda değer bir sonuç aldığına dikkat çekti.  Türkiye'nin, ayrıca Iraklı Kürtlerin en büyük ticaret ortağı olduğuna da işaret edildiği yazıda şu değerlendirme de yapıldı:  'Örneğin Erbin'in büyük yeni havaalanı Türk (ve Britanyalı) bir projedir. Eğer Türkiye ile Irak Kürdistanı, eskiye oranla sağlanması daha mümkün görünen bir uzlaşmaya varabilirse bu Irak Kürdistan'ının yaşama şansını önemli ölçüde artırırdı.'  Kürtlerin akıllıca hareket etmesi halinde bağımsızlık için acele etmeyeceğini yazan dergi, bağlımlı oldukları dış güçlerin buna izin vermeyeceğini savunarak şöyle devam etti:  'Özellikle Türkiye ve ABD, onların kopmasına izin vermez. Türkler, onlara askeri olarak saldırmazsa da ekonomik olarak boğazlarını sıkarlar. Amerikalılar da, Türkler ve Araplar'ın gözüne girmenin stratejik olarak daha önemli olduğu düşüncesiyle sırtını onlara dönebilir.'  Buna karşın The Economist, 5-10 yıl uslu durarak sabretmeleri, ekonomilerini yürümesini sağlamaları, bir miktar özgürlük tesis etmeleri ve çatışmalardan uzak durmaları halinde dünyanın geri kalan bölümünün, Irak Kürtlerin 'haklı kendi geleceğini tayın etme hakkı'nı görmezlikten gelmesinin, giderek artan bir biçimde zorlaşacağı yorumunu yaptı.