Fransız Albay Jean-Louis Dufour, Türkiye'nin amacının Kürdistan'ı istikrarsızlaştırmak olduğunu kaydederken, geri çekilen işgalcinin ise eleştiriler karşısında kuzu postuna büründüğüne dikkat çekti. Bağımsız kaynakların çatışmaları izleyemediğine işaret eden Albay, 'Osmanlının mirasçısında şeffaflık tek kaygı değil' dedi. Fransız ordusunda üst düzey memurluk yapan ve Lübnan'da eski askeri ataşe olan Albay Jean-Louis Dufour, Türk ordusunun 21-29 Şubat tarihlerindeki işgal operasyonunu Fas'ın birinci ekonomi gazetesi 'Economiste'e değerlendirdi. Uluslar arası krizler üzerine araştırmalarını sürdüren Dufour aynı zamanda Defense (Savunma) dergisi yazı işleri müdürlüğü yaparken, '20. Yüzyıl Savaşı ile 'Pekin'den Bağdat'a Uluslar arası Krizler gibi referans kitaplarına imza attı. İşgalci kuzu postuna büründü Türk ordusunun operasyonu ile her şeyin bitmediğini kaydeden Dufour, 2008'de tüm Avrupa demokrasisine girişe aday bir devlet ondan görüşünü almadan komşu bir devlet içinde savaş eylemi yürütüyor. Türkiye'nin bir ittifakı olan ABD ise sadece kısa bir operasyonu kabul etti, prensipte onayladı ve mümkün olan tüm istihbaratı sağlayarak kolaylaştırdı. Eleştirileri engelleme kaygısıyla işgalci kuzu postuna büründü. Ankara başta Kürt siviller olmak üzere Irak'ın hedef alınmadığını söyledi' dedi. Bu güç eyleminin taktik ve stratejik olarak boyutta ele alınabileceğini kaydeden Fransız Albay, operasyonun zamanlamasını şöyle değerlendirdi: Taktik açıdan operasyon konusunda hiçbir şey bilinmiyor. Türk Genelkurmay'ı kış ortasında bir saldırı ile rakiplerini kuşkusuz şaşırttı. Ordu açı çekmek zorunda kaldı. Türk birliklerinin geri dönüşünü izleyen AFP muhabiri askerlerin yorgun' olduğunu kaydediyordu. PKK'ye göre çok sayıda asker soğuktan öldü. Televizyon operasyonlara katılan bir tank bölüğünü gösterdi. Bu kadar kaotik bir alanda zırhlı araç kullanma tuhaf bir fikir ya da gerillalara hedef sunmak içindir. Ama geçelim mademki çatışmaları hiçbir bağımsız kaynak izleyemedi. Osmanlının mirasçısında şeffaflık tek kaygı değil. Buna karşın stratejik düzey ise, iki yorumu hak ediyor, ilkin operasyonun gerçek nedeni, daha sonra da Washington ile Ankara arasındaki ilişkilerde muhtemel bir soğuma. Türkiye Kürdistan'ı istikrarlaştırmak istiyor Çok sayıda gözlemci gibi Kürdistan Bölgesel Hükümetine göre Ankara'nın hedefi PKK'yi cezalandırmanın çok ötesinde olduğunu ifade eden Dufour, Türkiye'nin amacını Türkiye, sadece ismi bile kulağında sapkın bir düşünce olarak çalınan Kürdistan'ı istikrarsızlaştırmak istiyor şeklinde ifade etti. Dufour, Kürdistan bölgesinin bayrağı, disiplinli ordusu, Irak'ta bir ilk olan refah ortamı, kültürel ve dil mirasına dikkat çekerek, bu kadar bağımsızlık görüntülerinin Türk milliyetçiler için dayanılmaz olduğunu altını çizdi. Ankara generallerinin Kürdistan topraklarına girmesinin bu gelişimi engelleme amaçlı olduğunu belirten Albay Dufour, bununla birlikte operasyon risksiz değil. Bağdat saldırı diye bağırıyor. Arkasında birlikleri tarafından tutulan birçok üs bırakma niyetini gizlemeyen Türkiye'ye karşı Irak'ı savunmak için Muktada El Sadr'ın Şii milisleri hemen öneride bulundu dedi. Amerika gülünç durumda Washington Türkleri bir an önce geri çekilmeye çağırdığını hatırlatan Dufour, ABD'nin kendi durumlarının gülünçlüğünü hissetmesi gerekiyor. Onlar, Irak'ın koruyucuları, işte saldırganlarına nereyi vurmak gerektiği, savaşma biçimi ve ne kadar süreyle bunu yapmaları gerektiğini belirtiyor. Ansızın Türkler onlara güveniyor, Iraklılar ise Amerika'nın kendileriyle alay ettiğini düşünüyor diye kaydetti. Operasyonun sona ermesinden hemen önce Amerika Savunma Bakanı Robert Gates'in açıklamalarını da hatırlatan Dufour, peşmerge ve Türk askerleri arasında olası bir çatışma, yabancı cihatçıların da durumdan yararlanması ve İran'la ilişkilerin daha karmaşık hale gelmesinden endişe edilebileceğini ifade etti. Dufour bölgedeki gelişmeleri şöyle değerlendiriyor: Türkiye şartlar doğrultusunda değişiyor. Rusya Kafkasya'da yeni piyonlarını itiyor ama Moskova'nın oluşturduğu tehdit ortadan kayboldu. Çünkü Batı'da, Avrupa onu karşılamak için burnundan soluyor, Türkiye yönünü Doğu'ya dönüyor. Irak askeri olarak tehlikeli değil. Suudi Arabistan'ın dışarıda agresif bir politika olanakları yok. Mısır, kendi jeostratejik çevresi için yenilenen bir çıkar olarak ortaya çıkıyor. Yeniden düzenlenme aşamasındaki bir Ortadoğu'da Ankara kendi ulusal çıkarları doğrultusunda dış politikasını yeniden değerlendirmenin uygun olduğunu algılıyor. Türkiye bölgesel güç olmak isteyecek Kısa vadede müzakereye açık ekonomik ve siyasi bir anlaşma yolu ile Irak Kürdistan'ında sürekli varlığını güvenceye alması gerekiyor. Sonra, Türkiye İran'ın normalleştirilmesinde tam yerini alacak. Washington barışla sonuçlandırma umuduyla gizlice bunu uygulamaya devam ediyor. Ankara o zaman Ortadoğu dengesi ve Merkez Asya'nın bir kısmında temel bölgesel bir güç olarak ortaya çıkma niyetini açığa vuracaktır. Bu noktaya henüz gelinmedi. PKK silahsızlanmadı. Irak'ta savaş devam ediyor. Tüm bölgenin yeniden organize dilmesi ve istikrara kavuşturulması gerekiyor. Türkiye'nin farklı siyasi hedefler konusunda ABD ile çelişebileceği geniş bir program, birincisi Kürdistan'ın gelişinin denetime almak isterken, ikincisi Irak'ta delikanlıların' eve dönüşüne uygun ve istikrarlı bir çevre kurmak için Tahran ile uyuşmayı istiyor. Bununla birlikte ABD eğer 50 yıllık dostu Türkiye'nin kendilerinden uzaklaştığını görürse işi yürütmek daha da zor olur. Saf dışı kalması durumunda Amerikalıların Irak'taki yıkıcılığının yol açtığı uzun hatalar listesine kaydolacak. CELİL DEMİRALP - PARİS / ANF
ANF-Türk ordusunun 21-29 Şubat tarihleri arasında Güney Kürdistan'da yaptığı işgal operasyonu sırasında yaşamını yitiren gerillaların fotoğrafları yayınlandı. Yaşamını yitiren 9 gerillanın kimlik bilgileri daha önce açıklanmıştı. Zap'taki direnişte yer alan ve yaşamını yitiren gerillalar arasında Kürdistan'ın dört parçasından katılanlar var. Doğu Kürdistan'dan bir gerilla, Güney Batı Kürdistan'dan 2 gerilla, Güney Kürdistan'dan bir gerilla ve Kuzey Kürdistan'dan 5 gerilla bulunuyor. HPG Basın irtibat Merkezinin açıkladığı kimlik bilgileri şöyle: 1980 Çermik-Diyarbakır doğumlu, Erdal İsyan kod adlı Yılmaz Aydın 1983 Süleymaniye doğumlu, 2006 Süleymaniye katılımlı Agit Caf kod adlı Sirvan Ali 1974 Bozova/Urfa doğumlu 1999 Bakü/Azerbaycan katılımlı, Arteş Hevak kod adlı Faik Arslan 1978 Hilvan/Urfa doğumlu, 2002 Ömerya/Mardin katılımlı, Baran Urfa kod adlı Mahmut Manap 1972 Kobani/Güneybatı Kürdistan katılımlı, 1993 Rakka-Kobani katılımlı, Cahit Kobani kod adlı İbrahim Ahmet 1978 Pervari/Siirt doğumlu, 1993 Diyarbakır katılımlı, Gorse (Ayhan) kod adlı Ali Işık 1975 Pervari/Siirt doğumlu, 1995 Garzan katılımlı, Özkan Garısi kod adlı Aydın Işık 1985 Kobani/Güneybatı Kürdistan katılımlı 2002 Rakka/Kobani katılımlı, Tufan Botan kod adlı Ali Abbas 1985 Mako/Doğu Kürdistan katılımlı, 2005 Mako katılımlı, Zından Şiyar kod adlı Secat Miroyimilan BEHDİNAN - ANF
Bir kardeşe 100 televizyon, radyo yayını serbest ediyorsun, diğer kardeşinin dilini yasak ediyorsun. Böyle din kardeşliği istemiyoruz. Kınıyoruz”
Kurdians: Saturday, March 08, 2008Kürt imamlar: Böyle din kardeşliği istemiyoruz VAN (07.03.2008)- Van İmamlar İnisiyatifi cuma namazı çıkışı Türk ordusunun kara operasyonunu ve melle Muhyettin Eryılmaz’ın tutuklanmasını protesto etti. Kürt imamlar, ‘böyle din kardeşliği istemiyoruz’’ dediler. Van İmamlar İnisiyatifi üyesi emekli imamlar, Hazreti Osman Camii’nde kıldıkları Cuma Namazı’nın ardından basın açıklaması yaptı. İmamlar adına açıklama yapan melle Hafit Keskin, Kürtler ve Türklerin kardeşçe beraber yaşadığını belirterek, “Kürtler eski Kürt değildir. Dinimiz, Kuran’ımız, peygamberimiz bir. Niye Türkçe serbesttir de Kürtçe serbest değildir, yasaklanıyor? Kardeşlerin aynı haklara sahip olması gerekir. Bir kardeşe 100 televizyon, radyo yayını serbest ediyorsun, diğer kardeşinin dilini yasak ediyorsun. Böyle din kardeşliği istemiyoruz. Kınıyoruz” dedi. Türk ordusunun Federal Kürdistan Bölgesi’ne düzenlediği kara harekâtına dikkat çeken melle Keskin, AK Parti Hükümeti ve Başbakan’a, “Bir an evvel savaşın durmasını diyalogla bunu halletmesini istiyoruz. Öldürmekle hiçbir şey elde edilmez. Biz milletvekillerine, bilim adamlarına, siyasetçilere, avukatlara özellikle din adamlarına, imam, vaiz, müftü ve âlimlere sesleniyoruz. Bu savaşa dur diyelim, yasakları kaldıralım” çağrısında bulundu. Melle Muhyettin Eryılmaz’ın 25 Şubat’ta Diyarbakır’da yapılan mitinge katıldığı gerekçesiyle tutuklandığını hatırlatan melle Keskin, şunları söyledi: “Arkadaşımız Diyarbakır’da yanına Kur’an-ı Kerim’i almış ve ‘Müminler kardeştirler, kardeşlerinizi barıştırınız’ ayetini okumuştur. Allah rızası için Kur’an hatırı için kardeş kanını durdurun, demekle imam kardeşlerimiz gözaltına alınıyor ve hapse atılıyor. Biz DTP’li imamlar olarak bunu kınıyoruz. Bir an evvel imam kardeşimizin serbest olmasını istiyoruz. Êdî şer bes e.”
Mehmet Ali Küçük Tarih: 7 Mart 2008-Kurdistan-post Tayyip'in açılımı mı, Amerikan planı mı? R.T.E.’nin AKP açılımı diye ortaya sereceği plan bir Amerikan diktesidir / emridir. Bunu açıklamaya ve sonra da uygulamaya mecburlar. Kuzey Kürdistan medyasında ihmal edildiğinden ve çok önemli olduğundan ilgili kısımlarını fikriniz olsun diye basitçe çevirip aşağı aldım. En altında da kendi yorumum bulunmaktadır. ‘Amerikan Dış Politikası Hakkında Ulusal Komite’ isimli kuruluş tarafından David L. Philips isimli Amerikalıya hazırlatılmış ve 15 Ekim 2007 tarihinde yayımlanmış bir çalışmadır bu. * * * * * * * Mesud Barzani ve Celal Talabani’den PKK’yi 12 aylık bir ateşkese ikna etmeleri isteniyor. Bildiğiniz üzere böyle bir ateşkes ilan edilmişti ve Türk Devleti bozmuştu. Sonrasında DTP’nin PKK ve Türk Devleti arasında arabulucu bir rol üstlenmesi isteniyor. Bunu da Türk Devleti’nin reddedip DTP’yi iyice düşmanlaştırarak engellediğini biliyoruz. Geçen hafta sie Güney Yönetiminden farklı kişiler aynı yönlü ama kendilerinin arabulucu olmaları yönlü açıklamalarla gündeme geldiler. Plan manipüle edilmiş ve DTP yerine Güneyli partiler konulmuş olabilir. Daha sonra Türkiye’nin AB süreci görüşmelerinin yoğunlaştırılmasından ve Güneydoğu’ya (K. Kürdistan) yapılacak sosyo-ekonomik açılımların mali olarak desteklenmesinden bahsediliyor. Hatırlarsanız daha geçen hafta Amerikan Savunma Bakanı bu yönlü finans desteği isteklerini açıklamıştı. Şimdi başlıklar : Reformlar Uygulayın TCK’nın 301. maddesi kaldırılmalı. 215, 216, 217 ve 220 no’lu maddeler gözden geçirilmali. Bozuk yargı sistemi komple gözden geçirilmeli. Kültürel haklar genişletilmeli. Devlet medyasında, halk hizmetlerinde ve eğitimde Kürdçe kullanılabilmeli. Din özgürlüğü ve azınlık hakları alanındaki yasaklar gözden geçirilerek düzeltilmeli. Orduyu Demokratikleştirin Türk güvenlik güçleri, evrensel hukuk kurallarına uymalı ve uluslararası insan haklarına riayet etmeli. Türk ordusu bir « demokratik ordu » gibi hareket etmelidir. Irak’ın Egemenliğine Saygı Duyun Türkiye Kürdistan Bölge Yönetimi’yle işbirliği geliştirmeli. Kerkük’ün bu bölgeye katılmasını engelleme çabalarından vazgeçilmeli. Umursanmayan bu türlü istekler Türk Devleti’nin başarısız ve zayıf görünmesine yol açıyor (Bu satırlardan net bir şekilde anlıyoruz ki Amerika net bir şekilde Kerkük’ün Kürdistan sınırları dahilinde olmasından yanadır –MAK) Af Yasası Çalışmada PKK’yi tek seferde ve tümden silahsızlandırmaya yol açacak bir af düzenlemesinden bahsediliyor ama buna ‘af’ denmemesi gerektiği çalışmanın çeşitli yerlerinde ifade ediliyor. Birkaç aşamalı bir düzenleme olmasından bahsediliyor. Buna göre önce 2002’den sonra dağa çıkanlar hedeflenmeli. Sonra komuta kademesinde olmayanlar. Kırmızı bültenle aranan 134 ‘PKK’linin bir af düzenlemesi için uygun olmadığı ifade edilmiş. Bunların Irak veya başka herhangi bir ülkede ‘yerleşebilmeleri’ yazılmış. PKK komutanlarının hiyerarşik pozisyonlarını korumak isteyeceklerinden hareketle bu konuda özen gösterilmesi / saygılı davranılması isteniyor. Bir af yasasına isim olarak ‘Topluma Kazandırma’ önerilmiş. Bu da aynı saygının bir başka ifadesi olarak değerlendiriliyor (Abdullah Öcalan : Sizi kim affedecek ? – MAK) Bir Arabulucu Tanımlayın Herhangi bir hükümet için ‘PKK’nin muhattap olarak tanınamayacağından’ hareketle DTP bu iş için öneriliyor. DTP’nin bu amaçla PKK’nin Avrupa’daki diaspora örgütü ile ilişki kurabileceği yazılı. Bu da Fransa ve Almanya’nın istihbarattan sorumlu bakanlıklarına havale ediliyor. Ayrıca Ankara’daki büyükelçiliklerin DTP’li vekilleri en üst düzeyde ağırlayarak onlara itibar kazandırması ve tavsiyelerde bulunmaları yazılmış. Bir Gerçekler ve Uzlaşı Süreci Arayışı Başlasın Her iki tarafın kendine göre doğrularının olduğu ve kimsenin başka ‘doğru’ dinlemek istemediği yazılmış. Türk Devleti’ne, çatışma sonrası dönem beklenmeden bir gerçekleri ortaya koyma süreci başlatması yazılmış. Uzlaşı süreci için; deneyimi olan ülkelerden ve gizliliği muhafaza edebilen uzman kişilerden faydalanılmalı denmiş. (Bu madde de Türkiye’ye açıkça bir ‘geçiş dönemi’ öneriliyor. Bu geçiş döneminin bir sonraki aşamasının ne olduğuna raporda hiç değinilmemiş / bu konuda en ufak bir ipucu yok) Altyapıya Yatırım Yapın Türkiye’nin ekonomik iyileşmesinden bahsedildikten sonra, yolların düzeltildiğine / düzeltilme çalışmaları olduğuna değinilip, ayrıca Diyarbakır (Amed) Havalanı’nın genişletilerek uluslararası uçuşlara açılması ve Güneydoğu’da (K. Kürdistan’da) potansiyel enerji sahalarında arama çalışmalarına başlanması istenmiş. Sosyal Refahı Arttırın Sağlık ve eğitim gibi sosyal hizmetlere yatırım yapılması, PKK ile olan çatışma sürecinde yerlerinden edilenlerin dönüşleri ve yeniden yerleşmeleri için para yardımında bulunulması. Proje, gelişimi engelleyen aşiret yapısının ve feodal ilişkilerin çözülmesini de içermeli. Kadının toplumsal gelişimde kilit rol oynadığı vurgulanıp, kadının erkek egemen sistemi kırabilmesi için desteklenmesinden / bu konuda çaba harcanmasından bahsedilmiş. Buna göre, eğitimde kızlar hedeflenmeli, kadınların istihdamı için kırsal alanda iş sahaları yaratılmalı. Nüfus planlaması yapılması gerektiğine de (çokeşliliğin bitmesi için, vs) değinilmiş. Yeniden Kazanımı (reentegrasyon) Destekleyin Türkiye, Avrupa Birliği’nin çeşitli fonlarından destek alarak bir ‘Barış ve Gelişme Fonu’ geliştirebilir. Bununla, evleri yıkılanlara veya kullanılmaz hale getirilenlere tazminat ödenir. Olağanüstü Hal uygulaması sona erdirilmeli. Koruculuk sistemi kaldırılmalı ve yaşlı korucular emekli edilirken gerisi için uluslararası donörlerin de (bağışçıların; ne alaka? - MAK) sponsorluğunda istihdam edilmeleri için projeler geliştirilebilir. İş Sahaları Yaratın Güneydoğu’daki (K . Kürdistan) %30’luk işsizlik oranı geleneksel tarım ve hayvancılık endüstrilerine yatırımla düşürülebilir. Hem yerüstü hem yeraltı su kaynakları yönünden çok zengin olan bölgede, bu kaynakların kötü kullanımı düzeltilmeli. Mevcut uygulamada üsttoprağın kaybolmasına yol açan baskınla sulamadan, yukarıdan damlayla sulama sistemine geçilmeli. Bir toprak reformu, toprağın ölçek ekonomisine göre (en verimli üretim biçimi - MAK) işletilmesini sağlamak üzere çoklu mülkiyete izin verir şekilde gerçekleştirilmeli.Ortadoğu’nun tarım ve deri sanayi için olgunlaşmış bir pazar olduğuna değinilip, dericiliğe yatırım yapılması ve ürünleri müşterilerle / tüketiciyle buluşacak kanalların açılması gerektiği. Habur’dan hariç gümrük kapıları açılmalı. TIR ve kamyonların sınırlarda jandarmalar tarafından yavaşlatılmasına son verilip, Kuzey Irak’lı (Güney Kürdistan’lı) işadamlarının Güneydoğulu (K. Kürdistan’lı) işadamlarıyla ortak iş yapmalarının hızlanması için vize işlemlerinin hızlandırılması gerektiği. Yerel ve ulusal hükümetlerle (Türk Devleti ve G. Kürdistan kastediliyor) işbirliğinin arttırılması. Havuç ve Sopalar Uygulayın Avrupa’non PKK’nin finansını engellemek için çeşitli yöntemlere başvurması. Avrupa’dan yayın yapan ve şiddete çağrı yapan yayınlara müsamaha gösterilmemesi. (Bunlar zaten uygulanmaya başlandı – MAK) Türkiye – G. Kürd Yönetimi işbirliğini geliştirin / büyütün Bu maddede, çeşitli önerilerle Türkiye’nin G. Kürd Yönetimi ile ilişkilerini geliştirmesi gereği vurgulanmış. Ayrıca G. Kürd Yönetimi’nden de PKK’ye yönelik çeşitli tedbirler alması istenmiş. (G. Kürdistan kendisine önerilenleri yerine getirdi – MAK) * * * * * * * Bunları toplarsak, ABD’nin ciddi ciddi PKK’yi bir nihayete erdirmek istediğini anlıyoruz. Bunu da PKK’yi kırmadan, incitmeden ; Kürdlerin onurlarını zedelemeden yapmak istiyor. PKK’nin bir amaç değil bir araç olduğunu hesaba katarsak, Kürd kimliğinin Kuzey Kürdistan’da kabulü en temel şartımız olmak üzere pekala bu planı müzakere edebiliriz diye düşünüyorum. En nihayetinde PKK bir örgüt olarak dağılsın denmiyor raporda. DTP’den ve PKK’nin Avrupa örgütüyle ilişkilenme ifadesinden hareket edecek olursanız, yeniden entegrasyonun ruhuyla da birleşince aslında PKK’nin dağlardan inip K. Kürdistan’da siyasi faaliyet yürütebilmesinin önü açılıyor. PJAK’a örneğin raporda hiç değinilmiyor (ki ben PKK’nin PJAK içine girmesine şiddetle karşıyım. Görüntüde bile olsa!) Elbette bu plana göre PKK silahsızlanıyor ama G. Kürdistan’da bir ordumuz oluşuyorken ve K. Kürdistan’da bu uygulamalarla Kürdlük Kürd kimliğiyle bir süre yaşanabilecekken ; 30 yıllık savaşın üstüne azıcık normal yaşam en çok bize, özellikle Kürd toplumunun geneline iyi gelmeyecek midir? Kürdlerin kendi entellektüellerinden başkasının el atmasına mümkün olmayan kadın sorunu gibi, şehirlerde hortlayan ‘namus cinayetleri’ gibi, Kürd sanatı, Kürd belediyeciliği, Güney Kürdistan’daki kısmi özgürlüğün Kuzey’de de sindirilmesi gibi akla hayale gelmeyecek türlü ulusal sorun ve ulusal uğraşla meşgul olma imkanımızın olması / oluşması savaşın kendi iç amaçlarından biri değil midir? Bunlar, kimliğimiz kabul edilip dilimiz okullarda okutulmaya başlayınca bizim ulus olarak kurumsallaşmamıza ve laf olsun diye değil, savaşarak da değil, dayatarak taleplerde bulunabileceğimiz zamanların da önünü açacak ilerlemelerdir. Tüm Kürdler bu planın maddelerinin uygulanması durumunda geniş düşünüp ne türlü bir farklı yaşam yaşayabileceğimizi ve bunların nasıl bir farklı Kürdistan yaratacağını düşünmelidir. En nihayetinde, kabul edelim ki bugün farklı bir şey gerçekleştirecek kadrolara da sahip değiliz. Nasıl yetişecek o kadrolar? Dağda mı? Avrupa’da mı? Amerika’da mı? Serhıldanlar da taş atarak mı? Türkçe’yle mi? Hepsinin üstüne, böylesi bir dönem Güney’de yeşeren devletin de nefes almasına ve kendini ve çevresini daha iyi tanımasına, gittikçe diğer Kürdlerle ve Kürdistan parçalarıyla nasıl birleşeceğine entellektüel akıl yorulmasına da imkan tanıyacaktır. Orada süren yolsuzlukların ve partizanlığın bir gelenek olarak yerleşmesi engellenmelidir, evet ama herhalde bunun süren savaş tehdidi dönemlerinde ele alınabileceğini düşünmüyorsunuz! Dolayısıyla, temiz ve adam gibi bir devlete sahip olabilmenin yolu da bir sükunet ve refah dönemi gerektirmektedir. PKK ise geleceğin ulusal gövdesini, kimi PKK’linin bunu görememesine rağmen bünyesinde barındırmaktadır. Şüpheniz olmasın ki siyasallaşmış ve dört parçada (kimsinde silahlı) faaliyet yürüten PKK, Kürdistan’a en üst aşamada faydalı olmaya devam edecektir. Bence bizim PKK konusunda asıl sorunumuz yetişmiş ve PKK’de görev alan onlarca Kürd siyasetçisinin ne olacağıdır. Bu yetişmiş siyaset insanlarımızın bir tekini bile kaybetmeye tahammülümüz olmalalıdır. Hepsi milletin yetişmiş evlatlarıdır ve hepsinden maksimum oranda faydalanmak ulusal çıkarımızadır. Dolayısıyla PKK kadrolarının emeklilği değil, daha üst düzeyde Kürdistani görevlere kaydırılması gündeme getirilmelidir. Bu ise hem Türklerin Kürd düşmanlıklarını susturmaları / sonlandırmaları ve hem de G. Kürdistan devletinde iktidar paylaşımının PKK’ye de açılması ile mümkündür. Şahsıma ait görüşler bunlardır.