Ahmet Türk : Yerel Seçimler Referandum Olacak, Aldığımız Oy Kadar Etkiliyiz

Yerel seçimler referandum olacak

ahmet_turk_2008 DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, gelecek yıl yapılacak olan yerel seçimlerin bir referandum özelliği taşıdığını söyledi. Türk, 'Ben halkımızın bu yerel seçimlerde bir referandum olduğunu düşünerek, görerek, bir tavır sergileyeceği, mücadele azmi ortaya koyacağı inancındayım. Halkımızın bu mesajı aldığına inanıyorum' dedi.
Demokratik Toplum Partisi (DTP) Eşbaşkanı Ahmet Türk, gelecek yıl yapılacak olan yerel seçimlerin bir referandum özelliği taşıdığını söyledi. Özellikle Bölge'de DTP'ye karşı AKP'nin konumlandırılacağı ve AKP'nin devlet partisi rolü üstleneceği seçimlere büyük önem verdiklerini söyleyen Türk, halka inandığını belirtti. Roj TV'de yayınlanan bir programa katılan Ahmet Türk, Kürtlerin inancı, mücadelesi olduğunu ancak, bundan sonra dünyayı görerek ve çağı değerlendirerek değişim ve dönüşümün kaçınılmaz olduğunu saptayarak çok geniş bir rol oynayabileceğini söyledi.
DTP Eşbaşkanı Türk, Kürtlerin, kendi mücadelesini sürdürürken özgürlüğünü de koruyacağını, mesajını da vereceğini belirtirken, kendilerine düşen farklı görevleri de yerine getirmeleri gerektiğini kaydetti. Ahmet Türk, şöyle konuştu: 'İşimizin kolay olmadığını biliyoruz, zor olduğunu görüyoruz. Ama halkımızın beklentileri var. Olabildikçe de halkımıza tercüman olmaya çalışıyoruz. Tabii ki siyasi parti olarak sonuçta aldığınız sonuçlar önemli. Bu nedenle yerel seçimler bizim için bir referandumdur. Bizim için çok önemlidir. Ben halkımızın bu yerel seçimlerde bir referandum olduğunu düşünerek, görerek, bir tavır sergileyeceği, mücadele azmi ortaya koyacağı inancındayım. Çünkü siz güçlü olmadığınız zaman söyleyeceğiniz şeylerin fazla etkisi, fazla anlamı yok. Ben bu seçimde halkımızın bu mesajı aldığına inanıyorum. Yerel seçimlerde herkesin bu sorumlulukla, bu duygularla hareket etmesini bekliyoruz, istiyoruz.' Türk, İstanbul Güngören'deki bombalı saldırı konusunda halkın kafasında soru işaretleri olduğunu, bunları ilk günde ortaya koyduklarını, zanlıların polis sorgulaması ve savcılık ifadesinde haklı olduklarının görüldüğünü kaydetti. Türk, şöyle devam etti: 'Şimdi bombacı olarak yakalanan birisine poliste bu bomba olayı sorulmuyor. Savcılıkta sorulmuyor. İşte '3 ay önce silahlı eğitim yaparak dönmüş' dediler. Ama patronu bile bunun böyle olmadığını söylüyor ve yurtdışına hiç çıkmadığı ortaya çıkıyor. Tabii ki bu tartışma yarattı. Şimdi o Güngören bombası nedir? Şunu söylüyorum. Tabii ki elimde belge yok. Birileri 'Bakınız içerideyiz ama gücümüz var, istediğimizi yapabiliriz mesajı mı verdi?' Ergenekon çetesi veya farklı güçler mi devreye girdi? Tabii biz bunu bilemiyoruz. Bizim bütün istediğimiz bunun tüm boyutuyla ortaya çıkması. Ama hükümetin de yaptığı açıklama, Baykal'ın da yaptığı açıklama bazı basının bütün çabasına rağmen olay ortada kalmıştır.' ANKARA-Gundemonline.net

  1. Berfin’i AKP'nin Diyarbakır Valiliği, Seçimden Sonra Yasakladı!
  2. 200'ü Aşkın üyesi Tutuklanan DTP: “AKP ve Ordu Kürtlere Yönelik Baskıda Anlaştı”
  3. Türk: Erdoğan halklara ihanet ediyor
  4. Ahmet Türk Neşe Düzel'e konuştu
  5. İlk kurşun tartışılmalı!
  6. 'PKK muhatap alınmalı'
  7. Diyarbakır Valisi mi AKP ‘lilerle cemaatlerin Valisi mi?
  8. AKP 'devlet partisi' yolunda
  9. Akp’nin Atadığı Vali Yardımcısı : “Bitlis halkının yüzde 80’i hırsızdır, bu insanlara güvenmiyorum”
  10. AKP’nin katilleri ödüllendirildi
  11. AKP hükümeti hesap vermeli
  12. AKP'nin ekonomik paketinden Dersim'e 1400 silah düştü
  13. Ergenekon’a AKP’ye ve darbe’ye hayır!
  14. Erdogan, Asker, Medya ve Yargı, DTP'yi Hedefe Koydu
  15. DTP:AKP Kürtleri yoksullaştırarak satın almaya çalışıyor!
  16. DTP eski Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk yaptıkları konuşmalarda öz eleştiri vererek, eksiklerinden dolayı Kürt halkından özür dilediler.
  17. DTP Eşbaşkanı Emine Ayna ve belediye başkanlarının da bulunduğu çok sayıda kişi gazdan etkilenerek Hakkari Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.
  18. Economist: AKP Kürtleri kazanmak için İslamı kullanıyor
  19. Newroz’a ‘Demokratik Özerk Kürdistan’ damgasını vurdu
  20. Türk: Butto’nun ölümü uluslar arası bir oyun
  21. ‘KARALAMA KAMPANYALARI BİZİ ETKİSİZ KILMAK İÇİNDİR’
  22. Emine Ayna: Gözaltıların zamanlaması dikkat çekici
  23. Bireyin özgürlüğü Anayasal güvenceye alınsın, Demokratik özerklikle, Demokratik Cumhuriyeti inşa edelim
  24. Mersin'de 'HADEP'e müdahale' belgelendi 

200'ü Aşkın üyesi Tutuklanan DTP: “AKP ve Ordu Kürtlere Yönelik Baskıda Anlaştı”

DTP: Baskılar Kürt karşıtı ittifak sonucu
'İkinci Dolmabahçe mutabakatı' olarak tanımlanan Erdoğan-Başbuğ'un 24 Haziran'daki görüşmesinden sonra Kürtlere yönelik baskılar da arttı. Son bir hafta içinde başta Adana olmak üzere, Mersin, İstanbul, İzmir, Batman ve Diyarbakır'da 200'ü aşkın DTP üyesi, yöneticisi ve belediye başkanı gözaltına alındı. DTP il başkanları, gözaltı ve tutuklama furyasını değerlendirdi. İl başkanları, 'AKP Bölge'de kendisine rakip gördüğü DTP'yi baskılar, gözaltılar ve tutuklamalarla sindirmeye çalışıyor. Ama bu baskılar mücadelemizi daha da artırıyor ve sonuçsuz kalacak' dediler.
AKP'nin kapatılmamasıyla bağlantılı
DTP Diyarbakır İl Başkan Yardımcısı Ali Şimşek: Öteden beri partimizin siyasal geleneğine yönelik baskılar sürdürülüyor. AKP'nin kapatılmama kararı da bu durumla direk bağlantılıdır. Öte yandan yerel seçimlerin yaklaştığı bir süreçte Bölge'de devletin AKP üzerinden siyaseten kendisini var etmeye, kurumsallaştırmaya yönelik çabaları görülüyor. Halkın siyasal iradesi konumunda olan partimize yönelik bir baskı ve sindirme kampanyasıyla AKP Bölge'de bir siyasal güç haline getirilmeye çalışılıyor.
Gözdağı ve sindirme amaçlı
DTP Batman İl Başkanı Özcan Erdem: Kürtler üzerinde tekrar ortaklaşılan bir baskı, şiddet konseptinin devreye girdiğini düşünüyorum. Çarpıcı olduğu için belirtmek istiyorum. Batman'da arkadaşlarımız kongreye bizi uğurlarken halay çekmişler ve bu nedenden gözaltına alınmışlar. Halayda söylenen parçalardan dolayı propagandadan alınarak iki gün gözaltında tutuldu. Yani gözdağı vermek ve sindirmek istiyorlar. Kürt muhalefetinin bastırılması amaçlanıyor. Hükümet ve asker bu konseptte anlaştı.
Baskılar bizi cesaretlendiriyor
DTP Siirt İl Başkanı Abdurrahman Taşçı: AKP'ye şu çağrıda bulunuyoruz. Sizler bu ülkede demokratik açılımları yapmadan sorunları çözemezsiniz. Bu ülkeye demokrasi ve barışı getiremezsiniz. Yeni sivil bir anayasa ile demokratik Türkiye'yi inşa etmek gerekiyor. Yoksa zaten yıllardır partimize yönelik baskılar var. Bunlar bizleri daha da cesaretlendiriyor.
AKP halkımızı aldatıyor
DTP Şırnak İl Başkanı Halil İrmez: AKP artık Kürt insanını 'mazlum' rolüyle aldatmayacağı bilincine vardığı için son dönemlerde baskılara yöneldi. AKP'nin kendi Ergenekon'unu koruma çabasında olduğunu, özellikle Bölge'de Fethullah Gülen kanalıyla bunu yaptığını biliyoruz. AKP din kisvesi altında insanlarımızı aldatmaya yönelik bir çaba içerisindedir. Diğer taraftan da partimiz üzerinde baskılar geliştirerek, kaybetmiş olduğu oyları alabilme gayretindedir.
Seyyar karakollar kuruluyor
DTP İstanbul İl Başkanı Halil Aksoy: İstanbul'da uzun süreden beridir diğer yerlerden biraz daha farklı olarak bir baskı var. Partimizi bir yere sıkıştırmak istiyorlar. İstanbul'da muhalif bir Kürt sesinin çıkmasını istemiyorlar. Bizim en ufak demokratik tepkimize her durumda baskı ile karşılık veriyorlar. Gaz bombalarıyla, coplarla ve çeşitli şekillerde karşılık veriyorlar. Her ilçe örgütümüzün önünde seyyar karakollar kuruluyor. İnsanlarımız gözaltına alınıyor.
Bu süreçte baskılar arttı
DTP İzmir İl Başkanı Nimetullah Epözdemir: Sayın dilekçelerini verdiğimizden bu yana İzmir Emniyet Müdürlüğü'nün partimiz üzerinde baskıları arttı. En son 7 kişi gözaltına alındı. Temel amaçları legal olan partimizi terörize edip illegalleştirmek. Verilen dilekçelerle ilgili herhangi bir sorun olmamasına rağmen, bununla amaçlanan halka gözdağı vermek ve bizi terörize etmektir.
AKP ve ordu anlaştı
DTP Ankara İl Başkanı İsmail Ancı: Türkiye'de AKP'ye karşı ciddi bir muhalefet yok. Dolayısıyla özellikle Bölge'de ve metropollerde AKP'ye muhalefet eden sadece DTP var. AKP ile ordu, Kürtlere yönelik baskının artırılmasında anlaştı. Fakat kendileri de çok iyi biliyor bu baskılar sonuç alıcı değil. ANKARA - DİHA
31 DTP'linin bırakılmasına itiraz
Adana Cumhuriyet Başsavcısı, gözaltına alınıp serbest bırakılan 61 DTP'liden 31'inin bırakılmasına itiraz etti. Yüreğir DTP ilçe binasında 10-11 Kasım 2007'de, Adana DTP il binasında da 20 Mayıs'ta gösteri yaptıkları ve slogan attıkları belirtilen DTP'lilere yönelik 14 Ağustos'ta eşzamanlı operasyon yapıldı. 15 Ağustos kutlamaları öncesi yapılan operasyonlarda, DTP'li Yakapınar Belde Belediye Başkan Vekili Burhan Aras, DTP'li Küçükdikili Belde Belediye Başkanı Leyla Güven, DTP Adana İl Başkanı Zeki Karataş, DTP'nin Seyhan, Yüreğir ve Ceyhan ilçe yöneticileri ile birlikte toplam 61 kişi gözaltına alındı. 16 Ağustos'ta adliyeye sevkedilen 61 kişiden 30'u özel yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu 31 DTP'li ise tutuklanmaları için nöbetçi mahkemeye sevk edildi. özel yetkili Nöbetçi Mahkeme, 31 DTP'liyi serbest bıraktı. Adana Cumhuriyet Başsavcısı, nöbetçi mahkemenin 31 DTP'linin serbest bırakılması kararına itiraz etti.
ABDURRAHMAN GÖK

Silvan'da 1110 kişiye 'Sayın Öcalan' soruşturması

AMED/ Diyarbakır'ın Silvan İlçesi'nde 10 Temmuz günü, 'Sayın Öcalan' diyerek kendilerini ihbar eden bin 110 kişi hakkında soruşturma başlatıldı.

Silvan Cumhuriyet Savcılığı, 10 Temmuz günü "Sayın Öcalan demek suçsa bende 'Sayın Öcalan' diyerek kendimi ihbar ediyorum" dilekçelerini veren ve aralarında Silvan Belediye Başkanı Fikret Kaya, Bayrambaşı Belediye Başkanı Kurtettin Taşkıran, İl Genel Meclisi Başkanı Kerem Doruk, DTP Silvan İlçe Başkanı Eşref Mamedoğlu'nun da bulunduğu bin 110 kişi hakkında soruşturma başlattı. Başlatılan soruşturma kapsamında Mamedoğlu ve Taşkıran savcılığa giderek ifade verdi. Mamedoğlu, savcının kendisine, "Siz mi basın metnini hazırladınız?", "Neden alınmayan dilekçeler karşısında savcılığı protesto ettiniz?", "Abdullah Öcalan'ın saçının kazıtılmasını neden protesto ettiniz?" ve "Sayın sözcüğünün suç olmasına rağmen neden suç işlemek istediniz?" şeklinde sorular yönelttiğini ifade etti.

İKİNCİ SORUŞTURMA

Mamedoğlu, savcılığın dilekçeleri kabul etmemesi üzerine Silvan PTT Binası önünde yaptığı basın açıklamasında, "Savcının bu anti demokratik davranışlarını kınıyoruz. Tek kişilik cezaevinde bulunan Sayın Öcalan'ın saçlarının yönetmelikte olmamasına rağmen zorla kazıtılmasını protesto ediyoruz" ifadeleri kullandığı için "Devlete karşı direnişte bulunmak" iddiasıyla hakkında ikinci bir soruşturmanın başlatıldığını dile getirdi. Savcının Bayrambaşı Belediye Başkanı Kutbettin Taşkıran'a da, "DTP Silvan İlçe Başkanı Mamedoğlu bu dilekçeyi düzenleyip size zorla mı imzalattı?" sorusunu yönelttiğini kaydetti. Taşkıran'ın buna karşı çıkarak kendi herkesin kendi iradesiyle dilekçeleri imzaladığını belirttiğini ifade eden Mamedoğlu, "Sayın Öcalan ifadesinden dolayı iki kere ceza aldım. Bu ifadeyi kullanmak suçsa bu suçu işlemeye devam edeceğim" dedi.

Dilekçe veren bin 110 kişinin önümüzdeki günlerde ifade vermesi bekleniyor.

ANF NEWS AGENCY

Bir Kürdün askerlik hikayesi…

Uzun bir süre cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılan Dersimli Serdar Erdoğan, askerliğini yapmak için gittiği Tunceli Alay Komutanlığı KTM Merkezi'nde linç edilmek istendi. Ölümden döndü davacı olmadı ama askeriye onun hakkında dava açtı. TCK'nin 301. maddesinden hakkında dava açılan Erdoğan, üniversite mezunu olmasına rağmen 15 ay askerliğini yaptı. Fakat geldiği memleketinde işyeri açmak isteyince karşısına bu sefer de Emniyet Müdürlüğü engeli çıktı. serdar_erdogan. .
OHAL döneminde baskı ve şiddetin en yoğun yaşandığı Bölge illerinden biridir Dersim. Binlerce insanın göç etmek zorunda kaldığı Dersim'den Erdoğan Ailesi de 90'lı yılların başında göç ederek İstanbul'a yerleşir. İki çocuklu ailenin en küçüğü olan Serdar Erdoğan da öğreniminin bir kısmını İstanbul'da tamamlamak durumunda kalır. Ve İstanbul'da 1992 yılında girdiği üniversite sınavlarında Çukurova Üniversitesi Ziraat Mühendisliği bölümünü kazanır ve Adana'da öğrencilik yılları başlar. Tatilde ailesinin yanına İstanbul'a giden Erdoğan, bir anda kendini cezaevinde bulur. 'Kürt' ve 'yurtsever' olması onun 10 yıl boyunca cezaevinde kalması için tek başına yeterli bir gerekçedir. Erdoğan, Bayrampaşa, Bursa ve Elazığ cezaevlerinde kalır. Cezaevinde iken cezaevlerine yönelik 'Hayata Dönüş' adı altında başlatılan ve onlarca insanın yaşamını yitirdiği ve onlarcasının da yaralandığı operasyonlara tanık olur. Erdoğan, 2003 yılında cezaevinden çıktıktan sonra öğrenimine kaldığı yerden devam eder ve yarım bıraktığı üniversite öğrenimini tamamlar. Ziraat mühendisi olan Erdoğan, bir süre sonra Dersim'de Tarım İl Müdürlüğü'ne bağlı sözleşmeli olarak çalışmaya başlar. Erdoğan bu dönem içerisinde aynı zamanda Dersim'de AB Proje merkezinde de çalışır. Ve bir süre de Tunceli Belediyesi Proje ve Basın Birimi'nde çalışır.
'Niye askeri sevmiyorsunuz' dayağı
Erdoğan 2007 yılında askerlik yapmaya karar verir. Üniversite mezunu olduğu için kısa dönem askerlik yapması gerekirken 'sicili bozuk' olduğu için uzun dönem askerlik yapacağı bildirilir kendisine. Buna karşı yaptığı tüm itirazlar sonuçsuz kalır. 2007 Ocak ayında babasıyla birlikte Tunceli Askerlik Şubesi'ne giderek teslim olur. Erdoğan daha sonra KTM Merkezi'nde birliğine gönderileceği günü beklemeye başlar. Ertesi gün Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesine birliğine gönderilecektir. Yatağında uzanmış gecenin bitmesini beklerken koğuşa gelen bir er 'Abi dışarıya gelebilir misin?' diyerek onu dışarı çağırır. Tabii Erdoğan ilkin hiçbir şeyden şüphelenmez ve yatağından inerek askeri takip eder. Saat 23.30 sularıdır ve asker Erdoğan'ı dışarıya doğru götürür. Erdoğan, bu durumdan şüphelense de 'Her şey olacağına varır' der ve yoluna devam eder. KTM binasından çıkmaları ile rutbeli askerlerin arkalarından kapıyı kilitlemesi bir olur. Dışarıda yaklaşık 10-15 asker beklemektedir. Askerlerden biri 'Siz Tuncelililer niye askeri sevmiyorsunuz? Senin geçmişini de biliyoruz, sen farklı niyetle askere gelmişsin' diyerek Erdoğan'a saldırır. Bir anda orada bulunan yaklaşık 15 kişi tekme, tokat ve kalaslarla ona saldırmaya başlar. Yapılan 'tezg�h'ın öldürme amaçlı olduğunu düşünen Erdoğan, kavga etmemekte ısrar etse de askerler inatla ona saldırırlar. Bu esnada Erdoğan ile aynı koğuşta bulunan ve çoğu Bölge illerinden gelen askerler olaya müdahale etmek için dışarı çıkmak isteseler de kapı onlara açılmaz. Fakat bir süreliğine de olsa saldırıların kesilmesine neden olur.
Koca alayda rütbeli asker yok!
Kapalı olan KTM Merkezi'nin kapısı açılır ve içeri giren Erdoğan, KTM sorumlusu ile konuşmak istediğini söyler nöbetçi askere. Asker rütbeli hiç kimsenin olmadığını söyler. Bunun üzerine Erdoğan, bir kağıt ve kalem istediğini ve durumu tutanak altına almak istediğini söyler. Fakat kendisine ne kağıt, ne de kalem verilir. Çünkü nöbetçi askerin deyimiyle askeriyede 'ne kağıt ve ne de kalem kalmamıştır.' Çaresiz bir halde yatağına dönen Erdoğan, bu sefer ikinci bir saldırıya uğrar. Aynı askerler koğuşa girer ve onu yatağından çekip yere düşürürler ve saldırmaya başlarlar. Koğuşta bulunan diğer askerlerin araya girmesi ile ortam sakinleşir. Ardından koğuşa giren çavuşlar, KTM sorumlusu Ufuk Astsubay'ın geldiğini ve olayla ilgili görüşmek üzere kendisini odaya çağırdığını söylerler. Koğuşta bulunan diğer askerler de kendisiyle birlikte gelmek istediğini söyleseler de çavuşlar buna izin vermez. Erdoğan, sonunda bir yetkili ile konuşacağı ve durumu anlatacağı için sevinse de Ufuk Astsubay'ın odasına giderken, kendisine saldıran askerlerin Ufuk Astsubay ile gülerek bir şeyler konuştuğunu görür. Bu tablo karşısında rahatsız olur. Erdoğan, odaya alınmaz ve kapıda bekletilir. Konuyla ilgili nöbetçi subay ile Alay Kararg�hı'na gitmesi söylenir. İki asker koluna girerek onu Alay Karargahı'na götürür.
İkinci kez linç girişimi
Erdoğan, kapıdan çıkıp Alay Karargahı'na doğru giderken aniden arkasından aynı askerler kendisine doğru küfrederek koşarlar. Bu esnada koluna giren iki asker de onu serbest bırakır. Bir an için etrafına bakan Erdoğan, her zaman nöbetçilerin durduğu kışlanın dağa bakan tarafında nöbetçilerin olmadığını görür. Adeta 'koşup kendini kurtar' der gibi durur askerler. Ama son anda çukurlarda askerlerin mevzilendiğini ve tetikte beklediğini fark eder. Niyetin 'kötü' olduğunu gören Erdoğan, kendisine doğru küfrederek koşan askerlerin üzerine doğru gider. Kavga başlar ve askerler Erdoğan'ın üzerine çullanır. Kavga esnasında bir anda sırtına inen tekmeyi yakalayan Erdoğan, dönüp kim olduğuna bakınca karşısında KTM sorumlusu Ufuk Astsubayı görür. 'Siz de bu işin içindesiniz, hakkınızda dava açacağım' diyen Erdoğan'a, tedirgin bir şekilde cevap veren Ufuk Astsubay, 'Ben onlardan değilim sadece ayırmaya çalışıyordum' der.
Bir an için üstlerinin kendilerini yalnız bıraktığını gören askerler duraksar. Araya Nöbetçi Subay Küçük Hasan'ın girmesi sonucu kavga sona erer. Ama saldırıda Erdoğan'ın elbiseleri parçalanmış, vücudunun birçok yerinde morluklar oluşmuştur. Böbreğindeki rahatsızlık nedeniyle birkaç gün sonra ameliyat olacak olan Erdoğan, saldırı nedeniyle rahatsızlanır. Vücudundaki morluklar ve parçalanmış elbiseleriyle Alay Komutanı Ali Özkara'nın karşısına çıkarılan Erdoğan, burada durumu anlatır. Alay Komutanı saldıran askerleri de çağırır ve Erdoğan ile yüzleştirir. Askerlerin hepsi ağız birliği etmişçesine 'Bayrağa ve askere küfretti' derler. Alay Komutanı olayla ilgili davacı olmamasını ister, hatta üstü kapalı 'beni de karşına alırsın' diyerek tehdit bile eder Erdoğan'ı. Durumun daha da ciddi boyutlara ulaşacağını hatta öldürülebileceğinden kaygılanan Erdoğan, kendisine saldıran askerlerin 'dolduruşa getirildiğini', bu nedenle askerler hakkında dava açmayacağını belirtir ve olayın üstü kapatılır.
Hakkında 301'den dava
Erdoğan, sabah erken saatlerinde Ağrı Doğubeyazıt Mekanize Tugay Komutanlığı'ndaki birliğine gönderilir. Erdoğan burada askerlik yaparken hakkında 'Türklüğü, Cumhuriyeti ve devletin kurum, organlarını alenen aşağılama' suçunu düzenleyen TCK'nin 301. maddesi gereğince dava açıldığını öğrenir. Askeri mahkemede başlayan dava, daha sonra Askeri mahkemenin 'görevsizlik' kararı vererek dosyayı sivil mahkemeye göndermesi nedeniyle Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlar. 301. maddede yapılan değişiklik nedeniyle yargılamanın yapılabilmesi için Adalet Bakanlığı'ndan izin istenir. İznin gelmesinin ardından Erdoğan'ın yargılanması da başlar.
Fakat Erdoğan iddianameyi gördüğünde ikinci bir şoka uğrar. Çünkü iddianamede Erdoğan'ın Tunceli KTM Merkezi'nde askerlere, '...Eylül 2006 yılında bizimkiler devletle anlaşma yaptı, eğer devlet istediklerimizi yerine getirmezse buralarda çok kan akacak, biz bu dağlarda TC ordusundan iki kelle aldık... TC ordusunu sinkaf edeyim' dediği iddia edilir.
15 aylık askerliğin ardından tekrar Dersim'e gelen Erdoğan, her şeye rağmen hayatına devam etmek ister. Siyasette de aktif olarak yer almaya başlayan Erdoğan, yeni kurulan Barış ve Demokrasi Partisi'nin il başkanlığına getirilir. Aynı zamanda ticarete de atılan Erdoğan, DTP İl Başkanı Murat Polat ile birlikte Dersim'in Ali Baba Mahallesi Dikilitaş mevkiinde tapulu arazide Alabalık Üretim Çiftliği kurmak ister. Bunun için bir proje hazırlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na sunar. Proje bakanlıkça kabul edilir. Tesis için yer ayarlanır ve gerekli tüm kurum ve kuruluşlara başvuru yapılır. Bütün kurumlar yer için olumlu cevap verirler. Yaklaşık 40 milyar para harcanır. Ruhsat için Dersim Belediyesi'ne ve Emniyet Müdürlüğü'ne de başvurulur. Bütün kurumlardan olumlu yanıt alan Erdoğan ve Polat, emniyetten olumsuz yanıt alır. Tunceli Emniyet Müdürlüğü, ruhsat için skandal ve yasalara göre de suç olan bir yanıt verir.
Emniyet: Ruhsat verilmez çünkü terörden kaydı var
Emniyet Müdürlüğü yolu olan ve aynı zamanda mahalle sınırları içerisinde olan tesis için kent merkezine 3 km uzakta olduğunu söyler. Oysaki sözkonusu işyeri çarşı merkezinde bulunan emniyete 3 km mesafede olsa da yanıbaşında evler bulunuyor. Emniyet etrafında ışıklandırmanın olan yerin etrafında aydınlatma tertibatının da olmadığını iddia etti. Emniyet uzaklıktan dolayı güvenliği sağlayamayacağını söylese de tesisin açılmasının üzerinden bir hafta geçmesine karşın tesise 6 kez baskın düzenledi. Emniyet Müdürlüğü verdiği yanıtta bütün bu iddialara ek olarak bir de Erdoğan'ın işyeri ortağı olan ve aynı zamanda DTP İl Başkanı olan Murat Polat'ın GBT sorgulamasına da yer verdi. Yazıda şu ifadelere yer veriliyor: 'GBT sorgulamasında Murat Polat isimli şahsın 'Terör amaçlı örgüte üye olmak' suçundan kaydının bulunduğu tespit edilmiştir. Bu bağlamda işyeri açma ve çalıştırma ruhsatlarına ilişkin yönetmelik hükümlerine aykırılık teşkil edeceği değerlendirilmektedir.' Rüştü Demirkaya

Almanlar : "Bu Türkler bizi kazıklıyor"

touristenabzocke_art_i turkler alman tursistlerini kazikladi Rizgarî Online/ Alman televizyon kanalı RTL'de pazartesi akşamı yayınlanan Ekstra Magazin (Extra-Das RTL-Magazin) adlı program, bir Türk ve bir Alman kadını Türkiye'ye tatile gönderdi ve yaşadıklarını başından sonuna gizli kameraya çekti. Hürriyet yazarı Cengiz Semercioğlu köşesinde bu olayı anlattı. "Beş ayrı yere gitti kadınlar ve bakın başlarından neler geçti... 1- Hamburgercide Herkesin görebildiği yerde asılı olan fiyatları Türk kadına lira, Alman kadına Euro olarak söylediler.

image Yani Türk kadın hamburgeri 6 liraya, Alman kadın 6 euroya aldı.

Üstelik çok ünlü bir fast food zinciriydi bunu yapan, markayı buzlayarak vermelerine rağmen ne olduğu anlaşılıyordu.

Kameralar geldiğinde bütün satış görevlileri bir yerlere kaçıştı, sonra bir görevli çıktı pişkince "Alman kadına sattığımız fiyatlar pahalı değil" dedi.

2- Takside

Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.
Türk kadın 20 euro ödedi, Alman kadın 30 euro...
Kameralar Alman'ı taşıyan taksiciyi bulup sordu.
"Anlaşamadık, çok dolaştık yol uzadı" falan dedi.
Sonradan anlaşıldı, gece tarifesi açmış.

3- Mağazada

Alman kadın bir mağazaya girip çanta satın aldı, 70 euro ödedi.

Bunların hepsi gizli kamerayla çekiliyor.

Bir süre sonra Türk kadın aynı mağazaya girip aynı çantayı aldı, 30 euroya...

Sonra kameralar geldi, neden böyle yaptığını sordular bizim uyanığa...

Neyse ki bu satıcı insaflı çıktı, özür dileyip 40 eurosunu iade etti Alman'ın.

4- Kuyumcuda

Alman kadın kuyumcuya girip 170 euroya bir kolye aldı.

Ardından dükkana giden Türk kadın aynı kolyeye 130 euroya ödedi.

Kameralar gelip "Bu fark turist olmasından mı kaynaklanıyor" diye sorunca dükkan sahibi sinirlendi.

Başladı bağırmaya; "Serbest piyasa bu, istediğimi istediğim fiyata satarım size ne oluyor, kimse karışamaz bana" diye...
Almanlar neye uğradıklarını şaşırıp çıktılar dükkandan.

5- Restoranda

Alman kadın bir restorana girip, mezeler, yemekler sipariş etti.

Ardından Türk kadın girdi, aynı yemekleri yiyip aynı şeyleri içti...
Sıkı durun!

İkisi de kuruşu kuruşuna aynı parayı ödedi.
Kameralar mikrofon uzatınca da restoran sahibi; "Bizim için din, dil, ırk fark etmez. Her müşterimiz önemlidir, her müşteriye aynı hizmeti aynı fiyata sunarız" dedi.
Derin bir ohh çektik, nihayet dürüst bir satıcı çıktı diye...

Bu anlattıklarım aynı sırayla salı akşamı RTL'de yayınlandı.

Her bölümün arasında da Türk bayrakları dalgalandı, sahillerden görüntüler yayınlandı.
Sonunda da toplu bir hesap çıkardılar.
"Bir Almanla bir Türk'ün Türkiye'de yaptıkları günlük harcamalar arasındaki fark 108-110 euro civarında" sonucuna vardılar...

Yani açıkça "Bu Türkler bizi kazıklıyor" dediler." (Zaman gazetesinden aktarma)

RO/Cemil Süphan

Şengal kurbanları için gece

Şengal Katliamının 1. yıl dömününde Almanya’nın Hannover kentinde 3 bin kişinin katılımıyla Şengal Kurbanlarını Anma adıyla bir gece düzenlendi.

 sengalanma39 shingal İlgili Başlıklar

» Şengal’in yaraları sarılıyor

» Şengal Katliamı bir başlangıçtı

» Türk Savaş Uçaklarının Kendekolê Katliamı

» Şengal katliamı unutulmuyor

» Kerkük üzerinden nüfuz savaşı

» Kerkük'ü bekleyen ciddi tehlike

» Kerkük'te İran, Türkiye, Suudia Arabistan'ın anti-Kürt ittifakı ve ITC parmağı

» 19 Ezidi kurumundan Almanya’ya çağrı

Almanya’nın Hannover kentinde Şengal Kurbanlarını Anma adıyla bir gece düzenlendi. Cumartesi günü düzenlenen gece Êzîdî Dernekleri Federasyonu (FKÊ) tarafından organîze edildi. Üç bin kişinin katıldığı gecede salonda yer kalmaması üzerine bazı katılımcılar dışarda kaldı. Aralarında DEP eski milletvekili Selim Sadak, Avrupa Parlamentosu üyesi Feleknas Uca, Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Başkanı Ali Yiğit ve Alman Sol Parti temsilcisinin de bulunduğu çok sayida siyasetçi katıldı. Şehitler için bir dakikalık saygı duruşundan sonra çocuk grubu sahnede yerini alarak Êzîdî Îlahîleri (Qewl) ve duaları okundu.
FKÊ Başkanı Süleyman Özmen Tertip Komitesi adına yaptığı konuşmada gecenin amacı ve yaşanan son gelişmelere ilişkin bilgiler verdi. Êzîdî Kürtlerin karşılaştıkları baskı ve katliamları hatırlatan Özmen, Êzîdîlere inanç ve kültürlerine sahip çıkma çağrısı yaptı. Özellikle gençlerin sorunlarına dikkat çeken Özmen, sorunların çözümü için gençlerin kendilerine başvurmasını ve ellerinden gelen her türlü yardımı yapacakları sözünü verdi. Özmen’in konuşmasından sonra Evin ve Zerdeşt, Xemdar ve Koma rizgar sahnede yerlerini alarak birer müzik dinletisi sundu.
DEP eski milletvekili Selim Sadak gecede yaptığı konuşmada Êzîdî tarihinin katliamlar ve bu katliamlara karşı direnişin tarihi olduğunu hatırlattı. Êzîdîlerin kürtler içinde en fazla kendi kültürlerine sahip çıkan kesim olduğunu hatırlatan Sadak, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi sayesinde günümüzde Êzîdîlerin birliğinden bahsildiğini söyledi. Konuşmasının sonunda Êzîdîlere daha fazla özgürlük mücadelesî etrafında kenetlenmesi çağrısında bulunan Sadak, Êzîdîlere aşiretçilik, kan davaları ve başlık parası gibi geri yönleri temamen terketmeleri çağrısında bulundu. Düzenlenen gecede tiyatrocu Amele ve Remo’nun sunduğu skeçler büyük ilgi gördü. Yine Şair Xebat Şakir ve Kawa Şêxê Şengal üzerine yazdıkları şiirleri okudu.
Gecenin programı sanatçı Canê, Cevat Merwanî, Leyla, Dezz Deniz, Koma Dasîn ve Alan’ın sahne almasıyla devam etti. Gecenin sonunda da Xelîl Xemgîn sahne aldı. Geceye katılan sanatçılar ve konuşmacılar, 15 Ağustos hamlesinin yıl dönümünü de kutladı.
HANNOVER YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Türk Ordusu Misket Bombaları ile Sivil Halka Zarar Veriyor

Türk ordusunun Güney Kürdistan’a yönelik gerçekleştirdiği hava saldırılarında kullandığı misket bombaları sivil halka zarar veriyor.

turk_misket_bombasiİlgili Başlıklar

» Misket bombasına yasak

» Misket bombalarını yasaklayın

» Misket bombaları yasaklansın

» Güney’e misket bombası

» Misket bombalarına yasak

Türk ordusunun Güney Kürdistan’a düzenlediği hava saldırılarında kullandığı misket bombaları tehlike saçıyor. Geçen yıldan başlayarak Kandil, Xakurke gibi bölgelere atılan misket bombaları bölge halkına zarar veriyor. Meyda Savunma Alanları’na atılan misket bombalarıyla bölgenin insansızlaştırılması amaçlanıyor. Türk devletinin Medya Savunma Alanları’nın Xakurke’nin Cennet Köyü civarına attığı misket bombaları yine sivil halkın canına ve malına zarar verdi. Üç gün önce Sideka’ya bağlı Kewlubas Köyü sakinlerinden 70 yaşındaki Şevket Haci Sedir bir misket bombasının patlaması sonucu yaşamını yitirirken, yakın bölgede birçok hayvan da telef oldu. Hayvanları misket bombaları ile telef olan Hamit Semet ve Emir Sadık, Türk devletinin hava saldırılarında hedef gözetmeden ve rastgele attığı misketleri Kürtlere karşı bir soykırım girişimi olarak değerlendirdi. Uluslarararası insan hakları kuruluşlarının sessizliklerini eleştiren köylüler, sözkonusu kurumları sorumlu davranmaya çağırdı.

‘Bize çok zarar veriyor’

 

 

Kürt halkının en insani taleplerinin bile şiddet ve baskı ile sindirilmeye çalışıldığını söyleyen Bradost mıntıkası yayla sakinlerinden Hamit Semet Xelil şunları söyledi: “Türk ve İran devletleri son iki üç yıldır ortak hareket ederek Kürt halkına karşı bir savaş başlattı. Bu iki ülkenin kendi sınırları içinde yaptıkları katliam ve şiddet yetmezmiş gibi, sürekli Güney Kürdistan’ı da havadan ve karadan bombalıyorlar. Bu bombalar sadece halka zarar veriyor. Bunun en açık örneği bu yıl yapılan hava ve kara saldırılarıdır. Artık tahammülümüz kalmadı. Saldırılara rağmen Federe Hükümeti gerekli duyarlılık ve tepkiyi gösteremiyor. PKK’yi bahane ederek tüm Kürtlere karşı bir savaş yürütülüyor. Bu iki ülkenin attığı savaş atıkları yüzünden gözümü kaybettim. Bu yıl da hayvanlarım araziye atılan misket bombalarının patlaması sonucu telef oldu.”
‘Katliam yapılmaya çalışılıyor’
Dağda yaşamanın dışında bir olanakları olmadığını belirten yayla sakinlerinden Emir Sadık ise, saldırıları insanlık dışı olarak niteledi ve ‘Hitler kafası’ ile yapıldığını belirtti. Sadık, “biz hayvancılıkla yaşamımızı sürdürüyoruz. Bunun dışında dağda ot, kızvan, revaz (ışkın) gibi toplayabileceğimiz kimi şeyleri satmak zorundayız. Ancak bu zorunluluğumuza rağmen bize dağlar kapatılmak isteniyor. Bahardan beri bu dağlardayız ve hiç de rahat değiliz. Bizim çocuklarımız kadın ve yaşlılarımız var. Ne zaman ve nasıl bir saldırı ile karşılaşacağımızı bilemiyoruz. PKK deniliyor. Bu bir yalan ve gerekçedir. PKK Türkiye’nin Karadeniz ve Akdeniz gibi iç bölgeleri dahil, İran’ında en ücra köşelerine kadar yayılmış durumda. Niye burada bizi bombalıyorlar ki, bunun bir tek izahı var. O da Kürt olduğumuz için ayrım yapmadan bize karşı bir katliam yapılmaya çalışılıyor. Koşullar ne olursa olsun biz kendi toprağımız olan dağlarımızı terk etmeyeceğiz. Çünkü başka gidecek bir yerimiz yok. Yaşadıklarımızı tüm dünya duymalı ve kendi insani sorumluluklarını yerine getirmelidir” diye konuştu.
‘Misket halka karşı kullanılıyor’
Türk devletinin Medya Savunma Alanları’na rastgele attığı misket ve savaş artıklarının kendilerinden çok halka zarar verdiğini söyleyen HPG komutanlarından Nasır Cihan, gerillanın gerekli bilince sahip olduğunu ve tedbiri aldığını ifade etti. Türk devletinin özel savaşı çok kirli bir şekilde yürüttüğünü belirten Cihan “Türk devleti hava saldırıları dahil, geçen yıl ve kış mevsiminden itibaren Medya Savunma Alanları’na attığı misket bombaları ile Kürt halkına karşı ayırım yapmadan saldırdığı bir kez daha ortaya çıktı. Gerilla bahane ediliyor. Atılan tüm bombalar sivillere ve uluslararası sözleşmelerde suç teşkil eden hedeflere saldırılar yapıldı. Ama sözkonusu Kürtler oldu mu tüm uluslararası yasa ve kanunlar bir kenara bırakılıyor. Biz bir gerilla hareketiyiz. Bizim kendimize göre hareket ve üslenme tarzımız var. Bu dağlarda bizim dışımızda Kürt halkı yaşıyor. Varlığı bu dağlarda olmaya bağlıdır. Ama Türk ve İran devletleri son iki yıldır tüm saldırılarını bu dağdaki ve civardaki sivil halka karşı yapıyor. Tüm uluslararası kuruluşları Türk ve İran devletlerinin Kürt halkına karşı giriştikleri vahşi terörizmi yerinde görmeye ve gerekli sorumluluğu üstlenmeye çağırıyoruz” dedi.
Uluslararası alanda yasak olan misket bombaları geçtiğimiz yılın Temmuz ayı ve bu yılın Şubat ayından itibaren Medya Savunma Alanları’nın özellikle sivil halkın yaşadığı bölgelere atıyor. Birçok sivil insanın ölmesine ve onlarca küçük baş hayvan telef olmasına sebep oan misket bombalarının kullanımına ilişkin henüz uluslarası kurum ve kuruluşlar bir tepki verilmiş değil.
MEHMET NURİ EKİNCİ/ ANF/XAKURKE YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Şengal Katliamı bir başlangıçtı

Kerkük üzerinden nüfuz savaşı

Şii Lider Sistani: “KERKÜK’ÜN GELECEĞİNİ KERKÜK HALKI BELİRLEYECEK”

Türkiye, Irak’ı siyasi krizin eşiğine getirdi

Dr.MAHMUT OSMAN: ‘’IRAK’TAN KERKÜK’E GÜÇ KAYDIRMAK ARAPLAŞTIRMA ANLAMI TAŞIYOR’’

Kandil’den Kerkük mesajı:Sömürgeciler Kürtleri denetim altında bulundurmak için Kerkük’ü enegelliyorlar”

Türkiye, Saddam Hüseyin rejimininden sonra Kürtlerin bütün kazanımlarını azaltmak için her yolu deniyor

Şengal Katliamı: 500 ölü, 400 yaralı

Berfin’i AKP'nin Diyarbakır Valiliği, Seçimden Sonra Yasakladı!

image AKP'nin iki yüzlülüğü belgelendi

Berfin ismini 22 Temmuz'dan önce onaylayan AKP'nin Diyarbakır Valiliği, seçimden sonra ise kabul etmedi
Uygulamalar, 22 Temmuz seçimleri öncesinde Kürtlere şirin gözüken AKP'nin, seçimlerden sonra asıl niyetini ortaya koyuyor. Mart 2008'de hazırladığı Eylem Planı'yla Kürt dilinde eğitime ve Kürt kültürünü yansıtan değerlere kesinlikle izin verilmeyeceğini Bölge'deki il valiliklerine bildiren AKP hükümetinin tutumu, Berfin isminin kullanılmasına da yansıdı.
Kayapınar Belediyesi tarafından bir parka verilmek istenen Berfin ismine yasak koyan Diyarbakır Valiliği'nin 2005 yılında Yenişehir Belediyesi tarafından bir parka verilen Berfin Bahçesi ismine izin verdiği ortaya çıktı. Kayapınar Belediyesi, Berfîn ismini onaylamayan Diyarbakır Valiliği'nin kararının iptali için Bölge İdare Mahkemesi'ne başvuracak.
Canları nasıl isterse...
Devletin Kürtçe politikasındaki tutarsızlık her gün yaşanan yeni örneklerle biraz daha gün yüzüne çıkıyor. TRT'de 'kendi Kürtçesini' serbest kılan AKP hükümetinin diğer uygulamaları da dönemine göre farklılık gösteriyor. Kayapınar Belediyesi tarafından bir parka verilmek istenen Berfin ismine yasak koyan Diyarbakır Valiliği'nin 2005 yılında Yenişehir Belediyesi tarafından bir parka verilen Berfin Bahçesi ismine ise izin verdiği ortaya çıktı. Valiliğin bu tavrı AKP hükümetinin Kürt sorununa bakışı ve politikasındaki tutarsızlığı olarak değerlendiriliyor.
Diyarbakır Kayapınar Belediyesi, 5 parka Gülistan (Gül Bahçesi), Nefel (Yonca), Daraşîn (Yeşil Ağaç), Berfîn (Kardelen) ve Beybûn (Papatya) isimlerini vermek istedi. Diyarbakır Valiliği'ne sunulan isimlerden sadece Gülistan'a izin çıktı. AKP'nin Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Gülistan dışındaki Berfin, Daraşin, Nefel ve Beybun isimlerini ise izin vermedi. Ancak Vali Hüseyin Avni Mutlu'nun parka verilmesinde sakınca gördüğü Berfin isminin 2005 yılında Yenişehir Belediyesi tarafından bir parka verildiği ve dönemin valisi tarafından da onaylandığı ortaya çıktı.
2005 yılında Yenişehir Belediyesi Ekinciler Caddesi ve Kurt İsmail Paşa 2. Sokak arasında bulunan bina aralarında bir park yaptırdı. Yenişehir Belediyesi yapılan parklara verilen isimler arasında bulunan Berfin Parkı için alınan meclis kararını 24 Ekim 2005 tarihinde valiliğe gönderdi. 27 Kasım 2005 tarihinde İl Valisi Efkan Ala imzasıyla Yenişehir Belediyesi'ne gönderilen onay yazısında, parklara verilen isimlerin 5393 Sayılı Yasa'nın 81. maddesi uyarınca onaylandığı ifade edildi. 2005 yılında valiliğin izin verdiği Berfin isminin bu gün ise yasaklanması tartışmalara neden olurken, Kayapınar Belediyesi de, Nefel, Daraşîn, Berfîn ve Beybûn isimlerini onaylamayan Diyarbakır Valiliği'nin bu kararının iptali için Bölge İdare Mahkemesi'ne başvuracak.
'AKP'nin Kürt sorununa bakışı değişti' Berfin ismine yönelik 3 yıl içinde birbirine zıt iki kararın çıkması, AKP hükümetinin Kürt sorununa bakışının bu süre içinde ne kadar değiştiğinin ölçüsü olarak değerlendiriliyor. Valiliğin zıt kararları, iktidara gelmeden önce Kürt sorununun çözümünde bahseden AKP'nin iktidarı ele aldıktan sonra devletin Kürtlere karşı inkara dayalı devlet politikasını benimsediği ve başat uygulayıcısı olduğu yorumlarına neden oluyor. DİYARBAKIR / DİHA


Bu da sanatsal şovenizm

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Resim İş Bölümü'nde yüksek lisans yapan Rêdî Sadi Toprak, Evin Sanat Galerisi'nin bu yıl ikincisini düzenlediği Nuri İyem Resim Yarışması'nda yaptığı resme kullandığı Kürtçe isim silindi. İsmin silinmesine tepki gösteren Toprak, Kürtçe'ye yönelik şovenizmin sanat alanında da hakim olduğunu söyledi.image
Kürtçe'ye yönelik tahammülsüzlük sadece siyasi alanlarda değil, aynı zamanda sanatsal alanlarda da kendisini gösteriyor. Adana'da Evin Sanat Galerisi'nin ikincisi düzenlediği Nuri İyem Resim Ödülü Yarışması da Kürtçe'ye yönelik tahammülsüzlüğü bir kez daha gözler önüne serdi. ÇÜ Resim İş Bölümü'nde yüksek lisans eğitimi gören Urfa Bozovalı (Hawaq) Rêdî Sadi Toprak, katıldığı yarışmada yaptığı resme Kürtçe isim verdi. Toprak, yazdığı ismin Türkçe anlamını da yazmasına rağmen galerinin, Nuri İyem Resim Yarışması Düzenleme Kurulu üyeleri tarafından resimdeki Kürtçe isimlerin silinerek yerine sadece Türkçe isim verilmesine tepki gösterdi. Daha önce de bu tür yarışmalara girdiğini ve ilk defa böyle bir uygulamayla karşı karşıya kaldığını belirten Toprak, 'Yaptığımız resimler Türkiye sanat ve edebiyatına büyük bir katkı sunmaktadır. Daha öncede girdiğim birçok yarışmada birincilik ödülü kazanarak sanata katkı sağlama yönünde birçok çabam oldu. Yaptığım resimleri Türkçenin yanında İngilizce anlamını da yazıyorduk. Birçok yabancı dilde anlamını da yazıyorduk. Fakat burada ilk defa Kürtçe bir isim yazmamıza tahammülsüzlük gösterildi' diye konuştu. Toprak, şunları söyledi: 'Şimdiye kadar Türkiye'de şovenizmin hakim olmadığı tek alan plastik sanatlar alanıydı. Ama maalesef bu yıl Evin Sanat Galerisi'nin ikincisini düzenlediği Nuri İyem Resim Yarışması'nda şovenizmin bu alanı da artık hakimiyeti altına aldığını gördük. Belki kurul bu uygulamasıyla Kürtlere yönelik asimilasyon politikasından sonuç alabileceğini sanıyor olabilir, fakat bu tür baskılar Kürt diline yönelik aşkı daha da artıracaktır. Benim tek isteğim bu konuda Kürt diline yönelik geliştirilmek istenen asimilasyona karşı toplumun duyarlı davranması ve her zaman kendi dilini geliştirmeye çabalamasıdır. Aynı zamanda sorumlu kişilerinde bir araya gelerek bu uygulamalara karşı güçlü bir ses ortaya çıkarması gerekiyor.' ADANA – DİHA MURAT KOLCA

Vali Yardımcısı haddini aştı: Bitlisliler hırsızdır

Akp’nin Atadığı Vali Yardımcısı : “Bitlis halkının yüzde 80’i hırsızdır, bu insanlara güvenmiyorum”

Valinin dikkatine: Emrah kör oluyor

Diyarbakır Valisi mi AKP ‘lilerle cemaatlerin Valisi mi?

DİYARBAKIR’da 28 bin çalışan var, 312 bin kişi iş arıyor, Gıda yardımı için 207.249 kişi valiliğe başvuruyor.

Hakkâri Valiliği,Diyanet ve Gülen Cemaati Şemdinli’ye El Attı

AKP’nin katilleri ödüllendirildi

AKP hükümeti hesap vermeli

Edip Akbayram: ‘AKP konserine çıkmam’

AKP'nin ekonomik paketinden Dersim'e 1400 silah düştü

Economist: AKP Kürtleri kazanmak için İslamı kullanıyor

Erdogan, Asker, Medya ve Yargı, DTP'yi Hedefe Koydu

DTP:AKP Kürtleri yoksullaştırarak satın almaya çalışıyor!

İnsaf! Ömür 10 yaşındaydı

Panzerle öldürmeyi unutturmak istiyorlar

Kürt işçilerin Ordu ve Trabzon’a girişi yasaklandı!

Polisler: Her polis için 10 Kürdü öldüreceğiz

Takdir sizin

Parklara Kürtçe çiçek isimlerinin verilmesi bile yasaklandı

'O kişi kan akıtıyor'

AKP 'devlet partisi' yolunda

Ergenekon’a AKP’ye ve darbe’ye hayır!

Emine Ayna: Gözaltıların zamanlaması dikkat çekici

AKP Demokrasiye Gitmek İçin Bir İmkân Değildir (Ropörtaj)

'Devletin Kürdü' zengin olunca

zeydanlilar_dugun_devlet_kurdu1 Bölge'de halk yiyecek ekmeği bile zor bulurken, AKP'nin vekilleri Zeydanlılar trilyonluk düğün yapabiliyor. 10 bin korucusu bulunan Zeydanlıların parası devletten geliyor

 
Rant sisteminin besledikleri
Pinyanişi Aşireti lideri Zeydan'ın oğlu ve AKP Milletvekili Rüstem Zaydan'ın kardeşi Zayyat Zeydan ile aynı aşiretten Veysel Abbasigil'in kızı Meryem Abbasigil'in düğünü, AKP eski Milletvekili Mustafa Zeydan'ın evinde yapıldı. Düğünde geline 18 kilo altın, damada ise 320 bin YTL para takıldı. Sırtlarını devlete dayayan Zeydanlıların 10 bin korucusu bulunuyor.
Sırtlarını devlete dayamışlar
Yıllardır koruculuğun getirdiği zırhı uyuşturucu, mal ve akaryakıt kaçakçılığında kullanan Zeydanlıların düğünü, devlete dayalı rantı bir kez daha gözler önüne serdi. Öcalan, 2006'da benzer bir düğün yapan Zeydanlar için 'İnkara dayanan sisteme sırtlarını dayamış durumdalar. Halkın yiyecek ekmeği yokken gelinlerine yüz kilo altın takıyorlar' demişti.
Savaş rantı ile yediler, içtiler, eğlendiler
zeydanlilar_dugun_devlet_kurdu2 Nüfusunun yüzde 70'i açlık sınırında yaşayan, sık sık çöplükte ekmek toplayan çocuk görüntüleri ile Türkiye gündemine gelen Hakkari'de, 3 gün 3 gece süren düğün konuşuluyor. Yıllardır 10 bin aşiret üyesiyle koruculuk yapan, koruculuğun getirdiği zırhı uyuşturucu, mal ve akaryakıt kaçakçılığında kullanan Zeydan aşiretinin düzenlediği düğün tepkilere neden oldu. Halk Zeydanlar'ı 'Savaş rantından beslendiler. Tok ne anlar yoksulun halinden' diyerek eleştirirken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 2006 yılında yine benzer şatafatlı düğün yapan Zeydanları 'İnkara dayanan sisteme sırtlarını dayamış durumdalar. Halkın yiyecek ekmeği yokken gelinlerine yüz kilo altın takıyorlar' diyerek yerden yere vurmuştu.
Pinyanişi Aşireti lideri Zeydan'ın oğlu, AKP Milletvekili Rüstem Zaydan'ın kardeşi Zayyat Zeydan ile aynı aşiretten Veysel Abbasigil'in kızı Meryem Abbasigil'in düğünü AKP eski Milletvekili Mustafa Zeydan'ın Esentepe Mahallesi'ndeki evinin bahçesinde cuma günü akşam başladı. Düğünün üçüncü ve son gününe AKP Hakkari Milletvekili Abdulmuttalip Özbek, Van, Hakkari, Şırnak Bitlis, Ankara ve İstanbul'daki aşiret mensuplarından yaklaşık 15 bin kişi katıldı. Düğüne katılan davetliler takı takmak için uzun kuyruk oluşturdu. Davetliler, 20 yaşındaki gelin Meryem Abbasigil'e 18 kilo altın, 21 yaşındaki damat Zayyat Zeydan'a ise 320 bin YTL taktı. Ancak gelin Meryem'in taşımakta zorlandığı takılar düğün sahipleri tarafından alınarak çantalara konuldu. Düğün yemeği olarak kavurma, pilav ve salata ikram edildi, Yemek için 30 büyük, 70 küçükbaş hayvan kesilirken, 20 bin şişe su, 15 bin ekmek, 1 ton salatalık, 1 ton domates, 500 kilo biber, 1 ton prinç, 1 ton yoğut kullanıldı. Düğün yemeği 10 aşçı tarafından hazırlandı. Düğüne katılan davetliler, kol kola girerek canlı müzik eşliğinde doyasıya halay çekti. Eski AKP Milletvekili Mustafa Zeydan, oğulları AKP Milletvekili Rüstem Zeydan, damat Zayyat ve gelini Meryem ile hatıra fotoğraf çektirip, halaya katıldı. Milletvekili Zeydan, sanatçı Aydın Aydın'a eşlik ederek Kürtçe türküler söyledi. 3 gün, 3 gece süren dilllere destan düğün, gelin ve damadın evlerine uğurlanması ile son buldu.


Öcalan: Zeydanlar savaştan besleniyor

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 29 Eylül 2006 tarihinde Zeydan Aşireti'nin o tarihte gerçekleştirdiği düğünü eleştirmiş, şu eleştirilerde bulunmuştu: 'Savaştan beslenenler var. İçlerinde korucu ailelerinin de bulunduğu yüze yakın Kürt ailesi var. Bunlar inkara dayanan sisteme sırtlarını dayamış durumdalar. Özellikle korucu ailelerinin bu savaştan rant elde ettikleri açıktır. Halkın yiyecek ekmeği yokken işte Zeydan'ın beş gelinine yüz kiloya yakın altın takıyorlar. Bu rantın kesilmesini istemeyebilirler.'
HAKKARİ

İran’da Kadınlar Ölümüne Hak Savunuyorlar

iran_ronak_kadin_haklari İran rejimi, kadın hakları savunucularına dönük kirli politikalarını tırmandırarak sürdürüyor. Tutuklanan kadınlara idam cezası da verilen İran'da kadın hakları mücadelesi, 'kelle koltukta' çalışmayı göze almayı gerektiriyor. Son tutuklamaları korsanca gerçekleştiren İran'dan gelen kayıp haberi, İran'ın kadın ve insan hakları çalışması yürütenler için yaşamsal tehlike olmakta ısrar ettiğini gösteriyor.
Perşembe gününden bu yana kayıp olan Kürt kadın hakları savucusu Sirwe Muhammedi'nin daha önce İran güçleri tarafından Mahabad'da tehdit edildiği bildiriliyor. Bir süre önce tutuklanan Ronak Safazade, Zeyneb Bayezidi ve Hana Abdi'nin kötü koşullar altında tutulduğu kaydedilirken, Hebibulla Letifi idam edilmeyi bekliyor.
Tehdit edilmişti
Alınan bilgilere göre Sirwe Muhammedi olarak bilinen insan hakları savunucusu Xefur Muhammedi, 14 Ağustos Perşembe günü saat 06.10'da Mahabad'daki evinden çıktıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Ailesinin İranlı kurumlar nezdinde yaptığı girişimlerden sonuç çıkmadı. İtlaat Muhammedi'nin yanlarında olmadığını öne sürdü. Ancak bundan beş ay önce Sirwe Muhammedi dükkanlarına gelen iki güvenlik elemanı tarafından tehdit edilmişti.
Muhammedi'nin babası da baskılardan dolayı 6 ay önce İsviçre'ye sığınmıştı.
İdam cezası alıyorlar  
İran'da kadın hakları savunucularına yönelik son zamanlarda baskılar üst boyutlara çıktı. Bu baskılar Af Örgütü'nün de raporlarına yansıdı ve AB tarafından kınandı. İnsan hakları savunucuları, tutuklu olan Zeyneb Bayezidi ve Hana Abdi'ye idam cezası verilmesinden endişe diyor. Onlarla birlikte gözaltına alınan ve ağır işkencelere maruz kalan 26 yaşındaki Hebibulla Letifi'ye 12 Ağustos Salı günü Sine Devrim Mahkemesi tarafından idam cezası verilmesi bu endişeyi arttırıyor. PJAK'a yardım ettiği gerekçesiyle mahkum olan Letifi İlam, Üniversitesi'nde öğrenciydi. İran'da idam cezasına çarptırılan Kürtlerin sayısı 8'e yükseldi.
Koşulları protesto ediyorlar
Kötü koşullar altında tutulan kadın hakları savunucuları bir süreden beridir açlık grevi yürütüyor. Letifi'ye yapılan işkenceleri ve idam mahkumiyetini protesto etmek amacıyla kadın hakları savunucusu Ronak Safazade'nin başlattığı açlık grevini sürdürdüğü belirtiliyor. Safazade, yerel kadın derneği, olan Azarmehr Kürt Kadınları Derneği üyesiydi.


Diğer kadın hakları savunucusu Zeyneb Bayezidi de telefon ve aile görüşmelerinin engellenmesini protesto etmek amacıyla 13 Ağustos Çarşamba gününden beri açlık grevi yürütüyor. Doğu Kürdistan'ın Sine kentinde yaşayan kadın hakları savunucusu 21 yaşındaki Hana Abdi, 4 Kasım 2007'de istihbarat güçleri tarafından büyükannesinin evine yapılan baskında tutuklanarak, istihbarat merkezine götürüldü. PJAK'a yardım ettiği iddiasıyla cezaevine konulan Hana Abdi hakkında Sine mahkemesi beş yıl hapis cezası verdi. 1 Milyon İmza Kampanyası ve Kürdistan Azermerh Kadın Topluluğu'nun aktif üyesi 26 yaşındaki Zeyneb Bayezidi, Mahabad kentinde İran güçleri tarafından 9 Temmuz günü tutuklandı. Bayezidi'nin de kadın faaliyetleri ve bir PJAK gerillasının taziyesine katıldığı gerekçesiyle tutuklandığı öğrenildi.
İran'daki kadın ve insan hakları savunucuları sahiplenilmeyi beklerken, 6 Ağustos tarihin'de Avrupa Birliği (AB) İran'da Kürtlere karşı yapılan insan hakları ihlallerini kınayarak, İran rejimini idam cezalarına son vermeye çağırdı. AB, kadın hakları savunucusu 3 Kürt kadının tutuklanmasını da kınayarak derhal serbest bırakılmasını istedi. Şerko Cihani ANF/MAHABAD

Ahmedinejad Gül görüştü : Kürtler tamam, doğalgaz zor!

'ABD'nin PKK desteği, İran’la ilişkilere bağlı'

Türkiye-İran arasında ittifak var...

Eşzamanlı saldırılar arttı

İran'da 2 Kürt öğretmene daha idam cezası verildi

MİT'in Dolar maaşlı infaz timi

mit_ergenekon_susurluk_jitem

Taraf-Ergenekon iddianamesi eklerinde yer alan belgerlere göre MİT, adı Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Apdi İpekçi’nin öldürülmesi olayı başta olmak üzere, 1978 yılında yedi TİP’li öğrencinin katledilmesi ile pek çok siyasi cinayet ve toplu katliam olaylarına karışan yurt dışındaki kaçak ülkücülerle anlaşma yaptı.
Aralarında Abdullah Çatlı, Oral Çelik, Mehmet Şener’in de olduğu bu eski ülkücülere örtülü ödenekten maaş bağlayan ve operasyonlarda kullanmak üzere Özel Harp Dairesi’nden silah sağlayan MİT, yıllar sonra bu kişileri PKK’ya karşı kullanmak için Türkiye’ye getirtmiş. Önce Asala, sonra PKK’ya karşı yasadışı operasyonlarda kullanılan bu kişilerin adları kamuoyu Güneydoğulu iş adamlarının kaçırılıp öldürülmesi, uyuşturucu kaçakçılığı ve haraç toplama gibi pek çok olayda duyulacaktır.
OPERASYONU MİT YÜRÜTTÜ • Ergenekon iddianamesinin eklerinde yer alan “Susurluk Raporu”nun açıklanmayan 12 sayfası içinde Asala’ya karşı yürütülen operasyonlara yer verilmişti. Bu operasyonlarda kullanılan ekipten yalnızca Abdullah Çatlı ile Haluk Kırcı’nın adı rapora geçmişti. İşçi Partisi’nde ele geçirilen Ergenekon belgelerinde ise Çatlı’nın “reisliği”ni yaptığı ekiptekilerin tek tek adları yer alıyor. İşçi Partisi’nde ele geçirilen “Ermeni Sorunu” başlıklı Ergenekon belgesi, 2000-2002 tarihini taşıyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan soruşturma evraklarının 190. klasöründe yer alan belgeye göre 12 Eylül Darbesi’ni gerçekleştiren yöneticiler, 1982’de Asala’ya karşı misilleme kararı aldı. Operasyon için MİT Bölge Başkanı Nuri Gündeş’in yardımcısı “Mete Bey” kod adıyla anılan, MİT içinde ise “Mete Aktaral” olarak bilinen Metin Günyol görevlendirildi. Günyol, deşifre olmamak için MİT’ten istifa ederek “Veli Özpınar” adına düzenlenmiş pasaportla Avrupa’ya gitti.
EKİBİN ‘REİSİ’ ÇATLI • Günyol’un burada ilişki kurduğu ilk kişi eski ülkücü Cengiz Cömert oldu. Cömert’in adı Susurluk Raporu’nda özel harekatçı İbrahim Şahin ile birlikte Antepli Mehmet Ali Yaprak isimli iş adamının kaçırılıp haraç alınması olayında geçti. Günyol Cömert ile görüştükten sonra 12 kişilik bir ekip oluşturdu. Ekipte, Abdullah Çatlı (Mehmet Sarol kimlikli), Oral Çelik (Atilla Çelik), Mehmet Şener (Durmuş Unutmaz), eski ülkü ocakları başkanlarından Ramiz Ongun, Enver Tortaş, Tevfik Esensoy, Bedri Ateş (Uğur Özgöbek) Rıfat Yıldırım, Türkmen Onur ve Üzeyir Bayraklı yer alıyordu. Grubun “reisi” Çatlı’ydı.
image PARA ‘ÖRTÜLÜ ÖDENEK’TEN • MİT, bu gruba örtülü ödenekten 320 ABD doları maaş bağladı. Daha sonra bu maaş, 4700 dolara çıkarıldı. Grubun silahı ise Özel Harp Dairesi Başkanı Aydın İlter’den istendi. Beş adet 7.65 Belçika Browning, beş adet 7.65 Baretta, beş adet 9 mm Brollwnin tabanca, iki adet Kalaşnikof, üç adet akrep, dokuz TNT kalıbı, beş adet plastik kalıp, dört adet boğmaca kıskacı, beş adet savunma bombası ve 10 yangın bombası ile 15 dinamit lokumu diplomatik kuryeler aracılığı ile Avrupa’ya gönderilerek Çatlı’ya teslim edildi.
DEŞİFRE OLDULAR • Grup, Günyol’dan aldıkları talimatlar ve emirler doğrultusunda harekete geçti. 3 mayıs 1984 günü Paris’in Alfortville mahallesindeki “Ermeni Soykırımı Anıtı”nın kaidesine bomba yerleştirilerek patlatıldı. Fransız polisi, diplomatik pasaport taşımasına karşın 11 temmuz 1984’te Metin Günyol’u Paris Havaalanı’nda durdurup çantasını aradı ve operasyonların MİT kaynaklı olduğunu deşifre etti. MİT, Asala’ya karşı oluşturduğu “Operasyon ekibi”ndeki isimleri daha sonra PKK’ya karşı kullanmak için Türkiye’ye getirtmiş ve önlerine yeni hedefler koymuş.
CEMERSEVER ERGENEKON’UN PLANI • İP’te ele geçen belgelere göre Ergenekon örgütü, Ermenistan’a karşı geçmişteki örtülü operasyonlardan “Ders çıkararak”, “Narko-terör” planı geliştirdi. Ermenistan’ın uluslararası lobilerden aldığı desteği kesmek amacı güdülen plan şöyle: “Ermenistan girişimcileri uyuşturucu ticaretinde kullanılmalı ve bu yolla ülke ekonomisi ‘narko/ekonomi’ye bağımlı hale dönüştürülmelidir. Bu yolla dünya kamuoyu Ermenistan’ı bir uyuşturucu ülkesi olararak görecek ve özellikle ABD’de lehinde oluşturulmuş bulunan kamuoyu-nun desteğini, tümüyle ve bir anda yitirecektir. Ayrıca, ‘narko /ekonomi’ye dayalı bir ülke haline gelen Ermenistan’da iç huzur ve istikrar tümden ve sonsuza değin kaybolacaktır.”
KAMUOYU ONLARI İYİ TANIYOR • Ergenekon iddianamesiyle yeniden gündeme gelen Susurluk’un ‘ünlü’ isimleri, aslında bir kuşağın oldukça yakından tanıdığı isimler. ‘Kadrolu tetikçiler’ olarak önce 70’li yıllarda sayısız insanın katledilmesinde rol oynamış, 1980 darbesi için koşulları olgunlaştırma görevi almışlardı. Ancak neredeyse hiçbiri ceza almamış, ya ‘örtülü tahliye’lerle cezaevinden kaçırılmış ya ‘yanlışlıkla’ serbest kalmış ya da delil yetersizliğinden beraat etmişlerdi.      
Yıllar sonra kimini milletvekili, kimini işadamı kimliği ile karşımıza çıkartan ‘tesadüfler’in bu kez daha ‘çıplak’ ortaya koyduğu isimler, kariyerlerini ise çeşitli suikast ve katliama adlarının karışmasına borçluydu. İşte o isimler:
image MEHMET ŞENER • İpekçi suikastında Mehmet Ali Ağca’yı yönlendirdiği ileri sürüldü, adı Papa suikastına da karıştı. Çatlı ile birlikte 22 Şubat 1982’de İsviçre’de, Nevşehir Emniyet Müdürlüğü’nden Durmuş Utanmaz adına düzenlenmiş sahte pasaportla gözaltına alındı. Tutuklanan Şener, Kürt olduğunu ileri sürerek iade edilmemesini istedi, iade edilmedi. İpekçi cinayetinde azmettirici olarak 20 yıl aranan Şener’in gıyabi tutukluluğu, Ağustos 1999’da zamanaşımı nedeniyle kaldırıldı.
ÜZEYİR BAYRAKLI VE RİFAT YILDIRIM • Ağca ile birlikte Dr. Bedrettin Cömert’in öldürülmesinde isimleri geçti. Papa suikastında Bayraklı’nın Ağca’ya silah sağladığı iddia edildi. Bayraklı ve Yıldırım 1984’te uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla Almanya’da yakalandı. Uyuşturucu işinde Çatlı ve Ağca’nın suç ortağı Oral Çelik de vardı. Ancak Türkiye’de idam cezası olduğu için iade edilmediler. Bayraklı, 1992’de Almanya’daki sağ gruplar arasındaki uyuşturucu kavgasında öldürüldü. Yıldırım 2002’de Türkiye’ye iade edildi ve değişen infaz yasaları nedeniyle beraat etti.
image ORAL ÇELİK • Adı 1978 ve 1979 yıllarında Malatya’daki cinayet ve bombalama olaylarıyla anıldı. İpekçi suikastının yönlendiricisi ve Papa suikastının kilit ismi olduğu iddia edildi. 1985’te İsviçre’de Çatlı ve Mehmet Şener’le yakalandı.
14 Kasım 1986’da Fransa’da uyuşturucu suçundan üzerinde Bedri Ateş sahte kimliğiyle yakalandı. Gerçek kimliği ortaya çıkınca İtalya’ya iade edilen Çelik, yargılandığı davadan beraat edince 1996’da Türkiye’ye iade edildi. Hakkındaki davalardan bir kısmı zamanaşımından düştü, bir davasında da dosyanın tamamen yok edildiği ortaya çıktı. Bir ara Malatyaspor’a başkanlık yapan Çelik, şimdi işadamı.
image ABDULLAH ÇATLI • Ankara Bahçelievler’de yedi TİP’linin öldürüldüğü katliamın planlayıcısı olduğu gerekçesiyle 1982’de
gıyabi tutuklama kararı çıkarılan Çatlı, birkaç kez gözaltına alınmasına karşın her defasında kurtuldu. Ağca’nın kaçırılmasını planlayan, Papa suikastına adı karışan Çatlı, sadece Fransa ve İsviçre’de uyuşturucu, sahte pasaport suçlarından tutuklu kaldı. 1990’da İsviçre’de tutuklu bulunduğu Bostadel Cezaevi’nden firar etti. Türkiye’ye sahte pasaportla giren ve serbestçe dolaşan Çatlı, Susurluk’ta 3 Kasım 1996’da öldüğünde polis şefi Hüseyin Kocadağ ve DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak’la birlikteydi. Çatlı’nın üzerinden dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın imzasının bulunduğu silah taşıma belgesi ve yeşil pasaport çıktı.
ALİ UZUNIRMAK DİSK • Genel Başkanı Kemal Türkler’in katil zanlısı olarak yakalandı ve uyuşturucu suçundan Almanya’da hapis yattı. Yıllar sonra 21. dönem MHP Aydın Milletvekili olarak Meclis’e girdi.maras katliami

Şİİ İTTİLAF LİSTESİ: “KERKÜK’E ASKERİ GÜCÜN KAYDIRILMASI BÜYÜK BİR YANLIŞLIK”

peshmarga 700.491

18-Aug-08 [10:37]PNA-Şii İttilaf Listesi’nden Irak Parlamentosuna üye olan Taha El Sadi, Irak’ın güney ve orta kesiminden Kerkük’e askeri gücün kaydırılmasının büyük bir yanlışlık olduğunu söyledi.

Taha El Sadi, yaptığı açıklamada, “Güney ve orta kesimden Kerkük’e askeri gücün kaydırılması büyük bir yanlışlıktır” dedi.

Bir süre önce Kürdistan İttifak Listesi’nin Irak parlamentosunu terk etmesine rağmen onaylanan ve Kerkük’ün 4 ayrı seçim bölgesine ayrılmasına yönelik olan 24.maddeye değinen El Sadi, “Bu madde (24.) güney ve orta kesimden Kerkük’e askeri gücün kaydırılması ve Peşmergenin yerini almasını talep ediyor. Bu büyük bir yanlışlık” dedi.

24.maddeyle Kürt liderliğine bir mesaj verilmek istendiğini kaydeden El Sadi, söz konusu maddenin Kerkük ile ilgili her anlaşmanın önünde engel oluşturduğunu söyleyerek maddenin kaldırılmasını istedi.

perlamaan08180009 Kürtler Diyala'dan çekilmeyi kabul etti

 
Kürt yöneticiler, Irak hükümetinin talebi üzerine Diyala'dan birliklerini çekmeyi kabul ettiler. Kürt hükümetinde peşmerge işlerinden sorumlu bakan Cafer Mustafa, Irak hükümetinin kararı üzerine 10 gün içinde Diyala'daki Kara Tepe'den peşmerge güçlerinin çekileceğini söyledi. Mustafa açıklamasında, 'Bölge Başkan Yardımcısı Kosret Resul ve KDP sekreteri Fadil Mirani öncülüğünde Kürt otonom bölgesi yöneticilerinden oluşan bir heyet Perşembe günü Irak Başbakanı Nuri el Maliki ile görüştü' dedi. Bu görüşmede iki tarafın Kara Tepe'deki peşmergelerin geri çekilmesi konusunda anlaşmaya vardığını belirten Mustafa, bir peşmerge tugayının 'terörist gruplara' karşı mücadele ve güvenliği sağlamak için Irak ile koalisyon güçlerinin talebi üzerine bir yıldan fazladır bu bölgede olduğunu söyledi. Diyala'nın kuzeyinde bulunan Kara Tepe, Saadiye ve Celewla'da 2 yıldan beridir 4 bin kişilik bir peşmerge tugayı bulunuyordu. Süleymaniye ile sınır olan bu bölgelerde çoğunlukta Şii Kürtler yaşıyor. Federal Kürdistan Bölgesi bu bölgelerin Kürtlere ait olduğu ve Kürdistan'a bağlanmasını istiyor. ABD'nin destek sunduğu yaklaşık 40 bin Irak gücü 29 Temmuz günü bölgede geniş bir operasyon başlattı. El Kaide bu operasyonlara gerekçe olarak gösterildi. Ancak Kürtler buna inanmıyor. Peşmerge sözcüsü General Cabar Yaver de, 'Burada barışı sağlamak için kanımızı verdik' tepkisinde bulunmuştu. Bu arada Federal Irak Meclisi'ndeki Kürt parlamentler Dr. Mahmut Osman, Kürdistan İttifak Listesinin ülkedeki yerel seçim yasasına ilişkin şu an arayışlar içinde olduğunu belirterek, parlamentodaki gruplarla sürmekte olan ittifaklarını gözden geçireceğini söyledi. Mahmut Osman 'Kürdistan İttifak Listesinin boykutuna rağmen meclisten geçen yerel seçimler yasa tasarısının ardından meclisteki farklı gruplarla arayışlar içindeyiz'' dedi.. SÜLEYMANİYE / ANF

1x1 BAŞBAKAN BARZANİ, FEYLİ KÜRTLERİN MAL VE MÜLKLERİNİN İADE EDİLMESİNDE ACELE EDİLMELİ

OSMAN: KÜRDİSTAN İTTİFAK LİSTESİ ,DİĞER LİSTELERLE İTTİFAKINI GÖZDEN GEÇİRECEK’’

Şengal katliamı unutulmuyor

    PEŞMERGE GÜCÜ KOPARILMIŞ BÖLGELERİN SINIRLARINDAN ÇEKİLMİYOR
          İNGİLTERE’NİN HEWLER BAŞKONSOLUSU BRUS: “140. MADDEYİ DESTEKLİYORUZ’’
          Kerkük ve Bush'un beklentisi
          Kerkük üzerinden nüfuz savaşı
          Şii Lider Sistani: “KERKÜK’ÜN GELECEĞİNİ KERKÜK HALKI BELİRLEYECEK”
          Türkiye, Irak’ı siyasi krizin eşiğine getirdi
          Dr.MAHMUT OSMAN: ‘’IRAK’TAN KERKÜK’E GÜÇ KAYDIRMAK ARAPLAŞTIRMA ANLAMI TAŞIYOR’’
          Kandil’den Kerkük mesajı:Sömürgeciler Kürtleri denetim altında bulundurmak için Kerkük’ü enegelliyorlar”
          Türkiye, Saddam Hüseyin rejimininden sonra Kürtlerin bütün kazanımlarını azaltmak için her yolu deniyor
        Erdoğan, Irak'ta verdiği mesajlarla Kürt sorununda çözüm istemediğini yineledi. Şengal Katliamı: 500 ölü, 400 yaralı