AKP hükümeti hesap vermeli

huseyin_tureli_vali_muammer_guler İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi ve Emniyeti, 'kesin tespitler ve güçlü delillerle olay aydınlatılmıştır' diyor. Ancak 'kesin delillerle' olayın üstünün örtüldüğü kanıtlandı. Kamuoyu, hükümetin hesap vermesini bekliyor
İstanbul Güngören'de 17 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan saldırıyla ilgili İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi ve Emniyeti'nin 'Olay aydınlatılmıştır' açıklamalarının gerçeği yansıtmadığı açığa çıkmasına rağmen, AKP hükümeti, kendileri açısından açıklamaların hâlâ geçerli olduğunu belirtti.
Boş laflar etme Sayın Vali!

Daha önce 'Kesin delillerle olay aydınlatılmıştır' diyen Atalay'la birlikte basının karşısına geçen İstanbul Valisi Muammer Güler, dün ise 'İnceleme daha sürüyor' dedi. 'Kesin deliller' göstermekten kaçınan Güler, yine şu muğlak ifadeleri kullandı: 'Geçmişte işlenen olaylar ve bu olayın meydana geliş tarzı, bölücü örgütü işaret ediyor. Bu olayın bölücü örgüt tarafından yapıldığına kuşku yoktur.'
Hüseyin Türeli konuştu
Söylenen iddiaların hiçbiri doğu değildir. Bomba olayı ile hiçbir ilgim yok. Bu suçtan tutuklanmadım. Böyle bir olaya karışmadım. Karışmam. Bu olayı babam bile yapsa asla kabul etmem.
Hükümet hesap vermeli
İstanbul Güngören'de 17 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan saldırıyla ilgili AKP hükümeti ve İstanbul Emniyeti'nin 'Olay aydınlatılmıştır' açıklamalarının gerçeği yansıtmadığının açığa çıkmasının ardından, gözler hükümete çevrilmiş durumda. Hükümet, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın açıklamalarını kendileri için doğru kabul ederken, kamuoyu, hükümetin hesap vermesini bekliyor.
Atalay, Güngören saldırısı sonrasında gözaltına alınan 8 kişi daha mahkemeye çıkarılmadan saldırının 'bölücü örgüt' tarafından yapıldığını söyleyerek,
PKK'yi hedef göstermiş ve şu açıklamayı yapmıştı: 'Kesin tespitler ve güçlü delillerle tereddüte yer bırakılmayacak şekilde olay aydınlatılmış ve failler yakalanmıştır.' Ancak daha sonra 'kesin tespitler ve güçlü delillerle tereddüte yer bırakılmayacak şekilde' tutuklananların PKK'yle ve saldırıyla hiçbir ilgilerinin bulunmadığı, tutuklanma nedenlerinin de saldırı olmadığı açığa çıkmıştı. Bu gerçeklere rağmen Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Atalay'ın açıklamalarının kendileri açısından hâlâ geçerli olduğunu söylemişti.
AKP'nin Güngören saldırısıyla ilgili izlediği taktik ise, daha önce gerçekleşen birçok olayda izlenen yöntemi hatırlatıyor. 19- 24 Aralık 1978'de Maraş Katliamı gerçekleşti. Bir sinemaya bomba atıldı, bombalamanın solcular tarafından atıldığı yaygarası çıkarıldı. Bunun üzerine sol derneklere ve kurumlara saldırı oldu, daha sonra solcuların camileri ateşe verdiği söylentisi çıkarıldı ve Sünniler harekete geçirildi.
Alevilerin ve Kürtlerin hedef alındığı Maraş Katliamı'nda 500'ye yakın kişi yaşamını yitirdi. Katliam, aynı zamanda 12 Eylül darbesine gerekçe yapıldı. Ancak dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in arşivinden yıllar sonra çıkan belgelerde gerçekler bir kez daha açığa çıktı. Ecevit'in 'gizlediği' belgelere göre, Maraş Katliamı aylar öncesinden 'Barış Gönüllüleri' adıyla bölgeye gönderilen ABD'li ajanlar, MİT ve MHP tarafından planlandı. Maraş Katliamı'ndan bir hafta önceki Alparslan Türkeş'in açıklamaları ise katliamın habercisiydi. Ayrıca Maraş Katliamı sırasında Emniyet Müdürü olan kişi ise çok tanıdık bir isim. AKP hükümetinin birinci döneminde İçişleri Bakanlığı görevini yürüten, şimdi ise AKP milletvekili olan ve 'derin devletin has adamı' olarak da bilinen Abdülkadir Aksu.
Bu olayın yanısıra güncel olarak bazı örnekler verilebilir. 2005 Newrozu'nda Mersin'de bayrak provokasyonu yaşandı. Bayrağın Kürtler tarafından yakıldığı ileri sürüldü. Bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığı'nca bir bildiri yayınlandı ve Kürtler 'sözde vatandaşlar' ilan edildi. Kürtlere yönelik linç saldırıları ise bu açıklamayla birlikte yaygınlık kazandı. Ancak Ergenekon iddianamesinde de belirtildiği gibi, bayrak yakma eylemi 'ordu bağlantılı' Ergenekoncular tarafından, Maraş Katliamı'ndaki gibi benzer bir amaçla yapılmıştı. Bu kez AKP iktidardaydı, ancak gerçekleri ortaya çıkarmadı.
Güngören saldırısının da benzer bir provokasyon amacını taşıdığı kesin bir şekilde ortaya çıktı. Buna rağmen AKP hükümeti, gerçekleri gizlemeye devam ediyor. CHP'yle her konuda çatıştığı izlenimi veren ve Ergenekon operasyonuyla Temiz Eller operasyonu gerçekleştirdiğini iddia eden AKP hükümeti, Güngören olayıyla açığa çıktı ki, saldırının olduğu ilk gün hiçbir kanıta dayanmadan doğrudan
PKK'yi hedef gösteren CHP ile Türk-Kürt çatışmasını körüklemeye çalışan Ergenekoncularla ortak hareket ediyor.
Hükümet değil Vali konuştu
Güngören olayıyla ilgili hükümetin yalanını dün İstanbul Valisi Muammer Güler de sürdürdü. Güler, olayla ilgili kamuoyunu yanıltan açıklamalarda bulunan hükümetin 'sözcülüğü'nü yaptı. Güler, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın olayla ilgili ifadelerini tekrarladı, 'Güngören'deki menfur olayın bütün hususları aydınlatıldı' dedi. Faillerin büyük bölümünün adliyeye sevk edildiğini belirten Güler, şöyle konuştu: 'Olayın eğitim sürecinden bomba düzeninin hazırlanmasına, olay yeri keşfine, bombayı koyan, telefonla patlatan, yardım-yataklık yapan ve buna yardım eden örgüt mensuplarına kadar uzanan geniş bir zinciri vardır. Tespitlere göre adliyeye sevk edilen 10 kişinin biri bizatihi bombayı koyan kişidir. Diğer kişilerin bir kısmı keşif, bir kısmı yardım-yataklık ve bir kısmı da örgüt üyesi olan şahıslardır. Olayla ilgisi olduğu delillerle tespit edilen ve henüz araştırılan kişi veya kişiler de bulunmaktadır. Bizim açımızdan bu olay bitmiş değildir.' Güler, olayı kimin yaptığına dair Başbakan Tayyip Erdoğan gibi 'açık kimlik' söylemedi, ancak '
PKK'yi hedef' gösterdi. Güler, 'Bölücü terör örgütü derken ismini ifade etmek istemiyoruz. O isim polis kayıtlarında geçsin. Örgüt propagandası anlamına gelecek bir isim telaffuzunda bulunmuyoruz' sözleriyle hükümetin 'olayı saptırma ve failleri gizleme çabası'na ortak oldu.
Savcı da Bakan'ı yalanladı
'Olay aydınlatıldı' diyen İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a bir yalanlama da savcıdan geldi. Göngören olayı kapsamında soruşturmayı yürüten savcı tarafından yapılan açıklamada, tutuklanan 8 kişinin 'tasarlayarak birden çok kişiyi öldürmek' suçundan değil 'terör örgütü üyesi olmaktan' tutuklandıkları belirtildi. 8 kişinin tutuklanmasının ardından Türk basınının emniyetteki ifadesi diye verdiği, bombayı yerleştirdiği iddia edilen Hüseyin Türeli'nin bomba patladıktan 5 dakika sonrasına kadar olayı izleyip ardından olay yerinden ayrıldığı haberleri de yalanlandı.
Türeli: Patlamayla hiçbir ilgim yokgungorenpatlama3_1
AKP, bir özel savaş aygıtıdır
14:28
Güngören'de 17 kişinin ölümüne neden olan patlamanın ardından 'bombacı' olduğu iddia edilen Hüseyin T., bombalama ile ilgili hiçbir ilgileri olmadığını belirterek, 'Bombalamayı babam bile yapsa kabul etmem' dedi.
Güngören'de 17 kişinin hayatını kaybettiği patlamaya ilişkin olarak tutuklanan Hüseyin T., avukatları aracılığıyla DİHA'ya bilgi verdi. Patlamadan sonra mahkeme tarafından 'örgüt üyeliği' gerekçesiyle tutuklanan Hüseyin T. patlama ile hiçbir ilgisi olmadığını bildirdi. İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından 'bombacı' olduğu açıklanan, Hürriyet Gazetesi tarafından bombacı olduğu iddia edilen Hüseyin T., olayla hiç bir ilgisi olmadığını ve suçlamaları ret ettiğini belirtti. Hüseyin T., 'Bu söylenen iddiaların hiçbiri doğru değildir. Bomba olayı ile hiçbir ilgim yok. Bu suçtan tutuklanmadım. Böyle bir olaya karışmadım. Karışmam. Bu olayı babam bile yapsa asla kabul etmem' dedi. İSTANBUL (DİHA)
Metris'te işkence
Güngören'de meydana patlamanın ardından tutuklanan Hüseyin Türeli, Ziya Kıraç, Abdurrahman Oral, Şeraffettin Kara, Cevat Aydın, Aydın Ağlar, Mehmet Salih Yanak ve Nusret Tebiş'in Metris Cezaevi'nde ağır işkenceye maruz kaldıkları kaydedildi. Dün müvekkilleriyle görüşen avukatlar, müvekkillerinin kafalarında ve vücutlarında ağır darp izleri bulunduğuna dikkat çekti. Avukatlar, müvekkillerinin tutuklandıkları gün cezaevi girişinde 15'e yakın jandarma tarafından sopalarla ve coplarla saldırıya maruz kaldıklarını, içeri girdikten sonra da çırılçıplak soyularak gardiyanların saldırısına uğradıklarını aktardıklarını söyledi. Avukatları Hüseyin Çalışçı ve Mehmet Sani Kızılkaya, bugün konuya ilişkin İHD İstanbul Şubesi'nde basın toplantısı düzenleyecek. Avukatlar cezaevi idaresi ve görevli personel hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. İSTANBUL / DİHA
FIRAT ÇAĞIN / UYGAR GÜLTEKİN

0 Yorum: