Bundan birkaç yıl önce ansızın paşalardan birisi gazetecinin önüne çıktı.
Gazetecinin adı Fatih, soyadı Güllapoğlu'ydu.
Paşanın adı Sabri, soyadı Yirmibeşoğlu...
Sabri Yirmibeşoğlu bir dönem Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği yapmıştı. Daha da önemlisi General Yirmibeşoğlu, aynı zamanda Özel Harp Dairesi'nin başkanlığını da bir zamanlar uhdesinde taşımıştı...
İşte bu general, gazeteci Fatih Güllapoğlu'na, kontr-gerillaya küçük yaşta kadro devşirdiklerini, bunları bir güzel eğittiklerini, sonra toplumun içine saldıklarını, devletin bütün koridorlarında, gizli, saklı köşelerinde, tabanında, tepesinde, meclisinde, belediye reisliğinde, parti 'değişmez' başkanlığında, değişik valiliklerde, kaymakamlıklarda, ordu birliklerinde, mahfel bahçelerinde görevlendirdiklerini, küçük yaşta kontr-gerillaya alınanların büyüdükçe birçoğunun meşhur olduğunu vs. güzel güzel anlatmıştı.
6-7 Eylül 1955 Rum mallarını yağmalama olayını, 'mükemmel bir Özel Harp faaliyeti' olarak bir de örnek vermişti. Sabri Yirmibeşoğlu'nun küçük yaşta teşkilata aldık dediklerinin TBMM'de milletvekili olarak da yer aldığını, partilerde görevlerini sürdürdüğünü açığa vuran sözleri kamuoyunda uzun süre yankı uyandırmıştı...
O zamanlar, herkes, nedense küçük yaşlarında Kızılay'da, 555 K parolasıyla ortalığa dökülenler arasında 'küçük Baykal'ı hatırlamış, Adnan Menderes'in yakasına yapışan bu 'küçük Baykal'ın' büyüyünce 'paşa' (!) olacağına dair de pek çok tevatür işitilmişti. Ancak bilindiği gibi bu genç adam 'paşa' olamamış, ama CHP'nin başına bela olmuştu...
Şimdi herkes Yirmibeşoğlu'nun kontr-gerillacıların her bir yerlerde fink attığına dair sözlerini hatırlıyor, acaba CHP'nin yeni Genel Merkez binasında da bunlardan kaç tanesinin, nerelerde yer aldığına dair aralarında bahs-i müşterek oynuyorlar...
İddia boş Baykal pek hoş Baykal CHP Meclis Grubu'nda konuştu, şöyle dedi:
'Neymiş; Ayışığı, Sarıkız, Eldiven adı verilen girişimlerin teşhir edileceği beklentisi içine girdik. Ne ortaya çıktı; günlükler. Günlüklerden yola çıkarılarak darbe iddiaları boş çıktı. Şemdinli'de yaşanan burada da oldu.'
Bu adama inanıyor musunuz? Yani bu adamın 'beklenti içine girdiğine' inanıyor musunuz?
Yani bu Baykal denilen siyaset cambazı geçmiş karşımıza, ucuz çadır tiyatrosu artisti edasıyla 'darbe karşıtı siyasetçi' numarası yapıyor.
'Çok beklentiye girdim, fena halde sükutu hayale uğradım, ben günlüklerden yola çıkılarak darbe iddiası yapılacak sanırken, bir de ne göreyim, darbe iddiaları boş çıktı...' Gözlerinden soğan sürülerek boşaltılan yaşlar, takallüs etmiş bir surat...
Bağırıyor:
'Tuuu, Allah müstehakınızı versin, bana Şemdinli'de yaşananı yaşattınız, vah vahhhh... Ben neler bekliyordum, iki elim boğrümde kaldı... Neden Ayışığı'nı, Sarıkızı, Eldiven'i teşhir etmediniz?... O kadar bu teşhiri bekliyordum, neden yapmadınız?...'
Kafasında kasketi, suratında bir karış sakalı ile, çadır tiyatrosunun seyircilerinden biri bağırmış:
'Kes be, kafa ütüledin, ulan Sarıkız'ı, Ayışığı'nı, Eldiven'i filan sahiden teşhir etseydiler, seni şimdi don gömlek milletin karşısına çıkarırlardı ki, sen asıl o zaman beklenti nedir görürdün...'
Her neyse, Çadır Tiyatrosuvari hale gelen TBMM CHP Meclis Grubu'nda Baykal'ın yaptığı resmen Ergenekon amigoluğudur.
O ise amigoluğa avukatlık sıfatını yakıştırıyor...
'Ergenekon terör örgütünün uzantısı CHP' diyelim mi?
Baykal cıvıklığı öylesine had safhaya çıkarmıştır ki, onu dinleyenler arasında, geçenlerde Ergenekon soruşturmasından kıl payı yakasını kurtaranlardan birisi, bu cıvıklık karşısında kendisinden geçmiş, avuçları patlayıncaya kadar Baykal'a alkış tutmuştur.
Baykal Ergenekonculuğu legalize etmekte, onu 'siyasallaştırmaktadır.'
Şöyle demiş: 'Başsavcımız bizi uyarıyor. Bu terör bildiğimiz terör değil başka bir terör, neymiş öğreneceğiz. Herhalde bir terör örgütü olduğuna göre bir baş terörist ya da eşbaşkanlık sistemi vardır. Bu teröre de Öcalan maddesi uygulanacak. Mahkeme hızla sonuçlanır, mahkumiyet ortaya çıkarsa baş terörist ya da eş teröristleri bir adaya koyalım. En iyisi biz bunları Yassıada'ya koyalım, anlamlı olur. Eğer o zamana kadar Öcalan tahliye olursa İmralı'ya koyarız.'
Burada sahnedeki 'maskara' (yani suratını boyayarak maskeleyen maskara oyuncu) aklı sıra DTP'deki 'eşbaşkanlık'la dalgasını geçiyor.' 'PKK lideri Öcalan'ın yerine paşaları mı koyacaksınız' diye sırtarıyor.
Ne sandın?
Olacağı bu değil mi?
Yarın askeri vesayet rejimi yıkılır, Türkiye tam ve gerçek demokrasiye yönelir, Kürt sorunundaki çözümsüzlük sona erer ve milyonlarca üyesiyle Çatı Partisi ayağa kalkıp, bütün çetelerin üstüne yürürse, ey Baykal, sen bil ki, Sayın Öcalan İmralı'dan çıkarken, aynı kapıdan bu Ergenekoncular içeriye girecektir... Sen sen ol, bunların arasına karışmamaya bak...
Bir de, küçücük İmralı Adası'na sığarlar mı diye sormak gerekir ve şair gibi bir de şu mısraları döktürmek:
'Sana dar gelmeyecek adayı kimler inşa etsin, gel seni tarihin çöplüğüne gömelim desem, sığmazsın...'
Baykal'ın 'terörist' paşaları
Baykal 'Ergenekon terör örgütü' sözlerine fena halde bozulmuş... 'Benim paşam nasıl terör örgütü üyesi olur, yani Tolon paşam, Eruygur paşam terörist mi?' diye inim inim inliyor...
Savcı ne derse desin, biz Baykal'ı yatıştıralım. 'Merak etmeyin Sayın Baykal, bizim hukukumuzda herkes bir diğerinin yasa dışı işlerine 'terör' demeyi alışkanlık haline getirdi... Üzülmeyin... Paşalarınızın 'terörist' olmadığını, eğer savcıların iddiası doğruysa, bomba attırdıklarını, cinayet işlediklerini, silah deposu yaptıklarını herkes biliyor. Bunları da askeri darbe yapmak amacıyla örgütledikleri malum. Bu durumda sizin paşalarınız 'terörist' değil, darbeci...'
Tabii mesele şu: Bakalım Baykal bundan sonra da önüne gelene geğire geğire 'terörist' diyecek mi?
Eğer derse, halk da ona, 'asıl sensin terörist' demeye yerden göğe kadar haklı olacak... Hazırlayan: Ceng Özden - Fırat Dağlı