Halaçoğlu'nun şerrinden hayırlar BASKIN ORAN Şu sıralar herkes TTK Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu'na dümdüz gidiyor. Ben olsam teşekkür ederdim. Çünkü çok önemli gerçekleri hiç farkına varmadan resmî ağızdan açıklayıverdi. Halaçoğlu'nun günahları büyük Aslında, kendisinin sabıkası saymakla bitmeyecek türden. "İsviçre Winterthur Savcılığı bana tutuklama çıkarttı" diye ortalığı birbirine kattı, oysa İsviçre Usul Kanunu gereği bir soruşturma açılmıştı (Radikal, 03.05.05). Hrant'ın cenazesi hakkında şunları söyledi: "Elde kafa biçimindeki pankartlar önceden hazırlanmıştı. Sanki bu ölüm onlar tarafından önceden biliniyormuş gibi tavır takındılar. O kafalar sayesinde katılanlar iki misli göründü... Kimler finansman sağladı?" (Radikal, 26.02.07). O. Pamuk Nobel'i aldığında, 'zamanı gelince çatlayan yumurta' teşbihi yaparak "casustur" dedi (A. Dönmez, Zaman, 13.04.06). Londra'daki Gomidas Enstitüsü Müdürü Ara Sarafyan'a Harput Ermenileri konusunda ortak araştırma sözü verip sonra da "Arşivlerde bu konuda kayıt yok" diye ilan etti (Radikal, 10.03.07). Nusaybin'deki Kuru Köyü'nde ortaya çıkarılan mağara iskeletlerinin incelenmesi için Prof. David Gaunt'la sözleşti, ama adam İsveç'ten kalkıp geldiğinde iskelet kalmamıştı. Bunun üzerine "Mevsim kış. Yağmur yağmış, su ve çamur gelmiş. Zaten bunlar Romalıydı" diye izah etti (TRT-Haber, 24.04.07). Halaçoğlu bu sefer de, Kayseri'nin Tomarza ilçesine bağlı Dadaloğlu beldesinde katıldığı Dadaloğlu Şenlikleri'nde şunları söyledi: "Araştırmalarımızda Kürt diye bildiğimiz insanların aslında yapısal olarak Türkmen asıllı olduğunu, Kürt Alevi olarak bilinen vatandaşların ise Ermeni kökenli olduğunu gördük. Ülkeyi bölmeye çalışan TİKKO ve PKK terör örgütlerinin içinde yer alan insanların birçoğu Ermeni dönmesi Kürtlerden oluşuyor". Alevi Kürtler konusunda da şöyle konuştu: "1915'teki tehcir sırasında bazı Ermeniler bazı bölgelere yerleşerek kendilerini Alevi-Kürt olarak göstermeye başladılar. Ermenilikten dönenlerin birçoğu da samimi değil. Kilise kurma çabasında oldukları biliniyor. Mesela, bazı PKK'lılar sünnetsiz çıkıyor... 1936-37'de devlet bu dönmeleri ev ev tespit etmiş" (T. Işık, M. H. Benli, Radikal, 20.08.07). Şimdi, bu sözlerin siyaseten fevkalade 'faul' olduğunu (İzmir'de öyle derler) söylemeye lüzum yok. Çünkü Türkiye Kürtlerini, Alevi-Kürtlerini ve tüm Alevileri aşağılamaya yönelik. Hatta, Ermeni veya Ermeni dönmesi olmayı suç göstererek aklı başında herkesi aptal yerine koyuyor. Tam bir 'nefret söylemi' bu. Katiyen ifade özgürlüğüne girmez ve direkt TCK 216'ya girer. Ama bendeniz sadece bilimsel açıdan bakıyorum ve görüyorum ki daha bile 'faul'. Bu kadar cehalet 1) İnsanları objektif kimlik'le adlandırmak bilim dışı bir ilkellik. Çünkü bu kimlik, bireyi ana rahminden çıkmak gibi gayri iradi bir olayla sınıflandırıyor. Gelişmiş (ve bilimsel) olan kimlik sübjektif kimlik. Çünkü aklı başına gelen kişinin "Ben şuyum" demesine yani iradi bir olaya dayanıyor. Kimi Kürtlerin taa 16. yüzyılda Türkmen kökenden geldikleri değil, kendilerine bugün ne dedikleri önemli. Örneğin Batı Trakya'da Türklerin yanı sıra Pomaklar ve Çingeneler vardır ve kendilerini Türk olarak adlandırırlar. Olay bitmiştir. Yunan devletinin bunu kelimesi kelimesine kabul etmekten başka yapabileceği hiçbir şey yoktur. Oysa Halaçoğlu, Hülya Avşar'ın annesi Emral Avşar'ın "Bütün Avşar sülalesi Kürt'tür. Hatta Helin de Kürtçe bir isimdir" deyişi karşısında adeta şaka yapar gibi şunu söylüyor: "Zaten, kendisi ne söylüyorsa söylesin, bana ne!" (Bianet, 21.08.07). Kürtlere Türk olduklarını öğretiyor. Var mı bugün başkalarının "Kürt" deyip de ortaya "Hayır efendim, biz Kürt değil Türk'üz!" diye çıkan Kürt aşireti? İster istemez Sakallı Celal'i hatırlıyorsun: "Bu kadar cehalet ancak maarifle mümkündür". 2) Halaçoğlu Türk resmî ideolojisinden bile tam 19 yıl geride: Bu memlekette Genelkurmay Başkanı'nın "Kürt" sözcüğünü açık açık telaffuz ettiği 1988'den bu yana bu ülkede Kürt gerçeği resmen kabul ediliyor. Resmî ideoloji bu saçmalıklardan çoktan vazgeçti. Onun için gazetelere demeç verirken dedim ki: "Halaçoğlu yakında Adem ile Havva'yı, ondan sonra da maymundan insana geçişi temsil eden Lucy'yi Türk ilan edecek". Bu işin şakası ama, ciddisi de var: Objektif kimliği önemsemenin yolu kestirmeden kafatasçılığa gidiyor. Nitekim, 1930'larda bu ülkede Mimar Sinan'ın kabrini açtık, kafatası üzerinde "bilimsel" incelemelerde bulunduk, kendisinin "Alp zümresinin en üstün unsuru olan brakisefallere mensup" olduğunu tespit ettik, mezarı kapattık. (Tabii, M. Sinan'ın bir yeniçeri, yani bir devşirme, yani bir gayrimüslim olduğunu unuttuk). 3) Aynen "Apo Ermeni dölüdür" diyerek hem Ermenilere hem Kürtlere hakaret eden zamanın içişleri bakanı (şimdi, MHP milletvekili) Meral Akşener gibi hakaret yağdırıyor. Üstelik "Elimde din değiştiren Ermenilerin listesi var. Ama bunu hiçbir zaman açıklamayacağım, bu bir tehdit olarak da algılanmasın" (Sabah, 21.08.07) diyerek 1915 Ermenilerinin torunlarını da tehdit ediyor. Ama sevapları da büyük! Günahı çok ama, son olay hepsini unutturdu. Farkında mısınız bilmem; bu sözleriyle, farkında bile olmadan, bilim ve toplum dünyamıza büyük hizmetlerde bulundu: Bir kere, Kürtlerin aslında Türkmen kökenli olduğunu söyleyeceğim derken, Kürtlerin Anadolu'nun doğusunda herkesi doğal asimilasyona uğratacak denli dominant bir kültür gücü olduğunu itiraf etti. Nitekim, "Karakeçili" gibi ismi açıkça Türkmen olan aşiretleri zamanla asimile etmiştir Kürtler. Gayrimüslimleri bile. Rakel Dink kardeşimden bizzat dinledim: Ermeni Varto Aşireti'nin çocuğuyken, bugün devletimiz tarafından gasp edilmiş bulunan Tuzla Ermeni Yetimhanesi'ne getirildiğinde Kürtçe'den başka dil bilmemektedir; orada kendisine Türkçe'yi ve Ermenice'yi Hrant öğretmiştir. İkincisi, "O kadar da çok Ermeni öldürmedik; bazıları hayatta kaldı" demek isterken, Ermeni köylüsünün o korkunç 1915 Katliamında canını kurtarmak için din değiştirmek zorunda bırakıldığını itiraf etti. Üçüncüsü, devletin en önemli resmî kurumlarından birinin başkanı olarak, "Kilise kurma çabasında oldukları biliniyor" diyerek şu anda bu memleketteki din ve ibadet özgürlüğünün durumunu açıkladı. Dördüncüsü, kendisinin ne kadar iyi araştırmacı olduğunu ve ne kadar çok şey bildiğini göstermek isterken, laik Türk devletinin din değiştiren vatandaşlarını "ev ev" tespit ettiğini de açıkladı: "1936-37'de devlet bu dönmeleri ev ev tespit etmiş... Bu da dönmelerin listesi. Mahallesine, köyüne, evine varıncaya kadar isim isim. Eski ismi nedir, yeni ismi nedir? Hangi evde otururlara varıncaya kadar, resmî belgeler" (Zaman, 22.08.07). Kırk yıl uğraşsaydık bu gerçeği bu kadar net öğrenemezdik. Artık buluruz. Bilim dünyamız Prof. Halaçoğlu'na minnettardır. ------------------------------------------- Radikal-28 Ağustos
Gönderen: rizgarionline Tarih: 30.08.2007 Saat: 11:03 Katkıda Bulundu rizgarionline Rizgarî Online/ F.Irak'tan Uluslararası güçlerin, asker çekmesine ilişkin tartışmalar gündemdeki yerini koruyor. ABD’de demokrat eğilimli düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi, F.Irak’taki Amerikan askerlerinin bir yıl içinde çekilmesini, ancak geride Kürtler’i korumak için iki tugay bırakılmasını önerdi. Kuruluşun hazırladığı raporda, yaklaşık 8 bin asker anlamına gelen iki Amerikan tugayının, Federe Kürdistan Bölgesinde konuşlandırılması ve böylece Türkiye ile Kürtler arasında olası bir çatışmanın önüne geçilmesi önerisi yer aldı. F.Irak'tan asker çekme tartışmaları devam ediyor F.Irak'tan Uluslararası güçlerin, asker çekmesine ilişkin tartışmalar gündemdeki yerini koruyor. İngiltere Başbakanı Gordon Brown, muhalefetteki Liberal Demokrat Parti lideri Menzies Campbell'in İngiliz askerlerinin F.Irak'tan çekilmesi için bir takvim belirlenmesi önerisini reddetti. Brown, "İngiliz askerlerinin Irak'ta çok az şey elde edeceklerini söylemek yanlış olur. Askerler, Irak'lı yetkililerle, onlar kendi güvenlik sorumluluklarını üstlenene kadar çalışmaya devam edecekler" dedi. Genel Kurmay Başkanı Richard Dannatt'ta, Brown'un yorumlarına benzer düşünceler ortaya koyarak, askerlerin F.Irak'ta "belli bir başarı" kazanmak için çalışmaya devam etmeleri gerektiğini söyledi. Liberal Demokrat Parti lideri Menzies Campbell, Brown'un F.Irak konusundaki yaklaşımının, önceki başbakan Tony Blair'den farklı olmadığını söyledi. ABD devlet başkanı George W. Bush'da, dün binlerce gaziye hitaben yaptığı konuşmasında, Amerikalılardan aşırı ve radikal güçlerin ABD'yi Ortadoğu'dan çıkarmasına izin verilmesi durumunda neler olacağını değerlendirmelerini isteyerek, ''Bölge, dramatik bir biçimde, uygar dünyayı tehlikeye atabilecek bir yola dönmüş olacak'' dedi. Bush, ABD'nin, ihtiyacı olduğu sırada Irak'ı terketmeyeceğini söylemişti. Amerikan basınında yer alan bazı haberlerde F.Irak’tan çekilmeyi savunan Demokratlar eleştiriliyor. Amerikada yayımlanan Boston Globe gazetesi, bu konuda Demokrat Partili başkan adaylarının sorumsuz açıklamalar yaptıklarını yazıyor. Gazetede, "Bugün, Demokratlar Irak’ta yenilgi konusunda ısrarcı bir tavır sürdürüyor. Bütün Demokrat Partili adaylar konuya aynı şekilde yaklaşıyor. Irak’tan gelen her iyi haber, onlar için büyük bir sorun oluşturuyor. Bu yaklaşım, seçimi kazanmanın bir yöntemi olabilir mi? Kısa vadede olabilir. Ancak, Amerika, uzun vadeli bir savaşın tam da ortasında ve bu savaşı kaybetmek istemiyor" denildi. ABD’de demokrat eğilimli düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi ise, F.Irak’taki Amerikan askerlerinin bir yıl içinde çekilmesini, ancak geride Kürtler’i korumak için iki tugay bırakılmasını önerdi. Kuruluşun hazırladığı raporda, yaklaşık 8 bin asker anlamına gelen iki Amerikan tugayının, Federe Kürdistan Bölgesinde konuşlandırılması ve böylece Türkiye ile Kürtler arasında olası bir çatışmanın önüne geçilmesi önerisi yer aldı. Raporda, geri kalan ABD birliklerinin emniyet içinde bir yıl içinde F.Irak’tan çekilebileceği savunuldu ve bunun yapılması durumunda Afganistan’daki Amerikan askeri varlığını artırılabileceği kaydedildi. Geçtiğimiz aylarda, Demokrat Parti’nin en iddialı başkan adayı Hillary Clinton da, ''Iraklı Kürtlerin ülkenin kuzeyinde kendi toplumlarını kurmakta olduğu'' nu söyleyerek, F.Irak'ta nispeten az sayıda Amerikan askeri bırakılmasını, işgal anlamına gelmemesi ve iyi tanımlanmış görevleri kapsaması koşuluyla destekleyeceğinin sinyalini vermişti. ajanslar, Derleyen: RO/ S.Welat
"Biz her isteyenin sınır ihlali yapacağı zayıflıkta bir ülke değiliz"
Kurdians: Thursday, August 30, 2007İran, Bağdat yönetiminin uyarılarına rağmen Kuzey Irak'taki operasyonlarını sürdürüyor. Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari İran'ın Kuzey Irak'ı dün de bombaladığını söyledi. "Biz her isteyenin sınır ihlali yapacağı zayıflıkta bir ülke değiliz" dedi. CNN TÜRK "28 Ağustos'ta Tahran yönetimini resmen uyardık" diyen Zebari, "Bölgeden gelen bilgilere göre, Erbil çevresinde bombardıman sürüyor" diye konuştu. Operasyonların durdurulması talebini yineleyen Zebari, sorunun diyalogla çözülmesi gerektiğini vurguladı ve "Biz her isteyenin sınır ihlali yapacağı zayıflıkta bir ülke değiliz" dedi. İran bir süredir PKK'nın İran uzantısı olan PJAK'a yönelik Kuzey Irak çevresinde operasyonlar düzenliyor. Bölgedeki Kürt yetkililer, bombardımanlar yüzünden çok sayıda köyün boşaltıldığını, hayvanların öldüğünü ve tarım alanlarının da yandığını belirtiyor.
HEWLER (30.08.2007)- En geç bu yılın sonuna kadar yapılması öngörülen Kerkük referandumuyla ilgili belirsizler sürerken, ABD’nin referandumun 5 yıl ertelenmesini istediği iddia edildi. Öte yandan hazırlanan yeni haritada Kerkük, Irak’ın bir kenti olarak gösterildi. Kürdistan Sosyalist Demokrat Parti Genel Sekreteri Hemê Hecî Mahmud, Amerika ve İngilizlerin Kerkük referandumunun yapılmasına karşı olduğunu söyledi. ABD ve İngiltere’nin Kürt sorununu Kürtlerin değil, Iraklıların genel bir sorunu olarak gördüğünü kaydeden Hecî Mahmud, ABD’nin Kürt sorununu resmi olarak tanımadığını ifade etti. Kürt basınına açıklamalarda bulunan Hecî Mahmud, ABD ve Birlemiş Milletlerin hazırladığı yeni Irak haritasında da Kürdistan’ı Hewlêr, Duhok ve Süleymaniye ile sınırlandırdığını söyledi. 5 YIL ERTELENSİN ÖNERİSİ ABD’nin yeni haritada Kerkük ve Xaneqin gibi diğer Kürt kentlerini Irak’ın bir parçası olarak gördüğünü vurgulayan Hecî Mahmud, ABD Büyükelçisi Ryan Crocker’ın Kerkük referandumunun zamanında uygulanmayacağını ve bunun için referandumun 5 yıl ertelenmesinin tavsiye ettiğini söyledi. Hecî Mahmud, ‘’ABD büyükelçisi Crocker Kürt önderliğine bundan 1 ay 7 gün önce Kürt önderliğine 140. maddenin tatbik edilmeyeceği yönünde uyardı’’ dedi. Hecî Mahmud, Kerkük’ün Kürdistan’a bağlanılmasına izin verilmemesinin nedeninin Türkiye ve diğer Arap devletlerinin çıkar ve ağırlıklarının ABD ve İngiltere için daha önemli olmasından kaynaklandığını ifade etti. KÜRT-ABD İTTİFAKI AĞIRLIĞINI KAYBEDİYOR Kürt- ABD ittifakının eski ağırlığını kaybettiğini sözlerine ekleyen Hecî Mahmud, ‘’referandum 5 yıl ertelenmesinin amacının sorunu sürece yayıp unuturmak istiyorlar. Mevcut durumda Kürdistan sınırları 2003 yıl öncesi ile sınırlandırmak hedef olarak görülüyor’’ dedi. ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Ryan Crocker iki hafta önce referandumun zamanında yapılamayacağını söylemişti. Crocker 140. maddenin normalleşme, nüfus sayımı ve referandum içeren üç aşama öngördüğünü belirtip "Baştaki takvime bağlı kalmanın pratikte çok zor olacağı fark edildi. Yıl sonunda referandum yapılmasına dair takvim, hazırlıkların belli şekilde ilerlemesini öngörüyordu ama öyle olmadı. Ortada hazırlık yok. 140. maddenin normalleşme ve Arap yerleşimcilere tazminat gibi farklı unsurlarına dair hareketlenme olmadı" iddiasında bulunmuştu. BARZANİ SÖYLEMİŞTİ Nitekim Kürdistan Federe Bölge Başkanı Mesut Barzani de hafta başında Amerika’nın Kerkük referandumunun ertelemesini istediğini söylemişti. Barzani, ‘’ABD bizden Kerkük meselesinin ertelenmesini istedi. ABD’nin asıl amacı böyle bir istek karşısında Kürtlerin tavrının nasıl olacağını öğrenmek’’ demişti. Hafta başında Kürdistan Yurtseverler Birliği ve Kürdistan Demokrat Partisi de referandumun yapılması için, Washington'a ortak bir heyet gönderme kararı almıştı. Kerkük’ün normalleştirilmesini öngören anayasanın 140. maddesi, 31 Aralık 2007’ye kadar Kerkük ve civarında nüfus sayımı yapılmasını ve kentin statüsüyle ilgili referandum düzenlenmesini öngörüyor.
Hurriyet Gazetesinde Soner Yalcin Abdullah Gul'un Siirtli bir Ermeni aileden geldigini "dogruysa sayet" (bu hafta) yazmisti... Abdullah G. simdi TCnin Cumhurbaskani... Ermeni oldugu icin sevinmiyor degilim... Fakat nedense Turkiye de insanlarin zulmun araci olarak bir yere varmalarina anlam veremiyorum... Temennim odur ki bu Ermeni asili politikaci Cerkez Sezer gibi insanini(Cerkesleri) unutmaz... 'Terör koordinatörlüğü'nden Köşk'e basligi altinda kendi fikrimi yazdim affola link Ozgurgundem'in haberine gidiyor...