3 Kasım 1839′da Gülhane’de Mustafa Reşit Paşa tarafından okunan Tanzimat Fermanı, Osmanlı halkları açısından devletin demokratikleşmesinin ilk somut adımıydı. Yönetimi iyileştirme amacıyla hazırlanan bu planlama, çoğu yetkiyi saraydan alarak meclis ya da bürokrasiye vermeyi amaçlıyordu. Osmanlı idaresindeki Kürtler üzerinde de çeşitli yansımaları olan Tanzimat, ilan edilmesinden üç yıl sonra Bedîrxan Paşa’nın başkaldırısı ile kesintiye uğradı. 1847′de Bedîrxan başkaldırısının bastırılması aynı zamanda fiilen 1518′den o güne kadar varlıklarını sürdüren ve Emiratül Ekrad olarak isimlendirilen Kürt Beylikleri’nin de sonu oldu.
1600′lü yıllarda Kürdistan bölgesinde hüküm süren beyliklerin duraklama dönemi yaşayan Osmanlı’ya karşı bağlılıkları özerk olmalarından dolayı sadece vergi ile sınırlandırılmıştı. Öte yandan bütün eyaletlerde devlet otoritesine karşı yönetim bozukluğundan dolayı çıkan ayaklanmalar sürüyordu. 1830′lara gelindiğinde özellikle Güneybatı Kürdistan’ı da içine alan Kavalalı Mehmed Ali Paşa olayı ve ıslahat hareketleri çerçevesinde 1838′de Kürt beyliklerinin egemenlik alanı resmî olarak geçersiz kılınmıştı. Kısa bir süre sonra II. Mahmud’un ölmesi ve yerine oğlu Abdülmecid’in geçmesi, Kürdistan açısından yeni bir belirsizliğe yol açacaktı. Bu belirsizlik, 1842′de Bedîrxan Paşa’nın Kürdistan’ı bağımsızlık ilanı ve büyük başkaldırısı ile dağılma sürecine girmiş bir imparatorlukta Kürtler açısından bir avantaja dönüşmüştü. 5 Yıllık çatışmalar neticesinde 30 Temmuz 1847′de Bedîrxan Paşa ve Mehmûd Xan’ın Girit ve Ruscuk’a sürülmesi, Osmanlı’nın bölgede denetimi yeniden ele geçirmesi anlamına geliyordu.
Aynı yıl Kürdistan adıyla madalya bastıran Abdülmecid, Kürdistan sorunu karşısında Meclis-i Vâlâyı Ahkâmı Adliye’nin önerisi üzerine Kürdistan Eyaleti’nin kurulmasını gerekli buldu. 14 Aralık 1847 (5 Muharrem 1264) tarihli arşiv belgesinde Diyarbekir Eyaleti ile Muş, Van, Hakkâri ve Cizre livalarının birleştirildiği ve Kürdistan Eyelati adıyla yapılandırıldığı görülmektedir. Belgeden anlaşıldığı üzere Kürdistan Eyaleti’nin başına Musul Valisi Esad Paşa getirilmiş (Eski Ayaş Voyvodası Mehmed Esad Muhlis Paşa) ve ayrıca 22 Aralık 1847 tarihli bir belgeden anlaşıldığı üzere büyükkadılığa aylık 4000 kuruşluk maaşla Kırımlı Ahmed Efendi atanmıştır. Kürdistan Eyaleti’nin kurulmasıyla ilgili Takvim-i Vakayi’nin 5 Muharrem 1264 tarihli 360. sayısında geçen ifadeler günümüz Türkçesiyle şöyledir:
“Takvim-i Vakayi’nin bundan önceki sayılarında da yazılmış olduğu gibi bir süreden beri derebeylerinin ellerinde kalmış olan Kürdistan ülkesinin, Allaha şükürler olsun ki Padişahın büyük gayreti ve ezici gücünün eseri olarak bu kez yeni baştan ele geçirilmesi başarıyla tamamlanmıştır. Bu başarı büyük padişahın, Osmanlı İmparatorluğu tebaa ve berâyâsının haklarıyla ilgili adalet niyetinin, hayırlı fikirlerinin ve büyük amaçlarının her zaman Allah tarafından feyz ve yardıma layık olacağının delili ve ispatıdır. Doğrusu zamanının geldiği münasip görüldüğünden adı geçen ülkenin idaresi, içişleri ve düzeninin devamlılığıyla, güveninin tesisi ve halkın isteklerinin yerine getirilmesi, oraların hususi ve bağımsız bir idare makamına konularak, zeki, bilgili ve olgun bir zata ihalesiyle Diyarbekir Eyaleti, Van, Muş ve Hakkâri sancakları ile Cizre, Botan (Bohtan şeklinde yazılmış) ve Mardin kazaları birleştirilip hepsinin bir eyalet sayılması ve itibar olunması ve bu eyalete Kürdistan eyaleti isminin verilmesi lüzumundan dolayı yerinde ve münasip görülmüştür. Bu suretle adı geçen eyalete bir vali düşünülünce Musul valisi şevketli Esad Paşa hazretleri, yetenek, zeka, namus ve doğruluk vasıflarından dolayı ve uzun süre o taraflarda istihdam edilmiş olması nedeniyle memleketin düzenine ve durumuna vakıf, Osmanlı eski vezirlerinden olduğundan adı geçen yeni eyaletin yüksek rütbeli bürokrat Esat Paşa hazretlerine ihalesi uygun görülmüştür. Bu durumda Musul Eyaletine bir diğer valinin tayini işleyişin gereği olduğundan Belgrat eski muhafızı şevketli Vecihi Paşa hazretleri, doğru, düşünceli, halkla ilgili işleri idare etmeye vakıf, övgüye değer zatlardan olması ve her ne kadar Musul eyaleti şimdiye kadar Tanzimat-ı Hayriye’den ayrı olarak idare olunmakta ise de, Tanzimat dairesinde bulunan ülke halklarının, Padişahın adil koruması altında gördükleri rahat, huzur, fayda ve emniyet, adı geçen eyaletin halkı tarafından anlaşılmış ve bunun gerçek adalet olduğunu bilerek ve bu eyaletin de doğruluk ve güzellik dairesi olan Tanzimat-ı Hayriye’ye dahil etmeyi arzu ve niyaz ettiklerinden adı geçen ahalinin bu isteklerine yüce padişahımız müsaadelerini esirgemeyerek adı geçen Vecihi Paşa hazretlerinin Tanzimat’ın adaletli kuralları gereğince idareye ve düzenlemeye muktedir bulunması sebebiyle kendisinin Musul valisi olarak atanması münasip ve doğru bulunmuş, bu husus doğrultusunda yüce fikirlerin sahibi padişahımızın emir ve fermanı üzerine lazım gelenler yapılmıştır.”
Takvim-i Vakayi’deki tam yazının Osmanlıca’dan Türkçe’ye transkripsiyonu şu şekildedir.
(Mukaddim ve muahhar Takvim-i Vakayi’ nüshalarında keşîde-i silk sutûr-ı beyân kılındığı vechile bir müddetden berü eyâdî-i mütegallibede kalmış olan hıtta-i Kürdistanın leh-ül-hamd ve’l minh mücerred himmet bi-hemtâ-yı hazret-i şehr-yârî ve satvet-i bâhire-i cenâb tâc-dâr-ı eser-i celîli olarak bu kerre yeni başdan feth ve teshîr-i mir’ât-ı teyessürde cilve-ger olmuş ve işbu muvaffakıyyet hazret-i şehn-şâh-i mahzâ âmme-i tebaa ve berâyâ-yı saltanat-ı Seniyye hakklarında ma’tûf ve rây-gân olan niyet-i âdle ve efkâr-ı hayriyye-i cenâb-ı cihân-bânî ibtiga-yı sâmîsince herhalde min kıbel-in Râhman zât-ı fahâmet-simât mülûk-anenin mazhar envâ’-i füyûzat ve te’yidât buyurulduklarına delîl ve bürhân olub doğrusu dîbâce-i tevârîh-i ezmân olmaklığa şâyân görünmüş olduğundan hıtta-i merkumenin hüsn-i zâbıta ve râbıta-ı umûr-i mülkiyye ve istihsâl-i menâzım-ı dâimîyesiyle te’sîs-i âsâyîş ahâlî kaziyye-i matlubesine bakılması yani oraların bir idâre-i mahsûsa ve müstakılle tahtına konularak dirâyetli ve vukuflu bir zâta ihâlesiyle Diyarbekir eyâleti ve Van ve Muş ve Hakkari sancakları ile Cizre ve Bohtan ve Mardin kazâları birleşdirilüb cümlesinin bir eyâlet add ve itibâr olunması ve iş bu eyâlete Kürdistan eyâleti tesmiye kılınması iktizâ-yi hâle muvâfık ve çesbân olacağına mebnî eyâlet-i mezbureye ol sûretle münâsib bir vali lede-t-teemmül Musul valisi atûfetlü Es’ad Paşa hazretleri dirâyet ve fatânet-i kâmile ve iffet ve istikâmet-i zâtiyye ile muttasıf ve çok zamanlar ol taraflarda istihdâm buyrulmasıyla usûl ve ahvâl-i memlekete vâkıf kudemâ-yı vüzerâ-yı saltanat-ı seniyyeden olmakdan nâşî eyâlet-i cedide-i mezkûrenin müşârün-ileyh Es’ad Paşa hazretlerine ihâlesi ve ol halde Musul eyâletine bir diğerinin ta’yini tabiat-î maslahat-ı iktizâsından olarak Belgrad muhâfızı esbak atûfetlü Vecîhî Paşa hazretleri ashâb-ı rüşd ve reviyyet ve erbâb-ı sıdk ve istikâmetden ve hüsn-i idâre-i umûr-i mülkiyyeye vâkıf zevât-ı sütûde-simâtdan olması ve eğerçi Musul eyâleti şimdiye kadar Tanzîmât-ı Hayriyyeden müstesnâ olarak idâre olunmakda ise de dâire-i tanzimatda bulunan memâlik hazret-i şâhâne ahalisinin sâye-i ma’delet vâye-i hazret-i mülûk-anede mazhar oldukları menâfi’ ve âsâyiş ve istirâhat ve emniyyet-i kamileyi eyâlet-i merkume ahâlisi derk ve iz’ân ederek ve bunun üss-i esâsı ma’delet olduğunu bilerek bu eyâletin dahi dâire-i nasfet bâhire-iTanzîmât-ı Hayriyyeye idhâlini arzu ve niyâz etmekde olduklarına ve ahâli-i merkumenin iş bu niyâzlarına müsâade-i seniyye-i cenâb-ı şehen-şehi bî-dirîg buyurulduğuna binâen müşârün-ileyh Vecîhî Paşa hazretleri usûl-i ma’delet-şümûl tanzimâtın ol vechile hüsn-i ve tensîkına dahi muktedir bulunması cihetleriyle kendüsünün Musul valisi nasb ve ta’yin kılınması tensib ve tasvib berle ol babda isâbet-efzâ-yı sünûh ve sudûr buyrulan emr ve fermân maâlî-i ünvân hazret-i hilâfet-penâhî mantûk celli üzere iktizâları icrâ kılınmıştır.)