''TÜRKLER KÜRDİSTAN BÖLGESİNE ASKER SOKMAKTAN VAZGEÇEREK DİYALOG YOLUNA GEÇMELİ'' PNA-Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Türkiye'nin Kürdistan Bölgesi'ne asker sokmaktan vazgeçerek diyalog yolunu tercih etmesini istedi. Lizbon'da konuşan Jose Manuel Barroso, “AB, Türk yetkililerinden zaten gergin olan durumu ağırlaştırmaktan kaçınarak uluslararası hukuk çerçevesinde diyalog yoluyla çözüm aramasını istemekte” dedi. Portekiz Haber Ajansı Lusa'nın bildirdiğine göre Barroso, “şiddet olmayacağını” ve “vatandaşlarının güvenliğinin savunulduğunu görme hakkına sahip Türk yetkililerinin meşru isteklerine diyalog ve diplomasi yoluyla cevap verileceğini umduklarını” bildirdi. BUSH: ‘’OPERASYON, TÜRKİYE’NİN ÇIKARINA DEĞİL...'' PNA-Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanı George W. Bush, Türkiye'ye, Federal Kürdistan Bölgesi'ne yönelik askeri bir operasyon düzenlememe çağrısında bulundu. Bush, olası operasyon hakkında "Türkiye'nin Irak'a asker göndermesinin çıkarına olmadığını" söyledi. ARAP BİRLİĞİN'DEN TEZKEREYE TEPKİ: ''PROBLEM DİYALOG YOLU İLE ÇÖZÜLMELİ'' PNA-Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, Türkiye'nin sınır ötesi operasyon yapmaması gerektiğini, böylesine bir hamle için zamanlamanın doğru olmadığını söyledi. Arap Birliği Daimi Temsilciler toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, ‘Türkiye'nin Kürdistan Bölgesine operasyon yapmasının uygun olmadığını, Irak'ın şu an durumunun iyi olmadığını ve Türkiye'nin sınır ötesi konusunda ani hareket etmemesi ve tarafların çıkarlarına göre hareket edilmesi gerektiğini’ bildirdi. Musa, “Bu sorunu biz toplantıda konuştuk. Problem diyalog yolu ile çözülebilir. Türkiye Dışişleri Bakanı ile burada bu konuyu görüşeceğiz" diye konuştu. Arap Birliği Genel Merkezi'nde yaptığı toplantıda, Arap Birliği'nin Irak'a karşı sorumlulukları olduğunun altını çizen Musa, tarihi bağları olan Türk-Arap ilişkilerinin korunması gerektiğini vurguladı. Türkiye'nin sınır ötesi operasyon düzenlemesi halinde Irak'ın bölünüp bölünmeyeceği yönündeki bir soru üzerine ise Musa, “Bu konu, Iraklı kardeşlerimizle Türkiye hükümetine bırakılmalı. Bugün Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık El-Haşimi Ankara'da temaslarını sürdürüyor. Benim bu konuda fazla bir şey konuşamama gerek yok'' dedi. Musa, “Biz tekrar bu sorunu görüşeceğiz. Türk Dışişleri Bakanı'nın gelişi bu anlamda önemli. Bakanı dinleyeceğiz ve sorunların diyalog yolu ile çözülmesine yardımcı olacağız'' şeklinde konuştu. CASEY: ''TEK TARAFLI BİR ASKERİ ADIMIN ATILDIĞINI GÖRMEK İSTEMİYORUZ'' PNA-ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tom Casey, Türk Meclisinin Kürdistan topraklarında operasyona olanak tanıyan tezkereyi kabul etmesinin, bu yönde bir eylemin gerçekleşeceği anlamına gelmediğini söyledi. Rusya Federasyonu Devlet Duması, "Irak’taki son gelişmeler" üzerine bir bildiri yayımlandı. Bildiride, 2003 Yılı Mart ayından bu yana Irak konusunda yaşanan gelişmelerin karamsar bir senaryoya dönüştüğü ifade edilerek, Duma’nın, Irak sorununun çözümlenmesi konusunda askeri güç kullanılmasına kesinlikle karşı olduğu belirtildi. Bildiride, Irak’ta yasak kapsamına giren silahların üretimi, muhafazası ve hatta kullanıldığına ilişkin inandırıcı kanıtların bulunmadığı bir ortamda, ABD ve Irak karşıtı koalisyonundaki müttefikleri, BM Güvenlik Konseyini by-pass ederek, attıkları adımın uluslararası normları ağır bir şekilde ihlal ettiği ve dünya kamuoyunun, Irak sorununa siyasi bir çözüm bulunması çabalarını baltalayarak, tüm Orta Doğu bölgesindeki barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit oluşturduğu kaydedilmektedir. Bildiride şunlar kaydediliyor: Savaştan sonra Irak’ın yeniden kurulması çalışmaları, terör olayları ve etnik gruplar arasındaki ihtilafın arkasının kesilmediği istikrarsız bir ortamda sürdürülmektedir. Söz konusu istikrarsızlık, Irak’a komşu ülkelere de yayılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin, Irak topraklarına yönelik sınır ötesi bir antiterör operasyonu düzenleme niyeti, Duma milletvekillerinin büyük endişesine neden olmuştur. Duma, Türkiye’nin Güneydoğusunda Türk-Irak sınırındaki durumun gerginleşmesi ve onlarca Türk askerinin ölmesiyle ilgili Türkiye yönetiminin kaygılarını paylaşmakla birlikte, Ankara’daki siyasi ve askeri yönetiminin ölçülü davranması ve Irak’ın kuzeyine yönelik askeri bir operasyonun, zaten bölgede gergin olan durumu daha da istikrarsızlaştıracağına inanmaktadır. Duma milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerine çağrıda bulunarak, "Irak’ın kuzeyine yönelik sınır ötesi bir operasyonun yol açabileceği olumsuz sonuçların objektif bir şekilde gözden geçirmesini ve sağduyulu davranılmasını istedi. Söz konusu bildiri, Rusya Devlet Başkanı, Başbakanlık, Birleşmiş Milletler, AKPM, AGİT, AP, Arap Birliği, ABD Kongresi, Türkiye ve Irak parlamentolarına gönderildi.
İskender İsa /Kürtlerin imhasını hedefleyen AKP'nin sınırötesi operasyon için 1 yıl süreyle yetki verilmesini öngören tezkerenin Meclis'te kabul edilmesine Güney Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani'den sert yanıt geldi. Mesud Barzani, Türkiye'nin olası sınırötesi operasyonuna karşı Kürt halkına direniş çagrısı yaptı. Mesud Barzani'nin adına televizyon ve radyolarda yayınlanan açıklamayı KDP'nin Zaxo Genel Karargah Başkanı Dr. Rizgar Sindi yaptı. Açıklamada, Türkiye'nin olası bir sınırötesi operasyonuna sert karşılık vereceklerini, Kürt halkının buna göre mevzilenmesini ve örgütlemesini istedi. Barzani, 'Türkiye, Kürdistan varlığını tarihten silmek istiyor. Kesin amacı bu. Saddam Hüseyin Kürtleri katliamlarla biteremedi, Türkiye nasıl biterecek' diyerek, Kürdistan'a yönelik olası bir saldırıda Türkiye'nin zararlı çıkacağını söyledi. Ankara'nın Kürtlerin barış ve diyalog çağrılarını dikkate almasını isteyen Barzani, aksi halde tüm Kürtlerin Türk işgaline karşı direneceklerini de sözlerine ekledi. 'PKK'ye karşı savaşmayacağız' Dr. Rizgar Sindi, Barzani başkanlığında 12 Ekim tarihinde yaptıkları toplantıda alınan kararlar hakkında da bilgi verdi. Behdinan'daki radyo ve televizyonların yayınladığı konuşmada Sindi, PKK'nin bir Kürdistan'i örgüt olduğunu belirterek, bir daha PKK'ye karşı savaşmayacaklarını söyledi. Sindi, 'Türkiye, biz PKK için oraya gideceğiz, sınırötesi operasyon yapacağız diyor. PKK Kürdistani bir partidir. PKK ile bir daha savaşmayacağız. Kendi ulusal, kültürel haklarını isteyen bir Kürt grubuna karşı kesinlikle bir daha silahlı eyleme kalkışmayacagız. İnsanlarımız bir defa daha kardeşlerinin peşinde saldırmak için gitmeyecektir' dedi. 'Operasyona ihtimal vermiyoruz' Rizgar Sindi, şöyle devam etti: 'Başkan Barzani başkanlığında yaptığımız toplantının ayrıntılarını ve ele almış olduğu önemli konuları halkımızla paylaşmak istiyoruz. Her ne kadar sınırötesi operasyon yapılabileceğine ihtimal vermiyorsak da, Türkiye'nin Güney Kürdistan'a operasyon düzenlemesinin birinci amacı Kürt halkının bir iktidar, hükümet ve parlementoya sahip oluşunu hazmedememesinden dolayıdır. Türkiye, buradaki Kürt hukukunu ve hükümetini kendi devletleri üzerinde bir tehdit olarak görüyor. Sadece Türk devleti değil, din kardeşi olduğumuz birçok Arap ve komşu ülkede Kürtlerin özgürlüğünü kendi devlet gelenekleri üzerinde tehlike olarak görüyor.' 'Ne gerekiyorsa yapılacaktır' Komşu ülkelerle barış ve kardeşlik içinde yaşamak istediklerini söyleyen Sindi, 'Kürt halkı topraklarından vazgeçmeyecektir. Geçmişte olduğu gibi bugünde bu toprakları korumak için kanının son damlasına kadar mücadelesini sürdürecektir. Bunun için Kürt halkı dünyanın dört bir yanında sürekli direnişe geçmeli ve kazanımlarını korumalıdır. Bunun için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Çünkü bu Kürt halkının ulusal anlamda kendi topraklarını ve hukukunu korumanın meşru müdaffa hakkıdır. Dünya eski dünya değildir. Türk devletinin bunun çok iyi anlamasını ve Kürt halkının her dönemden daha çok güçlü olduğunun bilinmesi gerekir' şeklinde konuştu. 'Savaşla sorun çözülmez' Türkiye'nin Kürt sorununu siyasi ve barış içinde çözmesi gerektiğini vurgulayan Sindi, şöyle konuştu: 'Savaşla, şiddetle ve silahla bu sorun hiç çözülmez. Türkiye PKK'ye karşı askeri yöntemlerle hiçbir yere varamaz. Aksine kendisini bitirir. Onun için sorun kesinlikle siyasi yollardan çözülmelidir. PKK sorunu Kürt halkının meşru, doğal, kültürel ve siyasal haklarını tanımakla ancak çözülür. Saddam 50 yıl savaştı. Toplu katliamlar, kimyasal bombalar kullandı, şehirlerimizi yerle bir etti, köylerimizi boşaltı... Fakat sonuçta yaptıkları başına bela oldu. Kürt halkı bitmedi ama kendisi ve generalleri hiç kimsenin aklında bile gecirmedigi bir şekilde tutuklandı ve hesap verdi.' ABD elçisi Barzani'yi aradı Rizgar Sindi, ABD yönetiminin sınırötesi operasyona karşı olduğunu belirterek, 12 Ekim tarihinde Irak'taki ABD Büyükelçisi'nin Barzani'yi telefonla arayarak, 'Türk askerinin Kürdistan'a girmesini kabul etmediklerini' ilettiğini söyledi. Fransa, Almanya'nın işgale karşı çıktığını ve desteklerini bildirdiklerini kaydeden Sindi, Bağdat hükümetinin de tezkereye karşı net, kesin tavır almasını istedi. 'Yıllarca savaşabiliriz' Zaxo Genel Karargah Başkanı Dr. Rizgar Sind, konuşmasının sonunda Güney Kürdistan'a operasyon yapılması durumunda Türkiye'ye yıllarca karşı savaşabilecek durumda olduklarını söyledi. 'Türkiye böyle bir operasyon düzenlediği zaman tüm Kürtlerin meşru savunma hakkını kullanarak direnişini yükseltecektir' diyen Sindi, Mesud Barzani'nin halka bu mesajları ilettiğini belirtti. Rizgar Sindi'nin konuşması Behdinan bölgesinde televizyon ve radyolarda yaklaşık 1 saat yayımlandı. DUHOK - ANF
Türkiye ile İran, 22 Nisan 1926′da İran’ın başkenti Tahran’da Kürtleri hedef alan bir antlaşma imzaladı. Türk-İran Dostluk ve Güvenlik Antlaşması’nın 5. ve 6. maddesi Kürtlere karşı ortak mücadele etmekle ilgiliydi. Her iki ülke kendi sınırları içerisinde yaşayan Kürtlere atıfta bulunarak karşılıklı olarak antlaşma maddelerine şu hükümleri koydurdular: “Ülkeler içinde öteki taraf ülkesinin kamu güvenliği ve düzenini bozmak ya da hükümeti devirmek amacını güden kuruluş ve örgütlerin oluşmasını ya da yerleşmesini ve bunun gibi öteki ülkeye karşı propaganda ya da başka bir yoldan mücadele amacını güden kişiler ve örgütlerin yerleşmesini kabul etmemeyi; sınır bölgeleri halkının esenlik ve güvenliğini sağlamak amacıyla, sınıra yakın kesimlerde bulunan aşiretlerin iki ülkenin güvenliğini bozucu biçimde yaratabilecekleri suç niteliğindeki eylem ve hazırlıklara son vermek için gerekli tüm önemleri almayı yükümlenirler.”
Türkiye ile İran arasında imzalanan antlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra Türkiye, İngiltere ve Irak arasında Ankara’da 5 Haziran 1926′da Kürtleri yakından ilgilendiren, Türk-Irak Sınırı ve İyi Komşuluk İlişkileri Antlaşması imzalandı. Türkiye-Irak sınırını güvence altına almayı ve iki ülkenin sınırları içerisinde gelişebilecek olası bir Kürt hareketini ortaklaşa bastırmayı içeren antlaşma metninde şu hükümler yer almaktaydı: “Silahlı bir ya da birkaç kişi sınır bölgesinde ağır ya da hafif suç işledikten sonra, öteki sınır bölgesine sığınmayı başarırsa o ülkenin makamları, bu şahısları silahlarıyla ve yağma ettikleri eşya ile birlikte uyruğu bulunduğu ülkenin makamlarına teslim etmek üzere yasa uyarınca tutuklamak zorundadır. Taraflar öteki ülkenin uyruğundan olup, kendi toprakları üzerindeki aşiret beyleri, şeyh ya da öteki üyeleri ile resmi ya da siyasal niteliğe sahip her türlü iletişimden kaçınacaklardır. Taraflar, sınır bölgesinde öteki devlete karşı yönetilmiş hiçbir propaganda ve örgüte izin vermeyeceklerdir.”
Sadabad Paktı’nda Kürtler Kıstırıldı [8 Temmuz 1937]
Kürtleri yakından ilgilendiren Sadabad Paktı, 8 Temmuz 1937′de İran’ın başkenti Tahran’da bulunan Sadabad Sarayı’nda Türkiye, Afganistan, Irak ve İran temsilcileri tarafından iki yıllık bir hazırlık evresinden sonra imzalandı. Antlaşmanın 7. maddesi doğrudan Kürtleri hedefliyordu. Bu madde, dört devletin Türkiye-İran, Türkiye-Irak, ve İran-Irak sınırlarının her iki tarafında yaşayan Kürtlerin oluşturacağı herhangi bir örgütlenmeyi veya birbirlerine verebilecekleri desteği kırmak ve bastırmak amacıyla konulmuştu.
Antlaşmanın imzalandığı tarihte Türkiye sınırlarına düşen Kuzey Kürdistan’da Dersim Başkaldırısı, Irak yönetimindeki Güney Kürdistan’da Barzanî sorunu ve İran sınırları içerisindeki Doğu Kürdistan’da ise 1930′da öldürülen Kürt lideri Simko’nun taraftarlarının küçük çaplı ayaklanmaları bulunmaktaydı. Sadabat Paktı’nın imzalanma sebebi olarak gösterilen İtalya’nın Habeşistan’ı işgali ile ilgili herhangi bir hüküm ya da tedbir içermeyen antlaşma ilk başlarda İran’ın Türkiye ve Afganistan ile sınırlarını korumasına yönelik bir antlaşma olarak gösterilmiş, Irak daha sonra toplantılara çağırılmıştı. Nitekim pakta çağrılan bütün ülkelerin İran’la sınır anlaşmazlığı vardı. Fakat antlaşmanın imzalanması sonrası gelişen süreçte bir çok madde zamanla işlevini yitirecekti. İkinci Dünya Savaşı’nın şartları, Kürtleri ilgilendiren 7. madde dışındaki tüm maddeleri 1945 sonrası geçersiz bıraktı. 7. madde şöyleydi: “Bağıtlı yüksek taraflardan her biri, kendi sınırları içinde öteki bağıtlı tarafların kurumlarını yıkmak, düzen ve güvenliğini sarsmak ya da hükümet rejimini bozmak amacıyla silahlı çeteler, birlikler ya da örgütlerin kurulmasını ve eyleme geçmelerini engellemeyi yükümlenir.”
1979′da İran’da yapılan İslam Devrimi sonrası yeni rejim, antlaşmayı feshettiğini ima edene kadar hukukî varlığını sürdüren Sadabat Paktı, 1980 yılındaki Irak-İran Savaşı’na kadar yürürlükte kaldı. Antlaşma, Kürtlere karşı işlevi bakımından daha önce Türkiye ile Irak arasında 5 Haziran 1926 tarihinde imzalanan Türk-Irak Sınırı ve İyi Komşuluk İlişkileri Antlaşması ve Türkiye ile İran arasında 22 Nisan 1926′da Tahran’da imzalanan Türk-İran Dostluk ve Güvenlik Antlaşması’nın bir benzeriydi.