Kongreye hazırlanan Demokratik Toplum Partisi (DTP) yayınladığı bir genelgeyle seçmenlerine özeleştiri verdi. AKP politikalarını ve Kürt sorununun bugün geldiği evreyi ayrıntılarıyla ele alan genelgede, 'Yerel seçimlerde alacağımız başarılı sonuç Kürt sorununun çözümünde kapılar sonuna kadar açabilecektir' denildi. MYK, PM üyeleri, Kadın ve Gençlik Meclisi temsilcileri ile belediye başkanlarından oluşan 9 kişilik komisyonun koordine ettiği hazırlıklar çerçevesinde il başkanlıklarına 'Kongre Perspektifi' başlığı ile gönderilen genelgede Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasal süreç değerlendirilerek, 'DTP'nin halkın beklentilerini karşılayacak bir siyasal düzeyi yakalayamadığı' özeleştirisi yapıldı.
Stratejik önem atfedildi
DTP, teşkilatlarına gönderdiği genelgeyle hem temmuzdaki kongrenin hem de yerel seçimlerin startını verdi. Halka karşı özeleştirinin verildiği genelgede, yerel seçimlere stratejik önem atfedildi. Genelgede, 'Bu seçim süreci, halkımızın demokratik mücadelesinin somut kazanımlarla taçlandırılması açısından hayati önemde olacaktır. Yerel seçimlerde alacağımız başarılı sonuç halinde Kürt sorunun çözümünde kapılar sonuna kadar açılabilecektir' denildi.
AKP, takiyyeci ve demagog
AKP'nin politikalarının eleştirildiği genelgede, AKP, 'karakteri takiyyeci, zihniyeti gerici, dili demagog' bir parti olarak nitelendirildi. Genelge, şunlar belirtildi: 'AKP Kürt sorununu, ekonomik ve sosyal sorunlar kapsamında ele almıştır. Halkın bu sorunlarından doğan zayıflıklarını ve dini inançlarını sömürmenin dışında başka bir şey yapmamıştır. AKP, resmi politikaları ve ümmetçi politikayı birleştirerek demagog söylemiyle Kürtler için daha tehlikeli bir hal almıştır.'
AKP'yi devlet yarattı
20 Temmuz'da 2. Olağan Kongre'sini yapmaya hazırlanan DTP'nin 4 sayfalık genelgesinde, Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı krizin cumhuriyetin kuruluş felsefesi ve yapısından kaynaklandığı savunularak, 'Sorun, tekçi-statükocu-otoriter ve milliyetçi çizgiye dayanan mevcut sistemin kendisidir. Statükocu sistem ve anti-demokratik anayasal düzen nedeniyle çoğunluğu oluşturan emekçiler, yoksullar, farklı etnik ve dinsel farklılıklar büyük bir mağduriyet yaşamışlardır. Kimlikleri reddedilmiş, asimile edilmeye çalışılmış, emek sorunu çözülmemiş; farklılıkların kendilerini ifade edebilecekleri, haklarını kullanabilecekleri olanaklar tanınmamıştır' denildi. Kürt sorununun çözümsüzlüğünün sistemin en büyük handikabı durumunda olup sosyal, ekonomik ve siyasal sorunların tümünün kaynağı haline geldiğinin kaydedildiği genelgede, Türkiye'nin demokratikleşmesinin en temel halkasının Kürt sorununun çözümünden geçtiği, bu sorun çözülmeden Türkiye'nin insan hakları, demokratikleşme, ekonomik kalkınma benzeri hiçbir alanda bir adım ilerleyemeyeceği kaydedildi.
AKP'nin, 'Kürt sorununun çözümsüzlüğü karşısında çözüm üretemeyip siyasi tarihin çöplüğüne atılan partilerin boşluğundan' doğduğu yazılan genelgede, demokrasiye dayalı olmayan devlet sisteminin halkla bağının kopma noktasına geldiği aşamada AKP'nin çıkışını desteklediği belirtildi. Uluslararası güçlerin de uygun bulmasıyla 'karakteri takiyyeci, zihniyeti gerici, dili demagog' AKP yapılanmasının ortaya çıktığı belirtilen genelgede, şunlar dendi: '6 yıldır tek başına iktidarda olan AKP hükümeti, kullandığı üslup dışında Kürt halkının ve haklarının reddi üzerinden şekillenen devlet politikasını olduğu gibi benimsemiştir. Sorunu, ekonomik ve sosyal sorunlar kapsamında ele almıştır; ele aldığı biçimiyle bile Kürtlerin ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümü yerine halkın bu sorunlarından doğan zayıflıklarını ve dini inançlarını sömürmenin dışında başka bir şey yapmamıştır. AKP, devletin resmi politikalarıyla milli görüşün ümmetçi politikasını birleştirerek yaptığı uygulamalarla ve demagog söylemiyle Kürtler için tehlikeli bir hal almıştır.'
Çözmeyen çözülür
2007 sonlarında inkar ve imha konseptinin geliştirdiği saldırılara karşı, Kürt halkının ve örgütlü güçlerinin geliştirdiği direnişin dünyanın ve bölgenin dikkatini tekrar Kürt sorununa çektiği ve AKP'yi gerilettiği ifade edilen genelgede, egemen güçlerin, birbirlerinden büyük tavizler kopararak üzerinde uzlaştıkları Kürtleri ezme projesinin boşa çıkarılması üzerine Türkiye'nin bir siyasi krizin içine girdiği kaydedildi. Ergenekon operasyonu ile askeri harcamalardaki artış arasındaki ilişkiye dikkat çekilen genelgede, şu ifadelere yer verildi: 'Başarısızlığın hemen ardından AKP'ye kapatma davası açılmış, AKP ise Ergenekon çetesine operasyon yapmış ve günümüze kadar kapışmaları sürmektedir. Tabii bu süre zarfında kesenin ağzını sonuna kadar açarak yapılan askeri ve diğer harcamaların faturası çıkmaya başlamış, aynı zamanda ülke ekonomik bir krizin de içine sürüklenmeye başlanmıştır. Faizler, zamlar bir anda tavana vurmuştur. Bazı kesimlerin Kürt sorununu çözme, bazı kesimlerin de Kürtleri ezme konusunda beklentili olduğu AKP, her ikisini de başaramamıştır. Ancak birçok kesimi oyalayarak, taviz kopararak iktidarda kaldığı sure zarfında devlet kurumlarını ele geçirme, İslami sermayeyi güçlendirerek iktidara taşıma konularında kendi cephesinde başarılı olmuştur. Ama AKP'nin de ipi çekilmiş, yolun sonuna gelmiştir artık. 'Kürt sorununu çözemeyen çözülür' diyalektiği AKP için de geçerli olmaya başlamıştır.' Kürt halkının demokratik siyaset yapma istem ve olanaklarının 16 yıldır nasıl engellenmek istendiğine dikkat çeken genelge de DTP'nin kapatılmasına da değinildi. Kürt sorunun demokratik çözümünün artık kaçınılmaz hale geldiği bir aşamada, Kürtlerin legal demokratik siyasal zeminde yasaklanmasının, sorunu büyütme ve derinleştirmenin dışında başka bir sonuç vermeyeceğine dikkat çekilen bildiri de 'Kapatmalarla hedeflenen Kürtleri demokratik özgür siyasal çizgilerinden vazgeçirmek, iradelerini kırmak, zayıflatarak mevcut sistemin içine çekmekse; bilinmelidir ki, bizler asla bu noktaya gelmeyeceğiz ve bunu 16 yıllık siyasal geleneğimizde ispatlamış durumdayız ve bugün 16 yıl öncesinden daha da güçlüyüz' denildi.
Beklentileri karşılayamadık
'İki yılını dolduran partimiz DTP, tarihin kendisine yüklediği görevleri ve halkımızın beklentilerini hak ettiği kadar yerine getiren ve karşılayan bir siyaset ve temsiliyet düzeyini yakalayamadığı' özeleştirisinin de yapıldığı genelgede, 22 Temmuz seçimleri sürecinde AKP'ye karşı gerekli ve doğru politik tutumun belirlenemediği, yine iç sorunlardan (kişisel çekememezlik, bireysel çatışma vb) kaynaklı olarak gerçek potansiyelin açığa çıkarılamadığı belirtildi. Kongrenin ardından yerel seçimler sürecine girileceğine dikkat çekilen perspektif genelgesinde, 'Mücadelemizi tasfiye etmek, halkımızın elde ettiği kazanımları zayıflatma amacıyla sistem tüm gücüyle yerel seçimlere yüklenecektir. Bu seçim süreci, halkımızın demokratik mücadelesinin somut kazanımlarla taçlandırılması, kendi demokratik komünal yaşam sistemini örmesi açısından hayati önemde bir seçim süreci olacaktır. Yerel seçimlerde alacağımız başarılı sonuç halinde Kürt sorunun çözümünde kapılar sonuna kadar açılabilecektir. Tersi bir durumda ise geriye düşüşle birlikte, yeniden iradeleşmek ve halkımız adına kazanımlar elde edebilmek için daha büyük bedeller ödemeyi zorunlu kılacaktır' denildi. Kongre stardını Bölge'de veren DTP, belediye başkanları, il başkanları, il Genel Meclis ve belediye meclis üyeleri ile Diyarbakır il binasında ilk toplantısını da gerçekleştirdi. Kongre çalışmaları ile yerel seçimlerin stardının da verildiğini duyuran toplantı da perspektif genelge okundu. Toplantıların devamının geleceği bildiriliyor. DİYARBAKIR - ANF
Gazetemiz Gündem'in internet sitesi 4. kez Türkiye'de sansürlendi. www.gundemonline.com internet adresimize bugünden itibaren Türkiye'den erişim mahkeme kararı ile yine engellendi.
Sitemize girilmek istendiğinde 'BU SİTEYE ERİŞİM ENGELLENMİŞTİR. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 13/05/2008 tarih ve 2008/2902 nolu kararı gereği bu siteye erişim TELEKOMÜNİKASYON İLETİŞİM BAŞKANLIĞI'nca engellenmiştir. Access to this web site is banned by 'TELEKOMÜNİKASYON İLETİŞİM BAŞKANLIĞI' according to the order of: Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 13/05/2008 of 2008/2902.' yazısı ile karşılaşılıyor.
İnternette sansürde de sınır yok!
Daha önce defalarca kapatma cezası verilen özgür basın geleneğinden gelen gazetelerin internette yayınlarına da Türkiye devleti tahammül edemiyor. Gündem gazetesi internet siteleri gundemimiz.com, ozgurgundem.net, ozgurgundem.org adreslerinden sonra www.gundemonline.com internet adresimize de Türkiye'de girişler yasaklandı. Dün de Avrupa'da yayın yapan Yeni Özgür Politika internet sitesi www.yeniozgurpolitika.com engellenmişti.
Bu tür sansürlerin Türkiye'nin kötü imajına yenilerini eklemek dışında bir şey kazandırmayacağı gerçeğiyle, bundan böyle www.gundemonline.net adresi üzerinden internette yayınımıza devam edeceğiz. Ayrıca bilgisayarınızda DNS adreslerini de değiştirerek www.gundeonline.com adresine de erişim sağlayabilirsiniz.
DNS1: 208.67.222.222
DNS2: 208.67.220.220
Gündem
Bölge'de düzenlenen her türlü mitinge katılan araçlara aylar sonra para cezalarının kesilmesi 'geleneği' sürüyor. Polisin miting veya etkinlikten aylar sonra masa başında oturarak araçlara ceza kesmesi 'geleneğinin' son örneği ise Hakkari'den. Hakkari'den 'Amara Yürüyüşü'ne katılan araçlara, 2 ay sonra milyarlarca lira ceza kesildi. Araçlar yolda durdurulmadığı için sürücünün ismini bilmeyen yetkililer, cezayı araç sahibine kesti. Cezanın masa başında yürüyüşün görüntülerine bakılarak keyfi bir şekilde kesildiğini belirten DTP Hakkari İl Başkanı Hasan Güzel, cezanın iptali için mahkemeye başvuracaklarını söyledi.
Hakkari'den 4 Nisan'da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın doğum günü nedeniyle Urfa'nın Halfeti ilçesine bağlı Amara (Ömerli) köyüne giden araçlara 2 ay sonra ceza yağdı. Araçlar yolda durdurulmadığı için sürücünün ismini bilmeyen yetkililer, cezayı araç sahibine kesti. Araç sahiplerine tebliğ edilen makbuzda, 'kural ihlali', 'kırmızı ışıkta geçme' ve 'hatalı sollama' gerekçesiyle para cezası kesildi. DTP Hakkari İl Başkanı Hasan Güzel, ceza işleminin iptali için mahkemeye başvuracaklarını söyledi. DTP Hakkari İl Örgütü olarak Amara'ya yüzlerce araçla gittiklerini belirten Güzel, 'Biz hiçbir noktada durdurulmadık. Bir de bizi şaşırtan arabalar kimin üzerine kayıtlı ise ona ceza kesilmiş. Yani şoföre kesilmemiş. Bu da demek oluyor ki kamera görüntüleriyle bu cezalar direkt olarak kesilmiştir. Bu cezalar masa başında keyfi olarak kesilmiştir. Araçlarımıza kesilen para cezası hukuksuz ve keyfidir' dedi.
Şoför Yusuf İnanç ise, cezanın haksız bir işlem olduğunu kaydetti. Araçların her birine 2 bin YTL'ye yakın para cezası kesildiğini belirten İnanç, toplam cezanın 40-50 bin YTL'ye ulaştığını kaydetti. İnanç, 'Cezalar ya ayın 3'ünde ya da ayın 4'ünde 10'ar dakika arayla kesilmiş. Hepsi de aynı noktada kesilmiş. Bunlar kamera görüntülerini çözerek bu cezaları kesmiş. Aynı zamanda bizim ehliyetlerden de 15 puan kesildiği söyleniyor. Hukuki yollara başvurarak hakkımızı arayacağız' diye konuştu. HAKKARİ
Türkiye ile Federe Kürdistan yönetimi arasındaki yapılan bir dizi görüşmenin ardından ekonomik anlamda da önemli bir karar alındığı belirtildi.
İstanbul'dan Federe Kürdistan bölgesine bugüne kadar tarifesiz (Charter) yapılan uçak seferleri düzenli hale getirildi. Özel havayolu şirketlerinden Atlasjet, 29 Haziran'da İstanbul-Erbil tarifeli uçuşlarına başlıyor.
İlk etapta haftada 5 gün yapılacak seferler, daha sonra 6'ya çıkarılacak. Uçuşların yeri de artık değişiyor. Daha önce Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan yapılan uçuşlar, bundan böyle Atatürk Havalimanı'ndan gerçekleştirilecek. Erbil seferlerinde sadece havalimanı değil uçaklar da değişiyor. Geçmişte MD tipi eski uçaklarla seyahat eden Erbil yolcuları artık 2 yaş ortalamasına sahip yeni uçaklara binecek.
Zaman gazetesinin bildirdiğine göre “Güvenlik, uçuş emniyeti ve bilet paralarının ödenmemesi gibi nedenlerle” birçok kez sekteye uğrayan İstanbul-Erbil seferleri artık her hafta pazartesi, salı, çarşamba, perşembe ve pazar gerçekleşecek.
Atlasjet Havayolları, 2 yaş ortalamasına sahip CRJ 900 ve Airbus 319 tipi uçaklarla yapılacak uçuşlarda ayda yaklaşık 3 bin yolcu taşımayı planlıyor. Yolcular, tarifeli uçuş biletlerini internetten ya da telefonla alma imkanına kavuşurken, İstanbul'dan da yurtiçi ve yurtdışı bağlantılı transferden yararlanabilecek. Atlasjet Havayolları, 2007 yılından bu yana tarifeli sefer yapabilmek için prosedürlerin tamamlanmasını bekliyordu. 2,5 saat süren İstanbul-Erbil uçuşları, havayolu şirketlerine haftada yaklaşık 150 bin dolar kazandırıyor. Sıcak yemek verilmeyen uçuşların kârlı olması nedeniyle, özellikle charter firmaları uçuş düzenlemeyi sürdürüyor.
Charter şirketlerin büyük rağbet gösterdiği İstanbul-Erbil uçuşları, 1995'te Fly Air ile başlamıştı. Dışişleri Bakanlığı'nın izni alınarak başlatılan uçuşlar ilk olarak 1995 Ağustos'unda İstanbul'dan Silêmani'ye gerçekleştirilmişti. RizgariOnline
PNA-Kürdistan Bölge parlamento başkan yardımcısı Dr.Kemal Kerkuki , BM Irak temsilcisi DeMistura'nın, kendisinin 140 madde konusunda hazırladığı raporun ilk aşamasının açıklamasının ardından Bağdat'ı ziyaret eden Kürt heyeti ile yaptığı görüşmede kendi hatalarını itiraf ettiğini söyledi.
Irak'ın Sesleri haber ajansına konuşan Kerkuki , De Mistura'nın 140.madde konusunda hazırladığı raporun ilk aşamasının açıklamasının ardından Bağdat'ı ziyaret ettiklerini vu burada De Mistura ile yaptıkları görüşmede kendisinin raporda yer alan hatalara itiraf ettiğini belirtti.
De Mistura'nın başlangıçta hataya düştüğünü dikkat çeken Kerkuki , De Mistura 'nın kendisini 140.madde Uygulama komisyonuna alternatif olarak gösterdiğini belirterek '' Fakat BM burada sadece 140.madde Uygulama komisyonuna teknik yönden yardımcı olmak için devreye girebilecekti'' dedi.
Raporun içeriğine ilişkin eksik ve hatalara değinen Kerkuki , De Mistur'anın raporda çok ciddi tehlikelere yol açacak şüpheli bir temele dayanan önerilere yer verdiğini dikkat çekerek , ''De Mistura , Kürdistan İttifak listesinin oyların büyük bir çoğunluğu aldığı Mahmur'da seçim sonuçları göz önünde bulundurmazken Araplaştırma politikası sonucu Kürtlerin oy çoğunluğu alamadığı Mendeli'de seçim sonuçları göz önünde bulundurmuş'' dedi.
Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, ameliyat olmak üzere ABD'ye gitti. Bağdat'taki cumhurbaşkanlığı basın bürosunca yapılan açıklamaya göre, Talabani sağ dizinden ameliyat olmak üzere dün Bağdat'tan ABD'ye uçtu.
Talabani, iyileştikten sonra sosyalist partilerin düzenleyeceği uluslararası konferansa katılmak üzere ABD'den Yunanistan'a geçecek. Irak lideri, geçen yıl ABD'de muayene olmuştu.
BAŞKAN BARZANİ İTALYA’YA GİTTİ PNA-Federal Kürdistan Bölge (FKB) başkanı Mesut Barzani ''Müttefik Demokratlar Konferansına'' katılmak üzere dün akşam saatlerinde İtalya’nın başkenti Roma’ya gitti.
Kürdistan Bölge Başkanlığı Divanı Başkanı Dr.Fuad Hüseyin Kürdistan Başkanı’nın İtalya’nın başkenti Roma’da düzenlenecek olan ''Müttefik Demokratlar Konferansı’na'' katılmak için davet edildiğini ve Başkan'ın bu konferansa katılmak üzere dün akşam saatlerinde Roma’ya gittiğini söyledi.
Hüseyin, yaptığı açıklamada, ‘’Kürdistan Bölge Başkanı konferansın oturumlarına katılacak ve demokrasi, dünyada terör olgusu ve terör örgütleri ile mücadelenin keyfiyeti konusunda bir konuşma sunacak’’ dedi.
Hüseyin, Kürdistan Başkanı’nın bu konferansta çok sayıda üye, üst düzey yetkili ve çeşitli medya kurumları ile görüşmesinin beklendiğini söyledi.
"Okumaya gittiğiniz okullarda, iktidarın kültürünü, dilini, otuz yıl önce geçerliliğini kaybetmiş teknik ve yalan dolan içeren tarih bilgilerini sadece "entegre olmak" veya iş sahibi olmak için kayıtsız kabul ettiğiniz halde, sağcı veya milliyetçi saldırılarla, psikolojik baskılarla, takma isimler veya lakaplarla sonucunda bırakmak zorunda kalıp, hala ümit taşımanız isteniyorsa, bu ümidi başka bir ülkede devam ettirmek en son çare gibi görünse de, cazip bir seçenek gibi duruyor."
Geçen günlerde, bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine, (Bu tavsiyeyi veren arkadaşım da baskılardan dolayı okulunu yarım bırakmış biri) Kuzey Irak"taki Üniversiteleri araştırıp, eğitim durumlarına, dünyadaki statülerine, kendi içindeki okumaya elverişli şartlarına ve Türkiye"den bu okullara bakış açısına internet üzerinden şöyle bir göz attım.Gördüğüm, tahmin ettiğimden pek de farklı değil, ama en sağlıklı izlenimi Aktüel Dergisi"nin muhabirlerinin yaptığı, araştırmadan elde ettiğimi söyleyebilirim.Benim gibi, YÖK tarafından bir kenara atılmış, sınav sistemi değişikliklerinin kurbanı olmuş, az çok Kürtçe bilen doğulular için kaçmayacak fırsat gibi görünen bu üniversitelerin iyi ve kötü tarafları var.
İyi tarafları:
- Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde –Avrupa ve Amerika"da- denkliğinin olması.
- Hükümet ve devlet tarafından büyük destek görmesi.
- Türkiye, İran ve Suriye"den gelen Kürt öğrencilere aylık, iki yüz - üç yüz dolar burs verilmesi, bu öğrencilere, elektrik, su ve kira masrafı olmayan öğrenci evleri veya yurtlar tahsis etmeleri.
- Birçok farklı ülkeden, alanında uzman öğretmenlerinin olması, yine diğer ülkelerden gelen öğrencilerin de burada eğitim görmeleri.
- Kürtçe ve İngilizce eğitim verilmesi.
- Üniversite bitiminde, iş sorunun olmaması.
- Bu üniversitelere başörtü ile girmenin yasak olmaması.
Kötü tarafları:
- Gelişmekte olan bir bölge olduğundan, elektrik ve alt yapı eksikliklerinin olması.
- Hala sıcak bir bölge olduğu için, silahlı çatışmaların, bombalı eylemlerin yaşanabileceği olasılığı.
- Türkiye"nin bu üniversitelere denklik vermemesi dolayısıyla, askerlik yapmamış TC vatandaşı erkek öğrenciler için, oranın vatandaşı olma ihtiyacının doğabilmesi.
- Teokratik ve monarşik karışımı yönetimin, özgür düşünce adına ne kadar yol alınmasına izin verebileceği kuşkusu.
- Ayrı üniversitelerde, (Selahattin Üniversitesi"ne Talabani ve Süleymaniye Üniversitesi"ne Barzani destek vermektedirler.) ayrı güçlerin hüküm sürüyor olması.
- Türkiye"nin bu üniversitelere pek de iyi bakmaması ve buraya eğitim almaya giden öğrencilere, ya gizli raporlarla ya da alenen "önlem alınmalı" diye not düşmesi.
Bunlar belki de işin sadece araştırılmış tarafları.
Araştırılmaya korkulan bir sürü tarafı olan, bu "Eğitim" konusu, ya Türkiye"nin eğitim konusundaki zaafını, ya da Kuzey Iraklı veya Amerikalıların göz açıklığı olarak değerlendirilebilir.
Kuzey Irak bağımsız bir Kürt devleti için yapılanmaya son hız devam ediyor, sonucunun ne olacağını kimse bilmiyor.
Yapılanmada en büyük rolü de Türk Firmaları oynuyor, bir yıl içerisinde Türkiye ekonomisine bu harcamalardan iki milyar dolar katkı sağlanmış ve Türk İşadamlarını en çok sevindiren taraf da paranın peşin olması. Okuduğum araştırma 2005 senesine ait bulguları içeriyordu, aradan geçen üç yıl boyunca daha neler olmuş, bunu da bilmek zor.
"IRAQ UNIVERSITY" ismindeki üniversite haricinde, herhangi bir Irak Üniversitesi, Web Sayfasına da ulaşamadım.
Tabii olarak, bu üniversiteler üzerine internet üzerinden yapılan araştırma sonucunda, insanın aklında bu üniversiteleri, hemen Türkiye"dekilerle, kendi eleştirisiyle karşılaştırmak fikri doğuyor.
Bir ülkede, sadece diliniz ve kültürünüz dolaysıyla bölücü unsur potansiyeli olarak görülüyorsanız.
Okumaya gittiğiniz okullarda, iktidarın kültürünü, dilini, otuz yıl önce geçerliliğini kaybetmiş teknik ve yalan dolan içeren tarih bilgilerini sadece "entegre olmak" veya iş sahibi olmak için kayıtsız kabul ettiğiniz halde, sağcı veya milliyetçi saldırılarla, psikolojik baskılarla, takma isimler veya lakaplarla sonucunda bırakmak zorunda kalıp, hala ümit taşımanız isteniyorsa, bu ümidi başka bir ülkede devam ettirmek en son çare gibi görünse de, cazip bir seçenek gibi duruyor.
Bu fırsatı Kürt-Türk herkes değerlendirmek istiyor, ama okumak için gidilecek ülke farkı açmaya başlıyor.
"Bulgaristan, Kırgızistan … benzeri ülkelerin üniversitelerine bile denklik veren YÖK, neden Kuzey Irak Üniversitelerine denklik vermiyor?" diye sormak biraz ahmaklık olur sanırım…
Yıllarca yasaklanmış bir dilden eğitim verilmesi, iktidarın Kürt olması, giden öğrencilerin de Kürt olması, çoğu şeyi değiştiriyor.
"Kürt İstilası var, hepiniz en az üç çocuk yapın" diye slogan atan insanlar, Kürt"lere ait her şeyden korkuyorlar, bu açık.
Ama bir tarafa atın Kürt gençlerini, daha has Türk gençlerine bile fakir veya alt tabaka insanı diye doğru dürüst eğitim veremeyen bir ülkede, herkesin eğitim veya yaşamak için iltica hayallerini kurması, en az YÖK"ün Kuzey Irak Üniversitelerine denklik vermemesi kadar doğal…
Her ikisi de büyük oranda ABD desteği alan üniversitelerin yani Selahattin ve Süleymaniye Üniversitelerinin birbirlerine göre hayli farkları var.Selahattin üniversitesi, daha geniş olanaklara sahip, daha şehirleşmiş mevkilerde eğitim verirken, Süleymaniye Üniversitesi, 2005 yılının bulgularına göre "Günde 3 saat elektrik" alabilen bir kampüse sahip.
Ama mimarını Türk bir şirketin üstlendiği ikinci Süleymaniye Üniversitesi binası, teknik donanım ve tasarım açısından Selahattin Üniversitesi"ne eşdeğer bir konuma gelmek üzere.
Yalnız şunu unutmamak gerek dünyanın çeşitli ülkelerine diploma denkliğini şu an için sadece Selahattin Üniversitesi vermekte; Süleymaniye Üniversitesi bu denkliği şu için sadece ABD ile sınırlandırıyor.
On yıl içinde sadece Almanya"nın dünyanın dört bir tarafından, eğitimli veya kalifiye beş yüz bin işçi alacağını hesap edersek, bu şekildeki gelişmiş ülkelerde diploma denkliği olan üniversitelerden mezun olmak, şu an için pek öyle görünmese de ilerisi için büyük bir fırsat olabilir.Uzayan satırların kimseye bir mesaj verme kaygısı taşımadığını belirtmek isterim.
Türkçe ile belirtilmiş sıradan bir "Kürt Sorunu" yazısı olarak da ele almadan, bu bulguları ve kendi ülkenizin geleceği adına içinizde var olan umudu ve kaçış planlarınızı sorgulayarak okumanızı temenni eder, bu denemeye küfredecek veya denemeyi meth edecek herkesi selamlar. Saygılarımı sunarım. • Metin Keskin
“İsrail Kürdistan ile ilişki kurmak istiyorken Kürdistan İsrail ilişkisinden utanıyor”
Kurdians: Tuesday, June 17, 2008Kürd liderlerden birisi Arap ülkelerini ziyaret etmeye görsün, hemen Kürdistan-İsrail ilişkileri gündeme gelir. Arap basının önemli bir bölümü bu konuyu işler ve basın mensupları, Kürd lidere ilk soru olarak Kürdistan-İsrail ilişkilerini yöneltirler. Türkiye’de de durum farklı değil. Güney Kürdistan’a yönelik “İkinci İsrail” söylemi, İsrail düşmanlığını kendine meslek edinen kesimler ve Kemalistlerle Kürt halkının özgürlük düşmanlarının sürekli çiğnediği bir sakız haline gelmiş bulunuyor. “İsrail’in Güney Kürdistan’daki istihbarat, askeri eğitim” ve benzeri faaliyetlerine yönelik yalan-yanlış, şişirme haberler sık-sık Türk medyasını süsler. "Almanya'da Hitler'i yaratan Yahudilerdi" diyen Abdullah Öcalan da bu uğursuz koroya katılıyor. Öcalan, son avukat görüşmelerinde İsrail’in GAP konusundaki emellerinden bahsediyor, bu konuda başta Rahşan Ecevit olmak üzere tüm ulusalcılarla aynı kaygıları taşıyor. Bir dönem “ABD İkinci İsrail’i oluşturuyor” diyen Öcalan, şimdi de Güney Kürdistan’da “Arap emirlikleri gibi emirlik kurmak” için kendisinin yakalanıp İmralı’ya getirildiğini söylüyor!..
Güney Kürdistan Siyasi Önderliği bu ve benzeri deli saçması iddialara, iftira ve karalama çabalarına karşın her zaman aynı şeyleri söyledi: İsrail ile ilişkimiz yok, ama bu İsrail ile ilişkiyi reddettiğimiz için değil. Federal Irak’ın bu ülke ile ilişkisi olmamasındandır. Bağdat İsrail ile ilişki kurduğunda, Hewlêr de kuracaktır.
İsrail-Kürdistan ilişkileri, son haftalarda özellikle Güney Kürdistan medyasında yeniden gündeme geldi. Güney’de yayınlanan gazeteler Davut Bağıstani’nin İsrail ziyareti ve ziyaret sonrası dile getirdiklerini sayfalarına taşıdılar. Davut Bağıstani renkli simalardan birisi. 1990’lı yılların son yarısında ve 2000’li yılların başlarında Kürt medyasında sık-sık görünen Davut Bağıstani, Barzan gazetesinin 79. sayısında yayınlanan röportajda, “İsrail Kürdistan İle İlişki Kurmak İstiyor, Kürdistan İsrail İle İlişki Kurmaktan Utanıyor” dedi.
“İsrail ile ilişkim var, İsrail Kürdistan ile ilişki içinde olmak istiyor, bu alanda ilk adımı Kürdistan atmalıdır” diyen Bağıstani, “Arap-İsrail sorununun merkezinde yer alan Filistin’in İsrail ile ilişki varken, Kürdistan İsrail ile ilişki kurmaktan niçin utanıyor” diye sordu. Arap medyasında yer alan ve İsrail şirketleri ve istihbarat kurumlarının Kürdistan’da faaliyet gösterdiklerini söyleyen haberleri yalanlayan Bağıstani, Kürdistan’da İsrail’e ait hiçbir şirket ve kurumun olmadığına vurgu yaptı. İsrail’in, Türkiye’nin Güney Kürdistan’a saldırısında bu ülkeye yardım ettiği iddialarını da reddeden Bağıstani, “böyle bir şey yok. Bu propagandadan öte bir şey değil. Hiçbir İsrail askeri Batman Askeri Havaalanına gelmemiştir” dedi.
İsrail ile ilişkimi ne saklıyorum, ne de bu ilişkiden utanıyorum. İsrail’in Kürdistan’a hiçbir düşmanlığı yok. İsrail toprağımızı işgal etmiş, bize saldırmış değil” diyen Bağıstani, İsrail’in politikasını desteklediğini, Kürdistan Hükümeti’nin İsrail ile açık ve güçlü ilişki kurmasından yana olduğunu belirtti. “İsrail ile ilişki Kürdistan hükümeti’nin yararınadır” belirlemesini yapan Bağıstani, Güney Kürdistan’daki yapıyı “ikinci İsrail” olarak gören değerlendirmelere işaret ederek, “oysa Kürt liderliği Araplara karşı savaş içinde olduğu dönemlerde bile, İsrail’e karşı Arapları destekledi” dedi. Kürdistan’ın İsrail ile ilişkiyi reddetmesini doğru bulmadığını dile getiren Bağıstani, “İsrail’den hiçbir zarar görmedik. İsrail ile toprak sorunu olan Suriye ve Filistin İsrail ile sorunları çözmek için çabalıyorlar. Kürdistan Hükümeti’nin Filistin’den daha fazla Filistinci olması gerekmez” dedi. Geçmişte, Kürt devrimi ile İsrail arasındaki ilişkilerin İsrail’in dostları, örneğin İran Şahı kanalıyla yürütüldüğünü anlatan Davut Bağıstani, “ne yazık ki İsrail ile direkt ilişkimiz yoktu” dedi. İran kanalıyla yürütülen İsrail-Kürt devrimi ilişkilerinden İran’ın faydalandığına vurgu yapan Bağıstani, bugün Kürdistan-İsrail ilişkilerinin kurulmamasından dolayı rahatsız olduğunu belirtti.
İsrail’in Kürdistan ile ilişki kurmak istediğini söyleyen Bağıstani, “bu iş için ilk adımı Kürdistan atmalıdır. Çünkü, kurulacak ilişkiden kim daha çok faydalanıyorsa ilk adımı onun atması bir kuraldır” dedi. Güney Kürdistan’da, İsrail şirketleri ve istihbarat örgütlerinin bulunmadığına vurgu yapan Bağıstani, İsrail bayrağının dalgalandığı Mısır’ın en büyük Arap ülkesi olduğuna dikkat çekti. Yatırım yapmaları amacıyla Kürdistan Hükümeti’nin İsrail şirketlerini teşvik etmesi gerektiğini dile getiren Bağıstani, Irak ve Kürdistan olarak İsrail ile hiçbir sorunlarının olmadığını söyledi.
“Kürt-İsrail ilişkilerinden siz mi sorumlusunuz” sorusunu cevaplarken, hiçbir Kürt gurubunun, kendisinden İsrail ile ilişki kurma talebinde bulunmadığını belirten Bağıstani, “ama bu konuda herkes sorumluluğunu bilmelidir” dedi.
İsrail’in kendi çıkarını ön planda tuttuğunu, çıkarı olduğu her yere gittiğini söyleyen Bağıstani, aynı şeylerin Kürdistan için de geçerli olduğunu dile getirdi ve önemli olan “her iki kesimin çıkarına olan ilişkilerin güçlendirilip korunmasıdır” dedi. Hiçbir Kürt partisinin İsrail ile ilişkisi olmadığını dile getiren Bağıstani, parti üyesi ve yöneticilerin kişisel ilişkilerinin olabileceğini belirtti. İsrail’de yaşayan 2500 Yahudi Kürdün Kürdistan’a dönmek istediklerini dile getiren Bağıstani, Kürdistan Hükümeti’nin ülkelerine dönmek isteyen Yahudi Kürtlere yardım etmesi gerektiğini söyledi. Kurdistan.nu
KURTLER DUSUNE DURSUN KURTLERI ISRAILCI OLARAK NITELEYEN TURKLER BIRBIRINI EZIYOR!..
İsrail milli gününde izdiham yaşandı, askeri ataşe generalleri kuyruksuz içeriye almak istedi
KK*Haber DIYARBEKIR, 9/5 2008 — İsrail’in milli günü münasebeti dolayısıtla, İsrail elçiliğinin Swiss Otel’de düzenlediği davete Türk yetkilileri ve özellikle Türk generalleri katıldı. Bir generali kayıran İsrail askeri ataşesi, Türk genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt’ı kuyrukta beklemekten kurtarmak istedi ama Yaşar Büyükanıt kabul etmedi. İsrail elçiliğinin davetine Türk genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt, 2. genelkurmay başkanı Ergin Saygun, kara kuvvetleri kurmay başkanı Atilla Işık ve çok sayıda devlet, hükümet ve askeri yetkili katıldı.
İsrail elçiliğinin milli günü dolayısıyla düzenlediği davete en çok göze çarpan general apoletleri idi. Türk ordusunun en üst akdemesinin katıldığı davet’te İlker Başbuğ yoktu. Yaşar Büyükanıt, son zamanlarda yanından eksik etmediği 2. gnelekurmay başaknı Ergin Saygun ile birlikte gitmişti. Kanal D’nin haberine göre, İsrail askeri ataşesi generalleri kuyrukta bekletmemek için onları sıra dışı öne alarak kayırmaya başladı. Kara kuvvetleri kurmay başkanı Atilla Işık kuyrukta beklemeden İsrail elçisi ile toklaşabildi. Askeri atatşe, Yaşar Büyükanıt’ı da kuyruktan kurtarmaya çalıştı ancak Büyükanıt kabul etmedi.
Misafirler arasında ATO (Ankara Ticaret Odası) başkanı Sinan Aygün’ün olması dikkat çekiciydi. Ulusalcı, batı karşıtı, ABD ve İsrail düşmanı Sinan Aygün’ün İsrail’in davetine gitmesi, Türk ulusalcılarının ideolojilerini gösteriyor.