Babası ile aynı kaderi paylaştı

ahmetozhan Babası işkenceyle katledilirken Ahmet 10 yaşındaydı. 25 yaşındaki Ahmet, polis kurşunuyla yaşamını yitirirken; arkasında bir yaşındaki Mehmet Ali'yi bıraktı. Anne Özkan, 'Devlet benim kocamı öldürdüğü gibi oğlumu da öldürdü. Oğlumun hesabının sorulmasını istiyorum' diye feryat etti.
Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde Öcalan'a yapılan saldırıyı protesto etmek için yapılan gösterilerde Ahmet Özkan (25) yaşamını yitirdi. Henüz 10 yaşında iken babasını da işkence sonucu kaybeden Özkan'ın bir yaşındaki bebeği de yetim kaldı. İsyanları ile tarihte yer edinen Ağrı, son günlerde yaşanan gösterilerle bir kez daha tarihteki yerini aldı. 1926, 1927 ve 1930 yıllarında isyanların bastırılmasından sonra Ağrı Dağı, 'Hayali Kürdistan burada meftundur' sözüyle hatırlanır oldu. Ancak Ağrı'da isyan hiç bitmedi. 78 yıldır sürekli ayaklanmaların yaşandığı Ağrı'da en son 21 Ekim'de KCK Önderi Abdullah Öcalan için gösteri düzenlendi. Doğubeyazıt'ta düzenlenen gösteride 25 yaşındaki Ahmet Özkan polisin açtığı ateş sonucu sırtından vuruldu. Özkan'ın ölümü Ağrı'da büyük bir tepkiye yol açtı.
Babası işkenceden öldü
Ahmet Özkan, 1984 yılında Doğubeyazıt'ın Hallaç Köyü'nde doğdu. PKK'nin silahlı mücadeleyi başlattığı yıllarda doğan Özkan'ın köyü de gelişen çatışmalardan sürekli nasibini aldı. Çatışmaların doruğa çıktığı 1993 yıllında Hallaç Köyü yakılarak, boşaltıldı. Henüz 9 yaşındayken ailesiyle Doğubeyazıt'a göç etmek zorunda kalan Ahmet, 10 yaşına geldiğini de babası Polat Özkan tutuklandı. Gözaltında gördüğü işkencelerin izlerini taşıyan babası Polat Özkan, cezaevinde kısa bir süre kaldıktan sonra tahliye oldu. Gördüğü işkencelerden dolayı felç olan babası tahliyesinin ardından hayata gözlerini yumdu.ahmetozkancenaze
Küçük yaşta büyük sorumluluk
Evin 6. çocuğu olan Ahmet, babasının ölümünün ardından 11 kardeşiyle yetim kaldı. Annesi aynı zamanda çocuklarına babalık yaptı. Diğer kardeşleri gibi Ahmet'in de küçük omuzlarına ağır bir yük binmişti. Çobanlık yapmaya başlayan Ahmet, koyunlarını Ağrı (Ararat) Dağı'nın eteklerine götürüp otlatıyordu. Ararat ile dost olan Ahmet, Ararat'tan başı dik ve onurlu olmayı öğrenmişti. Taşıdığı kimliğin bilincindeydi. Kürt sorununun çözümünde katkısı olacağına inandığı her eyleme katılıyor, panzere ve kurşunlara aldırış etmeden en önde yer alıyordu. Bir yandan da babasına verdiği sözü unutmayarak, ailesini geçindirmeye çalışıyordu.
Oğlu da kendi gibi yetim kaldı
Ahmet 20 yaşına geldiğinde askere gitmek zorunda kaldı. 2003 yılında askere giden Ahmet, askerliğini bitirdikten sonra Zeynep'le evlendi. 2007 yılında genç yaşında baba olan Ahmet'in Mehmet Ali adındaki çocuğunun kendisi gibi yetim büyümesini istemiyordu. Oğlu ve ailesi için gece gündüz çalışıyordu. Ancak oğlunun kaderi de kendisininkinden çok farklı olmadı. Öcalan'a İmralı Cezaevi'nde yapılan saldırıyı protesto eden kitleye katılan Ahmet, sırtından aldığı ve kalbinden geçen kurşunla yaşamını yitirdi. Babası ölürken 10 yaşında yetim kalan Ahmet, yaşama gözlerini yumarken, bir yaşındaki oğlu Mehmet Ali de yetim kaldı. 22 yaşındaki eşi Zeynep'i, babasının emaneti olan 10 kardeşini geride bıraktı. Ahmet geride bir yetim, genç bir dul kadın, yaşlı bir anne ve şu an askerde olan bir kardeş bıraktı.ahmetozkan
Annenin ağıtları Ararat'a yükseldi
Anne Şükran Özkan'ın oğlu için yaktığı ağıtlar, Ağrı Dağı'nda yankılandı. Anne Özkan Kürtçe söylediği ağıtlarında, 'Devlet benim evladımı öldürdü. Devlet benim kocamı da işkencelerde katletti' dedi. Oğlunun babasız büyüdüğünü ve çobanlık yaparak geçimlerini sağladığını belirten Anne Özkan, 'Devlet benim kocamı öldürdüğü gibi oğlumu da öldürdü. Oğlumun hesabının sorulmasını istiyorum. Devletten davacıyım” diye konuştu.
'Kanı yerde kalmasın'
Gözleri ağlamaktan kuruyan eşi Zeynep Özkan ise konuşmakta güçlük çekti. Konuşacak ve ağlayacak hali kalmayan Zeynep Özkan, sadece şunları haykırabildi: “Benim kocam çobandı. O gün yine çobanlığa gidecekti. Yapılan haksızlığı duyunca evden çıkarak eyleme gitti. Benim kocamın kanı yerde kalmasın. Kanı alınsın.'
'Devletten hesap soracağız'
1993 yılında kardeşini öldürenlerin şimdi de yeğenini öldürdüğünü ifade eden amca Mehmet Özkan ise devletten çok çektiklerini söyledi. Ahmet'in çobanlık yaparak ailesini bu güne getirebildiğini belirten Amca Özkan, “Bütün aileye o bakıyordu. Ama babası gibi devlet onu da öldürdü. Devletten bu hesabı soracağız ve bu hesabı sorarken bütün Kürt halkının desteğini istiyoruz' dedi. Ahmet'in yurtsever ve iyi bir insan olduğunu belirten arkadaşı Ahmet Çağlı, Ahmet'i şu cümlelerle anlattı: 'Hiçbir zaman haksızlığı kabul etmiyordu. Mert ve delikanlı bir kişiliği vardı. Hayatı boyunca hiç kimse ondan şikâyetçi olmadı. Herkes onun çok iyi bir insan olduğunu biliyordu.'
ERCAN ÖKSÜZ/ REMZİ COŞKUN - VAN / DİHA

Türk ve Ayna'ya jet inceleme

ahmetturkdtpmilletvekilleri Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ve Emine Ayna hakkında dünkü açıklamaları ile ilgili inceleme başlattı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, dün Büyükşehir Belediyesi Konukevi önünde bir grup DTP'li milletvekili ve belediye başkanıyla yaptığı basın açıklamasındaki sözleri ile ilgili DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk hakkında inceleme başlatılmasını kararlaştırdı. Başsavcılık ayrıca önceki gün Batman DTP İl Başkanlığının açılışı töreninde yaptığı konuşma nedeniyle de DTP Eşbaşkanı Emine Ayna hakkında da inceleme başlattı. Başsavcılık, Diyarbakır ve Batman emniyet müdürlüklerinden, Türk ve Ayna'nın konuşmalarının yer aldığı görüntü çözümlerini istedi. Türk ve Ayna'nın konuşma metinlerini inceleyecek olan savcılık, suç unsuru belirlediği takdirde, Türk ve Ayna'nın dokunulmazlıklarının kaldırılması için fezleke hazırlayacak. DİYARBAKIR - DİHA
Türk: İmralı'ya D T P 'nin de içinde olduğu bir heyet gitsin


Türkiye'de basın özgürlüğü var!
alternatif_gazeteleri Yıllardır Kürt sorununda çözümsüzlükten başka hiçbir sonuç doğurmayan şiddet, baskı ve inkar bir önceki hükümetlerin olduğu gibi AKP'nin de Kürt politikasının özünü oluşturuyor. İnsan hakları ve ifade özgürlüğünde geçmiş yılları dahi aratacak uygulamalara imza atan AKP hükümeti, her ne kadar her fırsatta 'Benim 75 Kürt milletvekilim var, Kürtleri ben temsil ediyorum', 'Türkiye'de ifade özgürlüğü önündeki engeller kaldırıldı' dese de Kürt basın-yayın kurumlarına yönelik iki yıllık hak ihlal bilançosu bu anlatımları yalanlayacak yeterlilikte.
Kürt medyasına uygulanan baskı ve sansürde sınır tanınmıyor. Erdoğan ve AKP hükümeti her ne kadar Türkiye'de basının hür olduğunu söylese de Kürt medyası Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını yazdığı için, Bölge'de yaşanan çatışmalarda asker kayıplarını verdiği için ya da AKP ile TSK'nin bölgedeki uygulamalarını teşhir ettiği için kapatma baskısı altında. 4 Ağustos 2006'dan 20 Ekim 2008'e kadarki dönemde 17 gazetenin yayını toplam 41 kez durduruldu. Bu tablo aslında Türkiye'de ifade özgürlüğünün karşı karşıya kaldığı tehditin boyutlarını göstermeye yetiyor. Tabii her ne kadar bunun ifade özgürlüğü ve demokrasiye büyük darbe olduğu çeşitli kurum ve kuruluşlarca dile getirilse de bu konuda devlet yetkililerinin açık açığa tehdit eden ve çeşitli güçlere hedef gösteren açıklamaları sürüyor. Nitekim Ramazan Bayramı öncesi Ankara'da bir araya gelen devletin üst AKP ve ordunun üst düzey yetkilileri yaptıkları toplantıda Kürt medyasına yönelik sansür ve baskının devam etmesi kararı aldı. Ve bu karar doğrultusunda en son olarak bir aylık kapatmanın ardından dün tekrar yayın hayatına başlayan Alternatif Gazetesi'ne 'Örgüt propagandası yaptığı' iddiasıyla 3'üncü kez bir aylık kapatma cezası geldi.
Siz hangi okulu okudunuz hakim bey!

Kapatılan gazetelerin gerekçeleri ise hiçbir hukuk sisteminin kabul etmeyeceği gerekçeler. Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını açıkladıkları, Bölge'de yaşanan çatışmayı yazdığı için kapatılan gazeteler şunlar: Gündem, Güncel, Yaşamda Gündem, Gerçek Demokrasi, Ülkede Özgür Gündem , Azadiya Welat YedinciGün Gazetesi 7, Haftaya Bakış , Yaşamda Demokrasi, Toplumsal Demokrasi , Öteki Bakış Gazetesi, Yeni Bakış Gazetesi, Alternatif, Gelecek , Özgür Ülke, Gerçek Gazetesi, Ülkeye Bakış Gazetesi de eklendi. Birçoğunun daha ilk sayısında kapatıldığı gazetelerin ise bazı sayılrı iki kez kapatıldı. Yani Türkiye'de basın özgürlüğü var! İSTANBUL


diha_logo_300x200 DİHA'dan gözaltı ve tutuklamalara tepki
Dicle Haber Ajansı (DİHA) yaptığı yazılı açıklamada, muhabirlerine yönelik gözaltı ve tutuklamalara son verilmesini isteyerek, çalışmalarının engellendiği ifade edildi.
DİHA açıklamasında, son iki yılda, yaklaşık 40 gazetenin kapatıldığı, onlarca gazetecinin gözaltına alınıp tutuklandığı bir dönemde, ajanslarına yönelik baskıların devam ettiği vurgulandı. Açıklamada bütün toplumsal olaylar döneminde ajans çalışanların, muhabirlerin polisin saldırısında hedef haline geldiği ifade edildi.
Açıklamada 2008 Newroz kutlamaları sırasında yaşanan olayların faturasının DİHA'ya çıkartıldığı gelişmeleri takip eden 4 muhabirlerinin tutuklandığı ve birçok muhabirin de gözaltına alınarak çalışmaları engellendiği belirtildi.
DİHA'nın açıklamasında son birkaç gündür PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fiziki saldırıya maruz kaldığı haberlerinden sonra bölgede yaşanan olayları takip eden muhabir ve çalışanlarının hedef alındığı kaydedildi.
DİHA'nın açıklaması şöyle: 'Muhabirimiz Ercan Öksüz Erciş mitinginde polis tarafından darp edilmiş, çalışması engellenmiştir. Mardin'de muhabirimiz Haşim Abak, Nusaybin'de Celal Kalpak'ın çekim yapmaları izin verilmemiş, Diyarbakır'daki gösterileri takip eden muhabirlerimize her türlü küfür, hakaret ve fiili saldırı yapılmıştır. İdil'de muhabirimiz Vedat Yıldız feci şekilde tartaklanarak, ciddi bir şekilde yaralanırken, Şırnak muhabirimiz Mesut Ertak tutuklanmıştır, Adana'daki olayları takip eden muhabirimiz Murat Kolca ise hedef gözetilerek üzerine gaz bombası atılmış, İstanbul'da meslektaşları ile korsan gösterileri takip eden muhabirlerimiz Sertaç Kayar ve Yunus Tosun gözaltına alınmış, kameralarına, fotoğraf makinelerine ve haber materyalarına el konulmuştur.
Oysa daha önce ajansımıza yönelik baskılar meclis gündemine getirilmiş ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay ise konuya ilişkin 12 Eylül tarihinde verdiği cevapta, DİHA'nın çalışmalarına yönelik herhangi bir engelleme ve baskı olmadığını ileri sürmüştü. Hatta Bakan Atalay verdiği cevap yazısında, basın çalışmalarının sorunsuz ve özgür bir şekilde çalışmalarını yürütülmesi için gereken tedbirlerin alındığını ileri sürmüştü. Şimdi son birkaç gündür yukarıda belirttiğimiz gelişmeleri gördüğümüzde, İçişleri Bakanlığının 'Özgür ve sorunsuz bir çalışma için tedbir aldık' sözünün ne anlama geldiğini daha iyi anlıyoruz. Çünkü biliyoruz ki, sürekli işkence iddialarının yalanlandığı bir ülkede insanlar işkenceden dolayı yaşamını yitirmeye devam ediyor. Bu yüzden ajansımıza yönelik baskıların inkar edilmesi ile bu baskıların artarak devam etmesini çelişki gibi görünse de, hükümetin basına bakışı açısından anlamlı bir görüntü çiziyor. Çalışanlarımıza yönelik saldırıları kınıyor ve bir an önce sona erdirilmesini istiyoruz.
'Gerçeklerden asla taviz vermeme' sloganı ile yola çıktığımız günden beri, yaşanan saldırılara rağmen halka ve topluma karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirdik.Bundan sonra da yerine getirmeye devam edeceğiz. Bütün bu olup bitenlere rağmen belirtmek isteriz ki, haberleri takip ederken durduğumuz yeri, yazdığımız haberin rengini, çektiğimiz görüntü ve fotoğrafların nasıl yayınlanacağını kamu otoritesi değil, basın meslek ilkelerini esas alarak biz karar veririz. Ancak biz bu konuda sorumluluğumuzu yerine getirirken, basın örgütlerinin de, 'öteki'leştirdikleri ajansımıza ve muhalif basına karşı yapılan saldırılara sesiz kalmalarını yadırgıyoruz. Bu konuda demokratik kamuoyunu ve basın kuruluşlarını duyarlı olmaya yaşananlara sessiz kalmamaya çağırıyoruz.' İSTANBUL

AP millettekilerinin İmralı'ya gitmek istedikleri açıklandı

avrupa_konseyi2 Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik fiziksel saldırıyı ve ölüm tehdidini kamuoyuna duyurmak amacıyla bugün Strasbourg'ta bir basın konferansı düzenlendi. Birçok gazetecinin izlediği basın konferansına katılan Avrupa Parlementosu milletvekilleri İmralı adasına giderek Öcalan'ı ziyaret etmek istediklerini belirtti.
Fransa'nın Strasbourg kentinde Avrupa Konseyi (AK) önünde Kürt Halk Önderi Önderi
Abdullah Öcalan'a yönelik fiziksel saldırıyı ve ölüm tehdidini kamuoyuna duyurmak amacıyla basın toplantısı düzenlendi. Yüzlerce kişinin izlediği basın toplantısında birçok gazeteci de yer aldı.


İlk kez böyle bir saldırı gerçekleşiyor
Öcalan'ın Avrupa'da bulunan avukatı Mahmut Şakar yaptığı konuşmada, Öcalan'ın 10 yıldır İmralı adasında tutulduğunu ve ilk kez böyle bir saldırının gerçekleştirildiğini söyledi. İmralı adasında olup bitenden devletin mutlaka haberi olduğuna dikkat çeken Şakar, 'Sayın Öcalan'a yönelik en son gerçekleştirilen saldırı ve ölüm tehdidinden de devletin mutlaka haberi vardır. Sayın Öcalan'ın yaşamı sürekli tehdit altında. Bu olayda gösteriyor ki Öcalan'a bir rehin gibi yaklaşıyorlar' dedi. Avukat Şakar, Öcalan'a karşı gelişecek her durumdan devletin sorumlu olduğunu vurguladı.
Bu saldırı Türkiye'yi daha çok gerer
Saldırının sadece insan hakları boyutuyla değil siyasi boyutuyla da ele alınması gerektiğini belirten Şakar, şunları söyledi: 'Öcalan'a yapılan saldırı Kürt halkına yapılan bir saldırıdır. Böyle bir saldırı Türkiye'yi daha çok gerer. Türkiye'nin bunu görmesi gerekir'
Basın açıklamasını Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT)'nin olduğu yerde yaptıklarına dikkat çeken Şakar, 'Bu olayı duyar duymaz CPT'ye bildirdik ve durumu yerinde incelemesini istedik. Ayrıca yakın zamanda İmralı adasına yaptığı ziyaretin sonuçlarını da kamuoyuna açıklamasını talep ettik' diye belirtti.
Şakar'ın konuşması sık sık 'Bijî Serok Apo', 'Öcalan! Öcalan!' sloganlarıyla kesildi. Birçok kez AB kurumlarıyla Öcalan'ın koşullarına ilişkin görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirten Şakar, buna rağmen Öcalan'ın koşullarında hiçbir değişiklik olmadığını kaydetti. Öcalan'ın avukatları olarak her türlü girişimi sürdüreceklerini ifade eden Şakar, saldırıya ve ölüm tehdidine karşı tutumlarını da sürdüreceklerini vurguladı.
Uca: Sol grup üyelleri İmralı adasına gitmek istiyor
AP Sol Parti Milletvekili Feleknas Uca da, Avrupa Kürt sorununa çözüm bulmadıkça Avrupa Parlamentosu'nda seslerini yükseltmeye devam edeceklerini belirtti. Uca, AP Sol Grup üyesi milletvekillerinin İmralı Adası'na giderek Öcalan'ı ziyaret etmek istediklerini de kaydetti.
Daha sonra konuşan KNK Yürütme Konseyi Üyesi Nizamettin Toğuç da Öcalan'a şimdiye kadar manevi işkence yapıldığını ancak son olayla bunun fiziksel işkenceye de dönüştürüldüğünü dile getirdi. Tüm dünyanın Öcalan'ın Kürt halkının önderi olduğunu bildiğini kaydeden Toğuç, Kürt halkının hassasiyetlerinin gözönünde bulundurulması gerektiğini vurguladı. Toğuç Öcalan'a uzanan ellerin Kürt halkı tarafından kırılacağını tepkisinde bulundu.
'Mandella ne ise Öcalan da bizim için odur'
Toplantıda KON-KURD adına konuşan Nizamettin Toğuç ise, 'Türklerin ve Avrupalıların anlaması gereken şey; Georges, Washington, Nesol Mandella, Mahatma Gandi, Charl De Gaul, Arafat kendi halkları için ne ifade ediyorsa Sayın Önder Abdullah Öcalan'da bizim için aynıdır dolayısıyla kendisine yapılan saldırılarda bize yapılmış sayarız' dedi.
Basın konferansında ayrıca AP Kürt Dostu Grubu Başkanı ve Dışilişkiler Komisyonu Başkanı İtalyan Agneletto Vittorro, Sol Grup Milletvekili Danimarkalı Bo Sondegard da birer konuşma yaptı. STRASBOURG - ANFfrans parlement 

Fransa Parlamentosu önünde Öcalan protestosu

İmralı cezaevinde tutuklu bulunan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik işkenceye karşı Kürtler protesto gösterilerini Avrupa'da da sürdürüyor. Paris'te Fransa Parlamentosu önünde protesto gösterisi yapan Kürtler, Fransa Kürt Dernekleri Federasyonu FEYKA ve Kürdistan İnformasyon Bürosu yetkilileri parlamentodaki gruplara Öcalan'a yönelik saldırı ve Kürt sorunu ile ilgili bir dosya sundular.
Paris'te yaşayan Kürtler Fransa Parlamentosu önünde bugün saat 14:00'de toplanarak Türk devletinin Öcalan'a yönelik işkence ve baskılarını protesto etti. Fransız hükümetine Türk devleti ile işbirliği yapmaya son verme çağrısı yapan Kürtler, Türk devletinin Öcalan'a yönelik işkencelerini protesto eden döviz ve pankartlar ile Öcalan posterleri açtılar.
Sık sık 'Kahrolsun faşist Türk devleti', 'Kürdistan Türkiye'ye mezar olacak' 'Biji Serok Apo' sloganları atan göstericiler Türk devletinin Öcalan ve Kürtlere uyguladığı baskı ve işkenceyi anlatan bildiriler dağıtıp konuşmalar yaptılar.
Fransa Parlamentosu önündeki protesto gösterileri sürerken FEYKA ve Kürdistan İnformasyon Bürosu yetkililerinden heyetler parlamentodaki Sosyalist Parti, Komünist Parti ve Yeşiller Partisi'nin grup yetkililerine Öcalan'a yönelik işkence ve baskılar ile Kürt sorununa yönelik bilgi içeren birer dosya sundular.
FEYKA Başkanı Mehmet Ülker'i kabul eden Sosyalist Parti milletvekili ve Grup Başkan Yardımcısı Georges Peau-Langeuin konuyla ilgili Paris'teki Türkiye büyük elçisine bir mektup yazarak konu hakkında bilgi isteyeceğini ve Fransa'daki Kürtlerin liderlerine yönelik baskılardan dolayı yaşadıkları rahatsızlıkları dile getireceğini bildirdi.
Kürdistan İnformasyon Bürosu yetkililerinin görüştüğü Komünist Parti Milletvekili Michel Vaxes de konuyu Fransız Komünist Partisi grubunda gündeme getirerek bütün grubun hassasiyetini geliştirmeye çalışacağını söyledi. Milletvekili Vaxes, ayrıca göstericilerin yanına kadar gelerek göstericilere desteğini iletti.
Bu arada bir başka FEYKA heyeti de Yeşiller Partisi grup sorumlularından Milletvekili Noel Mamere'in bürosunda yeşiller grubu yetkilileri ile görüşerek konuyla ilgili bir dosya sundular.
Parlamento önündeki gösteri saat 15:30'da sona erdi.
Öte yandan yandan Paris'te yaşayan Kürt kadınları da AB dönem Başkanı ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Koucher'e fax çekerek Türk Devleti'nin Öcalan'a yönelik işkence ve baskıları konusunda AB kurumlarının üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeleri ve Türkiye'ye yaptırım çağrısında bulundular. Yüzlerce kişiye imzalatılan Kürt kadınlarının gönderdiği mektuplarda AB dönem Başkanı'ndan; CTP'nin harekete geçirilerek, Türkiye'ye bir heyet gönderilmesi ve Öcalan'ın haklarının garanti altına alınması için gerekli önlemlerin alınması talep edildi. Kürt kadınlarının imza toplayarak fax çekme eylemleri hala Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi'nde devam ediyor.
MURAT AKTAŞ -ANF