ERMENİ SOYKIRIM TASARISI KOMİTEDE KABUL EDİLDİ.

  PNA-Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili tasarı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Kongresi'nin alt kanadı Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde 21'e karşı 27 oyla kabul edildi. Komite 1915 olaylarının soykırım olarak benimsemesini isteyen tasarıyı oturumda 21'e karşı 27 oyla kabul etti. Tasarının kabulü salondaki Ermeni grupların alkışlarıyla karşılandı. AmerikanTemsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin tasarıyı, Kasım ayı ortasında Genel Kurul’a taşıması bekleniyor.

Gündem Sınırötesi

  Türkiye'nin Irak'ın kuzeyindeki PKK'ya yönelik muhtemel operasyon hazırlıklarını sayfalarına taşıyan The Times gazetesi, başmakalelerinden birini de bu konuya ayırdı. Gazete, "Türkiye'nin Irak'taki maceraperestliği tam bir felaketle sonuçlanabilir" uyarısında bulundu. Makalede TSK'nin hükümetten operasyon için prensipte onay aldığını ancak meclisin onayını beklediği kaydedildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tezkere için hazırlıkların başladığını söylediğini hatırlatan gazete, "Başbakan Erdoğan, Irak'taki PKK üslerine yönelik operasyon baskısının siyasi ve askeri olarak dayanılmaz noktaya geldiğini düşünebilir ancak bütün maliyetine rağmen baskılara dayanmalı." çağrısında bulundu. Gazete, Türk ordusunun herhangi bir operasyonunun Irak'ın tek istikralı bölgesinde kargaşa doğurabileceğini ve ABD ile stratejik ilişkileri de riske atacağını belirtti. Ayrıca gazete, "Türk askerleri de şimdiden daha büyük bir tehlike ile yüz yüze kalır." uyarısında bulundu. Gazete yazıyı şöyle bitirdi: "Irak'ın işgali öncesi PKK gücünü kaybediyordu. PKK, Irak'ın durumunu kullanarak sınır ötesi hareket tehdidi yaşamadan saldırılar düzenlemeye başladı. Türkiye'nin operasyon isteği anlaşılır ancak olgunluk ve sabır göstermeli. Bunun karşılığında Irak ve ABD'nin desteği de gerekliyse Türkiye'ye PKK için verdiği sözü de tutmalı. Orta Doğu'daki yeni bir çatışma kimsenin yararına değil." WP: BÜYÜYEN İHTİLAF ABD'Yİ ZOR DURUMDA BIRAKTI Türkiye'nin Sınır ötesi operasyon olasılığının Irak yetkilileri arasında "alarm" yarattığı bildirildi. Washington Post gazetesi, Irak yetkililerinin kaygılarını yansıttığı haberinde ABD'nin kaygıları ile ilgili olarak da "Büyüyen ihtilaf ABD'yi zor durumda bıraktı" ifadesini de kullandı. Washington Post, "Türk-Kürt ihtilaf tırmanırken endişeli Irak yetkilileri itidal çağrısını yapıyor" başlıklı haberinde, Türk ordusunun Kuzey Irak'a yönelik "bombalamanın tırmandırılması" ve "sınır ötesi operasyon tehdidi"nin "Irak yetkilileri arasında alarm ve sürpriz yarattığı" yorumunu yaptı. Gazete ayrıca terör örgütü mensupları için "Kürt ayrılıkçıları" ve "PKK savaşçıları" ifadelerine yer verdi. Türkiye'de tezkere hazırlıklarına dikkat çeken gazete, son günlerde Türkiye'nin "Kürt ayrılıkçıları"na yönelik kampanyayı hızlandırdığını kaydetti. Gazete şöyle devam etti: "Büyüyen ihtilaf, ABD'yi zor durumda bıraktı. Güçlü bir ordusu olan NATO müttefiki Türkiye, Irak savaşına destek olmak amacıyla ABD kuvvetlerine topraklarındaki üsleri kullanmalarına izin veriyor. Kürtler de, ABD'nin sağlam müttefiklerdir ve Irak'ın en huzurlu bölgesini yönetiyorlar. Zaten karmaşık olan Irak'taki savaşta yeni bir cephenin açılması, ABD'nin orada istikrar sağlama çabalarına zarar verir." IRAK YETKİLİLERİNİN GÖRÜŞLERİ Washington Post gazetesi, haberinde üst düzey Iraklı yetkilerin görüşlerine de yer verirken Iraklı yetkililerin "Büyük bir kara işgalinin pek olası olmadığına inandıklarını ancak Türkiye'yi Irak içerisinde yeni saldırıları düzenlemekten vazgeçmeye çağırdıkları"nı yazdı. Gazeteye konuşan Irak Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Labeed Abbavi de, Türkiye'yi kastederek "Iraklıları sorumlu tutamazlar çünkü Iraklılar, PKK'yı kontrol etmek için ellerinden gelenini yapıyorlar" dedi. Buna karşın, "PKK savaşçılarının Kuzey Irak'taki dağlık kısmında adeta tam yetkili olduklarını, yollardaki denetim noktalarında bulundukları ve tam hareket özgürlüğünden yararlandıkları"nı kabul eden Abbavi, "Gerçekten bu unsurların bazılarının Irak dağlarından Türkiye'ye girmelerini engellemiyoruz" ifadesini kullandı. "Samimi olarak bu yeni tırmanma, gerçek bir sürpriz oldu" diyen Abbavi, "Türkiye ile bir çatışmanın peşinde değiliz. Kesin olarak ihtiyacımız, bu sorunun diplomatik kanallardan ve danışmalar ve diyalog ile ele alınmasıdır" şeklinde konuştu. İSTANBUL TOPLANTISININ ZARAR GÖRMESİ KAYGISI Washington Post, Iraklı yetkilerin, yoğunlaşan şiddetin Kasım ayının başlarında İstanbul'da düzenlenecek olan Irak'a Komşu Ülkeler toplantısına zarar vermesinden kaygı duyduklarına dikkat çektikten sonra Irak Savunma Bakanlığı Sözcüsü Mohammed El Askari'nin görüşlerini de aktardı. Askari, Iraklıların sınırlarının dışından gelecek bir müdahaleyi kabul etmediklerini belirtirken Irak'ın içerisinden komşu ülkelere yönelik saldırıları gerçekleştiren grupları kınadığını söyledi. Askari, "Türkiye, Kuzey Irak'ın sınır köylerimizi bombalıyor ancak biz hala diplomatik çözüme inanıyoruz" ifadesini kullandı. CRADDOCK:"TÜRKİYE'NİN SINIR ÖTESİ OPERASYONUNU DURDURMAK İÇİN YAPABİLECEĞİM FAZLA ŞEY YOK" Öte yandan ABD'nin NATO Kuvvetler Komutanı General Bantz John Craddock, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyine sınır ötesi operasyonunu durdurmak için yapabileceği fazla bir şeyin olmadığını söyledi. Craddock, Washington'da gazetecilere yaptığı açıklamada, Irak sınırındaki sorunla ilgili olarak sık sık Türk yetkililerle görüştüğünü belirterek, bununla birlikte Türkiye'nin Irak'ın kuzeyine olası bir sınır ötesi operasyonunu durdurmak için yapabileceği fazla bir şeyin olmadığını söyledi. Değerli bir NATO müttefiki olan Türkiye'nin güneydoğu sınırlarında bir sorunla karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Craddock, Ankara'nın PKK ile probleminin sır olmadığını, Irak'ın kuzeyini üs olarak kullanan teröristlerin sınırı geçerek Türklere saldırdığını belirterek, "bütün sorun bu" diye konuştu. Amerikan ordusunun görev alanı Irak sınırlarında biten komutanı General Craddock, NATO müttefiki Türklerle Irak'taki Amerikan güçlerine gönderilen malzemelerin güvenli biçimde yerine ulaşması için yakın işbirliği içinde çalıştığını kaydetti. ABD'nin Türkiye'ye karşı sorumlulukları olduğunu söyleyen Craddock, Ankara ile hala iletişim halinde olduklarını, NATO açısından bakıldığında da Türkiye ile güçlü ortaklığı sürdürmek istediklerini kaydetti.Craddock, "NATO'nun terör örgütü PKK'ya karşı Türkiye'de destek verip vermeyeceği" sorusunaysa bunun siyasi bir karar olduğunu ve NATO'nun değerlendireceğini vurguladı. Irak'ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetimi, Türkiye'yi sınırdaki güvenlik sorununun çözümü için güç kullanmamaya çağırdı. Bölgesel hükümetin sözcüsü Cemal Abdullah, "Askeri eyleme başvurmak, sınırımızda güvenlik sorununun çözümüne yardımcı olamaz. Bu sorunu çözmenin başka yöntemleri olmalı, çünkü orası bizim de sınırımız" diye konuştu. AA-ANKA

PKK konusunda 8 nokta 8 yorum

  Gönderen: rizgarionline Tarih: 11.10.2007 Saat: 16:36 Katkıda Bulundu rizgarionline Ruşen Çakır*/Sözün bittiği noktadayız: Tam tersineTerörden genellikle “sözün bittiği yerde başlar” diye söz edilir. Teröristin, söyleyecek sözü olmadığı veya kalmadığı için silaha başvurduğu tespiti bir yere kadar doğru olabilir. Ancak Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in hemen genel bir kabul gören, “sözün bittiği noktadayız” sözleri için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Çiçek’in bu sözleri, sorunun çözümü için şiddete başvurmaktan başka seçenek kalmadığı şeklinde anlaşıldı ve onay gördü. Halbuki bir siyasetçi, ülkenin kendini üzgün, kızgın ve çaresiz hissettiği dönemde çözüm aramak için konuşmayacak da ne zaman konuşacak? PKK’nın son çırpınışları: Keşke Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa Mahkemesi üyelerine “Güneydoğu gezimde bunların terör örgütünün son çırpınışları olduğunu gördüm” dedi. Tabii aklımıza 1980 ve 90’lı yıllarda nice başbakan ve cumhurbaşkanı değişik vesilelerle bu tür cümleler kurdukları ve kısa süre içinde mahcup oldukları geldi. Gül’ün derin gözlemler ve sağlam istihbaratlardan ziyade temenniye dayalı olduğunu düşündüğümüz bu szöleri için, “keşke” demekten başka bir şey yapmak mümkün değil. PKK içinde münferit bir olay: Hiç değil Yine Gül, yine Anayasa Mahkemesi üyelerine “Kolektif bir olaydan ziyade terör örgütü içinde münferit bir olay gibi görünüyor” dedi. Daha önce çok sayıda münferit PKK saldırısı yaşanmış olduğu için pekala doğru çıkabilecek bu değerlendirme, PKK’nın saldırıyı hemen, açık ve tartışmaya yer vermeyecek biçimde üstlenmesiyle yalanlanmış oldu. Zaten saldırının gerçekleşme biçimi vs. bunun tipik bir PKK terör eylemi olduğunu gösteriyordu. Devlet ne zaman şefkat elini uzatsa PKK saldırıyor: Abartılı CumhurbaŞkanI Gül’ün Güneydoğu gezisinin çok başarılı geçtiğini biliyoruz. Ancak eylemin zamanlamasını bu geziyle doğrudan irtibatlandırmak fazla abartılı gözüküyor. Bu tür değerlendirmeleri yapanlar, PKK’yı istediği an, istediği yerde, istediği hedefe saldıran ve istediği sonucu alabilen bir örgüt olarak tasvir ediyorlar. Eylemi sadece siyasi temelde inceleyenler, bir dizi başka ayrıntıyı görmüyor ya da önemsemiyorlar. Bize göre bu saldırı pekala bundan iki-üç hafta önce ya da sonra da olabilirdi. PKK’nın derdi AKP ile: Olabilir ama... Son yıllarda Türkiye’deki Kürt hareketini PKK ve Öcalan denetiminden çıkarıp Barzani, çok da Talabani yörüngesine taşımak isteyenler var. Bu çevreler PKK ile Öcalan’ın AKP’ye karşı orduyu tercih ettiklerini bile iddia edebiliyorlar. Seçimde AKP’nin Güneydoğu’da DTP’yi ezip geçmesi, metropollerdeki Kürt kökenli seçmenin çoğunun AKP’yi tercih ettiği yolundaki değerlendirmeler PKK’nın bu partiye yönelik nefretini artırdığı yorumlarını beraberinde getirdi. Yer yer doğruluk payı bulunsa da analizlere, tıpkı PKK’yı esas olarak AKP’nin azdırdığı yolundaki yorumlara olduğu gibi, mesafeli yaklaşmak lazım. Tek çare sınır ötesi: Kuşkulu YIllardır sınır ötesi operasyonu konuşuyor ve erteleye erteleye ona daha fazla değer kazandırıyoruz. Irak’a nasıl girileceği, ne kadar kalınacağı ve orada neler yapılacağı hakkında bir dizi soru cevaplanmayı bekliyor. Daha önemlisi, önceki benzer operasyonlara bakıp bunun PKK’yı ortadan kaldırmaya yetip yetmeyeceği epey kuşkulu. Başbakan’ın bir ara değindiği gibi, sorunun ana kaynağının kendi topraklarımızda olduğunu kabullenmemiz şart. Öte yandan böylesi bir operasyonun uluslararası kamuoyu tarafından kabul ve destek görme şansı hemen hemen hiç yok gibi. Tam tersine operasyon başladığı andan itibaren PKK teröristlikten “özgürlük savaşçısı” olmaya terfi edebilir. Esas hedef DTP: Fazla spekülatif DTP’lİlerin TBMM’de grup kurmasının bir fırsat mı yoksa risk mi olduğu çok tartışıldı, daha da tartışılacağa benzer. Tabii bu tartışmanın kalbinde DTP ile PKK ve Öcalan arasındaki ilişki ya da ilişkisizlik yatıyor. Şırnak’taki ve benzeri terör eylemlerinin DTP’lileri zor durumda bıraktığı açıktır. Ancak DTP ile PKK’yı eşitlemek ne kadar yanlışsa, onları birbirlerine düşmanmış gibi göstermeye çalışmak da çok abartılı olur. Dolayısıyla PKK’nın Şırnak saldırısıyla esas olarak DTP’yi zora sokmak istediğini söylemek fazlasıyla spekülatif olur. PKK Türkiye’yi Irak batağına çekmek istiyor: Muhtemelen SINIR ötesine karşı çıkanlar Irak’a girmenin faturasının çok ağır olacağını, PKK’nın Türkiye’yi batağa çekmek istediğini ileri sürüyorlar. Haklı olma ihtimalleri çok yüksek. Yine de böylesi bir operasyonun PKK’ya ciddi zararlar vereceği de yadsınamaz. Ayrıca böylesi bir gelişmeyi istemeyen Irak Kürtlerinin PKK’ya belli sınırlamalar getirme ihtimalini de akılda tutmak lazım. Yani sınır ötesi operasyonun kendisinden çok, lafının inandırıcı bir şekilde edilmesinin etkili olabileceği açık. *Vatan gazetesi/11 Ekim 2007

Kürt halkının başı sağ olsun

  Taziye Mesajları/ Kürt edebiyatçısı, roman yazarı Mehmet Uzun, bugün (11.10.2007) saat 11.05 sıralarında Diyarbakır’da yaşamını yitirdi. Ailesi tarafından sabaha karşı saat 03.00 sıralarında rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Uzun’un kalbi, ne yazık ki bu kez, yakalandığı amansız hastalığın pençesinden kurtulamadı. Kürtler, bir kavga adamını, bir edebiyatçısını daha yitirdi Kürt edebiyatçısı, roman yazarı Mehmet Uzun, bugün (11.10.2007) saat 11.05 sıralarında Diyarbakır’da yaşamını yitirdi. Ailesi tarafından sabaha karşı saat 03.00 sıralarında rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Uzun’un kalbi, ne yazık ki bu kez, yakalandığı amansız hastalığın pençesinden kurtulamadı. Ömrünün tümünü Kürt halkının özgürlüğüne adayan Mehmet Uzun, gazeteci olarak başladığı yazarlık yaşamını, işkence ve hapisliklerden sonra çıktığı yurt dışında, sürgünde, bir edebiyatçı, romancı olarak sürdürdü. Sürgün yaşamının acılarını iliklerine kadar yaşayan Uzun’un gönlü, daima ülkesindeydi, halkındaydı... O, sürgün yaşamının tüm olumsuzluklarına rağmen, bu kez halkının yolunu kalemi ile aydınlatmaya başladı. Romanlarıyla halkının özgürlük mücadelesine ışık oldu. Uzun’un acılarla dolu yaşamının yükünü taşıyan kalbi, ansızın yakalandığı kanser hastalığı sonrasında geri döndüğü ülkesinde, Diyarbakır’da halkının arasında durdu. O, haksızlıklara karşı sürdürdüğü mücadelesini, kansere karşı da dirençli bir şekilde sürdürdü; ona boyun eğmedi. Kısa bir ömrün kaldı, geri dönme, İsveç’te kalarak tedavini sürdür, diyenlere inat, sürgün yaşamına son verdi ve birkaç günlük ömrünü, direnci ve inancıyla birkaç yıla kadar uzattı. Aramızdan ayrılmamak için sonuna kadar direndi. Ancak Uzun’un bedeni, onurlu ve bir o kadar da mücadeleci inancı kadar dirayetli çıkmadı; sürgünlerde ve hastalıkta yorgun düşen kalbi, kanser hastalığının acılarına daha fazla dayanamayarak, bu sabah durdu. Biz Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı (KÜRT-KAV) olarak, Mehmet Uzun’un kaybından dolayı derin bir üzüntü içerisindeyiz. Uzun’u ve onun inançlı yürüyüşünü sözcüklerle anlatmak zor. Tüm Kürt halkının başı sağolsun. Tüm inançlı kavga adamlarının, özgürlük yanlılarının başı sağolsun. Tüm dünya edebiyatçılarının, roman yazarlarının başı sağolsun. Ailesinin ve dostlarının başı sağolsun. 11.10.2007 / Stenbol Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı (KÜRT-KAV) Yönetim Kurulu Tarlabaşı Bulvarı Çorbacı Sk. No: 13 Taksim / İSTANBUL / TÜRKİYE Tel/Faks: 0.212.253 90 18 kurtkav@gmail.com / info@kurt-kav.org ************ Kürt Halkının ve Edebiyatseverlerin Başı Sağolsun Büyük bir üzüntü ile Kürt edebiyatının usta kalemlerinden biri olan Mehmet Uzun’un vefat haberini almış bulunuyoruz. Mehmet Uzun belki fiziki olarak aramızdan ayrılmış olabilir, ancak Kürt diline ve edebiyatına yaptığı katkılar ile sonsuza kadar yaşayacaktır. Kürt edebiyatseverleri ve Kürt dilinin özgürlüğü için mücadele yürütenler onun kalemini yerde bırakmayacaktır. Biz İstanbul Kürt Enstitüsü olarak, onun yaşamını adadığı Kürt dili ve edebiyatının korunması ve geliştirilmesi mücadelesini aynı kararlılıkla sürdürme sözü veriyoruz. Mehmet Uzun da tıpkı Apê Musa, Apê Feqî gibi nice Kürt dilinin aşığı gibi mücadelemizde yaşayacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle, başta aliesi olmak üzere, bütün Kürt halkının ve edebiyat dostlarının başı sağolsun diyoruz. İstanbul Kürt Enstitüsü ***** BAŞSAĞLIĞI MESAJI HALKIMIZA Halkımzın mücadelesinde onurlu duruşu ile, Kürt edebiyatına kazandırdığı eserleri ile, Kürt halkının gönlünde, yüreğinde taht kuran saygın yazarımız, Mehmet UZUN’un vefatını üzüntü ile öğrendim. Onun dünyası, uzun bir sürgünlük döneminde hep halkı ve edebiyatı idi. Eserleri ile yasaklı Kürt dilini sahiplendi. Yasaklı olmasına rağmen Kürt dili ile dünya edebiyatına armağanlar sunmaya devam etti. Yüzümüzü ak etti Siverek’li Mehmet UZUN. Bu kadim halkın dilini yasaklayanların da yüzünü kara etti. „İşte şimdi yine sizlerle beraber Diyarbakır'dayım. Toprağımdayım.“ diyordu. „Halkımın moral desteği ile bugünlere geldim. Ez qurbana wan im (Halkıma kurban olurum).“ diyordu Mehmet UZUN. Onu ona yakışan bir şekilde 13 Ekim 2007 Cumartesi günü öğle namazı sonrası Diyarbakır’da kadim toprağın kucağına teslim edeceğiz. Hepimiz son yolculuğunda onun ile beraber olacağız. Hak ve Özgürlükler Partisi adına hemşehirlim, Mehmet UZUN’un başta eşi ve çocukları olmak üzere Brodirej Ailesine, dünya ve Kürt edebiyatı camiasına, kadim Kürt halkına başsağlığı dileklerimi iletiyorum. (11. Ekim 2007) Sertaç BUCAK Genel Başkan Değerli yazarımız Mehmet Uzun Hayatını kaybetti. Kürtler için her kayıp erken kayıptır. Kürt davasına kafa ve gönül vermiş her Kürt bireyinin yaşamından düşmanları yıllar çalıp götürmüştür. Türk katliam birimleri, „gözünün içine bir kez baktığımız her Kürt beş yaş birden yaşlanır“ demişleridi. Mehmet Uzun yıllarca sürgünde kaldı. Yabancısı olduğu ellerin buz havasını soludu. İtildi. Çoğu zaman kendini isitenmeyen bir evde misafir gibi hissetti. Sürgün ve gurbet yorgunu gövdesini Kürdistan‘a taşıdığında ne hissetmişti? "Bütün dünyaya duyurun. Ne Boston'daki hastane, ne de İsveç'teki, artık dünyamda yok. Bundan böyle Diyarbakır var. Varsa yoksa Diyarbakır. Zaten Diyarbakır'ın gönlümde hep ayrı bir yeri vardı. Edebiyatımda da, yazdıklarımda da bu böyleydi. İşte şimdi yine sizlerle beraber Diyarbakır'dayım. Toprağımdayım. Yukarı Mezopotamya toprağının, Diyarbakır’ın bana şifa olacağından emindim. Halkımın moral desteği ile bugünlere geldim. Ez qurbana wan im (Halkıma kurban olurum). Bütün yazdıklarımı Kürd halkı için, sizler için yazdım. Bütün dünyaya sizlerin aracılığınız ile sesleniyorum." Bu ses şimdi yok. Ama kitapları her evde ve Kürdistan’nın her yerinde var. Ne iyi ki, hep Kürtçe yazdı. Geleceğin Kürt nesilleri “bize Kürtçe kitap mirası bırakılmadı” demeyecekler. Diyarbekir, Mehmet Uzun’u saracaktır. Yaralı Kürt nesillerinin ve beylerinin ebedi konuğu olacaktır. Kürt halkının başı sağ olsun. Ailesinin, dostlarının başı sağ olsun... Hepimizin başı sağ olsun... Mehmet Uzun Kürt özgürlüğünde daha iyi anlaşılacaktır... Kürdistan Post adına... Yaşar Kaya Hasan Bildirici

Şark Islahat Planı [24 Eylül 1925]

Şark Islahat Planı gereği Türkiye’nin batısına sürgüne gönderilen Kürtler, boyunlarına takılan zincir ve ayaklara bağlanan prangalar ile ‘ıslah’ edilmeye çalışılıyor… 13 Şubat 1925′te milli Türk devleti fikrine dayanan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı patlak veren Şeyh Said Efendi liderliğindeki 1925 Kürt İsyanı’na karşı Türk Devleti, 25 Şubat 1925′te Örfi İdare Kanunu ile Hıyaneti Vataniye Kanunu’nda bazı değişiklikleri görüştü ve Kürtlere karşı sert tedbirler içeren kanunlar hazırladı. 4 Mart 1925′te kabul edilen Takrir-i Sükûn Kanunu ile Kürt illeri denetim altına alındı ve Kürtler için sıkıntılarla geçecek yeni bir dönem başladı; bunu 29 Haziran 1925′te Şeyh Said Efendi’nin 47 arkadaşı ile birlikte idam edilmesi izlemişti.Tarihler 8 Eylül 1925′i gösterdiğinde Şark Islahat Planı Hazırlanmasına Dair Kararname adıyla ve çok gizli olmak üzere düzenlenen ve Gazi Mustafa Kemal’in reis-i cumhur sıfatıyla imza koyduğu bir kararname hazırlandı. Belgeye göre “irtica” tehlikesi altındaki Kürt illerinin müşahade altında tutulması ve çeşitli tedbirlerin alınması için bir rapor hazırlanması isteniyordu. Nitekim 24 Eylül 1925 tarihli Şark Islahat Planı adlı rapor, 8 Eylül 1925 tarihli kararnameye göre oluşturulan komisyon tarafından Başbakanlık aracılığıyla Bakanlar Kurulu’na sunulmuştu. Bu da Kürtler açısından büyük bir tehlikenin geleceğine işaret etmektekteydi. Çünkü bu rapor, bir plan çerçevesinde Kürt milli iradesini önlemek amacıyla hazırlanmış bir Türkleştirme ve yoketme programıydı. Umumî Müfettişliklerin kuruluşu ve sıkıyönetim kararını da içeren bu plana göre tehlikeli bulunan Kürt aileleri Batıya sürülecek, 2. derecedeki adî memurluklara dahi Kürtler atanamayacaktı. Planda özellikle kadınlara ve kız çocuklarına acilen Türkçe öğretilmesi önerilmekte ve Kürtlüğe dair bütün unsurlar hedef alınmaktaydı. 3 Aralık 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nden bir haberin başlığı “Türk gibi yaşamak için Türkiye’ye gidiyoruz!” Aynı tarihlerde İskan Kanunu ile başı dertte olan Kürtler, batıya sürgün ediliyor… Planın öngördükleri özetlenecek olursa bu plan ile Türkiye 5 ayrı müfettişliğe bölünecekti ve Kürt illerinden Hakkâri, Van, Muş, Bitlis, Siirt, Genç, Diyarbekir, Mardin, Urfa, Siverek, Elaziz, Dersim, Malatya, Ergani, Bayezit ile Pülümür, Kiğı ve Hınıs kazaları 5. müfettişliğin emrine alınmıştı. Söz konusu mıntıkalarda kurulacak mahkemelerde yer alacak tüm yargı üyelerinin sivil ve Kürt olmaması istenmiş ve bölgeye dair yeni kanun tekliflerine ihtiyaç duyulduğu belirtilmişti. Van ile Midyat hattının batısında kalan Ermenilere ait topraklara göçmenler yerleştirilecek, Ermeni topraklarını işgal etmiş Kürtler derhal defedilecek ve maliye tarafından bu topraklar Kürtlere satılmadığı gibi icar dahi edilemeyecekti. Bu topraklara Yugoslavya’dan gelmekte olan Türk ve Arnavutlar ile İran ve Kafkasya’dan getirilecek Türk göçmenler yerleştirilecekti. Bu göçmenler, öncelikle Elaziz-Ergani-Diyarıbekir, Elaziz-Palu-Kiğı, Palu-Muş bölgeleri arasındaki Murat Vadisi, Bingöl Dağı’nın doğusu ve güneyi ile Hınıs, Murat vadileri, Muş Ovası, Van Gölü havzası, Diyarıbekir-Garzan-Bitlis hatlarında yerleştirilecek, yine yurtdışından gelecek göçmenler dışında Rize, Trabzon ve Erzurum’dan getirilecek Türkler, Hınıs Çayı ve Murat Vadisi ile Van Gölü’nün kuzeyindeki bölgelere yerleştirilecekti. 1. Göçmenlerin Kürdistan’a yerleştirilmesiyle ilgili haberde Elaziz’e 2453 kişiden oluşan 643 ailenin gelmiş olduğu ve iskan çalışmalarının devam ettiği anlaşılıyor (14 Aralık 1934). 2. 23 Ağustos 1934. Bu gazete küpüründe İskan umum müdürü Ali Galip’in iskan mıntıkalarını tespit etmek için Kürt illerine gideceğini haber veriyor.

Bu plan ile birlikte Kürt isyanında bulunan mıntıkalarda ise isyan masrafları vergi olarak ödetilecekti. Maliye Bakanlığı’nca bu minvalde hazırlanacak bir kanun teklifi ile isyana katılmamış olan Kürtler, tespit edilecek ve sözkonusu vergilerden sorumlu tutulmayacaktı. İsyanda bulunmuş, yöneticilik yapmış veya isyanla herhangi bir şekilde bağ kurmuş olan Kürtler ile bunların akraba ve bunlarla ilgisi olmuş kişi veya aileler sakıncalı görüldükleri taktirde batıya sürgün edilecekti. Sürgün edilen ailelerin geriye kalan arazi ve malları hükümetçe satın alınacak ya da bedeli karşılığında sürgün edildikleri yörede kendilerine toprak tahsis edilecekti. İsyan esnasında Türk hükümeti ile birlikte çalışmış yahut isyan aleyhinde hareket etmiş olan Kürt reislerinin sürgün edilmeleriyse gerekli görüldüğünde ertelenebilecekti. Bu arada hükümet için bir başka tehlike olan Dersim’den ise isteyenlere Türk yoğunluğu bulunan Sivas’ın batısında gösterilecek mıntıkaların verilebileceği öneriliyordu.

Plan çerçevesinde Kürtlerin izole edilmesi isteniyordu. Öyle ki yerlerinden edilerek batıya sürülen Kürtler, aynı zamanda herhangi bir görevlendirme içinde yer alamayacakları gibi küçük memuriyetlere dahi atanamayacak ve bölgeye gönderilecek memur ve askerler, ancak merkezden seçilebilecekti. Kürtlerin vesikalı olanlar dışında silah taşıması yasaklanacak ve ellerindeki silahlar müsadeere edilerek silah sahipleri Divanı Harbi Örfi’de yargılacaklardı. İlginç olan bir başka nokta ise Kürtçe ile ilgiliydi: Türk oldukları iddia edilen ve giderek Kürtleşen Malatya, Elaziz, Diyarıbekir, Bitlis, Van, Muş, Urfa, Ergani, Hozat, Erciş, Adilcevaz, Ahlat, Palu, Çarsancak, Çemişkezek, Ovacık, Hısnımansur, Behisni, Arga, Hekimhan, Birecik, Çermik gibi il ve ilçelerde hükümet ve belediye dairelerinde, okullarda, çarşı ve pazarlarda Kürtçe konuşanlar hükümet emri ve kuvvetiyle cezalandırılacaktı. Bu mıntıkalarda ve Siirt, Mardin ve Savur gibi halkı Arapça konuşan bölgelerde Türk Ocakları ve okulların açılması ve her türlü imkana sahip kız okullarının kurulması ve özellikle kızların okullara gönderilmesi sağlanacaktı. Özellikle Dersim’de yatılı okullar açılarak Kürtlük ve Kürtleşmenin önüne geçilmeliydi. Yine Fırat’ın batısındaki vilayetlerde dağınık olarak yerleşmiş olan Kürtlerin, Kürtçe konuşmaları derhal yasaklanacak ve kız okullarına önem verilerek kadınların Türkçe konuşmaları sağlanacaktı. Kürt bölgelerinde hızlı bir şekilde karakol, askeriye ve sınır karakollarının inşa edilmesine ve aralarında iletişim ağının kurulmasına karar verilen bu plan ile Umum Müfettişliğin belirlediği yerlere yol yapılacak ve Doğu tereninin Erzincan, Sivas, Elaziz-Diyarbekir, Elaziz-Çapakçur-Muş ve Van Gölü’ne mümkün olduğunca az sefer düzenlemesi sağlanacakve Kürt bölgelerine yabancı şahıs ve kuruluşlar hükümetin izni olmaksızın giremeyeceklerdi.

Aşağıda, Şark Islahat Planı Hazırlanmasına Dair Kararname (8 Eylül 1925) ve Şark Islahat Planı (24 Eylül 1925) adlı iki belge yer almaktadır. Her iki belgenin de Kemalizm’in ve genç cumhuriyetin Kürtler’e bakış açısının iyi anlaşılması bakımından ne kadar önemli olduğu görülecektir.

Başvekâlet Kalemi Mahsus Müdüriyeti Karar No: 2536 Gayet mahremdir

ŞARK ISLAHAT PLANI HAZIRLANMASINA DAİR KARARNAME 17 Haziran 1341 tarih ve 2086 numaralı kararnameye zeyildir:

İrtica hadisesine mahall-i cereyan olaıı vilayetlerimizdeki müşahedatı tetkik ve icabeden tedabiri tezekkür ve bir rapor halinde tanzim eylemek üzere Dahiliye Vekâili Cemil, Adliye Vekili Mahmut Esat, Çankırı Mebusu Abdülhalik beyefendilerin ve Erkân-ı Umumiye Reisi’nin iştirakivle bir encümen teşkili havali-i mezkurede seyahat etmiş olan Dahiliye Vekili Cemil beyefendi ile Abdülhalik beyefendi tarafından daha evvel ayrı ayrı ihzar edilecek raporların mezkur encümene tevdii ve mevzubahis encümence netayic-i müzakereyi havi olmak üzere ihzar olunacak raporun ve derpiş edilecek tedabirin encümenin tarih-i teşekkülünden 15 gün sonra Heyet-i Vekiliye tevdi ve teklif edilmesi İcra Vekilleri Heyetinin 8 Eylül 1341 tarihli içtimaında tasvip ve kabul olunmuştur.

Türkiye Reis-i Cumhuru Gazi Mustafa Kemal

İsmet (Başvekil), Mahmut Esat (Adliye Vekili) Recep (Müdafaa-yı Milliye) İhsan (Vekili Bahriye Vekili) Cemil (Dahiliye Vekili) Mahmut Esat (Hariciye Vekili V.) Hasan Hüsnü (Maliye Vekili) Hamdullah Suphi (Maarif Vekili) Süleyman Sırr (Nafıa Vekili) Ali Cenani (Ziraat Vekili V.) Ali Cenani (Ticaret Vekili) Dr. Refik (Sıhhat V. İç. M. Vekili)

Şark Islahat Planı

8 Eylül 1341 Tarihli Kararnameye Göre Teşkil Olunan Encümen’in Başvekalet Vasıtasile Vekiller Heyetine Verdiği 24 Eylül 1925 Tarihli Rapor[dur].

İrtica hadisesinde mahall-i ceryan olan vilayetlerimizdeki müşahedatı tetkik ve icabeden tedabiri tezekkür ve bir rapor halinde tanzim eylemek üzere Dahiliye Vekili Cemil, Adliye Vekili Mahmut Esat, Çankırı Mebusu Mustafa Abdülhalik beylerle Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi sanisi Mirliva Kâzım Paşa’nın iştirakile bir encümen teşkili hakkındaki 8 Eylül 1341 tarih ve 2536 numaralı mahrem İcra Vekilleri Heyeti Kararnamesi mucibince Dahiliye Vekaletinde içtima ve netice-i müzakeratta müttefikan berveçh-i ati mukarreratın arzına karar verilmiştir:

1) Şark vilayetlerinde mevcut idare-i örfiye berveçh-i ati programın hitam-ı tatbikine kadar idame olunacaktır.

2) Türkiye 5 umumi müfettişlik mıntıkasına tefrik edilmiştir. 5. umumi müfettişlik mıntıkası bervech-i ati vilayattan terekküp eder: Hakkari, Van, Muş, Bitlis, Siirt, Genç, Diyarbekir, Mardin, Urfa, Siverek, Elaziz, Dersim, Malatya, Ergani, Bayezit vilayeti ile Pülümür, Kiğı ve Hınıs kazaları programın tatbikine kadar muvakkaten beşinci müfettişlik emrinde bulunacaktır. Müfettiş-i Umumi, ıslahat programının aleddevam tatbikine memur olup maiyetinde her vekaletten bir müfettiş ile bir de askeri müşavir ve ayrıca maiyet heyeti vardır. Mıntıkasındaki seyyar jandarma alayları emri altındadır. İdare-i örfiye mıntıkasının amir-i askerisi 7. Kolordu kumandanı olup idare-i örfiye reisi sıfatile müfettişe merbuttur. Müfettiş-i umumilik ihdas olununcaya kadar 3. Ordu Müfettişi bu vazifeyi ifaya devam edecektir. İdare-i örfiyenin Beyazit vilayeti ile Pülümür kazasına teşmili ve ıslahatın hitam-ı tatbikine kadar temdidi hakkında Meclis-i Aliye bir teklifte bulunmak icapeder.

3) Mahakim-i nizamiye ve divan-ı harb-i örfilerde asker ve sivil yerli hakim bulunmayacaktır.

4) 13 Şubat 1341 tarihine kadar haklarında takibat-ı adli yapılıp da işleri intaç edilemeyen maznun ve mühtehimlerin hukuk-u şahsiye baki kalmak şartile davaları tecil olunacaktır. Ancak mürur-u zamana uğramamış katl-i müntiç cinayetlerle isyan-ı ahirden mukaddem isyan mahiyetindeki cinayetler tecil edilmez, buna nazaran meclis-i aliye teklif-i kanuni yapılacaktır.

5) Van şehri ile Midyat arasındaki hattın garbında Ermenilerden metruk araziye Türk muhacirleri yerleştirilecektir. Bunun için idare-i örfiye mıntıkasındaki vilayette bulunan Ermeni emvali maliyece satılmayacak ve hatta Kürtlere icar dahi edilmeyecektir. Yugoslavya’dan gelmekte olan Türk ve Arnavutlar ile İran ve Kafkasya’dan gelecek teşkil edeceği, muhacirin, evvelemirde Elaziz - Ergani - Diyarıbekir, Elaziz - Palu - Kiğı, Palu - Muş arasındaki Murat Vadisi, Bingöl Dağı’nın şark ve cenubu ve Hınıs, Murat vadileri, Muş Ovası, Van Gölü havzası, Diyarıbekir - Garzan - Bitlis hatlarında iskan edilecek. Bunlardan başka Rize, Trabzon vilayetlerile Erzurum vilayetinin şimali şarki kazalarında mütekasif olan halktan inzimam ve muvafakatlarile ve muhacirlerin iskanı için müttehez şeraitten istifade ederek Hınıs çayı ve Murat Vadisi’ne ve Van Gölü’nün şimal mıntıkasına naklolunacaktır. Şarka yerleştirilecek muhacirin ve yerli Türklerin iskan edilecekleri mıntıkalara kadar hükümetin vesait-i seriası ile nakilleri ve esnay-i nakilde iaşeleri ve evlerinin taraf-ı hükümetten inşası bir senelik iaşelerinin temini, hayvanat ve alat-ı ziraiyelerinin de kezalik taraf-ı hükümetten itası lazım gelir. Türk muhacirinin yerleştirileceği Ermeni emvalini vesaik-i tasarrufiye ibraz edemeyerek ne sebeple olursa olsun işgal etmiş olan Kürtler çıkarılarak geldikleri eski yerlerine iade veya arzu ettikleri garpte hükümetin irae edeceği mahallere naklolunacaktır. Yerleştirilecek Türklerin, Kürtlerin taarruzundan muhafazaları için tedabir-i mahsusa alınacaktır. 1341 senesinde azami 50 bin nüfus sevk ve iskan edileceğine nazaran: 1.000.000 Nakil masrafı otomobil, iaşe ve saire beher nüfusa 20 lira hesabile, 250.000 Onbin hane inşası beheri 250 lira, 1.000.000 Bir senelik mevadd-ı iaşe, tohumluk, alat-ı ziraiye, beher haneye 1.000 lira, 2.000.000 Yirmi bin çift hayvan, 500.000 İskân masrafı. 7.000.000 ki ceman yedi milyon liranın 1342 iskân bütçesine ilavesi iktiza eder. Bu masariften bina, mevadd-i iaşe, tohumluk, hayvanat ve alat-ı ziraiye esmanı 20 senede öden¬mek üzere muhacirine tedeyyün ettirilecektir. Ayni veçhile 10 senede Yugoslavya, Bulgaristan, Kafkasya ve Azerbaycan’dan beş yüz bin nüfusun celp ve bâlâda arz edilen mıntıkaya yerleştirilmesi için 1343′ten itibaren her sene bütçeye ekalli beş milyon lira tahsisat konması lazımdır.

6) Bu mıntıkada arazi tahrir yerine Maliye Vekaletince tercihan ve müstacelen başlanacaktır.

7) Dâhiliye Vekâleti 1342 bütçesine mevzu tahsisatla evvelemirde 5. Müfettişlik mıntıkasında tahrir-i nüfus yapılacaktır.

8) İsyana iştirak eden mıntıkalardaki halka isyandan mütevellit masrafın tahmili muvafıktır. Bunun temini için Maliye Vekâletince meclis-i aliye bir kanun teklif edilecektir. Bu mıntıkada bulunup da isyana iştirak etmeyen köyler bu vergi ile mükellef tutulmayacaktır. (Bu köyler Erkan-ı Harbiye-i Umumiye’ce tesbit edilmiş olanlardır.)

9) İsyanı teşvik ve idare etmiş olanlar ile bunların akraba ve taallukatı ve rüesadan hükümetin şarkta kalmalarını muvafık görmediği eşhas, aile ve taallukatile beraber garpta hükümetin göstereceği mahallere nakledilecektir. Terk edecekleri emval ve arazi hükümetçe satın alınarak bedeli nakden ita veya nakledilecekleri mahallerde ayni kıymette emlak ve arazi tefviz olunacaktır. İsyan harekatı esnasında hükümete arz-ı hizmet ve sadakat edenlerden hükümetle beraber bizzat isyan aleyhinde hareket etmiş olan rüesanın nakilleri tehir olunacaktır.

10) Aşiret yapısının o sene zarfında ilgasi ve halktan doğrudan doğruya hükümetle temas ve hukukunun bilvasıta hükümetçe muhafazası ve temini hususu peyderpey mevki-i fiile konacaktır. Bunun için Şarkta hükümet kuvvet ve nüfuzunun her şube-i idareden mefkureli ve muktedir memur gönderilmek suretile takviyesi lazımdır. Aynı zamanda bu mıntakadaki tali memuriyetlere dahi Kürt memur tayine olunmamalıdır. Merkezden mansup memurin “jandarma dahil” için berveçh-i ati teklif-i kanuniye lüzum vardır:

A) İdarei Örfiye Mıntakasında merkezden mansup bilumum memurin “Jandarma dahil” orada bulundukları müddetçe tahsisatı fevkaladelerinin % 75′i nispetinde zam alırlar.

B) Bu mıntakada memurin laakal 3 sene hizmet ederler, 3 seneden sonra bu mıntaka haricinde sınıfile mütenasip diğer bir hizmete nakledilirler ve yerlerine başkaları gönderilir. 3 seneden fazla kalmak isteyenler yerlerine ipka edilir ve 6 seneden fazla aynı mevkide kimse kalamaz.

C) Bu mıntakadaki ordu mensubinine de aile nüfus miktarına nazaran 1-5 nefer tayını nisbetinde zam verilir.

11) Hakkari, Van vilayetlerinde bulunan 4 hudut taburlarile Van’da teşekkülü Erkanı Harbiye-i Umumiyece arzu edilen 2 taburdan bir avcı livası teşkili ve bu 6 tabur ile bunlara mücavir olan diğer 3 hudut taburu mevcutlarının sekiz yüzere iblağı için bütçeye tahsisat ilave edilmelidir.

12) Silahlar toplanacak ve silah taşınması men edilerek ancak vesika tahtında taşınmasına müsaade edilecektir. Vesikasız silahlar evlerde dahi olsa müsadere edilecek ve sahipleri Divanı Harbi Örfilere tevdi olunacaktır.

13) Aslen Türk olup Kürtlüğe mağlup olmaya başlayan berveçhi ati Malatya, Elaziz, Diyarıbekir, Bitlis, Van, Muş, Urfa, Ergani, Hozat, Erciş, Adilcevaz, Ahlat, Palu, Çarsancak, Çemişkezek, Ovacık, Hısnımansur, Behisni, Arga, Hekimhan, Birecik, Çermik vilayet ve kaza merkezlerinde hükümet ve belediye dairelerinde ve sair mücssesat ve teşkilatta, mekteplerde, çarşı ve pazarlarda Türkçeden maada lisan kullananlar evamir-i hükümete ve belediyeye muhalif ve mukavemet cürmile tecziye edilirler.

14) Aslen Türk olan fakat Kürtlüğe temessül etmek üzere olan bulunan mevkide ve Siirt, Mardin, Savur, gibi ahalisi Arapça konuşan mahallerde Türk Ocakları ve mektep açılması ve bilhassa her türlü fedakarlık iktiham olunarak mükemmel kız mektepleri tesis ve kızları mekteplere rağbetlerinin suveri adide ile temini lazımdır. Hassaten Dersim, tercihan ve müstacelen leyli iptidailer açılmak suretiyle Kürtlüğe karışmaktan bir an ewel kurtarılmalıdır.

15) Dersimlilerin, Dersimden çıkmak isteyen kısımları Sivas garbinde gösterilecek mıntakaya nakledilebilirler. Müfettişlik mıntakalarından bu suretle Anadolu dahiline nakledilmek arzu edenlerin hükümetçe iras olunacak yerlere nakilleri de mümkündür.

16) Fırat garbındaki vilayetlerimizin bazı akvamında dağınık bir surette yerleşmiş olan Kürtlerin Kürtçe konuşmaları behemehal men edilmeli ve kız mekteplerine ehemmiyet verilerek kadınların Türkçe konuşmaları temin olunmalıdır.

17) Hükümet binaları ile Jandarma karakolları ve askeriye ve hudut karakolları cemi ianat kanununa tevfikan süratle inşa edilecektir. Yalnız hükümet konakları inşaatına hükümet de muvazene-i umumiyeden yardım eder. Bu mebani meyanında memurin ve zabitan ikametgahları da imkan nispetinde nazar-ı dikkate alınmalıdır.

18) Bu mıntakadaki bilumum yolların inşaat programı, Müfettiş-i Umumilik tarafından tanzim edilir. Evvelemirde idare-i umumiye ve hususiyeden olup mühim sevkülceyşi yolları İnşa edilmelidir.

19) Şark şimendiferlerinin Erzincan’a, Sivas, Elaziz-Diyarıbekir, Elaziz-Çapakçur-Muş, Van Gölüne mümkün olduğu kadar az zamanda varmasını temine çalışmak lazımdır.

20) Bilumum karakollar, müdafaaya müsait inşa edilmekle beraber telefon ve helyosta ile mücehhez olmalıdır. Bu mıntakada behemehal birkaç telsiz istasyonu bulunmalıdır.

21) Kaçakçılık, istihbarat, casusluk ve emniyet nokta-i nazarından hudut komiserleri esaslı vaziülceyiş tebeddülatından maada hususat için Umumi Müfettişten evamir-i mucibe alabilirler.

22) Kaçakçılığa mani olmak için Maliye Vekâletince alınacak otomobillerden bir kaçının zırhlı otomobil olması ve bu otomobillerden indelluzum hudut kıtaatının dahi istifadesi muvafıktır.

23) Şehir, kasaba ve nahiyelerde vazaif-i zabitanın kamilen polise tevdii ve jandarmanın kıta halinde asayiş ve takibatla tavzifi muvafıktır. Bu bapta Dâhiliye Vekâleti tarafından bir kanun tanzimi ve bütçelere buna nazaran nakliyat ve zammiyat icrası lazımdır.

24) Bu mıntakaya ecnebi bir şahıs ve müessesenin hükümetin müsaadesi olmaksızın duhul ve teessüsüne müsaade edilmeyecektir.

25) Tahrir-i nüfus yapılan mıntakalarda derhal ahzıasker teşkilatı yapılacaktır. Dahil-i esnan olanlar bu mıntaka haricinde hizmet-i askeriyelerini ifa edeceklerdir. Bunların bir müddet için gayr-i müsellah hidematta istihdamları muvafık olur.

26) 8u mıntakada hükümet, bütün şuabat-i idarede halkın işini bilavasıta ve bizzat görmeli ve mutavassıtları şiddetle red ve men eylemelidir. 27) Müfettişlik mıntakasındaki vilayet taksimatının tadil ve İslahı umumi teşkilatın kabul ve İcrasına kadar tehir olunabilir.

24 Eylül 1925

M. Cemil (Dahiliye V.) Mahmut Esat (Adliye V.) Mirliva Kâzım (Erkan-ı Harbiye-i Umurniye Reisi Sanisi) Mustafa Halik (Çankırı mebusu)