ABD helikopterleri Guney-Kuzey Kurdistan sınırında Kurdistan-PostAmerikan savaş helikopterleri, Türkiye-Kuzey Irak sınırında alçak uçuş yaptı. Zaho semalarında uçan Amerikan savaş helikopterlerinden biri, sınır bölgesinde bulunan peşmerge akademisine indi. Diğer helikopter ise, Türkiye sınırına sıfır noktasında yaklaşık 20 dakika alçak uçuş yaptı. Saat 11.00 sıralarında bölgeye gelen Skorsky tipi savaş helikopterlerinin hangi nedenden dolayı bölgede uçuş yaptığı öğrenilemedi. Havadaki helikopterin güvenlik nedeniyle zikzaklar çizerek uçuş yaptığı gözlendi. Bölgedeki peşmerge akademisinde Amerikan karargahı olduğu ifade edilirken, Amerikan askeri helikopterleri Dohuk'a bağlı Zaho sınır kasabasının üzerinden de alçak uçuş yaparak Musul istikametine doğru yol aldı.

ILGINC BIR GUNEY KURDISTAN YORUMU...

Kürdler bağımsızlığı yeniden düşünüyor Bay Fang*/Kürd başkenti Erbil'in kıraç tepelerinde ufak bir Amerika inşa halinde. Yamaçta iki katlı, garajlı ve selvi ağaçlarına bakan manzarasıyla yapımı süren villaların nokta halinde temelleri görülüyor. Otoyol üzerinde, inşaat alanına bakan taraftaki tabeladaki bayrak, Kürd bayrağındaki güneşin aynı. Burası "Amerikan Köyü". Virginia merkezli Sigma Uluslararası İnşaat Şirketi'nin Kürdistan ülke koordinatörü 80 milyon dolarlık projenin baş mimarı Jim Covert, "Burada Amerika'ya ait her şeyi seviyorlar, dolayısıyla biz de buraya tipik bir Amerikan şehri inşa ediyoruz" diyor. 400 villa ve kapalı alışveriş merkezinin yer aldığı proje en başta Bağdat için planlanmış. Bağdat'ın kaosa sürüklenmesiyle şirket aynı konsepti 200 mil kuzeyde bombaların ve şiddetin kilometrelerce uzağında uygulamaya koyulmuş. Yerel yönetim geçtiğimiz sene yatırım ve petrol yasasını meclisinden geçirdi. Son dönemde ise yabancı şirketlerle 20'den fazla yatırım ve doğalgaz anlaşması imzalamış durumda. Tüm bunlar Kürdistan bölgesinin fiilen bağımsız denilebilecek noktaya hızla ilerleyişinin bir göstergesi. Uzun zamandır varolan bağımsızlık arzularına rağmen pek çok Kürd, bu düşüncesinde artık bir karar verme noktasına gelmiş olabilir. Türkiye'nin Kürd gerillaların izini sürmek üzere Kuzey Irak'a müdahale tehdidi, burada pek çok kişinin Irak'a ne kadar çok ihtiyaç duyduklarını idrak etmesini sağladı. Tüm bu endişeler, Türk ordusunun Irak toprakları içinde 50 ila 60 kişilik Kürd asi grubuna saldırdığını ve ağır kayıp verdirdiğini açıkladığı cumartesi günü, her ne kadar geniş çaplı bir işgal tehdidi azalmış olsa da, yeniden arttı. Bölge liderlerinin bir kısmı krize bir çözüm bulunması için yerel Kürd yönetiminin daha aktif rol oynaması gerektiği yönünde beyanatlarda bulunmuş olsa da, diğer yandan da bu sorunu kendi başlarına çözemeyecekleri gerçeğiyle de yüzleşmiş durumdalar. Kürd kökenli Irak Başbakan Yardımcısı Berham Salih, "Pek çoğumuz milliyetçiliğin hem kısıtlı hem de kısıtlayıcı olduğunu idrak etmeye başladık. Her ne kadar bir Kürd olarak ben her zaman bağımsız bir Kürd devletini hayal etsem ve bunun Kürd halkının en temel hakkı olduğunu düşünsem de demokratik Irak'ın bize sağlayacağı korumanın yanında, Irak'ın bir parçası olmanın da Kürd halkına somut yararlar sağlayacağını gördük" diyor. 1991 Körfez Savaşı'nın ardından BM'nin oluşturduğu uçuşa yasak bölgenin koruması altında yarı özerk hale geldiğinden beri Kürd bölgesi, önemli sayıda Kürd nüfus barındıran ve bu nedenle de Kürdlerin özerklik deneyiminden son derece endişe eden komşularla kuşatılmış halde. Suriye, Türkiye ve İran zaman zaman kuzey Irak'a sınır ötesi operasyonlar düzenlediler. Son krizde, Kürdistan bölgesini yakından takip eden pek çok kişi, bu bölge şayet Irak'ın bir parçası olmamış olsaydı, Türk ordusunun sınır ötesine çok daha ciddi bir operasyon düzenlemekte çekince göstermeyeceğine inanıyor. Bu olasılıktan kaynaklanan endişeler giderek azalsa da, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan cuma günü yaptığı açıklamada, kabinenin orduya sınır ötesi operasyon düzenleme yetkisi verdiğini söyledi. Washington Faktörü Kürdistan bölgesinin ABD ile ilişkisi, genelde kendilerini koruyacağını düşünseler de, genel olarak bu bölgenin Irak'ın bütününde oynayacağı role bağlı. Washington Kürdlerin Bağdat hükümetindeki mevcudiyetine Irak'ta Amerikan çıkarlarının korunması açısından hayati önem atfediyor. Konunun hassasiyeti nedeniyle kimliğinin gizli kalması koşuluyla açıklamada bulunan üst düzey bir yetkili, "Kürdlerin Bağdat'taki rolü, Şii köktenciliğinin yükselişinin kontrolü açısından kilit önemde. Kürdler Bağdat'taki merkezi hükümetin bir parçası olmasalardı, Şii çoğunluk Sünni azınlığa hükmediyor olacaktı ve tabii ki istikrarlı, güvenli, müreffeh ve başarılı bir Irak ihtimali ciddi ölçüde düşecekti" diyor. Ancak bu bölgenin merkezi yönetime, aldığından çok daha fazlasını verdiğini düşünen bazı Kürdlerin kafası oldukça karışık. Anayasadaki gelir paylaşımı formülüne göre, kuzeydeki Kürdler, Irak'ın petrol gelirlerinin sadece yüzde 17'sini alabiliyorlar. Ancak pek çok Kürd ekonomilerinin çok daha fazlasını hak ettiğini düşünüyor. Kürd hükümetinin dış ilişkilerinin sorumlusu Falah Mustafa Bakır, merkezi hükümetin beceriksizliği nedeniyle Kürdistan bölgesinin geri kalmaması gerektiğini öne sürüyor. Bakır, "İş yapan tek kişi biz olmamalıyız. Irak'ın büyük bir bütçesi var, ancak değerlendirilemiyor" derken bölgenin karşı karşıya kaldığı ikileme de net bir şekilde değiniyor ve "Bugün Irak'ta yaşıyoruz. Halkımıza yardım etmek ve Irak'ın inşasına yardım etmek istiyoruz. Ancak aynı zamanda da ilerlemek ve daha iyi yaşam standardı yakalamak istiyoruz. Asıl mesele bunu tek başına yapıp yapamayacağımız" diyor. Irak Kürdistan'ın da yaşayan pek çok kişinin bölgenin tek başına bunları yapabilme kapasitesiyle ilgili soruya cevabı "Tabii ki yapabilir" şeklinde. Irak'ta 2005 yılında yapılan seçimlerle eşzamanlı olarak yapılan gayrıresmi referandumda seçmenlerin yüzde 95'i bağımsız bir Kürdistanı tercih edeceklerini belirttiler. Amerikan köyüne geri dönersek, Awat el-Barzani 9 bin metrekarelik "saray" tipi villasının planları üzerinde derin derin düşünüyor. 1997 ila 1999 yılları arasında Erbil'de BM sözcülüğü yapan el-Barzani 2004 yılında ailesinin inşaat şirketinde çalışmaya başladı. Daima 'Eğer’ Bakır şöyle diyor: "Burası beş yıl içerisinde minyatür bir Birleşik Arap Emirlikleri'ne dönüşebilir. Ancak her zaman bir eğer söz konusu -eğer kartlar doğru oynanırsa, eğer uygulanan politikaların amacı bu olursa, eğer Kürdistan ile Irak'ın geri kalanı arasında bir çizgi çekilebilirse ve eğer sorunlar kontrol altında tutulabilirse." Yasalar ikamet edebilecek kişi sayısını sınırlandırmasına rağmen Irak'ın diğer bölgelerinden binlerce mülteci son beş yıl zarfında bu bölgeye göç etti. Erbil'a sadece yedi noktadan giriş var. Kontrol noktalarında şehre giriş çıkışı denetleyen Kürd Peşmergeler, şehre girenleri sorguya çekerlerken özellikle de Arap ziyaretçilere oldukça kaba davranıyorlar. Genel olarak güvensizlik duyulsa da, Kürdistan yönetimi hem komşu ülkelere hem de diğer Iraklılara el uzatmaya çalışıyor. Yine aynı yönetim kasım ayında yeni bir konsolosluk açan İran ile diplomatik anlamda irtibat kurabildi. Pek çok ülkenin Kürdlerin bulunduğu kuzeyde ticari temsilciliği veya elçilik büroları olmasına rağmen burada sadece İran ve Rusya'nın tam donanımlı konsolosluğu var. Kartvizitinde İtalya'nın Bağdat Büyükelçiliği Elçi Katibi yazan ancak İtalya Büyükelçisinin görevlerini yapan Luigi Orsini, "Ellerinden geldiğince bir devletmiş gibi hareket ediyorlar. Diplomatların kabulünde kendi usullerini izliyorlar" diyor. *Amerika'da yayımlanan Chicago Tribune gazetesi/2 Aralık 2007 Hazırlayan: Kaya Vural

BAŞKAN BARZANİ:’IRAK SORUNU İÇİN TEK ÇÖZÜM YOLU FEDERAL SİSTEMDİR’’ 8-Dec-07 [17:7]PNA-Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani ekonomi, ziraat ve enerjiden sorumlu ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Rubin Giver ve beraberindeki bir heyeti kabulünde yaptığı konuşmada, ‘’Kürdistan Bölgesine muhalif bir gözle bakılamayacağını çünkü Kürdistan Bölgesinin Irak’ta iktidarın ortağı’’ olduğun söyledi. Başkan Barzani, ‘’Irak’taki sorunların çözümünün tek yolunun Federal sistem olduğunu’’ söyledi. Bugün, Selahaddin kasabasında gerçekleşen görüşmede, Irak Parlamentosunda görüşülen petrol yasası ve bu yasaya Irak’taki farklı siyasi parti ve gruplar tarafından gösterilen tepkiler’’ değerlendirildi. Başkan Barzani, görüşmede, yaptığı konuşmada, Kürdistan Bölgesi ile Bağdat arasındaki ilişkileri değerlendirerek, ‘’Kürdistan Bölgesi Irak’ta iktidarın bir parçasıdır. Kürdistan Bölgesine bir muhalif tarafmış gözüyle bakılamaz. Bağdat’taki iktidar, toplulukların iktidarıdır. Yani, kararlar da topluca alnmalıdır’’ dedi. Bazıları tarafından merkeziyetçiliğin hala herşeyin üstünde görüldüğünü söyleyen Başkan Barzani, ‘’Bu onları, ‘Kürdistan Bölgesi hükümetinin aldığı kararların Kürdistan halkının çıkarları doğrultusunda olmaması gerektiği’ şeklinde bir düşünce edinmeleri durumuna getirmiştir. Bu yüzden benim düşünceme göre Irak sorunu için tek çözüm, itidarın ve gelirlerin paylaşımı temelinde federal sistem Irak’taki bütün oluşumlara haklarını verebilir’’ dedi. Kürdistan halkının, petrol gelirlerinin fark gözetilmeksizin Irak’taki bütün oluşumların hizmetinde olması gerektiği inancında olduğunu’’ söyleyen Başkan Barzani, ‘’Bizim Irak anayasasına tam bir bağlılığımız var. Kürdistan Bölgesinin teamül şekli de Irak anayasasının verdiği yetki kadar olmuştur. Şayet anyasaya herhangi bir durumda tehdit edilirse biz bu şeyleri yeniden gözden geçirmeye hazırız’’ dedi. Yasa karşısında Irak’lı tarafların gösterdiği tutum ile ilgili endişelerini dile getiren Givri de ‘’Federal Kürdistan Bölge hükümetinin Bağdat’a düzenleyeceği ziyret sırasında bu konuyu en kısa zamanda çözmesi’’ temennisinde bulundu.

Yürütülecek operasyon PKK'yi değil, Irak Kürdistanı'nı vurmaya yönelik olacaktır Gérard Chaliand */ABD, Türkiye'nin Irak'taki Özerk Kürdistan Bölgesi'yle sınırında konuşlandırdığı yüz bin askerinin müdahaleden kaçınmasını diliyor. Zaten karışık olan şu ortamda General David Petraus da başarıyla inisiyatifi yeniden eline almaya çalışırken yeni bir cephe oluşturmanın hiçbir şekilde sırası değil. PKK, askeri operasyonlarıyla düşüşteki prestijini yeniden kazanmaya çalıştı. Bu akıl almaz strateji, uzun süre devletin omuriliği olan Türk ordusunun, rahat bir galibiyet sonucu kurulan hükümet ile arasında yaşanan siyasi çatışmada puan toplamasına fırsat verdi. Türk ordusu, PKK'nin ateşkes ilan ettiği şu son yıllarda hükümetin istediği her türlü siyasi çözüme karşı geldi. Ancak ordunun bir gün elbet, halkın yüzde 20'sini oluşturan Kürd azınlığa sonsuza kadar kültürel haklar tanımayı reddetmenin imkansız olduğunu kabul etmesi gerekecek... Türkiye, Kürdlere sadece zorunlu asimilasyon olanağını sunarak Kürd kimliğini yeteri kadar uzun bir süre inkar etti. PKK, 90'lı yıllarda olduğu kadar bir askeri tehdit oluşturmuyor artık. Militanlarının bir bölümü Türkiye'de bulunuyor ve silahlı kuvvetlerin denetimlerinden kaçmayı başarıyor, iki ila üç bin oldukları sanılan bir bölümü ise Irak ile İran sınırında bulunuyor. Geçmişte de yürütülen bir kara operasyonu askeri anlamda pek anlam taşımayacaktır. Böyle bir operasyon hangi anlamda Türkiye'deki Kürd sorununu çözebilir ki? Ancak siyasi anlamda bölgesel bir felakete sebebiyet verecektir. Iraklı Kürdler, PKK'yi, kaçırdığı sekiz Türk askerini serbest bırakmaya zorlayarak Türkiye ile ilişkilerini bozmama niyetlerini, bir yandan operasyon halinde kendilerini savunacaklarını hatırlatarak gösterdiler. Operasyon tehdidi henüz kalkmadı. Belki de Türk baskısının asıl nedeni, Bağdat Hükümetinin de onayıyla aralık ayında yapılması beklenen, şimdilerde 2008 yılına ertelenmesi konuşulan Kerkük'ün statüsü hakkındaki referandum olabilir. Kürd çoğunluklu bu şehir, Saddam Hüseyin ile Kürd hareketi arasında otuz beş yıl boyunca anlaşmazlık nedeni oldu. Iraklı Kürdlerin bölgesel başkentleri olarak kabul ettikleri Kerkük'ün Irak Kürdistan'ında bulunması hem tarihi bir haksızlığın düzeltilmesi anlamına gelecek, hem de ekonomik güç ifade edecektir. Kerkük'ün özerk Kürd Devleti'ne verilmesi olasılığı, Kürd karşıtlığı gittikçe artan kamuoyunun –ki Türkiye'nin geleceği açısından oldukça endişe vericidir– desteğini alan bazı Türk askeri yetkilileri için kabul edilemez. Yürütülecek operasyon PKK'yi değil, Irak Kürdistanı'nı vurmaya yönelik olacaktır. Zaten 2003 yılında da Türkiye'nin amacı aynıydı: ABD'lilerin Saddam'a karşı kuracağı kuzey cephesi için topraklarını açmamasıyla iki ülke arasında yaşanan krizde Türkiye'nin öne sürdüğü şart, Kürtlerin o dönemde özerk bir bölgeye sahip olduğu Kuzey Irak'ta düzenlenecek operasyona kendi birliklerinin de katılmasıydı. Türk Hükümeti'nin çıkarı, NATO çerçevesinde büyük Amerikan müttefikiyle ilişkilerini saygı çerçevesinde sürdürmek ve Avrupa Birliği'ne katılmanın yollarını aramaya devam etmektir. Zira üyelik, sağlayacağı ekonomik çıkarların yanı sıra orduyu marjinalleştirmek anlamına gelecektir. Dolayısıyla Türkiye ile Irak sınırında oynanan oyun, aynı zamanda Türkler arası bir meseledir. Başbakan Erdoğan, uzun vadeli hedefler taşıyan bir siyasi lider olarak operasyon macerasından kaçınılması gerektiğinin bilincinde. Ancak tepkileri kontrol altında tutmak zor, her an kışkırtmalarla karşılaşabilir. Ancak aynı zamanda Kerkük'ün Kürt özerk bölgesine verilmesinin, Türk Devleti için kabul edilemez olabileceğini da unutmamalı. *Le Figaro gazetesi/ Jeostrateji Uzmanı/ 04 Aralık 2007 Hazırlayan: Kaya Vural