Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ve Emine Ayna hakkında dünkü açıklamaları ile ilgili inceleme başlattı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, dün Büyükşehir Belediyesi Konukevi önünde bir grup DTP'li milletvekili ve belediye başkanıyla yaptığı basın açıklamasındaki sözleri ile ilgili DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk hakkında inceleme başlatılmasını kararlaştırdı. Başsavcılık ayrıca önceki gün Batman DTP İl Başkanlığının açılışı töreninde yaptığı konuşma nedeniyle de DTP Eşbaşkanı Emine Ayna hakkında da inceleme başlattı. Başsavcılık, Diyarbakır ve Batman emniyet müdürlüklerinden, Türk ve Ayna'nın konuşmalarının yer aldığı görüntü çözümlerini istedi. Türk ve Ayna'nın konuşma metinlerini inceleyecek olan savcılık, suç unsuru belirlediği takdirde, Türk ve Ayna'nın dokunulmazlıklarının kaldırılması için fezleke hazırlayacak. DİYARBAKIR - DİHA
Türk: İmralı'ya D T P 'nin de içinde olduğu bir heyet gitsin
Türkiye'de basın özgürlüğü var!
Yıllardır Kürt sorununda çözümsüzlükten başka hiçbir sonuç doğurmayan şiddet, baskı ve inkar bir önceki hükümetlerin olduğu gibi AKP'nin de Kürt politikasının özünü oluşturuyor. İnsan hakları ve ifade özgürlüğünde geçmiş yılları dahi aratacak uygulamalara imza atan AKP hükümeti, her ne kadar her fırsatta 'Benim 75 Kürt milletvekilim var, Kürtleri ben temsil ediyorum', 'Türkiye'de ifade özgürlüğü önündeki engeller kaldırıldı' dese de Kürt basın-yayın kurumlarına yönelik iki yıllık hak ihlal bilançosu bu anlatımları yalanlayacak yeterlilikte.
Kürt medyasına uygulanan baskı ve sansürde sınır tanınmıyor. Erdoğan ve AKP hükümeti her ne kadar Türkiye'de basının hür olduğunu söylese de Kürt medyası Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını yazdığı için, Bölge'de yaşanan çatışmalarda asker kayıplarını verdiği için ya da AKP ile TSK'nin bölgedeki uygulamalarını teşhir ettiği için kapatma baskısı altında. 4 Ağustos 2006'dan 20 Ekim 2008'e kadarki dönemde 17 gazetenin yayını toplam 41 kez durduruldu. Bu tablo aslında Türkiye'de ifade özgürlüğünün karşı karşıya kaldığı tehditin boyutlarını göstermeye yetiyor. Tabii her ne kadar bunun ifade özgürlüğü ve demokrasiye büyük darbe olduğu çeşitli kurum ve kuruluşlarca dile getirilse de bu konuda devlet yetkililerinin açık açığa tehdit eden ve çeşitli güçlere hedef gösteren açıklamaları sürüyor. Nitekim Ramazan Bayramı öncesi Ankara'da bir araya gelen devletin üst AKP ve ordunun üst düzey yetkilileri yaptıkları toplantıda Kürt medyasına yönelik sansür ve baskının devam etmesi kararı aldı. Ve bu karar doğrultusunda en son olarak bir aylık kapatmanın ardından dün tekrar yayın hayatına başlayan Alternatif Gazetesi'ne 'Örgüt propagandası yaptığı' iddiasıyla 3'üncü kez bir aylık kapatma cezası geldi.
Siz hangi okulu okudunuz hakim bey!
Kapatılan gazetelerin gerekçeleri ise hiçbir hukuk sisteminin kabul etmeyeceği gerekçeler. Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını açıkladıkları, Bölge'de yaşanan çatışmayı yazdığı için kapatılan gazeteler şunlar: Gündem, Güncel, Yaşamda Gündem, Gerçek Demokrasi, Ülkede Özgür Gündem , Azadiya Welat YedinciGün Gazetesi 7, Haftaya Bakış , Yaşamda Demokrasi, Toplumsal Demokrasi , Öteki Bakış Gazetesi, Yeni Bakış Gazetesi, Alternatif, Gelecek , Özgür Ülke, Gerçek Gazetesi, Ülkeye Bakış Gazetesi de eklendi. Birçoğunun daha ilk sayısında kapatıldığı gazetelerin ise bazı sayılrı iki kez kapatıldı. Yani Türkiye'de basın özgürlüğü var! İSTANBUL
DİHA'dan gözaltı ve tutuklamalara tepki
Dicle Haber Ajansı (DİHA) yaptığı yazılı açıklamada, muhabirlerine yönelik gözaltı ve tutuklamalara son verilmesini isteyerek, çalışmalarının engellendiği ifade edildi.
DİHA açıklamasında, son iki yılda, yaklaşık 40 gazetenin kapatıldığı, onlarca gazetecinin gözaltına alınıp tutuklandığı bir dönemde, ajanslarına yönelik baskıların devam ettiği vurgulandı. Açıklamada bütün toplumsal olaylar döneminde ajans çalışanların, muhabirlerin polisin saldırısında hedef haline geldiği ifade edildi.
Açıklamada 2008 Newroz kutlamaları sırasında yaşanan olayların faturasının DİHA'ya çıkartıldığı gelişmeleri takip eden 4 muhabirlerinin tutuklandığı ve birçok muhabirin de gözaltına alınarak çalışmaları engellendiği belirtildi.
DİHA'nın açıklamasında son birkaç gündür PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fiziki saldırıya maruz kaldığı haberlerinden sonra bölgede yaşanan olayları takip eden muhabir ve çalışanlarının hedef alındığı kaydedildi.
DİHA'nın açıklaması şöyle: 'Muhabirimiz Ercan Öksüz Erciş mitinginde polis tarafından darp edilmiş, çalışması engellenmiştir. Mardin'de muhabirimiz Haşim Abak, Nusaybin'de Celal Kalpak'ın çekim yapmaları izin verilmemiş, Diyarbakır'daki gösterileri takip eden muhabirlerimize her türlü küfür, hakaret ve fiili saldırı yapılmıştır. İdil'de muhabirimiz Vedat Yıldız feci şekilde tartaklanarak, ciddi bir şekilde yaralanırken, Şırnak muhabirimiz Mesut Ertak tutuklanmıştır, Adana'daki olayları takip eden muhabirimiz Murat Kolca ise hedef gözetilerek üzerine gaz bombası atılmış, İstanbul'da meslektaşları ile korsan gösterileri takip eden muhabirlerimiz Sertaç Kayar ve Yunus Tosun gözaltına alınmış, kameralarına, fotoğraf makinelerine ve haber materyalarına el konulmuştur.
Oysa daha önce ajansımıza yönelik baskılar meclis gündemine getirilmiş ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay ise konuya ilişkin 12 Eylül tarihinde verdiği cevapta, DİHA'nın çalışmalarına yönelik herhangi bir engelleme ve baskı olmadığını ileri sürmüştü. Hatta Bakan Atalay verdiği cevap yazısında, basın çalışmalarının sorunsuz ve özgür bir şekilde çalışmalarını yürütülmesi için gereken tedbirlerin alındığını ileri sürmüştü. Şimdi son birkaç gündür yukarıda belirttiğimiz gelişmeleri gördüğümüzde, İçişleri Bakanlığının 'Özgür ve sorunsuz bir çalışma için tedbir aldık' sözünün ne anlama geldiğini daha iyi anlıyoruz. Çünkü biliyoruz ki, sürekli işkence iddialarının yalanlandığı bir ülkede insanlar işkenceden dolayı yaşamını yitirmeye devam ediyor. Bu yüzden ajansımıza yönelik baskıların inkar edilmesi ile bu baskıların artarak devam etmesini çelişki gibi görünse de, hükümetin basına bakışı açısından anlamlı bir görüntü çiziyor. Çalışanlarımıza yönelik saldırıları kınıyor ve bir an önce sona erdirilmesini istiyoruz.
'Gerçeklerden asla taviz vermeme' sloganı ile yola çıktığımız günden beri, yaşanan saldırılara rağmen halka ve topluma karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirdik.Bundan sonra da yerine getirmeye devam edeceğiz. Bütün bu olup bitenlere rağmen belirtmek isteriz ki, haberleri takip ederken durduğumuz yeri, yazdığımız haberin rengini, çektiğimiz görüntü ve fotoğrafların nasıl yayınlanacağını kamu otoritesi değil, basın meslek ilkelerini esas alarak biz karar veririz. Ancak biz bu konuda sorumluluğumuzu yerine getirirken, basın örgütlerinin de, 'öteki'leştirdikleri ajansımıza ve muhalif basına karşı yapılan saldırılara sesiz kalmalarını yadırgıyoruz. Bu konuda demokratik kamuoyunu ve basın kuruluşlarını duyarlı olmaya yaşananlara sessiz kalmamaya çağırıyoruz.' İSTANBUL
0 Yorum:
Post a Comment