Medya raporu Alternatif Gazetesi Yazı İşleri bir çalışanından 'medyanın şu andaki durumu' hakkında bir rapor istedi. Alternatif çalışanı aşağıdaki raporu yazdı:
'Taraf Gazetesi manşet üstüne manşet patlattı.
Piyasa 'manşet bağımlısı' oldu.
Talep artınca, piyasaya yeni 'arz' durumları ortaya çıktı.
Şimdi Milliyet Gazetesi de 'şok' haberler yayınlamaya başlıyor... Gazete haberini şöyle duyurdu:
'Ergenekon'un ilk izlerini bulan eski polis müdürü Adil Serdar Saçan, arkadaşımız Belma Akçura'ya operasyonu anlattı.'
Piyasa'nın 'şok manşete bağımlılığı' arttıkça, bütün gazetelerin mutfağında, özellikle Ergenekon iddianame ve delil klasörlerinden derlenen malzemelerle 'yeni' ve 'şok' haberler üretilmeye başlandı...
Ne var ki, artık imal edilen haberler piyasayı kesmiyor'...
Daha yüksek 'dozlara' ihtiyaç artıyor...
Rakip firmalar çılgınca kafa patlatıyor... Giderek piyasaya 'sahte kafa yapıcılar' sürülmeye başlanıyor...
'Güngören bombacısı PKK'li' diye ilk manşetler atılıyor...
Yetmiyor...
'Bombayı patlattım, sonra da karşısına geçip keyifle seyrettim' itirafı 'şok' haber olarak zuladan çıkarılıyor...
Piyasa burun kıvırıyor... Çünkü bu piyasa her türlü 'malı yemiyor'... PKK ile ilgili imalattan bıkmış usanmış...
'Şok haber manşeti' piyasasında kriz derinleşiyor...
'Adam köpeği ısırdı' manşet örneğiyle yetiştirilmiş geri zekalı gazeteciler tayfası her an işsiz kalabilir. Muhabir işsiz kalmamak için köpek ısıran adam bulamayınca, kendisi hırlayarak önüne geleni ısırmaya başlıyor...
Zaten medyada işten atmalarla ilgili haberler de yayılıyor...
Depolorda 'fazla üretim' birikmiş... Muhabire ihtiyaç kalmamış... Ne kadar haber birikirse, o kadar muhabir işsiz kalır... Şok haber imalatçısı medyanın 'altın kuralı' budur...'
Kürt coğrafyasının yazgısı
Fikret Bila'nın yazılarının büyük çoğunluğu ya bir üst düzey komutan hakkında ya da Baykal'la ilgili haber-yorum türü yazılar...
AKP ile ilgili kapatma davası ve Ergenekon soruşturması esnasında patlayan kriz pek çok gazeteci gibi Bila'nın da soğukkanlılığını kaybetmesine, gerçek kimliğini gizleme yetisini yitirmesine, böylece 'olgun yazar' rolünden vazgeçmesine neden oldu.
Şimdi, daha Org. Başbuğ Genelkurmay koltuğuna oturmadan, onun çizgisi hakkında heyecanlı hatırlatmalar yapmaya başladı... Belli ki, artık 'şeriat' heyulasının geçerliği kalmadı ve yeniden en başa döndük... Kürt düşmanı stratejiler, üstelik çok daha tehlikeli biçimde gündeme alındı...
Yazıda Bila, Güney'de bir Kürt devletinin kuruluşunu Türkiye'nin 'bekası' meselesi olduğuna dair Başbuğ'un sözlerini anımsattıktan sonra, şöyle diyor: 'Org. Başbuğ'un bu konuşmasında altını çizdiği bir konu da 'aidiyet modeli' ile ilgili kaygısıydı.
İlker Paşa bu kaygısını şöyle dile getirmişti: 'Irak'ın kuzeyindeki oluşum ve gelişmelerin bu bölgedeki Kürtlere tarihte hiç olmadığı kadar siyasal, hukuki ve psikolojik güç kazandırdığı da bir diğer gerçektir. Ayrıca bu durumun, vatandaşlarımızın bir kısmı üzerinde yeni bir aidiyet modeli yaratabileceğine dikkat edilmelidir.'
'Org. Başbuğ'un yaklaşık bir yıl önce yaptığı bu analiz ve öngörüleri, gelişmeler de doğrulamış görünüyor.'
Yazının başlığı 'Başbuğ'un tehdit algısılaması'... Bu paragraf ise, Bila ve benzerlerinin bundan sonraki günlerde ordu ile ilgili izleyecekleri kışkırtıcı rolü ortaya koyuyor. Bu kışkırtma, Kürtler arasında ciddi bir 'tehdit algılamasına' yol açacaktır.
Bila'nın hatırlattığı bu konuşmanın kısaca anlamı şu: Irak Kürdistan'ında Kürtlerin kazanımları Türkiye'deki Kürtlerin de benzer kazanımlar elde etme isteğine yol açar, o halde Güney'deki Kürtlerin kazanımlarının yok edilmesi gerekir...
İşte Bila'nın kışkırttığı çizgi budur...
Eylül ve Ekim aylarında askeri harekatların medyadaki ilk ve önemli habercisi bu yazıdır. Mim koyalım...
Taha Akyol ve 'Liberal faşizm'
bombaları Taha Akyol koydurmuş olmasın?'
Faşistten bozma Milliyet köşe yazarının üst üste çıkan yazılarını okuyunca, bizi ziyarete gelen dostumuz işte böyle dedi...
'Israrla bombanın PKK tarafından patlatıldığını bir insan bütün karşı delillere rağmen neden böyle iddia eder? Bu Taha denilen adamın gizlediği bir şeyler var...'
Arkadaşı yatıştırdık. Taha'nın bomba koyma devresini geçtiğini, yaşlandığını, o işleri eskiden yapanlarla da arayı açtığnı, şimdi liberalleştiğini söyledik.
Dostumuz ikna olmuyordu.
'Alışmış kudurmuştan beterdir' diye gürledi. 'Bence bombayı bu adam attı...'
Biz telaşlanmıştık. Taha'nın faşistlik zamanındaki bombaların başka olduğunu, bu yeni bombaları bilemeyeceğini, o nedenle de atmış olamayacağını dilimiz döndüğü kadar anlatmaya çalıştık...
'Boş versenize siz, diye bağırdı dostumuz, Hıra Dağında yeniden staj görmüştür, bomba imalatı, düzenek, tetik metik hepsini yeniden öğrenmiştir... Siz çaktırmadan ne zaman Hıra Dağına gittiğini araştırın bakalım...'
Artık ne yapacağımızı şaşırmıştık. İçimizden biri koşup Milliyet koleksiyonunu getirdi. Arkadaşımızın önüne koyduk. Taha'nın sürekli yazı yazdığını, ara yerde tüyüp bir dağda bomba eğitimi alamayacağını anlattık...
'Ulan dangalaklar, hangi çağda yaşıyoruz, herif internetle gönderemez mi yazılarını... Gidin Milliyettekilere sorun bakalım, şu son zamanlarda Taha hiç ortalıktan kaybolmuş mu?'
Hışımla yerinden kalkıp tam dışarı çıkacakken, sesini alçaltarak: 'Bana bakın aptallar, siz bu Taha'nın bağlantılarını da araştırın... O zaman zincirin bir halkasında Enver'in, ötekinde Ümit'in nasıl tespih gibi sıralandığını görürsüzünüz... Malum ya... Şu sıralar nerede bir bomba patlasa Kürdün üzerine yıkılıyor... Bu saydıklarımın da Kürt olduğunu unutmayın... İzleyin... Fikri takip yapın... Manşet atın... Bomba patlatın... Bu bomba manşetlerinizde önünüze geleni bombacı olarak ilan edin... Günümüzün gazeteciliği budur, adınız da Hıdırdır....'
Biraz rahatsız olduğunu düşündük...
İlahi sevgili dostumuz...
Hazırlayan:
Ceng Özden - Fırat Dağlı
Medya raporu: 'Sakın bu bombaları Taha Akyol koydurmuş olmasın?'
Kurdians: Thursday, August 07, 2008
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment