Ergenekon iddianamesini hazırlayan Savcı Zekeriya Öz'e seslenen Öcalan, 'Ergenekon savcısı isterse gelip benimle görüşebilir. Ben bu konudaki bilgilerimi ve görüşlerimi savcıya söyleyebilirim. PKK'ye mal edilmiş dünya kadar şey var. Benim bu konuda görüşlerim alınmalı' dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, avukatlarıyla bir araya geldi. Edinilen bilgilere göre, görüşmede yazdığı savunmalara değinen Öcalan, 'Savunmamın bir bölümünü bitirdim. İki bölümü daha var. Ortadoğu ve Kürdistan'la, Kürt sorunuyla ilgili bölümler kaldı, onları da yazacağım. Kürt sorunu, yıllardır çözülemeyen büyük bir mesele, bununla ilgili söyleyeceklerim var. Savunmamın temel konuları bunlar olacaktır.' dedi. Son günlerde Türkiye'nin gündemini işgal eden Ergenekon davası ve iddianamesine değinen Öcalan, şunları söyledi: 'Ergenekon iddianamesini henüz alamadım. Bana ilişkin kısımlar var. İddianamede bana ilişkin kısımlara cevap veriyorum. Benim bu konudaki düşüncelerim insanlara ulaşmalı. Çünkü insanlar benim bu konudaki düşüncelerimi bilmiyor, beni tanımıyorlar. Burada önemli olan benim bu konudaki düşüncelerimin, görüşlerimin bilinmesi ve farklı çevrelere ulaştırılmasıdır. Benim burada tarihi sorumluluğum var, bunları görerek davranıyorum. Türkiye'deki Ergenekon, 1980'lerde NATO himayesine girerek NATO'yla bütünleşti. Bütün bu yaşananlar NATO'nun denetiminde oldu. Ben bunların çoğunu buradaki görüşmelerimde, hep belirttim. İtalya'daki Gladio, tasfiye edildi. Benzer bir Ergenekon da Yunanistan'da var. Bunların iyi görülmesi ve iyi anlaşılması gerekiyor. Ben bu konuları savunmalarımda daha derinlikli açtım. Bu nedenle benim savunmalarım sadece Türkiye için değil, Avrupa için de önemlidir.'
Ergenekon karşıtlığını bize çevirecekler
Öcalan, şöyle devam etti: 'Ergenekon karşıtlığını, bana ve PKK karşıtlığına çevirmek istiyorlar. Ben bu konuda savunma yapıyorum. Bu benim savunma hakkım. Daha önce Doğan Güreş'in zehirlenmesiyle ilgili olarak askeri savcı gelip benimle görüşmüştü, Ergenekon savcısı isterse gelip benimle görüşebilir. Ben bu konudaki bilgilerimi ve görüşlerimi savcıya söyleyebilirim. PKK'ye mal edilmiş dünya kadar şey var. Benim bu konuda görüşlerim alınmalı. Daha baştan beri ta 1978, daha doğrusu 1976'dan beri PKK'ye müthiş sızmalar var. Benim üzerime müthiş geldiler; Şahin Baliç, Şahin Dönmez gibiler var. Bu süreç onlar gibilerle başladı. Haki Karer'i katleden örgüt, Antep'teki beş parçacılar vardı, Kawacılar vardı, Kukçular vardı. Beni imha etmek için onlarca girişimde bulundular ama başaramadılar. Bugün de radyodan dinledim, Mehmet Eymür'ler beni imha edebilmek için tünel bile kazmaya çalışmışlar.'
Almanya binlerce kişiyi kendisine bağladı
Güngören'de meydana gelen patlamayı değerlendiren Öcalan, şu çarpıcı hususlara dikkat çekti: 'İşte görüyorsunuz, Güngören'deki patlamayı. Bununla Kürt Türk çatışmasını derinleştirmek istiyorlar. Türk-Kürt çatışmasını kışkırtıyorlar. Alman istihbaratı, bu eylemin PKK tarzı olmadığını, eylemin radikal dinci grupların veya derin devletin işi olabileceğini söylüyor. Alman istihbaratı her şeyi bilir. Bu eylemi de kimin yaptığını, içyüzünü biliyorlar. Çünkü kendine bağladıkları var, birçok kişiyi kendilerine bağladılar. Almanya bunların binlercesini himayelerine aldı, kullandı, bugün başlarına bela olmuş durumdadır.
Kürtleri hallaç pamuğuna çevirdiler
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Türkiye'ye gelmesini de irdeleyen Öcalan, şu görüşlerin altını çizdi: 'Şimdi Beşar Esad oraya buraya gidip geliyor, görüşmelerde bulunuyor. Amerika, Ortadoğu'da kovboy politikasını güdüyor. Kürtleri Halaç pamuğuna çevirdiler. Kürtleri denetimleri altına almak için Yekiti-YNK ve KDP'yi kullandılar. Bunlara güç verdiler ama beni kontrol altına alamayınca tasfiye etmeye çalıştılar. Türkiye'de de Şeyh Sait ailesinden bir kesimi kullanıyorlar. Hak-Par'ı bu amaçla kurdular. Bucak Ailesi biliniyor. Bana bu konuda kitap yaz deseler elli ciltlik kitap yazarım. Bu aileyi ikiye böldüler. Bir kısmı Almanya'da Alman istihbaratına sığınmış. İşte Sertaç Bucak biliniyor. Benim açımdan durumu netleşmiş biri. Öbür tarafta bir kısmı da Türkiye'de kalıp devlete sığındılar, Sedat Bucak'a bağlandılar. Sedat Bucak, Susurluk olayına karıştı, öldürülmek istendi. Sedat Bucak'a bağlı binlerce korucu var. Bunlar oturmuş sadece para yiyorlar. Sedat Bucak'ın kendisi bile devlet nezdinde suçlu. Türkiye'de yüz bin civarında korucu var, bunların Türkiye'ye maliyeti bellidir.'
Namus kavramı üzerinde duruyorum
Savunmalarında namus olgusu üzerinde durduğunu ifade eden Öcalan, namusla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: 'Ben son bir haftadır, namus kavramına yoğunlaşıyorum. Nasıl bir namus? Bu önemli bir soru. Ben Kürtlerin namus kavramının ne demek olduğunu iyi biliyorum. Namusları için adam öldürüyorlar, namus için cinayet işliyorlar! Bu cinayetleri din adına, töre adına yapıyorlar! Namusları için yapamayacakları bir şey olmadığını söylüyorlar! Hatırlıyorum, köyde İmam Ali vardı, bir gün ben ona, 'ben bu kadına bakarsam din ne der?' diye sordum, o da 'bakabilirsin!', dedi. Hiç unutmam, annemle küçükken namus üzerine konuşmuştuk. Ben bu konuşmayı hiç unutmam. Ta o zamandandır ben namus kavramı üzerine yoğunlaşıyorum. Nasıl bir namus kavramına cevap arıyorum. Ben bu konuları savunmalarımda da daha derin açtım. Kadın sorununu daha önce de yazmıştım, kadını kavramaya anlamaya çalışan biriyim. Kadınlar da bunu çok yoğun tartışmalı. Nasıl bir namus, nasıl bir kadın? Sorularına cevap aramalı. Kürtlerin namustan ne anladığını ben çok iyi biliyorum. Kürtlerin namus durumu ortadadır. Kürtler üzerinde birçok oyunlar oynanıyor. Bunları iyi görmek gerekiyor. Doğru ve gerçek namus anlayışı, özgürlük için mücadeleden geçer. Bu konuda üç beş kişi doğru bir özgürlük anlayışıyla mücadele etse onlarca kadını arkasından götürecektir. Mücadeleleri güçlenecektir. Ama ben zannetmiyorum DTP içerisinde bile bu düzeye ulaşan kadın olsun.'
Özgürleşmek için felsefeyi iyi bilmek gerekir
'Özgürleşmek için felsefeyi bilmek gerekiyor, tarihi bilmek gerekiyor.' diyen Öcalan, 'Beş bin yıldır kadınların tarihen üzeri silinmiştir. Gerçek manada siyaset veya hukukçuluk yapmak için de tarihi ve felsefeyi bilmek gerekiyor. demokratik duruşu göstermek lazım. Bu konuda DTP içerisinde de, hukuk içerisinde de önemli olan demokratik duruşu göstermektir. Bu konuda demokratik duruşunu göstermeli, demokratik eylemliliklerini geliştirmeli. Sorunları aşmak kolay değil. Ben hep söylüyorum kendini yakmak, bu sorunları aşıp, özgürleşmekten daha kolaydır. Ben bu konuda onlarca kitap yazdım. Kadınları anlamaya, kavramaya çalıştım. Bu konuda ısrarlıyım, iddialıyım. Ben erkekler için de söylüyorum, namuslu erkek, birazcık namusu ve onuru varsa kadını anlamaya, dinlemeye çalışırlar. Hiçbir şey yapamıyorsan sadece dinle, dinlemek de önemlidir, bu kadın ne diyor, benden ne istiyor, anlamaya çalış. PKK içerisinden de kaçıp gidenler oldu. Onlarca yıl mücadele ediyorlar, sonra canları sıkılıyor, paralı birine kaçıp gidiyorlar. 'Aşk' adına yapıyorlar. Ben kaç zamandır aşka cevap arıyorum. Vardığım sonuç şudur; aşk eşittir ihanet. Aşk yaşadıklarını zannediyorlar ama yaşadıkları şey aşk değil. Aşk yaşadık diye kendilerini kandırıyorlar. Gerçek aşkı yaşamak o kadar kolay değil. Kendime güveniyorum. Benim özgürlük iddiam, aşk iddiam büyük. Ben gerçek aşkı yaşayabileceğime inanıyorum. Bu konuda yetenekliyim. Kadınlara 'Siz de kendinize güveniyor musunuz, bu konuda iddialı mısınız, benim aşk anlayışımı kaldırabilecek misiniz?' diyordum. Ama görüyorum ki, bu konuda yeterli değiller. Bu konuda iddialı olmadıkları için de kaçıp gidiyorlar. İşte onlarca yıl mücadele ediyorlar sonra sıkılınca paralı birini bulup peşinden gidiyorlar. Ben bunların arkalarından sadece gülüyorum, çünkü kendilerine yapıyorlar, kendi özgürlük iddialarından vazgeçiyorlar.' şeklinde konuştu.
Cinsiyetçilik iktidarcılıktır
Öcalan, erkek-kadın olgusu konusunda ise şu ifadelerin altını çizdi: 'Erkek, fiziki olarak kadından güçlü olabilir ama kadın kendi meşru savunmasını güçlendirmeli. Ben silah alıp sizi koruyamam ki, her zaman yanınızda olamam. Meşru savunma sadece kadın için değil herkes için geçerli. Ben meşru savunmayı da savunmalarımda açtım. Kadınlar kendi savunmalarını yapsınlar. Artık sokakta bile yürüyemiyorlar. Erkek, isterse bir günde kadının haşatını çıkartabilir. Bunları görüp özgürlük mücadelelerini derinleştirmeliler. Cezaevlerinden kadınların çok yoğun mektupları geliyor. Derinleşme düzeyleri, yoğunlaşmaları iyi ama önemli olan bu düşündüklerini kendi yaşamlarında hayata geçirebilmeleridir. Bu söylediklerini hayata geçirdikleri oranda özgürlük mücadelesi yolunda ilerleyebileceklerdir. Savunmalarımda cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik ve bilimciliği bir tehlike olarak ifade etmiştim. Cinsiyetçilik, iktidarcılıktır. Cins temelli her şey iktidardır. Cins kavramının olduğu her yerde iktidar vardır. Cinslerin biyolojik olduğunu söylüyorlar, hayır. Cinsiyet, öğretilen bir şeydir. Ben bunu savunmalarımda genişçe açıkladım. Ben savunmalarımda milliyetçilik, dincilik ve bilimciliği(pozitivizm) de değerlendiriyorum. Bunlar tehlikeli anlayışlardır. Bunlardan uzak durmak gerekiyor. Laisizm, dincilik, milliyetçilik, bilimcilik (pozitivizm) siyasal iktidardır. Türkiye'de hiçbir şey ifade etmiyor, içi boştur.'
Erdoğan benimle görüşsün
Başbakan Erdoğan'a seslenen Öcalan, 'Ben buradan Erdoğan'a sesleniyorum. Geçmişte Sayın Özal benimle görüşme girişimlerinde bulundu. Yine Erbakan benimle görüşme girişimlerinde bulundu. Hatta ordu içinde bazı kesimler benimle çözüm konusunda görüşmeye çalıştılar. Ben Suriye'deyken Hafız Esat üzerinden çözüm girişimleri oluyordu. Erdoğan isterse çözüm girişimleri yapabilir. Bu çatışmalar, çözümsüz durum, nereye kadar devam edecektir!' diye konuştu.
Tarih ve kültür akademileri önermiştim
Aksiyon dergisinde kendisinin Demokratik Cumhuriyet tezi ile ilgili çıkan habere de değinen Öcalan, şu şekilde konuştu. 'Aksiyon Dergisi'ni okudum. Bu dergide bana ilişkin haberde Demokratik Cumhuriyet Partisi'ni benim dayattığımı söylüyorlar, bu doğru değildir. Evet, ben Demokratik Cumhuriyet dedim ama benim söylediğim demokratik cumhuriyet, onların yazdığı manadaki demokratik cumhuriyet değildir. Benim demokratik cumhuriyet dememdeki sebep, cumhuriyetin demokratikleşerek çözümün gelişmesine katkı sunmasını sağlamaktır. Türkiye için görüşlerimi yineliyorum. Daha önce Çatı Partisi demiştim. Bu konuda aydın, yazarlar ve demokrat çevreler sorumluluk almalıdır. Ben öyle kimlik ayrımı da yapmıyorum, kendisini bu alan içinde ifade etmek isteyenler yer alabilir. Önemli olan demokratik duruşun gelişmesidir. Brüksel, Belçika da Demokratik Uluslar Konfederasyonu'nu önermiştim. Demokratik Siyaset ve Kültür Akademisini de önermiştim. Bu tür çalışmalar demokratik duruşun gelişmesi için önemlidir. Bu konfederasyon, İstanbul'da da olabilir veya hem İstanbul hem Brüksel'de olabilir. Bu konfederasyonlar, içlerini doldurabilirler. Bu konuda savunmalarımdan herkes faydalanabilir, devlet de faydalanabilir, Avrupa'da faydalanabilir. İran, Irak, Suriye'de demokratik mücadeleler geliştirilebilinir.'
Öcalan, sözlerini 'Onlarca arkadaşın mektuplarını aldım. Hepsine selamlarımı iletiyorum. Cezaevlerindekilere selamlarımı iletiyorum. Onların mücadelelerini anlıyorum, değer veriyorum. Benim için kendini yakmalar oldu, oluyor. Benim bu konudaki görüşlerim biliniyor. Özgürlük, özgür yaşam için mücadele etmektir, kendini fiziki imha etmek olmamalı.' diyerek bitirdi. ANF
6 Ağustos 2008 tarihli Görüşme Notu'dur
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment