Gelecek Gazetesi'ne 1 aylık kapatma

akp_eylem_plan_gelecek İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Gelecek Gazetesi'nin 30 Haziran tarihli sayısında yer alan haber başlıklarını ve içeriğini gerekçe göstererek gazeteye bir ay kapatma cezası verdi.

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, yayın hayatına 34 gün önce başlayan Gelecek Gazetesi'nin 30 Haziran tarihli sayısında yer alan haber başlıkları ve içeriğinde PKK/Kongra-Gel'in propagandasının yapıldığını öne sürerek gazetenin kapatılmasına karar verdi. Mahkeme, 5287 Sayılı Basın Kanunu'nun 25. maddesi gereğince gazetelere el konulması ve satış yasağı getirilmesine, 3713 Sayılı Kanun gereği ile de bir ay kapatılmasına karar verdi. DİHA

Karayılan: Ankara ve Tahran yeni saldırılar planlıyor

murat_karayilan2_300

Koma Civaken Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Türkiye, İran ve Suriye'nin Kürtlere karşı düşmanca bir ittifak kurduğunu belirterek, Ankara ve Tahran'ın yeni saldırılar düzenleyebileceğini kaydetti. Karayılan, İran'a karşı bir savaş ilan etmediklerini ifade ederken, saldırılara hedef olan PJAK'ın da kendini savunmak zorunda kaldığını söyledi. turk-iran-bayragi


Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan Murat Karayılan, 'Türkiye'nin saldırgan politikasının durdurmasını ve sorunları çözmek için demokratik görüşmelerde bulunmasını umuyoruz' dedi. Türkiye'nin Kürt sorununu çözmediği sürece demokratik ve istikrarlı bir ülke olamayacağının altını çizen Karayılan, Suriye, Türkiye ve İran'ın PKK ve PJAK'a karşı ittifak kurduğunu kaydetti.
          İran'a karşı değiliz
'İran, Türkiye ve Suriye arasında Kürt düşmanı bir ittifak biçimlendi' diyen Karayılan, her üç ülkenin Suriye, İran ve Türkiye'de bir Kürdistan kurulmasını engellemeye çalıştığını ifade etti. Karayılan, Tahran ve Ankara'nın gerillalara karşı yeni saldırılar planladığını dile getirdi.
Karayılan, 'Biz İran'a karşı değiliz. İran'a karşı savaş ilan etmedik. İran'da bir Kürt partisi PJAK var ve bu parti İran'ın hedefindedir. Kendisini savunmak zorundadır' şeklinde konuştu. Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ve Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani'nin Washington ile ilişkilerini kullanarak sorunun çözümüne yardımcı olabileceğini söyleyen Karayılan, 'Biz Kürt sorununun barışçıl bir şekilde, demokratik bir ortamda tartışmalarla çözmek istiyoruz. Barzani ve Talabani bu sorunda rol oynayabilir ve sorunun çözümü için bir program oluşturabilirler' dedi.
           Barzani ve Talabani rol alabilir
Karayılan, Barzani ve Talabani'ye çağrıda bulunarak 'ABD ile ilişkileri şimdi daha iyi ve eğer bir rol almak istiyorlarsa, bunu yapabilirler ve iyi sonuçlar alabilirler. Ama onlar tarafından herhangi bir teşebbüs görmüyoruz ve Kürdistan'a karşı politika devam ediyor' diye konuştu.SÜLEYMANİYE - ANF

BAŞKAN BARZANİ, LİBYA LİDERİ KADDAFİ İLE BİRARAYA GELDİ

barzani kaddafi PNA-Çeşitli temaslarda bulunmak üzere yurtdışında bulunan Federal Kürdistan Bölgesi (FKB) Başkanı Mesut Barzani, Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin resmi daveti üzerine bu ülkeye gitti. Dün akşam saatlerinde Kaddafi’nin resmi daveti üzerine beraberindeki üstdüzey bir heyetle Libya’nın Sirt kentine giden Başkan Barzani, Libya Başbakanı Dr. Bağdadi tarafından karşılandı.

Başkan Barzani, daha sonra Kaddafi’nin Sirt’teki karargahına giderek, burada Muammer Kaddafi  ile biraraya geldi. Başkan Barzani, Kürt halkına ve sorununa karşı olan daimi tutumu ve desteklerinden dolayı Kaddafi’ye teşekkür etti.

Libya Lideri Kaddafi de, Başkan Barzani’nin ziyaretinden duyduğu memnuniyetini dile getirerek, “Libya Başkan Barzani’nin kendi evidir ve istediği zaman kendi evine gelebilir” şeklinde konuştu. Başkan Barzani ile Kaddafi, ayrıca, Irak’taki siyasi ve güvenlik durumunu da değerlendirdi.

Amerika'nın Sesi : Kürtler Petrol Anlaşmalarını Savunuyor

necirvanbarzani Irak Bögesel Kürt Yönetimi liderlerinden Neçirvan Barzani, Bağdat hükümetinin onayı olmadan yabancı petrol şirketleriyle imzaladıkları anlaşmaları iptal etmeyeceklerini açıkladı.

Bugün Erbil'de bir basın toplantısı yapan Barzani, anlaşmaların Irak'ın yasalarına uygun bir şekilde yapıldığını savundu ve "Bağdat'tan kimsenin bu anlaşmaları feshedemeyeceğini" belirtti. Bağdat, Kürt Bölgesel Yönetiminin kendi iradesiyle imzaladığı petrol anlaşmalarının hukuk dışı olduğunu bildiriyor ve bu anlaşmaların tanınmadığını vurguluyor.

Öte yandan, Neçirvan Barzani, ulusal petrol kanunu konusunda uzlaşmaya varılması için Kürt Bölgesel Yönetimiyle Bağdat hükümeti arasında yeni siyasi komisyon kurulacağı açıklandı. Başbakan Nuri el Maliki'nin başkanlığını yapacağı komisyon aracılığıyla taraflar petrol kanunu konusundaki anlaşmazlıkları gidermeye çalışacak.

Irak, dünyanın üçüncü en büyük petrol rezervlerine ship. Irak'ın 115 milyar varil petrolü olduğu düşünülüyor. Bu arada, Neçirvan Barzani, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak'ı ziyaret edecek olmasından büyük memnunluk duyduklarını ve Erdoğan'ı çok sıcak bir şekilde karşılayacaklarını söyledi.

1925 KÜRDİSTAN HAREKETİNİ ANMA PANELİNE ENGELLEME

seyh sait PNA-1925 Kürdistan Hareketini anmak için, bugün Diyarbakır’da yapılacak olan Panel Diyarbakır Valiliği tarafından engellendi. TEVKURD, Komeleya Ehmedê Xanî, Devrimci Demokratlar/CIWAN-KURD ve bağımsız şahsiyetlerin katılacağı 1925 Kürdistan Hareketi'nin Anma Paneli Valilik tarafından engellendi. Panel davetiyelerinin dağıtımı da Diyarbakır 2.Sulh Ceza Mahkemesi tarafından durdurulmuştu. Panelin engellenmesinin ardından, Panele katılacak olan topluluk Büyükşehir Belediyesi önünde bir basın açıklaması yaptı. Kürdçe ve Türkçe ayrı ayrı okunan basın açıklamasında şunlar kaydedildi:

“1925 Kürdistan Ulusal Hareketi, Kürt halkının önemli bir tarihsel mirasıdır. Kürtler, bağımsızlık ve özgürlükleri için, 1920'li yıllarda Kürdistan İstiklal Komitesi (Azadî) öncülüğünde, örgütlenmeye başladılar. Kemalistlerin aldatma taktiklerinin ortaya çıkması ve Lozan Anlaşmasıyla Kürtlerin imha ve inkarına uluslar arası onay verilmesi, Kürt ulusal muhalefetinin, kısa sürede, geniş bir toplumsal alana yayılmasına yol açtı.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Kürtlerin ulusal-demokratik taleplerine tepkisi kanlı ve vahşice oldu. Çeşitli entrikalarla Azadî Örgütü lideri Cibranlı Halid Bey ve örgütün askeri-siyasi kadroları tutuklandı. Devlet güçlerinin provakasyonu ile Kürdistan Ulusal Hareketi 13 Şubat 1925 günü Pîran'da zamansız başladı. Buna rağmen kısa sürede, Kürdistan'da geniş bir alanda denetimi sağladı.

Bundan sonrası tam bir yıkım ve vahşet örneğidir. Hareket kısa sürede askeri darbe yer. 14 şehir, 700 köy, 9000'e yakın ev harabeye döner. 7.500 kişi zindana atılır ve bunlardan 660 kişi idam edilir. 80.000 Kürt öldürülür, 50.000 kişi göç ettirilir. Hareketin başında bulunan Şeyh Said ve arkadaşlarının 15 Nisan 1925 tarihinde Varto'da yakalnmasıyla seri idamlar başladı. Yüzlerce Kürt Hınıs'ta kurulan harp Divanı'nın kararıyla anında sorgu sulasiz kurşuna dizildi.seyh_said

  • 14 Nisan 1925 tarihinde Azadî Örgütü lideri Halid Bey, Yusuf Ziya Bey, Teğmen Ali Rıza Bey, Mele Abdurrahman ve Faik Bey Bitlis Harp Divanı'nın kararıyla Bitlis'te,
  • 17 Nisan 1925 tarihinde Azadî kadrolarından Doktor Fuad ve Şeyh Eyüb, Şark İstiklal Mahkemesi'nin kararıyla Diyarbakır Saray Kapı'da.
  • 27 Mayıs 1925 tarihinde Seyid Abdulkadir, oğlu Seyid Mehmed, Kemal Fevzi, Hacı Ahti, Mehmet Tevfik, Kör Sadi ve Hoca Askeri, Şark İstikal Mahkemesi'nin kararıyla Diyarbakır'da,
  • Şeyh Said, Şeyh Abdullah, Kamil Bey, Baba Bey, Şeyh Şerif, Fakih Hasan, Hacı Sadık Bey, Çanlı Müftü Şeyh İbrahim, Şeyh Ali, Şeyh Celal, Şeyh Hasan, Garipli Mehmet Bey, Hanili Salih Bey, Çanlı Şeyh Abdullah, Şeyh Ömer, Şeyh Adem, Madenli Kadri Bey, Peyranlı mele Mahmut, Şeyh Şemseddin, Şeyh İsmail, Şeyh Abdullatif, Şey Hasan, Bolikanlı Mele Emin, Arap Abdi, Kargapazarlı Mehmet Ağa, Şenlikli Süleyman, Musyanlı Mele Cemil, Demirci Süleyman, Suleyman Efendi, Tahir Efendi, Hanili Mahmut Bey, Hacıbegli Şeyh Ali, Bolikanlı Hacı Halid, Diyadinli Timur Ağa, Hınıslı Abdullatif, Karyeli Mehmet Bey, Suleyman Bey, Bahri Bey, Şeyh Cemil, Çapakçurlu Yusuf, Şenlikli Ali Badan, Kargapazarlı Halid, Jandarma hamid, Tahir Bey, Nahiye Müdürü Tayyib Ali, Haziran 1925 tarihinde 28/29 bağlayan gece, Şark İstiklal Mahkemesinin kararıyla Diyarbakır Ulu Camii önünde idam edildiler.
  • Seri idamlar Elazığ ve diğer şehirlerde 1926 yılına kadar devam etti.
  • Kürd halkı ayaklanma sonrasında toplu şekilde katledilmiştir.
  • 1925 Kürdistan Ulusal Hareketinin liderleri, Kürd Halkının özgürlük mücadelesinin kahraman isimleridir. Direnişleriyle ve onurlu duruşlarıyla idam sehpasına başı dik yürüyebilecek kadar davalarına bağlıydılar.
  • 1925 Kürdistan Ulusal Hareketinin hedefi; Kürtlerin dünyadaki diğer milletler gibi kendi devletine sahip olmasıdır. 1925 Kürdistan Ulusal Hareketi bugün de aydınlatıcı özelliğe sahiptir.
  • 1925 Kürdistan Ulusal Hareketi, amaçları ve duygularıyla geniş kitlesel bir tabana dayandı. Kürt halkının meşru talep ve duygularıyla bütünleşti. Bu nedenle haklı ve meşru bir harekettir.
  • 1925 Kürdistan Ulusal Hareketi, Kürt halkının tarihsel önemli miraslarından birisidir. Bu mirasa sahip çıkmak, yeni kuşaklara aktarmak her Kürd'ün, her Kürt aydınının ve siyasetçisinin görevidir.”seyh sait turk askerleri

Basın açıklamasını ardından, Valiliğin ve mahkemenin kararını protesto etmek için yaklaşık 1 saatlik bir oturma eylemi gerçekleştirildi. Anma faaliyetinin yarın 29.06.2008'de 11:30'da Ulu Camii önünde devam ettirileceği; ayrıca 04.07.2008 saat 14:00'de Liceliler Taziye Evinde Mevlüd okutulacağı bildirildi. (haberdiyarbakir)

Beyaz soykırım : Kürtlere siyasi ve askeri asimilasyon

erdogan_buyukanit_planKürtleri hedef seçen AKP hükümeti ile Genelkurmay'ın eylem planları, birbirini tamamlar nitelikte. Ordunun planında Kürtleri 'rahatsız edici' uygulamalar öne çıkarken, AKP'nin planında 'milli birlik'in inşaasını amaçlayan 'beyaz soykırım' uygulamaları dikkat çekiyor. İki plan da özel savaş politikalarının düzeyini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor
'Rahatsız edici' 'Milli Birlik'
Genelkurmay ile AKP'nin planlarının ana hedefini Kürtler oluşturuyor. Ordunun planında Kürtlere karşı askeri anlamda silahlı mücadeleye dayalı 'rahatsız edici' uygulamalar öne çıkarken, hükümetin planında ise 'PKK'nin etkisini azaltmak ve yurttaşları devlete bağlamak' amacıyla 'milli birliğin' inşaası esas alınıyor.
'Terbiye et' ve 'Kazan'
AKP'nin planında Kürt yurttaşlar 'kazanılması gereken hedef kitle' olarak görülüyor, ordunun planında ise 'terör destekçileri' olarak gösteriliyor. Ordunun 'terörist' ilan ettiği Kürt kurumlarına AKP 'örgüte müzahir kuruluşlar' diyor. Askeri yöntemlerle 'terbiye edilmeye' çalışılan Kürtler, sosyal ve kültürel olarak 'kazanılmaya' çalışılıyor.
Ordunun siyasi kolu
Hükümetin Kürtlere yönelik Eylem Planı AKP'nin, Genelkurmay'ın silahsız 'siyasi kolu' gibi çalıştığını bir kez daha gözler önüne serdi. Zap operasyonu sonrasında hazırlanan plan, TSK'nın boşa çıkan kara harekâtının yerinin 'siyasi operasyonla' ikame edilmesini öngörüyor.akp akparti kurt kurdistan kurtce iskence

'Beyaz soykırım' planı
Genelkurmay'ın 'kamuoyunu TSK çizgisine getirme' amaçlı Eylem Planı'nın deşifre edilmesinin ardından önceki gün AKP hükümeti tarafından hazırlandığı ve bizzat Başbakanlık tarafından koordine edildiği belirlenen Eylem Planı da ortaya çıkarıldı. İki planın ana hedefini Kürtler oluştururken, uygulamalar parallelik arzettiği kadar, birbirini tamamlar nitelikte. Genelkurmay tarafından yalanlanmayan planda Kürtlere karşı askeri anlamda silahlı mücadeleye dayalı 'rahatsız edici' uygulamalar öne çıkarken, hükümetin planında ise 'PKK'nin etkisini azaltmak ve yurttaşları devlete bağlamak' amacıyla 'milli birliğin' inşaası esas alınıyor. Milli birlik içinse, kültürel alanda yol haritası çiziliyor. Öte yandan 'yurttaşların devletin yanında yer almasını sağlamak amacıyla' ekonomik, kültürel ve idari tedbirlerin yanısıra basın-yayın kuruluşlarının kullanımı da öngörülüyor. AKP'nin planında Kürt yurttaşlardan 'kazanılması gereken hedef kitle' olarak bahsedilirken, bu durum Kürtlerin kültürel, siyasal ve sosyal tercihleri nedeniyle 'potansiyel suçlu' ve 'rehabilitasyondan geçirilmeleri gereken bir kitle' olarak görüldüklerini ortaya koyuyor. DTP ve Kürt basın-yayın kuruluşları başta olmak üzere Kürt kurumları ise 'örgüte müzahir kuruluşlar' olarak kabul edilerek, yargısız infaza tabi tutuluyor.
Bütün bu uygulamalar, Kürtlere yönelik yeni ve oldukça kapsamlı bir merkezi politikanın yürütüldüğünü gösteriyor. 'Kazanılması gereken hedef kitle' olarak görülen Kürtler, bir yandan askeri yöntemlerle 'terbiye edilmeye' çalışılırken, öte yandan ise sosyal ve kültürel olarak 'kazanılmaya çalışılıyor'. Bu da AKP ve ordunun planlarının uyumunu gösteriyor. Ordunun planı 'askeri baskı esasına' dayanırken, AKP'nin planı ise 'beyaz soykırım' uygulamalarını öngörüyor. İki plan da özel savaş politikalarının ulaştığı düzeyi çarpıcı bir şekilde gösteriyor.akp_gizli_eylem_plan1
Benzer planlar
Genelkurmay'ın planında, açığa çıkarılmayan daha birçok hususun yanısıra, iki konu öne çıkıyordu. Birincisi, DTP'nin açıktan 'terörist' ilan edilerek etkisinin kırılmasının sağlanması ve her yerde bu yönde teşhir edilmesi, ikincisi ise 'bölge halkının terörle mücadele bağlamında 'rahatsız' edilmesi ve örgüte yardım ettikleri sürece bu rahatsız etmenin sürdürülmesi, bu bağlamda sıklıkla aramaların, operasyonların v.b faaliyetlerin yürütülmesi, halka ağır silahlarla ateş edilmesi' yönündeydi. Sözkonusu bu askeri plan kapsamında; sınır hattının insansızlaştırılarak askeri bölgeye çevrilmesi amacıyla tampon bölge oluşturuldu, misket ve napalm gibi kimyasal silahlar kullanıldı, köyler kuşatmaya alındı, siviller yerlerinden edildi ve öldürüldü, ambargolar ve sıkı yol kontrolleri uygulandı, 'kelle avcılığı' dayatıldı, 'Utanç Duvarı' örülmeye çalışıldı, kara ve hava sınırötesi operasyonları da dahil olmak üzere askeri operasyonlar aralıksız bir şekilde sürdürüldü. Beytüşşebap ve Sason'daki gibi siviller katledildi. Aynı zamanda her defasında DTP 'PKK'ye terörist demediği için' teşhir ve tecrit edildi, kapatma davası açıldı, çok sayıda yöneticisi ve üyesi gözaltına alındı, tutuklandı. DTP'nin bölünmesi yönünde senaryolar kamuoyuna yansıtıldı. Bütün bu uygulamaların AKP hükümeti ve Erdoğan tarafından birebir desteklendiği ve uygulamaya konulduğu görülüyor. Bu husus iki planın en önemli ortak noktasını oluşturuyor.1b
'Milli birlik' ve dil
Kürtlerin açıktan hedef alındığı bu plana paralel olarak hazırlanan hükümet planında ise, daha inceltilmiş kültürel, sosyal ve ekonomik hususlar sözkonusu. Kültürel planda Kürt dilinin kabul edilmeyeceği özellikle vurgulanıyor. Buna karşılık, asimilasyon politikalarının derinleştirilmesi isteniyor. Daha önce Kürt çocuklarının ilkokul çağından itibaren alındıkları asimilasyon cenderesi, okul öncesi döneme kadar indirgeniyor. Ayrıca anadilinin asimile etmenin en iyi yolu, anneyi ve kızları asimile etmekten geçtiği bilindiği için, Kürt kızlarına daha özel bir önem veriliyor. Öteden beri Bölge'de asimilasyon yuvaları işlevini gören YİBO'lara da özel rol biçiliyor. Eğitim konusunda 'Türkçe seferberliği'nin başlatılması isteniyor. Gençlerin spora kanalize edilmesi ve böylece kültürel ve siyasal taleplerden uzak tutulması, bunun için okulların hedef olarak seçilmesi de öngörülüyor. Hükümetin planında amaçlanan 'milli birlik'in önemli bir aşaması bu şekilde kurgulanıyor.
'Milli birlik' ve tarih bilinci
İkinci bir husus ise, tarih bilincinin oluşturulması. Modernizmle birlikte ulus bilincinin ortaya çıkmasında etkili olan hususlardan biri dil iken, öbürü ise tarih bilinci oluyor. Bu nedenle hedefe konulan öğrencilerin özellikle Kurtuluş ve Çanakkale savaşlarının yaşandığı yerlere götürülmesi, eğitim müfredatında bu konulara ağırlık verilmesi ve böylece 'milli birlik' için tarih bilincinin aşılanması isteniyor. Bu da Kürtlerin kendi dil ve tarihlerinden uzak tutulmaları için önemli oluyor.ecevit gulen
Ecevit'in planına sarıldılar
Planda köylere dönüşe izin verilmeyeceği kaydediliyor. Öneri olarak ise, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in köy-kent projesi sunuluyor. Kürt sorununu kabul etmeyen ve feodaliteye indirgeyen Ecevit, Kürt sorununu 'merkezi ve kontrol edilebilir' köylerin oluşmasıyla, Türkçe eğitimin ve 'modern' Türk kültürünün aşılanmasıyla, Kürtlerin bu yolla 'eğitilmesiyle' çözülebileceğini ileri sürüyordu. Her defasında denenen bu yollarla Kürt sorunu bir türlü çözülmezken, AKP'nin Ecevit'in formülüne uyması dikkat çekiyor. Ordunun planında da merkezi ve kontrol edilebilir köyler öngörülüyor.protokol_Fethullah gulen
Devlet-Gülen el ele
Bütün bu konularda özellikle sivil toplum kuruluşlarının seferber edilmesi öngörülüyor. Bu durum, özellikle AKP'nin politikalarıyla uyumlu çalışan Deniz Feneri, Kimse Yok mu, Umut-Der, Özgür-Der, Mustazaf-Der gibi Fethullah Gülen Cemaati'ni oluşturan kuruluşların Bölge illerinde yürüttüğü çalışmaların amacını da ortaya koyuyor.
AB fonları kullanılıyor
Bütün bu planların yanısıra ekonomik olarak, kredilerin verilmesi, kooperatifçiliğin geliştirilmesi gibi küçük ve orta ölçekli ekonomik alanların açılması öngörülüyor. Bu da Erdoğan'ın Kürt sorununu ekonomik soruna indirgeyen GAP Paketi'nin arka planını ortaya koyuyor. Ayrıca AKP'nin bütün bu planlarını yaparken, Avrupa Birliği fonlarından yararlanmaya çalışması ise özellikle dikkat çekiyor.
Ortak koordinasyon
Ordunun planının İşlem Makamı Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Koordine makamı Genelkurmay Harekat Başkanlığı olarak belirlenmişti. AKP'nin planı ise Bakanlıklar düzeyinde yürütülüyor. Bu da iki kesimin ortak hareket ettiğini ortaya koyuyor. Görevlendirilen kamu personeli için belirtilen kriterler de hükümet ve ordunun Bölge'de 'devlet' olarak hareket ettiğine işaret ediyor.diyarbakir
İmam ve öğretmen birlikteliği
Kamu personeli içinde 'liyakatlı' ve 'devlete bağlı' öğretmenler ile din adamlarına biçilen rol önemli oluyor. Bu iki kesim de, toplumdaki yerleri gözönüne alındığında, asimilasyon politikalarını yürütmeleri konusunda etkililer. Bu durum, Amerika, Avusturalya ve Afrika'ya gittiklerinde Batılıların yerli halka karşı rahipleri ve eğitmenleri kullanma biçimlerini gösteriyor. Afrikalı siyahın, 'Beyazlar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı' sözleri, eğitmenlerin ve din adamlarının kullanım biçimini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı'na özel bir rol biçildiği plandan anlaşılıyor. Bardakoğlu'nun mayıs ayından beri Van başta olmak üzere birçok Bölge ilinde toplantılar yapıp, 'terör örgütünün dini kullanmasına izin vermeyin, devlete bağlı olun' şeklinde propaganda yapması da biçilen rolü gösteriyor.alternatif_gazetesi_destek
Kürt basını hedef
AKP ve ordunun planlarında en çok benzerlik arz eden konuların başında ise, Kürt basınına yönelik baskılar oluyor. Son iki yılda 13 gazete toplam 32 kez kapatıldı, yüzlerce dava açıldı, onlarca basın çalışanı tutuklandı. AKP Planı'nda sözü edilen, ancak somutluğu bulunmayan 'terörle bağlantıları' gerekçe gösterildi. İki plan da, baskıların merkezi ve siyasi olduğunu bir kez daha gösteriyor. Yandaş basın kuruluşları ise açıktan destekleniyor. 'İslamcı basın' olarak bilinen medya organlarının sayısı ve etkisi AKP ile birlikte en üst düzeye çıktı. İSTANBUL Yılmaz Akgün İlgili Haberler
AKP: Genelkurmay'ın siyasi kanadı
Diyarbakı r Valisi 'eylemde'
AKP ve 'Lahika'

Kürt toplumunun haklarını savunanlar baskı altında

International Federation of Human Rights (FIDH) Rizgarî Online/Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu'nca (FİDH) yayımlanan yıllık insan hakları raporunda Türkiye'nin çok yetersiz kaldığı belirtilirken, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'i hedef alan siyasi suikastın 2007'ye damgasını vurduğu belirtildi. Raporda Türkiye'nin geçen yıl yoğun ifade özgürlüğünü ihlallerine sahne olduğu da kaydedildi. 70 ülkeyi kapsayan raporda Türkiye'de işkencenin azalmakla birlikte sürdüğü, “PKK ile yapılan mücadelenin” birçok sivil bölgeyi etkilediği ve düşünce özgürlüğünün önüne barajlar çıkardığı belirtildi.

Raporda, “PKK ile yapılan mücadelenin” birçok sivil bölgeyi etkilediğine işaret edilirken, yaşanan çatışmaların, ifade ve örgütlenme konusunda ihlallere yol açarak Kürd toplumunun haklarını savunan bireyler, medya ve kuruluşlar üzerinde kısıtlamalara gidildiği belirtildi.uluslar arasi insan haklari birligi

Türkiye’deki işkence olaylarına da değinilen raporda, polis gözetiminde alıkoymanın 4 güne indirilmesi olumlu karşılanırken, bu gelişmenin pratiğe pek yansımadığı bildirildi. Rapor ayrıca Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün seçilmesi sırasında yaşanan siyasi ve kurumsal krizi de ele alırken, ordunun sivil ve siyasi hayata etkisi ve hatta müdahalesi olduğu kaydedildi. RO/Zilan Dersim

AP: Kirli savaş yaşayan Türkiye AB üyesi olmaya çalışıyor!

polis tekme iskence RizgarîOnline /Amerikan AP ajansı, polislerce kaçırılan Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun'un hikâyesini verirken Türkiyedeki kirli savaşa işaret etti.

Uluslararası Af örgütü raporlarında da sivil giyimli Türk polislerince İstanbul Avcılar`daki evinin önünden Beyaz renkli bir otomobile zorla bindirilerek kaçırılan Cumartesi Anneleri aktivistlerinden olan Hanım Tosun`un, 1995 yılında evinin önünden polislerce alınan kocasından bir daha haber alamadığını belirten ajans, "Arjantin'deki kirli savaş yıllarına benzeyen olaylar yaşayan Türkiye, AB üyesi olmaya çalışıyor. Hanım Tosun'un kocası Fehmi, diğer yüzlerce kişi gibi devlet bağlantılı kişiler tarafından kaçırıldı. Ondan ve diğerlerinden hâlâ haber alınamıyor" ifadelerini kullandı.

 
Hanım Tosun da, Ajansa yaptığı açıklamada "Eşim Cezaevinden çıktıktan sonra güpegündüz kafasına silah dayanarak, ellerinde telsiz olan kişiler tarafından kaçırıldı" dedi.
RO/Ömer Kaçar

BAŞBAKAN NEÇİRVAN BARZANİ: MALİKİ 140.MADDENİN UYGULANMASINDAN YANA’’

basbakan necirvan barzani PNA-Federal Kürdistan Bölgesi (FKB) Başbakanı Neçirvan Barzani, Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’nin Irak Daimi Anayasasında bulunan 140.maddenin uygulanmasının yanında olduğunu ve bu maddenin uygulanmaması konusunda Irak’ta hiçbir siyasi düşüncenin olmadığını söyledi. Başbakan Barzani, Bağdat ziyaretinin sonuçları konusunda bir basın toplantısı düzenledi. Başbakan Neçirvan Barzani, Irak Başbakanı Nuri el-Maliki ve diğer üstdüzey  bazı Iraklı yetkililerle temel meseleleri görüştüklerini söyledi. Barzani, görüşmelerde petrol ve gaz yasası, Irak Daimi Anayasasında bulunan 140.madde ve Peşmerge meselelerinin ele alındığını söyledi.

Irak Daimi Anayasasında bulunan 140.madde konusunda Başbakan Barzani, “Şuana kadar Irak hükümeti tarafından 140.maddenin  uygulanmamasına yönelik hiçbir siyasi düşünce yok. Bilakis, Nuri el-Maliki bu maddenin (140.) güçlü bir irade ile uygulanmasında kararlıdır” dedi. Başbakan Neçirvan Barzani, “Her ne kadar raporunun içeriğinin  uygulanmasına bağlı değilsek de şimdi 140.madde konusunda BM’nin Irak Temsilcisi Steffan De Mistura’nın ikinci raporunu bekliyoruz. Ancak raporlardan sonra rapor ve öneriler üzerinde yanıtımız olacak” dedi.oil petrol kurdistan kerkuk kirkuk

Başbakan Barzani, Irak’ta yapılacak yerel seçimlerde Kürtlerin tutumu konusunda ise , “Seçimlerin yapılması  konusunda hiç bir sorunumuz yok. Kürdistan İttifakı’nın da Bağdat’ta teyit ettiği gibi seçimler zamanında yapılmalı” dedi. Kerkük seçiminin ertelenmesi konusunda da Başbakan neçirvan Barzani, “Biz Kerkük seçiminin ertelenmesi için hiçbir öneride bulunmadık. Eğer seçim zamanında yapılırsa destekleyeceğiz” dedi.

‘’PETROL VE GAZ SORUNU ŞEHRİSTANİ’NİN AÇIKLAMALARIYLA DEĞİL ANAYASAYLA ÇÖZÜLÜR’’ 

kurdistanflagborder2 PNA-Federal Kürdistan Bölge (FKB) Başbakanı Neçirvan Barzani, Kürdistan Bölgesi hükümetinin petrol boru hattı ile yurt dışına petrol göndermeye hazır olduğunu söyledi.  Başbakan, yaptığı açıklamada, Kürdistan Bölgesi hükümetinin petrol boru hattı ile yurt dışına petrol göndermeye hazır olduğunu söyledi. Başbakan, petrol ve gaz anlaşmaları konusunda Irak hükümeti ve Kürdistan Bölge hükümeti arasında siyasi düzeyde bir komisyon oluşturulduğunu söyledi. 

Başbakan, siyasi düzeyde oluşturulan komisyonun ömümüzdeki hafta çalışmalarına başlayacağını söyledi. Komisyon, Başbakan Neçirvan Barzani, Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, Irak Devlet Başkanı’nın iki yardımcısı Tarik Haşimi  ve Roj Nuri Şaweys’ten oluştuğunu söyledi. Başbakan, eğer gelecekte teknik açıdan bir sorun çıkarsa bunun için de  bir komiyon oluşturulacağını ancak şuanda sorunun siyasi olduğunu söyledi.kirkuk kurdistan kerkuk

Kürdistan Bölgesi hükümeti ile Bağdat hükümeti arasındaki petol ve gaz sorunun Irak Petrol Bakanı Hüseyin Şehristani’nin açıklamalarıyla çözüme kavuşamayacağını söyleyen Barzani,  sorunun anayasayla çözüme kavuşacağını sözlerine ekledi.

PNA-Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Kürt dilinin üniversitelerde, ilkokullarda ve günlük yaşamda resmi dil olmadığı sürece harcanan emeklerin boşa gideceğini açıklamasında bulundu.osman baydemir

Kürt Dili Geliştirme ve Araştırma Derneği (KÜRDİ-DER) Kürt Öğretmenleri Yetiştirme Projesi'nin devre bitimi nedeniyle sınavda başarılı olan öğrencilerine sertifikalarını vermek üzere Büyükşehir Belediyesi'nin terasında resepsiyon düzenledi.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Osman Baydemir, Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem Erbey, KÜRDİ-DER Başkanı Mazhar Aktaş, DTP Yenişehir İlçe Başkanı Eşref Güler, TUHAD-DER Başkanı Mahmut Okan, TUHAD-FED Başkanı Mehmetşah Teke'in aralarında bulunduğu çok sayıda yetkili katıldı. Resepsiyondan önce kısa bir konuşma yapan Mazhar Aktaş, proje kapsamında 195 kişinin eğitim gördüğünü ve bu eğitimin özel olarak Kürt öğretmenleri yetiştirilmesi için geliştirildiğini söyledi. Amaçlarının Kürt dilinin korunup geliştirilmesi olduğunu belirten Aktaş, "Türkiye hala asimilasyon politikaları uyguluyor. Kürt halkı üzerinde asimilasyon politikaları yürütenler halktan bir gün özür dileyeceklerdir. Dil bir ulusun bir halkın varlığıdır, insanı var sayan dilidir" dedi. Konuşmanın ardından devre sürecinin adımları sinevizyon gösterimiyle sunuldu.

Projede başarılı olan 7 öğrenciye sertifikalarını veren Osman Baydemir'de Kürtçe yaptığı konuşmada, projede hocaların büyük emeği olduğunu belirtti. Baydemir, "Şu bir gerçek ki dilimiz üniversitelerde, ilkokullarda ve günlük yaşamda resmi dil olmadığı sürece harcanan emekler boşa gider" dedi.(ajanslar)

Genelkurmay’dan sonra bu da AKP'nin eylem planı

Kürt sorununda açılım yaptığını ileri süren AKP hükümetinin, ekonomik, kültürel, idari ve siyasi tedbirler başlıklarıyla bir özel savaş planı hazırladığı ortaya çıktı. Genelkurmay'ın planıyla paralel olan planla AKP'nin orduyla ortak davrandığı ve Kürt sorununda çözümsüzlüğü dayattığı bir kez daha ortaya çıktı
'Özel' asimilasyon planı Türkiye'de Türkçe'den başka resmi dil ve eğitim dilinin kabul edilemeyeceği uluslararası her platformda ifade edilecek.
Terör örgütlerine karşı öğrenciler için, tüm okullarda, yurt ve pansiyonlarda faaliyetler düzenlenecek.
Bölgede okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması hızlandırılarak, çocukların düzgün Türkçe öğrenmeleri sağlanacak.buyukanit_erdogan1
Bölgedeki Yatılı İlköğretim Bölge Okulları ve Pansiyonlu İlköğretim Okulları'nın etkin ve amaca uygun hale getirilmesi...

  • - Aile planlamasını etkili kılmak amacıyla, yörede özellikle geleneksel ağırlığı olan ailelerin kız çocukları kurslara alınarak gönüllü sağlık irtibat personeli yetiştirilecektir. Bu personele yöre insanı ile sağlık personeli arasında köprü görevi verilecek. (Tedbir No: 36)
  • - Türkçe bilmeyen kadınlar ile çocuklar için Türkçe okuma-yazma kursları düzenlenecek. Bu çalışma eğitim-öğretim seferberliği şeklinde uygulanacaktır. (Tedbir No: 26)
  • - Kürtçenin eğitim dili olarak kullanılması konusunun “Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu Yaratma” gayretlerini bir parçası olduğu hususunun, bölücü terör örgütü ve yandaşı kuruluşlar ile bağlantısı ortaya konularak, ulaşılan sonuçlar yurt içi ve dışındaki çalışmalarda bir mesnet olarak kullanılacaktır. Bölücü terör örgütünün siyasal alanda çok önem verdiği ve üzerinde çalıştığı bu konunun, binlerce yıldır birlikte yaşamış milletimizi birbirine kenetleyen dil bağını koparma maksatlı olduğu, Türkiye’de Türkçeden başka resmi dil ve eğitim dilinin kabul edilemeyeceği uluslarası her platformda ifade edilecektir. Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenimi yapılırken, bunlardan herhangi birinin eğitim-öğretim dili olmasına izin verilmeyecektir. (Tedbir No: 30) 
    Kürt basını hedefte
    Örgütün örgütsel propagandasının yürütülmesinde etkin rol oynayan örgüte müzahir basın-yayın organları hakkında bölücü nitelikte yayın yapmaları gerekçesiyle gerekli işlemlerde bulunulacak...
    Devlet politikası paralelinde yayın yapacak özel radyo ve televizyonlar teşvik edilecek, tamamen veya kısmen Türkçe veya mahalli ağız ya da karma yayın yapan televizyon, gazete vb. özel sektör oluşumlarından devlete bağlı olanlar desteklenecek...
    Newroz paranoyası
    Newruz kutlamalarının bölücü terör örgütünce istismar edilmesi önlenecek; kutlamalar bahar şenlikleri kapsamında icra edilecek. Kutlamalarda yer, zaman ve izin konusunda farklı uygulamalar önlenecek...
    Köye dönüşe izin yok
    Yeniden yerleşime açılması güvenlik ve ekonomi açısından sakıncalı görülen yerleşim birimlerinin hukuki varlığına son verilmesi yanında; Merkez Köy, Köy-kent gibi kırsal yerleşme düzeninin yaratılması...
    Mezarlıklar kontrolde tutulacak
    Bölücü terör örgütü mensuplarının yurt içinde aynı mezarlıklarda yan yana defnedilerek sözde şehitlik oluşturulması engellenmesine ve mezarlıkların kontrol altında bulundurulmasına devam edilecek...
    Kürtlere yakın aydınlar hedefte
    Örgüte destek veren basın yayın kuruluşlarının programlarına katılan sanatçı, bilim adamı, devlet yönetiminde yer alan makam sahibi kişiler ile kurum ve kuruluşların temsilcileri ve benzeri şahıslara karşı gerekli yasal ve idari tedbirler geliştirilecektir.
    Propaganda birimleri oluşturulacak
    Örgütün halk üzerindeki propagandasının etkisini azaltmak ve vatandaşlarımızın devletin yanında yer almasını sağlamak maksadıyla, mevcut bilgi destek birimlerinin desteklenmesi ve etkinleştirilmesi...
    Rant itirafı ve kooperatifler
    Doğu ve Güneydoğu'da kooperatifçilik desteklenecek, tarımsal Üretici Birlikleri, Su Kullanımı Birlikleri gibi yapılanmaların tesisi sağlanacak... Geçmişte verilen teşvik ve krediler belli şahıs ve kesimlerde toplanmış ve teşvik kredileri amacına uygun olarak kullanılmamıştır...
    Özel personel atanacak
    Bölgeye liyakatlı idareciler atanacak. Kamu personeli, bölgenin sosyal, kültürel yapısıyla girişimcilik konularında eğitime tabi tutulacak.erdogan-buyukanit

 
AKP askerin izinde
AKP'nin eylem planı Kürtlere karşı bir devlet planı özelliği taşıyor. Plan Bölge'de bulunan tüm devlet kurumlarının ortak katılımını öngörüyor. Planda, asimilasyon ve Kürt medyası hedef alınırken, devlet medyasının desteklenmesi isteniyor
Genelkurmay Başkanlığı'nın Kürtlere yönelik eylem planının açığa çıkmasının ardından bu kez de AKP hükümeti tarafından Kürtlere yönelik bir 'eylem planı' açığa çıktı. Plan AKP'nin tüm bürokratik kurum ve kuruluş olanaklarıyla Bölge'de nasıl da 'devlet gibi' işlediğinin bir göstergesi iken, Kürtlere karşı hükümeti-devletiyle nasıl bir uzlaşı içerisinde olunduğunu gösteriyor. Kürt illerindeki tüm valiliklere gönderilen ve gizli ibareli eylem planında, Kürtçe eğitimin hiçbir şekilde kabul edilmeyeceği vurgulanırken, üniversitelerdeki öğretim elemanlarının 'milli birliği geliştirmesi' için bilimsel araştırmalar yapması ve projeler geliştirmesi isteniyor. PKK'ye karşı ekonomik tedbirlerin geliştirilmesi istenen eylem planında, Kürt basınının yakın takibe alınması, devlet yanlısı radyo, televizyonların ve gazetelerin ise desteklenmesi isteniyor. 2008 yılının Mart ayında gönderilen belgede, Newroz'un sahiplenilmesi istenirken, 'Etkinliklerde, devletin 'Nevruz' endişesi içinde olduğu ve alternatif etkinlikler düzenlediği izlenimine yol açılmayacaktır' ifadelerinin yer alması ise dikkat çekti. Genelkurmay Başkanlığı'nın toplumu yönlendirmek için hazırladığı 'Genelkurmay Bilgi Destek Faaliyeti Eylem Planı'nın ortaya çıkmasının ardından bu kez de AKP hükümetinin Kürtlere karşı hazırladığı eylem planı ortaya çıktı. AKP hükümeti tarafından Bölge illerindeki valiliklere 'B054-VLK4636-001.870' sayı ile gönderilen ve 'GİZLİ' damgalı belge, 'Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı' başlığını taşıyor. ANF'nin deşifre ettiği belge, tüm dökümanın ancak 14 sayfalık kısmını oluşturuyor.siddetinsorumlusuakpito
Plan tüm kurumları bağlıyor
Uygulanması talimatı verilen belge valilikler tarafından Cumhuriyet Başsavcılıkları, Meslek Yüksekokul Müdürlükleri, İlçe Jandarma Komutanlıkları, Emniyet Müdürlükleri, Milli Eğitim Müdürlükleri, Sağlık Grup Başkanlığı, Tarım Müdürlükleri, Vergi Daireleri, Mal Müdürlükleri, Gençlik ve Spor Müdürlükleri, Müftülüklerden Kütüphane Müdürlüklerine kadar devletin tüm organlarına dağıtıldı. Üst yazıyla ilgili birimlere gönderilen Eylem Planı'nın amacının PKK'nin faaliyetlerine karşı alınacak tedbirler olduğu bildirilirken, aynı zamanda yapılacak faaliyetlerin 4 aylık peryotlarla valiliklere rapor edilmesi de isteniyor. Mart ayının başında gönderilen eylem planının Newroz öncesinde Bölge'deki tüm illerde uygulamaya konduğu anlaşılıyor. 'Eylem Planı Uygulanacak Tedbirler' başlığıyla yapılması istenenler ise AKP'nin ve devletin Kürtlere, Kürt sorununa nasıl yaklaştığını bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. 62 maddelik tedbirler listesinde ise, eğitimden, Bölge'de görev yapacak kamu görevlilerinin durumları, Newroz'dan anadilde eğitime, Kürtçe yayıncılığa kadar neler yapılması gerektiği ayrıntılı olarak anlatılıyor.denge_welat
Personel etkin kontrol edilecek
Kamu yönetimi bünyesinde alınacak tedbirlerin ilk kısmında Avrupa Birliği üyelik sürecinde atılacak adımlar konusunda PKK ve sempatizanları tarafından 'istismar edilmemesi' için yurttaşların ve personelin bilgilendirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Bu çerçevede yapılacaklar şu şekilde sıralanıyor: 'İçişleri Bakanlığı'nca kolluk kuvvetleri eğitilecek ve kanunlar çerçevesinde hareket etmeleri sağlanacaktır. Milli Eğitim Bakanlığınca, bölgede görev yapan/yapacak öğretmenler eğitilecek, ayrıca ders programları milli birliği sağlayacak ve pekiştirecek şekilde geliştirilecektir. Harran Üniversitesi Rektörlüğünce öğretim elemanları, bilimsel araştırmalar yapması, toplumsal dayanışmayı sağlamaya yönelik tedbirler geliştirmesi, bölgeye ve amaca uygun projeler üretmesi konusunda yönlendirilecektir.' Bölge'ye atanacak üst düzey bürokratların etkin bir kontrol sistemiyle denetleneceği vurgulanan eylem planında, alınacak bütün tedbirler için ilgili bakanlıkların isimleri de sıralanıyor. Örneğin personelin kontrolü için İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı işlem makamı olarak sıralanmış. Eylem planında Bölge'de görev yapan ve savaşta ağır psikolojik travma yaşayan asker ve polisler içinse şu tedbir düşünülmüş: 'Terörle Mücadelenin etkin ve verimli gerçekleştirilmesi maksadıyla, bölgede terör örgütü ile mücadele eden güvenlik güçlerinin moral ve motivasyonularını arttırmaya yönelik çalışmalar yapılacaktır. Bölgede görev yapan güvenlik güçlerinin moral ve motivasyonları açısından eğitilmeleri sağlanacak, lojman ve sosyal faaliyet alanları ile ilgili eksikliklerin giderilmesine çalışılacaktır.'
PKK'ye karşı kooperatifler
Eylem Planı'nın 'Ekonomik Tedbirler' başlıklı bölümü ise PKK'ye karşı ekonominin nasıl kullanılmak istendiğini ortaya koyuyor. Bölge'deki tarım üreticilerinin 'kooperatifçilik' adı altında örgütlenmesinin desteklenmesi istenen eylem planında, bu çerçevede Tarımsal Üretici Birlikleri, Su Kullanımı Birliklerinin yapılandırılması da isteniyor. Bölge'nin koşullarına uygun modern hayvancılığın geliştirilmesi için gerekli projelerin uygulanması gerektiği belirtilen eylem planında, Bölge ürünlerinin komşu ülkelere ihracının desteklenmesi, bu maksatla da Bölge'deki ihracatcılara gerekli kolaylıkların tanınması isteniyor. Bölge'ye tanınacak teşvik uygulamalarının Türkiye'nin diğer bölgelerinin aleyhine olmayacak şekilde geliştirilmesine dikkat çekilen eylem planında, özellikle AKP'nin elinde rant kapısına dönen teşviklerin belli kesimlere gitmemesi konusunda da uyarılarda bulunularak devletin Bölge'de bazı kişileri nasıl zengin ettiği de itiraf ediliyor. Bu konu, 'Geçmişte verilen teşvik ve krediler belli şahıs ve kesimlerde toplanmış ve teşvik kredileri amacına uygun olarak kullanılmamıştır. Asıl krediye ihtiyacı olan veya aldığı teşvik kredisini bölgedeki vatandaşlarımızın, bölgenin gelişmesi amacıyla kullanacak şahıslar, oluşturulacak Sivil Toplum Kuruluşları'nın görüşleri doğrultusunda tespit edilerek, teşvik kredilerinden faydalanmaları sağlanacaktır. Bu teşvik uygulamalarının suistimalinin önlenmesine yönelik denetim yapılmasına önem verilecektir' şeklinde ifade edildi.turkce goonuuus
Düzgün Türkçe öğretilecek!
Eylem Planı'nın üçüncü kısmını ise 'Sosyo-Kültürel Tedbirler' başlığı oluşturuyor. Bölge'nin 'eğitim standartlarının' nicelik ve nitelik yönünden geliştirilmesi amacıyla bir dizi tedbir alınması istenirken, bunun da Kürt çocuklarının asimile edilmesi ve 'düzgün Türkçe' konuşması için yapılması isteniyor. Tedbir No:24 başlığında şunlar kaydediliyor: 'Okul önce eğitimi yaygınlaştırılması hızlandırılarak, çocukların düzgün Türkçe öğrenmeleri ve erken yaşta eğitim sistemine dahil edilmeleri sağlanacaktır. Orta öğretimde bölge ihtiyaçlarına uygun mesleki ve teknik eğitime ağırlık ve öncelik verilecektir. Bölge çocuklarının Anayasamızda, Milli Eğitim temel kanunun genel ve özel amaçlarında belirtilen hususlar ile diğer yasal nitelikleri kazanmalarını sağlayacak eğitim-öğretim programları düzenlenerek uygulanacaktır. Bölge çocuklarına her eğitim düzeyinde burs/parasız barınma/yatılı okuma imkanları sağlanacak, özellikle kız çocukları bu konuda desteklenecektir. Tüm yurtta özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde okula gitmeye ve örgüt tarafından istismar edilen, okul çağındaki çocukların, sokağa terk edilmiş ve/veya sokağa itilmiş çocukların eğitim görmesini sağlayacak ve barınma ile beslenme sorunlarının çözümüne yardımcı olacak düzenlemeler yapılacaktır.'
AJAN çocuklar öngörüyor
Bu kısımda yer alan geçen dönemde çok sık gündeme gelen emniyetin ilkokul ve lise öğrencilerine yönelik 'bilgilendirme ve ajanlaştırma' amaçlı toplantılarının ise AKP tarafından örgütlendiğini ortaya koyuyor. İlgili bölüm eylem planında şu cümlelerle yer alıyor: 'Öğrencileri terör örgütlerine karşı bilgilendirmek/bilinçlendirmek için, tüm okullarda, yurt ve pansiyonlarda periyodik olarak seminer, konferans, panel vb. faaliyetler düzenlenecektir.' Planda Bölge'de asimilasyon yuvalarına dönen ve öğrencilerinin ağır psikolojik tahribatlar yaşadığı yatılı Bölge okullarında 'örgütlerin' psikolojik otoritesini yok edecek gerekli tedbirlerin alınması istenirken, 'Yatılı İlköğretim Bölge Okulları ve Pansiyonlu İlköğretim Okulları sürekli denetlenerek Milli Eğitimin genel amaç ve hedeflerini gerçekleştirmede yetersiz görülen yöneticilerin görevden alınmaları hususunda gerekli işlem yapılacaktır' deniyor.
Newroz olayları planın parçası
Eylem Planı'nda Kürtlerin ulusal bayramı Newroz da unutulmadı. Tedbir No: 44 başlıklı bölümde 'Nevruz kutlamalarının bölücü terör örgütü ve örgüte müzahir kişi ve kuruluşlar tarafından istismar edilmesi önlenecek; bu kutlamaların yurt sathında ve Türklerin yoğun olduğu ülkelerde diğer Türk devletlerinin de katılımıyla bahar şenlikleri kapsamında icra edilmesi sağlanacaktır. Etkinliklerde, devletin Nevruz endişesi içinde olduğu ve alternatif etkinlikler düzenlediği izlenimine yol açılmayacaktır. Nevruz kutlamalarında mahalli idareler tarafından yer, zaman ve izin konusunda farklı uygulamaların önlenmesi ve ülke genelinde uygulama birliği sağlanması maksadıyla konunun eşgüdümü İçişleri Bakanlığı'nca yapılacaktır' ifadeleri yer aldı.
Sakıncalı köyler var!
Eylem Planı'nın başka bir bölümünü ise köye geri dönüşler oluşturuyor. Yeniden yerleşime açılması güvenlik ve ekonomi açısından sakıncalı görülen yerleşim birimlerinin hukuki varlığına son verilmesi istenen Eylem Planı'nda, köye geri dönüşlerin 'Merkez Köy, Cazibe Merkezi, Örnek Köy, Köy-Kent' gibi projelerle birlikte ele alınması gerektiği vurgulanıyor. Eylem Planı'nda ayrıca uluslararası alanda Türkiye'nin zor durumda kalmaması için Bölge'deki savaştan mağdur olan yurttaşların zararlarının giderilmesi amacıyla 5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadaleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun'un uygulanmasının takibi istendi.
Devlet basını desteklenecek
Tedbir No: 40'da ise Kürt basın-yayın kuruluşlarının nasıl hedef alındığı ortaya çıkıyor. İlgili maddede şunlar kaydediliyor: 'Söz konusu kuruluşların yayınlarının içerikleri titizlikle takip edilerek, bölücü nitelikte olanlar somut delillerle tespit edilecek, iç kamuoyuna bu yayın organlarının bölücü terör örgütü ile bağlantısı anlatılacak, bu kuruluşların terör örgütünün sesi olduğu, ülkemizin birlik ve beraberliğine yönelik bölücü nitelikte yayın yapmaları gerekçesi ile ilgili makamlar nezdinde gerekli girişimlerde bulunulacak, Türkiye'de ki radyo ve televizyon yayınlarının en ücra köşede de sağlıklı bir şekilde izlenebilmesi/dinlenebilmesi için gerekli tedbirler alınacak ve bölgeye yönelik yayınların içerikleri bölgedeki vatandaşlarımızın ilgisini çekecek şekilde düzenlenecek, devlet politikası paralelinde yayın yapacak özel radyo ve televizyonlar teşvik edilecek, tehdidin yoğun olduğu bölgelerde, tamamen veya kısmen Türkçe veya mahalli ağız ya da karma yayın yapan televizyon, gazete vb. özel sektör oluşumlarından devlete bağlı olanlar desteklenecektir.'
RTÜK'ün ve Emniyet Müdürlüklerinin bünyesinde kurulan ve basını takip edecek olan izleme birimlerinin fonksiyonel hale getirileceği ifade edilen eylem planında, 'Bölücü terör örgütüne destek veren radyo ve televizyon yayınlarının takibi yapılarak, yıkıcı/bölücü nitelikteki yayınlara verilecek olan cezaların etkili olması RTÜK tarafından planın maksadına hizmet edecek nitelikte programlar yaptırılarak yayınlanması sağlanacaktır' denildi.Bununla yetinmeyen AKP hükümeti, Kürt basın kuruluşlarında yayınlanan programlara katılanları da hedef seçti. Bu bölüm 'Örgüte destek veren basın-yayın kuruluşlarının programlarına katılan sanatçı, bilim adamı, devlet yönetiminde yer alan makam sahibi kişiler ile kurum ve kuruluşların temsilcileri ve benzeri şahıslara karşı gerekli yasal ve idari tedbirler Avrupa ülkelerindeki uygulamalar da dikkate alınarak geliştirilecektir' şeklinde yer aldı.KURDISTAN
Kürtçe özgür olmayacak
Kürtçe TRT tartışmasının yaşandığı ve AKP'nin 'Kürtçe'ye özgürlük' süsü verdiği yasa değişikliğinin aksine, Kürtçe eğitime Eylem Planı'nda karşı çıkılıyor. Tedbir No: 30 başlıklı bölümde, şunlar kaydediliyor: 'Kürtçenin eğitim dili olarak kullanılması konusunun 'Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu Yaratma' gayretlerinin bir parçası olduğu hususunun, bölücü terör örgütü ve yandaşı kuruluşlar ile bağlantısı ortaya konularak, ulaşılan sonuçlar yurt içi ve dışındaki çalışmalarda bir mesnet olarak kullanılacaktır... Türkiye'de Türkçeden başka resmi dil ve eğitim dilinin kabul edilemeyeceği uluslararası her platformda ifade edilecektir. Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenimi yapılırken, bunlardan herhangi birinin eğitim-öğretim dili olmasına izin verilmeyecektir.'
Öğrenciler için kontenjan
Kürt çocuklarının batıda eğitilmesini de öngören Eylem Planı'nda, bu çerçevede batı illerinde ki özel okullarda, yatılılık imkanı olan devlet ve özel eğitim kurumlarında kontenjanlar ayrılacağı, başarılı çocukların buralara nakledileceği ifade ediliyor. Kürt çocuklarının tatil dönemlerinde gezi planlaması çerçevesinde batı illerine getirilmesi istenen eylem planında, 'ortak tarih bilincini geliştirmek' amacıyla Çanakkale ve İstiklal Savaşı'nın yaşandığı bölgelerin tercih edilmesi isteniyor. Batıyla 'kaynaşma' için kardeş okul kampanyası düzenlenmesi istenirken, aynı şekilde Kürt çocukları için bakanlık, kurum ve kuruluşların kamplarında kontenjanlar ayrılacağı belirtiliyor. Kürt gençlerinin spora teşvik edilmesi istenen Eylem Planı'nda bu konuda gerekli tedbirlerin alınması isteniyor. Halk Eğitimi faaliyetlerinin ana-çocuk sağlığı, aile planlaması, üreme sağlığı konusunda etkinliğin arttırılması için faaliyetlerini arttırması istenirken, bu konuda başarılı hizmet veren personele terfilerde ve tayinlerde avantaj sağlanması da isteniyor.hitler-erdogan-tr12
Belediyelere karşı işlem yapın
Köy korucularının çocuklarına, YİBO'larda öncelik tanınacağı bildirilen Eylem Planı'nda, gerilla cenazelerinin ise yan yana gömülmelerinin engellenmesi isteniyor. Tedbir No:52 başlıklı bölümde, 'Bölücü terör örgütü mensuplarının yurt içinde aynı mezarlıklarda yan yana defnedilerek sözde şehitlik oluşturulması engellenmesine ve konuyla ilgili olarak öncelikle bölgedeki yerel yönetimlere ait olanlar olmak üzere mezarlıkların kontrol altında bulundurulmasına devam edilecek, belediyeler tarafından kamu imkanlarının bu amaca uygun kullanılmasının engellenmesine yönelik yasal ve idari tedbirler geliştirilecektir' denerek de hem HPG'lilerin cenazelerinden duyulan korku ifade ediliyor, hem de DTP'li belediyelere karşı da işlem yapılması isteniyor. Eylem Planı'nın son bölümünde ise patlayıcı maddelere ilişkin olarak yer alıyor. Tedbir No:62 başlıklı bölümde azot (nitrat) içerek kimyasal gübrelerin örgütler tarafından el yapımı patlayıcı imalinde kullanılmasının engellenmesi isteniyor. Bu amaçla; gübrelerin satışına yönelik mali denetimlerin arttırılacağı, son kullanıcısının takibini sağlayacak tedbirler geliştirleceği, Azot (nitrat) içermeyen gübrelerin üretiminin olabilirliğinin araştırılacağı' belirtiliyor. DİYARBAKIR - ANF
Deniz Fırat

KÜRDİSTAN MİLLİ TAKIMI DÜNYA KUPASI İÇİN İSVEÇ'E GİDİYOR

kurdistan footbaall association PNA-Yeni Federasyonlar Kurulu (New Federations Board) tarafından düzenlenen VİVA Dünya Kupası futbol maçlarına katılmak üzere Kürdistan Milli futbol takımı İsveç’e gidiyor.Kürdistan Spor Takımı , 7 Temmuz tarihinde saat 23’te rakibi Samiland ile İsveç’in kuzeyindeki Gallivare kentinde karşılaşacak.

VIVA Dünya Kupası, FIFA bünyesinde  ve bağımsız devlete sahip olmayan  uluslar için her iki senede bir  organize ediliyor. 7-13 Temmuz tarihleri arasında İsveç’in Gallivare şehrinde düzenlenecek olan turnuvaya Samiland, Padania, Provence, Federal Kürdistan Bölgesi ve Beth Narin futbol takımları katılacak.  Turnuvanın açılış maçı 7 Temmuz günü saat 23’te Gallivare Stadyumunda son şampiyon Samiland takımı ile Kürdistan takımı arasında oynanacak. Tek grupta yapılacak maçlar sonucunda ilk iki takım şampiyonluk için final maçı oynayacak.

kurdistansport kurdistanspor

Kürdistan futbol takımı  bu ayın 30’unda  İsveç’in başkenti Stockholm’a gidiyor. Kürdistan takımı burada bir hafta boyunca antremanlarda bulunacak.Ayrıca Kürdistan Bölge yönetimi Kuzey Avrupa temsilciliği yazılı bir açıklamada bulunarak başta İsveç olmak üzere Avrupa'daki bütün Kürtleri  bu tarihi gününde ulusal  bayraklarıyla  milli takımlarına destek vermeye  çağırdı.

HAYDİ KÜRDİSTAN MİLLİ MAÇINA! Dünya Kupasının hiç duymadığınız yönü -The Guardian (24 haziran 2008) TİM DOWLİNG -Bir milli takıma sahip olmak istediğinizde, öncelikle onu temsil edecek bir ulusa sahip olmanız gerektiği bilinegelmekteydi. Fakat FIFA tarafından tanınmamış ülkelerce organize edilen uluslararası bir yarışma gelecek ay Sapmi (İsveç)’de gerçekleştirilecek. Viva Dünya Kupası 2008 (Viva World Cup 2008)’in ilk maçı Sapmi ile Irak Kurdistan’ı arasında 7 Temmuz’da saat 23.00’da (ingiliz saati ile) başlayacak. kurdistanspor2

Viva Dunya Kupası ilk defa 2006 yılında gerçekleştirildi, fakat hem politik, hem lojistik (maçların yapılacağı yer Kuzey Kıbrıs’tan Oksitanya’ya kaydırıldı) hem de vize problemlerinden dolayı ancak dört takım katılabildi. Bu kez beş erkek takımı (Sapmi ve Kurdistan takımlarının yanısıra Suryani takımı, Padania (Italya) ve Provence (Fransa) takımları) ile iki bayan takımı (Sapmi ve Kurdistan) katılacak.

Turnuva, bağımsız devlet olarak tanınmayan halkları temsil eden Yeni Federasyonlar Kurulu (New Federations Board) tarafından düzenlenmektedir. Üyeleri arasında Monako (Monako kulubu ile karıştırmayın), Tibet, Zanzibar, Somaliland, Romanlar (dünya yüzeyindeki Roman halkını temsilen), Güney Moluccas, Rijeka (Hırvatistan’ın üçüncü büyük şehri olup, 1920’lerde özgür bir devletti) ve Chagos Adaları da yer almaktadır.New_splash_01

Bu halklardan bazıları ölümüne bağmsızlık talebinde bulunurken (örneğin geçici üyelerden Çeçenya gibi), diğerleri daha çok hayallerle yetinmektedir. Hatta, Suffolk’a (İngiltere) 10 km uzaklıkta Kuzey Denizi’nde terkedilmiş bir çelik platformu üzerinde 1967 yılında bir mikro-ulus olarak kurulan Sealand milli takım olarak, kendileri adına oynamak üzere Danimarka’nın Vestberg Futbol Kulübünü görevlendirmiştir. Futbolun kalitesi ne olursa olsun ( zira 2006 finalinde Sapmi ve Monako arasındaki maçın skoru 21-1 idi), sergilenen bu kollektif iyimserlige hayran kalacaksınız. İngilizceden çeviri: RO/ İrfan Güler

ARŞiV- Fethullah Gülen'den skandal Risale çarpıtmaları

HABER MERKEZİ (12.09.2007) Saidi Nursi öğretisi ile dünya çapında güç ve otorite kazanan Fetullah Gülen’in, cemaatin temel kaynağı olan Risale-i Nur metinlerinde çarpıtma ve değişiklikler yaptığı ortaya çıktı. Said-i Nursi El Kurdi’nin ölümünden sonra cemaat içinde patlak veren tartışma ve görüş ayrılıklarının geri planındaki temel metinlerde tahrifatlar belgelendi. Geçtiğimiz yıllarda İstanbul Cumhuriyet Savcılığının Risale-i Nur yapıtlarındaki tahrifat iddialarına ilişkin bilirkişi raporlarına yansıyan çarpıtmalara yenileri eklendi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Kayıhan İçel, Prof. Dr. Erol Cihan ve Doç.Dr. Köksal Bayraktar gibi isimlerin raporlarında, Sözler, Lemalar, Mektubat, Tarihçe, Mesnev-İ Nuriye, İşarat-Ül İ’caz başta olmak üzere temel Risale-i Nur eserlerinde çok sayıda tahrifat saptanmıştı. Ancak yeni ortaya çıkan tahrifatlar ise özellikle Risale-i Nur’larda “Atatürk”, “Kürt”, “Rejim” ile ilgili çoğu kelimelerin değiştirildiğini su yüzüne çıkardı.protokol_Fethullah gulen

  • Sözkonusu metinlerde Fetullah Gülen cemaatinin yaptığı çarpıtmalar Said-i Nursi El Kurdi’nin kendini Kürt ve Kürdistanlı olarak tanımladığı parçalar tamamen çıkartılmış. Nursi’nin Kürtlere ilişkin metinlerinde yer alan sosyal ve politik ifadeler ise çarpıtılarak Kürt ve Kürdistan kavramları başka kavramlarla yer değiştirilmiş.Bu konudaki skandal tahrifatlar, Risale-i Nurların Osmanlıcadan tekrar Türkçe’ye çevrilmesine karar veren Kürt yayıncılar tarafından açığa çıkartıldı. Bu çevirilerde, Fetullahçıların özellikle Kürt kelimelerini, “vatandaş” ya da “Azeri” kavramlarıyla ikame ettikleri belirlendi. Örneğin Said-i Nursi El Kurdi’nin kitabında yer alan “Ey Asuriler ve Keyaniler’in cihangirlik zamanında pişdar kahraman askerleri olan Arslan Kürtler” ifadesi, “Ey eski çağların cihangir Asya Ordularının kahraman askerlerinin ahfâdı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim!” şeklinde tahrif edildi. Bununla da sınırlı olmayan tahrifatlar, özellikle rejimin ve sağ siyasi partilerin terminolojisine uygun olarak tashih edildi. Söz konusu çarpıtmanın olduğu kitabın ilgili bölümünde şu farklar yer alıyor:
KİTABIN ASLINDAKİ İFADE: “Ebna-yı cincime (Aynı ırktan olanlar) de burada birkaç söz söylemezsem bence bahis natamam kalır.” TAHRİF EDİLMİŞ HALİ: “Vatandaşlarıma ve kardeşlerime burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis nâtamam kalır”
KİTABIN ASLINDAKİ İFADE:
“Ey Asuriler ve Keyaniler’in cihangirlik zamanında pişdar kahraman askerleri olan Arslan Kürtler beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette, vahşet ve gaflet sizi garet edecektir.”
TAHRİF EDİLMİŞ HALİ:
“Ey eski çağların cihangir Asya Ordularının
kahraman askerlerinin ahfâdı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beşyüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette yatmakla, gaflet sizi yağma edecektir.”
KİTABIN ASLINDAKİ İFADE:
“Hikmet-i İlahi” denilen makine-i alemin nizamı ve telgraf hattı gibi umum aleme mümted ve müteşaib kanun-u nurani-i ilahinin müessisi olan “hikmet-i İlahi” ufk-u ezelden enguşt-u kaderi kaldırmış size emrediyor ki. Tefrika ile katre katre müteferrik su gibi zayi olan hamiyet ve kuvvetinizi “fikri milliyet” ile tevhid ve meczederek zerratın cazibe-i cüz’iyeleri gibi bir “cazibe-i umumi-i milli” teşkili ile Kürt gibi bir kitle-i azimeyi küre gibi tedvir ederek, şems-i şevket-i İslamiye ve osmaniyenin mevkebinde bir kevkeb-i münevver gibi cazibesine ittiba ile muvazene ve ahenk-i umumiyeyi muhafaza ediniz.
Hem “Milliyet” denilen mazi derelerinde ve hal sahralarında ve istikbal dağlarında hayme-nişin olan Rüstem-i zal ve Selahaddin –i Eyyubi gibi Kürt dahi kahramanlarıyla bir çadırda
oturan bir aile gibi herkesi başkasının haysiyet ve şerefi ile şereflendiren ve hissiyat-ı ulviyenin enmuzeci olan “fikr-i milliyetiniz” size emr-i kat-i ile emrediyor ki. Ta her biriniz umum bir milletin makes-i hayatı ve hami-i saadeti ve umum milletin bir misal-i müşahhası olunuz.
Şimdiki gibi bir şahıs değil, bir millet kadar büyüyeceksiniz. Zira maksadın büyümesi ile himmet de büyür. Ve “Hamiyet-i Milliyenin” galeyanıyla ahlak da tekemmül
ve teali eder.
TAHRİF EDİLMİŞ HALİ: “Hikmet denilen makine-i âlemin nizamı ve telgraf hattı gibi umum âleme uzanan ve dalbudak salan kanun-u nûrânî-yi İlâhiyenin müessisi olan hikmet-i İlâhiye, ufk-u ezelden kaderin parmağını kaldırmış, size emrediyor ki: Tefrika ile müteferrik su gibi, katre katre zâyi olan hamiyyet ve kuvvetinizi fikr-i milliyetle yani: İslâmiyet milliyeti ile tevhid ve mezc ederek zerratın câzibe-i cüz'iyyeleri gibi bir cazibe-i umumî-i vatanî teşkil ile bu kütle-i azîmi, küre gibi tedvir ederek şems-i şevket-i İslâmiyenin cemahir-i müttefika-i İslâmiyenin mevkebinde bir kevkeb-i münevver gibi cazibesine ittiba' ile müvazene ve aheng-i umumiyeyi muhafaza ediniz. Hem de İslâmiyet milliyeti denilen mazi derelerinde ve hal sahrâlarında ve istikbal dağlarında hayme-nişin olan ve Salâhaddin-i Eyyubî ve Celaleddin-i Harzemşah ve Sultan Selim ve Barbaros Hayreddin ve Rüstem-i Zâl gibi ecdadlarınızdan emsalleri gibi dâhî kahramanlar ile bir çadırda oturan bir âile gibi herkesi başkasının haysiyet ve şerefiyle şereflendiren ve hayat-ı ulviyenin enmuzeci olan İslâmiyet milliyeti size emr-i kat'î ile emrediyor ki: Tâ her biriniz umum İslâmın ma'kes-i hayatı ve hâmi-i saadeti ve umum millet-i İslâmın ferdî bir misâl-i müşahhası olunuz. Zira maksadın büyümesiyle himmet de büyür. Ve hamiyet-i İslâmiyenin galeyanı ile ahlâk da tekemmül ve teâlî eder.”
Bu kısımda Said-i Kurdi’nin “Kürt ve Fikr-i Milliyet” ifadeleri, tamamen “Vatandaş ve İslam milliyeti” tabirleri ile değiştirildi.
Kitabın bu kısmında Kürt dili ile ilgili bölüm ise tamamen çıkarıldı. Burada tahrifat yapılması mümkün olmadığı için komple çıkartılması tercih edilmiş.DİVAN-I HARBİ ÖRFİ’DEKİ TÜRKLEŞTİRMELER
Said-i Kurdi’nin Şeyh Said ve Dersim katliamı ile ilgi yazıları ise söz ve yorum farklarıyla değiştirilerek başka anlamlar yüklenmiş.
Said-i Kurdi’nin kendisini Kürt ve Kürdistanlı olarak tanımladığı bölümler de ise tamamen “Bedevi” ve “şarklı”, “vilayet-i şarkıye” gibi terimler ile değiştirilmiş.Bunun yanı sıra Osmanlı Arşiv belgelerinde tıpkı basım diye basılan kitaplarda da Tıpkı basım değiştiriliyor ve Kubbe Altı Yayınları tarafından Osmanlı tarihi olarak basılan kitapta da özellikle İdrisi Bitlisi ile ilgili kısımlar çıkartıldı.
KİTAPTAKİ ORİJİNAL İFADELER: “Aryailer İran da üç büyük kavme bölünüyorlar. Bir kısmı doğuda Horasan’da yerleşmeyi seçerek “Partileri” oluşturdular. Diğer bir kısmı kuzey batıda “AZERBEYCAN’DAN KÜRDİSTANA kadar yerleşmeye karar verip meşhur “Medler”i oluşturdular. Üçüncü kısımda Fars eyaleti etrafında merkez ve güneyde kaldılar. Bunlarda “parsiler”(farslar) olarak isimlendirildiler.” TAHRİF EDİLMİŞ HALİ:
“Aryailer İran’da üç büyük kavme bölünüyorlar. Bir kısmı doğuda Horasan’da yerleşmeyi seçerek “partileri” oluşturdular. Diğer bir kısmı kuzey batıda yerleşmeye karar verip meşhur “madlar” ı oluşturdular. Üçüncü kısımda Fars eyaleti etrafında merkez ve güneyde kaldılar. Bunlar da “parsiler” olarak isimlendirildiler.”

ALİ ŞERİATİ ,
“Medeniyet ve Modernizm adlı orijinal eserinde şu ifadeleri kullanıyor:
“Yunan medeniyetini de hicret eden KÜRTLER’in kurduğu bir medeniyettir. Kürtlerin Yunana gitmeleri ile başlamıştır. Hepsinden önemlisi ve açıkcası “Çağdaş Amerikan Medeniyetidir. Çok ilginçtir hiçbir zaman Dicle ve Fırat arasındaki yörede beynen nehrey. Batı söz etmiyor. Çünkü bundan söz ederse geliştirdiği bütün nazariye bir anda boşa çıkacaktır. Oysa bütüncü bir gelişme seyri vardır. Daha önce dediğimiz gibi, “Yunan medeniyetinin kaynağı KÜRTLERE dayanır.
Kürtler iki nehir arasında yaşamaktadır. Mezopotamya, dünyanın kültür, medeniyet ve felsefenin merkezidir. Riyazi bilimlerin ilk gelişme gösterdiği yer bu iki nehir arası bölgedir.”
KÜRT İNKARI, ALİ ŞERİATİ ÇEVİRİLERİNE DE YANSIDI
Ancak Fethullah Gülen’nin Kürtlerin inkarı için yaptığı tahrifatların Said-i Nursi’nin eserleri ile sınırlı kalmadığı ortaya çıktı. Gülen’in, Ali Şeriati’nin kitaplarına dayandırarak yazdığı metinlerde de Kürt yerine başka kavramlar yerleştirildiği ve Türklere ilişkin tenkit ifadelerinin metinlerden atıldığı saptandı.
Fethullah Gülen, bu çarpıtmaları “Prizma 2” adlı yapıtında gerçekleştiriyor. Burada Gülen, “Bir kısım sosyologlara göre Yunan medeniyetinin arkasında da yine Mezopotamya medeniyetinin banileri sayılan “Türkler ve Kürtler vardır.” Bu açıdan bu mevzuda kesin bir kısım deliller ortaya koymamız çok zor olmasına ragmen, “ Türk Milleti” buralardaki temel unsurlardan birisi sayılabilinir” diyor. Burada sosyolog derken kastettiği Ali Şeriati’dir.
  • fethullah_gulenRİSALE-İ NUR HAKKINDAKİ MAHKEME KARARLARI
    Risale-i Nur Külliyatına ait kitaplar ve okuyucuları, uzun yıllar amansız takip ve tarassutlara maruz kaldı. Türk Ceza Yasası’nın yürürlükte olduğu 1991 yılına kadar olan uzun devrede bu eserler ve okuyucuları hakkında iki bin adedi aşkın davalar açılmıştır.
    İçişleri Bakanlığı tarafından Emniyet Müdürlükleri’ne gönderilen 8.5.1985 tarih 91193–179-1 sayılı Risale-i Nur külliyatına ait kitaplar hakkında verilmiş mahkeme kararlarını da belirten ve bu kitapların bulundurulması ve okunmasının suç teşkil etmediğini açıkça ifade eden tamimi son derece dikkat çekicidir. Daha sonra İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı tarafından Risale-i Nur eserlerinin yasak kitaplardan olmadığı, bu eserleri toplu okumanın suç teşkil etmediği hakkında verilen 23.9.1999 tarih ve 1999–1960 hazırlık 1999-385 karar nolu takipsizlik kararı mevcuttur. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı 1984–173 no’lu takipsizlik kararı şu şekilde veriliyor; “Bu kitapların telif hakkını elinde bulunduran ve İstanbul Cağaloğlu Babıali Cad. No: 29-2’de faaliyet gösteren Sözler Yayınevi tarafından eskiden suç teşkil eden kısımları çıkarmak ve bazı değişiklikler yapmak suretiyle Mart 1984 tarihinde yayınladığı 35 Adet kitaptan ibaret Risale-i Nur Külliyatı’nın gazetelerde reklam yapılması üzerine Genel Kurmay Başkanlığı’nın 21.3.1984 tarih ve 3598-1384 snr (148) sayılı yazılarına Atfen Adalet Bakanlığı 26.3.1984 gün ve Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 1-133-47-1984-19507 sayılı yazıları muvacehesinde bu kitapların her biri hakkında eski tarihlerde ayrı- ayrı verilen takipsizlik ve beraat kararları ile bunların dayandığı bilirkişi raporları da gözünde tutularak….kanun yönünden yeniden incelenme yapılması cihetine gidilmiş ve bunun için İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Kayıhan İçel, Prof. Dr. Erol Cihan ve Doç.Dr. Köksal Bayraktar bilirkişi olarak görevlendirilmiştir. Mahkeme bilirkişisi “Risale-i Nurlar değiştirilmiştir” Sözler, Lemalar, Mektubat, Tarihçe, Mesne-i Nuriye, İşarat-Üli’Caz, Asa-Yı Musa, Muhakemat, İman ve Küfür Muvazeneleri, Ayet-ül Kübra, Beyanat ve Tenvirler, Divan-ı Harbi Örfi, El Hüccetüz Zehra, Gençlik Rehberi, Hakikat Nurları, Hanımlar Rehberi, Hastalar Risalesi, Haşir Risalesi, Hizmet Rehberi, İhlas Rsaleleri, İman Hakikatleri, Küçük Sözler, Meyve Risalesi, Miftahül İman, Münazarat, Nur Aleminin Bir Anahtarı, Nurun İlk Kapısı, Otuzüç Pencere, Ramazan-İktisat-Şükür Risaleleri, Sünnet-i Seniye Risalesi, Sünuhat, Tabiat Risalesi, Uhuvvet Risalesi, Yirmüçüncü söz, Zühretünnur Kısaca özetleri ve nitelikleri nakledilen kitaplar hakkında bilirkişi raporlarına göre suç teşkil etmemektedirler. Örneğin Sözler için “ Kitabın eski baskılarının genellikle 8 bin sahife civarında olduğu hatırlanırsa, eskiden suç unsuru ihtiva eden bazı sahifelerin 1961 yılından sonraki baskılarda kitaplardan çıkarılmış olduğu pek muhtemel olarak ortaya çıkmaktadır. Ve bu kitap baskısı ayrı bir fiil olduğu için mahkeme kararının konumuz yönünden geçerli olmadığı sonucuna varılmıştır” deniyor. 

Bediuzzaman saidi_kurdiİLK SANSÜR SAİD-İ NURSİ’NİN ÖLÜMÜNDEN HEMEN SONRA
Ancak Fetullah Gülen’in Risale-i Nur ve diğer yapıtlarda açığa çıkan tahrifatları, Said-i Nursi’nin ölümünden sonra Nur cemaati içerisindeki iktidar kavgaları çerçevesinde uzun bir tarihsel geçmişe sahip. Bu tarihsel geri plan, cemaat içerisinde farklı siyasi konjontürlerde farklı liderler çevresinde yaşansa da, sonunda Fethullah Gülen’in stratejik başarısıyla Gülen Cemaatinin lehine dönüyor. Bu başarı, hem temel Risale-i Nur metinlerindeki tahrifatlar, hem Gülen’in devlet ilişkilerindeki iktidara oynayan üslubu hem de askeri cuntanın Gülen üzerindeki baskısı ile sağlanıyor. Yapılan araştırmalar, Said-i Nursi’nin ölümü ile birlikte yaşanan kavganın özellikle dershane, gazete ve siyasi partiler arasında gerçekleştiğini su yüzüne çıkartıyor. Buna göre ilk sansür, bizzat Risale-i Nur’un ilk öğrencileri tarafından Said-i Nursi El Kürdinin vefatından sonra yapılmıştı.galeri2_6355
“URFA’YA ÖLMEYE GELDİM”
Said-i Nursi El Kürdi 23 Mart 1960 yılında Urfa’da vefat eder. Vefatını duyan sevenleri yurdun dört bir yanından şehre akın ettiler. Zübeyir Gündüzalp, Bayram yüksel, Mustafa Sungur, Tahiri Mutlu, Hüsrev Altınbaşak, Ceylan Çalışkan gibi Nurcuların “Ağabeyler” kesimi, bir yandan cenazeyle, diğer yandan ise şehre gelen Nurcularla ilgilenmekteydiler. Cenazenin nereye gömüleceğiyle ilgili olarak çeşitli görüşler ileri sürülüyordu. Bir kısım Nurcular, Üstadın Isparta ve Barla’da çok sürgün kaldığı için buralara defin edilmesini istiyorlardı. Hatta bu yönde başbakan Menderes’e kararlarını ileten Demokrat Partili vekillere Menderes, “Kararı Nurcular versin” diyordu. Ama Nurcuların “Ağabeyler” kanadı Hüsrev Altınbaşak dışında “Evliyaullah öldüğü yere defnedilir” diyerek Urfa’ya gömülmesinden yana tavır aldılar. Zaten Said-i Nursi “Ben Urfa’ya ölmeye geldim” diyerek gömüleceği yeri göstermişti. Yapılan iştişarelerden sonra Urfa’da balıklı Göl’ün yanındaki kabre defnedildi.galeri2_1579
AĞABEYLER HAREKETİ KONTROL ALTINA ALIYOR
Said-i Nursi’nin ölümünden sonra Nurcular, cemaatin nasıl yönetileceği konusunu görüştüler. Geniş bir tabana oturan cemaatin dağılmaması için tedbir almak gerekiyordu. Cemaatin başına bir kişinin seçilmesi, en yakınındaki kişilerden bir istişare heyetinin kurulması, “Ağabeylerin” hareketi yönlendirmesi, siyasi bir teşkilat kurması gibi görüşler dile getiriliyordu. Bu tip fikirler ortaya çıkınca Zübeyir Gündüzalp, “Ağabeyleri”, yakınları ve iddia sahiplerini bir araya topladı. Tahiri Mutlu, Mustafa Sungur, Ceylan Çalışkan, Hüsnü Yeğin, Bayram Yüksel, Mehmet Fırıncı gibi Nur Cemaati’nin ileri gelenleri Zübeyir Gündüzalp’i hareketin başına getirdiler ve kendileri de onun altında bir iştişare heyeti oluşturdular. Bu dönemde sayıları 750 bini bulan Nurcular onca soruşturmaya rağmen büyük ölçüde bütünlük içinde hareket ettiler. Ölümden sonra toparlanan Nurcular, 27 Mayıs ihtilalinin gerçekleşmesinden sonra bazı sarsıntılar geçirdiler ve Yazıcılar’ın muhalefetiyle karşılaştılar.galeri2_1095
İLK MUHALEFET “YAZICILAR”
Daha, Said-i Nursi yaşarken ayrı bir anlayışı tercih eden “Yazıcılar”, Hüsrev Altınbaşak önderliğinde daha farklı bir grup haline dönüştü. Altınbaşak, Said-i Nursi’den sonra “Üstad” olduğunu iddia ediyordu. Eserleri Osmanlıca el yazısıyla yazarak çoğaltma yoluna gitmişlerdi. Altınbaşak, dışındaki “Ağabeyler” ise Latin harfleriyle Risale-i Nur’ları basıp çoğaltma yoluna gidiyorlardı. Bu uygulamayı ise Sadi-i Nursi daha hayattayken ondan izin alarak yapmışlardı. Altınbaşak, daha kıdemli olduğunu iddia ediyor ve diğerlerinin kendisine tabii olmasını istiyordu. Cemaatin yara almaması için “Ağabeyler” görüşmek istiyorlar, ama Altınbaşak, “Hainlerle görüşmem” diyordu. Çeşitli görüşmelerden sonra Hüsrev Efendi Mehmet Kırkıncı Hoca ile görüşebileceğini belirtti. 40 senedir dışarı çıkmayarak Kuran Tefsiri ve Cevşen’i yazan Hüsrev Efendi Mehmet Kırkıncı Hoca ile görüşmesinde “Ben onların hepsini reddettim” diyerek Kırkıncı Hocayı’da yüz geri etti. Yazıcılar, sayıları az da olsa Denizli, Kütahya, Eskişehir, İzmir gibi yerlerde ağırlıklarını hissettiriyorlardı. Ege bölgesi onların kaleleri gibiydi. Ege bölgesindeki dershaneleri ziyarete giden Zübeyir Gündüzalp, Bekir Berk ve Mehmet Fırıncı ise çoğu yerde dershanelere alınmadılar.  
KİRAZLI MESCİT CEMAATİ VE ÇIKARILAN GAZETE
Zübeyir Gündüzalp daha planlı ve merkezi bir yönetimin ihtilafları çözebileceğine inanıyordu. İstanbul’a dönünce Süleymaniye’de bulunan 46 numaralı evi, Nurcuların merkezi olarak tahsil etti. Cemaatle ilgili kararlar, açılacak dershaneler, Risale-i Nurların basım işi hep bu evde düzenlendi. Cemaat daha sonraları “Kirazlı Mescit Cemaati” olarak anılmaya başlandı. Bu dönemde basın yayın organlarında Nurculara karşı saldırıların yoğunlaşması ve devletin de bunlardan hareketle Nurcuları tekrardan sıkıştırması bir yayının zorunlu olduğu görüşünü kuvvetlendirdi. İlk görüşme Bugün ve Sabah Gazetelerinin sahibi Mehmet şevket Eygi ile yapıldı ama istenilen netice alınamadı. Daha sonraları ise Hilal Dergisi’ni çıkaran Salih Özcan’ın Zübeyir Gündüzalp’le görüşmesi neticesinde “İttihad” adlı gazete kuruldu. 34 Ekim 1967 yılında yayın hayatına başlayan İttihad’da Salih Özcan gazetenin imtiyaz sahibi, Mustafa Polat gazete müdürü, Mehmet Kutlular ise gazetenin sorumlu yetkilisi görevine getirildi. Tirajı kırkbinlere çıkan gazetenin yazar kadrosu; Hekimoğlu İsmail, Ahmet şahin, Altan Deliorman, Necmettin Şahiner, Tevfik Paksu, Ali Ulvi Kurucu, Abdürrahim Karakoç, Vehip Sinan, Gürbüz Azak gibi isimler vardı.demirel_Fethullah gulen
DEMİREL’İN İKTİDARI-ERBAKAN VE BAŞÖRTÜSÜ SORUNU
Adalet Partisi’nin 1965 seçimlerinde tek başına iktidara gelmesiyle rahatlayan Nurcuları, Necmettin Erbakan’ın polis zoruyla Odalar Birliği’nden uzaklaştırılmasıyla rahatsız oldular. O dönemde tıp fakültesinde başörtüsüyle okuyan Hatice Babacan’ın derslere alınmaması ise “AP Döneminde Müslümalara zulüm yapılıyor” söylemini Nurcular arasında geliştirdi ve yeni parti kurulması fikri dillendirilmeye başlandı. Tevfik Paksu ve Hüsamettin Akmumcu gibileri muhakkak yeni partinin kurulmasını ve başına Erbakan’ın geçirilmesini isterken “Ağabeylerden” Mehmet Fırıncı “Beddiüzzaman böyle bir hadiseye izin vermiyor” diyerek AP varken başka bir partinin kurulmasına olan karşıtlığını dile getirdiler. Nurcular, “Parti kurmak isteyenler”, “Karşı çıkanlar” ve “Tarafsız kalanlar” şeklinde bölünmüşlerdi. Erbakan’ın Adalet Partisi’ne müracaatı ve geri çevrilmesi parti kurma çalışmalarını hızlandırdı. Bu sıralarda Alparslan Türkeş’in bir hamlesi ise gözlerin ona dönmesine yol açtıgulen turkes
“BAŞBUŞ TÜRKEŞ RİSALE-İ NUR OKUYOR”
Nurcular Erbakan’dan endişelenirken, MHP ciddi bir faaliyetle karşısına çıktı. MHP, İslamcıların desteğini almak için onları partisine davet ediyor oy vermeyenleri ise mason uşaklığı ile suçluyordu. MHP’liler yazıcıların lideri Hüsrev Altınbaşak’la görüşüp onun desteğini almışlardı. Bunun dışında Türkeş’in Nur dershanelerindeki adamları ise “Başbuğun Risale-i Nur okuduğunu, ileride tam bir Nurcu lider olacağını” konuşuyorlardı. Bütün bu gelişmeler karşısında Kirazlı Mescit’te toplanan “Ağabeyler” Türkeş ve MHP’nin gerçek yüzünü ortaya çıkaracak bir broşürün hazırlanması talimatını verdiler. Bekir Berk’in araştırıp, Mustafa Polat’ın yazdığı “Tarihi vesikalar ışığı altında İslami Hareket ve Türkeş” adlı bir kitap ortaya çıktı. Bu aynı zamanda Nurcuların ilk siyasi kitabıydı. Kitap, Zübeyir Gündüzalp’in talimatıyla Türkiye’nin dört bir yanındaki dershanelere gönderildi. Kimi yerde MHP ile uğraşmak cemaate zarar verir denilerek karşı çıkıldı. Karşı çıkanlar arasında Fethullah Gülen de vardı. MHP bu konuda sessiz kalmadı ve Sakin Öner önderliğindeki komandolar, İstanbul’da MHP aleyhtarı broşürün basıldığı matbaaya silahlı baskın düzenlediler ve broşürleri alıp götürdüler. Bununla da kalmadılar Nurcuların Adalet Partisi’nden büyük paralar aldığını ilan ettiler. Nurcuların özellikle Ankara kanadının Erbakan’ın yanında yer alması neticesinde ittihat gazetesinde eleştirildi ve AP yanlısı yayına ağırlık verildi.gulen_erdogan
NURCULAR FETHULLAH GÜLENE KIZIYOR
İttihat Gazetesi’nde yazılar yazan Şule Yüksel Şenler’in Bugün Gazetsi’ne transfer edilmesi ve Mehmet Şevket Eygi ve Necip Fazıl Kısakürek’in Nurcuların gazete politikasını eleştirmesi neticesinde Mustafa Polat’ın Eygi’ye sert bir cevap vermesi üzerine Fethullah Gülen Mustafa Polat’a telefon açarak “Sağa sola yapılan sataşmaları” eleştirdi. Gülen, böyle devam edildiği taktirde İttihat Gazetesi’ni okumayacaklarını beyan etti. Bu konuşma üzerine Gülen’i Erzurum’dan çocukluk yıllarından tanıyan Polat, Gülen’e çok sert bir cevap verdi. “Bu gazete benim değil Nurcuların gazetesidir. Nurcuların faaliyetlerini senin ağa baban olan İnönü bile durduramadı. Sen hiç bir şey yapamazsın” dedi. Bu konuşmadan sonra Nurcular, Fethullah Gülen’e kızarak, karşı bir tavır geliştirdiler. Nurculuğun dışında bir akım oluşturduğu söylendi ve hakkında çeşitli söylentiler yayıldı. Bu söylentiler bütün Nurcuları kapsayınca Fethullah Gülen etrafında kopmalar yaşandı ama o kendi görüşlerinden taviz vermedi.ecevit gulen
TABANIN KAYMASI
“Hak geldi batıl zail oldu” ayetini slogan haline getiren Milli Nizam Partisi’nin kurulması ve bu partiye Nurcuların katılması ve Adalet Partisi’nden 41 kişinin ayrılması ve MHP’lilerin de Nurcu gençlere çengel atması “Nurcu Ağabeyleri” derinden düşündürüyordu. Milli Nizam Partisi’nin kuruluşunu engelleyemeyen Nurcular, tabanlarının partiye kaymasını önlemek amacıyla günlük bir gazete çıkarmaya karar verdiler. Bekir Berk’in Yeni Asya adını koyduğu gazete, Demirel’in Boğaz Köprüsü’nün temelini attığı 21 Şubat 1970 tarihinde yayın hayatına başladı. Zübeyir Gündüzalp’in liderliğindeki cemaat bu tarihten itibaren Yeni Asya Cemaati olarak anılmaya başlandı. Gazetede Nurculara MHP’ye kapılmamaları ve AP’den kopmamaları tavsiye ediliyordu.
12 MART MUHTIRASI VE ZÜBEYİR GÜNDÜZALP’İN ÖLÜMÜgulen
“Sağ-sol çatışması” ülkenin gündemine girmiş ve her gün sağ ve sol kesimden insanlar öldürülmeye başlanmıştı. Bu gelişmeler 12 Mart 1971 muhtırasını getirdi. Türkiye İşçi Partisi ve Milli Nizam Partisi kapatıldı. Bugün ve Sabah Gazeteleri kapatıldı. Yeni Asya Gazetesi ise uyarıldı. Bu dönemde Nurcular çok sıkıntı yaşadılar. Karakollara çekilip dövüldüler ama en acı olay 2 Nisan 1971 tarihinde hareketin lideri Zübeyir Gündüzalp’in vefatıydı. Fatih Camiini mahşeri bir kalabalık doldurmuştu. Fethullah Gülen’den, Osman Demirci’ye ve “Ağabeylere” kadar geniş bir katılım vardı. Zübeyir Gündüzalp’ten sonra kimin lider olacağı tartışmaları yaşandıysa da bu “Meşveretle” aşıldı. Bu toplantılarda Mehmet Kutlular ön plana geçti. Bütün ülke çapında dershane açma, kamp kurma çalışmaları ve yayın evi, kitap çıkarma işine ağırlık verildi. Fakat farklı anlayışlar, Zübeyir Gündüzalp’in ölümünden sonra daha da yaygınlaştı. Mehmet Şevket Eygi’nin gazetelerinin kapatılmasından sonra sağ kesim içerisinde Tercüman Gazetesi, dini çevreler içerisinde ise Yeni Asya Gazetesi, çevrelerini etkileyecek güçteydiler. Daha önce siyasi konulara açıkça girmeme tavrına sahip olan Yeni Asya Cemaati, bu dönemde tamamıyla CHP ve MSP karşıtı, AP yanlısı bir yayın organı haline geldi. Bu dönemde dört Nur gurubuna bağlı elli üç kişi tutuklandı.Bekir Berk açıkça Nurcu olduğunu mahkemede beyan etti. Fethullah Gülen ise Nurcu olduğunu söylemedi. Sonuçta Bekir Berk bir yıl ceza alırken içinde Gülen’inde olduğu diğer kişiler beraat etti.
gulen-papa-02 AP YANLISI GAZETE ÇİZGİSİ YENİ KOPMA GETİRİYOR
Bazı ağabeyler yayın anlayışını eleştirerek, gazetenin okunmamasını tavsiye etmeye başladılar. Abdullah Yeğin, Said Özdemir, Hüsnü Bayram ve onlarla birlikte hareket eden bazı yeni kuşaklar ve vakıflar gazeteyi almamaya başladılar. Bununla da yetinilmedi Risale-i Nur Külliyatı dışında diğer kitaplarda dershanelere sokulmadı. Hekimoğlu İsmail gazeteden ayrıldıktan sonra Türdav Yayınlarını kurdu ve Sur Dergisi’ni çıkarmaya başladı. Minyelli Abdullah Romanı ile İslami kesim içerisinde hayli popüler olan Hekimoğlu’nun ayrılmasından sonra da gazete yayın politikasını değiştirmedi. Dini çevrenin en çok kitap üreten, ilk ciddi kitap yayını yapan ve Türkiye’nin her tarafında dağıtım ağı bulunan Yeni Asya, yayıncılıkta tekel oluşturmuştu. Kitap yayınında başarılı olunmasına karşın gazetenin AP bülteni gibi çalışması cemaatte yeni arayışlara ve sıkıntılara neden oluyordu. Cemaatin gazete ve yayınevinden başka “Köprü” Dergisi vardı. Fakat bu dergiye rağmen Adapazarı’nda bir grup Zafer Dergisi’ni yayınlamaya başladı. Kutlular başta olmak üzere “Ağabeyler” derginin kapatılmasını istedi, ama Adapazarı Grubu bunu kabul etmeyerek gruptan ayrıldı ve yeni bir grup kurdu.demirel_Fethullah gulen
FETHULLAH GÜLEN VE İTİRAZLARI
Fethullah Gülen, Yeni Asya’dan farklı olduğunu gazetenin kendisi için yaptığı habere itiraz ederek açıkça gösterdi. Edremit’teki bir kampa yapılan baskını Yeni Asya Gazetesi, “Bir nurcu kampa baskın” şeklinde verince Fethullah Gülen bu olaya karşı çıktı. Mehmet Kutlular ve Mehmet Kırkıncı, Fethullah Hocanın yanına gittiler. Fethullah Gülen kendisinin Nurcu diye nitelenmesinin uygun olmadığını belirtince, Mehmet Kutlular “Biz sizi Nurcu biliyoruz” diye sitem etti. Fethullah Gülen ise “Bilmeniz ilan etmenizi gerektirmez. Ben geniş kitlelere ulaşmak için Nurcu kimliğimi kullanmayacağım” dedi. Bu tartışmadan sonra ipler tamamen koptu. Fethulalh Gülen vaazlarına devam etti, yeni yurt binaları inşa etti ve 1978 yılında meşhur ağlayan çocuk resmiyle Sızıntı Dergisi yayın hayatına başladı. Özellikle Fethullah Gülen’in konuşmalarının kasetler yoluyla çoğaltılması, tanınmasına yol açtı. Yeni Asya’nın önde gelenleri Fethullah Gülen’i açıkça eleştirmeye başladılar ve yayınlarının dershanelere girişini yasakladılar. Bununla da yetinilmedi sohbetine giden cemaat üyeleri dışlandı. Başka cemaatlerden taraftar kazanan, maddi ve manevi durumu gittikçe güçlenen Fethullah Gülen, Yeni Asya Cemaati’nin siyasi çizgisinin hizmetin önüne geçtiğini belirtip cemaatini ayırdı. Bu ayrılmayla birlikte bazı dershanelerin de Gülen tarafına geçmesi cemaati derinden sarstı. Fethullah Gülen’in en büyük özelliği devletin yanında yer alması idi. Yeni Asya’da devletin yanında görünüyorsa da esas olarak Demirel’in yanındaydı.DEMIREL GULEN
Fethullah Gülen Şubat 1980 tarihinde yaptığı bir konuşmada anarşist ve teröristleri devletin asker ve polisine bildirmeyenlerin Allah katında sorumlu olduklarını belirtti. Fethullah Gülen Yeni Asya Gazetesi’ne yaptığı itirazların aynısını Milli Selamet Partisi’nin yayın organı Milli Gazete’ye de yapınca hiç beklemediği büyük bir tepkiyle karşılandı. Erbakancılar Gülen’in bu konuşmayı 24 Haziran 1980 tarihinde açık alanda dinletince insanlar Gülen’in de AP’li olduğunu düşünüp ayrılmalarına yol açtı.
12 EYLÜL, GÜLEN’İN ZİRVEYİ ZORLAMASI VE YENİ PARÇALANMA
12 Eylül askeri darbesinde Yeni Asyacılar askerin “bizi destekleyin” çağrısını reddedince iyice küçüldüler ve Gülen Hareketi güçlendi. Özal döneminde Yeni Asyacılar daha da küçülürken Fethullahçılar daha da büyüdü. Kenan Evren’in “hakiki din temiz dindir, irtica değildir” anlayışı cemaatleri büyük değişimlere yöneltti. Bunların başını bütün Nurcuların saygı duyduğu Mehmet Kırkıncı Hoca çekiyordu. Kırkıncı Hoca’nın 12 Eylül’ün generallerinden Tahsin Şahinkaya ile görüştüğü ve ona tavsiyelerde bulunduğu hatta Evren’e bu nasihatleri içeren mektup yazdığı haberleri Yeni Asya Cemaati’ni büyük bir şoka uğrattı. Anayasa oylamasına “evet” oyu verilmesi gerektiği Osman Demirci ve Mehmet Kırkıncı tarafından dile getiriyordu. Çünkü okullarda zorunlu din derslerinin konulması büyük başarı idi. Bunu ne Demirel ne de Erbakan yapabilmişti. Fethullah Gülen, Mustafa Sungur, Zafer Dergisi ve gruplarda bu şekilde düşünüyordu. Bu durum Yeni Asya Gazetesi’nin kapatılmasından sonra çıkarılan Yeni Nesil Gazetesi’nde sert şekilde eleştirildi. Kırkıncı Hoca Cengizhan’ın hocası ilan edildi ve bununla ilgili bir yazı dizisi yayınlandı.gulen dialog
Yeni Asya grubundan kopan ve başını Mehmet Kırkıncı Hoca’nın çektiği kimselere “Konseyciler” denilmeye başlandı. Konseyciler, Yeni Asya grubunun en nefret ettiği gruptu. Birbirlerini Demirelci-Konseyci olarak suçluyorlardı. Fethullah Gülen askerce aranmasına rağmen askere methiyeler diziyor ve “Asker tam zamanında yetişmeseydi, bütün millet olarak inkisar içinde ağlamadan başka çaremiz kalmayacaktı” diyordu. Özal’ın darbeden üç sene sonra iktidara gelmesi ve cemaat kitaplarının Milli Eğitim Bakanlığı talim terbiye kurulunca okullara tavsiye edilmesi Yeni Asya dışında hepsine yaradı. Yeni Asyacılar Özal ve partisini darbenin yan ürünü olmakla suçlayıp Demirel’i savunmaktan taviz vermiyorlardı. Fethullah Gülen fırsatı iyi kullandı, önce Ankara’da yayın yapan Zaman Gazetesi satın alındı. Yazar kadrosu farklı isimlerle takviye edildi. Ama siyasi yasakların kalkması ve Refah Partisi’nin güçlenmesi karşısında Gülen onlara karşı soğuk tavrını devam ettirdi. Demirel’in sert muhalefeti ve sonrasında Özal’ın cumhurbaşkanı olması ve partinin başına Yıldırım Akbulut’tan sonra Mesut Yılmaz’ın geçmesi dengeleri tekrardan değiştirdi. Yılmaz “ANAP’ın cemaate ve tarikata ihtiyacı yok” diyordu. 26 Kasım 1989 günü İzmir Hisar Camii’nde ve otuz beş camide birden yayınlanan mesajında Gülen, başörtüsü eylemini eleştiriyor, bunun arkasında dinsizlerin ve komünistlerin olduğunu ileri sürerek devlete itaat istiyordu. Gülen’in bu konuşması İslami camiada şok etkisi yaratıyordu.
BİR AYRILMA DAHA
Mehmet Fırıncı, M. Emin Birinci, Bekir Berk, Yavuz Bahadıroğlu gibi isimler Mehmet Kutlular’ın cemaati yanlış yönlendirmesinden, neredeyse partinin derneğine dönüştürmesinden ve “Yakın tarih Ansiklopedisi” adı altında Kemalizme, Atatürk’e ve İnönü’ye çok sert eleştiriler yapılmasından şikayetçi idiler. Cemaat artık “Kutlular Grubu” veya Demirelci Nurcular” diye anılır olmuştu. Yeni Asya’da kılıçlar çekilir olmuştu. Bu bölünmede ABD’nin parmağı olduğu bile iddia edildi. Bir sabah Yeni Nesil Gazetesi’ne gelen Mehmet Kutlular’ın karşısında polisleri bulması ve içeri alınmaması ipleri tamamen kopardı. Çünkü gazetenin hukuki sahipleri Bekir Berk, Mehmet Fırıncı ve M. Emin Birici idi. Mehmet Kutlular hemen cemaatten para toplayarak on gün içerisinde Yeni Asya Gazetesi’ni tekrar kurdu ve yanına bir de yayınevi ekledi. Mehmet Kutlular tabana hakim olmuştu. Kısa bir süre sonra Yeni Nesil Gazetesi kapandı ve Yeni Nesilciler şirketleşmeye ağırlık verdiler. 
  gulen_cillerDYP-SHP KOALİSYONU VE BİR AYRILIK DAHA
Yıllardır solu iktidar yapmamak için hep Demirel’i destekleyen Yeni Asya grubu oluşturulan koalisyonla tam bir hayal kırıklığı yaşadı. Sonrasında Refah Partisi’nin İstanbul’da kazandığı seçimler ve ardından cemaatte yeni bir parçalanma daha yaşandı. Burhan Bozgeyik, Mustafa Kaplan, Bünyamin ateş ve Hüseyin Demirel gibi isimler cemaatle yollarını ayırdılar. Fethullah Gülen Grubu ise yurt dışında açtığı okullar ve yurt içindeki dershane ve kolejlerle büyümesine devam etti. Turgut Özal’ın vefat etmesi ve sonrasında Demirel’in cumhurbaşkanı seçilmesi dengeleri tekrardan alt üst etti. Tansu Çiller’in DYP’nin başına geçmesi ve özellikle Fethullah Gülen’le kurduğu yakın ilişki yeni bir dönemin de habercisiydi. Tansu Çiller terörle mücadele yasa tasarısı için Fethullah Gülen’den destek istedi ve bu görüşme iki tarafın oluruyla basına yansıdı. Gülen art arda televizyonlara çıkmaya başladı. İlk röportajı TRT’de yayınlandı.Fırat Haber Ajansı (ANF)