Televizyon Haberlerindeki Irkçı Anlayış

  Ali Haydar Koç http://www.kurdistan.nu/index.htm Türkiye’de 1990’dan sonra yaygın bir şekilde gelişen resmi ve özel televizyon yayıncılığı, çok farklı bir habercilik ve genel yayın anlayışıyla, Türk toplumunu bilgilendirmekte ve istenilenin üstünde ilgi de görmektedir. Bu durum Türkiye’de, televizyon sahiplerinden ve onlara yakın çalışanlardan oluşan seçkin bir grup ortaya çıkarmış ve bu seçkin grup aynı zamanda resmi ideolojiyi temsil eden kadrolarla ortak hareket ederek, televizyondan yaydıkları bilgi gücüyle toplumun büyük çoğunluğunu, kendi düşünsel sınırları içinde yönlendirmektedirler. Bu bilinçli siyasal yönlendirme zaman zaman ileşitim bilimi üzerinde araştırma yapanlar tarafından „etik“ kavramı adı altında çok azda olsa eleştirildiği de olmuştur. Örneğin; Televizyonların habercilik anlayışında sözde toplum bilgilendiriliyor, fakat ekranlara yansıyan haberlerin veriliş biçimi dikkatle incelendiğinde, sadece bilgi amacı taşımadığı, toplumda panik, dehşet, korku ve moral bozma gibi gayeler taşıdığı da açıkça görülmektedir. Ayrıca hemen hemen bütün televizyon haberlerinde Türk milliyetçiliğinin/ırkçılığının üstün vasıfları değişik (sözlü/görsel) biçimlerde öne çıkarılarak, açlık sınırında olan fakir Türkler arasında yaygınlık kazanması hedeflenmektedir. 1960-1990’a kadar açlık sınırında olan fakir anadolu Türkleri, uydurma bilgilerle sözde ezilen/soykırıma uğrayan Balkan Türkleri, Kıbrıs Türkleri,Trakya Türkleri, Kafkasya Türkleri ve Ortaasya Türkleri propagandasıyla yönlendirilerek, milliyetçiliğe/ırkçılığa kanalize edilmeye çalışılıyordu. Ordu ve seçkinlerin bu propaganda faaliyetleri,1990’dan sonra yön değiştirerek, Kürt toplumunun Anadolu Türkleri için büyük bir tehlike/tehdit olduğu düşüncesine önem verilmiş ve buna bağlı olarak da Irak’taki Türkmenlerin Güney Kürdistan- Kürtleri tarafında soykırıma tabi tutulduğunu çok sıkça televizyon haberlerine konu ederek, işleyerek, propaganda etmektedirler. Resmi ve özel kanallardaki Televizyon haberlerinde yapılan propaganda faaliyetleriyle, açlığın sınırında olan fakir Türk toplumu, Kürtlere karşı düşman edilmeye çalışılmaktadır. Televizyon sahipleri ve onlara yakın olan zengin seçkinler, aydınlar ve ordu temsilcileri televizyon haberleri/yayınlarıyla, Kürt toplumunu emperyalistlerle işbirliği ve sömürgecilikle suçlayarak, Türkmenlere soykırım yapmakla suçlamaktadırlar. Aslında Türk televizyon habercileri bunun böyle olmadığını çok iyi bilmektedirler. Ayrıca Türkiye’nin, Kürdistan’daki siyasi/askeri konumunun sömürgeci olduğunu da iyi biliyorlar. Fakat ırkçılık düşünceleri içinde kaybolduklarından, bir çok kavramı bilinçli bir şekilde birbirine karıştırarak, yerinde kullanmıyarak, Türk toplumuna bilgi olarak sunmaktadırlar. Örneğin:Türkiye’de sözde en liberal/demokrat gazeteci olarak bilinen ATV’den Ali Kırca ve Kanal-D’den M.Ali Brand, Kürdistan’da her türlü ağır silahla donanmış olarak yerleşen ve Kürtlere karşı topyekun savaş/seferlik ilan eden işgalci Türk ordu birliklerini anavatanı yaz/kış demeden korudukları için övmekte ve ne kadar güçlü bir orduya sahip olduklarını, gurulanarak haber konusu yapmaktadırlar. Ayrıca ırkçı Türk ordusunun bir an önce Güney Kürdistan’a saldırmasını istemektedirler. Bunuda „o aşiret liderleri nasıl oluyor da, şanlı ırkçı ordumuza karşı çıkıyorlar“ düşüncesine bağlamaktadırlar. Örneğin Mersin Bağımsız Milletvekili Ersoy Bulut Türkiye Meclisinde yaptığı basın toplantısında „Kahraman ordumuzun önünü kesmeyin. Kuzey Irak’a girsin“ açıklamasını yaparak, Güney Kürdistan’a operasyon yapılmasını isteyerek, “Kahraman ordumuzun önünü kesmeyin. Kuzey Irak’a girerek oradaki soydaşlarımızı kurtaralım...,..terörle mücadelede bugüne kadar 40 bin şehit verildiğini, her gün en az bir güvenlik görevlisinin şehit olduğunu belirterek, yaşanan terörün arkasına Avrupa ülkeleri ile ABD olduğunu ileri süren Bulut, “ABD uçaklarını Türkiye sınırında tehdit uçuşu yaptırırken, düne kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği pasaportla, dünyayı dolaşmasını sağladığımız, Habur sınır kapısından günde 400 bin dolar kazanmasına neden olduğumuz, kendi sanayicimize 9.2 sente sattığımız elektriği, 4.2-6 sente satarak Türk halkının cebinden destek verdiğiniz nankör ve küstah Barzani’nin her gün Türkiye’yi tehdit etmesine neden ve niçin seyirci kalınıyor...,Bravo İran’a. Bizim yapamadığımızı, o yapıyor. Bari onu örnek alalım..“(Tempo ve Hürriyet gazetesi, 30.05.2007). Bu örnekte de görüldüğü gibi hem televizyon haberleri, gazeteler ve hemde sözde halkın siyasi iradesini temsil eden mebuslar, bir bütün olarak ırkçı düşünceleri en ileri safhada temsil etmektedirler. Bu Mebus biraz daha ileri giderek, İran örneğinde görüldüğü gibi, Kürtleri katledenlere hayranlık duyarak, taktir ederek, Kuzey Kürdistan’ın her tarafını işgal eden Türk ordusunun sömürgeci ve katliamcı yönünü görmek istememektedir. Türkiye’deki Televizyon habercileri, dünyanın bütün bölgelerindeki işgal ve zulümleri anında görürler, tepkilerini gösterirler, bunun bir haksızlık olduğunu dile getirerek kamuoyuna önemli bir haber olarak sunarlar. Ama yanı başlarındaki sömürge Kürdistan olgusunu ve oradaki zulümleri hiç bir zaman olmamış olarak değerlendirerek, tam aksine Kürtlerin Türkiye’ye haksızlık yaptıklarını, Türkiye’yi ezdiklerini, Türkiye’nin ilerlemesini engellediklerini ve Türkiye’ye karşı terör estirdiklerinden sıkça bahsederek, haber konusu yaparak, propaganda etmektedirler. Ayrıca televizyon habercileri ırkçılıkta bazen bir asker veya bir politikacıdan daha ileri giderek, Güney Kürdistan’da kurulabilcek bir Kürt devletine kesinlikle müsaade etmeyeceklerini dile getirerek, bunun kendileri için dünyanın en korkunç bir olayı oldugunu değerlendirmesisini yapmaktadırlar. Bu ırkçı habercilik anlayışıyla, açlık sınırında olan fakir Türkleri, bu yönlü propaganda faaliyetleriyle etkilemeye çalışmaktadırlar. Sonuç olarak, Türkiye’deki televizyon haberciliği/habercileri sömürge Kürdisdan olgusunu gündeme getirmemek için, her türlü propagandaya başvurmaktan çekinmemektedirler. Ayrıca bu ırkçı propaganda faaliyetlerinde, Türk toplumunun büyük bir kesiminde Kürtlere düşmanlık yaratacak derecede basarılı olduklarını da söylemek mümkündür. *Bu yazı Dema Nu Gazetesinin 07.06.2007 sayısında yayınlanmıştır.

0 Yorum: