PNA-Başbakan Diyabakır'da STK'ların temsilcileriyle konuştu. Toplantıda demokratik açılım isteyen Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nun görüşlerini Erdoğan, "Sen benim yerimde olsan ne yapardın? Öneri getir" sorusuyla karşılamış. Tanrıkulu, herhalde örnek olsun diye, anadilde eğitim ve üniversitelerde Kürdoloji bölümlerinin açılması önerisini dile getirmiş. Erdoğan'ın cevabı umut verici değildir: "Sadece Kürt kökenli vatandaşlar yok. Çerkez, Lazlar var. Başkaları isteyince ne olacak? Bizde güzel bir laf var, atış serbest, bekâra karı boşamak kolay"! Bu sözleri Sezgin bey nasıl karşıladı bilemiyorum; ben olsam 'atış serbest' hafifliğini duymazlığa gelir, bekâr-evli atasözüne de, "Başkaları da isterse" gerekçesine de itiraz ederdim. Başbakan "Bekâra karı boşamak kolaydır" derken, hükümetin içinde bulunduğu zorluklara işaret etmektedir. Doğru da, hükümet etmek zaten böyle bir şeydir, gerektiğinde boşanmayı göze alabilecekler iktidara talip olurlar. Bu atasözü, "boşanma yanlıştır, o nedenle boşanılmıyor" anlamında değil; "Boşanmak gerekebilir ama dışardan görülemeyecek zorlukları vardır" anlamına kullanılır. Başbakan'ın Kürtçe eğitim ve yayım konusunda acaba çevresini mi, bürokrasiyi mi, kurulu düzeni mi geçmeyi zor görmektedir? Her yerde demokratik genişlemelere karşı çıkanların bulunduğu sır değildir ama Başbakan isterse bunları kolaylıkla aşabilir. Gelelim, "Başkaları da isterse" gerekçesine: Sayın Erdoğan, Kürtçe eğitim olursa, Çerkezlere, Lazlara da bu hakkı vermek gerekir, bunu yapmanın dışarıdan görülemeyecek zorlukları vardır demektedir. Kimin ne istediği bilinirse, "Laz, Çerkez ve diğerleri isterse" sorusunun cevaplanması kolaylaşır: Türkiye'de yaşayan Kürtlerin sayısı, çocuklar dahil 10 milyonla 12 milyon arasındadır. Oysa kendini Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak, Makedon ve benzer adla tanımlayanların oranı yüzde 3, toplam sayıları da 2 milyon çevresindedir. Bunlara Arapları da katsak bile sayıları 3 milyonu bulmaz. Toplam sayısı 300 bini geçmeyen bir kimlik dilinin öğretilmesiyle,10 milyonu geçen Kürtlerin dilinin öğretilmesi farklı konulardır. Kaldı ki ilke olarak, çoğunluk dilinden farklı bir dili öğrenmek ve geliştirmek isteyenlerin o dili öğrenme olanağına kavuşmaları, isteyen bakımından bir hak; devlet bakımından bir görevdir. Ayrıca isteyen bu dilleri öğreten okul da açabilmelidir. Üniversitelere gelince: Birçok üniversitenin edebiyat fakültelerinde batı dilleri, Rusça, Urduca, Korece, Arapça gibi yaşayan diller yanında, Latince ve Hititçe gibi bugün yaşamayan dillerin öğretildiği ve incelendiği bölümler bulunmaktadır; Kürtçe'nin öğretildiği ve incelendiği bölümlerin de açılmaları en azından tutarlılık gereğidir. Karadeniz üniversitesinde 'Laz dili ve edebiyatı bölümü' açılmasının ne sakıncası vardır? Tatarca, Çerkezce ve benzerlerinin ortadan kalkması öncelikle Türk kültürünü fakirleştirecektir. Milli Eğitim Bakanı'nın, Kürtçe öğretecek sınıfların açılmamasını; rektörlerin, üniversitelerde Kürtçeyi geliştirecek ve edebiyatını inceleyecek bilim dallarının bulunmamasını açıklamakta zorluk çektiklerini sanıyorum. Başbakan, kendi atasözü deyimleriyle, gerektiğinde boşanmaktan korkmayarak, ülkemizde azınlık dillerinin öğrenilmesinin ve geliştirilmesinin önünü açmalıdır. (Turhan Erdem, K: Radikal)
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment