Dilber Doski-Türk sürü devletinin Güney Kürdistan topraklarına gireceği sürpriz bir gelişme değildi. Havadan girenin karadan da gireceği belliydi. Bu tür şeylere Kürdler olarak pek şaşırmak normal bir durum değil. Türkler, tarih sahnesine çıkışlarından bugüne değin, doğudan batıya kadar bir çok halkın malına ve canına kasettiler. Bu onların genlerine işlemiş bir şey. Türklerin içinde çok değerli insanlar da var, onlar alınmasın ama burda bazı gerçekleri dile getirmeden edemem. Türkleri Kürdler’den başka hiç kimse iyi tanıyamaz. Ermeniler bir buçuk milyon ölü verdiler ama en azından Türkler’den kurtuldular. Şuan kendilerine ait bir ülkeleri var. Geçmiş acılarını önünde paylaşacak bir anıtları var en azından. Yunanlar, Bulgarlar, Araplar ve bir çok irili ufaklı halk, büyük kayıplar vererek at sütü içmiş, at üstünde yaşamış olan bu sürü devletinden kurtuldular. Türk’ün gasp ettiği topraklar birbir elinden çıktı ve en son kala kala biz kaldık. Biz ki tanrının gazabına mı uğradık bilinmez fakat halen de bu acıları çekmekteyiz. Bu zehirli akrepler etrafımızı kuşatmış. Türk’ün karakterinde barbarlık vardır! Bugün bile bu durum zerre kadar değişmemiştir. Bu bir halkı aşağılama değil, bir gerçeği dile getirmedir. Üstüne alınmak istemeyen Türkler var ise o zaman dürüst bir biçimde ortaya çıkıp kendilerini yönetmekte olan bu sürü devletine karşı aktif bir şeyler yapsınlar. Bu satırlarım için bana kızacak olan Türkler’e söylüyorum, biz asırlardır sizin zehirli hançerlerinize maruz kalıyoruz. Varlığımızı hem fiziki hem de ruhi olarak yoketmek için elinizden gelen herşeyi yaptınız, yapıyorsunuz. Ama ne mutlu ki bize inadına ayakta kaldık. Ne mutlu bize ki en büyük silahımız olan inadımızı size teslim etmedik, etmeyeceğiz! Bu satırlarım için bana kızacak olan kardeşlik hayranı Kürdler’e söylüyorum, Nuri Dersimi’nin çığlıklarını bir kere olsun duyun. Zilan’dan yükselen çocuk seslerine aklınızın ve vijdanlarınızın kapılarını açın. Asırlardır onurumuzu ayakları altında ezen bir devlet ile onurlu bir barışın asla mümkün olmadığını görün. Kürd sorununda en onurlu son kardeşlik değil, komşuluktur! Güneye girdiler. Özgürleşmiş bir parça toprağımız vardı ona da hepimizin gözleri önünde tecavüz ettiler. Kürdçe bir söz vardır, “ é ku pozé wi biçek bişewite careke din basa bratiya Tirka nake”. İşte bu kadar basit ve net! Kürdler’in kendi tarihlerinde yaşadıkları en büyük şok hayalkırıklığı olmuştur her zaman. Dışa bel bağlamışlar, hayalkırıklığı yaşamışlar. İçe bel bağlamışlar, yine hayal kırıklığı yaşamışlar. Bu halk için hareket edenlere şunu söylemek lazım, bu halkı bir gün bitirecekse eğer bu kesinlikle etrafını sarmış olan vahşi kurtlar olmayacaktır. Bu halkı sadece ve sadece tarihten beridir Kürd’ün boynuna lanetli bir kolye gibi dolanmış olan hayalkırıklığının kördüğümü bitirir. En büyük birliktelikler zor günlerde doğar. Bugün Kürd halkı kendi tarihinin en zor günlerini yaşamakta. Sorun sadece vahşi Türk sürülerinin güneye girmeleri sorunu değildir. Orda gerilla var, onurlarıyla direnir, bedenlerini vahşi sürülerine siper eder, bu halkın yüzünü düşman karşısında kara çıkartmazlar. Türk’ün güneye girmesi bizi bitirmez, asıl önemli olan bu işgale karşı birlikte hareket etmektir. Acaba bu zor günler, düşman karşısında Kürd’ün birlikteliğine ebelik yapacak mı? Bu konuda kaygılarımız çok büyük. Kaygılarımız çok büyük çünkü bu halk bir kere daha hayalkırıklığı yaşarsa eğer toparlanması zor olur artık. Toparlanıpta bir gün bağımsızlığını kazansa bile kendi içindeki kardeşlik duygusunu çoktan yitirmiş olacaktır. Her parçanın kendine ayrı devleti olacaktır. Güney Kore ile Kuzey Kore gibi olacaktır. İşte bugün bunun kaderi çizilecek. Bunu ne ABD ne Türkiye, Kürdler’in kendileri çizecek. Bu düğümün bir ucu kuzeyde, diğeri güneydedir. Ya her iki taraf bu uçları çeke çeke kördüğümü daha da kör hale getirecek, ya da Behdinan topraklarında ele ele verip bu düğümü çözmeye başlayacaklardır. Bu halkın kaderine Behdinan’da ya güneş doğacak, ya da ne güney ne de kuzey kalacak! PKK şuan savaş halinde olduğu için fazla eleştirmeyeceğim. İşin gerçeğini sorarsanız yaşadığımız kördüğümün bugüne kadar gelmesinde PKK’nin de payı çok büyük. Yıllardır olmayacak bir duaya amin dedirttiler. Koyun ile kurdun kardeşliğini kurmaya çalıştılar. Kurt hergün sürülerimize daldı, koyunlarımızı teker teker boğazladı ama hep aynı nakaratı tekrarladık. Türkiye ile onurlu bir barış(!). PKK’yi daha bir çok konuda eleştirmek mümkün ama bugün onlara destek olma günü. Hele bu savaş da bitsin o zaman birbirimiz ile hesaplaşırız. Önce düşman ile hesaplaşmak gerekir. Özellikle Kürd aydınlarının bu konuda çok hassas davranması lazım. PKK’nin Güneyi hedef haline getirdiğini düşünen bazı yazar-çizerlerimiz yerinde durmayacaktır. Öfkelerini düşmana yönelteceklerine PKK’ye yönelteceklerdir. Ama şunu unutmasınlar, gün bütün öfkemizi düşmana yöneltme günüdür. Eğer bahsedilecekse namus ve şereften, en büyük namus ve şeref budur. Birileri Zap’ta ve Basya’da göğsünü barbar sürülerine siper etmişken geçmiş defterleri açmak, bu sürülere en büyük destek olacaktır. Geleceğimizin defteri çizilirken, geçmişin defterleri açılmaz! Güneyli Kürdler’in öncü partileri kendi tarihlerinin en büyük onur sınavından geçmektedirler. PKK’ye sempati duyan kesimlere de burdan seslenmek lazım. Bu sınavda onları yerden yere vurmaktansa, esas alınması gereken temel yöntem onlara cesaret vermek olmalı. Bazıları daha şimdiden Barzani’yi ihanetle suçlamaya başladı bile. Bu tarz, ihanet durumu olmasa bile ihaneti doğurur. Eğer bunu isteyenler varsa dillendirmeye devam etsinler. “İhanet olsun da biz de yine acılarla başbaşa kalalım” diyenler varsa devam etsinler. Mesud Barzani bir kaç demecinde, “Kürd’ün Kürd’ü öldürme dönemi kapanmıştır” diyordu. Biz buna inanıyoruz. Bu konuda onun samimiyetine de inanıyoruz, fakat bu yetmiyor. Kürd’ün Kürd’ü öldürmesi salt fiziki bir olay değildir. Birbirine destek vermeme en büyük öldürme eylemidir! Eğer bugün düşman Behdinan kapılarını zorlayıp içeri dalmışsa ve bunun karşısında sessiz kalınıyorsa, en büyük öldürme budur. İlla ki Türklerle birlikte silah kuşanıp gerillanın kanını dökmeye gitmeniz gerekmiyor, onlara karşı sessiz durmanız bile başlı başına öldürmektir. Kardeşleriniz sizin kurtardığınızı sandığınız toprakları kanlarıyla savunurken, ciddi bir kınama açıklaması bile yapmamanız bizi derinden endişelendiriyor. Behdinan tüm Kürdistan coğrafyasının tam ortasında yer alır. Merkezdir. Tarihten bu yana bütün düşmanlar ilk önce orayı ele geçirmek istemişlerdir. PKK boşu boşuna oraya üslenmemiştir. Düşmanlar Kürdistan’ı Lozan’da dörde böldüklerinde Behdinan ile Botan’ı boşuna boşuna birbirinden ayırmamışlardır. Merkezi dağıtmışlardır. Bu yüzden ‘Behdinan Kürd kaderinin ya ölü ya da sağ olarak doğacağı yerdir’ diyorum. Acaba Peşmergeler bunu görüyor mu? Acaba bunu görüp bir an önce harekete geçecekler mi? Bana sorarsanız, içinde bulunduğumuz günler bir çok sürpriz gelişmeye gebedir. Her an herşey olabilir. Kuzey Kürdler’i olarak peşmergelerden beklentimiz çok büyük. Ölün ama onurunuzu Türkler’e çiğnetmeyin. Hewler yerle bir olsa bile, kurduğunuz lüks villalar başınıza yıkılsa bile, Behdinan’ı savunun. Behdinan onur ülkesidir. Sessiz kalarak orayı kendi onurunuza mezar etmeyin! Türklerin asıl amacanın tüm güney Kürdistan olduğunu bilmeyen yok artık. Şunu da unutmayın, Türkler bir yere girerse ya zorla çıkarlar, ya da asla çıkmazlar! Tarih bunun örnekleriyle doludur. Güneyli güçlerin en büyük hatası Saddam’ın düşüşünden sonra bağımsızlık ilan etmemeleri oldu. ABD’ye güvendiler. ABD çıkar tanrısıdır! Kendisi için kurban etmeyeceği hiç kimse yoktur. Siz bunu rahmetli Mele Mustafa Barzani’den bilmeliydiniz. ABD tüm Kürdleri bir gecede çizebilir, aynı gecede de silebilir. O yüzden esas alınması gereken tavır kendi özgücüne dayanmaktı. Türkler bugün rahat rahat güneye giriyorlarsa eğer, bu durum dışa bel bağlama ve kendi özgücüne güvenmemenin bir sonucudur. Korkmayın, sırtınızı kuzeyli kardeşlerinize rahatlıkla dayayabilirsiniz. Bu sırt dağ gibidir, sizi utandırmaz. Haydi diyorum, herkes Behdinan’a kilitlensin! Ya Behdinan, ya ölüm!
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment