Patrıck Cockburn Irak hiç olmadığı kadar hızla parçalanıyor. Türk ordusu geçen hafta ülkenin kuzeyini işgal etti ve hâlâ orada. Irak Kürdistanı, İsrail'in tank ve helikopterlerini istediği gibi gönderebildiği Gazze'ye benziyor giderek. İran veya Suriye'den Irak'ın egemenliğine gelen her tehdide karşı son derece hassas olan ABD, ülkenin barış içindeki tek bölgesine düzenlenen Türk saldırısına rıza gösteriyor. Türk hükümeti sürekli ordusunun Türkiye kökenli PKK gerillalarının peşinde olduğunu iddia ediyor, fakat uzun zaman önce hazırladıkları sığınaklarda ve derin koyaklarda saklanan gerillalara ciddi zarar vermesi çok muhtemel görünmüyor. Türk müdahalesinin yaptığı şey, Kürt Bölgesel Yönetimi'ni, Britanya ve ABD'nin beş yıl önceki işgalinin elde ettiği pek az somut başarıdan biri olan özerk Kürt bölgesini zayıflatmak. Güney çoktan 'bölündü' bile Irak savaşındaki en olağanüstü gelişmelerden biri, Beyaz Saray'ın ABD'deki çok sayıda siyasetçi ve medya kuruluşunu, geçen yıl gönderilen 30 bin ilave askerin Irak'ta başarı kazanmanın eşiğinde olduğuna ikna etmeyi başarması. Amerikalı generallerin iddiasına göre artık tek gereken şey, Irak toplulukları arasında siyasi uzlaşmasının sağlanması. Pek az talep bundan daha ikiyüzlü olabilir. ABD'nin geçen yıl şiddeti azaltmak konusunda kaydettiği başarı, tam da Iraklılar son derece bölündüğü için gerçekleşti. Sünni Araplar işgale karşı isyanın merkezindeydi. ABD güçleriyle savaşta gayet başarılıydılar. Fakat 2006'da, Samarra'daki Şii mabedinin bombalanmasının ardından Bağdat ve Irak'ın orta kesimi Sünnilerle Şiiler arasındaki vahşi bir iç savaşla yerle bir oldu. Bazı aylar 3 bin sivil cesedi bulunuyordu ve birçokları da çöle gömülüyor veya ırmakta kaybolup gidiyordu. Bir akrabasını (genellikle de daha fazlasını) kaybetmemiş tek bir Iraklı aile bilmiyorum. İç savaşı Şiiler kazandı. 2006 sonuna gelindiğinde Bağdat'taki karargâhlar artık onların elindeydi. Şii Mehdi ordusuyla ve Şii egemenliğindeki Irak ordusu ve polisiyle savaşan, Kaide'nin de baskısı altında olan Sünni asiler, ABD'yle savaşa son vermeye karar verdi. Sahva (Uyanış) hareketini kurdular; şu an ABD'yle ittifak içindeler ve bunun için para alıyorlar. Sonuçta bugün Irak'ta 80 bin kişilik bir Sünni milis gücü var; İran kontrolündeki milislerin hâkimiyetinde olduğunu iddia ettiği Irak hükümetine karşı nefretini de gizlemiyorlar. Eski Amerikan karşıtı gerillalar Sahva'ya katıldı. Şii çoğunluksa kendi payına Sünnilerin devlet kontrolünü tekrar ele geçirmesine izin vermemeye kararlı. İktidar hiç olmadığı kadar bölünmüş durumda. Tüm bunlar ABD açısından iyi haber gibi görünebilir. Neticede şu an için can kaybı azalıyor. Daha az sivil katlediliyor. Fakat Sünniler işgale aşık olmuş falan da değil. ABD'nin Irak'taki temel zayıflığı hâlâ, Kürdistan dışında güvenilir müttefiklerden yoksun olması. Şu an Britanyalı yetkililer Amerikalı meslektaşlarına ders verip duruyor; Britanya ordusunun Malaya ve Kuzey İrlanda'daki başarılı isyan bastırma tecrübelerinden söz edip Amerikalıların tepesini attırıyorlar. Basra'da görev yapmış bir Britanya subayı çileden çıkmış bir halde bana şunları söylüyordu: "Irak'ta temel bir idrak hatasına düştüğümüz görüldü. Malaya'da gerillalar azınlıktaki Çin toplumundan, Kuzey İrlanda'daysa azınlıktaki Katoliklerden geliyordu. Basra tam tersiydi. Çoğunluk düşmanımızı destekliyordu. Hiç dostumuz yoktu." Bu müttefiksizlik Bağdat'ta ve Irak'ın orta kesimlerinde ilk bakışta göze çarpmıyor olabilir, zira gerek Şiiler gerekse Sünniler ABD güçleriyle taktik ittifaklar kurmak istiyor, hatta bazen bu konuda pek hevesli oluyor. Fakat uzun vadede Sünniler de Şiiler de Amerikalıların Irak'ta kalmasını istemiyor. Bu yüzden de Amerika'nın yegâne güvenilir müttefiki Kürtler oluyor. Ve şimdi Washington'ın onları Türkiye'ye karşı korumayacağını anlıyoruz. Bütünlüğü savunabilirlerdi... Irak'ı incecik bir ip bir arada tutuyor. Hükümet Yeşil Bölge'ye tıkılıp kalmış durumda. Takviyenin büyük bir başarı olduğunu ilan eden ABD ordusu komutanları, şu an görünüşteki kontrolü sürdürmek için takviye öncesine göre daha fazla askere ihtiyaç duyuyor. Çoğunluğu Şiilerden menkul polis gücüyse Sahva'yı yeni üniformalar içindeki hükümet karşıtı gerillalar olarak görüyor. Türk harekâtı Bağdat'taki hükümete, Irak'ın toprak bütünlüğünü savunmak ve vatanseverliği hatırlamak konusunda bir şans verebilirdi. Fakat Başbakan Nuri el Maliki bu şansı kullanmak yerine, rutin sağlık tetkikleri için Londra'ya gitmeyi tercih etti; meslektaşlarının dediğine göre, Bağdat'tan kaçma bahanesinden başka bir şey değildi bu. Maliki Londra'ya giderken arkasında alenen parçalanan bir ülke bıraktı. (27 Şubat 2008) radikal
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment