PKK ve savaş Yaşar Kaya-KURDISTAN-POST.COM Tarih: 3 Mart 2008 Pazartesi Bu yazıda PKK’yi anlatacak değilim. PKK'yi her kes tanıyor, son beş altı yıldır PKK ve Öcalan ile ilgili kitaplar peş peşe yayınlanıyor. Ortadoğu şu anda dünyanın en hareketli savaş bölgesi. Kürt özgürlük hareketi gittikçe kökleşti. Türkiye de yapılan gösterilere bakılırsa bayrak flama ve Öcalan posterleri ile PKK siyaset sahnesinde. Hiç bir çekince duymadan legali, illegali, onun eliyle yürüyor. Seyreden var, endişe duyanlar var. ABD’nin son dönemde PKK yi düşman ilan etmesine kızanlar ve sevinenler oldu. ABD’nin Kürtlere sırt çevirerek tekrar Türk dostluğuna döndüğünü ve Kürtleri satabileceği dile getirdi. Oysaki Öyle olmadı. Türk ırkçı, barbar, vandalist devleti PKK’ye ve özgür Güneye saldırmak için bir yılı aşkın bir zamandır sınıra yığınak yapıyordu. Bu bir kara saldırı hazırlığıydı. Şahlanan faşizmin imam başbakanı, Arnavut Mehmet Akiften, Kürt Nakşibendisi Necip Fazıldan Hamasi şiirler okuyarak savaş kışkırtıcılığı yapmaya başlamıştı. Diplomatik Ortadoğu turları ve Beyaz Saray’da George Bush ile yapılan anlaşmadan sonra nokta bombardıman vuruşları için istihbarat desteği de hazırdı. Öyleyse PKK hedefleri hava saldırıları ile yok edilecek, sonra da karadan işgal ve istila hareketine başlanacaktı. Hepimiz hassasiyetle izledik, hava akınları isabetli değildi. Uzun sürdü, PKK’nin zayiat vermediği anlaşıldı. Kara hareketi tam bir Sarıkamış hazimeti olarak son buldu. Sekizinci günde neticesi bozgun ve iflas olan bir hazimetle geri dönüldü. Bu işin askeri cephesiydi, siyasete gelince: Bir çok yorum elbette yapılacaktı. Bu savaşın bir tarafı Genel Kurmay onu destekleyen hükümet ve diğer çevrelerdi. Bu çevereler öteden beri Erdogan hükümetini zora sokmak isteyen, hatta düşürmek isteyen gizli organizasyonlardı. Bir yandan ABD tarafından kurulan Ergenekon ve diğer çetelerle savaş başlamışken, bu derin organizasyonların Erdoğan hükümetini rahat bırakması düşünülemezdi. Diyarbakır’ı isteyen Erdoğan’ı burada bırakarak konuya dönelim. O arazide, o karda batan askerleri geri getiren askeri araçtaki askerlerin halleri görülmeye değerdi. Acaba ne olmuştuda bir gece ansızın sabahın dördünde geri dönüş emri almışlardı? Kimine göre donma ve imha olma kapıya gelmişken, geri dönmek bir felaketten kurtulmaktı. İlerleyemeyen askerler donmuşlardı, ama kimse bunu açıklamıyordu, kimine göre üç gündür açıklama yapan ABD milli savunma bakanının açıklamaları ardından Ankaraya bir tokat atılmıştı, hükümet kolları sıvayıp bozgunu Genel Kurmaya fatura etmeye çalışıyordu. Emekli generaller, yazarları Tv spikerleri bu bozguna kılıf hazırlamak için kelime bulamıyorlardı. En korkuncu seksen yıllık bir devlet halkına yalan söylüyordu, Kandile yürüyen kahramanlar, seferden yorgun, dönüyorlardı. Olan olmuş, savaş 8 günde bitmişti. Şimdi neticeleri konuşulacak ve nokta istihbarat isteyen Türkiye’ye buyur al, kara harekatı mı, evet yap, ama bir kaç gün vaktin var, o da öbürü de başarısız olunca artık benim sana yapabileceğim bir şey yok, başka bir yol bul denmiş veya denecektir. PKK prestij kazandı. Yalnız Diyarbakır’ı tekrar kazanmak değil; belki Van, Batman ile birlikte birkaç belediye geri gelecektir. Güneydeki Kürt Federe devleti soğukanlı ve akılcı bir tutum izledi. Onu hedef alan güç bozguna uğradı. ABD’nin Güney’i koruyan şartlı müsaadesinden sonra kudurgan faşistler ABD nin Türkiye ile olan dostluğunun kısa sürdüğü, tekrar Kürt tarafına dönüldüğünü yazıp çizmekte ve söylemektedirler. Savaşla olmayan son çözüm artık diyalog ile masaya gelecektir. Bunun başka çaresi de yoktur. Böylelikle Kürtler bir raundu daha kazanmışlardır. En çok Irak’ın toprak bütünlüğüne sahip çıkan Türkiye Irak’ı bombalamakta, kara harekatı ile girmekte engel tanımamıştır. Türkmen bahanesi, Kerkük referandum engeli artık iflas etmiştir. Artık Türkiye’nin yapmaya kalkışacağı bir operasyonu kimse ciddiye almayacaktır. Tek çare, Irak ile ilgili sorunları bir Arap Devletinin Cumhurbaşkanı olan bir Kürtle konuşmaktır. Yaşar Kaya
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment