Abdullah Öcalan’ın son birkaç avukat görüşmesinde bahsettiği “çatı partisi” gündemde yer etmeye başladı.
Özellikle DTP çevresi bu konuda daha aktif ve istekli.
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve Eşbaşkan Emine Ayna, Alternatif adlı derginin sorularına verdikleri cevaplarda, partilerinin konuya ilişkin görüşlerini nispeten derli toplu bir biçimde dile getiriyorlar.
DTP vekili Akın Birdal da Akşam gazetesinde yayınlanan röportajında “çatı partisi fotoğrafının” en fazla iki ay içinde ortaya çıkacağını müjdeliyor!..
DTP dışında, çatı partisi projesi içinde yer alanların konuya ilişkin görüşlerinin yeterince bilindiğini söylemek mümkün değil.
Ama projeye sıcak bakanların kamuoyuna yansıyan açıklamaları, “çatı partisi”nin yapısı ve niteliğine ilişkin farklı düşüncelerin olduğunu ortaya koyuyor.
“Çatı” sözcüğü yerine “çadır” terimini daha doğru bulan ve çadırın direğini “çağdaş demokratik sol ideoloji” olarak görenlerin yanı sıra, “demokrasiyi, demokratik ortaklaşmayı” ortak payda olarak görenler de bulunuyor.
“Demokrasi, barış ve emek”in ortak payda olmasını savunanların yanı sıra, çatı partisini “gerçek bir Türkiye partisi ve sol bir parti” olarak tanımlayanlar da var.
Parti ve yapıların varlıklarını koruyarak ortak bir çatı altında bir araya geleceğini söyleyenler de var, çatı altına giren partilerin bir dönem için varlıklarını koruyacaklarını söyleyenler de..
Ki kanımca bu ve benzeri ayrılıkları ve tartışmaları doğal karşılamak gerekir.
Kaldı ki bu tartışmalar yeni değil, “çatı partisi” ile de ortaya çıkmadı; TC’nin kuruluşundan beri varlığını sürdürüyor.
Tartışmaların temelinde ise, Kemalist devlet yapısının inkar ettiği toplumsal, dini ve etnik kesimlerin, kendilerini imhaya çabalayan sisteme karşı yürüttükleri mücadelenin başarısı için zorunlu olan ilişkileri bulunuyor.
Biliniyor, özellikle 1970’li yıllarda Kürdistan sol ve sosyalist hareketinin ayrı örgütlenmesine ilişkin çok çanlı tartışmalar yaşandı.
Değim yerindeyse Kürt solcuları kendi yolunu tuttular; ayrı örgütlerini oluşturdular.
Ama Türkiye ilerici, demokrat, devrimci ve sol hareket ile Kürdistan özgürlük hareketinin iş ve güç birliği sorunu gündemdeki daimi yerini korudu.
Çünkü Kemalist sistemin inkar ettiği ve imhayı dayattığı toplumsal, dini ve etnik gurupların sorunlarını tek başına çözmeleri mümkün değildi; bugün de öyledir.
Tarih emekçilerin, Kürtler ve öteki etnik gurupların, Aleviler ve öteki dini azınlıkların kendi sorunlarını tek başlarına çözemediklerini ortaya koyuyor.
Bu nedenle “çatı partisi projesi” nedeniyle de olsa, TC devlet sisteminin inkar ettiği kesimlerin iş ve güç birliği sorununun yeniden gündeme gelmesi iyi olmuştur.
Elbette bizim altına gireceğimiz bir çatıya ihtiyacımız var.
Ama sol, sosyalist ve Türkiye yaftalı direkler üzerine kurulan çadırlar, Kürdistan özgürlük ve demokrasi hareketine dar gelir, bazı ulusal kesimlerin dışarıda kalmasına neden olur.
Oysa Kürdistan özgürlük hareketinin geldiği aşama, yaşanan hassas süreç, hiçbir gücü dışarıda bırakmayan, tüm ulusal kesimleri kucaklayan bir yapının oluşturulmasını zorunlu hale getiriyor.
Bu nedenle Kürdistanlı yurtseverler ve özgürlük yanlıları olarak altına gireceğimiz çadırın yaftası ulusal özgürlük ve demokrasi olmalıdır.
Kuşkusuz, Türkiye ilerici, barışsever, demokrat ve sol güçlerle, devletin inkar ve imha politikasına maruz kalan gruplarla iş ve güç birliği yapmak gibi bir derdimiz de olmalı, bunun gereklerini de yerine getirmeliyiz.
Kürdistanlı yurtsever güçler, böylesi bir gereksinimin ve bu gereksinimin önümüze koyduğu görevlerin farkındalar.
Bunu görmezden gelecek bir Kürt yurtseverin olacağını düşünmüyorum.
Sorun, iş ve güç birliği sürecinin nasıl olacağı, neleri hedefleyeceği ve nasıl bir yapı altında gerçekleşeceğidir.
Kanımca, Kürtler bu sürece kendi çatıları altında katılmaları daha doğru olur.
Çünkü oluşturulacak bir “Kürdi çatı”, sadece genel birlik sürecine olumlu katkı sunmakla kalmaz, aynı zamanda ulusal demokratik haklarımızın elde edilmesi ve korunması için bir güvencedir de.
Unutulmamalıdır ki, Kuzey Kürdistan’daki tüm yurtsever kesimleri barındıran “Kürdi Çatı”, ülkemizin diğer parçalardan örgüt ve partileri bir araya getirecek bir yapı için temel taşı görevini de görecektir.
Bu ve benzeri nedenlerden dolayı, Kürdi Çatı oluşturma görevi, acil ve kaçınılmaz bir görev olarak önümüzde duruyor.
Kürt ulusal demokratik hareketinin çıkarına olan, PKK ve çevresinin de bu çorbada tuzu olması, “çatı partisi” için harcadıkları mesainin bir bölümünü bu amaç için harcamasıdır.
Tarihi deneyler ve akli selim bunu gösteriyor; böyle söylüyor..
Kurdistan.nu
0 Yorum:
Post a Comment