Taraf Gazetesi hiç kimseyi kandırmasın. Devlet dün de Kürdistan'da AKP'yi destekledi, önümüzdeki seçimde de AKP'yi destekleyecektir. AKP, önümüzdeki yerel seçimde DTP'nin karşısında tek parti olarak çıkacak ve devletin tüm imkanlarıyla desteklenecektir
Türkiye'de şu anda ne demokratik adım atacak, ne de sosyal-ekonomik alanda iyileştirmeler yapacak bir siyasi irade vardır. AKP hükümeti, 1990'lı yıllarda Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı savaş yürüten Çiller hükümetinin işbirlikçi ılımlı İslam biçimidir. Artık Genelkurmay Başkanı Başbuğ 'tak' diyecek, Erdoğan ise 'şak' diye yerine getirecektir. İnkarcı sömürgeciliğin karargahı, AKP'yi ve tabanını Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı kullanacaktır. AKP yanlısı basınının tutumundan da bu çok net anlaşılmaktadır. AKP, geçen yıldan daha fazla özel savaşın hizmetine girerek Kürt Özgürlük Hareketi düşmanlığı yapacaktır. Özel savaşın ve psikolojik boyutunun yükseltildiği yerde, demokrasi karşıtlığı ve halkı aldatmaktan başka hiçbir uygulama beklenemez.
Ekonomik ve sosyal çöküntü artarak devam edecektir. Türkiye demokratikleşmediği müddetçe artık ekonominin düzelmesini hiç kimse beklememelidir. İşbirlikçi ve keklik soylu Kürt Mehmet Şimşek, ekonominin ciddi krizlere gireceği uyarısını yaptı. Ekonomistler hep iyimser konuşurlar ki ekonomik yaşam dalgalanma içine girmesin. Mehmet Şimşek kriz uyarısı yaptığına göre, bu söylemin tercümesi 'ekonomik deprem geliyordur' biçiminde anlaşılmalıdır. Ekonomik kriz ortamında da en fazla Kürt halkına ve Türkiyeli emekçilere bedel ödettirilecektir
AKP yanlısı basın, Fethullahçı televizyon ve gazeteler, PKK ve Öcalan düşmanlığını neden bu kadar arttırdılar? AKP yanlısı basını okuyup dinlediğimizde 1990'lı yıllar öncesi Genelkurmay basın bültenleri haline gelen gazeteler gibi yayın yaptığını görüyoruz. PKK'yi karalamak için o kadar zorlama haberler yapıyorlar ki insan şaşırıyor. Anlaşılıyor ki şu anda Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı savaş yürüten özel savaşın psikolojik savaş karargahı, AKP yanlısı basının haber merkezlerine yerleşmiş durumdadır. Ordu ile AKP'nin Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı bir savaş ittifakı yaptıkları bu kirli ilişkiden de çok iyi anlaşılmaktadır.
Artık psikolojik savaş haberleri Milliyet, Cumhuriyet, Posta, Akşam gibi gazetelerden çok Star, Bugün, Sabah, Zaman ve Yeni Şafak gibi gazeteler ve bunlarla ilgili televizyonlara servis ediliyor. Anlaşılıyor ki JİTEM ve MİT iyi bir işbirliği yapıyor. JİTEM'cilerin MİT ile çekişen ve AKP karşıtlığı yapan kesimlerinde törpülenme olunca, MİT-JİTEM uyumu artmıştır. Daha uyumlu biçimde psikolojik savaşı yürütmektedirler. Siyasetten biraz anlayan ve basını biraz takip eden birisi bunu rahatlıkla görebilir. Bu nedenle AKP yanlısı basın ne kadar uğraşsa da JİTEM ve MİT'in servis ettiği haberleri veren basın durumuna düşmesini gizleyemez. JİTEM ve MİT bu basının haberleri arkasında açıkça sırıtmaktadır. Dolayısıyla ne JİTEM ve MİT ne de bu basın deve kuşu misali kendi gerçekliklerini gizleyemezler.
AKP yanlısı basın ve Fethullahçılar yalnız siyasi duruşuyla değil, basın-yayın ve tüm sivil toplum kuruluşlarıyla Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı yürütülen kirli savaşın ortakları haline gelmişlerdir. Tüm Kürtler bu gerçeği iyi bilmelidir. İşbirlikçi ılımlı İslam, tamamen Kürdü kandırma ve aldatma aracına dönüştürülmüştür. Kürtler bu oyuna gelmemelidir. Halkımız, İslam inancının ve İslam'ın güzel kültürel değerlerinin, İslam'ı ve İslamcı görüntülerini pazarlayarak devlet içine yerleşmek isteyen bu tüccarlar tarafından sömürülmesine izin vermemelidir.
AKP ve yardakçıları, Öcalan ve PKK düşmanlığı yaparak, Öcalan ve PKK rantıyla devlet içine yerleşme mücadelesinde avantaj kazanmak istiyor. PKK ve Öcalan düşmanlığını iktidar savaşında bir araç gibi kullanıyor.
AKP yanlısı basın, her kötü şeyin içine PKK'yi yerleştirmeyi marifet sayıyor. Haberin içeriği ile PKK'nin adının verilmesinin hiçbir alakası olmasa da bunu yapıyor. Örneğin PKK'nin yıllarca söylediği Eşref Bitlis'in ölümüyle ilgili bir haber yapıyorlar. Bu haberlerin içine 'PKK'nin yaptığı söylenen eylemler Ergenekon eylemi olduğu açığa çıkmıştır' biçiminde bir cümle sokuşturuluyor. Herhangi bir somut bilgi yok. Okuyan sanki Eşref Bitlis cinayetini önceden PKK'nin üstlenmiş olduğunu sanacak. 'Yüksekova Çetesi' diye bir çete vardı. JİTEM ile ilişkili bir çeteydi. Bunlar da PKK düşmanlığı üzerinden bu çeteyi kurmuşlardı. Eşref Bitlis'in vurulmasıyla ilgili haberde kelime oyunlarıyla bunu da PKK'nin üzerine yıkmışlar. Bu tür haberlerle 'PKK eylemleri diye bildiğimiz eylemler, Ergenekon eylemi çıktı' diyerek, PKK'nin mücadelesi üzerinde kuşku uyandırılmaya çalışılıyor.
Tabii ki bazı kirli eylemler de geçmişte PKK'nin üzerine yıkılmıştır. PKK ile ilgili olmayan bu tür eylemlerin gerçek faillerinin ortaya çıkması, olsa olsa PKK'ye karşı yürütülen kirli savaşın boyutunu gösterir.
Örneğin, Diyarbakır Koşuyolu'nda çocukların ölümüne yol açan ve JİTEM tarafından yapılan eylem bile PKK'nin üzerine yıkılmak istenmişti. Herhalde AKP yanlısı basın bir süre sonra bu eylemi de 'PKK'nin yaptığı sanılan eylem, JİTEM'cilerin eylemi çıktı' diyerek, bir taşta iki kuş vurmak isteyecektir.
Şu anlaşılmıştır ki özel savaşçılar ve Milli İstihbarat Teşkilatı bu dönemde PKK hakkında kuşkular yaratmayı temel bir strateji olarak kabul etmişler ve uygulamaya geçirmişlerdir. Bu konuda bazı işbirlikçi ve ve yeminli PKK düşmanı haset Kürtleri de kullanmaktadırlar. İslamcı bilinen basın bu konuda görev üstlenmiştir. Hatta Taraf denilen gazete de PKK'ye karşı yürütülen kirli psikolojik savaşın aracı rolünü oynamaktadır. Bugüne kadar demokrat yazar olarak bilinen Ahmet Altan da siyasetçiliğe soyunarak PKK'ye karşı yürütülen kirli psikolojik savaşın aktörü durumuna düşmüştür. Dün özel savaş aktörünün basın kimlikleri Emin Çölaşan, Ertuğrul Özkök, E. Pazarcı, Behiç Ak, Fatih Çekirge, Saygı Öztürk ve ismini sayamayacağımız açıkça Kürt düşmanlığı yapanlardı. Kürtler ve Türkiye toplumu artık bunlarla kandırılamayınca, özel savaş merkezi psikolojik savaş yürütenlerin yüzlerini yenilemiştir. İşte Mehmet Metiner! Bazen Kürtlükten söz ederken de inkar etmeyelim der, ama Kürdü inkar ve imha etmek isteyen zihniyet ve uygulamaların basın kalemşörü oluyor. Şu anda psikolojik savaş böyle yürütülüyor.
Bu psikolojik savaşın amaçları içinde AKP'yi DTP karşısında güçlendirme stratejisi de vardır. Yerel seçimler yaklaştı. İnkarcı sömürgeci karargah, yerel seçimlerde AKP'yi güçlü çıkarıp seçim sonrasında 'Bakın Kürtlerin dil, kimlik, kültür sorunu yok, Kürtler aş-iş peşindedir' deyip Özgürlük Hareketi'ni siyasi alanda geriletmek istiyor. Bu nedenle AKP'nin Kürtler içinde oy kaybının önüne geçmeye çalışıyor. Taraf Gazetesi hiç kimseyi kandırmasın. Devlet dün de Kürdistan'da AKP'yi destekledi, önümüzdeki seçimde de AKP'yi destekleyecektir. AKP, önümüzdeki yerel seçimde DTP'nin karşısında tek parti olarak çıkacak ve devletin tüm imkanlarıyla desteklenecektir. Belki bazı çevreler AKP'nin İstanbul'da, Ege'de ya da Türkiye'nin başka yerinde az oy almasını isteyebilir, ama Kürdistan'da DTP'nin kaybetmesi için her yolu deneyeceklerdir. Bunu artık bir çocuk bile bilecek durumdadır.
AKP ve İslami çevreler Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı bir psikolojik savaş içine girmişledir. Zaten AKP hükümeti sürdürmek için orduyla anlaşmıştır. AKP bugün hükümetini sürdürüyorsa bunun nedeni; Başbuğ ile yaptığı görüşmede verdiği sözlerdi. AKP şimdi hükümetini sürdürme karşılığında Kürt Özgürlük Hareketi düşmanlığı yapıyor. AKP, bazı Kürtleri de kullanıyor. Bu çevreleri uyarıyoruz; AKP'den uzak durun, AKP'nin alacağı her oy, Kürdistan üzerinde inkarcılığın devam ettirilmesi olarak dönecektir. DTP'nin kaybettiği her oyun nasıl yorumlandığını herkes açıp gazetelerde okuyabilir. AKP kazanırsa 'Bakın bölücülüğe karşı en iyi ben mücadele ediyorum, Türkiye birliğini en iyi ben sağlıyorum' diyecektir. Nitekim 22 Temmuz seçimlerinden sonra 'Diyarbakır'ı da Dersim'i de istiyorum' diyerek inkarcı sömürgeci güçlerden büyük alkış almıştı.
Türkiye'de demokrasi mücadelesi lafla verilmez! Kürt sorununda çözüm için adım atmayanların demokrasi havariliği demagoji ve aldatmadır. Ergenekoncuların demokrasi karşıtı olduğunu söylüyorlar, bizce bu tespit doğrudur. Çünkü Ergenekoncu denilen Özel Harp Dairesi ya da JİTEM içindeki özel harp çekirdeği esas olarak da Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı savaşarak Kürt sorununun çözüm dinamiklerini ezerek ya da Kürt sorununa çözüm isteyen çevreleri ürküterek demokrasi düşmanlığı yapmışlardır. Bu Ergenekon, AKP hükümetinden önce vardı, esas olarak da Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı kirli savaş yürüten Özel Harp Dairesi'nin daha özel bir örgütlenmesiydi. Dolayısıyla Kürt sorununu çözme iradesi göstermeyenlerin, demokratikleşme yolunda adım atmayanların kendilerini ve dış güçleri rahatsız eden Özel Harp Dairesi'nin kontrolden çıkmış bazı uçlarını törpülemekle kimse Türkiye'de demokratikleşmeyi gerçekleştiremez. Hele Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı inkarcı sömürgeci karargah olan Genelkurmay ile anlaşarak demokrasi havariliği yapılamaz.
Bir daha belirtelim ki Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı savaş içinde olanlar, demokrasi karşıtı olanlardır. Bunlara karşı da tüm demokrasi güçlerinin birleşerek Türkiye'yi demokratikleştirme mücadelesi içine girmesi Türkiye'de gerçek demokratikleşmenin önünü açacak, demokrasi demagoglarını da miadı dolmuş partiler mezarlığına gönderecektir.
MUSTAFA SİVASLI
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment