Ne oldu da Kürtler silaha başvurdu? Onları buna iten nedenler nelerdi? Bu nedenlerin ortadan kalkması ve Kürtlerin silahı bırakması için ne yapılabilir? DTP Eşbaşkanı Emine Ayna'nın 'İlk kurşun tartışılmalı' sözleri tam da bu noktada önem kazanıyor. Kürtleri yok etmekle, yok saymakla sorunların üstesinden gelinemez, gelin şapkamızı önümüze koyup yeniden tartışalım diyor.
Kürtçe günlük gazete Azadiya Welat'ın 3. yıl kutlamasında konuşan DTP Eşbaşkanı Emine Ayna, 'PKK neden silahlı mücadeleyi başlattı bunun iyi analiz edilmesi gerekir. O dönemde Kürt halkı üzerinde nasıl baskılar vardı, tartışılması gerekir. Bunlar tartışılmadan Kürt sorununun çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesine yönelik söylemler kandırmacadır. AKP hükümetinin, kapatmama ve AKP'yi aklama davasından sonra verdiği karar yine operasyonlar, yine şiddet, yine ölümde ısrardır. Hükümet, Kürtlere yönelik yapılan uygulamalarla yüzleşerek demokratik bir gelecek kurmanın peşinde değil. Bunun için biz Ergenekon'un Kürtlere yönelik uygulamalarının da dava konusu yapılmasını istiyoruz. Bunun için mücadelemiz devam edecektir. Kürt halkı, Türklerin sahip olduğu bütün haklara sahip olmadığı sürece mücadelesi devam edecektir' diye konuştu.
Sorunu görmezden gelmek
Bu önemli tespitler hem siyasi parti ve kuruluşlar, hem de medya organları tarafından görmezden gelindi. Gören medya ise 'terör ağzıyla konuştu', 'hainlere destek' gibi ırkçılığı körükleyen bir dil kullandı. Emine Ayna'nın ve diğer birçok Kürt siyasetçinin benzer değerlendirmeleri daha önce de oldu. Hep başını kuma gömen deve kuşu misali görmezden geliniyor. Sanki görmezden gelirsen Kürt meselesi yok olacakmış gibi. Ne de olsa bu ülkenin başbakanı olan kişi vakti zamanında 'düşünmezsen Kürt sorunu yoktur' diye buyurmuş.
Bir tarafın vatana ihanet derekesinde değerlendirdiği 15 Ağustos 1984 Atılımı'nı, Kürt tarafı ağır bir zulümden kurtuluş hamlesi olarak değerlendiriyor. Kürtler böyle düşünüyor ve böyle yaşıyor. 1984'ten bu yana da her 15 Ağustos bayram olarak karşılanıyor, biraraya gelinerek halaylar çekiliyor, zılgıtlar eşliğinde atılımın yaratıcıları lehine sloganlar atılarak kutlanıyor... Bu bir realite, bazı kesimler bunu görmezden gelmeye devam edebilirler. Çıkarları bunu gerektiriyor olabilir. Öte yandan süren bir savaş var ve akan kan durmuyor... Tam da bu nedenle DTP Eşbaşkanı Emine Ayna'nın dedikleri önemli. Ve tartışılması gerekiyor.
Çocuğun ismini doğru koymak
Bu ülke bir Ergenekon 'fırtınası' yaşadı. 'Türkiye demokratikleşiyor' dendi. 'Askeri vesayete son veriliyor' dendi. 'Türk Gladyosu tasfiye ediliyor' dendi. 'Kirli işlere bulaşmış çeteler tasfiye ediliyor' dendi. Daha bu yönlü ne fırtınalar koparıldı. Hala da bu rüzgar dinmesin diye üfürenler var.
Kürt siyasetçiler başından beri işin bir aldatmacadan ibaret olduğunu söylediler ve geldiğimiz nokta itibariyle yanılmadıkları görüldü. 'Ergenekon ordu demektir, onu 'söz dinlemeyen haylaz çocuklar' olarak gösterip orduyu aklamaya çalışırsanız bu ülkeyi yeni Ergenekonların pençesine bırakırsınız' dediler. 'Ergenekon'u gerçekten bütün boyutlarıyla açığa çıkarmak istiyorsanız, son 20-30 yıldır süren savaşı masaya yatırmalısınız. Kürt sorununu masaya yatırmalısınız' dediler. Bu nedenle Hakikatleri Araştırma Komisyonu'nu önerdiler. 'Ordunun bu savaştan nasıl beslendiğini, gerektiğinde yargıyı, siyasetçileri sindirmek için evlerinin yakınlarına nasıl bombaların atıldığını, Musa Anterlerin, Vedat Aydınların, Mehmet Sincarların, karakollara çağrılan HADEP yöneticisi Serdar Tanışların, Ebubekir Denizlerin daha binlerce insanın nasıl ortadan kaybolduğunu, binlerce köyün nasıl yakılıp yıkılarak boşaltıldığını, Özal, Bitlis, Mumcu, Ersever gibi çok sayıda devlet yöneticisinin neden katledildiğini ve Kürt sorunuyla, Bölge'de yaşanan savaşla bağını açığa çıkarmadan, Çiller'e, Ağar'a, Güreş'e, Karayalçın'a, Demirel'e dokunmadan Ergenekon açığa çıkmaz, son da bulmaz' dendi.
Daha da ötesi; 'Kişiler çok önemli değil, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümetiyle, üniversiteleriyle, yargısıyla, medyasıyla samimi davranacak mı, 'Kürtleri inkar ve imha üzerine inşa ettiğimiz bina çöktü. Öldürme ve inkar zihniyetinde daha fazla ısrar etmenin anlamı yok diyecek mi?' Yeni bir başlangıç yapılacaksa ancak böyle yapılır' dediler.
Yalan eken Ergenekon biçer
Türkiye Cumhuriyeti neredeyse kuruluşundan günümüze kadar bütün kurum ve kuruluşlarını bir büyük YALANI sürdürmek üzerine, yani 'Kürt yoktur' yalanı üzerine inşa etti. Türkiye'deki bütün kirlenmelerin, bütün gerilik ve yozlaşmaların kaynağında bu yalan yatar. Doğası gereği yalanda ısrar etmek yeni yalanları getirir. Bu yalana katılmayanlar faili mechullere, zindanlara, zulme, insanlık dışı uygulamalara tabi tutuldular, katılan herkes ödüllendirildi, hukukun üstünde tutuldu, 'iyi çocuklar'dan sayıldı, ne çirkefe bulaştılarsa vatan içindir ve şereflidir dendi. Büyük yalanlar hayatın gerçeği karşısında tutunamazlar. Günü geldiğinde büyük bir balon gibi patlatılırlar. Elde bir hiç kalır. Boşuna 'yalancının mumu yatsıya kadar yanar' dememişler. 'Yalan eken Ergenekon biçer' demek de yanlış olmayacaktır. Kürtlerle demokratik ilke ve hukuk esasları üzerine bina yapan bir Türkiye'nin bu kadar kirlenebileceğini kim söyleyebilir. Durup dururken hiçbir canlı şiddete başvurmaz. Canı acımıştır. Varlığı tehlikeye girmiştir. Onuru ayaklar altına alınmıştır ki kendini savunma yoluna koyulmuş. Ne oldu da Kürtler silaha başvurdu? Onları buna iten nedenler nelerdi? Bu nedenlerin ortadan kalkması ve Kürtlerin silahı bırakması için ne yapılabilir?
Eşbaşkan Emine Ayna'nın söyledikleri tam da bu noktada önem kazanıyor. Hazır yalan sürdürülemez duruma gelmişken oturup tartışalım diyor. Kürtleri yok etmekle, yok saymakla bu sorunların üstesinden gelinemez, gelin şapkamızı önümüze koyup yeniden tartışalım diyor. İran, Suriye gibi bölge gerici güçleriyle işbirliği yaparak, AB'ye, ABD'ye, İsrail'e dayanarak Kürtleri bombalamak çare olmadı, çare içerdedir, oraya buraya kaçmadan buyrun tartışalım diyor.
Bir insanı öldürmek, insanlığı öldürmektir
Türkiye'deki tüm siyasal parti ve organizasyonlar, sol ve sosyalist eğilim ve örgütler, demokratik kitle örgütleri bir kez daha oturup Ergenekon'un dolayısıyla inkar ve imhanın neresinde durduklarının muhasebesini yapmalıdırlar.
Üniversiteler, eğitim kurumları, bilim insanları bu ülkenin geleceğini düşüneceklerse oturup asimilasyon adına inkar adına, yalan adına Ergenekon zihniyetinin esas mimarları olduklarını görmek zorundadırlar. 'Anne sütünden yapılan insanların nasıl katillere dönüştüğünü', bunların kendileri tarafından eğitildiklerini görmeden yeni bir başlangıç yapılabilir mi?
Büyük medya, basın-yayın kuruluşları akıttıkları ağu ile topluma nasıl zehir enjekte ettiklerini, ırkçı-faşist bir zihniyetle Hitler'e rahmet okutuklarını görmek durumundadır. Ergenekon'un brifinglerinden çıkar çıkmaz Kürtleri linç etme kampanyalarına devam edilecek mi? Yoksa yeni bir dil ve yeni bir başlangıçla ortak bir gelecek mi inşa edilecek. Emine Ayna'yı ele alışları önemli bir gösterge olacak.
Diyanet ve onunla bağlaşık kurumlar, yani müftülükler, imamlar, camiler, İmam Hatip ve tarikatlar, Ergenekon bağlantılarını okuyabildiler mi? Daha doğrusu zihniyeti anladılar mı? Bir halkı inkar ve imha etmede İslam dininin nasıl kötü kullanıldığını, birer yok edici, yok sayıcı haline getirildiklerini. Gerçek dindarlar 'Bir insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmek anlamına gelir' diyen Hz. Muhammed'in kemikleri daha fazla sızlasın istemiyorlarsa AKP ve Fethullah Gülen'in başını çektigi zihniyetten uzak durmalıdırlar. Kürtler neden direniyor sorusunu soran DTP Eşbaşkanı'na kulak vermelidirler.
Alevilerin önemli bir bölümü CHP ve Ergenekon zihniyetinin motor gücü olmaya devam edecek mi? Cumhuriyet Gazetesi'ni derin güçleri beslemeye devam edecek mi? Kendi katillerine sevdalanma hastalığı en çok bu kesimde zuhur etmektedir. Koçgiri ve Dersim katliamını gerçekleştiren CHP ile yaşadıkları ateşli aşk buna örnektir. Alevi inancına sahip halkımızın tarihi Ortadoğu gericiliklerine ve Osmanlı zulmüne karşı direnişlerle örülüdür. Cumhuriyet tarihiyle birlikte ilk defa bu denli dibe vurmuş, zulüm odaklarıyla ortak hareket eder hale gelmiş oldu. Aleviler devletin Ergenekon bataklığında debelenip duracaklar mı? Yoksa zalime karşı direnişi esas alıp mazlumun yanında mı yer alacaklar. DTP Eşbaşkanı Emine Ayna'nın dediklerini bir çağrı olarak algılayacaklar mı?
Sendikalar, iş çevreleri, diplomatlar, öğrenciler, kadınlar, asker anaları, meslek grupları ve Türkiye sınırları içinde yaşayan herkes Emine Ayna'ya kulak vermelidir. Körler ve sağırlar dialoğuyla sorun kangren haline getirildi. Gerçekçi olmak lazım, PKK ve mücadelesi inkara gelmez bir olgu. Durup dururken de ortaya çıkmadı. Kürt sorununun çözümsüzlüğü doğurdu. O halde Ayna'nın dediği gibi daha fazla gecikmeden çözümü tartışmak lazım.
A. Turabi Kişin
Ergenekon’a AKP’ye ve darbe’ye hayır!
Emine Ayna: Gözaltıların zamanlaması dikkat çekici
Newroz’a ‘Demokratik Özerk Kürdistan’ damgasını vurdu
Türk: Butto’nun ölümü uluslar arası bir oyun
0 Yorum:
Post a Comment