PKK'nin 15 Ağustos 1984'te Eruh ve Şemdinli eylemleriyle başlayan süreç 25. yılına girmiş bulunuyor. Çeyrek asır, dile kolay; Kürt halkı kesintisiz olarak bir çeyrek asırdır direniyor. Hem de kan-ter içinde bu direnişi sürdürüyor. İlk defa bir Kürt isyanı yenilmeden ve kesintiye uğramadan bir çeyrek asırdır devam ediyor. Bunun herkes açısından ortaya çıkardığı sonuçlar vardır. 25. yıla girerken herkesin bu gerçeği iyi değerlendirmesi ve ona göre davranması gerekiyor.
Bir kere, PKK isyanı, Türk devletinin birkaç ayda veya birkaç yılda Kürt isyanlarını ezme ve bastırma geleneğine son vermiş durumdadır. Türkiye tarafının her şeyden önce bu gerçeği görüp kabul etmesi ve buna göre bir tutum geliştirmesi gerekir. Deve kuşu misali başını kuma sokarak bu gerçeği görmeden hareket etmek, sahipleri açısından en başta kaybetme etkeni olur. Çünkü geçen yirmi beş yıl boyunca devlet, ordusuyla, toplumuyla, ekonomisiyle, diplomasisiyle, kısaca her şeyiyle 'Ezip köklerini kazıyacağım' diye hareket etmiş, ancak çeyrek asır geçmesine rağmen bunu başaramamıştır. Bunu görmeyip de sanki yeni başlıyormuş gibi, 'ezip köklerini kazıyacağım' sözünü tekrarlaması artık hiç inandırıcı ve güven verici olmamaktadır. Artık bu deve kuşu politikasından ve ezberlenmiş tekrardan vazgeçmek gerekiyor. Yirmi beş yıldır başarılamayan daha ne zaman başarılacak!
Bir de bu yirmi beş yılda yürütülen ezme ve imha etme çabalarının Türkiye toplumuna ödettiği çok ağır bir bedel vardır. İmralı mahkemesi sürecinde '35 bin kişinin ölümünden' söz edilmişti. Geçen hafta Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in basına yansıyan açıklamasına göre, devletin savaş masrafı '300 milyar dolar' olmuştur. Devlet içerde ve dışardaki tüm itibarını bu kirli savaşta tüketmiştir. Şimdi artık toplum daha fazlasını kaldıramıyor. Onlarca yıllık geleneği şimdiden yok edilmiş bulunuyor. Türkiye toplumu feryat ediyor, 'Bitsin artık bu savaş' diyor. Toplumun bu gerçeğini hiçbir psikolojik savaş yöntemi örtemiyor.
Peki, yirmi beşinci yıla girerken Türkiye'yi yönetenler, toplumun yaşadığı bu gerçeği görüyorlar mı? Kuşkusuz görüyorlardır. Çünkü toplumun yaşadığı ağır travmayı görmemek mümkün değil. Zaten sivil-asker yöneticiler neredeyse toplumun içine çıkamıyorlar. Her birinin neredeyse bine yaklaşan koruması var. Öyle görülüyor ki, içten içe izledikleri politikanın başarılı olacağına dair inançları da yoktur. Buna başta Başbakan olmak üzere AKP yöneticilerinin ve generallerin yüzünden okumak mümkün. Ancak hiçbirisi bu gerçeği ifade edemiyor. Çünkü bunu söylemek 'ihanet' sayılıyor. Türkiye'nin zenginliklerini sömüren iç ve dış odaklar sürekli savaşı tahrik ediyor. Bunun çok ağır bedelini de emekçi ve yoksul Türkiye halkı ödüyor.
Elbette çeyrek asır direnmek Kürt halkı için de kolay ve bedelsiz olmamıştır. O direniş ki, gerçek anlamda karıncanın file karşı mücadelesini ifade etmektedir. Özgür yaşam istemi ve iradesinden başka bir şeyi olmayan bir halkın dünya gericiliğiyle savaşması anlamına gelmektedir. Bu anlamda yirmi beş yılın ağır bedelini ödeyen aslında Kürt halkı olmuştur. Yirmi bine yakın genç evladını bu direnişte bedel vermiştir. Öldürmemiş, kendisi ölmüş; yerinden yurdundan olmuş, zindanlara dolmuş ve işkenceden geçmiş; aç, susuz, yoksul, bilinçsiz ve örgütsüz olmasına rağmen, büyük bir cesaret ve fedakarlıkla bu çeyrek asırlık direnişi yürütmüştür.
Kısaca çeyrek asırlık direnişi Kürt halkı, büyük zorluklarla boğuşarak ve ağır bedeller ödeyerek gerçekleştirmiştir. Ancak yaşadığı zorluklar, ödediği bedeller asla boşa gitmemiştir. Kürt toplumu bu çeyrek asırlık direnişle adeta dünyaya yeniden doğmuştur. Yirminci yüzyıl sisteminin kendisine biçtiği 'yok sayma ve yok etme' fermanını yırtarak, 'var olma ve özgür yaşama' tarihini başlatmıştır. Köleliği, teslimiyeti, örgütsüzlüğü kırmış, ulusal ruh, bilinç, örgütlülük ve birlik yaratmış; özgür, bilinçli, iradeli, örgütlü bireyi ve toplumu ortaya çıkarmıştır. Ulusal Diriliş Devrimi'ni başarmış, Demokratik Devrim sürecini geliştirmiştir. Geçen çeyrek asır Kürt tarihinin belki acısı, zorluğu çok dönemlerinden biri olmuştur, ancak bunun karşılığı olarak en bilinçli, örgütlü, mücadeleci, onurlu, özgür, demokratik ve gelecek tasarımı olan bir dönemi olduğu da kesindir.
Kürtler, çağdaş anlamda özgürlük bilincini, örgütlülüğünü ve direnişini 15 Ağustos sürecinde yaratmışlar ve geliştirmişlerdir. Yani 15 Ağustos sürecinin yarattığı halk konumundadırlar. Onun için Kürt bireyi ve toplumu bu tarihi kendisi açısından bir 'Milat' olarak görmektedir. 15 Ağustos ile yeniden doğduğuna inanmaktadır. Bu inanç ve bilinç, geçen yirmi beş yıl boyunca hiç azalmamış, tersine yıldan yıla daha da büyümüş ve kökleşmiştir.
Şimdi yirmi beşinci 15 Ağustos yılına Kürtler bu temelde giriyorlar. Ulusal-demokratik direniş daha yaygın ve derin bir biçimde sürüyor. Direnişin acısı ve ağır bedeli devam ediyor. Bunlar kuşkusuz Kürt toplumunu çok ciddi bir biçimde zorluyor. Ancak çeyrek asırlık direniş tecrübesiyle Kürtler zorlukları yenmeyi öğrenmiş bulunuyorlar. Neden acı çekip bedel ödediklerini çok iyi biliyorlar. Bu bilinçle de her zaman kendilerini yenileme gücünü ve kararlılığını yaratıyorlar. Çeyrek asılık direnişin ortaya çıkardığı bilince, tecrübeye, örgütlülüğe ve Önderliğe dayanarak yeni mücadele süreçlerine adım atıyorlar.
Kürtler çeyrek asırlık ulusal-demokratik direniş içerisinde kendilerini yeniden yaratmışlardır. Bilinciyle, partisiyle, gerillasıyla, örgütlülüğüyle yeni bir Kürt toplumu doğmuştur. Bu doğuşta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile Agit isminde temsilini bulan 'Şehitler' gerçeği belirleyici bir rol oynamıştır. Artık bu gerçekleri yok saymak, geçen çeyrek asrı tarihten silmek mümkün değildir. Bu olgunlukla Kürtler, bu gerçeklerin herkesçe kabul edilmesini ve demokratik bir yaklaşımı göstermelerini beklemektedir. Bu temelde kardeş halklarla ilişkilenmeye hazır olduklarını herkese göstermektedirler. Bunu gerçekleştirmek için yirmi beşinci yılda da Kürtler direnişe devam etmektedirler. Bugün 15 Ağustos direniş süreci ædî Bes e hamlesiyle sürmektedir. Ruh, bilinç, amaç bu temelde yaşamaktadır. Başarı azmi, inancı ve kararlılığı çok daha güçlüdür. Yirmi beşinci yılda da kazanan Kürt halkının demokratik direnişi olacağı kesindir.
Bu inançla Ulusal Direniş Bayramı'nı kutluyor, yirmi beşinci yıl mücadelesinde başarılar diliyoruz!Selahattin Erdem
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment