AKP iktidara geldiğinde ‘parti programında’ ve ‘hükümet programında’ Kürt sorununa çözüm önerisi sunmadı. Aksine, Erdoğan sorunu sürüncemede bıraktı. İşi 'laf ebeliğine' dönüştürdü.
AKP dönemi, Ortadoğu'daki savaşlara taraf olma çabaları, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, türban tartışmaları, parti kapatma davaları gibi gerginliklere sahne oldu. Türkiye'de son dönemde yaşanan gerginliklerin altından hep AKP çıktı. AKP iktidara geldiğinde ne parti programında ne de hükümet programında Kürt sorununa çözüm önerisi sundu.
Türkiye, 2002 seçimleriyle birlikte 11 yıl sonra yeniden tek parti dönemini AKP ile yaşadı. Ancak, 7 yıllık AKP dönemi, Ortadoğu'da yaşanan savaşlara taraf olma çabaları, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, türban tartışmaları, siyasi parti kapatma davaları derken, gerginliklerden bir türlü kurtulamadı. Hafızalar yoklandığında, Türkiye'de son dönemde yaşanan gerginliklerin altında sürekli AKP çıktı. AKP iktidara geldiğinde parti programında da hükümet programında da Kürt sorununda tatmin edici çözüm önerisi sunmadı
2002 yılında yapılan seçimlerde tek başına iktidara gelen AKP ve sonrasında siyasi yasağı kaldırılarak Başbakanlık koltuğuna oturtulan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'İstikrarı yakaladık' açıklamalarına karşın takvim yaprakları söylenenleri yalanlar nitelikte. Gerginliklerin nedeni AKP iktidarı dönemine ilişkin yıllara göre yaşananlar şöyle;
İlk yıllar: 2002-2003
Irak'ı işgal etmeye hazırlanan Amerika, Türkiye'nin hava sahasını ve topraklarını kullanmak istedi. ABD'nin isteği 1 Mart'ta Meclis Genel Kurulu'nun kapalı oturumda ele alındı. Ancak, tezkere reddedildi. ABD ile ipler kopma noktasına geldi. Tezkerenin reddedilmesiyle içe kapanan Türkiye, Siirt seçimlerine yoğunlaştı. 9 Mart'ta Siirt'te seçim yapıldı. Erdoğan, milletvekili seçildi. Abdullah Gül başkanlığındaki 58'inci hükümet, 11 Mart'ta istifa etti. Aynı gün Cumhurbaşkanı, yeni hükümeti kurma görevini Erdoğan'a verdi. Erdoğan başkanlığındaki İkinci AKP Hükümeti, 23 Mart'ta güvenoyu aldı. Erdoğan, kabinesi ile ilk toplantılarını yaparken ABD, 16 Mart'ta Irak'ı işgal etti. Irak'ı ele geçiren ABD, sorunlar yumağının arasına düştüğünü anlayınca, Türkiye'nin yeniden kapısına dayandı. 1 Ekim'de Meclis'in açılışı ile birlikte gündem yeniden tezkereydi. 7 Ekim'de toplanan Meclis Genel Kurulu, Irak'a asker gönderme konusunda hükümete tam yetki verdi.
İlk türban gerginliği
Türbanın kamusal alanda kullanımına ilişkin ilk büyük tepki dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den geldi. 2003 yılı Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda Sezer, AKP milletvekillerine eşsiz, CHP milletvekillerine eşli davetiye gönderince devletin zirvesindeki gerginlik doruk noktaya ulaştı. AKP'nin iktidardaki ilk yıllarında, orman vasfını kaybetmiş arazilerin satışı, YÖK Yasası gibi konular da Erdoğan'la devletin karşı karşıya gelmesine neden oldu.
Kürt sorununda 'dansöz'
AKP iktidara geldiğinde ne parti programında ne de hükümet programında Kürt sorunu için tatmin edici bir çözüm önerisi sundu. Aksine, Erdoğan sorunu sürüncemede bıraktı. İşi 'laf ebeliğine' dönüştürdü. İşte Erdoğan'ın Kürt sorununa farklı tarihlerde farklı yaklaşımları; 2002'nin yılının Aralık ayında Rusya'ya yaptığı bir gezide oradaki bir Kürt işçinin Erdoğan'a Kürt sorunu ile ilgili sorusuna 'Kürt meselesini düşünmezseniz yoktur. Bak ben düşünmüyorum' demişti.
Sadece adını koydu
Başbakan Erdoğan'ın 2005 Ağustos ayında Diyarbakır'da yaptığı tarihi konuşmada, 'Kürt sorunu hepimizin sorunudur, benim sorunumdur. Büyük devlet, güçlü millet kendisiyle yüzleşerek, hatalarını ve günahlarını masaya yatırarak geleceğe yürüme güvenine sahip millet ve devlettir' demiş fakat sonrasında sarf ettiği bu sözleri 'unutmuştu'. Erdoğan'ın bu sözleri kendisinden önceki siyasetçilerin Kürt sorunu konusundaki konuşmaları gibi 'havada' kaldı. Yüksekova'da protesto edilen Şemdinli olayları polis tarafından engellenince olaylar çıkmış, çıkan olaylar neticesinde Güvenlik güçlerinin zırhlı araçlarla ve silahlarla müdahale ettiği kitlenin içinden Ergin Mengeş, İslam Bartin ve Abdulhaluk Geylani adlı 3 kişi hayatını kaybetmişti. 17 Kasım 2005 tarihinde cenazeler yüzbinlerin katıldığı bir törenle toprağa verilirken iki adet F-16 savaş uçağının Yüksekova semalarında 2-3 kez kitlenin üzerinden alçak uçuş yapması halkın ve kamuoyunun büyük tepkisine sebep olmuştu. Erdoğan F 16 uçaklarının halkın üzerinden alçak uçuş yapmasını 'olması gereken tavır' gibi görürken şöyle demişti: 'Siz PKK bayrağını tabutlara sararsanız uçaklar da uçar.' Kürtlerden ve demokratik kitle örgütlerinden büyük tepki toplayan Erdoğan, daha sonra F-16'ların uçmasıyla ilgili böyle bir şey söylemediğini, F-16'ların uçuşunu tasvip ettiğini söylemediğini belirtmişti.
1 yıl sonra inkar etti
Kürt sorunu ile ilgili her fırsatta 'Böyle bir sorun yok' diyen Erdoğan, 2006 Aralık ayında Medeniyetler İttifakı projesi için gittiği New York'ta Rum gazetecinin sorduğu Türkiye'de Kürtlerin haklarıyla ilgili bir soruya 'Ben Rizeliyim, eşim Siirtli. Ben Türk'üm eşim Arap. 29 yıldır evliyiz. Sorunumuz yok. Türkiye'de hiç böyle bir sorun olmaz' demiş, Kürtlerden büyük tepki almıştı. Erdoğan'ın bu söylemine Kürt siyasetçiler şu yanıtı vererek tepki göstermişti: 'Sayın Başbakan, sizin eşinizi sevmenizle Kürt sorununun ne ilgisi var. Eşini sevmeyenlere göre Kürt sorunu mu var bu ülkede.' Diyarbakır'da 28 Mart olaylarında, Kürtlerin eylemlerini Erdoğan, 'terörizmle' suçlamıştı ve dudak uçurtan şu açıklamayı yapmıştı: 'Terörün maşası haline gelen her kim olursa olsun, kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır.' 1 Kasım 2006 tarihinde Batman'da yaşanan sel felaketi nedeniyle 8'i çocuk olmak üzere toplam 11 kişi yaşamını yitirmiş, 20 kişi yaralanmış, 100 bin insan selden etkilenmiş ve 3 bine yakın ev oturulamaz duruma gelmişken Erdoğan, sel konusunda konuşurken, 'Abartmamalı, basın çok abartıyor' diyerek sivil toplum örgütlerinden büyük tepki almıştı.
DTP'yi hedefe koydu
Erdoğan, 2008 Ocak ayında Kürtlerin oylarıyla Meclis'e girmiş bir parti olan DTP'yi ima ederek, 'Terör örgütü için 'siyasi bir örgütlenme' diyen anlayış acaba bu çatı altında ne iş görüyor? Madem siyasi bir örgüt size ne gerek var?' demiş, Kürtlerden büyük tepki toplamıştı. Daha sonrasında yapılan bütün gösteri ve mitinglerde Kürtler, 'PKK halktır halk burada' sloganlarıyla Erdoğan'a cevap vermişti.
Masaya gelin demişti
Bu açıklamasının ardından ABD'nin 'terör örgütleri listesi'nde yer alan Hamas örgütünün temsilcilerinin Ankara'da kabul edilmesi hatırlatılınca, 'Silahı bırakın masaya gelin görüşelim' dedi. Bu açıklamasına Kürtlerden olumlu tepki alan ancak Türk milliyetçilerinden tepki gören Erdoğan, 'Bizim sözlerimiz sağa sola çekilmesin, Türk hükümeti hiçbir zaman terörist ile pazarlık yapmaz' açıklamasını yaptı. Bu açıklamasını sadece DTP'ye ilişkin yaptığını söyleyince, bu kez hem Kürtlerden hem de Türklerden tepki topladı.
Yan gelip yatma yeri
Operasyonların aralıksız sürdürüldüğü ve cenazelerin kaldırıldığı 2006 Eylül'ünde Erdoğan'ın Balıkesir'de yaptığı konuşma esnasında dinleyici kitlenin içinde yer alan bir grubun 'Şehit cenazesi görmek istemiyoruz' tepkisi üzerine 'Askerlik yan gelip yatma yeri değildir' sözleri büyük tepki toplamıştı.
Cumhurbaşkanlığı krizi
Türkiye'de siyasi atmosferin küçük tartışmalar etrafında döndüğü 2007 yılının ilk aylarında, Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları, dozu yüksek yeni bir gerginliğin yaşanmasına neden oldu. Tarihler 24 Nisan 2007'yi gösterdiğinde Başbakan Erdoğan AKP'nin adayını açıklamıştı. Erdoğan, 'Bugüne kadar beraber bu yolda olduğumuz, bu hareketi beraber kurduğumuz Abdullah Gül kardeşimizdir'' sözleriyle, dönemin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün adaylığını resmen açıklamış oldu.
e-muhtıra
Olanlar bu açıklamadan sonra oldu. CHP '367' tartışmasını başlattı. Tarihe 'e-muhtıra' diye geçen Genelkurmay 27 Nisan gecesi şok etkisi yaratan şu açıklamayı yapmıştı: 'Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.' Abdullah Gül'ün 367 şartı nedeniyle Cumhurbaşkanlığı seçilememesi üzerine AKP erken seçim kararı alarak, mağduriyet galibiyetinin de sürecini başlatmış oldu.
AKP'nin son 1 yılı...
22 Temmuz seçimlerinde yüzde 47 oy alan AKP'nin yeniden iktidar koltuğuna oturdu. AKP'nin ikinci defa tek başına iktidara gelmesi Türkiye'de siyasi gerilimlerin ardı ardına da yaşanmasına neden oldu. Türkiye geride bıraktığı bir yılda, neredeyse gerilimsiz bir gün bile geçirmedi. AKP'nin ikinci iktidarı döneminde ilk gerginliğin nedeni, bir önceki dönemden devir aldığı Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. TBMM'de hükümetin kurulmasının ardından ilk olarak Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı ve MHP'nin TBMM Genel Kurulu'na katılmasıyla '367' şartı aşılarak Gül, cumhurbaşkanı seçildi. 28 Ağustos'ta Gül Çankaya Köşkü'ne çıktı.
Anayasa taslağı
AKP'nin 2007 yılında gerginliğe neden olan uygulaması Anayasa değişikliği girişimi oldu. Akademisyenlere hazırlatılan, Anayasa taslağı uzun süre gerginliğe neden olsa da, bir süre sonra AKP tarafından dahi unutuldu. Taslakta, üniversitelerde türban yasağının kaldırılması, laiklik ilkesinin yeniden tanımlanması gibi tartışma yaratan düzenlemeler yer alıyordu.
'Velev ki siyasi simge'
Tarih, 15 Ocak 2008 gösterdiğinde İspanya'yı ziyaret eden Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin geleceğini ve hatta sistemin tartışılmasına neden olan tartışmaların temelini attı. Erdoğan, ziyaret sırasında türbanı siyasi simge olarak kabul ettiğini açıkladı. Erdoğan, 'Velev ki bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz? Sembollere bir yasak getirebilir misiniz? Özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var? Buradaki dert başka aslında. Biz bunu çok iyi biliyoruz. Bunu maalesef takdirde zorlanıyoruz' diyerek tartışmaların fitilini ateşledi. Hiç zaman kaybetmeyin, MHP'de üniversitelerde türban yasağının kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliği önerisi hazırladı. AKP, MHP'nin türban yasağının kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliğine olumlu yanıt verdi ve yapılan görüşmelerin ardından, metin üzerinde uzlaşıldı.
MHP ve AKP kan kardeşi
Anayasa değişikliğinin hemen ardından da AKP ve MHP YÖK Yasası'nın Ek 17. Maddesi'nin 'Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir. Hiç kimse, başının örtülü olması sebebiyle yükseköğrenim hakkından yoksun bırakılamaz ve bu yönde uygulama ve düzenleme yapılamaz' değiştirilmesinde uzlaştı. Bütün bunlar olurken AKP'lilerden gerginlik açıklamaları da gelmeye devam etti. AKP Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin, 'Adım adım ilerleyeceğiz' derken, Konya Milletvekili Hüsnü Tuna'nın da, 'Hedefimiz kamuda da türban yasağını kaldırmak' dedi. CHP, anayasa değişikliğinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. CHP'nin başvurusunu inceleyen Anayasa Mahkemesi, türban düzenlemesini iptal etti.
Kapatma davası
Bütün yaşanan bu gerginliklerden iyice yorulan Türkiye bir türlü nefes alamadı. AKP'nin toplumda gerginliklere neden olduğu uygulamalar tam bitte derken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, 14 Mart günü AKP'nin 'laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu' gerekçesiyle kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne dava açtı. Böylelikle, Türkiye 4,5 aylık yeni bir gerginlik süresinin içine çekilmiş oldu. Nitekim Anayasa Mahkemesi, rekor inceleme süresi gerçekleştirdi ve AKP hakkında açılan kapatma davasını ret etti. ANKARA - DİHA
Erdoğan'ın hafızalardan silinmeyen gafları
Erdoğan iktidarı döneminde unutulmaz gaflar da yaptı. Bunlardan en dikkat çekenleri ise şöyle:
Erdoğan, Erzurum'da 2004 Kasım ayında 'Çiftçinin durumu ne olacak' diye soran bir yurttaşı, 'Yahu bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak' diye azarlamıştı.
2006 Şubat ayında Mersin'deki bir toplantıda Kemal Öncel adlı bir çiftçinin 'maruzatını' bildirmesi üzerine Erdoğan'dan aldığı azar günlerce konuşulmuştu. Erdoğan çiftçiye, 'Artistlik yapma lan, terbiyesizlik yapma lan. Hadi ananı da al git' ifadelerini kullanarak, kamuoyundan büyük tepki almıştı.
Tarihi eser kaçakçılığı ve ihalede usulsüzlük yaptığı gerekçesiyle tutuklanan ve daha sonra beraat eden Van Yüzüncü Yıl Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'a destek olmak için Van'a giden rektörlere çıkışan Erdoğan, şu tepkiyi göstermişti: 'Ben dünyayı dolaşıyorum, onlar Van'a gidiyor yahu...' Ekim 2005'te Erdoğan'ın rektörlere ilişkin yaptığı bu açıklama aydınlar, rektörler ve dekanların tepkisine neden olmuştu.
1 Kasım 2006 tarihinde Batman'da yaşanan sel felaketi nedeniyle 8'i çocuk olmak üzere toplam 112 kişi yaşamını yitirmiş, 20 kişi yaralanmış, 100 bin insan selden etkilenmiş ve 3 bine yakın ev oturulamaz duruma gelmişken Erdoğan, sel konusunda konuşurken, 'Abartmamalı, basın çok abartıyor' diyerek demokratik kitle örgütlerinden büyük tepki almıştı.
CEM EMİR / ABDURRAHMAN GÖK
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment