DTP binası Açılmadan bombalandı

Sınır hattında askeri yığınağın en fazla olduğu yerlerden Şemdinli'nin Derecik beldesinde DTP'nin bugün açılışını yapmayı planladığı örgüt binası, dün bombalandı. DTP yine de açılış yapacak

Askeri bölge'de bombalama
Sınır hattındaki ve sınırötesindeki operasyonlar için önemli bir nokta olan ve binlerce askerin yığıldığı Derecik'te (Rubarok) DTP'nin bugün açılışını yapmayı planladığı bina önce bombalandı, sonra da ateşe verilerek kullanılamaz hale getirildi. Beldede askerlerin ve korucuların baskısı sürekli olarak gündeme geliyor.
Açılış töreni bugün
Askerlerin konumlandığı beldede yaşanan bombalamayı kuşkulu bulduklarını söyleyen DTP PM Üyesi İzzet Belge, 'Saldırı bizi yıldırmayacaktır. Baskılara rağmen bugün görkemli bir açılış yapacağız' dedi. DTP'li yetkililer incelemeler için beldeye giderken, yarınki açılışın görkemli geçmesi bekleniyor. Askeri beldede DTP'ye bombaizzet_belge_dtp
Son bir yıldır neredeyse kışlaya çevrilen ve TSK'nin tampon bölge hesapları kapsamında 'güvenlikli bölge' ilan edilerek OHAL uygulamalarının devreye sokulduğu Hakkari'de halka yönelik baskı ve sindirme uygulamaları had safhaya ulaşırken, Kürt kurumlarına yönelik saldırılar da giderek artmaya başladı. En son Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Derecik beldesinde bugün açılışı yapılması planlanan DTP belde binası önceki gece önce bombalandı, ardından ateşe verildi. Çok sayıda askerin konumlandığı beldede binaların bombalanmasının kuşkulu olduğuna dikkat çeken DTP PM Üyesi İzzet Belge, 'Baskılara rağmen bugün görkemli bir açılışla belde teşkilatımızın açılışını yapacağız' dedi.
Askeri kuralların ve OHAL uygulamalarının hakim olduğu Hakkari'de DTP'nin Derecik belde örgütüne bombalı saldırı düzenlendi. DTP Şemdinli İlçe Örgütü, DTP Derecik Belde Örgütü'nü kurmak için 4 aydır çalışmalarını sürdürüyordu. Beldede, belediye binası yanında bulunan Cumhuriyet Caddesi'nde DTP Derecik Belde Örgütü için yer açıldı. Ancak, bugün açılışı yapılması planlanan belde binası önceki gece saat 01.00 sıralarında bombalandı. Daha sonra ateşe verilen bina tamamen kullanılamaz hale geldi. Bombalamanın etkisiyle çatısı dahi uçan binadaki yangın devam ederken, yangına müdahale edilmedi. Olayın duyulmasıyla birlikte çok sayıda yurttaş olay yerinde toplandı. Hakkari, Yüksekova, Şemdinli ilçelerinden başta olmak üzere çok sayıda DTP'li yönetici incelemelerde bulunmak üzere beldeye gitti. DTP binasının açılışından bir gün önce bombalanması geçmiş olayları tekrar gündeme getirdi. Güney Kürdistan Bölgesi'nin sıfır noktasında bulunan yaklaşık 50 bin askerin konumlandığı beldede, daha önce de defalarca açılması planlanan belde teşkilatı sık sık engellemelere maruz kalmıştı.
'Saldırı bizi yıldırmayacaktır' erdogan_basbug_gorusmesi
Olay yerine ilk giden DTP PM Üyesi İzzet Belge,Patlamanın olduğu dükkanı biz yapmıştık. Ancak iki gün önce Derecik'teki jandarma yetkililerine adres değişikliği sunduk. Çünkü söz konusu yer hem dar, hem de mahalle arasıydı. Daha merkezi bir yeri seçip çarşı merkezinde bir yeri tuttuk. Ancak teknik malzeme, eşyalarımız patlamanın oldu dükkanın içindeydi. Bu saldırı bize yöneliktir. Hedef örgütlenmemizi engellemek' dedi. Belge, Derecik'in tamamen bir askeri alana çevrilmek istendiğine dikkat çekerek, 'Biz geçmişte de defalarca burada belde açılışı yapmak istedik. Ancak her defasında baskı ve keyfi uygulamalara maruz kaldık. Ancak halkın ciddi talebi üzerine 4 ay önce belde açılışı için çalışma başlattık. Beldede bir yeri kendimiz yaparak hazırladık. Bir yeri de merkezde kiraladık. Ancak merkezde kiraladığımız yer açılışa bir gün kala bombalandı. Saldırı bizi yıldırmayacaktır' şeklinde konuştu. Bunca askerin konumlandığı beldede DTP belde binasının bombalanmasının ve faillerinin yakalanmamasının kuşkulu olduğuna dikkat çeken Belge, 'Binamıza bombayı atanlar savaşta ısrar erden karanlık güçlerdir. Yani Ergenekon yapılanmasının yerel ayaklarıdır. Yetkililere çağrımız bu olayın faillerinin bir an önce yakalanmasıdır' dedi. Saldırıya rağmen bugün milletvekili, belediye başkanları ve halkla birlikte DTP belde binasının görkemli bir şekilde açılışının gerçekleştirileceğini söyleyen Belge, 'Yarın (bugün) saat 09.30'da DTP Şemdinli ilçe binası önünde basın açıklaması yaptıktan sonra kitlesel olarak beldeye gidilecek. Saat 12.30'da açılış yapılacak. Bütün halkımız açılışa davetlidir' diye konuştu.
AKP ilçe olmak için uğraşıyor
Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı'na gelmesiyle birlikte sınırda oluşturulmak istenen 'tampon bölge' hesapları kapsamında Hakkari ve çevresi 'güvenlikli bölge' ilan edilerek askeri bölgeye dönüştürüldü. Bu hesaplar üzerine Derecik beldesinin ilçe olması için Hakkari Valiliği, İl Genel Meclisi'ne öneride bulunmuştu. İl Genel Meclisi, öneriyi reddetmişti. Bunun üzerine Hakkari Valisi Ayhan Nasuhbeyoğlu, Hakkari İdare Mahkemesi'nde dava açmıştı. AKP Hakkari Milletvekili Rüstem Zeydan da, beldenin ilçe olması için TBMM'ye kanun teklifinde bulunmuştu. HAKKARİ – DİHA SIDDIK GÜLER

BAŞKAN BARZANİ: ‘’YASANIN ENGELLENMESİ DURUMUNDA KERKÜK’Ü KÜRDİSTAN’A KATARIZ’’

PNA-Fedaral Kürdistan Bölgesi (FKB) Başkanı Mesut Barzani, Irak hükümetinin ülkenin daimi anayasasının 140.maddesinin yerine bir alternatif getirmek için çaba göstermesi durumunda, Kerkük İl Meclisinin isteğini uygulamaya geçireceklerini ve Kerkük’ü Kürdistan Bölgesi’ne katacaklarını söyledi.

baskan barzani

Kürdistan Bölgesi Başkanı Barzani, Eş-Şark el-Awsat gazetesine verdiği mülakatta, Irak hükümetinin ülkenin daimi anayasasının yerine bir alternatif getirmek için çaba göstermesi durumunda, Kerkük İl Meclisi’nin isteğini uygulamaya geçireceklerini ve Kerkük’ü Kürdistan Bölgesi’ne katacaklarını söyledi.

Xaneqin’deki krize de değinen Başkan Barzani, bu kentteki olayı büyük bir hata olarak vasıflandırarak Başkent Hewler ile Bağdat arasında görev ve haklar konusunda bir dengenin olması gerektiğini söyledi.

Irak hükümetinin itilafla kurulduğunu söylen Başkan Barzani, emniyet, ekonomi ve askeri alanlarda dengesiz bir paylaşım olmasına ve aynı zamanda Bağdat’ta rolleri olmamasına rağmen bu hükümete ortak olduklarını ancak onların muamele tarzının garip olduğunu söyledi.

Başkan Barzani, Kürdistan Bölgesi hükümetinin Bağdat’ta hatırı sayılır bir rolünün olmadığına işaret ederek Irak’ın üzerinde kurulduğu ortaklıktan şüphesinin olduğunu söyledi.

Xaneqin ve çevresinde meydana gelen olaylar konusunda Başkan Barzani, ‘’Xaneqin’de meydana gelen büyük bir hataydı. Peşmerge güçleri ile Irak ordusu arasında bir tür karşılaşma çabası vardı.’’ dedi.

Başkan Barzani, ‘’Hiçkimse Irak konusunda üzerimizde minnet duymasın çünkü biz , bizden daha Irak’lı olduklarını söyleyenlerden önce bu ülkedeydik. Irak’ta bir daha ikinci sınıf vatandaş konumuna düşmeyi kabul etmeyiz’’ dedi.

Yetkiye Ne Hacet! Vahşet Sürüyor…

Ordu yetkilileri topyekûn imha ısrarını dile getirirken, Bölge'de yaşananlar korkunç düzeye ulaştı. Genelkurmay Bölge için özel yetkiler isterken, son dönemlerde görülen uygulamalar, 'yetkisiz bunlar yapılıyorsa yetkili daha neler yapılır' kaygısını güçlendirdi. İnfaz edilen HPG'liye işkence edildi, bir sivil yurttaş öldürüldü, köy tarandı

buyukanit_basbug_devir_teslim_toren

Kulakçılar işbaşında
Bölge'de 1990'lı yıllarda görülen vahşet uygulamaları yeniden devreye konuldu. Mardin Derik kırsalında infaz edilen HPG'li Mustafa Tangüner'in kulağı kesildi. Tangüner'in vücudunda sigara yanıkları ve kesik izleri tespit edildi.
Bir infaz daha
Askerin Bölge'de gerçekleştirdiği infazlara bir yenisi eklendi. Mardin Nusaybin'de pikniğe çıkan Nusret Kalkan, askerlerce öldürüldü. Kalkan'ın ailesinden 20 kişi gözaltına alınırken, Mardin Valisi ise, Kurt'u 'terörist' ilan etti.
Köyü taradılar
Bingöl Karlıova'ya bağlı Kızılağaç köyünün Meşeli Mezrası kobra helikopterlerle tarandı. İHD'ye başvuran köylüler, köyün 2 saat boyunca tarandığını belirterek, yetkililerin köyde inceleme yapmasını istedi.
Ya yetkileri olsaydı
Askerin yetkisinin arttırılmasını isteyen Büyükanıt, geçen yıl Erzincan'da araçlarında taranan arıcıları örnek gösterdi ve askerlerin yetkileri olmadığı için bir şey yapmadıklarını ileri sürdü. Ancak gerçekler Büyükanıt'ı yalanlıyor.
infaz_nusretkalkan_cenaze2 Yetkiye ne hacet öldürüyorsunuz ya!
Göreve geldiği günden beri sivil katliamları meşrulaştırmak isteyen eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, önceki gün görevini Orgeneral İlker Başbuğ'a devrettiği devir-teslim töreninde sivil katliamlar için sınırsız yetki istedi. Her fırsatta bu katliamların meşrulaştırılmasını isteyen Başbuğ'un görevde bulunduğu dönemde meydana gelen sivil infazlar ise yetkiye gerek olmadığını gözler önüne serdi. Bölge'de Büyükanıt'ın görev süresince onlarca insan askerler tarafından vurularak öldürülürken, sadece Dersim'de 4 sivil yurttaş askerler tarafından öldürüldü, 5 kişi de yaralandı.
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, dün görevini Orgeneral İlker Başbuğ'a devretti. Devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada, jandarmaya 'katliam' yetkisi isteyen Büyükanıt, 'terörle mücadele'de başarıya ulaşabilmek için mücadelenin hukuki esaslar çerçevesinde yürütüldüğünü, ancak bu hukuki esasların zorlaştırılmasının, 'terörle mücadele'yi zafiyete uğrattığını iddia etti. Büyükanıt, gerekçe olarak da 18 Haziran 2007'de Erzincan'da yaşanan bir olayı örnek gösterdi. Büyükanıt, bir kamyon kasasında örgüt üyelerinin olduğu istihbaratı alan güvenlik güçlerinin gizli bölmeleri arayamaması sonucunda kamyondaki örgüt üyelerinin ateş açtığını ve olayda askerlerin yaşamını yitirdiğini savundu. Ancak olayda Hasan Metin ve Ahmet Belli adlı arıcılar Ordu'ya giderken asker tarafından durdurulup arandığı sırada çatışma meydana gelmiş ve olayda Hasan Metin yaralanmıştı. Büyükanıt'ın konuşmalarının gerçeği yansıtmadığını belirten Hasan Metin ve Ahmet Belli'nin avukatı Hüseyin Aygün de, olayda askerin tüm yetkisini kullandığını belirterek, çatışmanın askerin bu yetkisini kullandığı esnada çıktığını söyledi. Elinde yetki olmaksızın kolluk güçlerinin öldürmeye devam ettiğini kaydeden Aygün, 'Yetkileri olsun olmasın öldürmeye devam ediyorlar ve yargı da üzerine gitmiyor. Kolluk kuvvetlerinin tutuklandığını ya da cezalandırıldığını görmedik. Genelkurmay'ın istediği yetkiler verilirse katliamlar olur. Yetkisi olsa da olmasa da kimse hesap sormuyor. Caydıran bir şey yok. Hükümet bu konuda caydırıcı önlemler almıyor. Caydıracak yerde tam aksine yeni cinayetlerin önünü açıyor' diye konuştu.
Bunlar 'yetkisiz' infazlar
reflect[1]_1 Büyükanıt öldürmek için askere daha fazla yetki isterken, sadece Dersim'de birkaç yıl içinde birçok sivil yurttaşın askerlerce öldürülmesi veya vurulması bile yetkiye ne gerek dedirtecek cinsten. İşte askerin Dersim'deki 'yetkisiz' infaz ve yaralamaları: Mazgirt Alanyazı köyünde İmam Boztaş 8 Mart 2004'te evinde öldürüldü. Mazgirt Aslanyurdu köyü Çanakçı Mezrası'nda Şirin Yıldırım, 21 Aralık 2004'te jandarma tarafından açılan ateş sonucu yaralandı. Dersim Merkez Aktuluk Köyü Meytan Mezrası'nda Hasan Şahin, 3 Ağustos 2005'te öldürüldü. Mazgirt Balkan köyünün Çangal Mezrası 30 Eylül 2005'te gece tarandı. Pülümür Kuzluca köyünde, Arıcılık yapan Hüseyin Arslan jandarma tarafından 18 Mayıs 2006'da öldürüldü. Aynı olayda bir kişi de yaralandı. Mazgirt Balkan köyünde 20 Temmuz 2006'da gece harman savuran köylülerin üzerine otomatik silahlarla ateş açıldı, Özcan Kaplan isimli yurttaş yaralandı. Mazgirt Göktepe köyünde 25 Ağustos 2007'de Hasan Canpolat, evinin önünde otomatik silahlarla tarandı, şans eseri kurtuldu. Mazgirt Koyunuşağı köyü Gölek Mezrası'nda 3 Eylül 2007'de Seydali Taydaş ve Hıdır Taydaş adlı kardeşler jandarma özel harekât timlerince tarandı. Olayda Hıdır Taydaş ağır yaralandı. Ovacık Yeşilyazı köyünü, askerler 10 Eylül 2007'de taradı. Hozat Boydaş köyü yakınlarında 27 Eylül 2007'de odun toplayan Bülent Karataş ve Rıza Çiçek tarandı. Karataş ölürken, Çiçek ağır yaralandı.
RÜŞTÜ DEMİRKAYA

Kulakçılar yeniden işbaşında!
Bölge'de 1990'lı yıllarda uygulanan vahşet uygulamalar yeniden devreye konuldu. HPG'lilerin cenezalerine her türlü işkence yapılırken, Mardin'in Derik ilçesi kırsalında çıkan çatışmada sağ yakalandıktan sonra infaz edilerek öldürülen HPG'li Mustafa Tangüner'in kulağı kesildi. Kafasından vurulan Tangüner'in vücudunun değişik yerlerinde sigara yanığı ve kesik izleri tespit edilirken, Tangüner'in ailesi bu vahşete karşı hukuk mücadelesine başlayacak. Aile, Türkiye'de hukuk yollarının tükenmesi durumunda olayı uluslararası hukuka taşıyacak.


mustafa_tanguren_hpgli_infaz_kulak

Derik ilçesi Tepebağ bölgesinde 23 Ağustos'ta çıkan çatışmada sağ yakalanan HPG'liler Mehmet Dölek (20) ve Mustafa Tangüner'in sağ yakalandıktan sonra kurşuna dizilerek infaz edildikleri ortaya çıktı. Öldürülen Mustafa Tangüner'in cenazesi önceki gün Diyarbakır'da toprağa verilirken, cenazenin yıkanması sırasında kafasında bir kurşun yarası olduğu ve vücudunun değişik yerlerinde sigara söndürüldüğü ortaya çıktı.
HPG'li Tangüner'in cenazesini yıkayan ve aynı zaman da akrabası olan Hikmetin Tangüner, Tangüner'in vücudunda ezikler olduğunu belirterek, 'Vücudu simsiyah olmuştu, kulağı kesilmişti. Kolundan parça kesilmiş. Vücudunda bıçak izi gibi birçok kesik vardı. Sigara yanığı izleri vardı. Bir cani bile bunu yapmaz. Ne Türkiye'de ne de başka bir yerde böyle vahşetler kabul edilemez' diye konuştu. HPG'lilerin aileleri ise olayın infaz olup olmadığı ve işkence olayının aydınlığa kavuşması için hukuki yollara başvuracak. HPG'li Tangüner'in babası Mehmet Mehdi Tangüner, 23 Ağustos'ta karakolun kendisini çağırdığını söyleyerek, 'Bana 'Oğlun çatışmada öldü, cenazesi Malatya'dadır' dediler. Önce inanmadım, gitmedim. Sonra beni merkeze gönderdiler. Onlar da doğruladı. Oğullarımla birlikte Malatya'ya teşhis etmeye gittik. Teşhis sırasında oğlumun vücudunun hep yanıklar içersinde olduğunu gördüm. Kulakları kesilmişti' diye konuştu. Oğlu HPG'li Tangüner'in sağ yakalandığını ve işkence edildiğini belirten baba Tangüner, 'Sol kolundan bıçaklarla parça koparılmış. Vücudunda da çok büyük yanık izleri var. İnsanlık dışı muamele yapmışlar oğlumun cesedine. Umut ediyorum ki bundan sonra kimseye bu insanlık dışı işkence vahşet uygulamazlar.' Baba Tangüner hukuki yollara başvuracaklarını ve gerekirse AİHM'e gideceğini söyledi.
Tangüner Ailesi'nin avukatı ve cenazenin hukuki işlemleriyle ilgilenen Av. Mehmet Şirin Tangüner daha önce de HPG'lilerin infaz edildiği yönünde bir takım bilgilerin olduğunu aktararak, '26 Ağustos'ta aileyle beraber Malatya'ya gittik ve teşhis için morgda cenaze üzerinde yaptığımız incelemede vücutta işkenceyi andıracak ciddi izler vardı. Sigara söndürmeden tutalım, sol kolunda ciddi parçalar alınmasına kadar. Kulakları kesilmişti. İnsani değerleri aşağılayan, insanlıkla hiçbir şekilde bağdaşmayan izler tespit ettik' diye konuştu. Bu olayın peşini bırakmayacaklarını söyleyen Av. Tangüner, hukuk mücadelesini başlatacaklarını ve iç hukuk yollarının tükenmesi durumunda AİHM'e gideceklerini söyledi. DİYARBAKIR - DİHA
HİKMET ERDEN / LEYLA SÖĞÜT
İlgili Haberlerin ayrıntısına ulaşmak için tıklayınız...

Yeni bir harekâtın başarı şansı düşük

 Türkiye'nin ABD desteğiyle sonbaharda yapmayı planladığı belirtilen kara harekâtının başarı şansı oldukça tartışmalı.

asker_kara_harekati

Uzmanlar, Türkiye'nin 1990'lı yılların politikalarına sarılarak geliştirmeye ve bu konuda ABD'ye verdiği büyük tavizler karşılığında hayata geçirmeye çalıştığı tasfiye konseptinin, Şubat 2008'deki Zap operasyonunda görüldüğü gibi başarı şansının çok düşük olduğuna dikkat çekiyor. Neden olarak ise, hem PKK'nin askeri ve coğrafi olarak konumlanması, hem de Kürtler arasında bir kez daha Kürt örgütlerinin karşı karşıya gelmesine karşı oluşmuş olan ciddi bir kamuoyunun bulunması gösteriliyor.
Masa başında ve karşılıklı tavizler karşılığında oluşturulan planların her zaman başarı şansı barındırmadığına dikkat çeken uzmanlar, Türkiye ve ABD'nin Zap operasyonundaki durumunu hatırlatıyor. Sonbaharda yapılması planladığı belirtilen olası bir kara harekâtında Türkiye ve ABD'nin hesaplarının Şubat 2008'deki Zap operasyonundaki hesaplarla hemen hemen aynı olduğuna dikkat çekilirken, burada yürütülecek olan bir mücadelenin de hemen hemen aynı taktikleri barındıracağı belirtiliyor. Türkiye'nin yine karadan bir askeri yığınakta bulunacağı, uzman birliklerle de yapacağı nokta operasyonlarıyla hedefleri vurmayı amaçlayacağı ve mümkünse alan kontrolünü elinde tutmaya çalışacağı kaydediliyor. Ancak Zap operasyonunda bunların hiçbiri gerçekleşmemiş, askeri birlikler coğrafya koşullarına bile dayanamamıştı. Bunun yanısıra uzmanlar, özellikle de PKK'nin konumlanışını, askeri taktiğini ve teknolojik donanımını göz önüne alarak Türkiye'nin askeri hesaplarının kolay kolay tutmayacağına işaret ediyor.
Zap operasyonunda sonuçlar çıkarmaya çalışan Türkiye'nin olası askeri harekâtta en önemli kozunun KDP güçlerini de savaşın içine çekmek yönünde olacağı belirtiliyor. Kuzeyden başlatacağı olası bir harekâtta Türkiye'nin, 1997'deki gibi Güney'de de KDP güçleri ve Amedi, Bamerni, Kanimasi gibi üslerdeki birlikleriyle PKK'yi kuşatmayı amaçlayacağı kaydediliyor. Ancak bu ihtimali zayıf bulan uzmanlar, şu hususlara dikkat çekiyor: 'KDP güçleri 1997'deki gibi dağlık alanda peşmergelik yapmıyor, savaşma kapasiteleri oldukça düşük ve dolayısıyla PKK'nin uygulayacağı gerilla taktikleri karşısında dayanmaları zor. Ama daha da önemlisi, Kürt kamuoyunun büyük tepkisini çekecek olan bir kara harekâtında KDP'nin yer alıp almayacağını, çok iyi hesaplaması gerekecek. Ortaya çıkaca sonuç, Türkiye'nin vereceklerinden en az on kat daha fazla KDP'ye kaybettirebilir.' KDP'nin Zap operasyonu sırasında da böyle bir durum değerlendirmesi yaptığını hatırlatan uzmanlar, 'Eğer KDP Kürt kamuoyunun tepkisinin düşük olacağını ve kazançlı çıkacağını hesaplasaydı Türkiye'ye destek vermekten çekinmezdi' tespitinde bulunuyor. Dolayısıyla olası bir kara harekâtında Kürtlerin karşı karşıya getirilmesi planı, Türkiye açısından oldukça zor görünüyor. Bu durum karşısında Türkiye'nin askeri harekâtını yine Zap operasyonundaki gibi kurgulamak zorunda kalacağı, en fazla Güney'e giriş noktaları ve harekât tarzı konusunda bazı taktik değişikliklere gidebileceği, bunun da PKK açısından çok zor bir durum ortaya çıkarmayacağı kaydediliyor.
Öte yandan uzmanlar PKK, Türkiye ve KDP açısından koşulların 1997'dekine hiç benzemediğini de hatırlatıyor ve ekliyor: '1997'den önce Türkiye'nin sayısız askeri operasyonu ve sürekli bir KDP, YNK desteği vardı. PKK ise bugünkü koşullarda olduğu gibi Güney Kürdistan'da tam anlamıyla yerleşik değildi. Bugün PKK'nin alan hakimiyeti hem askeri mevzilenme hem de silahlanma açısından her zamankinden çok daha güçlü. Türkiye ve KDP'nin alan hakimiyeti ve askeri varlığı ise sıfır. 1990'lı yıllarda KDP'nin denetiminde bulunan alanlar mevcuttu ve Türkiye büyük oranda bu alanlar üzerinden PKK'ye karşı daha rahat bir konumdaydı. Dolayısıyla olası bir harekât, ellerinde olan alanlar üzerinden şekillenmeyecek, çünkü denetimlerinde alanlar mevcut değil. Bu nedenle öncelikle alan elde etmeleri, daha sonra ise mümkünse yerleşmeleri gerekecek. Bu ise çok zor. Çünkü PKK boş durmayacak ve denetimindeki alanları kolay kolay bırakmayacak. Zap denemesi de bunu gösterdi.'
Uzmanlar, askeri harekât tarzının bile olası bir operasyonun başarısızlığını şimdiden gösterdiğine dikkat çekerek, bunun doğuracağı sonuçların Zap operasyonu sonrasında olduğu gibi doğrudan siyasi ve bölgesel hesapları etkileyeceğini belirtiyor. Bu ise, hesapların bir başka bahara ertelenmesi demek oluyor. www.kurdtime.blogspot.com
NURİ FIRAT

Hükümet ve Askerin Topyekûn imha Israrı Sürüyor

Kapatma davasıyla birlikte AKP'yi tamamen güdümleyen ordunun yeni komuta kademesi, Erdoğan ve Gül'e izleyecekleri politikalar konusunda doğrultu vermeye devam ediyor
İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanlığı görevine atanırken, yerine Işık Koşaner Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na geldi. Başbuğ ve Koşaner'in açıklamaları askerin şiddette ısrar ettiğini gösteriyor.
Gül, Toptan ve Erdoğan'ın kaçırmadıkları komuta kademesi devir teslim törenlerinde yeni Genelkurmay Başkanı Başbuğ ve Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner, izleyecekleri politikaları açıklamaya devam ediyor. Büyükanıt döneminden farklı olmayan politik yaklaşımlar sergilenirken, Başbuğ, Kürt sorununda şiddetin süreceği mesajını verdi.
'Topyekûn mücadele sürecek' diyen Başbuğ'a Koşaner de katıldı. Koşaner, hak ve özgürlükler konusundaki açılımları kabul etmeyeceklerini kaydetti ve Türkiye'de etnik çeşitliliği, farklı kültürleri ve kimlikleri açıktan tehdit ilan etti. 'Irak'ın kuzeyinde tedbir lazım' diyen Koşaner, saldırıların sınırötesinde süreceğini de belirtmiş oldu.

ilker_basbug_isik_kosaner

Törenlerden savaş perspektifi
TSK'de yeni komuta kademesinin devir-teslim törenlerindeki konuşmaları, Türkiye halkının demokratikleşme adına elde ettiği kazanımları 'terörle mücadele' adına hedef haline getirirken, imha ve inkar ağırlıklı kirli savaşta ısrarın da itirafı niteliği taşıdı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nı Işık Koşaner'e devreden yeni Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, artarak sürdürecekleri operasyonların başarısı için topyekûn mücadele çağrısında bulunurken, KK Komutanlığı'nı devralan Işık Koşaner, OHAL uygulamalarını içeren talebini yineledi. Konuşmalarda 'Tompon Bölge' uygulamasında ısrar edileceği vurgulanırken, STK'ler ve etnik zenginlikler düşman ilan edildi, siviller hedef haline getirildi. Törenlere katılan Başbakan Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni komuta kademesinin direktiflerini pür dikkat dinledi.

Askerler mezrayı ateşe verdi


Topyekûn savaş çağrısı Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevini Orgeneral Işık Koşaner'e devreden Orgeneral İlker Başbuğ, son iki yıldır söylediklerini tekrarladı ve savaşı derinleştirecek yeni dönem taktik ve planlamalarını sundu. PKK'nin bitirilemeyeceğini, ancak eylemlerini kontrol edilebilir bir noktaya getirmeyi ve umudu kırmayı hedeflediklerini söyleyen Başbuğ, topyekûn mücadele çağrısında bulundu, medyadan otosansür uygulamasını istedi, Bölge halkını işbirlikçiliğe çağırdı. 'Bölge halkının desteğini tamamen kaybeden ve örgüte gerekli katılımları sağlayamayan terör örgütlerinin uzun süre ayakta kalmaları mümkün değildir'' diyen Başbuğ, Türkiye'nin 1984 yılından beri, PKK gerçeği ile yaşadığının görülmesini istedi. Halk ile PKK'yi birbirinden ayıracak politikalar üretmek gerektiğinden bahseden Başbuğ, PKK ile mücadele kapsamında, ekonomi, sosyo-kültürel, psikolojik harekât ve uluslararası alanlarda alınacak tedbirlerle Bölge halkının kazanılması gerektiğini öne sürdü. PKK'yi imha etmek için güvenlik alanı yanında beş alanda da paralel, eşzamanlı ve koordineli olarak hareket edilmesi gerektiğini savunan Başbuğ, 'Bu konu bazıları tarafından kasıtlı olarak çarpıtılmaktadır. Onlar kasıtlı olarak 'Güvenlik alanında mücadele etmeyelim, diğer alanlarda mücadele ederek terörü sonlandırabiliriz' demektedirler. Bu düşünce bölücü terör örgütünün savunduğu yaklaşımın ta kendisidir'' diye konuştu. Başbuğ, 'terörle mücadele'nin, 'devlet tarafından ve topyekûn şekilde esas itibariyle güvenlik, ekonomi, sosyo-kültürel, eğitim ve sağlık dahil psikolojik harekât ve uluslararası alanda birbirleriyle paralel ve koordineli olarak yürütülen faaliyetler'' olduğunu belirtti.
cudiyaniyor2 Savaş psikolojik ağırlıklı Tampon Bölge uygulamasının şart olduğunu yineleyen Başbuğ, sürekli operasyonların icrası yanında, yurtiçinde alan kontrolünün tam olarak sağlanması ve sınırların kontrol seviyesinin artırılmasına çalışılmasının da başarı için şart olduğunu, bu konuda gerekli bütün tedbirlerin alındığını savundu. Örgüte katılımların başarısızlıklarındaki temel etken olduğu iddiasını buradaki konuşmasında da tekrarlayan Başbuğ, katılımların engellenmesi ve kontrol altına alınması için bir dizi tedbirler alınmasını istedi. Kürt sorununda yaşanan savaşın kirli birçok boyutunun yıllardır gizlenmesi ile Türkiye halklarının kandırılmasının devam etmesi gerektiğini öne süren Başbuğ, medyaya otosansür önerdi. PKK'ye karşı yürüttükleri mücadelenin, psikolojik bir mücadele olduğunun altını çizen Orgeneral Başbuğ, PKK'ye karşı silahlı mücadele verdiklerini hatırlatarak yaşadıkları kayıpların 'hassasiyetlere uygun' verilmesini istedi. Şubat 2008'de yapılan Zap harekâtının mimarlarından olan Başbuğ'un, hezimetle sonuçlanan harekât için kullandığı 'Harekat terör örgütleri ile mücadele tarihine emsalsiz bir örnek olarak geçmiştir' sözleri ile de şaşırttı.
jitem_silahiyla Özel harekât profesyonellere emanet TSK bünyesinde yapılanan 'Ergenekon ' örgütlenmesinden yeterli derslerin çıkarılmadığını hatırlatan bir diğer değerlendirme ise, PKK'ye karşı işlevli olacak özel tim elemanları gibi çalışacak 'profesyonel ordu' oluşturma çabası ile ilgili kısımlar oldu. Kara Kuvvetleri'ndeki beş adet Komando Tugayı'nın tamamen profesyonel hale getirilmesi için başlanan çalışmalara devam edildiğini anlatan Başbuğ, önümüzdeki yılbaşında, bu birliklerdeki profesyonel personelin yüzde 70'lere ulaşacağını ve projenin 2010 yılı başında tamamlanacağını duyurdu. Tampon Bölge projesi için önem arzeden sınırda özel ve yeni birlikler konuşlandırmaya başladıklarını da itiraf eden Orgeneral Başbuğ, geçen yıl 2007 yılında Şırnak/Şenoba'da, bu yıl da Hakkari/Çukurca'da birer Taktik Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'nın teşkil edildiğini, Yüksekova'daki Jandarma Sınır Tugayı'nın da aralarında bulunduğu, yedi adet yeni kurulmuş sınır taburu ile takviye edilmiş olan bu üç tugayın, Türkiye-Irak sınırının güvenliğinden sorumlu olduğunu savundu. Bu hazırlıkları süreklileşmiş bir sınırötesi müdahale koşulları yaratmaya yönelik iken, Başbuğ insansız hava araçlarının 2. ve 3. Ordu Komutanlıkları bölgelerinde yoğun olarak kullanılmasını ise iç harekâtta devrim olarak niteledi.
Etnik farklılık ve STK'ler yeni tehlikeler Konuşmalarında PKK ile savaşabilmek için özgürlükleri tehdit olarak gören ve 'belli bölgelerde' OHAL isteyen yeni Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner, KKK görevini devralırken yaptığı konuşmada, etnik çeşitliliği düşman ilan ederken, demokratikleşmenin göstergeleri olan STK'leri tehlikeli bulduğunu söyledi. Artık küresel tehdit ve risklerin sözkonusu olduğunu savunan Koşaner, 'Güvenlik ihtiyacı ve tehdit neyi gerektiriyorsa tereddütsüz yapılmalıdır'' dedi.linc2
Operasyonların tek bir PKK'li kalmayıncaya kadar süreceğini buyuran Koşaner, 'Teröre karşı mücadelede tarafız ve böyle olmaya devam edeceğiz'' ifadelerini kullandı. Başbuğ gibi 'topyekûn mücadele' isteyen Koşaner, imhayı meşrulaştıran bir dil kullandı. 'Ulus ötesi sosyal ve kültürel hareketler ile etnik çeşitlilik, ulusal birlik ve güvenliği tehdit eder hale gelmiştir' diyen Koşaner, demokrasi ve insan hakları gibi çağdaş değerlerin istismar edildiğini savunarak bu alandaki hak ihlallerinin artacağı mesajını verdi ve 'Ulus devletler adeta demokrasi adına dağılmaya, insan hakları adına da bölünmeye mahkum edilmektedirler'' dedi. Alt kimliklerin önplana çıkarılarak ulus-devlet yapısının dağıtılmaya çalışıldığını savunan Koşaner, 'Ülkemizin yumuşak gücünü oluşturacak sivil kabiliyetler geliştirilemediği gibi aksine dış fonlarla yönlendirilen sivil toplum örgütü veya kuruluşu görünümlü unsurlar, bozucu ve yıkıcı özellikleri ile kendileri güvenlik sorunu olmaktadırlar'' sözleri ile dikkat çekti.asker_ve_polis_kurdistan
DTP ve siviller hedefte 'Silahlı teröristler kadar legal alanda ortaya çıkan silahsız teröristlere ve ayrılıkçılık destekçilerine karşı da tedbirler getirilmesi gerektiğini' savunan Koşaner, DTP ve birçok Kürt kurumu çalışanı ile sivillerin de hedef alanı içerisinde olduğunu ima etti. Koşaner'in sözleri 'potansiyel suçlu' olarak Kürtleri zor günlerin beklediğinin sinyallerini verdi. Özgürlükleri tehlike olarak tanımlamakta ısrarlı konuşmaları ile dikkat çeken Koşaner, 'Terör örgütü mensuplarının ülkeye kolaylıkla giriş çıkışlarını ve pek çok cana mal olan patlayıcı maddelerin ülkeye sokulmasını önlemek amacıyla sınırlarımızda alınan tedbirlere ilaveten kara, deniz ve hava yoluyla ülkemize giriş noktalarında da ilave tedbirler alınmasına ihtiyaç vardır'' sözleri ile seyahat ve ulaşım hakkına da kısıtlamalar getirme niyetini yansıttı. 'Türkiye, bu mücadeleyi Irak'ın kuzeyinde tedbirler alınmasını da sağlayacak girişimlerle kendisi yürütmek ve sonuçlandırmak durumundadır'' sözleri ile Koşaner, Güney Kürdistan'da söz ve inisiyatif sahibi olma niyetlerini hatırlattı. ALTERNATİF

bombebarana_tirk

Büyükanıt Güney'deki gelişmeleri hedef gösterdi
Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 31 Temmuz 2006'da atandığı Genelkurmay Başkanlığı görevini, Orgeneral İlker Başbuğ'a devrettiği törende Kürt sorunu odaklı konuştu. Konuşmasında OHAL uygulamaları için düzenleme isteyen Işık Koşaner'in talep ve değerlendirmelerine katıldığını söyleyen Büyükanıt, Güney Kürdistan'ı hedef gösterdi. PKK'nin gelişmesinin nedeni olarak Irak'taki istikrarsızlığı gösteren Büyükanıt Irak'taki istikrarsızlığın nedeni olarak da merkezi Irak yönetiminin Güney Kürdistan'a geçememesini göstererek Bölge'deki federal yapılanmaya dönük rahatsızlığını dile getirdi. 1999'da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın tutuklanmasının ardından çatışmalarda düşüş olduğunu hatırlatan Büyükanıt, PKK'nin gelişim seyrini 1 ve 2. Körfez savaşı dönemi ile geçen yıl aldıkları sınırötesi operasyon yetkisi olmak üzere üç bölümde ele aldı. Sınırötesine yapılan operasyonlarla PKK için Güney Kürdistan'ın güvenli olmadığını gösterdiklerini savunan Büyükanıt, Koşaner gibi hukuki düzenlemelerin TSK'yi zorladığını iddia etti ve baskıyı artırmayı önerdi. TSK olarak Bölge'de yaşayanları 'potansiyel terörist' olarak görmediklerini savunan Büyükanıt Topyekün savaş istedi. www.kurdtime.blogspot.com

Akp Savaşla ülkeye bir yıl kaybettirdi

İktidardaki birinci yılını orduyla uzlaşıp savaş hükümeti olarak dolduran AKP, izlediği çatışma politikasıyla ülkeye bir yıl kaybettirdi. Şimdi gözler hükümetin ikinci yılına çevrilmiş durumda. Yeni anayasa başta olmak üzere demokratikleşme adımları, Kürt sorunu ve AB hükümetin masasında duran kritik gündem başlıklarını oluşturuyor. Ancak işaretler hükümetin bir yılı daha savaşa harcayacağını gösteriyor.
İktidardaki birinci yılını orduyla uzlaşıp savaş hükümeti olarak dolduran AKP, izlediği çatışma politikasıyla ülkeye bir yıl kaybettirdi. Şimdi gözler hükümetin ikinci yılına çevrilmiş durumda. Yeni anayasa başta olmak üzere demokratikleşme adımları, Kürt sorunu ve AB hükümetin masasında duran kritik gündem başlıklarını oluşturuyor. Eğer hükümet ikinci yılında da aynı savaş politikasını sürdürürse, Türkiye'yi kritik bir yol ayrımıyla karşı karşıya getirecek.

savas_askeri_kamyonlar

Hükümet, bugün iktidardaki ikinci yılına giriyor. 3 Eylül 2007'de Meclis'te okunan 60'ıncı hükümet programında yeni anayasa, işkencenin sona erdirilmesi, siyasi partiler yasasında değişiklik ve AB uyum yasalarının güçlendirilmesi gibi bir dizi hedef yer alıyordu. Programda hükümetin bir başka önemli hedefi ise 'terörle mücadele'ydi. Hükümet programının açıklanmasının ardından hızla anayasa tartışmaları Türkiye'nin gündemine geldi. AKP, Anayasa profesörü Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki bir heyete yeni bir anayasa taslağı hazırlattı, ancak hükümet açıkça bu taslağı sahiplenmedi. AKP'nin anayasa tartışmalarında geldiği nokta sadece başörtüsüne serbestlik getiren bir düzenleme oldu. DTP başta olmak üzere demokratik kamuoyunun 'özgürlükler sadece başörtüsüyle sınırlandırılmasın, bir bütün olarak ele alınsın' çağrılarına rağmen AKP, türbana özgürlükte ısrar etti ve Meclis'ten geçirdi. Daha sonra bu değişiklik Anayasa Mahkemesi'nce reddedildi. Hükümet, programda yer alan siyasi partiler yasasında değişikliği ve AB uyum yasalarını da gündemine almadı. AB'den gelen '301'inci madde eleştirilerine' karşın hükümet, tümden kaldırmak yerine göstermelik bir değişiklik yaparak maddenin özünü ve ruhunu korudu. Hükümetin AB'nin taleplerini karşılamak için attığı tek adım ise, Vakıflar Yasası oldu. 
Kürtlere karşı Ergenekon'a dönüştü
Hükümetin işkenceyi teşvik eden politikası iktidardaki son bir yılında da değişmedi. Newroz ve 1 Mayıs, işkencenin sokağa taşınarak doruğa çıktığı bir dönem oldu. Hükümetin bu işkence sahneleri karşısındaki tutumu ise, polisleri, emniyet müdürleri ve valileri korumak oldu. Hatta Van Emniyet Müdürü 'üstün başarısı'ndan dolayı ödüllendirildi. Böylece hükümet, işkenceyi sona erdirmek yerine işkence uygulamalarının altında imzası bulunan kamu görevlilerini ödüllendirme yoluna gitti. Sakarya'da 29 Nisan'da DTP'nin etkinliğine saldıran ve ikinci Madımak katliamının provasını yapanlar karşısında ergenekoncular1sessiz kalan hükümet, olayda adı geçen emniyet müdür yardımcısıyla ilgili soruşturma bile başlatmadı. Hükümetin bu tutumundan güç alan milliyetçi gruplar, değişik illerde birçok kez Kürtlere karşı linç girişimlerinde bulundu. Hükümetin özel savaş uygulamalarından İmralı Cezaevi de nasibini aldı ve tecrit daha da ağırlaştırıldı. Hükümet, Öcalan'ın barış çağrılarına 'saç kazıtma' provokasyonuyla yanıt vererek, gerilimi tırmandırdı. Ankara'da Ergenekon çetesiyle mücadele ediyor gözüken hükümetin kendisi Kürtlere karşı bizzat Ergenekon'a dönüştü. İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre sadece 2008 yılının ilk yarısında çoğunluğu Bölge illerinde olmak üzere 16 bin 719 ihlal tespit edildi. Bin 285 kişi hakkında düşüncelerini ifade ettiği için dava açıldı, 434 kişi işkence ve kötü muamele gördü. Hakkari, Van, Ağrı ve Iğdır'da dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle kolluk güçleri tarafından 32 kişi vurularak öldürüldü, 2 kişi de yaralandı. 22 yayınevinden çıkan 38 yazarın 47 kitabı hakkında soruşturma ve dava açılması, gazete, televizyon ve internet sitelerinin kapatılması, muhalif basın çalışanlarının gözaltına alınması hükümetin son bir yılındaki uygulamaları oldu.
Enerjisini savaşa harcadıgerillaictimapkkhpg
Son bir yılında demokratikleşme adımları atmak yerine özgürlüklerin alanını daraltan uygulamalara giden hükümetin asıl ağırlığını verdiği alan ise 'terörle mücadele' oldu. Deyim yerindeyse hükümet bir yılını PKK'yle savaşa harcadı. Hükümet kurulduğunda PKK ve Öcalan, Kürt sorununun çözümü için 'barış' çağrısında bulunmuştu. Ancak iktidar hesapları nedeniyle orduyla uzlaşma yoluna giden Başbakan Erdoğan'ın bu barış çağrılarına yanıtı 'operasyonlar sürecek' oldu. Ordunun taleplerini bir bir yerine getirmek için hazırda bekleyen hükümet, ilk etapta Genelkurmay Başkanlığı'na operasyonların yoğunlaştığı Siirt, Hakkari ve Şırnak'ta 'Güvenlik Bölgesi' uygulaması başlatması için yetki verdi. Ardından da, 17 Ekim 2007'de sınırötesi operasyon tezkeresi Meclis'ten geçirildi. Bu arada hükümetin, Kürtlere karşı siyasi, ekonomik, sosyal, psikolojik savaşı öngören 'Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı'nı uygulamaya soktuğu ortaya çıktı. Genelkurmay'ın silahsız 'siyasi kolu' gibi çalışan hükümet, tezkerenin hemen ardından bütün enerjisini sınırötesi operasyon için uluslararası alanın desteğini almaya harcadı. Ekim sonlarında İngiltere'ye giden Başbakan Erdoğan ardından 5 Kasım'da ABD'ye geçerek, verdiği tavizler karşılığında Washington yönetiminden operasyon vizesi aldı. TSK, hükümetin verdiği siyasi direktif doğrultusunda 16 Aralık'ta sınırötesi hava operasyonunu başlattı. Kürt sorununun sivil demokratik çözüm taleplerine karşı kulakları tıkayan hükümet, Genelkurmay'a kara harekatı için direktif verdi ve TSK, 20 Şubat'ta Güney Kürdistan'a girdi. TSK gördüğü direnç karşısında erken çekilmek zorunda kalınca hükümetin PKK'nin tasfiyesi yönündeki beklentisi de boşa çıkmış oldu. Hükümet askeri alanda elde edemediği sonucu siyasi alanda alabilmek için bu kez diplomatik girişimlere ağırlık verdi ve Başbakanlık Dış politika Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu ile Türkiye'nin Irak Özel Temsilcisi Oğuz Çelikkol'u görevlendirerek, Güney Kürdistan yönetimiyle resmi temasları başlattı. Bu süreci Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin Ankara ziyareti izledi. Hükümet, PKK konusunda desteğini alabilmek için Türkiye'nin dış politikasını ABD, İngiltere ve İsrail'in esiri haline getirdi, taviz üstüne taviz verdi.
AKP kapatılmaktan kurtuldu
Dışarıda PKK'yle savaşırken içeride de kadrolaşmaya ve devleti ele geçirme çabalarına hız veren hükümet, 14 Mart'ta hakkında açılan kapatma davasıyla karşılaşarak neye uğradığını şaşırdı. Bu dava anayasa değişikliği ihtiyacını bir kez daha ortaya koymasına karşın hükümet, iktidarını sürdürebilmek için siyasete müdahale eden güç odaklarıyla uzlaşma yoluna gitti. Kapatma davası karşısındaki dirençsizliği eleştiri konusu olan hükümet, ABD onaylı Ergenekon operasyonunu başlattı. Operasyona muvazzaf subaylara dokunulmaması koşuluyla Genelkurmay da destek verdi. Bu uzlaşma sonunda Anayasa Mahkemesi AKP hakkında kapatmama kararı vererek, hükümetin ömrünü uzattı. Bu uzlaşma Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ'un Genelkurmay Başkanlığı'na atandığı Yüksek Askeri Şura toplantısında kendisini çok daha belirgin bir biçimde gösterdi ve Ergenekoncu askerlere dokunulmaması karşılığında irticai faaliyetlere karışan subaylar ordudan atılmayarak, TSK'deki gelenek bozuldu.
Kürtlerin payına savaş düştü
erdogan-buyukanit-gul Hükümetin bir yıllık icraatından Kürtlerin payına düşen savaş olunca Kürt sorunu da çözümsüzlüğün esiri oldu. Kürt sorununun çözümsüzlüğünün çatışmalı süreci tırmandıracağı uyarılarına kulaklarını tıkayan hükümet, izlediği yok etme politikasıyla, savaşın metropollerin kapısına dayanmasına yol açtı. DTP'nin Meclis'teki varlığını bir fırsat olarak değerlendirip çözüm için diyalog başlatması çağrıları karşısında hükümet ve Başbakan tam tersine kapıları kapattı ve Kürt milletvekillerini siyasi yönelimlerin hedefi haline getirdi. 12 askerin kaçırıldığı Dağlıca baskınının ardından Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, DTP'li vekillerle görüşerek PKK'nin esirleri bırakması için devreye girmesini istedi. Çiçek, daha sonra askerlerin kurtarılması için Güney'e giden DTP'li üç milletvekilini 'Suçüstü yakalanmışlardır' diyerek, hedef gösterdi. Emekliye ayrılacak Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın 'O partinin adını ağzıma almak dahi istemiyorum' diyerek, silahlı saldırıların hedefi haline getirdiği DTP'yi, Başbakan Erdoğan da 'Terörü kınamıyorlar' sözleriyle Meclis'te siyaseten hedef haline dönüştürdü. Ordunun, hükümetin ve muhalefetin ittifak halinde DTP'ye karşı başlattığı siyasi linç kampanyasının ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı parti hakkında kapatma davası açtı. Kara harekatının bittiği 29 Şubat günü hükümet adına DTP'lilerle görüşen Çiçek, 'Kürtlerin taleplerini' sordu ve hükümetin Kürt sorununa eğileceği mesajını verdi. AKP hakkında kapatma davası açılmasının ardından hükümet, iktidar odaklarıyla uzlaşabilmek için Newroz'da yaşanan kanlı saldırının talimatını verdi.
Yeni değil yama anayasa
Geride bıraktığı bir yılda Türkiye'yi demokrasi ve özgürlükler alanında geriye götüren toplumu darbe tartışmaları ve çetelerle karşı karşıya getiren hükümet, ikinci yılına yine bildik demokratikleşme vaatleriyle giriyor. Verdiği sözlerde ciddi inandırıcılık sorunu bulunan AKP'nin yeni anayasa başta olmak üzere demokratikleşme adımlarına yönelip yönelmeyeceği konusunda toplumda ve kamuoyunda ciddi kaygılar var. Hükümetin bu kaygıları ne derece gidereceğini izleyeceği yol haritası belirleyecek. Yol haritasına şimdilik 3'üncü Uyum Paketi gözüküyor. Gündeme getirilecek düzenlemeler arasında, siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran Siyasi Partiler Yasası'nda yapılacak değişikliğin de bulunduğu ileri sürülüyor. Bu arada AKP sözcüleri yeni anayasa projesini yeniden telaffuz etmeye başladı. Ancak bu kez anayasanın tümden değiştirilmesi yerine bazı maddelerinde revizyona gitme düşüncesinin ağır bastığı belirtiliyor. Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, bir önceki Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, 131 yasada yapılacak değişikliğin bir kısmının Anayasa'yla alakası olacağını, yeni bir anayasa yapılmayacaksa bile bu düzenlemelerin Avrupa müktesebatına uyum sağlaması için bazı Anayasa maddelerinin değişiminde zaruret olduğunu ifade ederek, yeni bir anayasa hazırlığı içinde olmadıklarının mesajını verdi. Bu durum AKP'nin hükümet programında güncelliğini koruyan yeni anayasa konusundaki sözlerinin bir kez daha havada kalacağına dair kaygıları arttırıyor.
Kürt sorunu masada
kayip_yakinlari_ergenekon İkinci yılına giren hükümetin masasında duran en kritik konu ise, Kürt sorunu. Savaşın giderek kentlere doğru yayılmaya başlaması hükümetin bütün önceliğini çatışmaların durdurulması noktasındaki adımlara vermesini zorunlu hale getiriyor. Eğer çatışmalar önlenemezse savaşın metropollere yayılması kaçınılmaz hale gelecek. Bu noktada kamuoyundaki beklentilerden en önemlisi devletin ve hükümetin Kürt sorunu konusundaki politikasını gözden geçirmesi gerektiği yönünde. Kendisinden önceki hükümetlerin politikasını aynen sürdüren hükümet, GAP Paketi ve TRT'den başlayacak Kürtçe yayın gibi daha çok yerel seçimlere yönelik bir yatırım olarak duran makyaj niteliğindeki düzenlemelerle Kürt sorununu çözmeye! çalışıyor. Kürt sorununu siyasal bir sorun olarak ele almadığı için de hükümetin ekonomik tedbirlerle konuyu ötelemek istemesi çatışmalı süreci beraberinde getiriyor. Bu açıdan hükümetin ikinci yılında izleyeceği politika, kendi ömrünü de belirleyecek. Aslında Ergenekon operasyonu ve ardından Anayasa Mahkemesi'nin AKP hakkında verdiği 'kapatmama kararı' hükümetin önünü açtı. Artık Kürt sorununun çözümü konusunda hükümetin önünde kendisinin dışında başka bir engel bulunmuyor. Eğer bu konuda kamuoyundan ve uluslararası alandan gelen çağrıları dikkate alarak bir yol haritası oluşturursa, DTP'nin Meclis'teki varlığını ve desteğini de alarak, çatışmalı süreci durduracak yeni bir dönem başlatabilir.
İttifak sürüyor
Ancak hükümetin Kürt sorunu konusunda verdiği izlenim pek iç açıcı değil. İktidarını sağlama alabilmek için orduyla uzlaşmayı sürdüreceğine dair güçlü işaretler var. Başbakan Erdoğan, yeni Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'la 24 Haziran'da Başbakanlıkta iki saatlik olağan dışı bir görüşme gerçekleştirmişti. Bu görüşme Ankara kulislerine 'İkinci Dolmabahçe görüşmesi' olarak yansıdı. Erdoğan'ın PKK'nin tasfiyesine yönelik Büyükanıt'la kurduğu ittifakı Başbuğ döneminde sürdüreceği belirtiliyor. Eğer hükümet, Kürt sorununu askeri yöntemlerle bastırma politikasını devam ettirirse, Türkiye'nin içine gireceği çatışmalı dönem AKP'nin de sonunu hazırlayacak. Çatışmalı ortam aynı zamanda hükümetin AB reformlarına yönelme hedefini de sekteye uğratacak. Çünkü çatışmaların sürdüğü bir ortamda oluşacak milliyetçi rüzgar hükümetin hedeflediği demokratikleşme paketlerini boşa çıkartacağı gibi yapılacak düzenlemelerin de 'terörle mücadele'ye göre şekillendirilmesine yol açacak. Jandarma Genel Komutanlığı'ndaki devir teslim sırasında konuşan yeni Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Işık Koşaner'in 'Sanki ülkemizde hiç terör yokmuş gibi düzenlenen yasaların, terörle mücadeleyi zaafa uğrattığı bir gerçektir' şeklindeki sözleri, ordunun demokratikleşme paketleri karşısında önümüzdeki dönem sergileyeceği karşı duruşa işaret ediyor.
Diyarbakır kaderi belirleyecek
Hükümetin ikinci yılında atacağı adımları ve izleyeceği politikaları 2009 Mart'ında900640-Kurdish-New-Year-1  yapılacak yerel seçimler belirleyecek. Hükümetin bu noktadaki en önemli hedefini CHP'li İzmir ve Ankara-Çankaya ile DTP'li Bölge belediyeleri oluşturuyor. AKP, DTP'li Diyarbakır Belediyesi'ni kazanabilmek şimdiden varını yoğunu dökmeye başladı bile. Başbakan'ın ısrarla Diyarbakır'ı hedeflemesinin ardında DTP'yi saf dışı bırakarak Kürt sorununu eritme politikası yatıyor. DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk de yerel seçimleri referandum olarak nitelendirmişti. Bu açıdan özelde Diyarbakır, genelde Bölge'deki yerel seçim sonuçları AKP'nin kaderini belirleyecek bir nitelik taşıyor. Başbakan Erdoğan PKK'nin tasfiyesi için bütün umudunu şubattaki kara harekatına bağlamış ancak, hedeflediği sonucu alamamıştı. Şimdi Erdoğan'ın tek ve son umudunu 'Diyarbakır rüyası' oluşturuyor. Seçmenine güvenen DTP'nin Diyarbakır için herhangi bir kaygı taşımaması ve yerel seçimlerde rahat hareket edecek olması, AKP'deki telaşı daha da arttırıyor. Bu telaşın sonucu olarak AKP Genel Merkezi, partinin Hazro, Lice, Kocaköy, Dicle, Hani ve Eğil teşkilatlarını görevden aldı. Fethullah Gülen cemaati başta olmak üzere tarikatların desteğini de arkasına alan AKP, ekonomik olanaklarını Diyarbakır'ı kazanmak için seferber ediyor. Hükümetin, geçen yıl Diyarbakır'a ayırdığı sosyal yardım fonunu bu yıl iki katına çıkarttığı belirtiliyor. Sınırötesi operasyonlarla yitirdiği itibarı Ergenekon operasyonuyla yeniden kazanmayı hedefleyen AKP, 'Çetelerle mücadele ediyoruz' propagandasına ağırlık verecek. AKP'nin propaganda aracı olarak gördüğü TRT'deki Kürtçe yayının da yerel seçimler öncesi başlayacağı ifade ediliyor. AKP'nin bütün bu çabası ve dağıttığı yardım paketlerinin, izlediği savaş politikasının üstünü örtmeye yetip yetmeyeceğini seçim meydanları gösterecek. İLHAN ERDEM

Nusaybin'de Askerler bir kişiyi silahla katletti

22:55 Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde Beyazsu piknik alanında piknik yaparken askerlerin ateş açması sonucu Nusret Kalkan adlı yurttaş yaşamını yitirdi.

yuksekovaaskerlerpanzer

Beyazsu piknik alanında askerlerin ateş açması sonucu Nusret Kalkan adlı yurttaş yaşamını yitirdi. Kalkan'ın kalbinden aldığı kurşunla yaşamını yitirdiği tespit edildi. İki kardeşinin ise gözaltına alındığı öğrenildi. Diyarbakır Devlet Hastanesi morguna kaldırılan Kalkan'ın cenazesi, yapılacak otopsi işlemlerinin ardından ailesi ve yakınları tarafından alınarak, Mardin'in Savur İlçesi'ne bağlı Yeşilbağ Köyü'ne götürülecek. Kalkan'ın daha önce HPG gerillası bir kardeşinin çatışmada yaşamını yitirdiği, bir kardeşinin de PKK davasından hükümlü olduğu öğrenildi.DİHA www.kurdtime.blogspot.com

FKB : Iraklılar 140.Maddeyi Askerî Güçle Engellemek istiyor

Fuad Hüseyin DR.FUAD HÜSEYİN’DEN FEDERAL IRAK HÜKÜMETİNE SUÇLAMA
28-Aug-08 [18:15]PNA-Federal Kürdistan Bölgesi (FKB) Divanı Başkanı Dr.Fuad Hüseyin, Federal Irak hükümetini tek taraflı olarak karar çıkarmakla suçladı ve “Federal Kürdistan Bölge Hükümetiyle kordinasyon kurmaksızın Xaneqin’e askeri güç gönderdi” dedi.

Hüseyin konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Kürtlerin çıkartılan kararlardan haberdar olması gerektiğini söyledi.Hüseyin, Irak Genelkurmay Başkanı’nın Kürt olmasına rağmen çıkartılan karardan haberi olmadığını belirtti.irakasker982

Askeri kararın önemli ve hassas olduğunu söyleyen Hüseyin, hassas bir bölge ile ilgili askeri kararın kötü sonuçları doğurmaması için taraflar arasında kordinasyonun olması gerektiğini kaydetti.

FKB Divanı Başkanı Hüseyin, Irak ordusuna ait güçlerin Xaneqin ilçesine gönderilmesinin Kerkük ve koparılan bölgelerin statüsüne ilişkin Irak Daimi Anayasasında bulunan 140.maddenin uygulanmamasına yönelik olduğunu söyledi ve bu maddenin uygulanması konusunda acele edilmesi gerektiğini belirtti.

Kürdistan - XANEQİN’DE DURUM SAKİNLEŞTİ.
28-Aug-08 [17:40]

PNA-Xaneqin Kaymakamı Muhammed Mela Hasan, Irak askeri güçlerinin Xaneqin ilçesinden çekilmesinin ardından ilçede durumun tamamen sakinleştiğini söyledi.

Xaneqin_Kurdistan

Şerkulewsat gazetesinin bugünkü sayısına demeç veren Hasan, Irak güçlerinin Xaneqin’den çekilmesinin ardından ilçede yaşamın normale döndüğünü belirtti.

Irak askerlerinin Xaneqin’e gönderilmesi kararını eleştiren Hasan, “Xaneqin'e askeri gücün yerleştirilme girişimi ilçedeki istikrar ve güvenliğin bozulması amacı taşıyor” dedi. Hasan, mezhepsel ve taifi kavgayı amaçlayacak düşüncesinin olmaması durumunda Xaneqin İlçe Meclisi’nin Irak güvenlik güçleri ile birlikte terör örgütleri karşısında duracağını söyleyerek, “Ancak Irak askerlerinin Xaneqin’e gelişi terörle mücadele değildi. Belkide ilçeyi kontrol altına alma niyetini taşyordu ” dedi.

Başkan Barzani :Anayasanın İhlal Edilmesi Kabul edilemez”

Türkiye'nin harekât hedefi PKK'nin tasfiyesi, Güney Kürdistan'ın ise kontrolü

IRAK ASKERLERİ XANEQİN’DEN ÇEKİLİYOR

Irak güçleri Xaneqin’e girdi, Kürtler protesto etti

Kürtler adım adım geriliyor

Irak ordusu KDP ve YNK bürolarını bastı!

“Telebimiz reddedilirse, Irak bakanlıklarıyla ilişkilerimizi keseceğiz’’

Devletin Irak Türkmenleri üzerindeki planları ortaya çıktı

Crocker: “Amerika Hiçbir Şekilde Kürtlere Sırtını Dönmeyecek”

İşte Katliamların TSK ibareli 'GİZLİ' Belgesi

RUS KONSOLUS: “BİZ KÜRDİSTAN’A AYRI BİR ÖNEM VERİYORUZ’’

Crocker, “Erbil - Bağdat Sorunları, ‘anahtar Iraklılarda olacak şekilde’ çözülmeli”

Türk Ordusu Misket Bombaları ile Sivil Halka Zarar Veriyor

Şengal Katliamı bir başlangıçtı

Kerkük üzerinden nüfuz savaşı

Şii Lider Sistani: “KERKÜK’ÜN GELECEĞİNİ KERKÜK HALKI BELİRLEYECEK”

Türkiye, Irak’ı siyasi krizin eşiğine getirdi

Dr.MAHMUT OSMAN: ‘’IRAK’TAN KERKÜK’E GÜÇ KAYDIRMAK ARAPLAŞTIRMA ANLAMI TAŞIYOR’’

Kandil’den Kerkük mesajı:Sömürgeciler Kürtleri denetim altında bulundurmak için Kerkük’ü enegelliyorlar”

Türkiye, Saddam Hüseyin rejimininden sonra Kürtlerin bütün kazanımlarını azaltmak için her yolu deniyor

BAŞKAN BARZANİ: ‘’KERKÜK KONUSUNDA HİÇBİR ŞEKİLDE PAZARLIK YAPMAYACAĞIZ’’

BAŞKAN BARZANİ: “KERKÜK’ÜN BÜTÜN OLUŞUMLARI İÇİN ÇALIŞACAĞIZ’’

Kerkük’teki Patlamanın Faili İstanbul’da Kaçırıldı

Ankara Kerkük'ten memnun

Kerkük'ü bekleyen ciddi tehlike

Kerkük, Küdistan'a bağlanmadıkça ne Kürdistan özgürleşecek ne de Kürdler rahat yüzü görecektir!

Irkçı Arap aşiretlerinden Kerkük’te Kürtlere karşı sonsuza dek şavaşma kararı

Barzani: Artık yeter

TARAFLAR UZLAŞAMADI...KERKÜK TATİLDEN SONRAYA BIRAKILDI...

Musul’da 500 Kürde ait toplu mezar bulundu

Kürtlere Kerkük’te Türkiye, Irak ve Suudi Arabistan kuşatması!

Irak Dışişleri Bakanlığından, Türkiye’ye: Kerkük’e karışma

Türk hükümeti, Federe Kürdistan’ın içişlerine karışacağını “tehditlerle” teyit etti!

Kerkük = Kürt sorunu

BAŞKAN BARZANİ: ‘’DIŞ GÜÇLERİN AJANDASI KERKÜK’TE BAŞARIYA ULAŞMAZ’’

KERKÜK İL MECLİSİNİN TALEBİ İÇİN UYGUN BİR YOL SUNULACAK

Barzani ile röportaj

BAŞKAN BAZRANİ: ‘’ DIŞ GÜÇLERİN KERKÜK’TEKI AMAÇLARINA HİÇBİR ŞEKİLDE YOL VERMEYECEĞİZ’’

“140.MADDE ÖLDÜ DİYENLER IRAK’IN PARÇA PARÇA OLMASINA TAHAMMÜL ETSİNLER’’

Hişyar Zebari’nin ağzından Irak

BAŞBAKAN NEÇİRVAN BARZANİ: MALİKİ 140.MADDENİN UYGULANMASINDAN YANA’’

KERKUKİ : ''DE MİSTURA , RAPORUNDAKİ HATALARI İTİRAF ETTİ''

‘’KÜRDİSTAN HALKININ 140.MADDENİN UYGULANMASINI İSTEMESİ TABİİ BİR HAKTIR’’

IRAK PARLAMENTO BAŞKAN YARDIMCISI TAYFUR: ''TÜRKİYE İÇ İŞLERİMİZE KARŞIYOR''

BAŞKAN BARZANİ VE BUSH TELEFONLA GÖRÜŞTÜ: YEREL SEÇİM YASASI DEĞERLENDİRİLDİ

Emir Türkiye’den geldi

BAŞBAKAN BARZANİ İLE PARLAMENTO BAŞKANI MÜFTÜ BİR ARAYA GELDİ: ''DE MİSTURA RAPORU KAYGI VERİCİ..."

BM'nin Kerkük raporuna Güney Kürdistan Parlamentosundan ret

Kerkük'te seçim var referandum yok

KÜRDİSTAN İTTİFAK LİSTESİ, BM'NİN 140. MADDE İLE İLGİLİ ÖNERİLERİNİ GÖRÜŞMEK ÜZERE TOPLANIYOR.

DR.MAHMUT OSMAN: "BM'NİN 140.MADDE KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ OLUMSUZ"

KERKÜKLÜLER KARARI ‘’KÜRDİSTAN BÖLGE YÖNETİMİNE BAĞLANMAK İSTİYORUZ’’

'Kerkük Kürtlerin yüreğidir'

YNK : Türkmen Cephesi 4 Kürdü öldürdü

'Ergenekon'un avukatı' Baykal'ın açıklamaları ve ITC saldırısı failleri gösteriyor

Kerkük'te İran, Türkiye, Suudia Arabistan'ın anti-Kürt ittifakı ve ITC parmağı

KERKUK ,ERBiL’DEN SONRA SÜLEYMANİYE’DE  BÜYÜK PROTESTO

KÜRDİSTAN BÖLGE BAŞKANLIĞI’NDAN İNTİHAR SALDIRISINA KARŞI SERT KINAMA...

ERGENEKON IRAK FELLUCE’YE NE GÔNDERDI?

İsyan çağrısından sivil katliama

ITC , ‘’HALKA ATEŞ AÇIN’’ TALİMATI VERDİ...

Sağlık Bakanı: Kerkük'te 25 kişi öldü, 180 kişi yaralandı

BAŞKAN BARZANİ: “BA’S REJİMİNDEN ÖNCE KÜRDİSTAN BAĞIMSIZ BİR DEVLETTİ, ANCAK KÜRDİSTAN PARLAMENTOSU IRAKLI KARDEŞLERLE YAŞAMAYA KARAR VERDİ”

Önümüzdeki dönem içerisinde Kürd-Sünni ittifakı yaşanabilir.

BAŞKAN BARZANİ: ‘’KERKÜK KONUSUNDA HİÇKİMSENİN ATEŞLE OYNAMASINI İSTEMİYORUZ’’

2008 yılında koparılan bölgelerin tekrar Kürdistan Bölgesi’ne bağlanmasını temenni ediyoruz. Başarı Kürdistan halkı ve hükümetinindir

Kürdistan Bölgesi’ndeki son gelişmeler, Türkiye’nin bombardımanları, 140.madde ve Kürdistan Bölgesi sınırları ile Irak sınırlarının korunması

140.MADDE...

İHSAN:Irak daimi anayasasının 140. Maddesinin uygulanması için kurulan Yüksek Komisyonun ileriye yönelik olumlu adımlar attığını'' söyledi.

Kerkük ve diğer koparılmış bölgelerinin durumunun anayasada öngörülen şekilde normale dönüştürülmesi

Kürd İttifakı:'Referandumun 2-3 ay için ertelenmesi sorun teşkil etmiyor'

Katliamcı devletler Kerkuk referandumunu erteletti!

Şengal Katliamı: 500 ölü, 400 yaralı

Kerkük referandumunun yapılması için süreç hızlandı

KERKÜK BİR KÜRT KENTİDİR