Kürdistan’da Sıcak Takip

Hüseyin İnan Tarih: 29 Eylül 2007 Cumartesi “Alışmış kudurmuştan beterdir” Türk atasözü. Sizin Kemalist takımının değerli dostu Kürt düşmanı Saddam döneminden kalan alışkanlığınız olan sıcak takip, yani Kürdistan’ı talan harekatı bu sefer tutmadı.  Federe Kürdistan Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin Ankara ile Bağdat hükümetleri arasında iç işleri bakanlığı düzeyinde Ankara’da yaptıkları birkaç günlük heyetler arası görüşmelerde en önemli gündem maddesi olan, Güney Kürdistan topraklarına TC ordusunun sıcak takip adı altında müdahalede ve askeri operasyonlarda bulunmasına yönelik maddeyi veto etmesi Kürt diplomasisi ve Kürt yurtseverliği adına önemli bir başarı.  ABD’nin desteğiyle yapıldığını da unutmamak lazım. Dünya değişiyor, stratejik ortaklar da değişir. Kürtlerin de bu değişimden yararlanma hakkı vardır. Buna işbirlikçilik diyen yalakaları ciddiye almaya değmez.  Burada Türkiye’ye verilen mesaj şudur: Kürdistan yolgeçen hanı değildir. Saddam döneminde yaptığınız anlaşmalar bizi bağlamaz. O tür anlaşmaları unutun.  Yine de şanslı sayılırız. Mesela Kürt liderlerden duymaya alışık olduğumuz ve Kürt halkına zarardan başka bir şey getirmeyen o utanç verici açıklamaları da duyabilirdik. Örneğin Barzani, Talabani’nin geçenlerde dediği gibi, şunları da söyleyebilirdi: “Türkiye ‘demokratik’ bir ülke. Oradaki Kürtler demokrasi (Türk demokrasisi!) çerçevesinde sorunlarını halletsinler. Ayrıca, Türkiye bizim topraklarda sıcak takip yapmak istiyorsa her halde bir bildiği vardır. Bir kaç köyü yakıp, yüzlerce vatandaşımızı öldürdükten sonra, demokrasinin gereği çekip giderler...”  Oysa Barzani bir devlet adamı gibi davranarak ülkesine ve kendi iktidarına zarar verebilecek TC ordusunun PKK’yi bahane ederek girişeceği işgale dur demiştir. Ve böylece PKK için de bir koruma kalkanı yaratmıştır. Umarız Kürt partilerinin iktidar oyunları bizi mahcup etmez.  Yani TC, Saddam döneminden kalma ve “hakkı” olduğunu her fırsatta iddia ettiği sınır ötesi operasyon “hakkı”nı pratikte kaybetmiştir. Kürtlere karşı uluslar arası anlaşmalarla resmen elde ettiği ölüm fermanını, kendi imzasıyla geçersiz kılmıştır. Bu içeride Kürtleri öldürmeyeceği anlamına gelmez. Şimdi içeriye daha çok saldıracaktır.  ABD’de son dönemde tartışılan Irak’ın üçe bölünmesi fikrini ve buna paralel olarak böyle bir durum meydana geldiğinde, TC’ye “sınırları geçemezsin” diyecek bir resmi belge işlevi de görecek.  Buna rağmen TC sınırı geçerse, Kürtlerin koyacağı tavır ve uluslar arası güçlerin tutumu, Kürdistan’ın geleceği açısından hayati önemdedir.  Türk medyası, Kürtlerin vetosundan sonra “Peşmerge Kazandı” şeklinde yazılarla öfkeden kudurmuşa döndü. Bu Kürtler açısından iyiye işarettir.  ABD’nin müdahalesinden bu yana söylenen “işbirlikçi Kürtler” çorbası yeniden ısıtılıyor. Oysa, ABD’nin 50 yıllık işbirlikçileri olduklarını ve halen de bu rolü canı gönülden sürdürmek istedikleri gün gibi ortada.  Şu an uluslar arası konjektür tarihte hiç olmadığı kadar Kürtlerin lehine olmasına rağmen; Kürt, Parti, lider ve şahsiyetleri öyle garip açıklamalarda bulunuyorlar ki, insan her an her şeyin Kürtlerin aleyhine dönmesinden korkuyor...  Eğer Kürtler bu sefer de kendi kuyularını kendileri kazmazlarsa, uluslar arası resmi bir statü kazanmaları hayal olmaktan çıkacaktır.  Bu anlaşmaya rağmen, yine de PKK’nin bir rehavete kapılmadan her an bir operasyon olacakmış gibi, güçlerini konumlandırıp, uyanık olması gerekir. “Su uyur düşman uyumaz” lafı da bir Türk atasözüdür.  PKK lider kadrosunun yakalanıp Türkiye’ye iade edilmesi gündeme gelebilir. Bu da güney ve kuzey Kürtleri arasında yaşanan yakınlaşmayı dinamitler. TC’nin asıl isteklerinden birisi de budur.

0 Yorum: