Yürütülecek operasyon PKK'yi değil, Irak Kürdistanı'nı vurmaya yönelik olacaktır Gérard Chaliand */ABD, Türkiye'nin Irak'taki Özerk Kürdistan Bölgesi'yle sınırında konuşlandırdığı yüz bin askerinin müdahaleden kaçınmasını diliyor. Zaten karışık olan şu ortamda General David Petraus da başarıyla inisiyatifi yeniden eline almaya çalışırken yeni bir cephe oluşturmanın hiçbir şekilde sırası değil. PKK, askeri operasyonlarıyla düşüşteki prestijini yeniden kazanmaya çalıştı. Bu akıl almaz strateji, uzun süre devletin omuriliği olan Türk ordusunun, rahat bir galibiyet sonucu kurulan hükümet ile arasında yaşanan siyasi çatışmada puan toplamasına fırsat verdi. Türk ordusu, PKK'nin ateşkes ilan ettiği şu son yıllarda hükümetin istediği her türlü siyasi çözüme karşı geldi. Ancak ordunun bir gün elbet, halkın yüzde 20'sini oluşturan Kürd azınlığa sonsuza kadar kültürel haklar tanımayı reddetmenin imkansız olduğunu kabul etmesi gerekecek... Türkiye, Kürdlere sadece zorunlu asimilasyon olanağını sunarak Kürd kimliğini yeteri kadar uzun bir süre inkar etti. PKK, 90'lı yıllarda olduğu kadar bir askeri tehdit oluşturmuyor artık. Militanlarının bir bölümü Türkiye'de bulunuyor ve silahlı kuvvetlerin denetimlerinden kaçmayı başarıyor, iki ila üç bin oldukları sanılan bir bölümü ise Irak ile İran sınırında bulunuyor. Geçmişte de yürütülen bir kara operasyonu askeri anlamda pek anlam taşımayacaktır. Böyle bir operasyon hangi anlamda Türkiye'deki Kürd sorununu çözebilir ki? Ancak siyasi anlamda bölgesel bir felakete sebebiyet verecektir. Iraklı Kürdler, PKK'yi, kaçırdığı sekiz Türk askerini serbest bırakmaya zorlayarak Türkiye ile ilişkilerini bozmama niyetlerini, bir yandan operasyon halinde kendilerini savunacaklarını hatırlatarak gösterdiler. Operasyon tehdidi henüz kalkmadı. Belki de Türk baskısının asıl nedeni, Bağdat Hükümetinin de onayıyla aralık ayında yapılması beklenen, şimdilerde 2008 yılına ertelenmesi konuşulan Kerkük'ün statüsü hakkındaki referandum olabilir. Kürd çoğunluklu bu şehir, Saddam Hüseyin ile Kürd hareketi arasında otuz beş yıl boyunca anlaşmazlık nedeni oldu. Iraklı Kürdlerin bölgesel başkentleri olarak kabul ettikleri Kerkük'ün Irak Kürdistan'ında bulunması hem tarihi bir haksızlığın düzeltilmesi anlamına gelecek, hem de ekonomik güç ifade edecektir. Kerkük'ün özerk Kürd Devleti'ne verilmesi olasılığı, Kürd karşıtlığı gittikçe artan kamuoyunun –ki Türkiye'nin geleceği açısından oldukça endişe vericidir– desteğini alan bazı Türk askeri yetkilileri için kabul edilemez. Yürütülecek operasyon PKK'yi değil, Irak Kürdistanı'nı vurmaya yönelik olacaktır. Zaten 2003 yılında da Türkiye'nin amacı aynıydı: ABD'lilerin Saddam'a karşı kuracağı kuzey cephesi için topraklarını açmamasıyla iki ülke arasında yaşanan krizde Türkiye'nin öne sürdüğü şart, Kürtlerin o dönemde özerk bir bölgeye sahip olduğu Kuzey Irak'ta düzenlenecek operasyona kendi birliklerinin de katılmasıydı. Türk Hükümeti'nin çıkarı, NATO çerçevesinde büyük Amerikan müttefikiyle ilişkilerini saygı çerçevesinde sürdürmek ve Avrupa Birliği'ne katılmanın yollarını aramaya devam etmektir. Zira üyelik, sağlayacağı ekonomik çıkarların yanı sıra orduyu marjinalleştirmek anlamına gelecektir. Dolayısıyla Türkiye ile Irak sınırında oynanan oyun, aynı zamanda Türkler arası bir meseledir. Başbakan Erdoğan, uzun vadeli hedefler taşıyan bir siyasi lider olarak operasyon macerasından kaçınılması gerektiğinin bilincinde. Ancak tepkileri kontrol altında tutmak zor, her an kışkırtmalarla karşılaşabilir. Ancak aynı zamanda Kerkük'ün Kürt özerk bölgesine verilmesinin, Türk Devleti için kabul edilemez olabileceğini da unutmamalı. *Le Figaro gazetesi/ Jeostrateji Uzmanı/ 04 Aralık 2007 Hazırlayan: Kaya Vural

1 Yorum:

Anonymous said...

hepiniz oruspu çocuğusunuz yıllarca bizim devletimizde yeyip içip sıçtınız şimdi de kürdistan diyorsunuz nah veririz hain herifler size onca şeyi boşuna vermişiz bir gün gelecek yeniden osmanlı gibi bir türk devleti kurulacak sizde dahil olmak üzere tüm kafirlere yarrağımızı yalatacağız