Katliamda hayatını yitiren yetmişbin Dersim Kürdü’nü saygıyla anıyoruz...

  • ’’Ero bıko bıko! no zulumo kı ni kowe Dersim’i di; vere i zulumidı kemer quçe yaboni ama juan. Dilege mı Heq’ira esto kı, mekane Mıste Kor’i a dinadı cehennem kero!’’
  • ’’Oğul oğul! Dersim öyle bir zulüm gördü ki; bu zulümün karşısında dağlar, taşlar dile geldi.Tanrıdan dileğim odur ki Mısto Kor’un mekanını cehennem eylesin!’’
’MISTO KOR’’ VE HALAM Bu sözleri, katliamdan şöyle yada böyle kurtulmuş olan bir çok yaşlı Dersimli’den duyduğum gibi; her acılı haberde ağıtlar yakarak ağlayan halamdan da sık sık duyardım.Ve hiç bir zaman halamın ağıtlı ağlamalarla Kemalistler’in zülmüne duyduğu nefreti unutmadım ve hiç unutmayacağım.Dolayısıyla ben, Kemalizm’i, ne solculuktan; ne de ona muhalif olan bir başka güçten öğrendim.Bu konuda tek öğretmenim zulüm görmüş akraba, tanıdıklarım ve özellikle de halam oldu. Komşu bir köyde evli olan halam, bizleri her ziyaret edişinde hüzünlere boğardı.Özellikle küçük yaştaki çocuklara ilişince gözleri; tutamaz kendini ağıtlar yakardı. Tabii ki diğer kadınlar da katılırdı böylesi ağlama seanslarına.Çünkü, zulmün en korkuncunu yaşamıştı halam. Onun yüreğini yakan: evlatları ve genç yaştaki eşinin katledilişinin acısı olmuştu. Katliam anını Kürtçe olarak anlatırdı. Aklımda kaldığı kadarıyla, Türkçe tercümesini burada sizlere aktarmak istiyorum: ’’Yaz aylarıydı. Çaresiz oturup akibetimizi beklerken, köye bir tabur asker yığılı vermişti.  Evimizin önündeki harmanın kıyısında, üç çocuğum ve eşimle birlikte otururken, evleri karşı yamaçta olan komşumuz yanımıza geldi ve yüzbaşının, muhtarın evinde toplanmamızı emrettiğini söyledi.Bunun üzerine eşim, en küçük çocuğumuz olan kızımızı bana bırakıp; yanına iki küçük oğlumuzu alarak karşıdaki muhtarın evine gitti. Ben de merak ve korkular içinde onların tekrar dönmesini beklerken; aniden kopan insan çığlıklarıyla birlikte, yükselen dumanları görünce; kucağıma kızımı alarak oraya doğru şuursuzca koşuverdim.O esnada seri şekilde çıkan makineli tüfek seslerini duyunca da, dizlerimin bağı çözülmüştü sanki. Kurşunlardan biri alnımı sıyırıp geçince, olduğum yerde yıkılmıştım ve halen makineli sesleri kesilmemişti. Kucağımdaki kızımı koruma istemiyle, ona sarılıp, çaresizce büzülmüştüm.İnilti ve seslerin çokca geldiği bir yerde oduğumu hissedince, daha da korkuya kapılmıştım.Tam makineli sesleri kesildiğinde, Türkçe konuşarak yaklaşanların asker olduğunu anlamış ve kendimi tamamıyla ölmüş vaziyette göstererek şansımı denedim. Kızdan ses çıkmaması için gövdemin altına sakladım. Askerler, halen ölmeyip, inlemekte olanların kafasına sıkarak yada süngüleyerek işlerini bitirmelerinden sonra ordan ayrıldılar. Ben de bir ara kendime gelip başımı kaldırdığımda, baktım ki ne göreyim: her taraf ateşler içindeydi; ben de bir ölüm tarlasındaydım.Samanlıkta benzin serpilerek yakılan köylülerimin çığlıkları kesilmiş; kaçanlar da arkadan eteş edilerek öldürülmüşlerdi. Korkuyla çevremi yokladıktan sonra, kocam ve çocuklarımdan umudumu keserek yollara düştüm. Gecenin karanlığında köyümüze ulaştığımda (bizim köyü kastediyor) dağın yamacındaki mağarada saklandım.Üç gün boyunca aç susuz burda beklerken, yarama kurtlar mussalat oldu ve acılar içinde kıvrandım. Neticede çocuğun ağlamasını duyan kardeşim bizi farkedip köye getirdiğinde, kabus ve acı dolu günlerim artarak devam etti…’’ diyerek anlatırdı. İşte böylesi acıların yaşandığı coğrafyanın çocuğuyum ben.Ve böylesi anlatımlarla büyüdüm. Şimdi bunları anlatanların çoğu hayatta değil; ama acıların izleri hep hayatta kalmaya devam edecek. Tıpkı film şeridi gibi her defasında gözlerimizin önünden akacak. Bu yıl katliamın yetmişinci yılı ve yine acılar bir bir akacak yüreklerimizden. Halam, nasıl küçük cocukları gördüğünde acılarını, ağıtlar yakarak tazelemişse; ben de her gözüyaşlı, yaşlı kadınlar gördüğümde halamı hatırlayacağım. Ve her halamı hatırladığımda da ‚’’Mısto Kor’’un zulmüne karşı kin bağlayacağım. Öyleyse Kemalistler bir insanlık suçu işlemişlerdir. Burada neden ve niçinleri sorgulamak tabii ki önemlidir. Ve önemli bir şey daha var, o da: bu acıları yaratanların kimler olduğudur. Kemalist ideoloji ve onun yürütücülerinden başkaları olabilir mi? Elbette değil. Öyleyse Kemalistler bir insanlık suçu işlemişlerdir.Bu şuçu işleyen bir ideolojinin yaratıcısını affetmek Kürtlerin, özellikle de Dersimli Kürtlerin akıllarının ucundan bile geçmemelidir. Benzer acıları yaşamış olan mazlum yahudilerin, nasıl Hitler’i afedeceklerini hayal bile edemiyorsak; Hitlerin hocası olarak rivayet edilen‚’Mısto Kor’u, Kürtler’ de affetmeyecektir. Dersim katliamının yetmişinci yılında, acılarımızın tazelendiği bu aylarda, Kemalist zülümkarlara lanetler okurken, katliamda hayatını yitiren yetmişbin Dersim Kürdü’nü saygıyla anıyorum. Nuri Aslan-Kurdistan-Post

0 Yorum: