PNA-ABD'nin eski Dışişleri bakanlarından Henry Kissinger, ABD askerlerinin Irak'tan erken çekilmesinin bu ülkede şiddetin sona ermesine sebep olmayacağın söyledi. Kissinger, ABD askerlerinin ülkeden çekilmesi durumunda Türkiye ve İran'ın Kürtlere karşı savaşa başlayabileceğini söyledi.  Haliç Times Gazetesinin geçtiği haberde Kissinger, erken ve çabuk çekilmenin ülkede bir iç savaşa ve hatta bir soykırıma neden olabileceğini söyledi.  Kissinger, ''ABD güçlerinin ülkeden erken ve çabuk çekilmesinin ardından Türkiye ve İran'ın ülkelerinin bağımsızlığından yana olan Kürtlere karşı büyük ve geniş bir savaş başlatabileckleri öngörüsünde bulunduğunu'' söyledi.

ABD, Federe Kürdistan'da kalıcı üs düşünüyor

Gönderen: rizgarionline Tarih: 18.09.2007 Saat: 10:41 Katkıda Bulundu rizgarionline Rizgarî Online/ABD'de Demokrat Parti'nin savunma konularında en yetkin ismi olan milletvekili John Murtha, Başkan George W. Bush yönetiminde bazı isimlerin, Federe Kürdistan bölgesinde kalıcı askeri üs kurulmasını düşündüğünü söyledi. Asker kökenli Murtha, Ulusal Basın Kulübü'nde yaptığı konuşmada, Başkan Bush'un politikalarına ve Irak'taki Amerikan kuvvetlerinin komutanı Orgeneral David Petraeus'un değerlendirmelerine karşı çıktı. Irak'taki durumu Vietnam savaşına benzeten Murtha, ABD'nin, artık askeri güçle bu ülkedeki gelişmeleri etkileme imkanının sınırlı olduğunu savundu. ANKA ajansının geçtiği habere göre Murtha, Başkan Bush yönetimi yetkilileriyle yaptığı bir görüşmeye değinirken de kendisinin, bu toplantıda ABD'nin Irak'ta kalıcı üsse ihtiyacı olmadığı görüşünü dile getirdiğini anlattı.  John Murtha'ya göre yönetimin bir yetkilisi ise ABD'nin Kürdistan bölgesinde buna ihtiyacı olabileceğini söyledi. Murtha, bu kişinin adını vermedi.  Demokrat milletvekili Murtha, Türkiye'nin Federe Kürdistan bölgesinde bir Amerikan askeri üssüne karşı çıkacağına işaret ederek, “Türklerin bakış açısından bakıldığında bunu yapıp yapamayacağımızı bilmiyorum” dedi. RO/Zilan Dersim

Fırat ve Dicle(+petrol) Kürdlerin başına bela mı?

Fırat ve Dicle Kürdlerin başına bela mı?  Gönderen: rizgarionline Tarih: 18.09.2007 Saat: 10:06 Katkıda Bulundu rizgarionline Rizgarî Online/Kürdlere karşı sürekli teyakkuz halinde bulunan ve işgal altında tuttuğu Kürdistan coğrafyasını tahrip eden Türk ordusu, şimdi de kafayı küresel ısınmadan az etkilenen Kuzey Kürdistan ile ilgili yeni bir paranoyaya girdi. Türk silahlı kuvvetleri teorisyenleri, Kürdistan’ın cezp edici doğal yapısını bile kendi güvenlikleri için bir tehdit olarak görmeye başladılar. Silahlı Kuvvetler dergisinde Yarbay Süleyman Özmen tarafından kaleme alınan bir makalede, iklim değişiklikleri nedeniyle Türkiye'nin tehdit altında kalabileceği iddia edildi.  Genelkurmay Stratejik Araştırmalar ve Etüdler Merkezi (SAREM) Başkanlığı Ortadoğu uzmanı Tankçı Yarbay Süleyman Özmen, ulusal güvenlik stratejisinin, küresel iklim değişikliğinden kaynaklanan tehditlere karşı yeniden gözden geçirilmesi ve değiştirilmesi gerektiğini belirtti. Özmen, kuraklık ve çölleşmenin, küresel ısınmadan daha az etkilenecek bölgelere doğru yoğun bir göç hareketine neden olabileceğine dikkati çekerek, bu durumun Türkiye'nin ulusal güvenliği bakımından tehlikeler doğurabileceğini bildirdi. Fırat ve Dicle nehirlerinin zengin su potansiyelleriyle “Doğu ve Güneydoğu Anadolu “bölgelerinin stratejik önemini artıracağına işaret eden Özmen, "Bu bölgelerimize yönelik dış tehditlerin oluşması gündeme gelebilecektir" iddiasında bulundu.  İsrail, Irak ve Suriye gibi ülkelerin Türkiye için tehdit oluşturabileceklerini de savunan Özmen, Türkiye'nin bir bölümünde ya da genelinde ortaya çıkabilecek çevresel bir felaketin, var olan bölgesel farklılıkları siyasi, kültürel ve iktisadi açıdan derinleştirerek, genel istikrarsızlığı, huzursuzluğu ve iç tehdidi artırabileceğini de kaydetti.  Özmen, son zamanlarda güney sahillerinde özellikle Avrupa vatandaşlarınca yapılan gayrimenkul alımlarının küresel iklim değişikliği bağlamında sistematik bir faaliyet kapsamında yapılıyor olabileceğinin de incelenmesi gerektiğini belirtti.  Ayrıca, GAP'ın ortaya çıkardığı verimli topraklarda İsrail ve Arap uyrukluların arazi aldıkları iddiaların, Türk kamuoyunda endişelere neden olduğunu kaydetti.  Özmen, Türkiye'nin yaşam alanlarını ve vatandaşlarını korumak için savaşmaya mecbur kalabileceğini de belirtti.

Ümit Fırat:Öcalan'ı dışlayan DTP olamaz

DTP'nin aldığı oy Apo'nun yarattığı partinin oyudur; onu dışlayamazlar! Ancak Öcalan'ı dinleyen bir DTP halkın ihtiyaçlarını karşılayamaz, en fazla birileri milletvekili olur, birileri belediye başkanı... Kimi gazetelerde 'bu kan dursun' der, kimi de 'milli maçlara da gideriz' der. Bu da bir uğraşıdır!"..  Türkiye'nin önde gelen Kürt entelektüellerinden Ümit Fırat, Demokratik Toplum Partisi'nin PKK'nın etkisinde olduğunu söylüyor, böyle değilmiş gibi davranmalarını yersiz buluyor.... Öcalan'ı dışlayan DTP olamaz! ŞİRİN SEVER "DTP'nin aldığı oy Apo'nun yarattığı partinin oyudur; onu dışlayamazlar! Ancak Öcalan'ı dinleyen bir DTP halkın ihtiyaçlarını karşılayamaz, en fazla birileri milletvekili olur, birileri belediye başkanı... Kimi gazetelerde 'bu kan dursun' der, kimi de 'milli maçlara da gideriz' der. Bu da bir uğraşıdır!"..  Ümit Fırat bir 'Kürt aydını' olarak tanınıyor. Eski bir siyasetçi... Ancak hiçbir zaman parlamenter düzeyde görev almadı siyaset dünyasında. Cem Boyner'in 93'te başlattığı Yeni Demokrasi Hareketi'nde de YDH) Doğu ve Güneydoğu'daki örgütlenmeden sorumluydu. Bir dönem Türkiye'yi geren; Paris Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nazan'la hazırladıkları 'Kürtler Ne İstiyor?' başlıklı bildirinin mimarlarından biri... Savunduğu fikirler ve muhalif tutumu nedeniyle 'bir kısım' Kürtlerin mesafeli yaklaştığı bir kimlik aynı zamanda... DTP'nin (Demokratik Toplum Partisi) PKK etkisinde olduğunu söylüyor, böyle değilmiş gibi davranmalarını yersiz buluyor. O yüzden de çarpıcı açıklamalarda bulunuyor...  - Daha önce de çeşitli kesimler ve IKDP Irak Kürdistan Demokrat Partisi) sözcüsü tarafından dile getirilen bir iddiayı tekrarlayıp 'Öcalan'ın İmralı'da telefonla konuştuğunu, her şeyden bilgisi olduğunu' söylediniz. Neden bu açıklamayı yaptınız?  - Hep 'DTP'yi ben yönetmiyorum, ben karışmıyorum' diyor ama avukatlarıyla yaptığı görüşmelerinde, satır aralarında çok net mesajlar gönderiyor. DTP'nin aldığı oy, Öcalan'ın yarattığı partinin aldığı oydur. DTP'yi Öcalan'ın kontrolünün dışındaymış gibi göstermek yersiz geliyor bana. Bu tür tartışmalar vardı, ben de onu belirtmek istedim. Abdullah Öcalan örgütünü yönetiyor, kontrol ediyor, gerektiğinde telefonla da konuşuyor. Bu da ciddi insanlar tarafından iddia ediliyor. Bu iddialar bana ait değil; ben sadece aktarıcıyım.  - Bunu söyleyerek savcıları göreve mi çağırmak istediniz?  - Hayır efendim!  - Ne amaçla söylediniz peki?  - Ben suç duyurusunda bulunmuyorum. Ayrıca cezaevlerinden telefonla konuşma, karşı olduğum bir durum da değil. Ben şunu söylemek istedim; 'Apo tecrit edilmiştir, bütün dünyayla irtibatı kesilmiştir, biz bağımsızız, onunla irtibatımız yoktur' söylemleri yanlış! Seçim sonrası avukatları aracılığıyla; Ahmet Türk'ün Devlet Bahçeli'yle el sıkışmasına, Sırrı Sakık'ın Milli maçlara da gideriz' beyanatına çok sert, çok aşağılayıcı eleştirilerde bulundu. Orada 21 milletvekili var; sekizi kadın. Sadece kadınlara sevgilerini, tebriklerini gönderdi.  - Niye böyle bir ayrım yaptı?  - O bunu hep yapar; gençler ve kadınları hep öne çıkarır, erkek nüfusu aşağılar!  - Asker, Kuzey Irak ve Güneydoğu politikasını yürütürken, Apo'nun tele-ilişkilerini veri olarak mı değerlendiriyor?  - Elbette her şeyin kendi bilgisi dahilinde olması için tolerans gösteriyor. Bu kanal kesilirse; Kandil Dağı'ndaki, Brüksel'deki, Paris'teki PKK bürokrasisi kendi başlarına bazı kararlar alacaktır. Türk istihbaratı da bu bilgileri kontrol edemeyecek.  - 'Öcalan'ın gardiyanları anılarını yazarsa şaşırtıcı bilgiler çıkar' dediniz. Ne demek istediniz?  - İmralı'da tek başına bir mahkûm! Orada olup biteni bilmiyoruz. 1999 temmuzunda Çevik Bir 1. Ordu Komutanı olduğu zaman; Apo avukatlarına, 'Çevik Bir buraya geldi' diyor. Oraya giren çıkan birtakım devlet otoriteleri oluyor. Bunları kastettim...  - Kürtler arasında AKP etkisi artıyor, oy dağılımı da bunu gösteriyor. Öcalan ve PKK'nın etkinliği azalmıyor mu bu durumda?  - Hayır! İnsanlar hayatına artık başka misyon yükleyerek, geri dönmemek üzere dağlara çıkıyor. Dikkat ederseniz o insanların, o kitlenin belli başlı talebi Apo eksenlidir. Yani onun özgürlüğü, onun sağlığı, onun mesajları doğrultusunda taleplerdir. Örgütü için de mutlak bir otorite. Şu anda ona karşı gelmeye hiç kimsenin gücü yetmez.  Tandoğan Sendromu!  "Ankara'da Nevzat Tandoğan diye bir vali vardı; 'Bu ülkeye komünizm lazımsa biz getiririz' demişti. Apo'da da Tandoğan sendromu var. Kürtçe televizyon mu kurulacak 'biz yaparız', 'bunlar kadından anlamaz, ben anlarım' diyor, Kürtlerle ilgili film mi çekilecek, 'biz çekeriz!' Yani 'Ne lazımsa biz yaparız' mantığı..."  'Geleceğe dair bir güvence vermiyorlar'  -AKP'nin Güneydoğu'da aldığı oy oranına bakarsak; DTP, Öcalan'ın direktifleriyle Kürt sorununun çözümüne katkı sağlayabilir mi artık?  - Baykal nasıl kendi tabanına hitap edebiliyorsa hâlâ, Öcalan da kendi örgütünü kontrol edebilir. DTP'nin burada Öcalan'a rağmen bağımsız bir irade, daha gerçekçi bir politika uygulayabileceğini düşünmüyorum. Öcalan'ın onaylamadığı, dışladığı, Öcalan'a ters bir DTP yoktur.  - Peki Öcalan'ı dinleyen bir DTP Kürt sorununa yardımcı olur mu?  - Öcalan'ı dinleyen bir DTP bugünkü gücünü böyle muhafaza eder, birtakım insanlar milletvekili olur, belediye başkanı olur, kimi gazetelerde 'Bu kan dursun' açıklaması yapar, kimi 'milli maçlara da gideriz' der... Bu da bir uğraşıdır.  - Halkın sorunu, ihtiyaçları peki?  - Halkın ihtiyaçlarını siyasi güç olarak karşılayacak pozisyonda değiller. En fazla halkın ihtiyaçlarını ilgili kurumlara iletebilirler, bu konuda bir baskı gücü olabilirler. Yani bir Kürt partisi iktidar olma hevesini bırakmalı; yöneticileri, siyasi iktidarı, bürokrasiyi, Kürtlerle ilgili politikalarının doğru olmadığı konusunda ikna etmelidir.  - DTP iktidar hevesi içinde mi?  - Bu seçimde çok iddialı değillerdi bağımsız aday oldukları için ama geçen seçimde öyle uçuk arkadaşlarla karşılaştık ki, "İktidar olacağız," diyorlardı. İnanılmaz bir şeydi yani...  - Oyları AKP'ye gittiğine göre rotalarını değiştirmezler mi?  - AKP önemli bir Kürt desteği aldı çünkü DTP, Kürtlerin geleceğine dair bir güvence vermiyor, ona oy verenler de bunu biliyor. Giderek Kürt meselesinin başka alanlarda daha iyi projelerle çözümlenebileceği inancı gelişiyor birçoğunda. AKP, tam tamına doğru şeyler söylemese bile hoş gelen ifadeler kullanıyor, "Kürtler de bizim kardeşimizdir," diyor.  Urfa'yla Diyarbakır farkına bakın anlarsınız!  -Gül, Güneydoğu gezisinde "Yılların ihmalini sileceğiz," dedi. Bir cumhurbaşkanının söylediği herhangi bir söz müydü bu; açılımı, samimiyeti var mı?  - İyileştirici çözümler istiyor AKP; hem içerden, hem uluslararası camiadan bu yönde politik tavsiye ve telkin alıyor. Ayrıca AKP, Kürt bölgesinden iyi bir destek aldı. Bu desteğin bir beklentiyle sunulduğunu biliyorlar. Bir de Gül'ün daha önceki cumhurbaşkanlarından bir farkı var. 4.5 yıllık başbakan yardımcılığı döneminde Kürt sorunuyla ilgili bilgi sahibi oldu, bu konudaki şikâyetler herkesten önce onun masasına geldi.  - Osman Baydemir'in 'Kaynak yok, hiçbir projemiz desteklenmiyor' iddiası haklı mıdır peki?  - Bir kısmıyla doğrudur. Bunlar belediye ve hükümet arasında parti farklılaşması halinde her zaman yaşanan sorunlardır. 76'da Ankara'da yaşıyordum, Vedat Dalokay mükemmel bir belediye başkanıydı ama bir gün belediye binasına 'Bu bina satılıktır' ilanı astı çünkü hükümetten destek alamıyordu. Osman Baydemir de bundan etkileniyordur tabii. Başbakan da "Diyarbakır'ı istiyorum," diyor. Tabii ki refleks gösterecektir.  - Baydemir'in siyaset dilini nasıl buluyorsunuz?  - Çok sahici bulmuyorum.  - Neden?  - Bir kere çok somut, çok yakın hedefli değil. 'Ben bu işi yapacağım' inancı yansıtırsınız ya, Baydemir'de o yok! Bir tedirginlik yaşıyor devamlı. Belki içinde bulunduğu siyasi pozisyon bakımından... Belki genç, daha 30 yaşında ve yeterli tecrübe sahibi olmadığı için... Belediye başkanı olarak bağımsız bir inisiyatif koyamıyor.  - Önümüzdeki yerel seçimde Diyarbakır'ı kaybedebilir mi DTP?  - AKP hükümetten çok belediyelerde başarılı bir parti esasında. Çünkü hükümet olarak karşılaştığı engeller vardı; CHP var, cumhurbaşkanı vardı, genelkurmay başkanlığı var, bir sürü barikat var... Kendini güçlü hissetmiyordu. Ama belediyelerde bu tür barikatları, engelleri yoktu ve başarılı bir belediye hizmetleri var. Urfa'ya gidin, Diyarbakır'la arasında 150 kilometre mesafe var, AKP kendi belediyesine nasıl imkân sağlıyor görün. Diyarbakır'ın günahı ne!  'Cumhurbaşkanı adayıyla pazarlık yapmaları ayıptı!'  -DTP'nin askerlerin resepsiyonuna çağrılmaması, Ahmet Türk'ün de buna bölücülük' demesine yorumunuz?  - Ordunun, Türkiye'nin seçilmiş cumhurbaşkanına yönelik tavrı ortada dururken, DTP'nin alınganlığının hiç manası yoktu! Ben DTP'nin başkanı olsaydım, çağrılmadığım için memnun olurdum! Generallerin önünde, ceketimi nasıl ilikleyeceğime bakmak için flaşların patlamasını istemezdim. Orduevinde kadeh kaldırmak o kadar önemli miydi? Bence burada DTP'lilerin Gül'e yaklaşımlarını da sorgulamak lazım. Cumhurbaşkanı adayıyla pazarlık yapmaları büyük bir ayıptı!  - Neden pazarlığa dönüştürdüler bu işi peki?  - "Biz Kürtler için bir şey istedik," diyecekler, kılıf hazırlıyorlar.  - Köylü kurnazlığıyla politika yaptıklarını mı düşünüyorsunuz?  - Evet, köylü kurnazlığıyla yaptılar ama Gül de bu numarayı yutmadı, çünkü onların Gül'den istedikleri, Abdullah Gül'ün intiharıydı! Gül, bugün Hakkâri'de söylediği şeylere benzer şeyleri her zaman söylüyordu.  Çok yanlış konuşmalar yapıyor, bilgisi yetmiyor!  -Leyla Zana'yı da 'Sadece fotojenik olmakla, donanımlı olmamakla' suçladınız. Zana Kürtler için önemli bir figürken, niye söylediniz bunu?  - Fotojenik kavramını bir aşağılama, bir hakaret olarak söylemedim! Kürt bildirisine önce imza atıp sonra '"Bu bizim imza attığımız ilk bildiri değil," dedi, bu bildiri sanki federasyon talep eden bir metinmiş gibi sundu. Ben de buna refleks gösterdim.  - Leyla Zana neden gizleniyor?  - Zana'nın öne çıkması yeni adresler ortaya çıkması gibidir. Apo da kendisi dışında bir Kürt adresinin oluşmasını önlemeye çalışıyor. Ama seçimlerden sonra "Leyla gelsin, elini taşın altına soksun," deyip göreve çağırdı. Bir de Leyla yanlış konuşmalar yapıyor...  - Nasıl yanlış konuşmalar?  - AB davetlisi olarak katıldığı oturumda yaptığı konuşma bizi rahatsız etti. Dedi ki "Biz azınlık değiliz, biz cumhuriyetin kurucusuyuz, asli unsuruyuz," falan... Bilgi yetmezliğidir bu!  - Meclis'te olmalı mı Leyla Zana?  - İnsanların ne için Meclis'te bulundukları benim için daha anlamlıdır. 'Bugün ne giydi, yüzü güleç mi değil mi?' gibi yaklaşımlar rahatsız edici.  'Partiyle yollarını ayırmalıydı ama gitti başkan oldu!'  -DTP'yi çok sıkı eleştiriyorsunuz, ne kadar objektifsiniz peki?  - Söylediklerim birilerine çok itici, ürkütücü geliyor, rahatsızlık veriyor ama yalanlayamazlar. DTP'yi kuran, bugün yönetici olan insanların çoğu benim yakın dostlarımdır. Ahmet (Türk) 40 yıllık arkadaşımdır ama iki yıldır pek fazla görüşmüyorum. Orada olmaması gerek diye düşünüyorum.  - Nerede olmaması gerek?  - O partide! Özellikle Hikmet Fidan'ın öldürülmesi hadisesinden sonra... İzmir'de taziye evinde tartışmışlar, Ahmet Türk cinayete çok sert tepki göstermiş, birileri de biraz daha sessiz kalmak, olayın üstüne gitmemek gibi bir tavır koymuştu.  - Yani örgütten 'sessiz kalın' uyarısı mı yapıldı?  - E tabii. 1.5 yıl önce Süleymaniye'de Kâni Yılmaz öldürüldü. Kimin tarafından öldürüldüğü yine çok netti. Ahmet Türk'ün artık partiyle bağlarını koparıp 'Buraya kadar' demesini beklerken, gitti DTP'ye genel başkan oldu. Benim için de o saygın ilişkimiz orada kaldı, dondurdum.

Erdogan, Asker, Medya ve Yargı, DTP'yi Hedefe Koydu

Yargı da DTP'yi Hedefe Koydu

Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın her defasında hedef gösterdiği DTP, Meclis'e girdikten sonra yürütmeye çalıştığı etkili muhalefetle siyaseten zorladığı AKP hükümetinin de hedefi haline geldi. Başbakan Tayyip Erdoğan, 'PKK'ye terörist deyin' argümanıyla DTP'li milletvekillerine yönelik 'kıskaç siyasetini' yürürlüğe koydu. Ayrıca DTP'li belediye başkanlarına da 'savaş' açan Erdoğan, son olarak 60'ıncı hükümetin programının tartışıldığı Meclis'te DTP'li vekilleri ve Kürtleri 'terörist' olmakla suçladı. Yargı kurumları da hükümet ve ordunun DTP'lilere açtığı savaşa katılmaktan geri durmadı. AKP'nin hazırladığı yeni anayasa taslağının tartışmaya açıldığı bir dönemde, Kürtlerin demokratik taleplerini dile getiren DTP'ye yönelik baskıların artması dikkat çekti. Kürtlerin barış umudunu Meclis'e taşımak ve Kürt sorununun demokratik çözümü için diyalog yolunu açmak amacıyla Meclis'te grup oluşturan DTP, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ve Başbakan Erdoğan'ın tehditkar açıklamalarının ardından peş peşe soruşturma ve tutuklamalarla yargının hedefi oldu.

DTP'ye yönelik baskıların bilançosu 22 Temmuz: Malatya'nın Dilek beldesinde CHP'lilerin köylülere açık oy kullandırmalarına müdahale eden DTP Malatya İl Başbakanı Nuray Kılınç tartaklandı. AK Parti 3. sıra Milletvekilli Adayı Kazım Ataoğlu'nun köyü olan Bingöl'ün Yeniköy köyüne giden DTP İl Başkanı Faruk Ersöz ile 'Bin Umut' Adayı müşahitlerine saldırı düzenlendi.

31 Temmuz: DTP eski MYK üyesi Mahmut Bilgin ile PM üyesi Pelin Yılmaz Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Ekipleri'ne bağlı sivil polisler tarafından gözaltına altındı. 1 Ağustos: DTP Kars eski İl Başkanı Mahmut Alınak hakkında, Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak'ın tutuklanmasına dikkat çekmek için 24 Nisan'da yaptığı basın açıklaması nedeniyle soruşturma başlatıldı. 3 Ağustos: Antalya'da 31 Temmuz günü gözaltına alınan DTP üyeleri Memduh Yıldız ve Faik Yağız tutuklandı. 5 Ağustos: Şemdinli'de bombalanan Umut Kitapevi açılış törenine katılan DTP Grup Başkanı Ahmet Türk'ün de aralarında bulunduğu çok sayıda DTP'li hakkında soruşturma başlatıldı. 8 Ağustos: DTP Siirt İl Başkanı Abdurrahman Taşçı hakkındaki bir dava nedeniyle tutuklandı. DTP Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş hakkında seçim çalışmaları sırasında bir HPG'linin ailesini ziyaret ettiği için soruşturma başlatıldı. 10 Ağustos: Şırnak İdil Cumhuriyet Başsavcılığı DTP MYK Üyesi Selim Sadak hakkında Şırnak'ta yaptığı iki ayrı Kürtçe konuşma nedeniyle 'Siyasi Partiler Yasası'na muhalefet' ettiği ve 'Suç ve suçluyu övmek' iddialarıyla iki ayrı soruşturma başlattı. 15 Ağustos: Adana Küçükdikili Belediye Başkanı Leyla Güven, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın bağımsız bir doktorlar heyeti tarafından muayene edilmesini talep eden DTP'li diğer belediye başkanlarıyla birlikte yaptığı açıklama nedeniyle Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na ifade verdi. 17 Ağustos: Malatya'da Newroz kutlamalarına katılan ve aralarında DTP Malatya İl Başkanı Nuray Kılınç'ın da bulunduğu 27 DTP'li hakkında 'Yasadışı örgüt propagandası' yaptıkları iddiasıyla dava açıldı. Maraş'ın Elbistan ilçesindeki Newroz kutlamalarıyla ilgili ROJ TV'ye bilgi verirken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'dan 'Sayın' diye bahseden DTP Maraş İl Başkanı Yusuf Adıgüzel, 15 ay hapis cezasına çarptırıldı. 20 Ağustos: İstanbul'da DTP Beyoğlu ilçe binasına molotofkoyteylli saldırı düzenlendi. 24 Ağustos: Muş Bulanık Belediye Başkanı M. Nasır Aras, Öcalan'ın zehirlendiğine ilişkin DTP'li diğer belediye başkanlarıyla yaptığı ortak açıklama nedeniyle savcılığa ifade verdi. Ağrı'nın Doğubayazıt İlçe Kaymakamlığı'nın, belediye tarafından yapılan Ehmedê Xan' Parkı'nın girişinde bulunan tabelayı 'X' harfini gerekçe göstererek söktürmesinin ardından İçişleri Bakanlığı DTP'li Belediye Başkanı Mukaddes Kubilay ile 24 Meclis Üyesi hakkında soruşturma başlattı. 26 Ağustos: DTP Adana İl Örgütü'nün 1. Olağanüstü Kongresi sonrası yeni seçilen DTP İl Yönetim Kurulu Üyesi Emine Adıbelli gözaltına alındı. 27 Ağustos: Ağrı Doğubayazıt Cumhuriyet Savcılığı, 'Bin Umut' Ağrı Bağımsız Milletvekili Adayı Naci Kutlay'ın 18 Temmuz'da belediye binası önünde düzenlediği mitingde konuşan DEP eski Milletvekili Hatip Dicle hakkında 'Kürdistan' kelimesini kullandığı gerekçesiyle soruşturma başlattı. 29 Ağustos: DTP Bingöl İl Başkanı Avukat Ömer Faruk Ersöz hakkında 14 Haziran günü operasyonlara ilişkin yaptığı basın açıklaması nedeniyle Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. DTP Gençlik Meclisi üyesi 9 kişi İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alındı. 30 Ağustos: Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, ordunun Şırnak'ın Uludere ilçesinde kimyasal silah kullandığını gündeme getiren DTP için 'Biz teröristleri kesinlikle muhatap almayız' diyerek hedef gösterdi. Yüksekova Cumhuriyet Savcılığı, DTP Yüksekova İlçe Örgütü'nde 15 Ağustos günü düzenlenen etkinlik nedeniyle Yüksekova Belediye Başkanı M. Salih Yıldız'ın da aralarında bulunduğu 11 DTP'li hakkında soruşturma başlattı. Denizli'nin Sarayköy DTP İlçe binası kimliği belirsiz kişilerce tahrip edildi. 31 Ağustos: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, DTP Grup Başkanı ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk'ün, 30 Ağustos resepsiyonuna davet edilmemelerini eleştiren konuşmasıyla ilgili soruşturma başlattı. İnternet üzerinden yayın yapan 'Kovara Veger' adlı dergide yazıları yayınlanan DEHAP Konya eski İl Başkanı ve DTP Kurucu Üyesi Hacı Mehmet Bozdağ, yazılarında Öcalan için 'Sayın', HPG'liler için 'gerilla' ve Bölge illeri için 'Kürdistan' ifadelerini kullandığı gerekçesiyle Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. 1 Eylül: DTP Çanakkale İl Başkanı Abdullah Güleç, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle Behramkale'de (Asos) yapılan basın açıklamasının ardından gözaltına alındı. 2 Eylül: 1 Eylül Dünya Barış günü dolayısıyla Kadıköy'de düzenlenen 'Halkların Kardeşliği ve Özgürlüğü için Barış Mitingi'ne müdahale eden polisin gözaltına aldığı tertip komitesi üyeleri Kadıköy Polis Merkezi'ne götürüldü. Aralarında DTP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Mehmet Şakar'ın da bulunduğu 7 kişi burada ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. HPG'li Suat Karataban'ın cenazesini almak için geldiği Van'da gözaltına alınan DTP Tekman İlçe Başkanı Sertaç Öztürk, tutuklanarak cezaevine konuldu. 4 Eylül: Erdoğan, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in AKP hükümetinin 4.5 yıllık dönemde hazırladıkları hiçbir projeye destek vermediği şeklindeki açıklamasına 'Tüm belediyelere eşit davrandık. Aksini iddia edenler varsa çıkıp ispatlasın' yanıtını verdi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Baydemir'in yaptığı açıklamalarla ilgili inceleme başlattı. 5 Eylül: Urfa Cumhuriyet Savcılığı, Siirt'te askerlerin yürüttüğü operasyon sırasında çıkan çatışmada yaşamını yitiren ve cenazesi ailesine verilmeyen HPG'li Müslüm Solmaz ve Mehmet Kurttekin için Urfa'nın Suruç ilçesinde yapılan cenaze töreniyle ilgili inceleme başlattı. İnceleme sonucunda DTP Urfa İl Başkanı Mustafa Demir ve İlçe Başkanı Şükrü Binici'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda DTP'li soruşturmalık oldu. 6 Eylül: Hatay'ın İskenderun ilçesinde 21 Mart Newroz etkinliğinde yapılan konuşmalar ve söylenen şarkılar nedeniyle DTP İlçe Örgütü yöneticileri ve müzisyen Murat Oğuz hakkında 'örgüt propagandası' yaptıkları iddiasıyla dava açıldı. 7 Eylül: Mardin'in Kızıltepe ilçesinde DEP Batman Milletvekili Mehmet Sincar'ın 14. ölüm yıldönümünde binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen basın açıklamasına katılan çoğu DTP'li 50'yi aşkın kişi hakkında jet hızıyla soruşturma açıldı. Şırnak Silopi'de önceki gün evlere düzenlenen baskında gözaltına alınan Savaş Koca adlı vatandaş serbest bırakılırken DTP üyesi Mazhar Metin ise tutuklandı. 8 Eylül: Antep Nizip'te HPG'li Müslüm Solmaz'ın taziye ziyaretinin ardından yapılan yürüyüş ve konuşmalar nedeniyle gözaltına alınan ve aralarında DTP Antep İl Başkanı MustafaTuç'un da bulunduğu 9 kişi tutuklandı. 10 Eylül: Ağrı Doğubayazıt'ta Newroz kutlamalarında yaptıkları konuşmada 'Sayın Öcalan' dedikleri için haklarında dava açılan DTP PM üyesi Hazal Aras, DTP İlçe Başkanı Dalha Kaya ve TUHAD-DER Şube Başkanı Mahmut Singar'a 600 YTL para cezası verildi. 12 Eylül: DTP Urfa İl Başkanı Mustafa Demir, ifade vermek için gittiği Adliye binasında polisler tarafından gözaltına alındı. DTP Erzincan İl Başkanı Hüseyin Bektaşoğlu, yaptığı iki ayrı açıklamada, 'Sayın Öcalan' ve 'PKK'nin ilan ettiği ateşkese devlet ve hükümet sahip çıkmalıdır' dediği için 'Örgüt propagandası yaptığı' iddiasıyla Erzincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 3 yıl, 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. 13 Eylül: DTP Varto İlçe yöneticisi Özgür Yılmaz Muş il merkezi çıkışında gözaltına alındıktan sonra Varto'daki evi sivil polisler tarafından basıldı. 14 Eylül: Şırnak Silopi'de evine düzenlenen baskınla gözaltına alınan DTP Silopi İlçe Örgütü çalışanı Mazhar Metin, bir itirafçının ifadeleri doğrultusunda tutuklandı.

PNA-Irak Parlemantosu baskanı Mahmut Maşedani, ''Türkiye'nin Kerkük meselesi konusunda kırmızı çizgiler koyması yerin kendi içindeki Kürt sorununu çözmesi gerektiğini'' söyledi. 

Meşedani, dün yaptığı açıklamada,'' Türkiye için Irak'ın içişlerine karışmasından daha iyi olan şey kendi içindeki Kürt sorununu halletmeye çalışmasıdır.Kerkük meselesi Irak'ın içişlerini ilgilendiren bir meseledir.Hiç kimsenin bu meseleye karışmaya hakkı yoktur'' dedi.

''Irak'tan'' adlı televizyon programında El-Arabiye'ye açıklama yapan Meşedani, ''Kerkük meselesi adım adım çözüme kavuşturulacak. Kentten çıkarılanlar ve eski yerlerine dönenlere tazminat verilecek.Nüfus sayımı yapılacak ve daha sonra da referanduma gidilecek'' dedi.  Meşedani açıklamasının sonunda, ''Eğer büyük bir kan dökülmezse Kerkük meselesini Kürt, Arap ve Türkmenler'den başka hiç kimse çözemez'' dedi.

Türk bombardımanları yeniden başladı

Rizgarî Online/ Türk Ordusu'nun Güney Kürdistan topraklarını tekrar bombardıman etmeye başladığı bildiriliyor. Türk topçularının Kürdistan sınırları içindeki Zaxo' ya bağlı Herur köyü ve çevresini ağır toplarlara bombardıman ettiği bildirildi. Bombardımanlara ilişkin Kanî Masî bölgesinden Peyamner'e açıklama yapan Kürdistan Peşmerge Gücü’nden bir kaynak, Türk ordusunun Herur köyünü 6 ağır topla bombardıman ettiğini, bombardımanlarda herhangi bir can kaybının meydana gelmediğini bildirdi. Ayrıca, Herur köyü sakinlerinden bir kaynak, Bombardınmanların bölgede büyük bir korkuya sebep olduğunu, dün akşam ezanından önce düzenlendiğini, herhangi bir can kaybının yaşanmadığın ancak bombardımanlar esnasında dağılan parçaların evlere isabet ettiğini bildirdi. RO/S.Welat

Tunceli ormanları yanıyor, Ovacık duman altında

TUNCELİ (DİHA) - Tunceli'nin Ovacık İlçesi'ne bağlı Kozkozulca, Danzi, Dereköy, Amutka ve Kozulca köyleri ile ilçeye yakın bölgelerde helikopterlerden yapılan bombalama sonucu 20 gün önce çıkan yangın binlerce hektarlık ormanı küle çevirdi. Süren yangından yükselen dumanlar ise ilçe merkezine kadar geliyor. Tunceli'nin Ovacık İlçesi'ne bağlı Kozkozulca, Danzi, Dereköy, Amutka ve Kozulca köyleri ile ilçeye yakın bölgelerde helikopterlerden yapılan bombalama sonucu 20 gün önce çıkan yangın devam ediyor. Binlerce hektarlık alanı küle çeviren orman yangını nedeniyle yükselen dumanlar ilçe merkezine kadar geliyor. Bu durumdan rahatsız olan ilçe sakinleri ise bir an önce duruma çözüm bulunmasını istedi. Öte yandan Hozat'a bağlı Uzuntarla, Uzunmeşe, Amutka ve yakın çevresinde bir ay önce yine helikoptorden atılan bombalar sonucu başlayan yangın devam ediyor. Hozat Belediye Başkanı Cevdet Konak, yangın kapsamında onbinlerce hektarlık alanın yok olduğunu bildirirken, konuya ilişkin Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis ilçede incelemelerde bulunacak. Ovacık ve Hozat'taki yangınlara şu ana kadar Orman İşletme Müdürlüğü tarafından yapılan kısmi müdahaleler yetersiz kalırken, bir çok kez iletilmesine rağmen destek ekibin gelmemesi ise dikkat çekiyor.