Demokratik Toplum Partisi (DTP) Grup Başkanı Mardin Milletvekili Ahmet Türk, 60'ıncı hükümetin de, diğerleri gibi Kürt sorununu görmezden geldiğine dikkat çekti. TBMM Genel Kurulu'nun oturumunda söz alan Ahmet Türk, 60 hükümetin programına ilişkin görüşlerini açıkladı. Türk, hükümet programını sivilleşmeden demokratikleşmeye, ekonomiden yargıya kadar baştan sona geri, renksiz ve heyecansız bir program olarak niteledi. Hükümetin Kürt sorunu konusundaki tutumunu da eleştiren Türk, 'Soruna sadece güvenlik penceresinden bakılmış olması partimizin bir grupla Meclis'te temsil ediliyor olmasının da yarattığı fırsatın görmezden gelinmesi büyük bir talihsizliktir' dedi. 'Yaşam koşulları değişmedi' Programda, AB üyelik süreci ile ivme kazanan demokratikleşme yolundaki reformların askıya alındığını ifade eden Türk, Türkiye’nin en temel sorunu olan gelir dağılımında adaletin sağlanması konusunda bir arpa boyu bile yol alınamadığını dile getirerek, “Ekonomik büyüme iddialarına rağmen; vatandaşın yaşam koşullarında hiçbir şey değişmediği gibi; işsizlik ve yoksulluk daha da artmıştır. Dış borç yükü azalmamış, ülke İMF’ye bağımlılıktan kurtarılmamıştır” dedi. 'Geri dönüş görülüyor Yine sivil bir anayasa yapma sözünün tutulmadığını, demokratik hak ve özgürlüklerin sınırının da genişletilmediğini vurgulayan Türk, '60. Hükümet programında ise, AKP'nin 58 ve 59. Hükümet programlarına kıyasla, özellikle demokratikleşme ve sosyal politikalar alanındaki tespit, öngörü ve taahhütlerinden geri dönüş yaptığı görülmektedir' diye konuştu. Oy pusulası eleştirisi 59. hükümet programında Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın, ‘Toplumsal ve kültürel çeşitlilikler, demokratik çoğulculuğun üreteceği tolerans ve hoşgörü zemininde siyasete bir renklilik olarak katılmalıdır” sözünü hatırlatan Türk, Siyasi Partiler Kanunu’nda herhangi bir değişiklik yapmayan AK Parti hükümetinin, hiçbir konuda uzlaşma sağlayamadığı CHP ile uzlaşarak Seçim Kanunu’nda yaptığı değişiklikle DTP’ye karşı oy pusulalarını birleştirdiğine işaret etti. Yerel yönetimler Hükümetin yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılacağını ifade ettiğini de hatırlatan Türk, “ Yerel Yönetim Yasasında herhangi bir iyileşme sağlanmadığı gibi, yeni hükümet programında yerel yönetim reformunun rafa kaldırıldığı görülmektedir. Bütün bunlar göstermektedir ki; AKP hükümeti, 60. hükümet programında iddia ettiği gibi; ülkeyi kalkışa geçirmek yerine; yerinde saydırmaya adaydır” dedi. 'AKP'liler de bile hayal kırıklığı yarattı' Açıklanan hükümet programının AK Parti’ye oy veren seçmenlerde bile hayal kırıklığı yarattığını belirten Türk, “Renksiz, heyecansız iddiasız,Ülkenin temel sorunlarını görmezden gelen bu program ile ülkenin yönetilmesi kabul edilemez” dedi. 'Reformlar askıya alındı' Son iki yıldır demokratikleşme alanındaki reformların askıya alındığına işaret eden Türk, hatta Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu ile Terörle Mücadele Kanunu’ndaki değişikliler nedeniyle geriye doğru gidildiğinin altını çizdi. 'Sıfır tolerans çelişkisi' Hükümetin sıkça dillendirdiği ‘işkenceye sıfır tolerans’ söylemine de işaret eden Türk, şöyle devam etti: “Bu anlayış bir türlü yaşama geçirilmemiş, 59. hükümet döneminde de işkence olayları, işkence ile ölüm olayları maalesef ki devam etmiştir. Son 4 yıl içerisinde gerçekleşen işkence şikayetleri ile bunlara karşı yürütülen ve sonuçlandırılan soruşturma sayıları incelendiğinde rakamsal oranın yüzde 1 bile olmadığı görülecektir.” 90’lı yıllara oranla işkence vakalarında düşüşlerin yaşandığını ancak kötünün iyisini vatandaşlara kabul ettirmenin 'sıfır toleransla' çelişkili olduğuna dikkat çeken Türk, 'İşkence ile mücadele konusunda daha kararlı ve daha samimi olunmalıdır. Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması konusunda Hükümet tarihi sorumluluğunu yerine getirmelidir' dedi. 'İfade özgürlüğünde somut öneri yok' 59. hükümetin düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda son derece başarısız bir pratik sergilediğini ve yeni programda da başta TCK’nin 301. maddesi olmak üzere, TCK’de ve diğer yasalardaki düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen maddelerin değiştirilmesine yönelik somut hiçbir önerinin olmadığına işaret etti. Cezaevleri ve faili meçhuller İnançları gereği başörtüsü takan vatandaşların karşılaştığı insan hakları ihlallerinden, Alevi yurttaşların ya da gayri Müslim yurttaşların inanç özgürlüklerinin nasıl garanti altına alınacağına değinilme gereğinin bile duyulmadığını ifade eden Türk, şöyle konuştu: “F tipi cezaevleri başta olmak üzere cezaevlerinde tecrit ve izolasyon uygulamaları halen devam etmektedir. Cezaevlerinde isyanların yaşanmıyor olması, sorunların bittiği anlamana gelmez. Düşüncelerinden dolayı aydınların, yazarların öldürüldüğü, yargılandığı ve cezalandırıldığı ülkemizde Avrupalılar istedi diye değil, insanlarımız buna fazlasıyla layık olduğu için harekete geçilmesi gerekir.” Türk, “Sivil toplumu güçlendirmek istiyorsak, Meclis çalışmalarına katılıp, rapor sunmalarını sağlamak, en etkin katılımcılık örneğidir” dedi. Yargının bağımsızlığı Bağımsız yargı için bağımsız yargının vazgeçilmez koşulu olan yargıç teminatının ve bağımsızlığının sağlanması gerektiğini vurgulayan Türk, bunun için Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun demokratik bir yapıya kavuşturulması ile yargıç ve savcı alımlarında partizanca tutumlardan vazgeçilmesi gerektiğini kaydetti. Türk, askeri ve sivil bürokrasinin yargıya karşı dokunulmazlıklarının da kaldırılmadan, bağımsız yargının etkili olmasının mümkün olmayacağına dikkat çekti. ‘Rakamlarla oynanmış’ Hükümet programında rakamlarla oynanarak, yanıltıcı bilgiler verildiğini dile getiren Türk, “Bitlis, Hakkari, Artvin, Çankırı, Muş, Van gibi onlarca ilde kişi başına gelirin 300-400 dolar civarında olduğu saklanmaktadır” dedi. Çalışanların durumu Bir ülkede ekonomik durumun iyi olup olmadığının en güzel ölçüsünün sokaklar olduğunu ifade eden Türk, hırsızlık, gasp, kap-kaç olaylarının metropol kentlerde huzur bırakmadığını, çetelerin cirit attığını, çek senet mafyasının kol gezdiği bir ortamda ekonominin iyi olduğunu söylemenin mümkün olmadığını söyleyerek, şöyle konuştu: “İşçi ve memurların çalışma koşullarının ve sendikal haklarının uluslararası standartların çok gerisinde olması, memurlara grev haklarının tanınmaması, üretici gücün belini kırarken sus payları ile idare edilmeye çalışılması ekonomide halkçı politikaların kıyısından bile geçilmediğini göstermektedir. Üretimde eşit pay sahibi olmayı sağlama ve eşitsizlikleri giderme yerine ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikaları ile göz boyamanın devam edeceği görülmektedir.” Hükümete çevre politikalarından dolayı da eleştiren Türk, Türkiye’nin su, hava kalitesinin düştüğünü dile getirerek, Hasankeyf’’in bir proje değişikliği ile tarihi mirasının korunabileceğini söyledi. ‘Özel kırsal kalkınma planı hazırlanmalı’ Doğu ve Güneydoğuda yayla yasağı uygulamasının, hayvancılığın bitme noktasına gelmesine neden olduğunu belirten Türk, “Bu nedenle Hükümet programında, Doğu ve Güneydoğu bölgesi için “özel kırsal kalkınma planı” hazırlanmalı,”bölgesel dengesizlik” bu yönüyle de giderilmelidir” dedi. 'Diyarbakır geriledi Hükümet programında, özgürlük ve adalet sağlanmadan, huzur ve güvenliğin sağlanmaya çalışılacağının anlatılmaya çalışıldığını belirten Türk, sanayi istihdam bakımından İstanbul ve Bursa’nın ardından üçüncü sırada yer alan Diyarbakır’ın, 2000 yılı itibariyle Türkiye’nin 81 ili içerisinde 54. sıraya kadar gerilediğini, bölgelerarası sosyo-ekonomik gelişmişlik farkı açısından Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun, hep son iki sırayı aldığını söyledi. İnsani yaşam endeksinin en temel göstergelerinden olan eğitim, sağlık, istihdam ve yoksulluk göstergelerinin sunduğu rakamların, bölge illerinin Türkiye ortalamasının çok altında olduğunu gösterdiğini belirten Türk, şöyle devam etti: “Anne ve bebek ölüm oranının düşürülmesi konusunda Türkiye’nin batısında önemli ilerlemeler kaydedilirken; Dicle üniversitesinin bu sene yaptığı açıklamaya göre bölgedeki anne ve bebek ölümleri Afrika ülkelerinin düzeyindedir. Kişi başına düşen hekim sayısı, çocukların aşılanma oranları, okur yazarlık oranı, yüksek öğrenime katılma oranı, işsizlik oranı; kısacası tüm insanca yaşam göstergeleri, bölge illerinde batıya nazaran en az birkaç kat daha kötüdür. Hane gelirinde bölgeler arası farklara bakıldığında, en düşük gelir diliminin yüzde 45'ini Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin oluşturduğu görülüyor. Bu nedenle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, sosyal ve ekonomik kalkınma ancak çok kapsamlı bölgesel kalkınma programları ile mümkün olabilir. “ Ancak hükümet programında buna dair hiçbir hedefin belirlenmediğini ifade eden Türk, “Bu demektir ki AKP hükümeti döneminde de bölgeler arası gelişmişlik farkı giderek artacaktır” dedi. Kürt sorunu geri kalmışlık sorunu değildir' ‘Kürt sorunu bir geri kalmışlık sorunudur’ demenin doğru olmadığının altını çizen Türk, programda GAP’tan hiç bahsedilmediğini söyledi. Oysa GAP’ın kuruluş amacı çok kapsamlı olduğunu anımsatan Türk, “Fakat projenin enerji ayağı büyük oranda tamamlanmış olmasına karşın sulama, istihdam, ulaştırma, turizm gibi ayakları savsaklanmıştır” diye konuştu. Cinsiyet eşitliği Cinsiyet eşitliği konusuna da değinen Türk, bu konuda hükümet programında bir tek cümlenin bile yer almamasının düşündürücü olduğunu söyledi. Kadınlara ilişkin politikaların, sadece aile kapsamında ele alındığını, bir tek cümleyle de kadına yönelik şiddetten bahsedildiğini belirten Türk, “Ne yazık ki AKP hükümeti bu görevi yerine getirecek yaklaşım ve programa sahip olmadığını ortaya koymuştur” dedi. Türk, hükümete, “Gelin cinsiyet eşitliği mücadelesinde yol almak için; pozitif ayrımcılık ilkesini uygulayalım ve yüzde 40 kota uygulaması getirelim. Mecliste Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu kuralım. Bütçe hazırlanırken, cinsiyet eşitliğini gözeten bir bütçe hazırlayalım” çağrısında bulundu. Türkiye’de eğitim ve sağlık hizmetlerinin, tüm yurttaşların eşit düzeyde yararlanması gereken bir hak değil, herkesin parası kadar satın alabildiği bir hizmet durumunda olduğuna işaret eden Türk, “Sağlığın kamusal niteliği ortadan kaldırılmak istenerek, vatandaşlarımızın nitelikli ve ucuz sağlık hizmetlerinden faydalanma imkanına zarar verilmiş ve sağlık hakkı gasp edilmiştir” dedi. Türk, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ise hem sağlık yatırımlarının, hem de sağlık hizmetlerinin son derece yetersizliği nedeniyle sorunun daha da katmerli olarak yaşandığını söyledi ve “Sağlık personelinin Kürtçe konuşamaması durumunda, koruyucu sağlık hizmetleri alanında ve genel olarak, sağlık hizmetlerinin her aşamasında, hastaların sağlık personeli ile iletişim kurması zorlaşmaktadır” dedi. Eğitim konusunda da eleştirilerini dile getiren Türk, şöyle konuştu: “Madem çok önemli uygulamalar yaptınız da neden. Okullaşma oranlarında, OKS ve ÖSS’yi kazanma oranlarında; okul öncesi eğitim oranında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri hala Türkiye ortalamasının çok çok gerisindedir. Madem çok önemli uygulamalar yaptınız da neden; Bölgedeki okullarda hala 80–90 hatta bazı yerlerde 100 kişilik sınıflarda eğitim yapılıyor. Neden hala eğitimde “şartlı nakit yardımı”, sağlıkta ise “yeşil kart” uygulaması bir siyasi istismar konusu yapılıyor.” AK Parti Hükümeti’nin yerel yönetim reformunu yeni programında unuttuğunu söyleyen Türk, “Belli oluyor ki, bu Hükümet önümüzdeki yerel seçimlere, belediyeler üzerinde merkezi idarenin baskısına dayanarak hazırlanmayı umuyor” dedi. Etnisiteye dayalı siyasetin halklar için getirdiği felaketi çok iyi anladıklarını ve gördüklerini belirten Türk, Kafkaslarda ve Ortadoğu’da yaşananlardan ders çıkarılması gerektiğini söyledi. Irak’ta etnik kökeni aynı olan Sunni ve Şii Araplar arasında yüzyıla yayılan kan davasının, bugün Türkler ve Kürtler arasında, etnik milliyetçiliği tahrik ederek, ayrımcılık uygulayarak, provakasyonlar yaratarak, bir çatışmaya dönüştürmek isteyen tehlikeli yaklaşımlar karşısında Meclis’in tek vücut olmasını istedi. Bu nedenle Irak’a yönelik dış politikada barış dilinin geliştirilmesi gerektiğini ifade eden Türk, “Ötekileştirici, düşmanlaştırıcı, yabancılaştırıcı tüm söylemler terk edilmeli, siyasetin dili şiddete yol açan ayrımcılıktan ve ırka dayalı milliyetçilikten arındırılmalıdır” dedi. DTP’nin rolü TBMM çatısı altında herkesin bir rolünün ve gereğinin olduğuna işaret eden Türk, “Bizim rolümüz ve varlık nedenimiz de Kürt sorununu çözmüş, insan haklarından yana, demokrasisini geliştirmiş, ekonomisi güçlü, bölgede barışın ve özgürlüğün modelini oluşturmuş aydınlık bir Türkiye yaratma hedefine katkı sunmaktır” diye konuştu. Çağdaş dünyada olduğu gibi çok kültürlü ve çok dilli bir toplumu bir arada tutabilecek yegane güvencenin anayasal demokratik vatandaşlık olduğunu vurgulayan Türk, şunları söyledi: 'Egemenliği yeniden üreten alt-üst kimlik yaklaşımlarıyla, etnik, dilsel ve dinsel vurgularla değil, özgür-eşit vatandaşlıkla tarif edilmiş, kurucu ve düzenleyici rolünün ortak etnik kimliğe değil farklılıklara verildiği bir anayasanın oluşturulması önemli bir adım olacaktır. Adını ne koyarsak koyalım, hepimizi ilgilendiren önemli bir sorunumuz var. Sayın Baykal’ın da Sayın Erdoğan’ın da geçmişte adını koydukları Kürt sorunundan söz ediyorum. Genelkurmay aslında askeri olarak yapılacak her şeyin zaten yapıldığını, asıl görevin siyasilerde olduğunu defalarca tekrarladı. Ancak siyaseten gösterilen yetmezlikler ve cesaretten uzak yaklaşımlar nedeniyle maalesef ki bu sorundan kaynaklı acı sonuçlar yüzünden halen yüreklerimiz yanmaya, içimiz acımaya devam ediyor.” Her şeye rağmen bizler umudumuzu korumaya, demokrasi ve kardeşlik adına katkı sunmaya devam edeceğiz” diye kaydetti. ANKARA (DİHA)

1 Yorum:

Anonymous said...
This comment has been removed by the author.