KDP Karargah Komutanı:
Ayaklarının altındaki toprağı yakarız
ANF-AMSTERDAM(31.10.2007)-KDP Zaxo Karargah Komutanı Dr. Rızgar, Türk ordusunun Güney Kürdistan’a girmesi durumunda 100 bin kişilik ordu ile karşılaşacağı uyarısını yaptı. Habur üzeri girmeleri durumunda “bir milim bile yana çekilmeyeceklerini” söyleyen Dr. Rızgar ‘’ayaklarının altındaki toprağı yakacağız’’ dedi.
Hollanda haber ajansı ANP’ye konuşan KDP Zaxo Karargah Komutanı Dr. Rızgar, olası bir Türk işgaline karşı hazır olduklarını belirterek ‘’hiç kimse kanın akmasından yana değil. Ancak Türklerin Irak’la olan sınırı geçmeleri durumunda bu kaçınılmaz olacaktır’’ dedi.
Yerel yöneticilerin Türk askerlerinin iki yoldan gelebileceklerini söylediği aktarılan haberde Rızgar, Zaxo’nun kuzeydoğu bölgesi üzeri gelmeleri durumunda durdurulacaklarını söyledi.
‘’Türkler Habur yolu üzeri gelirlerse, bir milim bile yana çekilmeyeceğiz’’ diyen Rızgar, dağlık bölgelerde ‘göreceli’ heveslerini karşılamak üzere gelebileceklerini ancak daha ileri gelmeleri durumunda 100 bin kişilik Kürt ordusu topçu birlikleri ile karşılaşacaklarını söyledi.
ONLARI KENDİ KENTLERİNE KADAR TAKİP EDECEĞİZ
Mevcut durumda Türkiye’nin kapsamlı bir işgali göze almadığını söyleyen Rızgar, ‘’yan etkileri çok büyük olacaktır. Herkes kaybedecektir, Türkler de. Biz ayaklarının altındaki toprağı yakacağız. Ekonomi onlar için her şeydir ve biz onları kendi kentlerine kadar takip edeceğiz. Biz sivilleri öldürmeyeceğiz ancak binalarını vururuz’’ diye konuştu. Rızgar, Bunu Güneyli değil, Kuzeyli Kürtlerin yapacağını söyledi.
Güney Kürdistan’da hakim olan görüşün, PKK’nin Güney Kürdistan’a girmek isteyen Türk ordusu için sadece bir bahane olduğu belirtilen haberde ‘’PKK güçlerinin üçte ikisi Türkiye’de bulunuyor, dolayısıyla bir işgal Türk-PKK sorununa son vermeyecektir. Irak’ın Türkiye ile olan sınır bölgesinde PKK’nin kalıcı üsleri yoktur. Tek üsleri Türkiye’den bir haftalık yürüme mesafesinde olan Keladize’dedir’’ denildi.
Ankara ABD'yle uzlaşmazsa ağır bedel ödeyecek
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı Sedat Laçiner, Türkiye'nin Güney Kürdistan yönetimine destek olması ve İran'a tavır alması gibi seçenekler üzerinde Washington'la uzlaşmazsa ABD'nin bunun bedelini ağır ödeteceğini söyledi.
Devletin resmi politikalarına dönük eleştirileriyle bilinen USAK Başkanı Sedat Laçiner, kurumun internet sitesinde yer alan 'ABD ne istiyor? Türkiye ne anlıyor?' başlıklı stratejik analizinde Türkiye-ABD ilişkileri üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. 1 Mart tezkeresiyle birlikte Türkiye-ABD ilişkilerini zora sokan bir başka sürecin de Ankara-Tahran-Şam yakınlaşmasında yaşandığına dikkat çeken Laçiner, bu ittifakı ve yol açtığı gelişmeleri şöyle özetledi: 'Türkiye'nin Suriye ve İran ile yakınlaşması Amerika tarafından Türkiye aleyhine notlar olarak kaydedilmiştir. 10'uncu Cumhurbaşkanı Sezer'in Şam ziyaretinde olduğu gibi Türkiye bu ilişkiyi Amerika'ya meydan okurcasına ayakta tutmuştur. İran tarafında da durum pek farklı olmamıştır: İki ülke arasındaki ilişkiler her alanda gelişme kaydetmiştir. ABD Tahran'a karşı tam baskı politikası izlerken İranlı diplomat ve siyasetçiler Ankara'da soluk almış, Türkiye Amerikan politikalarının altını oyan bir ülke olarak algılanmıştır. Gerginliğin zirveye çıktığı bir dönemde Türkiye'nin İran ile gaz anlaşması imzaladığını açıklaması bu bağlamda ilişkilere ciddi bir gerilim getirmiştir. Seçim öncesinde bir koz olarak kamuoyuna duyurulan açıklama daha sonra Dışişleri tarafından 'imzalanan henüz bir anlaşma değildir' şeklinde yumuşatılmaya çalışılsa da ABD'nin rahatsızlığı giderilememiştir. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan'ın Amerikan topraklarında İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile el sıkışması bardağı taşıran son damladır. Unutulmamalıdır ki bu görüşme Ahmedinejad ABD'ye en sert tonlarda meydan okurken gerçekleştirilmiştir.'
İran ve Güney kartı
Türkiye'nin son dönemde karşılaştığı sorunların ABD'ye bağımlı bir politika izlemesinden ve her aşamada onun rızasını aramasından değil, tam aksine Washington'dan bağımsız bir politika izlemesinden, hatta zaman zaman meydan okur tarzda hareket etmesinden kaynaklandığını savunan Laçiner, 'Ancak sokaktaki, biraz da şekil verilen heyecan bu basit gerçeğin doğru okunmasına engel olmaktadır' dedi. ABD'nin Türkiye'den taleplerini iki başlık altında toplayan Laçiner'e göre; bunlardan birincisi Türkiye'nin Güney Kürdistan'daki oluşuma destek vermesi ve hatta hamiliğini üstlenmesi gerekiyor. ABD'nin ikinci talebi ise, özellikle İran konusunda Ankara'nın Washington yönetiminin yanında yer alması. Laçiner'in bu konudaki değerlendirmesi şöyle: 'Türkiye'nin her iki konudaki tam desteği hayati bir önem taşıyor. Çünkü ABD özellikle İran konusunda askeri araçları kullanmada eskisi kadar rahat değil. Konvansiyonel bir savaştan ziyade diğer araçlar ile İran'ı istikrarsızlaştırmak ve bu yolla yola getirmek Amerika için hem daha ucuz hem de daha etkili bir yol. Irak'ın ise kalıcı bir şekilde İsrail ve ABD için tehdit olmaktan çıkması gerekiyor. Yani Amerikan yaklaşımına göre sadece Arapların hâkim olmadığı ılımlı bir veya birkaç Irak kurmak şart.'
Ankara uzlaşmazsa bedel öder
Değerlendirmesinde 'Türkiye ABD'ye rağmen hareket etmeye devam ederse ne olur?” diye soran Laçiner, şu öngörülerde bulundu: “Eğer Türkiye-ABD ikilisi bir uzlaşmaya varamazlar ise Türkiye'nin de bedel ödetebileceği iddia edilmektedir. Elbette Türkiye bölgenin önemli bir ülkesidir ve 1 Mart Tezkeresi'nde olduğu gibi ABD'ye ödetilecek bedeller vardır. Ancak ABD'nin de ilişkileri gittikçe bozulan bir Türkiye karşısında sessiz kalacağını düşünmek zordur. Bu açıdan ilk maliyet terörün devam etmesi olacaktır. Üstelik bu konuda ABD'nin Türkiye'ye karşı herhangi bir ciddi operasyon yürütmesine de gerek yoktur. Türkiye'ye örtülü bir şekilde Irak'ın kuzeyinde sadece dağlarda olmak üzere operasyon izni vermek dahi yeterlidir. Irak sınırından 40-50 km içeride ve Kandil çevresinde, ve elbette Türkiye dağlarında PKK peşinde 'koşturacak' bir Türkiye'nin başarısız olmasını temin etmek çok da güç değildir.'
FAŞİST TÜRK IRKÇILARI BU KEZ KUZEY KIBRIS’TA SAHNE ALDI
Türkiye’de Kürdlere karşı genelkurmayın emri üzerine başlatılan linç kampanyası Türkiye’nin işgali altındaki Kuzey kıbrıs’a sıçradı. Faşist türk ırkçıları geçen hafta Lefkoşe’de muhalif ‘afrika’ gazetesinin önünde toplandılar. ‘Bozkurtlar’ ve Türkiye tarafından Kuzey kıbrıs’a yerleştirilen bir kısım fanatik Afrika gazetesini protesto etti. Şener Levent’in sahibi olduğu Afrika gazetesi önüne siyah çelenk bırakan saldırganlar, PKK tarafından esir alındığı öne sürülen 8 Türk askerinin fotoğraflarını yayınladığı için gazeteyi ‘Kürdleri ve teröristleri desteklemekle’ suçladılar ve tehditlerde bulundular.
Uluslararası Gazeteciler Federasyonu Başkanı Arne König yaptığı 29 ekimde açıklamada sözkonusu saldırı ve tehditleri kınadı, ‘bunun kuzey kıbrıs’taki özgür ve bağımsız basına karşı gösterilen bir düşmanlık ve tehdit olarak görüldüğünü’ belirtti ve ‘bu saldırıyı kınadıklarını’ ifade etti. Kıbrıs gazeteciler Birliği de sözkonusu saldırıyı kınadı.
Şener Levent’in daha önce sahibi olduğu avrupa gazetesi de benzer saldırılara, bombalama ve yangın gibi sabotajlar maruz kalmıştı. Gazetenin sahibi ve başyazarı Şener Levent ise 2000 yılında türk ordusu tarafından asılsız yere ‘RUM ajanı’ olarak suçlanmış ve tutuklanmıştı.
Avrupa'nın kaderi
Denktaş’a hakaret ettiği gerekçesiyle 2002 yılında 6 ay hapse mahkum edilen Şener Levent, 2000'de gazetenin KKTC'deki Türk askeri varlığını eleştirmesini takiben, üç muhabirle birlikte casusluk suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Mayıs 2001'de gazete matbaasında bomba patlamıştı. Kasım 2001'de vergilerini ödemediği gerekçesiyle bilgisayarlara da el konulmuştu.
Avrupa'nın, Türk Başbakanı Ecevit ve Dışişleri Bakanı Cem'i Rum Kesimi'ne karşı tehditkâr bir çizgi izlemekle eleştirmesini takip eden bu olayın üstüne, Aralık 2001'de mahkeme kararıyla gazetenin bir haftalık geliri (5 milyar TL), mobilya ve makinelerine el konulmuştu. 'Avrupa' 15 Aralık'ta kapanmıştı. Levent "Kıbrıs'ın yüzü Avrupa'ya değil, tarih öncesine Afrika'ya dönük" diyerek gazetenin 'Afrika' adıyla yayınını sürdüreceğini açıklamıştı.
Gazetede Türk işgaline karşı muhalefet yürütülüyor.
Radikal gazetesi:Kalkan'da Kürdler ırkçı saldırıya uğradı
Gönderen: rizgarionline Tarih: 31.10.2007 Saat: 10:06
Katkıda Bulundu rizgarionline
Behzat Miser*/ Terörü protesto eylemi adı altında bir araya gelen bazı kişilerin estirdiği teröre bir yenisi de Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Kalkan ve Yeşildere beldelerinde eklendi. Kürt kökenli vatandaşlar, 'milliyetçi' bir grubun saldırısına uğradı. Jandarma yetkilileri, bölgede olay olmadığını savunurken, dayak yiyen Ersin Acar, savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. Acar, dört gündür peşpeşe saldırılara maruz kaldıklarını, dokuz Kürt kökenli vatandaşın öldüresiye dövüldüğünü anlattı.
İddialara göre olaylar şöyle gelişti: Önceki gün Kalkan ve Yeşildere caddelerinde toplanan birbirinden ayrı iki grup, ellerinde Türk bayraklarıyla PKK ve Kürtler aleyhine slogan atarak yürümeye başladı. Gruplar bu sırada, beldelerin dört ayrı yerinde gözlerine kestirdikleri vatandaşlardan Türk bayrağını öpmelerini istedi. Saldırganlar, bayraklar öpülürken ellerindeki sopalar ve tekmelerle bu vatandaşları hastanelik edinceye kadar dövdü. Gruplar, bu sırada kendilerine "Yapmayın" diyen çevredeki vatandaşlara da saldırdı.
'Nerelisin diye sordular'
Ersin Acar, Kalkan Sağlık Ocağı'nın arkasında arkadaşı İbrahim Öner'le birlikte yürürken, iki otomobil ve bir motosikletle gezen grubun saldırısına uğradığını anlattı: "Etrafımızda, ellerinde Türk bayraklarıyla tur attılar, sonra da bize nereli olduğumuzu sordular. 'Bingöllüyüm' dedim. Hep birden araçlardan inerek saldırdılar ve 'Siz teröristsiniz, ülkeyi bölmeye çalışıyorsunuz' dediler. Ben ekmeğimin derdindeyim, buradan kazandığım parayı aileme gönderiyorum. Bizim terörle ne işimiz olur?".
'MHP'ye yakınlar'
Saldırganların MHP ve ülkü Ocakları'na yakın gruplar olduğunu söyleyen Likya Haber gazetesinin sahibi Özer Yılmaz, Acar ve Öner dışında yedi kişinin daha dövüldüğünü söyledi. Yılmaz şu bilgileri verdi: "MHP'li ağabeylerinden 'Hadi koçum, Kürtleri haklayın' talimatı aldılar. Cumhuriyet Bayramı öncesinde bu gruplar, 'Kürt avına çıkacağız' diyorlardı. Bu nedenle kaymakam ve diğer yetkililere olayı anlattım. Ama 'Bizim ilçemizde böyle olaylar olmaz' dediler. Saldırganlar gözlerine kestirdikleri kişilere bayrak öptürüp giriştiler."
Kalkan'da yaşayan kapanan Nokta Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş de, "Saldırganlar karanlıktan yararlanarak kaçmışlar. Bu nedenle şahit de yok" dedi. Ancak olayla ilgili sekiz kişinin yakalandığı ve savcılıkta sorgulanmakta olduğu öğrenildi.
Radikal gazetesi/31 Ekim 2007
PKK'den Kürtlere çağrı: Tedbirlerinizi alın!
17:42-Koma Civaken Kurdistan (KCK), Türkiye ve yurtdışında Kürtlere yönelik saldırıların sabır sınırlarını zorladığını belirterek, bu sürecin tehlikeli bir noktaya doğru gittiği uyarısında bulundu. Moskova'daki cinayeti hatırlatan KCK, Kürtleri saldırılar karşısında her yerde savunma tedbirlerini almaya çağırdı.
Türk devletinin bu dönemde stratejik düzeyde Kürt halkına karşı bir savaş seferliği ilan ettiğini kaydeden KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, son günlerde özellikle Türkiye metropolleri ve değişik yerlerde demokratik Kürt kurumları ile işyerlerine yönelik ırkçı, faşist ve paramiliter çevreler tarafından yoğun saldırılar gerçekleştirildiğini bildirdi. 'Yurt içi ve yurtdışındaki tüm yurtsever Kürdistan halkına' seslenen KCK, 'Bu saldırılar gelinen dönemde artık toplumsal düzeyde Kürt halkının tüm dinamiklerini kapsamına almış bulunmaktadır. Kürt halkının katliama tabi tutulması ve özgürlük değerlerinden uzaklaştırarak, sindirmeyi hedefleyen bu saldırılar giderek daha tehlikeli bir düzeye getirilmektedir' dedi.
TÜRKİYE'DE 50'Yİ AŞKIN DEMOKRATİK KURUM KUNDAKLANDI
KCK, saldırıların başlamasından bu yana Türkiye'de 50'yi aşkın demokratik Kürt Kurumunun kundaklandığı, saldırılarla tahrip edildiği veya kullanılamaz duruma getirildiğini kaydederek, 'Yine farklı yerlerde Kürtlere ait birçok işyeri ve ev bu saldırılardan nasibini almıştır. Türk devleti içerisinde şiddet ve Kürt katliamından yana olan çevrelerin kışkırtması ve bizzat yönlendirmesiyle gerçekleştirilen saldırılar giderek artan bir düzeyde devam ettirilmektedir' açıklamasında bulundu.
Kürt halkına karşı devlet destekli faşist saldırıların sadece Türkiye'yle sınırlı kalmadığına dikkat çeken KCK, saldırıların bugün Kürt halkının bulunduğu yurtdışına da taşırıldığını ifade etti. KCK, Türk devleti konsoloslukların yönlendirmesiyle Kürt halkının bulunduğu her yerde çeşitli düzeylerde saldırılar geliştirdiğini belirterek, bu saldırıların tırmandırıldığı alanlardan birinin Rusya Federasyonu olduğuna işaret etti.
MOSKOVA'DA ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ MİLİTANI ÖLDÜRÜLDÜ
Moskova'da geçtiğimiz günlerde gerçekleşen saldırıya dikkat çeken KCK şöyle dedi: '29 Ekim'de Rusya Federasyonu'nun başkenti Moskova'da Türk devletinin şiddet ve katliam yanlısı klikleri tarafından örgütlendirilen faşist-paramiliter güçler, Kürtlere ait bir iş yerini basmış, bu iş yerinde bulunan Kürdistan Özgürlük Mücadelesi'nin değerli militanı Bedran (Mehmet Ali Küçükkaya) arkadaşımız bu güçler tarafından katledilmiş, beş Kürt yurtseverde yaralanmıştır. Saldırı tarzından anlaşıldığına göre, bu güçler oldukça profesyonel ve örgütlü bir saldırı gerçekleştirmişlerdir. Dolayısıyla Bedran yoldaşımızın şehit düşmesine yol açan bu saldırı öyle sıradan bazı faşist çevrelerin gerçekleştirebileceği türden değildir. Türk devletinin istihbarat güçleri tarafından çok bilinçli ve planlı bir şekilde gerçekleştirilen bir saldırı olduğu görülmektedir. Bu durum hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak kadar açıktır.
Yurtsever Kürdistan halkı, Türk devletinin tüm Kürt halkına karşı ilan ettiği savaş seferberliğinin düzeyini görerek, ona göre gereken tutum ve duruşu göstermelidirler. Özellikle Türk devletinin profesyonel unsurları tarafından 29 Ekim'de Rusya'da Kürt halkının değerli militanını alçakça bir saldırıyla katledilmesi olayı, tüm Kürt halkının daha fazla bir duyarlılık göstermesi gerçeğini açığa çıkarmıştır. Türk devletine bağlı ırkçı güçlerin, artık yurt içi ve dışında yaşayan tüm Kürtleri hedef kapsamına aldığı, her yerde Kürt halkına karşı yoğun katletme saldırılar içerisinde olacağı Bedran Yoldaşımızın şehit düşürülmesiyle son derece çarpıcı bir biçimde açığa çıkmış bulunmaktadır.'
TÜRK DEVLETİ GERİLLA KARŞISINDAKİ BAŞARISIZLIĞINI
'Türk devleti, bir yandan sivil ve savunmasız Kürt halkına karşı sürdürdüğü saldırıları giderek daha fazla tırmandırmaya çalışırken, diğer yandan özgürlük gerillalarına yönelik gerçekleştirdiği kapsamlı, imha etme harekatları tarzında gerçekleştirdiği operasyonel saldırıları aralıksız bir düzeyde sürdürmektedir' diyen KCK, Kuzey Kürdistan'ın her bölgesinde Türk ordusunun ciddi ve kapsamlı operasyonları söz konusu olduğunu belirtti.
KCK açıklamasında devamla şu ifadeler yer aldı: 'Özellikle Botan'ın Gabar, Cudi, Besta bölgeleri ile Dersim, Bingöl vb alanlarda çok kapsamlı ve kesin imhaya dönük operasyonlar gerçekleştirilmektedir. Türk ordusu, şimdiye kadar Gabar ve Oramar'da da görüldüğü gibi Kürdistan'ın tümünde gerçekleştirdiği operasyonlarda herhangi bir başarı sağlayabilmiş değildir. Bu başarısızlığını gizlemek için Türk basınının da yardımıyla bir taraftan yoğun bir psikolojik savaş tarzını yürüterek, şura da-bura da kıstırıldılar, örgütte panik var denilerek çok sayıda gerillanın vurulduğunu iddia etmektedir. Bu haberlerin hepsi sansasyonel amaçlıdır ve gerçeklerle alakası olmayan uydurma haberlerdir. Öte yandan tüm dikkatleri Güney Kürdistan üzerinde yoğunlaştırarak, buradaki Kürt halkının tüm kazanımlarını da hedeflemek ve ortadan kaldırmak istemektedir.'
HER YERDE SAVUNMA TEDBİRLERİ ALINMALI
'Yurtsever Kürdistan halkının bütün özlü dinamiklerine yönelik yurtiçi ve dışında geliştirilen saldırılar karşısında, halkımız örgütlü, bilinçli ve planlı duruşla bu saldırıları boşa çıkarmalıdır' çağrısını yapan KCK, Kürtlerin öncelikle her yerde gerekli savunma tedbirlerini almasını istedi. KCK, 'Hiçbir yerde savunmasız kalmamalı, her yerde kendi içinde örgütlenerek bu saldırılar karşısında büyük bir metanet, olgunluk ve kararlılıkla durarak kendini savunmalı ve gereken cevabı vermelidir. Halkımız, halklar arası düşmanlık tohumlarını ekmek isteyen ırkçı-faşist provokasyonlara gelmemeli ama kendini ve kurumalarını da korumasını bilmelidir. Tüm halkımız, bulunduğu her yerde kendi içinde dayanışma ruhuyla savunma sistemini geliştirmeli ve Moskova'da verdiğimiz şahadet gibi olayların önüne geçmelidir. Bu konuda yurtsever tüm halkımızı saldırılar karşısında daha bilinçli, daha örgütlü bir biçimde görevlerine sahip çıkmaya çağırıyoruz' dedi.
SALDIRILAR SABIR SINIRLARINI ZORLUYOR
KCK, 'Kürt halkına karşı bu saldırıları tertipleyen ırkçı güçler bilmelidir ki, bu saldırılar sabır sınırlarını zorlamaktadır' diye uyardı. 'İlgili tüm güçler bilmeli ki, süreç giderek tehlikeli bir noktaya doğru sürüklenmektedir' diyen KCK, bunun önüne mutlaka geçmenin, barış ve halkların kardeşliğinden yana olan bütün çevrelerin en büyük görevi olduğunu belirtti. KCK şu mesajları verdi: 'Kürt halkı, bir halk olmaktan kaynaklı doğal hakları dışında kimseden hiçbir şey istememektedir. Var olan sorunları barış, kardeşlik ve birbirine saygı temelinde çözmek istemektedir. Kürt halkının bu amaçla yürüttüğü barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesine ırkçı-militarist saldırılarla cevap verilmesi hiçbir sonuç vermeyecektir. Kaldı ki Kürt halkı her tarafta kendini savunabilecek bir önderliksel bakışı, ideoloji ve kültürleşme düzeyini yakalamış bulunmaktadır. Dolayısıyla bu yöntemle Kürt halkının teslim alınacağını sanmak büyük bir hayaldir.'
MOSKOVA'DAKİ CİNAYET TÜRK DEVLETİNİN İŞİ
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla beraber Turancı-ırkçı hayallerle Bağımsız Devletler Topluluğu'nun birçok ülkesine adeta seferberlik gibi çıkış yapan çok sayıda MHP kökenli faşist kadroların buralara yerleştiğini vurgulayan KCK, 'Bunlar, buralarda çeşitli gayri meşru ticaret, mafya vb sahalarda etkinlik kurmuş bulunmaktadırlar. Bu nedenle Bağımsız Devletler Topluluğu'nda bulunan tüm yurtsever halkımızın daha etkili bir savunma sistemini geliştirmek için örgütsüz davranmamalıdır' ifadelerini kullandı.
KCK açıklamasında şu çağrılarda bulundu: 'Yakından tanıdığınız Şehit Bedran'ın anısına bağlılığın bir gereği olarak tüm halkımız dönemin emrettiği yurtseverlik görevlerine sahip çıkmalı, Edi Bese sloganıyla başlatılan Önderlik hamlesine tüm güçleriyle katılarak, kendisine ve geleceğine dönük yapılan saldırılara karşı daha mücadeleci bir duruşu sergilemelidir.
Moskova'da Kürtlere ait işyerine yapılan saldırıyı ve Bedran arkadaşımızı katledenler Türk devletinin profesyonel tetikçileridir. Bu açıdan Rusya Federasyonu'nu bu alçakça saldırıyı yapan Türk kolluk kuvvetlerini bulmaya ve Türk devletinin bu saldırıdaki payını açığa çıkarmaya davet ediyoruz. Kürt halkının değerli evladı Bedran arkadaşımız ve Kürtlere ait işyerine yönelik yapılan saldırı Rusya topraklarında yaşanmıştır. Rusya'nın, Türk devlet elamanları tarafından yapıldığı açık olan bu saldırının faillerini bulacağına dair beslediğimiz umudu korumak istiyoruz.'
ANF
Kim Terörist? 8 isgalciye dokunmayan HPG'mi yoksa her zamanki gibi lanetlikler mi?
Kurdians: Tuesday, October 30, 2007
Cenazelere insanlık dışı uygulama
www.ozgurgundem.org Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Oremar bölgesindeki çatışmada yaşamını yitiren iki HPG'linin cenazesine insanlık dışı muamele yapıldığı bildirildi. Köylüler, koltuk altlarına yerleştirilen değneklerle ayakta tutulan 2 HPG'linin hedef haline getirilerek kurşunlandığını söyledi.
Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, 21 Ekim'de Oremar, 22 Ekim'de ise Gelokı mıntıkasında yaşanan çatışmalarda iki HPG'linin yaşamını yitirdiği belirtildi. Her iki HPG'linin güvenlik güçleri tarafından alınarak Peri Tepesi'ne getirildiğini belirten Oremar Köyü'nden bir vatandaş, şunları anlattı: 'Cenazeler köyümüzün üst tarafından bekletilmektedir. Ancak askerler, her iki cenazenin koltuk altlarına değnekler yerleştirilerek ayakta tutulmaktadır. Askerler sürekli cenazelere atış etmekte ve üzerlerine pislik atmaktadır. Biz de bu insanlık dışı uygulamayı kabul etmediğimiz için cenazeleri almak amacıyla askeri yetkililerle görüştük. Ancak bütün girişimlerimize rağmen cenazeler bize verilmedi. Oradaki görevli Onur Yarbay, bize 'Cenazeleri tabura götürerek yakacağız' dedi. Biz buna karşı çıktık. Ancak askerler bizi tehdit etmeye başlayınca olay yerinden ayrılmak sorunda kaldık.' HAKKARİ
İRAN, HEWLER VE SÜLEYMANİYE KONSOLOSLUKLARINI YENİDEN AÇIYOR...
ALTAN: ‘’SORUN PKK VE BARZANİ DEĞİL ‘’BİZİZ’’
Mahmud Osman: Ankara 4 yıldır peşimde
Genelkurmay HPG'nin kayıplarını 36'dan 2'ye indirdi!
ANF-AMED (30.10.2007)- Hakkari'nin Yüksekova İlçesi Oremar bölgesinde HPG gerillaları tarafından düzenlenen eylemin ardından HPG'nin 36 kaybının olduğunu açıklayan Genelkurmay Başkanlığı, resmi internet sitesinde yaptığı açıklamada, ramakın 2 olduğunu bildirdi. Medya tarafından yoğun bir şekilde işlenen kayıp sayısı hakkında HPG, çatışma sonrası 2 kayıplarının olduğunu açıklamıştı.
Oremar bölgesinde yaşanan sert çatışmanın ardından tarafların kayıplarına ilişkin yaşanan tartışmaya yine Genelkurmay Başkanlığı son noktayı koydu. Çok sayıda askerin öldüğü ve 8 askerin yaralandığı çatışma sonrası HPG'nin kayıpları tartışma konusu olmuştu. Genelkurmay Başkanlığı ilk gün yaptığı açıklamada, HPG'nin 23 kayıp vererek bölgeden ayrıldığı ileri sürüldü. Gün içerisinde bu sayı 32'ye yükselirken, sonraki gün ise sayı önce 34'e sonra da 36'ya yükseltilmişti. DEVAMINI OKU...
Pandora'nın kutusu artık kapanmaz
ABD'nin PKK krizini yatıştırmak için Kuzey Irak'a baskı yapması, yaraya bant yapıştırmaktan öteye geçmez. Saddam'ı devirmekle Pandora'nın kutusunu açtık ve şimdi kontrol edemiyoruz. Kutudan çıkanlardan biri Kürt milliyetçiliği. ABD, bunun yarattığı sorunları çözemez
Seth Colter Walls
Newsweek dergisinin, 30 yıl boyunca CIA ve ABD Ulusal Güvenlik Konseyi'nde analiz yapmanın yanı sıra Başkan Bill Clinton ve George W. Bush'un danışmanlığını da yürütmüş olan Bruce Riedel ile söyleşisi:
- Türkiye'nin PKK'ya karşı Kuzey Irak'a büyük bir saldırı başlatması ABD için ne anlam ifade eder?
- ABD'nin şu an Kuzey Irak'ta bulunmamasının nedeni ne?
- Türkiye böyle bir güvenlik kuşağını daha önce de oluşturmayı denememiş miydi?
Sorun bu kuşağın hiçbir zaman tam olarak oluşturulmaması. 1992 ve 1993'ten bu yana Kuzey Irak'ta sürekli askerleri -komandolar ve özel kuvvetler- var. Türk istihbaratının da büyük bir varlığı söz konusu. Türkmen nüfusu içinden kendi Iraklı müttefiklerini yaratmaya çalışıyorlar. Bunların hiçbiri PKK'nın bulunduğu bölgeyi temizlemek bakımından kalıcı çabalar değil.
- Barzani'nin PKK'ya karşı harekete geçmek için beklediği ve bunu Kerkük ve petrolünü garanti altına almasının karşılığı mahiyetinde yapacağı yönündeki teoriler hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Fakat peşmerge geçmişte PKK'ya karşı açıkça çok sert tutumlar da sergilemişti. Bölgeyi kontrol altında tutmak onların çıkarına değil mi?
- ABD şu anki durumu yatıştırmak için ne yapabilir?
Sokağın eline düşerseniz...
NTV-İSTANBUL - Hakkari’deki saldırılar hemen her kesimde kınanırken, öfkeyi fırsat bilen bazı grupların saldırgan eylemleri karşısında; 6-7 Eylül, Kahramanmaraş ve Sivas olayları hatırlanarak sağduyu ve önlem çağrıları yapılıyor. Ancak tüm çağrılara ve alınan önlemlere rağmen saldırılar “dozunda” sürüyor; Sokağın öfkesini, asker ve sivillerin öfkeyi yönetme tarzını, psikolojik harekatı strateji uzmanlarıyla konuştuk. Ulusal Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Doç. Sedat Laçiner “Sokağın eline düşerseniz, nereye varacağınızı bilemezsiniz” diyor ve ekliyor: “Devletin içinde bazı kişiler, güvenlik meselelerini iç hesaplaşmalar için kullanıyor; gidişattan memnun olmadıklarında milleti sokağa döküyorlar.” Avrasya Stratejik Araştırmalar Kurumu (ASAM) Hukuk ve Güvenlik Danışmanı Doç. Sadi Çaycı ise psikolojik harekatın önemli olduğunu, ancak “fişleme ve derin devlet söylemiyle, tam tersine devletin olması gereken yeteneklerine karşı psikolojik harekat olduğunu” söylüyor. Çaycı’ya göre devletin “örtülü gizli harekat, özel harekat” gibi yeteneklerini kullanması gerekiyor; bunun hukuku da var; önemli olan görev ve sorumluluğun kötüye kullanılmaması.
Kürtlerden Büyükanıt'a sert tepki
Aramızdan fiziki olarak ebediyen ayrılan Değerli Kürt Aydını Mehmed Uzun’un anısı için...
Esaret altındaki halkların kaderi biri birlerine pek benzer. Ezenlerin onları, daima bir “hiç” olduklarına inandırma çabaları, belki de esaretin en ağır sosyal ve psikolojik yükü olduğu kadar, ortak yanıdır da. Onlara göre, ezilenlerin kaynağından fışkıran bütün değerlerin hiçbir anlam ifade etmemesidir. Eğer ki, “uygarlıktan” söz edilecekse, o da ezilenlerin toprağına sömürgecilerin ayak basmasıyla başlamış sayılmalıdır. Bir İngiliz, bir Fransız, ya da bir Hollanda vs. batılı sömürge sistemlerinin, bu inkârcı zihniyeti yaymada kısmen de olsa başarılı olduklarını küçümsememek gerekir. Ekonomik, askeri, teknolojik, avantajlar sayesinde, sosyal, kültürel “üstünlükleri” sömürge halklarına “benimsetildiği” sürece, “sömürge efendisi” unvanlarını koruyabilmişlerdir; sömürge ülkelere “uygarlık” taşıdıklarını iddia edebilmişlerdir. Sömürge egemenliklerinin çıkmaza girdiği noktada ise, kendi iç kamuoyunun baskısını da hesaba katarak, sorunun bir takım ödünler temelinde diyalog yoluyla çözümüne bir kapı aralamayı da, ihmal etmemişlerdir.DEVAMINI OKU...
ABD ile zorlu yedi gün
Murat Yetkin*/Türkiye, 22 Ekim'den beri ABD'den 'yeni, somut adım' bekliyor. Rice'ın ne getireceği bilinmiyor. PKK'yı durdurmayacak her teklif gerilimi artırır. Kritik tarih: 5 Kasım'daki Bush-Erdoğan zirvesi. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice aslında 1 Kasım'da Ankara'da olmayacak; o gün yola çıkıp 2 Kasım'da Ankara'da olacak. 2 Kasım'da Ankara'da Dışişleri Bakanı Ali Babacan dışında kimlerle görüşeceği kesin değil, ama Başbakan Tayyip Erdoğan listede. ABD Başkanı George Bush'un bir mesajını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e bizzat sunması da mümkün.DEVAMINI OKU...
PKK şiddetten vazgeçmezse Kürtleri de kaybeder
Niviskar » Zeynel Abidin: Kürdistan bu barbar akınlarına da geçit vermeyecek
Yaklaşık on iki gün önce yayınlanan Kürtlerin Yurt Savunması – 1 adlı yazımda şu düşünceye yer vermiştim:
“Türkiye Özgür Kürdistan topraklarına girecek, hem de çok büyük bir olasılıkla bu işgal amaçlı sefer (buna operasyon demek saflık olur) bu sonbahar gerçekleşecek. Tıpkı 1992 Ekim ayında gerçekleşen ve yaklaşık kırk gün kırk gece süren o acımasız muharebelerle aynı mevsimde.“
Gelinen aşamada sömürgeci Türk ordusunun işgal amacı tahmin edilenden de hızlı ve pervasız bir şekilde belirginleşmektedir. Sömürgeci devletin zirvesindeki asker-sivillerden, en aşağılık üslubu ve akıl almaz savaş çığırtkanlığıyla neredeyse çılgınlaşan TV spikerlerine kadar baştan başa Türk kavminin halkımıza ve yurdumuza karşı bir saldırıya geçtiğine tanıklık ediyor tarih. Askere, devlet adamına, politikacıya, sanatçıya, bilim adamına velhasıl insanı insan eden hiçbir meslek ve meziyete sığmayacak bir üslupla saldırıyorlar, daha da vahim olarak, bir kavim baştan başa saldırganlaşıyor.
Stockholm'de Türkiye'nin Özgür Kurdistanı işgaline karşı protesto mitingi
Rizgarî Online/ Türkiye’nin Federal Kürdistan Bölgesine yönelik olası 'sınırötesi' operasyonlara karşı Stockholm'de Kürtler ve İsveçliler bir miting düzenledi . 2 binden fazla Kürt ve İsvecli Türkiye’nin Kürdistan bölgesine yönelik olası sınırötesi operasyonu protesto etti. İsveç Kürd Dernekleri Federasyonu(FKKS), HEVKARÎ ve İsveç Kürd İnsiyatifi'nin düzenlediği mitingde, FKKS Başkanı Şermin Bozarslan ve bazı İsveç Partilerinin temsilcileri birer konuşma yaparak, Türkiye'nin Federal Kürdistan Bölgesine yönelik olası 'sınırötesi' operasyonlara karşı çıktılar.
Türkiye’nin Federal Kürdistan Bölgesine yönelik olası 'sınırötesi' operasyonlara karşı Stockholm'de Kürtler ve İsveçliler bir miting düzenledi . 2 binden fazla Kürt ve İsvecli Türkiye’nin Kürdistan bölgesine yönelik olası sınırötesi operasyonu protesto etti. İsveç Kürd Dernekleri Federasyonu(FKKS), HEVKARÎ ve İsveç Kürd İnsiyatifi'nin düzenlediği mitingde, FKKS Başkanı Şermin Bozarslan ve bazı İsveç Partilerinin temsilcileri birer konuşma yaparak, Türkiye'nin Federal Kürdistan Bölgesine yönelik olası 'sınırötesi' operasyonlara karşı çıktılar. Konuşmacılar Ankara'nın Kürdlerin seslerine kulak vermesini isteyerek, Türkiye'nin işgal girişimine karşı dünyanın neresinde olursa olsun her Kürdün karşı çıkacağını, Türkiye'nin kendi siyasi sınırları içindeki Kürdlerin özgürlük taleplerinden korktuğunu, bu nedenle özgür Kürdistana saldırı hazırlığı yaptığına vurgu yaptılar.
Kürdistan bayraklarının taşındığı kalabalık mitingde, İsveç’teki çeşitli sivil toplum örgütleri temsilcileri de destek verdi. Miting müzik gösterisi ile olaysız, sona erdi.
Rizgarî Online/ StockholmFotolar: Taner Bayrak
'Kürdistan'ın işgaline izin vermeyiz'
Bütün Kürtlere savaş ilan eden Türkiye'nin Güney Kürdistan'a yönelik işgal hazırlıklarına sert bir tepki de Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi'nden (PÇDK) geldi. PÇDK Genel Başkanı Faik Gulpi, 'Kürdistan'ın işgal edilmesine asla izin vermeyeceğiz' dedi.
PÇDK, Güney Kürdistan'ın Kerkük ve Süleymaniye kentlerinde konferanslar düzenledi. PÇDK Genel Başkanı Faik Gulpi, PÇDK'nin Süleymaniye yöneticileri ve yaklaşık 150 delegenin katıldığı konferans, PÇDK'nin binasında gerçekleştirildi. Katılanların çoğunluğunun kadınlardan oluştuğu konferans, saygı duruşuyla başladı. Konferansın açılış konuşmasını yapan PÇDK Genel Başkanı Gulpi, Kürtlerin Ortadoğu'daki durumuna değinerek, Kürt halkının tehdit ve saldırılara karşı birlik içerisinde olması gerektiğini söyledi. Türkiye'nin Güney Kürdistan'a yönelik bir sınırötesi operasyonuna değinen Gulpi, 'Türkiye, Kürdistan'ı işgal etmek istiyor. Buna asla izin vermeyeceğiz' diye konuştu. Konferansta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit uygulamaları da kınandı.
PÇDK'nin Kerkük İl Örgütü de bir konferans düzenledi. Öcalan'a yönelik tecrit uygulamalarının kınandığı konferansta, Öcalan'ın ailesi ve avukatlarıyla görüşmesinin engellenmesi protesto edildi. SÜLEYMANİYE - DİHA
HPG: Dersim'de gerilla kaybımız yok
HPG Basın ve İrtibat Merkezi Dersim'de 15 gerillanın yaşamını yitirdiği haberlerini yalanladı. HPG açıklamasında bölgede iki günden bu yana şiddetli çatışmaların yaşandığı ancak şu ana kadar yaşamını yitiren gerillanın olmadığını bildirdi.
Dersim'in Pülümür ilçesi kırsalında 2 gündür sürdürülen operasyonda çatışma çıktı. Hava destekli sürdürülen operasyona ilişkin açıklama yapan HPG, çatışmada gerilla kaybı olmadığını bildirdi. Açıklamasında HPG, 'Türk ordusunun Dersim'de başlattığı operasyonda şiddetli çatışmalar yaşanmaktadır. Türk ordusu ve basının verdiği gibi 15 gerillamızın şahadet haberi yalandır. Söz konusu operasyon ve çatışmalar hakkında ayrıntılı bilgi daha sonra kamuoyu ve halkımıza duyurulacaktır'' dedi.
5 asker yaşamını yitirdi
Öte yandan alınan bilgilere göre 2 gündür Pülümür'de devam eden operasyon sırasında çıkan çatışmalarda 5 askerin yaşamını yitirdiği öğrenildi.
BEHDİNAN / ANF
BAŞKAN BARZANİ: ‘’SALDIRILARA KARŞI KENDİMİZİ SAVUNURUZ; KÜRT DAVASI ÇÖZÜME KAVUŞTURULMADAN BÖLGE İSTİKRAR GÖRMEZ’’
AVRUPADAKİ KÜRTLER , TÜRKİYE’NİN OPERASYON TEHDİTLERİNE KARŞI AYAKTA
ZEBARİ: ''TÜRKİYE'NİN OPERASYON TEHDİTLERİ ANKARA'NIN PKK'NİN DIŞINDA BAŞKA PLANLARI OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜRÜYOR''
RUSYA EKONOMİ POLİTİKASI BAŞKANI: ‘’KÜRDİSTAN BÖLGESİ’NE DÜZENLENECEK OPERASYONLAR TÜRKİYE TURİZMİNE BÜYÜK ZARAR VERİR’’
BAŞKAN BARZANİ İNGİLTERE KONSOLUSU CAMP’I KABUL ETTİ: ‘’SORUNLAR ASKERİ YOLLARLA ÇÖZÜME KAVUŞAMAZ’’
LIHEB AŞİRETİN’DEN BAŞKAN BARZANİ’YE TAM DESTEK: ‘’AŞİRETİM KÜRDİSTAN BÖLGESİ’Nİ KORUMAK İÇİN EMRİNİZDEDİR’’
FKB BAŞKANI BARZANİ: ‘’ASKERİ ÇÖZÜMDEN VAZGEÇERLERSE İŞBİRLİĞİNE HAZIRIZ’’
PNA-Federal Kürdistan Bölge (FKB) başkanı Mesud Barzani, ‘’Türk ordusunun Kürdistan Bölgesi’ne yönelik herhangi bir hareketinin 'savaş ilanı' olacağını’’ belirtti.
İngiliz The Times gazetesine mülakat veren Başkan Barzani, "Ankara, PKK ile olan sorununu mazeret göstererek her gün biraz daha refah içinde ve bağımsız olan Iraklı Kürtleri durdurmak istiyor" dedi.
Başkan Barzani, "İşgal ya da hücum ederlerse, bu savaş demektir. Bizim halkımıza, çıkarlarımıza ya da topraklarımıza saldırılarlarsa o zaman bunun sınırı olmaz. Çünkü herşey saldırıya uğramış olur" dedi.
Türkiye'ye sorunu silahlarla değil diyalogla çözme çağrısında bulunan Başkan Barzani, "Barışçı bir yaklaşım benimserlerse, biz de elimizden gelen yardımı yaparız, Maalesef başka seçeneklere şans tanımıyorlar. Savaşın sorunu çözecek tek araç olduğunda ısrar ediyorlar" şeklinde konuştu.
Barzani, "Sadece askeri çözüm aramaktan vazgeçtiği takdirde, Türkiye ile işbirliği yapmaya hazırız" diye konuştu.
Başkan Barzani, ‘’Türkiye’de PKK'nın yeni bir sorun olmadığını’’ söyledi.FKB Başkanı Barzani, "Ben PKK'nın sadece bir mazeret olduğuna inanmak üzereyim. Türkiye'nin Kürt bölgesine yönelik sürekli ve doğrudan tehditleri ve bu konuda takındığı tavır bize asıl amacın farklı olduğunu düşündürüyor. Hedef Kürdistan bölgesidir, aksi takdirde biz Türkiye ile PKK arasındaki bir kavgaya neden karışalım ki?" dedi
KUTSCHERA: ‘’TÜRKİYE’NİN HEDEFİ KÜRDİSTAN HÜKÜMETİ, PARLAMENTOSU VE KERKÜK
Kürtlerden siyasi tutum belgesi
Diyarbakır'da yapılan 'Demokratik Toplum Kongresi'nde Kürtler adına bir 'siyasi tutum belgesi' çıkarılacak. Türkiye'de idari ve siyasi yapısında köklü değişimleri içeren tutum belgesinde, bölgesel meclislerden, 'ulus devlet anlayışı' yerine demokratik özerkliği esas alan bir devlet yapılanmasına kadar bir çok konu yer alacak. Belge aynı zamanda Kürtlerin 'yol haritası' olacak.
Bir milyon Kürd Brüksel'e-M.Ali Küçük
Katillerin Vicdanı Hüseyin İnan
New York Times: 'PKK'nın Kuzey Irak'ta Dokunulmazlığı Var' PKK sorununun ABD için 'puzzle' oluşturduğu öne sürüldü. New York Times gazetesi, PKK'nın Kuzey Irak'ta 'rahatça' hareket etmeyi sürdürdüğünü belirtirken örgütün 'dokunulmazlığı'nın bulunduğunu vurguladı. New York Times muhabiri Sabrina Tavernise, Kuzey Irak'taki izlenimlerini uzun bir haberde aktardı. PKK'nın bölgede 'rahatça' ve 'Irak yetkililerinin gözlerinin önünde' hareket etmeyi sürdürdüğünü belirten Tavernise, şu yorumu yaptı: 'PKK'nin dokunulmazlığının kökleri, dört yıl önce ABD'nin Irak işgali ile başlayan karmaşık ilişkiler ve ihtiraslar ağında bulunuyor ve krizi çözmek isteyen Türkler, Iraklılar ve Bush Yönetimi'ni hayal kırıklığına uğratıyor.' ABD'nin PKK saldırıları üzerine Kürt liderlerine büyük bir baskı yaptığını belirten NYT, 'Ancak Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'nin bu hafta İstanbul'a planladığı ziyarete rağmen Kürt siyasi liderlerinin harekete geçme aceleleri yok gibi' diye yazdı. -'ABD, İKİ KARILI ADAM GİBİ'- Durumun, yeni bir cepheyi önlemek isteyen ancak güvenilir iki müttefik arasında seçmeye zorlanan ABD için bir 'puzzle' oluşturduğunu öne süren gazete, Süleymaniye'deki Iraklı bir Kürt'ün 'ABD'nin ?iki karılı bir adam gibi. Kavga ediyorlar ancak o hiç birini kaybetmek istemiyor' sözlerini aktardı. NYT, Celal Talabani'nin liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin önde gelen üyelerinden Mala Baktıyar'ın açıklamalarına da yer verdi. -'PKK KONUK GİBİ'- Baktıyar, 'PKK'yı kısıtlamak için Bağdat'tan açık talimat gelmediğini belirterek 'Onlar konuklar ancak kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılıyorlar. Onları desteklemiyoruz' şeklinde konuştu ve 'Onlarla mutabık değiliz. Türkiye ile kavga etmeyi sevmiyoruz' dedi. Kürt liderlerinin, PKK'dan bölgeyi terk etmesini istemediklerini, PKK'yı Sünni Arap aşırı unsurlarına karşı bir koruma olarak gördükleri görüşlerine dikkat çeken gazete, Kürt liderlerinden Neçirvan Mustafa'nın 'Benim için PKK, Taliban'dan iyi' ifadesini de yansıttı. Mustafa, çözümün Türkiye'deki ılımlı unsurlara bağlı olduğunu savunarak bu unsurların PKK'ya 'af' sağlanması için çaba göstermeleri gerektiğini öne sürdü.(ANKA)
Yükselen Türk Faşizmi
Ahmet Alim -21 Ekim’de başlatılan kampanyanın bir haftalık bilançosuna bakıldığında, Türkiye’deki faşist rejimin gün ışığına çıktığını görüyoruz. Aşağıda faşizimin bazı karakteristikleri bu faşist rejimin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
Devlet içinde ve yanında başka bir devlet olan silahlı gizli servisin merkezi önemi. Kendi taraftarlarının gözetim altında tutulması.
Militarizm: Ekonomik hayat da dâhil olmak üzere toplumsal hayatın militarize edilmesi. Militer kitle yürüyüşleri ve büyük gösteriler faşizmin en önemli görünüşleridir.
Bilimlerin taraflılık yasasının egemenliği altına alınması.
Kitle seferberliği, parti propagandası yoluyla toplumsal alanın ve kitle iletişim araçlarının tekelleşmesi çabası.
Toplumun sürekli kışkırtılması, devrimci ilan edilen konular lehine zorunlu coşkunluk.
Eğitim ve öğretim üzerinde etkinlik.
Pasifizmin aşağılanması.
Politik karşıtın ortadan kaldırılması eğilimi. Karşıt düşmandır.
Parti milisleri. Paramiliter çeteler.
Erkeklik vurgusu.
Bayraklar, yürüyüş kolları ve ritüel kitle gösterilerinde taşınan üniformalar gibi politik sembollerin abartılı kullanımı.
Faşist rejimlere has özellikleri bünyesinde barındıran ve bunu başarıyla gizleyen TC rejimi, içinde geçtiğimiz bu süreçte açığa çıkartarak faşist karakterini saklamaktan vazgeçmiştir. Bunları tek tek ele aldığımızda, Türkiye’de derin devletin varlığı genel kabul gören bir olgudur. Asker millet ve her Türk asker doğar söylemleri milatarizmin toplumun tüm hücrelerine nüfüz ettiğini gösteren bir öğedir. Türkiye’de üniversite hocalarının yürüşler düzenleyerek, bu yürüyüşlere cübbeleriyle katılmaları ve ürettikleri resmi ideolojiler bilimsel taraflılığın kanıtıdır. Kitleler Kürtlere karşı Ordu-Sanayi kompleksinin tarafından yönlendirilmekte ve kitle iletişim araçları Ordunun hizmetine koşulmuştur. Topluma sürekli olarak enjekte edilen propagandalar sonucu Kürtler hedef haline getirilmiş, sokakta geçen Kürtler linç ve Kürtlere ait işyerleri, Kristal Gecesinde olduğu gibi, yağma edilmeye başlanmıştır. Eğitim ve öğretim Türk ırkçılığı temelinde düzenlenerek Kürtler, Aleviler vd yok sayılmaktadır. Türkiye’de, Barış talep edenler Kürtçü ilan edilerek izole edilmektedir. 1990’lı yıllardan beri işlenen faali meçhul cinayetler politik karşıtların elimine edilmesinin en açık örnekleridir. Devlet içinde örgütlendirilen çeteler ile MHP ve BBP gençlik örgütlenmeleri Faşist TC rejiminin paramiliter çeteleridir. Türkiye’de erkelik vurgusunu tartışmaya daha gerek yoktur.
Gül’ün Cumhurbaşkanlığına ilk defa aday olduğu bahar aylarında denenen bayraklı yürüyüşlerle toplum hazırlanmış ve 21 Ekim’den itibaren bayraklı yürüyüşler isterik bir hal alarak faşist TC rejiminin gerçek yüzünü açığa çıkarmıştır. Yaratılan terör ortamında, sıradan bireylere düşünme ve itiraz etme olanakları verilmeyerek hüsseden ve hisetmeyen herkesi uymaya zorlayan bir ortam yaratılmıştır. Böylece, herkes bayraklı yürüyüşlere katılmaya zorlanmış ve evlerine bayrak asmak zorunda bırakılmışlardır. Bunu yazılı ve görsel basın iyice pompalayarak; ilgili ve ilgisizm bilgili ve bilgisiz sanatçı, futbolcu vb herkesi Kürtlere hedefe alarak faşist dalga iyice yükseltilmiştir. Bu faşist dalga, Türkiye’de devrimci ve demokratların marjinalden de az olduğunu gösteren bir olgudur. Yani, Türk solu ulusal bir sol olup Nasyonal sosyalizmden beslenmektedir. Bu anlamda, Türkiye’de Kürtler yalnızlaştırılma sürecine girmişlerdir ve onlara Türk olmak yada yok edilmek dayatılmaktadır.
20 yüzyılın ilk jenosidini Ermeniler üzerinden gerçekleştiren İttihad ve Terraki’nin devamı olan TC rejimi, 21 yüzyılın ilk açık faşist rejimini hayata geçirmektedir. Ben bu tespitlarden sonra Rahip Niedermeyer’in Nazi Almanyasında yaşadıklarına ilişkin söylediklerini hatırlatma gereği duyuyorum:
Hitler iktidara geldi... Önce Yahudileri götürdüler, ben sustum, hepimiz sustuk... Karşı çıkmadık... Sonra komünistleri götürdüler... sustuk karşı çıkmadık... Sosyal demokratları, demokratları götürdüler yine sustum... Hiristiyan demokratları götürdüler yine sustum... Ben din adamıydım, politikayla ilgilenmiyordum, karşı çıkmadım... En sonunda beni götürmek için geldiler... Kimse karşı çıkmadı... Çünkü karşı çıkacak kimse kalmamıştı!...
Kürtler propaganda(!) silahına sarılıyor
Semih Idiz-Milliyet
Irak heyetiyle Ankara'da yapılan görüşmelerin başarısızlığı Kuzey Irak'a dönük bir askeri harekât olasılığını artırmıştır. Şu anda "fren" görevini gören tek şey Başbakan Erdoğan'ın 5 Kasım'da Başkan Bush ile yapacağı görüşmedir. Ancak, bu görüşmenin de sokağın öfkesini dindirme ihtimali sıfıra yakındır. Nitekim, ABD'li yetkililerin de dahil oldukları Irak heyetiyle Ankara'da yapılan müzakereler, Türkiye'nin bu meseleye atfettiği hayati önemin karşı tarafta hâlâ anlaşılmadığını ortaya koydu. Aslında bu başarısız görüşmelere farklı bir açıdan bakmak da mümkün. Uluslararası medyada çıkan "Türkiye-Irak barış görüşmeleri çöktü" haberleri ne demek istediğimizi ortaya koyuyor. Kısacası, konu hızla, "Terör örgütü PKK'ya karşı operasyon" algılamasından, "Irak ile savaş" algılamasına kayıyor. "Ankara'nın ayağına giden Irak heyetinin barışçıl çağrıları Ankara tarafından reddedildi" izlenimi ise Türkiye aleyhinde kullanılmaya çalışılıyor.
Dış basında eğilim değişiyorBaşka bir ifadeyle, Irak siyasetini güden iki temel unsurdan biri olan Iraklı Kürtler, Türkiye'nin büyük askeri gücüne karşı propaganda silahına sarılıyorlar. Barzani'nin, "Türkiye'nin derdi PKK değil, Kürtler" şeklindeki demeçleri de zaten bunun bir parçası.Bu arada, PKK'yı "terörist" yerine "gerilla", hatta "direnişçi" olarak görme eğilimi de artıyor. Dış haberler müdürümüz Kadri Gürsel, dünkü yazısında, Batı basını açısından bunun nedenlerini ortaya koydu. Ancak, "Doğu basını"nda da durum pek farklı değil. Buna PJAK ile mücadele eden İran da dahil. Tehran Times'ın konuyla ilgili yazılarında PKK için "terörist" tanımlamasını kullandığını görmedim. El Cezire'nin İngilizce kanalı ise "Kürdistan İşçi Partisi savaşçıları" ifadesini kullanıyor.Hizbullah ve Hamas'ı "terör örgütleri" olarak görmeyen Arap kamuoyunun "terörizm" tanımı da zaten bizimkine pek uymuyor. Gürsel'in ifadesini kullanacak olursak, "gerilla romantizmi"nin Ortadoğu'da çok daha yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Bu arada uluslararası basında Kürtler için, "Zulüm gören, dünyanın tek vatansız milleti" türünden ifadelerin çoğalması dikkat çekiyor. Aynı şekilde, BBC muhabiri Sarah Rainsford gibi bazılarının Kürt asıllı Irak Dışişleri Bakanı Zebari'nin ağzıyla konuşmaları da dikkat çekiyor.
'Dağlıca baskını hâlâ net değil'Örneğin, "Dağlıca baskını konusundaki gerçeklerin hâlâ net olmadığını" savunan Rainsford, 27 Ekim tarihli "From Our Own Correspondent" adlı programda, "Resmi kanallardan alabildiğimiz bilgiler, açtığınızda askeri marşlar çalan Genelkurmay'ın internet sitesindekilerden ibaret" ifadesini kullandı. Rainsford gibilerinin, "PKK'nın Kürtleri ve haklarını savunduğuna" dair görüşlere daha çok yer vermeleri ise meselenin hangi istikamete çekilmeye çalışıldığını gösteriyor.Uzun lafın kısası, savaşlar artık sadece top, tank ve tüfekle yapılmıyor. En güçlü silah bazen medya kanalıyla yapılan propaganda olabiliyor. Askeri stratejler de zaten "propaganda" boyutunun göz ardı edilmesinin sakıncalarını çok iyi biliyorlar. Kuzey Irak'a operasyon konusu tartışılırken bu gerçeğin de hesaba katılmasında yarar var.
Medya İmha Politikaları Uyguluyor
Bıanet-"Cizre'de basın silah kadar korkutuyor." Bence medyanın şu andaki 'durumunu ve yarattığı etki daha özlü açıklanamazdı. Evet, medya silah kadar korkutuyor, kaygılandırıyor, öfkelendiriyor.
Arkadaşımız Sakine Gezen'in bianet'te yayımladığımız Cizre izlenimlerinin başlığı bu cümle. Cizre'yi çıkartın yerine Şırnak, Diyarbakır, Hakkari koyun, ne değişir? Peki İzmir'de, Samsun'da basın silah kadar korkutuyor diyebilir miyiz? Medya kimini korkutuyor, kimini kışkırtıyor. 'Dahası medyadaki ayırım "doğru", "yanlış" gösteriminden ziyade "vatanseverler" ve "hainler-düşmanlar" tarzında. "Yok etmek", "imha etmek" tarzı yol göstermeler, "dansöz", "hain", "30 cesetle inlerine döndüler" tarzı tanımlamalar, anlatımlar... Tabii ki burada, egemen medyadan ve egemen medyanın esas olarak manşetlerinden, haberlerinden, yayın politikasından söz ediyoruz. Sayıları az da olsa "barış haberciliği" perspektifinden yazan köşe yazarlarını da anmadan geçmeyelim.
Bu "çatışmacı" yaklaşımın televizyonda ve internette geldiği nokta insanı daha da dehşete düşürüyor. İnternette, özellikle Hürriyet gazetesinin haberlerin peşinden yayımladığı okur yorumları nefret söyleminin en korkutucu örneklerini sunuyor.
İnternet anketleri de hakeza. Yine Hürriyet, "sekiz askerimiz ellerinde, İsrail olsa ne yapardı" diye soruyor. Yanıtlara baktığınızda, yüzde 1,9 diplomasi, yüzde 63,5 kara harekatı yolunu gösteriyor. Hürriyet bunu neden soruyor acaba?
Televizyondaki görüntüler ve tartışma programlarının geneldeki tek sesliliği de ülkedeki ortamın gerilmesinin başlıca sorumluları arasında yer alıyor bence. Özetle, medya genel çizgisiyle artık savaşın, çatışmanın sözcülüğünden de ileri giderek kendini general, genelkurmay başkanı, başbakan yerine koydu. Medya "imha politikaları"nı belirleme peşinde. Ölüm, ölüm... daha çok ölüm istiyorlar... 8 Asker şimdi PKK'nin elinde. Hani askerler kutsaldı? Aileleriyle yapılmış kaç röportaj okuduk?
Medya etiğinden falan söz edemeyiz, işte "medyanın etiği " bu... Yayın yasağı getirdiler; ne kadar gülünç! Medya sanki neyi nasıl yapacağını bilmiyormuş gibi.. Bu medyanın yasalara ihtiyacı yok, otosansür her şeye yetip artıyor.
Biz bianet'te barış haberciliği yapmaya çalışırken, barış haberciliğinin ne olduğu üzerinde yazılar yazıyor, çeviriler yapıyor, yayımlıyoruz... Bir tek Milliyet bizim barış gazeteciliği rehberini yayımladı.
Prof. Johan Galtung barış gazeteciliğinin sağlık gazeteciliği gibi olmasını öneriyor. İyi bir sağlık muhabiri hastanın vücudu yiyip bitiren kanserli hücrelerle mücadelesini anlatacaktır. Ama aynı zamanda kanserin nedenlerinin -yaşam tarzı, çevre, genetik yapı gibi- yanı sıra olası çarelerin tamamını ve koruyucu önlemleri de anlatacaktır. Yani spor muhabirliği değil, sağlık muhabirliği. O ne kadar iyi işliyor bizde ayrı konu.
Özetle haberlerin, "barış odaklı", "gerçek odaklı", "insan odaklı", "çözüm odaklı" olması gerekiyor; "nefret", "şiddet", "ölüm" odaklı değil. Elbette, bir de dil meselesi var her şeyin üstünde; "militarist", "ayrımcı", "şiddet" ve "nefret" dilinden vazgeçmenin yollarını bulmalıyız. Dil masum bir şey değil, bütünüyle ideolojik ve iktidarı yeniden yeniden kuruyor, "öteki"ni yeniden yeniden yok ediyor. Gazeteci sadece haklardan, barıştan ve yaşamdan yana olabilir.
Her "kriz" durumunda "savaş ve medya" soruşturmaları yapıyoruz. Yapmak zorunda kalıyoruz, diyelim. Galiba, örgütlenmenin önemine değinmek zorundayız yine. Gazeteci örgütleri bir özdenetim derdinde değil... Bugün baktım, Basın Konseyi gazetenin birini "ayrımcılıktan" uyarıyor; dert başka; bizim tartıştığımız yerden baksalar uyarılmadık kaç gazete kalırdı acaba? Gazetecilerin öncelikle "ben ne yapıyorum" sorusunu kendilerine sorması gerekiyor, haberlerine sahip çıkmaları gerekiyor, haber yayımlandığında zor tanıdıkları haber için editörlerle tartışmaktan kaçınmamalılar.
Okur temsilcilikleri var kimi gazetelerde. Okur/izleyici/seyirci olarak hangi başlık için, hangi içerik için kaç kere bir gazeteyi, televizyonu, radyoyu aradık? Bu soruyu herkesin kendine sorması ve piyasa deyimleriyle söylersek nasıl ki aldığımız bir şey bozuk çıkınca önce şikayet ediyor, sonra geri veriyoruz; medyaya da tüketici olarak eleştiri ve dolayısıyla müdahale hakkımız var. Kullanalım. (NM/TK)
* Nadire Mater'in yazısı, 28 Ekim 2007'de, Birgün gazetesinde yayınlandı.
BBC:
BAŞKAN BARZANİ EL-CEZİRE’YE KONUŞTU:
RUSYA ULUSLARARASI ŞURA KOMİSYONU:
Türkiye-Irak-ABD Krizi: Dünyanın en zor işi
Cengiz Çandar-Referans-“Bu krizle uğraşmak dünyanın en zor işi” demiş Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Newsweek’in son sayısında yayınlanan röportajında.
Hoşyar Zebari’nin Kürt olduğunu biliyorsunuzdur. Aynı zamanda Kürdistan Demokrat Partisi’nin ileri gelenlerinden biri olduğunu ve partinin lideri Mesut Barzani’nin dayısı, evet dayısı, olduğunu da belki biliyorsunuzdur.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Londra’ya giderken uçakta Iraklı Kürt liderlerin her birinin farklı sesler çıkarttığını, bunun bir “rol bölüşümü” olabileceğinden söz ederken, aklına birden Hoşyar Zebari geldi ve Hoşyar’ın Türkiye ile Irak hükümetleri arasında bir süre önce imzalanan Terörle Mücadele Anlaşması’nda “sıcak takip” konusunda en hararetle karşı koyan kişi olduğunu hayret-hayal kırıklığı ile anlattı.
Devami icin...
Everest’in ilk ödülü Kürt yazara
ANF-Everest Yayınlarının düzenlediği “İlk Roman” yarışmasında Kürt yazar Muhammed Munis’in “Uzak Hayat” romanı ile ödüle layık görüldü. Munis’e ödülü TÜYAP’ta yapılan bir törenle verildi.
Everest Yayınları'nın ''Gizli Romancılara'' şans tanımak amacıyla bu yıl ikincisini düzenlediği ''Everest Yayınları İlk Roman Yarışması''nın sonuçlandı. Oya Baydar, Latife Tekin, Cemil Kavukçu, Semih Gümüş ve Hasan Ali Toptaş'tan oluşan seçici kurul, Muhammed Munis'in ''Uzak Hayat'' adlı romanını ödüle değer buldu. Muhammed Munis'e TÜYAP’ta düzenlenen bir törenle ödülü verildi.
ROMANA BAŞLAMA SERÜVENİ
1978 yılında Şırnak-Cizre’de doğan Munis törende yaptığı konuşmada yazımsal çalışmalarını anlatarak, “Şiir romandan daha saf bir sanat dalıydı. Şiirin kişiye verdiği çok ciddi ahlak var, kişiyi saflaştırır, düşüncelerini durulaştırır, ama roman okumadığım için böyle düşünüyordum. Sonra klasikleri, romanları okudum. Bunları okuduğumda romanın şiirden aşağı yanı kalmadığını anladım. Romanın çok değerli bir sanat olduğunu o zaman anladım” diyor.
Gabriel Garcia Marquez’in “Yüz Yıllık Yalnızlık”ı okuduğunda ‘roman yazmak gerektiğini’ ve bu sürecin kendisi için bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor.
Mersin Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olan yazar Munis konuşmasında, “Kitaplarda okuduğum tarih, yıkımlar, savaşlar, acılar toplamıyla doluydu. Bu kitabım bir nebze karamsar. Okuduğum kendi alanımla ilgili kitaplar içine yansımıştır. İçi acılar, hüzünlerle doludur. Ama şu an umutsuz değilim. Daha umutlu düşünüyorum, yine de bunun kitabımın geçerliliğini yitirdiğini, ona sahip çıkmadığım anlamına gelmez. İçinde muhakkak umut var vardı. Herhalde bugün yazsam bir trajediye dönüştürmezdi. Karakterleri bir şekilde acıyla bağdaştırmazdım. Mutlaka içinde çok mutlu, mutluluğu hak eden karakterlerde olurdu” diyor.
EN BÜYÜK HAYALİM KÜRTÇE YAZMAK
Muhammed Munis, romanını Kürtçe yazmak istediğini anacak Kürtçe’ye tam hakim olmadığını söylüyor.
Çiçek: Başka bir devlet olsaydı PKK'ye çoktan yenilmişti
Barzani: Kürt-Kürt savaşına asla izin vermeyiz
ANF-AMSTERDAM(28.10.2007)-El Cezire televizyonuna konuşan Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani, Kürtler arası bir savaşa asla izin vermeyeceklerini ve hiçbir Kürdü bölge ülkelerine teslim etmeyeceklerini söyledi.
El Cezire televizyonunun sorularını yanıtlayan Barzani, Türk devletinin PKK’ye karşı savaşın dayatmalarına karşı Kürtler arası bir savaşa asla izin vermeyeceklerini söyledi. Barzani ‘’Kürt-Kürt savaşına asla izin vermem’’ dedi.
Türkiye’nin Irak’tan 153 PKK üyesinin kendilerine teslim edilmesi talebine de cevap veren Barzani ‘’hiçbir Kürt’ü bölge ülkelerinden birine teslim etmeyiz’’ diye konuştu. Barzani, Federe Kürdistan bölgesinde PKK’ye ait hiçbir merkez ve karargahın olmadığını da söyleyerek, PKK ile Türkiye arasındaki soruna da taraf olmadıklarını ifade etti.
Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın PKK’ye ‘Parlamentoda siyaset yapın’ çağrısı olumlu bulduklarını söyleyen Barzani ‘’bu düşüncenin işlevsel hale getirilmesi’’ çağrısında bulundu.
Barzani, son haftalarda Türkiye’de Kürtleri hedef alan milliyetçi-ırkçı saldırılara da değinerek, Türkiye’nin sorunu Kürt-Türk sorununa dönüştürecek davranışlarda bulunmamasını isteyerek ‘’Çünkü büyük bir felaket doğar’’ uyarısında bulundu.
Ahmedinejad'tan telefonla 'PKK' diplomasisi
İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad, Tahran’da Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile görüşmeden önce PKK soruna ilişkin "telefon diplomasini" yürüttü. Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yarısıra, İrak Devlet Başkanı Celal Talabani ve Başbakanı Nuri El Maliki’yi de aradı. Dün Abdullah Gül’ü arayan Ahmedinejad, Celal Talabani ile yaptığı görüşmede "Irak ile Türkiye arasındaki gerilimleri sona erdirmek için çaba gösterme iradesini" dile getirdi. Talabani’nin ise, Ahmedinejad’ın Babacan ile görüşmelerinde "tehditler ve askeri çözümler"in yanısıra müzakareler gereğini vurgulamasını istediği belirtildi. Mahmut Ahmedinejad, El Maliki ile görüşmesinde "PKK eylemlerine karşı çıkılması gereği" konusunda mutabık kalındığı bildirildi.
Kürt mağazalar yağmalanıyor
Radikal/BURSA - Hakkâri Dağlıca'da 12 askerin şehit edilmesinin ardından başlayan 'Terörü telin eylemleri' kimi yerlerde 'terörün ta kendisi' halini aldı. Dağlıca'da şehit veren Bursa'da yaşananlar tehlikenin boyutunu ortaya koyuyor. Türkiye'nin zengin ve modern kentlerinden Bursa'ya gelenleri, kent merkezinde 'Bir papaz öldü. Hıristiyan oldular. Bir Hrant öldü Ermeni oldular. 10 günde 40 şehit verdik. Türk olamadılar. Hepimiz Türküz Hepimiz Mehmetçiğiz' ve 'Ya sev ya terk et' pankartları karşılıyor. Neredeyse tüm binalar, otomobil, minibüs, otobüs, okul servislerinde Türk bayrakları, şehitlerin posterleri asılı. Bursa'da 22 şubesi bulunan Şaypa mağazalarında da öyle. Şaypa'nın Altıparmak ve Çarşamba şubelerine şehit haberlerinin geldiği gün, binlerce kişi saldırdı. Mağazalar taşlandı, yağmalandı. Saldırının hemen ardından yerel gazetelere tam sayfa 'Teröre lanet' ilanları veren, mağazalarına bayrak asan Şaypa, 82 yıldır Bursa'da gıda ticareti yapan Şaylı ailesine ait.
'Etnik değil ticari kaygı!' Şirketin kurucusu Mardin doğumlu Abdurrahman Şaylı. Şirket hakkında 'PKK'ya yardım ediyorlar', 'Zana'yla ortaklar' şeklinde dedikodular yayıldığını anlatan yönetim kurulu üyesi Necati Şaylı, "Biz, 1925'ten beri Bursa'da ticaret yapan bir aile şirketiyiz" diyor, "Aile üyelerimiz dışında hiçbir ortağımız yok." Bu sözlerini Ticaret Odası kayıtlarını göstererek kanıtlıyor. Şaypa'nın Halkla İlişkiler Müdürü Bedirhan Bozali "Yıllardır şehit ailelerine erzak-yardımı yapıyoruız. Binlerce Türk bayrağı dağıtyoruz. Ama bu dedikodular yıllardır var" diye konuşuyor. Şaypacılara göre dedikoduların asıl nedeni 'Bursa'da perakende sektöründeki büyük rekabet.' Yağmayla ilgili sekiz kişi gözaltına alındı.
Kürtlere 'Hepimiz Türküz' afişi
Gündem tekrar yayında!
23.10.2007 tarihinde mahkeme kararı ile Türkiye'den girişi engellenen gazetemiz Gündem internet sitesi ozgurgundem.net, yeni adresi http://www.ozgurgundem.org/ ile bugün tekrar yayına başladı.
Milliyetçi şovenizmin had safhaya ulaştığı bugünlerde Kürt basını da her alanda susturulmaya çalışılıyor. Şimdiye kadar yayını 5 kez durdurulan gazetemizin Gündem'in internet sitesi 5 gün önce mahkeme tarafından Türkiye'den erişimi engellendi.
8 Eylül 2007'de 30 gün süreyle kapatılan gazetemiz, kapatma cezasının bitmesi ile birlikte ancak 1 gün yayın yapabilmişti. 8 Ekim 2007 tarihinde gazetemiz bir kez daha 30 gün süreyle kapatıldı. Son olarak 23 Ekim 2007 tarihinde internet sitemiz http://www.ozgurgundem.net/ mahkeme kararı ile erişimi Türkiye'den yasaklandı.
Her türlü kapatma, susturma, yıldırma çabalarına karşı Gündem, özgür basın geleneğinin verdiği güçle gerçek haberin savunucusu ve sürdürücüsü olmaya devam edecektir.
'Böyle kardeşlik olur mu?'
Milleti sokaklara dökmekle, gerçekleri çarpıtmakla çözüm değil, çözümsüzlüğünü derinleştirildiğini ifade eden Karayılan, şunları söyledi: 'Milliyet gazetesinin 24 Ekim'deki manşeti Dağlıca'daki (Oramar) asker kayıpları için 'Bu son olsun' biçimindeydi, biz de son olsun, diyoruz. Ama son olabilmesinin yolu Kürtleri tasfiye etmekten geçmiyor, Kürtler öyle tasfiye edilemez. Son olmasının yolu Irak Kürdistanı'na saldırmaktan geçmiyor. Bunun son olmasının yolu; sizin Kürt halkının da bir halk olduğunu kabul etmenizden geçiyor. 'Ya komşu olacaksınız, ya hedef olacaksınız' diyorsunuz. Ama komşuların karşılıklı birbirlerinin iradesine saygı göstermesi lazım! Kardeşlik böyle gelişir. Bizim amacımız halklar arası kardeşliği geliştirmektir. Kardeşler birbirini anlamalı ve tanımalıdırlar. Bir kardeş bir kardeşi tanımıyor, ayakları altında eziyorsa, böyle kardeşlik olur mu?'
Karayılan, 'Biz kardeşlik istiyoruz, gerçekten kardeşlik ve özgür birlik istiyoruz' diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Biz, Türkiye'nin birliğinden yanayız ama özgür birliğinden yanayız. Kürtlerin yok edildiği, iradesizleştirildiği, uydulaştırıldığı, köleleştirildiği, paçavraya dönüştürüldüğü bir birlik bu saatten sonra zaten mümkün değildir. Kürtlerle birlik olmak istiyorsanız, Kürtleri de tanırsınız, dilini, kültürel ve siyasal haklarını tanırsınız. Bunun dünyada bolca örnekleri vardır, Avrupa'da bir sürü örnek vardır. İspanya'da Katalonya, İngiltere'de İskoçya örnekleri vardır. Bu hakları tanımaz, çözümü şiddette görürsen, bu son olmaz, daha çok yaşanır. Her iki tarafın da gençlerinin kanı dökülmesin! Bunu en çok isteyen biziz. Bunun için herkes sorumluluğunun gereğini yapmalıdır, sorumluluğuna sahip çıkmalıdır. Sorumluluk, birbirini dinlemek ve anlamaktır, kardeşçe bir arada yaşamak için birbirine saygı göstermektir. Bu acıların son olmasının yolu budur.'
'Kürtler teslim alınamaz'
Karayılan, Türkiye'deki yetkililere de seslenerek şunlara dikkat çekti: 'Burada ben Türkiye'deki sorumlu güçlere, Türk hükümetine, Türk devlet yetkililerine şunu söylemek istiyorum; bu saatten sonra Kürtler teslim alınamaz. 'PKK'yi yok edeceğiz' diyorsunuz, PKK nasıl yok edilecek? PKK her taraftadır. 'PKK'yi kabul etmeyiz' diyorsunuz. Tamam, Kürt temsilcileri var, onları kabul edin, ama onlara da baskı uygulanıyor, onları da devre dışı kılmak istiyorsunuz. Burada dayatılan tümden bir iradesizleştirmedir ve bu kabul edilmeyecektir.'
Kürt halkına karşı gelişen saldırılar ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın durumundan kaygı duyduklarını belirten Karayılan, 'Burada halkımıza şunu söylemek istiyoruz, her şeyden önce Önderliğimizin yaşamı konusunda ciddi kaygılar taşımaktayız, bunu daha önce de halkımızla paylaştık. Kürt halkı tarihinin bu önemli döneminde büyük bir sınavla karşı karşıyadır. Kendi Önderliğine ve değerlerine sahip çıkacak bir halk mıdır, değil midir gibi bir imtihanla karşı karşıyadır' şeklinde konuştu.
'Bugün Türkiye'de geliştirilen şovenizm, militarizm bir Kürt-Türk çatışmasına yol açacak düzeyde derinleştirilmektedir' diyen Murat Karayılan, 'Türk devlet yetkilileri bir taraftan halkı galeyana getirerek sokaklara döküyor, Kürtleri hedef göstererek sindirmeyi amaçlıyor, öte yandan da iki yüzlüce sağduyu çağrıları yapıyor' dedi.
'Kurumlarınızı koruyun'
Türkiye'nin bu çabalarına karşı Kürt halkının, halkların kardeşliğini esas alması gerektiğini ifade eden Karayılan, ama bunu yaparken kendini geriye çekerek değil, değerlerini ve kurumlarını koruyarak yapması gerektiğinin altını çizdi. Karayılan, şu çağrıda bulundu: 'Bu açıdan halkımız demokratik, siyasal parti ve kurumlarına sahip çıkmak durumundadır. İkide bir basılarak, yakılması orada Kürt halkının iradesinin çiğnenmesi anlamına gelmektedir. Herkes kurumlarını korusun, o kurumlar halkımız için bir namus, bir şeref olgusu olarak ele alınmalıdır. Baskılar karşısında iradeli, örgütlü bir duruş sergilenmelidir. Halkımız değerlerine ve Önderliğine sahip çıkmalıdır, Önderlik hamlesine güçlü katılmalıdır. Türk devleti gündemi çarpıtarak, Irak'ı gündemleştirdi. Biz onun Önderliğimize ve halkımıza dönük yaptığı suç düzeyindeki uygulamalarını gündemleştirelim. Bu konuda Kürdistanlı gençleri, kadınları ve tüm halkımızı göreve çağırıyoruz. Halkların kardeşliği temelinde iradeleşme mücadelesini, kendine ve değerlerine sahip çıkma mücadelesini geliştirmeye, gelişecek muhtemel provokasyonlara karşı duyarlı olma temelinde kitlesel eylemlerle gereken cevabı vermeye çağırıyoruz.' BEHDİNAN - ANF
Leyla Zana'nın konuşmasına inceleme
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Demokratik Toplum Kongresi'nde konuşma yapan DEP eski Milletvekili Leyla Zana hakkında inceleme başlattı.
Leyla Zana'nın konuşmasının ses ve video kayıtlarını Emniyet Müdürlüğü'nden isteyen savcılığın, konuşmaların incelenmesinin ardından soruşturma açması bekleniyor. Zana konuşmasında, yeni Anayasa'da Kürtlerin varlığının ve kendi kültürleriyle yaşayabilme iradesinin yer almasını istemişti. Konuşmasında PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın durumunu da değerlendiren Zana, 'Size affedin diyeceğim ama bunu kendi kabul etmez. 9 yıldır adaya aldınız. Halktan kopardınız. Halkla iletişim kurabileceği bir yere nakledilirse ve o zaman da Kürtler silaha sarılırsa söz onlara karşı biz ayaklanacağız. Eğer bunu yapmazsak o zaman teröristiz' demişti.
Zana'nın konuşmasının ardından gazetecilere açıklamada bulunan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, 'Hukukçular gerekeni yapmalıdır' diyerek Zana hakkında soruşturma açılması gerektiğini ifade etmişti. DİYARBAKIR (DİHA
Kürtçe şarkı söylenen düğüne panzerli baskın
Mersin'de Siteler Karakolu'na yakın mesafedeki açık alanda yapılan düğünü 'Kürtçe şarkı söylendiği' ve 'sarı, kırmızı, yeşil renkli flamalar açıldığı' gerekçesiyle panzerlerle basan kar maskeli özel timler, çevreye rast gele ateş açtı. Gözaltına alınan damat Serhat Kolanç, halay çekenlere kalas ve coplarla saldırıldığını belirterek, olayla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Şevket Sümerler Mahallesi'nde Şırnaklı Kolanç Ailesi'nin yaptığı düğün, karakolluk oldu.
Siteler Karakolu'na 50 metre mesafedeki uzaklıkta bulunan alanda dün akşam yapılan düğün, bir süre sonra kar maskeli özel timler ve polisler tarafından basıldı. Panzerler eşliğinde düğün alanına gelen polis, havaya ateş açarak damat Serhat Kolanç'ı gözaltına aldı. İfadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Kolanç, polislerin kendisine 'siz bölücüsünüz, vatan hainisiniz' dediğini iddia ederek, olay anını şöyle anlattı: 'Saat 17: 00 sıralarında düğünümüz başladı. Bir süre sonra polisler Kürtçe şarkı söylenmesini hazmedemeyerek özel hareket timleri ile çevik kuvvet polisleri panzerlerle düğünü bastı. Havaya yüzlerce mermi sıkarken, halaydakiler kendilerini yere attı. Büyük bir arbede yaşandı. O esnada polisler, 'teröristler, bölücüler, vatan hainleri' diye bağırıp düğündekilere cop ve kalaslarla vurmaya başladı. Karakolda hakaret ettiler. Düğünü basma gerekçeleri 'Kürtçe şarkı söylendiği ve sarı, kırmızı, yeşil renklerin açıldığını' söylediler.' Açılan ateş sırasında evlerine de mermi isabet ettiğini kaydeden Kolanç, polisler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını kaydetti. Damadın annesi Hazal Kolanç, olaya tepki göstererek, 'Artık düğünlerimize bile hazmetme güçleri yok. Sanki eylem yapıyormuşuz gibi maskeli timler ile çevik kuvvet polisleri birçok kişiyi dayaktan geçirdi. Şimdiye kadar yasımızı kendilerine tehlike buluyorlardı, artık düğünlerimizi de kendilerine tehlike görüyorlar' diye konuştu. MERSİN - DİHA
Tunceli'de operasyon genişliyor
Tunceli merkez, Pülümür ve Nazımiye ilçeleri kırsalında başlatılan askeri operasyonlar aralıksız bir şekilde devam ediyor. Operasyonda yer yer çatışmaların yaşandığı bildirildi.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Tunceli'nin Sütlüce, Güleç, Kutudere mevkiinin iç kesimleri, Zaage, Kırmızıdağ mevkii ile Pülümür İlçesi'ne bağlı Kırmızı Köprü Köyü kırsal alanı ve Nazimiye, Mazgirt ve Bingöl üçgeninde HPG'ye yönelik başlattığı operasyon genişleyerek devam ediyor. Operasyon kapsamında bölgeye çok sayıda jandarma özel harekat birlikleri sevk edilirken, bölge kobra tipi helikopterler ve havan topları ile bombalanıyor. Operasyon kapsamında dün gece saatlerinden itibaren de bölgeye helikopterlerle yoğun bir şekilde askeri sevkiyat yapıldığı öğrenildi. Operasyonlarda yer yer çatışmaların yaşandığı bildirilirken, çatışma sonucuna ilişkin bir bilgiye ise ulaşılamadı. TUNCELİ (DİHA)
Irkçı saldırılara karşı meşaleli yürüyüş
Sınır ötesi operasyona izin veren Meclis tezkeresi, İkitelli'de protesto edildi. Artan ırkçı saldırılar ve sınır ötesi operasyona izin veren Meclis tezkeresine tepkiler sürüyor. İkitelli PTT önünde bir araya gelen ve 'Êdi Bese, şovenizme, ırkçılığa, faşizme karşı yaşasın halkların onurlu mücadelesi yeter artık' yazılı pankart açan İkitelli halkı, meşalelerle protesto yürüyüşü düzenledi. DTP, DHP, ESP, Mücadele Birliği ve Birleşik İşçi Derneği'nin destek verdiği yürüyüşte sık sık 'Kürdistan faşizme mezar olacak', 'Faşizme karşı omuz omuza', 'İkitelli faşizme mezar olacak' sloganları atıldı. Yaklaşık yarım saat süren yürüyüşün ardından basın açıklaması yapıldı. Açıklamada konuşan Yüksel Bulut, Meclis'ten onay alan sınır ötesi operasyon tezkeresi ile Kürt halkı üzerindeki imha ve inkâr politikasının sürdürülmek istendiğine dikkat çekti. Bulut, 'Yaşanan son çatışmaların ardından burjuva medya tarafından ırkçı saldırılar geliştirilerek Kürt-Türk çatışmasının zemini yaratılıyor' dedi. Polis tarafından mahallede panzer ve çevik kuvvet ekipleri ile geniş güvenlik önlemleri alınırken, eylem sloganlarla son buldu. İSTANBUL
Güneyli Kürd köyleri boşalıyor!
Türk ordusunun Güney Kürdistan'daki sınır bölgesindeki bombardımanları sonucu bölgesinde yaşayanların toplu halde göç etmeye başladıklarını bildiren Hollanda Volkskrant gazetesi köylülerin terörize edildiğini kaydetti. Gazeteye konuşan bir köylü 'Türkler ancak buradaki ailelerin cenazeleri üzerinden geçerek girebilirler' şeklinde tepki gösterdi.
'Kürtler toplu olarak sınır bölgesinden göç ediyor' başlıklı haberde 'terk edilmiş köyler, yakılmış araziler ve yollara isabet etmiş bombalar, Irak Kürdistan'ı Qesrok sınır bölgesindeki tahribat oluyor' denildi.
Türkiye ile PKK arasındaki tansiyonun yükselmesi ardından Türkiye'nin son 10 gündür sınır bölgesini bombaladığını belirten gazete, Deştek köylülerinin Türklerin sınır bölgesini bombalamasına anlam vermediklerini zira onların 'burada PKK yok' dediklerini aktardı.
Yüksek bir dağlık alanda bulunan Türk askeri birliğinin büyük Türk bayrağının ovadaki Deştek köyünden görüldüğüne işaret eden gazete, bombardıman sonucu köye giden yol ve arazinin büyük bölümünün yanarak tahrip olduğunu kaydetti. Deştek Köyü Belediye Başkanı Gorial Warda Michael, tahribatı göstererek 'Türkler bunu birkaç gün önce yaptı. Köyü korumak için birkaç erkek dışında 2500 kişi göç etti' dedi.
Bombardımanlarda köylerin dışındaki arazilerin hedef alındığı, bazı arazilerin tahrip olmasına karşın tahribatın asgari düzeyde olduğunun belirtildiği haberde 'ancak buradaki halk terörize edildiğini hissediyor'' denildi.
Türklerin köyünün yakınını bombalamasına anlam veremediğini söyleyen Belediye Başkanı Michael, 'ben bugüne kadar burada tek bir PKK'li görmedim' diyerek, ABD'nin gelip sınır bölgesini korumalarını istedi. Saddam döneminde tahrip edilen Deştek köyünün bir buçuk yıl önce Güney Kürdistan bölgesel hükümeti tarafından yeniden inşa edildiğini belirten Michael 'biz daha yeni gelmiştik ki şimdi insanların çoğu gene göç etti' dedi.
Sınır boylarındaki Kürtlerin geçmişte şiddete çok tanık olduklarını yazan gazete, Zaxo sınır yolunda su ve kola satan 19 yaşındaki Arman Mustafa'nın kardeşinin 80'li yıllarda Saddam ordularından kaçarken Türk askerleri tarafından öldürüldüğüne dikkat çekti. Mustafa, 'Türkler ancak buradaki ailelerin leşleri üzerinden geçerek girebilir' diye konuştu. Mustafa Türlere artık hizmet etmeyeceğini söyleyerek gerginliğin artmasından bu yana Türkiye'den daha az müşteriye rastladığını belirtti. Gazete, normalde sınırın iki tarafında yoğun olan ticari araçların geçişinin de son zamanlarda büyük oranda gerilediğine işaret etti.








