Hizbullah-Ergenekon ilişkisi, devlet ilişkisidir

Ergenekon iddianamesinde, devlet tarafından kurulan ve yıllarca Bölge'de terör estirenimage Hizbullah'ın Ergenekon'la ilişkili olduğu ve yıllarca Ergenekon tarafından yönlendirildiği belirtilirken, öte yandan Hizbullah ve Ergenekon'un 'devlet dışı birer terör örgütü' olduğu imajı yaratılıyor. Ancak Ümraniye bombalarının aynısının Şırnak'ta Hizbullah tarafından kullanıldığı ortaya çıktı. Yine Ergenekon-Hizbullah ilişkisi denilen ilişkiler, devlet-Hizbullah ilişkileri olarak defalarca itiraf edilmişti.

Hizbullah-Ergenekon ilişkisi Hizbullah-devlet ilişkisidir
Devlet tarafından kurulan ve yıllarca Bölge'de terör estiren Hizbullah Ergenekon iddianamesiyle birlikte bir kez daha gündeme oturdu. İddianamede Hizbullah'ın Ergenekon'la ilişkili olduğu ve yıllarca Ergenekon tarafından yönlendirildiği belirtilirken, öte yandan Hizbullah ve Ergenekon'un devlet dışı birer terör örgütü olduğu imajı yaratılıyor. Böylece iddianamede ileri sürülen Ergenekon'un 'devletin hiçbir kurumuyla ilişkisi olmayan bir terör örgütü' olduğu yönündeki manipülatif görüş, Hizbullah için de ileri sürülmüş oluyor. Ancak devlet yetkilileri defalarca Hizbullah'ın devlet tarafından kurulduğunu, PKK'ye karşı kullanıldığını ve faili meçhul cinayetler gerçekleştirildiği itiraf edilmişti. Öte yandan Hizbullah'ın 'devletle ilişkisi olmayan bir terör örgütü' gibi yansıtmaya çalışan iddianame, çelişkili gibi görünse de Hizbullah'ın orduyla ilişkilerini ve kuruluş biçimini ortaya koyan verileri de barındırıyor.
Ergenekon iddianamesinde gizli tanık 'Deniz' tarafından anlatılanlara göre, Diyarbakır Jandarma Komutanlığı'nda Hizbullah İlim ve Menzil gruplarına bağlı milatlanlara eğitim verildi. Doğu Perinçek'in çıkarttığı '2000'e Doğru' dergisinde çalışan Halit Güngen tarafından bu olay görüntülenmiş, ancak fotoğraflar yayınlanmadan Güngen öldürülmüş. Ayrıca Gizli tanık 'Ahmet', Hizbullah'ın lideri Hüseyin Velioğlu'nun 2 MİT görevlisi ile zaman zaman görüştüğünü belirtiyor. Bu arada en çarpıcı olan ise, iddianamede de Hizbullah'ın dönemin MİT Müsteşarı olan ve daha sonra Orgeneral rütbesine yükselen Teoman Koman tarafından ve Veli Küçük tarafından kurulduğunun kabul edilmesi. Ancak iddianamede yer verilen bu bilgilere rağmen, Savcılık, Hizbullah'ın bu ilişkilerinin 'devlet dışı olan' Ergenekon'la olan ilişkileri gibi gösteriyor. Bu da 'Ergenekon Diyarbakır Jandarma Komutanlığı'na hakimse o zaman devletin ta kendisidir, devlet dışı bir örgüt olamaz' yorumuna neden oluyor.
Bombalar aynı ve orduya ait

image

Diyarbakır DGM'de uzun süre görülen Hizbullah Ana Davası'nda, Hizbullahçılar devletle bağlantılarını kabul etmişti.

Öte yandan Ergenekon operasyonunun başlangıç noktasını oluşturan ve iddianamede en önemli deliller olarak kabul edilen Ümraniye'deki el bombalarıyla ilgili çarpıcı bilgiler ortaya çıktı. Radikal Gazetesi'nin haberine göre, Ümraniye'de ele geçirilen 27 el bombasıdan birinin 1999'da Şırnak'ta Hizbullah / İlim grubuna yönelik operasyonda bulunan altı el bombasıyla aynı kafileden olduğu ortaya çıktı. Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Labaratuvarı Dairesi'ne bağlı Bomba Bilgi Merkezi'nin (BBM) Savcılığa verdiği bilgiye göre, Ümraniye'deki 27 el bombasından biri de, 'MKE MOD 45 KF 1-23 10 92' seri numaralıydı. Yani bombanın fünye numarası 'MKE MOD 45'ti ve Ekim 1992'de 23. kafilede üretilmişti. BBM'ye göre, Ümraniye'de bulunan bu bomba ile aynı kafile ve seri numaradan altı el bombası, Şırnak'ta 18 Mart 1999'da 'Hizbullah/İlim' grubuna yönelik operasyonda İhsan Tekin, İsmail Tekin ve Hacı Demir'in evlerindeki aramada ele geçirilmişti. Savcı Zekeriya Öz, bunun üzerine özel yetkili Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nden bilgi istedi. Gelen bilgiye göre, davaya bakan dönemin Diyarbakır 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) 2002'de üç şüpheli hakkında beraat kararı vermiş ve 30 Nisan 2002'de, 'ruhsatsız el bombası bulundurma' suçundan şüpheliler hakkında Şırnak Cumhuriyet Savcılığı'nda suç duyurusunda bulunmuştu. Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi, 2 Nisan 2008 tarihinde dosyayı karara bağlamış, şüphelilere 1670 YTL para cezası verilmişti. Bu cezalar da ertelenmişti. Üstelik Hizbullahçıların mahkemeye 'Bombaları terörden korunmak için edindik. Kimden aldığımızı söyleyemeyiz' ifadesi verdiği ortaya çıktı.


Şırnak bağlantısı Şırnak'taki bombalar ile Ergenekon bombaları arasındaki bağlantı, ayrıca Genelkurmay Başkanlığı tarafından da doğrulandı. Savcılık, Genelkurmay Başkanlığı'na 'Ergenekon sanıklarından herhangi bir eski askerin söz konusu tarihte Şırnak'ta görev yapıp yapmadığını sordu. Yanıtta, emekli Binbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk'ün 17 Ağustos 1997-11 Ağustos 1999'da Şırnak'ta görev yaptığı kaydedildi. Böylece Genelkurmay Başkanlığı, hem Hizbullah'ın orduyla bağlantısını, hem de Hizbullah ve Ergenekon'un silahlarının bizzat ordu tarafından karşılandığını da kabul etmiş oluyor.


Koman ve Küçük kurdu Savcılık bu kadar net olan bu bağlantılara rağmen Ergenekon ve Hizbullah ilişkisinin devlet dışı bir ilişki olduğunu ileri süre dursun, Hizbullah'ın devletle olan ilişkisi daha önce de kanıtlanmıştı. Ergenekon iddianamesinde Emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile birlikte Hizbullah'ı kurmakla suçlanan emekli Orgeneral Teoman Koman, örgüt üyeleri için 'PKK'ya karşı kendini koruyan dinî inançları kuvvetli vatandaşlar' ifadesini kullanmıştı. Hizbullah'ı bu sözlerle kollayan Koman, Küçük'ün Susurluk kazasıyla ilgili olarak ifade vermesini engelleyen kişidir.

 
Vali Vekili'nden itiraf Hizbullah'ın, dönemin en yetkili ve etkili paşalarınca kurulduğu, güvenlik güçlerince korunduğu ve ellerine silah verilerek suç işlemeye itildiği bilgisi yeni değil. Hizb-i Kontra'nın devlet eliyle beslenip bir canavar haline getirildiğinin itirafı, örgütün işlediği cinayetlerle adını 'Faili meçhul cinayetler kenti'ne çıkardığı Batman'dan gelmişti. 1994'te Batman'a giden TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu, Batman Emniyet Müdürü Öztürk Şimşek'ten brifing aldı. Toplantıya, Şimşek, Komisyon Başkanı ve dönemin DYP Kırıkkale Milletvekili Sadık Avundukoğlu, SHP Malatya Milletvekili Mustafa Yılmaz, RP Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata, CHP Kars Milletvekili Atilla Hun, raportörler Akman Akyürek ve Ömer Köse'nin yanı sıra Vali Vekili Mustafa Ali Örnek katıldı. Toplantıda Emniyet Müdürü Şimşek, Hizbullah'ın nerede örgütlendiğini, nerede taban bulduğunu, ideolojilerini ve cinayet işleme yöntemlerini uzun uzun anlattı. Bu sırada araya giren Komisyon üyeleri, herkesin neredeyse birbirini tanıdığı bir kentte işlenen yüzlerce cinayete rağmen faillerin yakalanmamasının düşündürücü olduğunu soruyor. Bunun üzerine Şimşek, şu itiraflarda bulunuyor: 'Ne yazık ki Hizbullahçılar, bir dönem askerden yardım gördüler. Buradaki bazı askeri birliklerde silahlı eğitim yaptılar, lojistik destek gördüler.' Şimşek'i, Vali Vekili Mustafa Ali Örnek, 'Evet. Maalesef öyle oldu' sözleriyle onaylıyor. Ardından Şimşek, yarım kalan anlatımını tamamlıyor: 'Bir ihbar aldık bu konuda. Araştırdık. Maalesef doğru çıktı. Hizbullahçılar, belli bir dönem ordudan yardım görmüşler.'

 
Güreş korudu Bu görüşmenin ardından TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk'a çıkan komisyon üyeleri, bir şikayette bulunuyor. Araştırmalar sırasında sık sık gündeme gelen Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın uygulamalarıyla ilgili Genelkurmay Başkanlığı'na yapılan iki başvurudan sonuç alamadıklarını belirtiyor. Cindoruk'un Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'le kurduğu irtibat sonrası Komisyon Başkanı Sadık Avundukoğlu, Batman'daki iddiaları sorma şansı buluyor. Güreş'le görüşen Avundukoğlu'nun anlatımları karşısında hiddetlenip 'Böyle bir şey olmaz. Kesinlikle doğru değildir' sözü üzerine Avundukoğlu, daha fazla ısrar etmeyip oradan ayrılıyor.


Çiller'den silah desteği
Güreş'le birlikte aynı konsepti hayata geçirmek için JİTEM'i büyüten, Bölge'de terör estiren, faili meçhul cinayetlere imza atan ve bunu çeşitli defalar dile getirmekten geri durmayan, uygulamalarıyla Susurluk olayında sürekli gündeme gelen dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in de Hizbullah'a desteği açığa çıkmıştı. Batman Vali Vekili ve Emniyet Müdürü'nün itiraflarının ardından göreve gelen Batman Valisi Salih Şarman, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'e gönderdiği mektupla Hizbullah'ın nasıl örgütlendiğini gözler önüne serdi. Mektubunda içinde korucu ve özel harekatçıların yer aldığı Karma Özel Harekat Birliği'nin kurulduğunu belirten Şarman, bunların ihtiyaçlarının giderilmesi için yüklü miktarda para istiyor. Gizli ödenekten Çiller'in onayıyla gönderilen paralarla alınan silahlar kayıplara karışınca olay yargıya intikal ediyor. Şarman yıllarca süren yargılama sonucu 2005 yılında mahkumiyet alırken, kayıp silahların çoğunluğunu takarof marka Rus yapımı silahlar oluşturuyordu. Batman'da Hizb-i Kontra'nın işlediği cinayetlerin yüzde 99'unun bu tip silahlarla işlenmesi, silahların buraya aktarıldığının da açık kanıtı oluyordu.


Kozakçıoğlu'ya göre 'normal'
Çiller-Güreş döneminde OHAL Bölge Valisi olan Hayri Kozakçıoğlu da, Mart 2007'de Zaman Gazetesi'ne Hizbullah-devlet ilişkisini açıklamıştı: 'JİTEM, MİT ve Emniyet'in Hizbullah'la o dönem istihbarat alışverişi yapması gayet doğal bir durum. Eğer Hizbullah, PKK'nin yerlerini tespit konusunda bir adım öndeyse, onlardan istihbarat alınmasında bir sorun yok.'


Taner doğrulamıştı
Aralık 2006'da Hizbullah'ın devletle olan ilişkileri MİT Müsteşarı Emre Taner tarafından da doğrulanmıştı. Taner, 'Hizbullah'ın bir dönem devlet tarafından kullanıldığını' söylemişti.

 
'Ersever Hizbullah'ı severdi'
JİTEM'in kurucusu Cem Ersever'in avukatı Emin Emir ise şunları söylemişti: 'Ersever bana, Velioğlu'ndan PKK'yla ilgili bilgiler aldığını anlattı. Hizbullah'ı seviyordu, sempatisi vardı. 'Bu arkadaşlar vasıtasıyla soruşturma yapsam, Güneydoğu'daki bazı cinayetlerin faillerini öğrenebilirim. Ama ölenler zaten PKK'lı. Özel bir gayret göstermeye gerek yok. Hizbullah, yapılması gerekeni yapıyor.'


Aygan'ın itirafları
JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan'ın ifadeleri de Hizbullah'ın devlet tarafından korunduğunu açık bir şekilde gözler önüne serdi. Aygan'ın itirafları şöyle: 'Binbaşı Cahit Aydın bizi Diyarbakır-Silvan'a bir Hizbullah faaliyetini araştırmaya gönderdi. Ben ve Kemal Ümlük gittik. Burası, Diyarbakır-Silvan yolu üzerinde bulunan Yolaç (Susê) köyü. Hatta şehitlikleri de var onların. Bir sorumluları da varmış. Onun hakkında bilgi almak için karakola gittik. Karakol bilgi vermeye çekindi. 'JİTEM Komutanı bizi gönderdi' dedik, yine 'yok' dendi. 'Silvan'a, filan adamların yanına gidin, filan tüpçü şudur, budur. Ya da 'Emniyet'e gidin bu konuda daha bilgili' dendi. Emniyet amiri mi, yoksa müdürü mü onun yanına gittik. 'Komutanımız bir rapor hazırlayacak yukarıya. Hizbullah konusunda bilgi istiyor, siz daha bilgilisiniz' dedik. O bize, 'Vallahi çocuklar, düşmanımın düşmanı benim dostumdur. Bunlar PKK ile mücadele ediyorlar. Onların üzerine gidilmesine karşıyım' dedi. Yani eli boş döndük. Görüştüğümüz kişi Silvan'da 1992-1994 yılları arasında görev yapıyordu. Bizi göreve gönderen komutan da o dönem görev yapıyordu.'


Kanıtlar imha edildi
Devletle sıkı fıkı olan Hizbullah'a yönelik 17 Ocak 2000'de operasyon düzenlendi. İstanbul Beykoz'daki bir villaya yapılan operasyonda Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu öldürüldü. Ancak bundan daha önemli olan, bu sırada Hizbullah'a ait birçok bilgisayarın Hard Disk'nin, CD ve kaset çözümlerinin yakılmasıydı. Daha sonra ABD'de kısmen çözümü yapılan bu cihazlardaki kayıtlarda Hizbullah-MİT-JİTEM bağlantıları ortaya çıkmıştı. Ancak asıl bağlantıları ele veren çözümleri ise yapılamadı. Operasyonda bu cihazların tahrip edilmesinin nedeninin de, Hizbullah'ın ordu ve JİTEM'le ilişkilerinin ortaya çıkmamasını sağlamak olduğu kaydediliyor.

1 Yorum:

Anonymous said...

Bu haberlere inanmıyorum. Aynı kaynaklar Ergenekon-PKK bağlantısını da söylüyor. İşinize geleni alın, işinize geleni almayın... olmaz. Anlamıyor musunuz, demek istedikleri şu: Ey kürtler! 2 büyük örgüt kurdunuz ikisi de bizim çıktı vs.. Artık bunların hiçbirine inanmıyorum...