TC YALANININ GERCEGI:5000 ISGALCIYE KARSILIK 22.000 KUZEY KURDISTANLI SEHIT VAR!
Kurdians: Sunday, September 23, 2007
Ercan Öksüz - Oktay Candemir
Van'ın Erciş ilçesinde yer alan Zilan Deresi'nde 1930 yılında yaşanan katliamın 94 yaşındaki tanığı Kakil Erdem, vahşetin gün yüzüne çıkmayan boyutlarını DİHA'ya anlattı.
Katliamda askerlerin 35 yakınını öldürdüğünü belirten Erdem, 'Askerler, hamile kadınların karnını deşiyorlardı. Gözümün önünde 3 akrabamın kafa derisini yüzdüler. İki kardeşi ağaçlarla döverek öldürdüklerini gördüm' dedi.
Zilan Deresi'nde 1930 yılında meydana gelen ve tarihe Zilan Katliamı olarak geçen olaylar sırasında 15 bin kişi yaşamını yitirdi. Katliamın yaşandığı dönemde 45 köy ateşe verilerek yakıldı. O dönem devletin yarı resmi gazetesi durumunda olan Cumhuriyet Gazetesi, 16 Temmuz 1930 tarihindeki sayısında katliamı şöyle veriyordu: 'Ağrı eteklerinde eşkıyaya katılan köyler yakılarak, ahalisi Erciş'e sevk ve orda iskan olunmuştur. Zilan harekatında imha edilen eşkıya miktarı, 15 binden fazladır. Buradaki harp, pek müthiş bir tarzda cereyan etmiştir. Zilan Deresi, lebalep cesetlerle dolmuştur.'
Katliam tarihinde 17 yaşında bir genç olan, Kündük köyünde oturan 94 yaşındaki Kakil Erdem, katliamın sağ kalan ender tanıklarından biri. O günleri ömrü boyunca hiç unutamadığını belirten Erdem, 'Askerler, hamile kadınların karnını deşiyorlardı. Hamile kadınları öldürüp, çocuklarını karınlarından çıkarıyorlardı. İnsanları gözlerimin önünde kesiyorlardı. Benim gözümün önünde 3 akrabamın kafa derisini yüzdüler. İki kardeşi ağaçlarla döverek öldürdüklerini gördüm' dedi. Katliamın başladığı sırada dağlara kaçtığını ve saklandığı yerden olup biteni izlediğini belirten Erdem, 'Günlerce dağlarda aç kaldık. Askerler gittikten sonra köye geri döndük. 35 akrabamı öldürmüşlerdi. Birçok insanı gözümün önünde kestiler. Benim en büyük ağabeyim de sağ, o da bu olayları gördü' diye konuştu. Katliam emrini İsmet İnönü'nün verdiğini anlatan Erdem, 'O katliamı hiç unutamadım. Esir alınanları da öldürdüler. Bu katliamda ölenlerin çoğu Kurtuluş Savaşı'nda savaşmış insanlardı. Bu ülke için de savaştılar' dedi. Öldürülenlerin silahsız sivil insanlar olduğunu da belirten Erdem, 'Bugün de Kürtleri öldürmeye devam ediyorlar' şeklinde konuştu.
VAN / DİHA
Etiketler: kurdistan, turkey terror
Haberin eklenme sebebi 80 yildir Ataturkcu, dinci, tarikatci, milliyetci, solcu, isgalci, inkarci, darbeci, erbakanci, turkesci, demirelci, gazeteci, turkcu, ulkucu, islamo fasistci, sozde devletci, isgalcibasici, talanci, soykirimci, iskenceci, nurcu, suleymanci... gibi "malesef" irkci kesimlerin tahrik edercesine KURDCE YOKTUR UYDURMA BIR DILDIR YADA KURDLER KART KURT SESLERINDEN GELEN UYDURUK FAKAT DEVLET KURMAK ICIN DILLERINI DEGISTIREN MILLETTIR gibi akla, hayale, bilime, insanliga uymayan provakatorluklerine cevaben eklenmis bir haberdir... Gercekler irkci olmayan butun insanlarin huzurundadir... Bu arada en kisa surede Kurd ve Kurdce ile ilgili haberlerde yapmaya calisacagim bekleyin:) Türk dil bilimci Orhan Hançerlioğlu’na göre: «C», «F», «H», «I», «J», «L», «M», «N», «P», «R», «Ş», «V», «Z». harfleriyle başlayan Türkçe kelime yoktur. (Bakınız: Türk Dili Sözlüğü, Remzi Kitabevi…) Bu harflerin içinde bulunduğu kelimelerde çoğunlukla Türkçe değildir. Türkçe’de kullanılan 29 harften 13’ünün köken olarak Türkçe olmadığını söylüyor ve geriye kalıyor 16 harf. Bu 16 harfle başlayan kelimelerin içinde Arapça, Farsça, Fransızca, Yunanca, Rumca, İngilizce, Latince, Rusça, Bulgarca, Sırpça, Arnavutça, Çince, Moğolca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Kürtçe, Pehlevice, Ermenice, Sanskritçe, Aramice, İbranice, Sümerce ve 30 dilden daha kelimeleri toplarsanız inanılmaz bir rakama ulaşılıyor ve geriye çok çok az Türkçe kelime kalıyor. Bunların içinde uydurulmuş %5 kelimeler vardır, birde kökeni kaybedilmiş kelimeler. Geriye ise %10’dan az Türkçe kelime kalıyor, yani %90-95’inden fazlası “yabancı” kökenli kelimelerden oluşuyor. Gördüğünüz gibi Türkçe dünyanın en fakir dilidir. Türkçe diye bir dil hemen hemen yok gibi. TÜRKÇE HARF ÖZÜRLÜSÜ BİR DİL Türk dil bilimcileri genellikle milliyetçi ve sübjektif olur dolayısıylada Hançerlioğlu artniyetli ve sübjektifdir. Orhan Hançerlioğlu’na göre: «C», «F», «H», «I», «J», «L», «M», «N», «P», «R», «Ş», «V», «Z» Türkçede yok. Bu saydıgımız harflerle başlayan ve bugün Türkçe denilen dilde kullanılan kelimelerin tümü yabancı dillerden alınmıştır. Türkçe değildirler. Fakat Türkçede olmayan bu harflerin daha çok sayıdada olduğu diger dil bilimciler tarafındanda söylenir. Hançerlioğlundan daha az sübjektif olan bir etimologun dedikleri ise daha çok çarpıcıdır. Etimolog ve dil uzmanı Ali Karduxos’a göre ise «B», «C», «Ç», «F», «G», «Ğ », «H», «I», «İ», «J», «L», «M», «N», «P», «R», «Ş», «V»,«Z» harfleri ile başlayan ve köken olarak Türkçe olan kelime yoktur”. Türkçe = Fakir ve harf özürlü TÜRKÇE UYDURMA DİL İşte toplama olan Türk dilinin yapaylığını gösteren ispat.TDK Başkanı kendisi itiraf ediyor hemde. Türk Dil Kurumu Başkanı Şükrü Halûk Akalın: “1935 yılına gelindiğinde, yine herkesin anlayamadığı bir dil ortaya çıktı. Zaten Osmanlı Türkçesinden şikayet şuydu: Yazılıp da konuşulamayan bir edebi Türkçe, bir de konuşulup yazılmayan halk dili vardı. Bunun birleştirilmesi gerekiyordu.Yeniyi anlıyoruz; ama eski metinleri anlayamıyoruz.” Orta Asya Türkçesininde çok yetersiz olduğu dil bilimciler tarafından söyleniyor. Uygur Alfabesi'nin tümü 14 harfden ibaretdi. Ki 14 harfin hepside Uygurcaya ait değildir. Orhun yazıtlarıda soğdacadan alınmıştır. TÜRKÇE FAKİR VE TOPLAMA DİL Daha Kapsamlı bir yazıyla devam ediyoruz. Türk Dil Kurumunnun hazırladığı Türkçe Sözlüğün 2006’de yayımlanan 10. baskısında 100 bine yakın sözcük yer almaktadır. Türkçe’de bu kadar sözcük olmadığını, olamayacağını yine Türkçe’nin kendi kurallarıyla ıspatlayalım. 1. Türkçe’de büyük ünlü uyumu ve küçük ünlü uyumu olarak bilinen iki ünlü uyumu vardır. En yaygın ve kapsamlı olan , diğer Türk lehçeleri için de geçerli olduğu için bu şekilde adlandırılan , büyük ünlü uyumudur. Bu kurala göre Türkçe’de bir sözcüğün ilk hecesinde kalın bir ünlü (a, ı, o, u) varsa takip eden hecelerde de ince bir ünlü (e, i, ö, ü) varsa takip eden hecelerde de ince ünlüler yer alır. Ve bu kurala uymayan sözcükler kesinlikle Türkçe değildir. Örneğin;çiçek, gözlük, dolma, dokuz gibi kelimeler bu kurala uyduğu için Türkçe’dir. Ama kitap, kalem, beraber, gazete gibi sözcükler kurala uymadığı için Türkçe değildirler. Bu kurala her uyan sözcüğün Türkçe olduğu sonucu çıkarılmasın. Örneğin; nihilist, madam, radyo, mutlak, meclis, satır gibi sözcükler kurala uyduğu halde Türkçe’ye başka dillerden giren yabancı sözcüklerdir. Bu kurala uymadığı halde sonradan ses değişimlerine uğrayan birkaç orijinal Türkçe sözcük de vardır. Kardeş (kardaş), elma (alma) gibi. Sonuç: TDK’nın Türkçe Sözlüğünü açın ve büyük ünlü uyumu kuralına uymayan bütün sözcükleri çıkarıp atın. 2. Türkçe’de minimum «C», «F», «H», «I», «J», «L», «M», «N», «P», «R», «Ş», «V», «Z» ünsüzleriyle başlayan hiçbir sözcük yoktur. Başka bir etimologun söylediğine görede «B», «C», «Ç», «F», «G», «Ğ », «H», «I», «İ», «J», «L», «M», «N», «P», «R», «Ş», «V», «Z» ünsüzleriyle başlayan hiçbir sözcük yoktur. Doğadan yansıma (taklit) yoluyla oluşmuş birkaç sözcük hariç: Vızıltı (vız), zırlamak (zır) şırıltı (şır) cik (kuş sesi) gibi. Bu haflerle başlayan çok az sayıdaki kelime ya doğadan gelen bir sesin taklitidir, yani ONOMATOPE’dir. Ya da başka bir dilden alınmış olmasına rağmen uğradığı fonetik ve anlam değişiklikten dolayı tam ve doğru kökünü çıkarmak zorlaşmıştır. Başka dillerde bazı ünlü harflerle başlayan sözcük olmayabiliyor ama bu kadar ünsüzle başlayan anlamlı bir tek sözcüğün olmadığı başka bir dil yoktur herhalde. Bu harflerle başlayan sözcüklere birer örnek verelim: Cinayet(A.), Jale(Fr.) Lamba (Yun.) Milli (A.) nabız (A) Rapor (Fr.) Şans(Fr.) Valiz (İt.) Zaman (A.) İlginçtir ki ’r’ ünsüzüyle başlayan ne yansıma ne de anlamlı tek bir sözcük olmadığı gibi halk söyleyişinde bu ünsüzle başlayan yabancı sözcükler, başlarına getirilen bazı ünlülerin yardımıyla söylenebilmektedir: Recep>İrecep , resmi>iresmi , Rıza>Irıza gibi. Sonuç: TDK’nın Türkçe Sözlüğünü açın ve yukarıda belirtilen ünsüzlerle başlayan sözcüklerin yer aldığı bölümlerin hepsini yırtıp atın. Çünkü bunların hiçbiri (yansıma sesler hariç) Türkçe değil. 3. Türkçe kelimeler b, c, d, g ünsüzleriyle bitmezler. Bu ünsüzlerle biten yabancı sözcüklerin hepsi b yerine p, c yerine ç , d yerine t ve g yerine k sesleriyle bitirilir. Örneğin; kitab>kitap, muhtac>muhtaç, derd>dert, reng>renk, cild>cilt gibi. Sonuç: p, ç, t, k ünsüzleriyle biten sözcüklere dikkat edin. Türkçe olmayabilirler. 4. Geniş yuvarlak ünlüler (o, ö) Türkçe kelimelerin yalnız birinci hecelerinde bulunabilirler. Sonuç: İkinci veya diğer hecelerinde o veya ö ünlüsü bulunduran sözcükler Türkçe değildir. Örnek: Horoz, doktor, otobüs, külot, anot, katot, azot, kolon, alkol, traktör, varoş vb. 5. J ünsüzü Türkçe’de hiç yoktur. Bu yüzden Türk köylüsü jilete cilet, jandarmaya candarma, japona capon der. Sonuç: Bir sözcüğün ister başında , ister ortasında , ister sonunda j ünsüzünü gördünüz mü bilin ki bu sözcük Türkçe değildir. 6. Eski Türkçe’de J’nin yanı sıra f ve h ünsüzleri de bulunmuyordu. Bu harflerin keşfi Güneybatı Türkçesinin ilk yüzyıllarından itibaren bazı sözcüklerdeki ses değişmeleriyle gerçekleşmiştir. öbke>öfke , uvalt>ufalt gibi. Sonuç: İçinde f ve h ünsüzleri geçip de Türkçe olan sözcükler iki elin parmaklarını geçmez. 7. Türkçe’de bir hece ya da kelime içinde iki ünlü yan yana gelmez. Örneğin şiir, şair, saat gibi sözcükler Türkçe değildir. 8. Türkçe’de kelime köklerinde iki aynı ünsüz yan yana gelmez. Örneğin hissetmek (hiss), affetmek (aff) gibi aynı cinsten çift ünsüz bulunduran sözcüklerin yalnızca yardımcı eylem olan etmek” kısımları Türkçe’dir. 9. Kökeni Türkçe olan kelimelerde uzun ünlü yoktur. Uzun ünlü, Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren kelimelerde görülür: şair (şa:ir), numune (numu:ne), iman (i:man). Bu örneklerde iki noktadan önceki harfin gösterdiği ses uzun ünlüdür ve uzun söylenir. Ancak, birçok kelimede uzun ünlü kısalmıştır: beyaz, hiç, rahat, ruh. Bu örneklerdeki koyu harflerle belirtilen sesler, alındıkları dilde uzun oldukları hâlde Türkçede kısa söylenir. 10. Türkçe kelimelerin başında iki ünsüz yan yana bulunmaz. Tren, grup, stasyon, spirto, traş gibi sözcükleri halk tiren, istasyon, ispirto, gurup, tıraş şeklinde telaffuz etmektedir. Ünsüz Uyumu 11. Türkçede tonsuz (sert) ünsüzle biten kelimelere gelen ekler tonsuz (sert) ünsüzle başlar: aç-tı, aş-çı, bak-tım, bas-kı, çiçek-ten, düş-kün, geç-tim, ipek-çi, seç-kin, seç-ti, süt-çü. Böyle başlamayanlar Türkçe değildir. Sonuç: 7, 8, 9, 10, 11 maddeleri de göz önünde bulundurarak zaten iyice zayıflamış olan Türkçe Sözlüğünü bir daha elden geçirin. Aşağıda verilen bilgileri de dikkate aldığınızda, geriye elinizde 4000-5000 kelimelik bir sözlük kalacaktır. Yukarıda sayılan bu kurallara başkalarını da eklemek mümkündür. Bu gerçeğin farkında olan Türkçe dilbilimciler üniversitelerin “Türk Dili ve Edebiyatı” ve “Türkçe öğretmenliği” bölümlerinde öğrencilere her zaman ‘’Bir dilde önemli olan sözcük sayısı değil; o dilin ifade ve anlatım gücüdür” argümanını empoze etmeye çalışırlar. TDK’nın Türkçe sözlüğünde dikkat çeken bir diğer husus fiillerin yazımıyla ilgilidir. Birazcık olsun Türkçe gramerini bilen bir kişi, Türkçe’de fiillerin mastar şeklinin me(ma), mek(mak), ış(iş, uş, üş) ekleriyle yapıldığını bilir. Ama TDK özellikle sözcük sayısını fazla göstermek ve sözlüğünü hacim olarak kabartmak amacıyla her fiil için bu üç şekli de ayrı ayrı maddeler olarak göstermiştir. Bak- fiilini örnek olarak ele alalım. Sözlüğün bu fiil için yaptığı tanımlar şöyle: Bakma: Bakmak işi Bakmak: Bakışı bir şey üzerine çevirmek. Bakış: Bakmak işi veya biçimi. Dikkat edilirse bu maddelerin her birinin tanımı bir diğerinin yardımıyla yapılmıştır. Kuşkusuz bunların her biri cümle içinde değişik anlamlarda kullanılabilir. Ama sözlük anlamları aynı olduğu ve bak- fiilinin mastar biçimleri olduğu için bunları ayrı maddeler saymak ve sözcük sayısına katmak ancak TDK’nın yapabileceği bir iştir. Bundan yola çıkarak TDK’nın Türkçe sözlüğünde yer alan fiillerin sayısını tespit edip sayısal olarak üçte ikisini çıkarmamız gerekecek. Sözlükte, Türkçe sözcük olarak gösterilen ve yukarıdaki kuralların dışında kalan ama ancak etimologların tespit edebileceği birçok yabancı kökenli sözcük de vardır. Sözlüğe önsöz yazan ve kurumun sözlük kolunda yer alan Prof. Dr. Hasan Eren’in bizzat belirttiği yabancı kökenli şu sözcükler güzel bir örnek teşkil etmektedir: şölen (Moğolca) , inci (Çince), pirinç, çeltik, peynir, armut (Farsça), soba (Macarca), kapuska (Rusça) vb. Arapça, Farsça, Fransızca, Yunanca, Rumca, İngilizce, Latince, Rusça, Bulgarca, Arnavutça, Çince, Moğolca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Kürtçe, Pehlevice, Ermenice, Sanskritçe, Aramice, İbranice, Sümerce vs. dillerdeki kelimeleride Türkçeden çıkartırsak geriye pek birşey kalmıyor. Başka Kelimeleride inceleyelim Günler: 1- Pazar: Farsça, 2- Pazartesi: Pazar-ertesi, Farsça, 3- Salı: Farsça, 4- Çarşamba: Kürtçe, 5- Perşembe: Kürtçe, 6- ***a: Arapça, 7- ***artesi: Arapça ***a-ertesi, 8- Hafta: Yedi sayısı, İrani dillerden. Aylar ve Zamanlar: 1- Ocak: “Ocak” (ateş yakılan yer, ev yuva), 2- Şubat: Süryanice, 3- Mart: Latince, 4- Nisan: Süryanice, 5- Mayıs: Latince, 6- Haziran: Süryanice, 7- Temmuz: Sümer ve İbranice, 8- Agustos: Latince, 9- Eylül: Süryanice, 10- Ekim: Türkçe "ekme" Tarlaların sürülüp ekildiği ay, 11- Kasım: (Eski Türkçe) - Tartışılır, 12- Aralık: Türkçe'deki "aralık" sözünden geliyor. Tartışılır. 13- Mevsim: Arapça, 14- Sene: Arapça, 15- Saat: Arapça, 16- Sabah: Arapça, 17- Şafak: Arapça, 18- Takvim: Arapça, 19- Dakika: Arapça, 20- Devir: Arapça, 21- İklim: Yunanca, 22- Bahar: Kürtçe. Renkler: 1- Siyah: Farsça, 2- Kahverengi: Anlamı açık, 3- Gri: Fransızca, 4- Kurşuni: Kürtçe 5- Kırmızı: "Kırmıs" Arapça olabilir. Böcek ismi, 6- Bordo: Bordeaux; Fransa'da bir şehir, 7- Turuncu: meyve renginden; Turunc-u, 8- Pembe: Farsça, Kürtçe, 9- Yeşil: Türkçe'deki "yas" (diri) sözcügünden geliyor. Tartışılır, 10- Turkuaz: "Turkuaz" taşının rengi: Fransızca, 11- Mavi: Arapça , 12- Lacivert: Farsça, 13- Yavruağzı: kuş yavrularının ağız rengi, 14- Menekçe: Kürtçe; Binevş, 15- Mor: Arapça, 16- Leylak: Çiçek rengi; Arapça, 17- Bej: Fransızca, 18- Kara: Diğer dillerde o kadar çok anlamı var, en iyisi hiç bulaşmamak, 19- Kaki: Kürtçe, 20- Eflatun: Arapça, 21- Sarı: İrani dillerden, 22- Kestanerengi: Yunanca; Kastano. Aile, fert, evlilik vb. alanla ilgili bazı yabancı kökenli kelimeler: Amca: Arapça, Anne: Hititçe, Avrat: Arapça, Baba: Farsça, Bebek: Arapça, Çoban: Kürtçe Dadı: Arapça, Damat: Farsça, Dayı: Arapça, Düşman; Kürtçe Erkek: Arapça, Evlat: Arapça, Evlilik: Arapça, Fert: Arapça, Gerdek: Farsça, Hala: Arapça, Hamile: Arapça, Kız: Kürtçe, Nesil: Arapça, Peder: Farsça, Teyze: Farsça, Valide: Arapça, Zevce: Arapça, Devam ediyoruz: Çiçek: Farsça (Çeçek), Nebat: Arapça, Sebz: Farsça; yeşil anlamında, Hububat: Arapça, Bakla: Arapça, Bakliyat: Arapça, Baklava: Kürtçe; Peqlewe (Pel: Yaprak, Keva: Yufka) Gül: Kürtçe, Müge: Fransızca; Muguet, Menekçe: Kürtçe, Sümbül: Kürtçe, Glayöl: Fransız-İngilizce, Lale: Farsça, Kakûle: Farsça, Zencefil: Arapça; Zencebil, Tarçın: Kürtçe, Domates: Meksika yerlilerinin dilinden, Çay: Çince, Kahve: Arapça, Şeker: Hint-Avrupa dillerinden, Reyhan: Arapça-Farsça, Turunç: Farsça, Portakal-Mandalin: Hint-Avrupa dillerinden, Narenc-Narenciye: Farsça, Greyfurt: İng; Grape-fruit, Brokoli: İtalyanca, Şebboy: Farsça (Şeb: Gece kelimesinden mülhem), Kaktüs: Amerika yerli dilinden, Safran: Farsça, Nişasta: Farsça, Limon: Hint-Avrupa dilleri’nden, Kivi: Avustralya yerli dili, Avokado: Güney Amerika yerli dili, Hoş, güzel gonca anlamında, Gonca: Farsça, Şeftali: Farsça (Şeftalû), Gülnar: Farsça; Nar çiçeği anlamında, Zeytin: Arapça; Zeytûn, Ve daha onlarcası yabancı. Yunanca’dan Türkçeye geçmiş olan Meyve, Sebze ve Bitki isimleri: Açelya Azalea, Ananas Ananas, Anemon Anemonis, Bamya Bamia, Barbunya Barbunia, Biber Piperi, Bulgur Bligouri, Fasulye Fasoulia, Fulya Fulia, Ispanak Spanaki, Karanfil Karafilli, Kayısı Kaisi, Kestane Kastano, Kiraz Kerasi, Krizantem Krisantemi, Köknar Kukunari, Lahana Lahano, Limon Lemoni, Hint Avrupa dilinden Mandalina Mandarini, Manolya Manolia, Mantar Manitari, Marul Maruli, Maydanoz Maidanos, Muşmula Mousmoula, Ökaliptus Ev-Kalips, Papatya Papadia, Patates Patates, Pırasa Praso, Hint Avrupa dilinden Portakal Portokali, Yasemin Yasemi, Hayvan isimleri: Akbaba: Farsça-Arapça: Uqab, Akbın: Ermenice, Akreb: Arapça, Beygir: Farsça-Kürtçe: Bergir, Boğa: Mançuca - Güney Amerika yerli dili, Bülbül: Farsça/ar.-kd, Çakal: Farsça, Camus: Arapça, Canavar: Farsça, Ceylan: Moğolca, Civciv: Farsça, Ejder: Farsça, Engerek: Yunanca, Fâre: Arapça, Fil: Arapça, Folluk: Yunanca, Gazel: Arapça, Gergedan: Farsça, Guguk: Sanskritce, Hayvan: Arapça, Horoz: Farsça, İnek: Sanksritce, Jaguar: Güney Amerika yerli dilinde “Orman’ın Hayâleti” anlamında, Kanarya: İspanyolca, Kancık: Latince, Katır: Pehlevice, Kaz: Farsça, Kedi: Rumca ve Hint-Avrupa dillerinden, Kertenkele: Farsça, Krokodil: Yunanca, Kukumav: Yunanca; Kukuvaya, Kuğu: Farsça, Kumru: Arapça/Farsça.-kd, Leylek: Arapça, Manda: Sanskritce, Maymun: Yunanca, Meral: Moğolca, Öküz: Hint-Avrupa dillerinden, Papağan: Latin Amerika yerli dilleri, Piton: Yunanca, Şahin: Farsça, Salyangoz: Rumca./Yunanca.-kd, Sansar: Sanskritce, Timsah: Arapça, Zürafa: Arapça, Balık isimlerinin hepsi: Yunanca, Yemek-tatlı-içki isimleri: Cacık: Ermenice Çerez: Rumca Çorba; Farsça; Zırbe (Sarmısak çorbası anlamında), Yahnî: Farsça, Lahmacun : Arapça, Kebab: Arapça, Biryan-Büryan (Püryan): Farsça; Kebab, pişmiş et anlamında, Lokum: Arapça, Peş Melba: Fr; Pêche Maelba (Melba Şeftalisi anlamında, Avusturya’daki Maelba düşesine ithaf edileb şeftalili bir tatlı), Lalanga: Yunanca; Lalaga (Kızartma anlamında), Nuriye: Arapça, Şŭbiyet: Arapça, Makarna: İtalyanca Makaroni, Spagetti: İtalyanca, Pizza: İtalyanca, Pasta: İtalyanca, Hamburger; İng-Alm, Bira: İtalyanca, Şarab: Kürtçe, Konyak: Fransızca, Whisky: İngilizce, Keşkül: Farsça (dilenci kabı anlamında), Milföy (Mille-feuilles): Fr (Bin yaprak, bin tabaka anlamında), Şerbet: Kürtçe, Şurub: Kürtçe, Şıra (Şire): Kürtçe, Şirden (Şirdan): Kürtçe, Likőr (Liqueur Fr, Liquor-Lat), Krem Karamel: Fr, Gulaş (Guyaş); Macarca. En Sık Kullanılan Yunanca-Rumca Malzeme, Eşya ve Alet isimleri: Anahtar Anahtari, Balyoz Balios, Cımbız Tsimpida, Çengel Tsingeli, Çember Tsemperi, Fener Fanari, Fırın Fournos, Fincan flitzani, Fıçı Foutsi, Fırça Fırtsas, Gübre Kopria, Halat Halati, İskemle İskemle, Istaka Steka, Izgara Skara, Kavanoz Kavanos, Kerpeten Karfi Kiler Kelari, Kilit Klidi Kiremit Keramidi, Kova Kouvas, Kümes Koumesi, Kutu Kouti, Lamba Lampa, Makara Makaras, Masa Maso, Mangal Mangali, Olta Olta, Pabuç Papoutsi, Patik Patiki, Sünger Sfungari, Semer Samari, Tuğla Toublo, Vernik Verniki, ve binlerce böyle kelimeler. Yunanca isimler: Açelya Azalea, Akasya (Yeniden doğuş), Ata-Athan (Ölümsüz), Bora Bora, Defne (Bir ağaç), Delfin (Yunus balığı), Demet Demati, Dilara Diara Eda (Jenerasyon), Eflatun (Açık mor), Esmerelda (Zümrüt), Elmas (Kıymetli taş), Fidan (Yeni yetişen körpe ağaç), Fide: (sebze veya körpe çiçek), Filiz Filizi, Fulya (Bir çiçek), Funda Funda, İdil (Kır hayatını konu edinen yazı veya şiir), İlay-İlke (Işık), Kiraz (Meyve ismi), Manolya Manolia, Melinda (Nazik), Melisa (Bal arısı), Menderes (Akarsu yataklarının dolanbaçlı kısmı), Merve-Merme (Parlayan), Methe (Nazik-İnci), Papatya Papadia, Pelin Pelini, Poyraz (Kuzeydoğudan esen soğuk rüzgar), Saba (Sebalı), Selen-Selin (Ay), Sibel (Kahin-Nasihatcı), Talya (Neşeli), Temel (Yapıt için açılan çukur, Dayanak), Yasemin Yasemi, ve daha onlarca böyle isimler. Bu isimler Anadoluda en sık kullanılan isimlerdir hemde. Günlük bazı Yunanca kültürel sözcükler: Asparagas, Bre, Despot, Efendi, Faso fiso, Felek, Fiske, Gaf, Hovarda, İzmarit, Kalpazan, Kaparo, Karavana, Katakulli Kerata, Külüstür, Manav, Namus Paçavra, Paydos, Zevzek. Şok edici Farsça-Kürtçe kelimeler: Bari, Çünkü, Eğer, Eyvah, Gerçi, Her, Henüz, Herkes, Hiç, Hemen, Hep, Kâh, Ki, Keşke, Meğer, Meğerki, Naçizane, Ne, Peşin, Parça, Sade, Ta, Ya, Tek. Şok edici Arapça kelimeler: Acaba, Ama, Alaka, Asıl, Asla, Aynen, Amma, An, Bazen, Bazı, Bizzat, Cümle, Daima, Dahil, Dair, Defa, Dikkat, Ebediyen, Ekseriyet, Elbet, Ezel, Fakat, Falan, Filan, Fazla, Galiba, Hakikaten, Hakiki, Hâlâ, Hâlbuki, Hâlen, Harbi, Hülasa, İlla, İsim, İstisna, İzah, Kadar, Kelime, Kere, Keza, Külliyen, Lakin, Lütfen, Mesela, Misal, Rağmen, Şey, Tabii, Tamam, Tesadüf, Vallahi, Ve, Vesaire, Yahu, Yani, Zaten, Daha ne Türkçenizden bahsediyornuz Türkçe diye bir dil yoktur.
Profesyonel Kürt ordusu oluşturmak için peşmergelerin yeniden yapılandırılmasından sonra Kürt hükümeti bu kez, İngiltere'nin desteği ile uçak pilotları yetiştirme çalışmalarına start verdi. Geçen aylarda ABD'nin Duhok ve Süleymaniye'de uçak ve askeri üsler için yaptığı ön hazırlık çalışmaları ve yer tespitinden sonra Dohuk'ta pilot yetiştirme akademisi açmak için Kürt hükümeti yetkilileriyle ortak karara vardılar.
Kürt hükümeti bir açıklama yaparak, pilot olmak isteyen Kürt gençlerinin başvurularının kabul edileceğini açıkladı. Bunun için pilot olmak isteyen Kürt gençlerinin gereken şartlara uygun olması gerektiği bildirildi. Yerel radyo ve televizyonlara ilan veren Kürt ordusu yetkilileri pilot adaylarının sahip olması gereken özellikler ise şöyle sıraladı: Kürt ve Irak yurttaşı olması, Üniversiteyi bitirmiş olması, herhangi bir sağlık sorununun olmaması. Bu şartlara sahip gençlerin Zaxo ve Hewlêr askeri akademisine başvurmaları istendi. Pilot yetiştirme akademisine kabul edilen Kürt gençleri 6 aylık eğitimden sonra İngiltere'ye götürülerek savaş uçakları başta olmak üzere tarım, ziraat ve özel uçak kullanımı gibi konularda teknik ve pratik eğitimden geçirilecek.
İskender İsa / DUHOK - ANF
ANF AMED (21.09.2007)- DEP eski milletvekili Leyla Zana, hakkında açılan soruşturmalarla ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nda ifade verdi. Zana, Adıyaman'da Kürtçe konuştuğu için hakkında soruşturma açılmasına "Dilinden dolayı da yargılanan bir insan olarak bu ülke adına utanç duyduğumu belirtmek isterim" diyerek tepki gösterdi. Zana ayrıca Diyarbakır'da Bin Umut Bağımsız Milletvekili Adayları için düzenlenen mitingde yaptığı konuşma nedeniyle verdiği ifade de ise "Ben de Kürt halkından bir kişiyim. Abdullah Öcalan Kürt halkının liderlerinden biridir. Terör örgütü lideri olarak görmüyorum" şeklinde ifade verdi. Dicle Haber Ajansı (DİHA)’nın haberine göre DEP eski milletvekili Leyla Adıyaman'da Kürtçe konuştuğu için Siyasi Partiler Kanunu'na ve Seçim Kanunu'na muhalefet ettiği gerekçesiyle ifade verdi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nda talimatla ifadesi alınan Zana, "Sanırım 21. yüzyılda kendi anadili ile konuştuğu için yargılanan ve yagrılayan tek ülkedir Türkiye" dedi. Bir insanın kendi anadiliyile düşence duygusunu çok daha iyi ifade edeceğinin altını çizen Zana, "Bende kendi anadilimle kendimi daha iyi ifade ettiğimi düşünerek Adıyaman'da seçim nedeniyle düzenlenen etdkinliğe katıldım ve Adıyaman halkının oylarını bağımsız adaya verilmesini istedim. Bu istem çerçevesinde doğrudur. Kürtçe konuştum, ancak herhangi bir suç işlemedim. Dilinden dolayı da yargılanan bir insan olarak bu ülke adına utanç duyduğumu belirtmek isterim" diye konuştu. Leyla Zana'nın ifade verdiği ikinci soruşturma ise Iğdır'da yaptığı ve "Şimdi yapmanız gereken ilk şey genel bir af çıkarmanızdır. İkincisi, Osmanlının kuruluşundan bugüne kadar olması gereken Kürdistan eyalet sistemine geçmenizdir. Diğer bölgelere de eyaletler kur. Bu ülkenin bölünmesi demek değil, aksine ülkenin bütünleşmesi, bir arada yaşaması demektir" şeklindeki ifadeleri nedeniyle oldu. KÜRDİSTAN EYALETİ SAVUNMASI Zana ifadesinde Iğdır'da yaptığı konuşmanın eksik ve yetersiz çevrildiğini ifade etti. Zana Kürdistan Eyaleti ile ilgili konuşmasını ise "Eyaletler konusunda merkeziyetçi yönetimin ülke sorunların yeterince çözemediğini, ertelemeci bir mantıkla yaklaştığı ve sorunların genelde çözümü merkezi de rahatlatacağını yerel yönetimlerin güçlendirilerek toplumla sorumluluk paylaşılarak ülkenin önünü de açılabileceğini, toplumun da bir nefes alabileceğini, farklılıklarla kendilerini daha iyi ifade edebileceklerini, sorunların erteleyerek değil zamanında çözerek ilerleyeceğini savunuyorum. Kürdistan kelimesine gelince tarih boyunca her halkın yaşadığı toprağın bir ismi olmuştur. Kürt halkının da üzerinde yaşadığı toprak Kürdistan olarak adlandırılmıştır. Osmanlı'dan tutun Türkiye Cumhuriyeti'ni ilk kuruluşuna kadar bu isim kullanılmıştır" şeklinde savundu. Kürt ve Kürdistan kelimelerinin 1924'ten sonra yasaklandığını ifade eden Zana, şöyle devam etti: "Bu toplum kendisini Kürt ve Kürdistan dediğinde kendisini rahatlamış hissediyor. Her halk gibi kendi onuru ve kimliği ile yaşamak istiyor bu da onların hakkıdır. Amacım siyasal sınırların yeniden çizilmesi değildir... Bir trafik polisinin tayini bile Ankara'dan yapılmaktadır. Bu da ülkenin gelişmesine, büyümesine ve ilerlemesine yakışmamaktadır." 'ÖCALAN KÜRTLERİN LİDERİDİR' Zana Diyarbakır'da Bin Umut Bağımsız Milletvekili Adayları için düzenlenen mitingde yaptığı konuşma nedeniyle verdiği ifade de ise "Ben de Kürt halkından bir kişiyim. Abdullah Öcalan Kürt halkının liderlerinden biridir. Terör örgütü lideri olarak görmüyorum" şeklinde ifade verdi. Leyla Zana hakkında 22 Temmuz seçimleri öncesinde Iğdır'da, Adıyaman'da ve Diyarbakır'da yaptığı konuşmalar nedeniyle soruşturma başlatılmıştı. Zana hakkında dava açılıp açılmayacağına mahkemeler karar verecek. Zana hakkında ayrıca Diyarbakır Newrozu'nda yaptığı konuşma nedeniyle TMK 7/2 uyarınca "yasadışı örgüt propagandası yapmak"tan dava açılmıştı. Zana'nın yargılanmasına halen devam ediliyor.
Yazar Adı: AHMET KAHRAMAN Yazar İletişim:
Güney Amerikalı din adamları, 1970’lerde, Brezilya’da Baş Piskopos Dom Helder Camara’nın öncülüğünde, Faşizme karşı cephe açtılar. Dinin evrensel açılımı açısından, bu bir adım, yeni bir reformdu. Lakin, İslam cephesinde durum farklıydı. Din, hiç bir zaman reformdan geçmemiş, yani kendini yenilememiş bu dünyada. Diktartörlerin ağzında “Allah”ın adı, dudaklarının ucunda, insan oğlunun, ortak duası dini motiflerle, “İslamo Faşizm” insanlığımızı yiyen, çürüten bir hortlaktı.
Mollalar İran’da eteklerini yellendirerek ortalıkta dolaşıyor, Acemlere, Beluci, Kürt ve Azeri ve öteki halklara özgürlük vaad ederek “zulümkar şahlığa isyan”a çağırıyorlardı. Sonra “dini vecibeler gereği” diyerek, dikta kaleleri inşa ediyor, “teklik” üzere, terör rejimini kurumlaştırıyor, Şah’ın asla yapmadığını yapıyorlardı. Binbir yalanı bir arada savurarak, her gün, sıram sıram karşıtlarını sallandırıyor, insan olmaktan doğan haklarını arayan Kürtlerin yurdunu bombalıyor, bebek, ihtiyar katliamı yapıyorlardı.
Hitler, Salazar, Franco ve Musolini yolunda ve onların mirasçıları rolünde, “tek din, tek dil, tek bayrak” diyen faşizmin hortlamasıydı, bu. Saddam, Kürtlerin üstüne zehir bulutları yağdırıyor, sonra cadde ortasına seccade serip namaz kılıyordu. Din bu muydu? Değildi, elbette. Ama sopayı ele geçiren, “budur” deyip, yoluna gidiyor, kimse de karşı çıkamıyordu. Kürtlerin dilleri, kültürleri, çocuklarının, yurtlarının adı yasak, yasağın karşılığı ölümcül cezaydı. Ama din adamları, TC’de memurdu. Hınıslı bir Kürt olan Mehmet Nuri Yılmaz din memurlarının şefi olarak Diyanet İşleri Başkanı’ydı. Yerini koruma adına, dini vicdanını savuruyor, sarığının altında gözlerini kırpıştırarak, insani bütün hakları, özgürlükleri, kendi dilleriyle ibadetleri de yasak Kürtleri “terörist” ilan ediyordu.
Çağdaş’ı Piskopos Helder Camara’dan da utanmadan... Eğer Kemalist rejim insani, insancıl diyorsanız, rejimin dini hep yanında, destekçisiydi. Gerektiğinde, sokakta galeyancı ve sopa sallayan motif olarak... Yani din mazlum ve masumun değil, hükmedenin yanındaydı. Dini kullanıp hizmet sunanlar, karşılığında, rejimden geçiniyorlardı. Örneklersek, bugünkü Başbakan Recep Bey, Kemalist hizmette kendini kanıtlayarak geliyor. Bugün, ağzının kıyıcığına oturttuğu “din” söyleminin ardından havaya püskürttüğü Faşizan “teklik” söylemi dünlerden kalmadır. Dünlerde, başına baş olduğu “Akıncılar”, Kemalist rejim muhafızıydı. Akıncılar, “kanımız aksa da, zafer İslamındır” diye bağırıyor, köşe başında besleme ırkçı tosuncuklarla birleşince, “Türk-İslam sentezcisi” olarak, “Hira dağı kadar Müslüman, Altay Dağları kadar Türküz” naralarıyla can almaya çıkıyorlardı. Irkçılık din dışılık, dinden çıkma değil midir? Öyledir, ama “İslamo Faşizm”de, dünyalık toplama, makamlara geçme yolu, gerektiğinde de “cennet Gülü” olmuş oluyordu. Onun için Maraş’ta, Sivas’ta “ya Allah bismillah” diyerek, Alevi Kürtleri yangınlara atıyor, insan kesip, doğruyor, katillerden “büyük devlet adamı” yaratılıyordu.
Hırsızlık, dinde günah, evrensel vicdan büyük ayıp, hukuka suçtu. Lakin din, iman diye diye ceplerini, kasalarını dolduranlar, kendi mahkemelerinin önünde de aklanmadan tramplenle uçuyor, din yolunda vatana hizmetin karşılığı olarak, makamlardan makam beğenip oturuyorlardı. Kan küvetlerinde banyo yapan, hırsızlık yapan Faşistlerin dindar görünmesini anlıyorum da, “tutu rut” Kürdün,”gel beni de soy, ayak altında çiğne canikom” diye destek vermesini anlayamıyorum. Anlamıyorum. Çünkü dünyada, katilini kutsayan başka örnek yok...
AKP’yi, yeni değil, yarım yüz yıldır, sırtında yaralar açıyor, Kürdün. Kürdistan’daki bütün masum kanında, yangın ve yıkımda bunların sorumluluk ve kararları vardır. AKP’nin adı, 1969’da Nizam Partisiydi. Sonra “Milliyetçi Cephe”nin ortağı Milli Selamet Partisi oldu. 1980’lerden itibaren dağlarını ateşe veren, kırım ile kan sesiyle yürüyüp, 4 bin tane köyü haritadan silerek ekolojik soykırım yapanlara destek verendi. “Müslümana yapılan zulüm ve günahtır” demeyen, tersine olağanüstü hallerin devamına parmak kaldırarak destek çıkan, sonra iktidar olan...
Bugünkü Cumhurbaşkanı olarak bir koşu askeri mevziye giden, eline dürbün alıp, “düşman Kürdü” seyre duran Gül, 1990’larda Kürdistan yanarken, karar veren Başbakan yardımcısıydı. Kürtçe yayın da yapan televizyonu kapatmak için, dünyada olmadık taklalar atan, rüşvet dağıtan, Kürtlerle savaş harcamalarını ikiye katlayan, ateşkese rağmen dağları bombalama emri veren, “Arjantin’de de Kürt devleti kurulsa karşı çıkarız” diyen, Güney Kürdistan’ı tehdit için orduları yığan AKP’nin Faşist yüzü şaşırtıcı değildir. Faşizmin “tek dil, tek millet, tek bayrak” sloganını dağa taşa yazdıranlara, hala “dindar” diyen avanakların varlığı şaşırtıcı olmaya devam ediyor...
ÜZÜLEREK Yazar, dünyanın dört bir yanına dağılmış okur kitlesiyle bir ailedir. İnternet sayesinde, kimileriyle, sıcak dostluklar kurulup, gelişiyor. “Dara Pasori” bunlardandı. Amerika’dan yazan Seyit Rıza’nın, “6 kişilik ailesiyle, uçak kazasında hayatını kaybeden Dara Pasori, sizin çok iyi bir okurunuzdu” hatırlatmasıyla, içimde bir sızı hissetim. Beynim karıncalandı. Yüzünü görmediğim dostum için yapabileceğim tek şeyi yaptım: Ağladım... MUZAFFER Muzaffer Ayata ve Rıza Erdoğan, Almanya’da hala hapishanede. Almanya’da, işledikleri “suç” ne onu bilmiyorum. Ama yasakçı, inkarcı olmadıklarını, TC’de Faşizme karşı çıktıklarını biliyorum...
Okunma: 2 Eklenme Tarihi: Salı, 18. Eylül 2007Etiketler: kurdistan, turkey terror
Posted on Perşembe, 20.Eylül 2007 Topic: Dünyadan ABD'deki Ulusal Stratejik Etütler Enstitüsü uzmanlarından Dr. Judith Yaphe, Kerkük'ü yıl sonuna kadar ele geçirmekte kararlı olan Kürtlerin Araplarla kısa süre içinde bir iç savaşa girmelerinin kaçınılmaz olduğunu öne sürdü. "Kürt - Arap savaşı kaçınılmaz" CNN TÜRK Amerika'nın Sesi radyosunun haberine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu tarafından ABD Senatosu'nda düzenlenen oturumda Irak'taki mezhep çatışmaları ele alındı. 'Irak'ta Mezheplerarası Şiddet ve Mülteci Krizi' konulu toplantıda konuşan Ulusal Savunma Üniversitesi'ne bağlı Ulusal Stratejik Etütler Enstitüsü uzmanlarından Dr. Judith Yaphe, Irak'ta asıl iç savaşın Kürtler ve Araplar arasında çıkmasını beklediğini söyledi. Irak'taki mevcut iç çatışmaların dini değil, siyasi olduğunu savunan Dr. Yaphe, Iraklı Kürtlerin Sünni ve Şii Arapların çatışmalarına sessiz kalmayı tercih ettiklerini ancak Kerkük'ü yıl sonuna kadar ele geçirmekte kararlı olan Kürtlerin Araplar ile kısa süre içinde iç savaşa girmelerinin kaçınılmaz olduğunu düşündüğünü söyledi. Türkiye'nin Kerkük referandumunu erteleme çalışmalarının devam ettiğini savunan Yaphe, Iraklı Kürtler arasında Ankara ile işbirliği yapmaya hazırlanan bazı gruplar olduğunu ve Ankara ile Iraklı Kürtler arasında varılacak bir anlaşmanın Kürt - Arap ve PKK sorununa kısa vadeli çözüm sağlayabileceğini söyledi. Irak'ta 4 milyon mülteci yaşıyor Amerikan Dışişleri Bakanlığı nüfus, mülteciler ve göçmenlikten sorumlu Bakan Yardımcısı Ellen Sauerbrey ise, Iraklı mülteci sayısının 4 milyona ulaştığını, bunların yarısının Irak'a komşu ülkelere akın ettiğini söyledi. Sauerbrey, Türkiye, Ürdün ve Suriye başta olmak üzere komşu ülkelerin çok yakında altından kalkamayacakları mülteci kriziyle karşı karşıya kalabileceğini vurguladı. Bakan Yardımcısı Türkiye'ye yaptığı son ziyarette, Iraklı çocukların gittiği bir ilköğretim okulunu ziyaret ettiğini ve eski bir okul öğretmeni olarak Iraklı çocukların savaş nedeniyle ilköğretime devam edememelerinin büyük sorun yaratacağına dikkat çekti.