'Küçük bir hata' Murat Belge-radikalGeneral Kenan Evren, memleketi yönetmiş, Diyarbakır hapisanesini yönetmemiş. Onun için, kendisine Diyarbakır hapisanesinin sözü edildiğinde kızıyormuş. Memleketi yönetmiş, ama bir memleketin hapisanelerinde olup bitenlerden son analizde memleketi yönetenlerin sorumlu sayılacağı bilgisine sahip olmadan yönetmiş memleketi. Hepimiz biliyoruz söz konusu icraatını. Yalnız o dediğim 'bilgi' değil, memleket ne, yönetmek ne, dünya ne, toplum ne, sağ ne, sol ne, bunların hiçbirinin bilgisine sahip olmadan memleket yönetmekte herhangi bir sakınca görmediğini hepimiz biliyoruz- tecrübeyle sabit. Ve kendinden hiçbir şüphesi olmadı, bugün de yok. Tanrı bu kuluna böyle benzerine kolay kolay rastlanmayacak bir 'kendine güvenme' hasleti mi bağışladı. Sanmıyorum. 'Güven' bağışlayan bir 'merci' varsa, 'kurumu'dur. Madem ki Genelkurmay Başkanı olmuş, memleketi de yönetebilir. Başka herhangi bir bilgiye, görgüye, dünya görüşüne, şuna buna, ihtiyacı olmaz. "Sanki bizden önce bütün karakollarda işkence yapılmıyor muydu?" diye soruyor. "Yapılıyordu. Bunu bilmeyen yok" diyor. Kendisi de, belli ki, hiç değilse bu 'bilgi'ye sahipmiş, 'memleketi yönetmek' üzere harekete geçerken. Peki, bunu durdurmak için bir şey yapmış mı? Soru başlı başına abes. Zaten bu sözü, 'sade biz yapmadık' demiş olmak için söylüyor. Ve tabii, bu durumlarda hep olduğu gibi, bir yerde bir 'ayıp örtmek' üzere ağzını açar açmaz öbür taraftan bir 'sirkat' çıkıyor. Çünkü, gizlenmesi gerekli habasete örtü yetmiyor; bir taraf örtmek üzere çekiştirince, öbür taraf açıkta kalıyor. Diyarbakır'daki zulümü açıklamak için gene à la Evren bir formül bulmuş. Onlar 12 Eylül'ü yapıncaya kadar cezaevlerini siyasî tutuklular yönetiyormuş. Disiplin sağlanınca gardiyanlar falan intikam almış... Açıklama da bu. Evren'in gönderdiği subaylar da o tutuklulara 'İstiklâl Marşı' öğretmek gibi faydalı işler yapmışlar. Mesele bundan ibaretmiş. O hapisanede, nedense ötekilerde değil de o hapisanede, dinlemesi insanın günlerce uykusunu kaçıran işkenceler, eziyetler yapıldı (ötekilerde, örneğin Mamak'ta, yapılmadı değil; ama kimse Diyarbakır'a erişemedi). Bu toplumda şimdi şikâyetçi olduğumuz gözükara, yabanıl bir Kürt milliyetçiliği kolu varsa bunun baş sorumlusu 'Diyarbakır hapisanesi' denen o gayya kuyusudur. Ama onu Evren yönetmemiş. O sırada okullara gidip Türkçe dersinde müfettişlik yaptığı için Diyarbakır hapisanesine vakit bulamamış. Teftiş sonucunda kızıp Kürtçe'yi yasaklamış. Şimdi, 27 yıl sonra, bunun 'hata' olduğunu anlamış. Bu ve benzeri 'hata'lar yüzünden, geçen o 27 yıl içinde kaç insan canını kaybetti? Türkiye, bu işi silahla bastıracağım diye, ülke kalkınmasında bugün hepimizi daha iyi bir konumda yaşatacak ne kadar servet kaybetti? Ama öylesine koşullandırılmış bir toplum ki şu bizim Türkiye, 'biraz ağır kaçtı galiba' diyen bu generalini bağrına basar, 'o da demokratikleşti' diye sevinç payı da çıkarır, sonra "30 bin Kürt öldürdük" diyen yazarı taşa tutar.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment