En son katilleri yazmıştı

huseyin_deniz_ozgur_gundem Gündem Gazetesi yazarı ve Uluslararası PEN üyesi gazeteci Hüseyin Deniz'in katledilişinin 16. yılı. Deniz katledilmeden hemen önce katledilen gazetecileri konu alan son yazısında, 'Basının görevi, gazetecileri öldürenlerin, gözaltına alıp işkencelerden geçirenlerin, görev yapmalarını engelleyenlerin üzerlerine gitmek olmalıdır' demişti. Özgür basın geleneği yaşam bulduğu yaklaşık çeyrek asırlık dönem içerisinde onlarca çalışanını faili meçhullerde kaybetti, onlarca 'küçük generali' sokak ortasında kurşunlandı. Özgür basın kapatılmalara, bombalamalara, ölümlere rağmen 'gerçeğin peşinde' koşmaya devam ediyor.
Hüseyin Deniz, 8 Ağustos 1992'de Urfa'nın Ceylanpınar ilçesinde işyerine gitmek için evinden çıktıktan sonra 3 kişinin silahlı saldırısına uğradı. Saldırganlardan biri Deniz'i ensesinden kurşunlandı. Deniz, 28 saatlik yaşam mücadelesinin ardından 9 Ağustos 1992'de hayatını kaybetti. Sadece bir hafta içinde çalışanları Yahya Orhan'ı silahlı saldırıda kaybeden, Burhan Kardeniz'i silahlı saldırıda yaralanan Özgür Gündem Gazetesi, yazarı Hüseyin Deniz'in öldürülmesini 11 Ağustos 1992 tarihli sayısında 'Artık Söz Bitti' manşeti ile duyurdu. Deniz, Özgür Gündem muhabiri olduktan sonra tehdit edilmeye başlandı. Ailesine ve arkadaşlarına 'Beni takip ediyorlar, takip edenler kontr-gerilla elemanlarıdır. İsimleri Mehmet Kaya ve Mehmet Gül'dür. Beni vururlarsa onlar vurur' demişti. Hükümet Deniz'in katledilmesinden hemen sonra katilleri bulmak yerine, saldırıya uğrayan gazetecilerin iş akitlerini araştırmaya aldı. 1970'li yıllarda 'Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz' sözü ile gündeme gelen Süleyman Demirel, gazetecilerin katledilmesine ilişkin Hasan Cemal'e verdiği röportajda, 'Bunlar gazeteci kılığına girmiş birer militan' demişti.
Son yazısında yol arkadaşlarını yazdı
Deniz katledilmeden hemen önce Özgür Gündem Gazetesi'ne yazdığı son yazısında, katledilen gazetecileri yazmıştı. Yazısında, 'Basının görevi, gazetecileri öldürelerin, gözaltına alıp işkencelerden geçirenlerin, görev yapmalarını engelleyenlerin üzerlerine gitmek olmalıdır' diyen Deniz, şunları yazmıştı: 'Özgür Gündem çalışanı katledilen gazeteci sayısı, Özgür Gündem Gazetesi'nin Gercüş muhabiri Yahya Orhan ile birlikte yedi oldu. Diyarbakır muhabiri Burhan Karadeniz de uğradığı silahlı saldırıda ağır yaralandı. Bilindiği gibi daha önce 2000'e Doğru muhabiri Halit Güngören, Yeni Ülke muhabiri Cengiz Altun, Sabah muhabiri İzzet Kezer, Özgür Gündem muhabiri Hafız Akdemir, serbest gazeteci Mecit Akgün ve Özgür Halk muhabiri Çetin Abayay, tıpkı Yahya Orhan gibi 'kimlikleri belirsiz' kişilerce öldürülmüşlerdi. Vurgulayarak yazıyorum: Bu gazeteciler 'demokratikleşme' ve 'şeffaflık' şampiyonu DYP- SHP hükümeti döneminde öldürüldüler...'
Kerbela şehidi Hüseyin...
Kürt gazeteciliğinin önemli kalemlerinden Musa Anter de, çalışma arkadaşının katledilmesinin ardından 13 Ağustos 1992 tarihli Özgür Gündem Gazetesi'nde Deniz için şunları yazmıştı: 'Evet 'can' Hüseyin öldü, ama Hüseyin'in öldürülmesine seyirci kalan devlet, işkenceciler, onursuz köy korucuları ve de satılmış kontr-gerilla ölülerine şehit diyorlar. Lanet olsun, o adamlar kutsal şehitliği rezil ettiler. Onun için ben Hüseyin bunlara karışmasın diye 'öldü' dedim. Aslında bizim Hüseyin Kerbela şehidi Hüseyin'den aşağı değildir. Oğlum Hüseyin ben sana öldün diyemiyorum. Ölümün bana o kadar ağır geliyor ki sanki öldü desem seni ben öldürmüşüm gibi geliyor bana ama üzülme yavrum 'Ez xale te me' sağ kaldığım müddetçe senin de yerine yazarım, yok eğer beni de öldürürlerse sana kavuşurum ki bu kavuşma en güzel kavuşma olur.' Musa Anter, Deniz'in katledilmesinden bir ay sonra katledildi.
Onlar büyük bedeller ödedi
1990'lı yılları 'legal devletin derin devlete talimat verdiği veya işleri havale ettiği dönem' olarak nitelendiren Hüseyin Deniz'in çalışma arkadaşı gazeteci İrfan Uçar, 90'lı yılların gazeteciler için çok tehlikeli bir dönem olduğunu söyledi. Deniz'in sindirme politikasının bir sonucu olarak katledildiğini vurgulayan Uçar, 'Sadece ve sadece gerçeğin peşinden koşan özgür basın çalışanlarını sindirmek için gözaltına alma, tehdit etme, işkence yapma ve öldürme dahil tüm yöntemler uygulanıyordu' diye konuştu. Özgür basın çalışanlarının 90'lı yıllarda büyük bedeller ödediğini belirten Uçar, 'Bizim arkadaşlarımız olayın olduğu yerde haberi alırlardı. Diğer medya ise sadece bir merkezden yani Olağanüstü Hal Valiliği açıklamalarını alıp gazetelerine gönderiyordu. O dönem OHAL Valiliği'nin açıklamasının dışındaki her şey 'tehlikeli bilgi' olarak değerlendiriliyordu. Özgür basın çalışanları 1990'lı yılları büyük bedel ödeyerek ama vicdanlarının ve yüzünün akıyla kapattı' dedi. Dönemin gazetecilerinin kontr-gerilla tarafından öldürüldüklerini kaydeden Deniz'in çalışma arkadaşı gazeteci Hayrettin Çelik de, '90'lı yıllar her gün ölümlerin kontr-gerillalar tarafından cinayetlerin işlendiği günlerdi. Her gün arkadaşlarımızın ölüm haberlerini alıyorduk' diye konuştu. 1990'lı yıllarda saldırıların çok boyutlu olduğuna dikkat çeken Çelik, 'Saldırılar gazetecilere, gazetenin ekonomisine, dağıtımına yapılıyordu. Yapılan saldırıların bedelleri ağır oldu. Arkadaşlarımızı öldürerek bir yere varamayacaklarını anladılar. Büyük bir özveri ile bugüne kadar geldik' dedi. Çelik, 'Özgür basın gerçekler karanlıkta kalmayacak şiarıyla yola çıktık ve bu yolda devam ediyor' dedi.
DERYA BAYRAM - İSTANBUL (DİHA)
Devletin kirli sırları

0 Yorum: