Ergenekon iddianamesinde delil olarak kabul edilen birçok belgede Ergenekon-ordu ilişkisi görülürken, ordu belgelerin 'sahte' olduğunu ileri sürüp ilişkiyi reddediyor
Ergenekon davasıyla birlikte bir kez daha ordu bağlantıları gündeme gelirken, Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamalar dikkat çekiyor. Ergenekon davasında delil olarak sunulan birçok temel belgenin askeri kaynaklardan çıktığı ve bu belgelerde açık bir şekilde Ergenekon'un 'TSK bünyesinde faaliyet gösterdiği' kaydedilirken, Genelkurmay 'belgelerin sahte' olduğunu ileri sürerek Ergenekon bağlantılarını reddediyor. Ergenekon iddianamesinde de belgelere rağmen bu bağlantı reddedilirken, böylece 'sahte ve taklit' açıklamalarıyla ordunun aklanmaya çalışıldığı belirtiliyor.
Genelkurmay'da yöntem 'taklit', aklama 'sahte'
Ergenekon soruşturması kapsamında çok sayıda askerin suçlanması ile gözlerin çevrildiği TSK, Ergenekon örgütlenmesi ile ilgisinin olmadığını açıklasa da eldeki veri ve belgeler bu konuda tersini söylüyor. Üst düzey görevlerde bulunmuş ve şimdi emekli olmuş askerlerin gözaltına alınmasıyla başlayan TSK- Ergenekon bağlantısına dair belgelere ise Genelkurmay Başkanlığının 'taklit ve sahte belge' açıklaması yapması dikkat çekiyor. Son olarak Ergenekon soruşturmasının muvazzaflarada ulaştığı yönündeki haberlere sert tepki gösteren Genelkurmay Başkanlığı'nın, Temmuz ayı içerisinde yayınladığı iki bildiride de eldeki belgelere ilişkin 'TSK'nin yazışma usulleri taklit edilerek hazırlanan asılsız belgelerin, TSK'yi karalamaya yönelik yayın politikası izleyen basın-yayın kuruluşlarına özellikle sızdırıldığı' savunmasının benzeri iddianamede de yer alıyor. Öte yandan Ergenekon soruşturmasında örgütün yöneticilerinden olduğu söylenen Muzaffer Tekin'e TSK adına verilen 'Taktir belgesi'ninde sahte olduğu savunuluyor. Belgelerde 'TSK bünyesinde faaliyet yürüten Ergenekon' ibareleri sıkça geçse de Savcı, Genelkurmay'ın belgeleri 'TSK'nin yazışma usulleri taklit edilerek hazırlanmış asılsız belgeler' olarak tanımlamasını yeterli görüp, Ergenekon örgütünün TSK ile ilişkisi olmadığını iddianameye geçirdi. Böylece TSK'nin 'Sahte ve taklit belgeler'le aklanması öngörülüyor.
TSK'nin iç yapılarına hakimiyeti yok mu?
Ergenekon soruşturması boyunca askerin bu örgütlenme ile ilişkisine dair kamuoyunda yürütülen tartışmalara Ergenekon iddianamesi ilginç bir son verme yolu seçerek tartışmanın başka yönleri ile beraber alevlenmesine yol açtı. Ordu ile Ergenekon bağlantısını belgeleyen çok sayıda kanıtın 'yazılım taklidi ve sahte belge' ile ifade ediliyor olması dünyanın en ciddi disiplinine sahip olduğu söylenen TSK'de ciddi bir denetim ve hakimiyet sorunu olup olmadığı sorusunu akıllara getirdi. Doğası gereği disiplinli ve hakimiyet sağlama sorunu olmaması gereken ordularda bu denli üst düzeyde ve yoğun sahteciliğin gelişmesi imkansız iken, yıllarca süren bu durumların farkedilmemiş olması da anlaşılması güç bir noktayı oluşturdu. Dünyanın en disiplinli ve kendi içerisinde denetim usulleri oldukça gelişkin orduların başında gelen TSK'de yıllarca süren bir hakimiyet zaafiyetinin olamayacağı genel kabul görürken, onlarca belge'nin 'yazılım taklidi ve sahte' olduğu gerekçesi inandırıcı bulunmadı
Bildiri ve İddianamede gerekçeler aynı
TSK'nin Ergenekon örgütlenmesi ile bağının tartışılmasından bu yana kullandığı söylemlerin benzerliği tartışma yarattı. Son olarak 31 Temmuz'da yayınlanan Genelkurmay bildirisinde geçen ifadelerle iddianamedeki ifadelerin benzerliği dikkat çekti. Son bildiride 4'ü Kor rütbeli pek çok askerinde Ergenekon çerçevesinde soruşturulduğuna dair habere tepki gösteren Genelkurmay Başkanlığı, ihbarı yaptığı söylenen Serdar Cem isminin sahte olduğunu söylerken, 'TSK'nin yazışma usulleri taklit edilerek hazırlanan asılsız belgelerin, TSK'yi karalamaya yönelik yayın politikası izleyen basın-yayın kuruluşlarına özellikle sızdırıldığı' savunuldu. Benzer bir ifade Ergenekon örgütü dökümanları içinde kullanıldı. Savcılığın belgelerdeki iddialara ilişkin yanıt istediği Genelkurmay Başkanlığı şu açıklamada bulundu: 'Yapılan incelemeler sonucu bazı dokümanlarda Türk Silahlı Kuvvetlerine ait olduğu görüntüsü verecek emarelere rastlanıldığı, bu tür uygulama ve çalışmaların Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmaya yönelik planlı ve kasıtlı işlemler olduğu değerlendirilmiştir. Söz konusu belgelerin; Türk Silahlı Kuvvetlerine ait belgelerin yazım teknikleri taklit edilerek veya bilgisayar teknikleriyle kurgulanarak oluşturulduğu, son zamanlarda bu tip olaylarla sıklıkla karşılaşıldığı, yapılan adli soruşturmalarda kendisine rütbeli şahıs görüntüsü veren kişilerin çeşitli oluşumlarda ve ticari kuruluşlarda Türk Silahlı Kuvvetleri ile yakın ilişki içinde olduğu yönünde izlenim yaratarak illegal yollarla menfaat temin etmeye çalıştıkları, bunlardan bazılarının geçmişte üniforma giymiş olmalarının Türk Silahlı Kuvvetleri ile halen bir ilişkileri olduğunu göstermeyeceği, bu tip faaliyetlerin gerek kamuoyunda gerekse Türk Silahlı Kuvvetlerinde esefle karşılanacağı' bildirilmiştir.
Savcı akladı
Savcının eldeki belgelerin aksine Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamayı yeterli görerek aynı red gerekçesini iddianameyede mutlak doğru olarak geçirmesi TSK'yi aklama çabası olarak yorumlandı. Bu bakımdan iddianamede geçen şu ifadeler çarpıcıdır: 'İstanbul 29 Ekim 2000 tarihli örgütün ARAŞTIRMA / GÖZLEM / ANALİZ / TEORİ birimlerince hazırlandığı anlaşılan, 'KEMALİST MODEL ULUSAL GENÇLİK HAREKETİ DİNAMİK ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ KUVAYI MİLLİYE CEPHESİ' isimli belge, İstanbul 9 ARALIK 2000 tarihli DİNAMİK ANTİ TEZ, İSTANBUL / ARALIK 2000 tarihli ULUSAL MEDYA 2001 başlıklı doküman, SECUTRITY A.Ş., PROTOKOL A.Ş başlıklı örgütsel içerikli dokümanlar ve bu dokümanlar haricinde birçok istihbari nitelikli belgenin bulunduğu tespit edilmiştir. Özel Kuvvetler komutanlığınca yazılmış gibi gösterilen ancak Genelkurmay Başkanlığı'nca Özel Kuvvetler komutanlığının istihbari raporlarının yazım teknik ve şekillerinin taklit edilmesi suretiyle hazırlandığı anlaşılan dönemin bakan ve bazı ünlü kişileri hakkında yazılmış istihbarat raporlarının da bulunduğu anlaşılmıştır.' İçlerinde ERGENEKON- LOBİ ile 'ERGENEKON YENİDEN YAPILANMASI' (reorganizesi)' adlı temel belgelerinde bulunduğu ve TSK bünyesinde olduklarına dair açık ibarelerin geçtiği belgelerin hepsi için savcılığın Genelkurmay gerekçelerini kendi yargısı olarak aynen iddianemeye geçirmesi 'taklit ve sahtecilik'le aklama çabasının açık bir yansıması oldu.
Takdirname'yede sahte dediler
Ergenekon- TSK bağlantısına dönük tartışılan bir diğer kanıtta Ergenekon örgütünün üst düzey yöneticisi olmakla suçlanan Muzaffer Tekin'e Tümgeneral Zekeriya Öztürk tarafından TSK adına 2007'de verilen takdirname oldu. Ergenekon iddianamesinde de geçen 'Üstün Hizmet' belgesi TSK yazısında yalanlanarak, Muzaffer Tekin adına düzenlenen Takdirname belgesinin sahte olduğu belirtildi. Üzerinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı amblemine benzer amblem bulunan takdirnamenin tepesinde ise 121'inci Taktik Komando Alay Komutanlığı Pervari/Siirt yazısı dikkat çekiyor. Takdirnamenin 'Adı Soyadı' bölümünde Muzaffer Tekin, 'Rütbesi' bölümünde ise Vatan Aşığı yazıyor. Belgenin imza bölümünde ise Halim Kök Kurmay Kıdemli Albay 121'inci Tak. Kom. Alay. K. İbaresi bulunuyor. ALTERNATİF
0 Yorum:
Post a Comment