TÜRKİYE’YE BAĞIMLI ‘BAĞIMSIZLIK'MI!’ Geçtiğimiz Salı akşamı Londra’da Kürd sorunu tartışıldı. YAŞAR KARADOĞAN/The Guardian gazetesinden Michael Howard’ın yönettiği panelde tanıdık simalar vardı. Kürd hükümetinin Londra temsilcisi Beyan Abdurrahman, Celal Talabani’nin eski sözcüsü gazeteci Kamuran Karadaghi, ‘Modern Kürd tarihi’ adlı kitabın yazarı David McDowall ve Mısırlı yazar Adil Derviş Türkiye ile ABD arasında gerginliğe yol açan, Ankara’nın Kürd hükümeti ile ilişkileri ekseninde Kürd sorununu tartıştılar. Bir dönem Kürd hükümetine anayasal konularda danışmanlık yapan, ABD’nin Hırvatistan eski büyükelçisi Peter Galbraith de bulunduğu Zambiya’dan telefonla panele katıldı. Panelin tartışma başlığı ‘bağımsız Kürdistan’ın zamanı mı?’ ydı. Telefonun ucundaki Galbraith’e göre ‘ Irak bölgesinde bağımsız Kürdistan’ın zamanı geldi..‘Irak Kürd liderliği Irak’a inanmıyor. Bir süre önce yapılan referandumda halkın %95’i bağımsızlık istedi. En sonunda bağımsız olacak’ Howard dünyada ne kadar Kürd olduğunun bilinmediğini,ama Kürdlerin sayı ve coğrafya itibariyle dünyadaki devletsiz en büyük halk olduğunu vurguladı. Howard geçenlerde Kürd yönetiminin 5 petrol sözleşmesi imzaladığına dikkat çekerek, Kürdlerin ekonomiyi bağımsızlık için bir platform olarak gördüğünü söyledi. Howard’a göre de ‘Kürdistan fiili bir devlet durumunda. Peşmergeler merkeze bağlı değil. Kürdistan’da Irak bayrağının dalgalanması yasak.’ Adil Derviş ise Kürd hareketinin hiç bir zaman terörizme başvurmadığını, Saddam Hüseyin’in Kürd lideri Mustafa Barzani’yi öldürme girişiminden bile sonra herhangi terörist bir faaliyette bulunmadığına dikkat çekti. Adil Derviş’in dikkat çektiği ikinci önemli nokta ise Arapların Kürdlere karşı izlediği iki yüzlü politikaydı: ‘Real politika elde edilebilecekleri engelliyor. Kürdler 1975’teki Cezayir antlaşmasından ders aldı. Arapların çoğu Kürdlere sempatik değil. Arap diktatörlükleri medyayı manipüle ediyorlar. Filistin için devlet isterken, Kürdlere gelince bu hakkı çok görüyorlar. Ortadoğudaki politik kültür ve mevcut politikalar Kürdlere karşı komplo üzerine kurulu. Kürdler izole edilmiş durumda.’ David McDowall ‘Kürd kimliğinin artık kültürel, linguistik bir kimlik olmaktan çıktığını ve politik bir kimlik haline geldiğini, ancak 20.yüzyıl devlet ve hükümetlerinin farklı kimliklere tahammül etmediğini’ ifade etti. Dowall,1918’den sonra Mezopotamya’da yaşayanlara farklı kimlikler dayatıldığını, batı ve İsrail’in ayrılıkçılığı desteklemesi nedeniyle bölgedeki devletlerin çok rahatsız olduğunu söyledi. Türkiye sınırları içerisinde yaşayan Kürdlerin yarısından fazlasının 15 yaş altında olduğunu, 3500 Kürd köyünün boşaltıldığını, 2 milyon Kürdün yerinden edildiğini belirten Dowall PKK’ye katılımların bu politikalarla ilgili olduğuna dikkat çekti. Dowall, Türkiye’nin 20 yıldaki politikasının Kürdlerin inkarına dayandığını, AB ile birleşme süreci içerisinde atılan olumlu adımlara rağmen Kürd sorununun çözüm noktasından uzak olduğunu söyledikten sonra PKK konusunda şunu vurguladı: ‘Bana sorarsanız PKK’nin tek başarısı Türkiye’de sıradan Kürdler arasında kitlesel bir kimlik hareketi yaratmayı başarmasıdır ve bu bir günde ortadan kalkmaz. Türkiye Ermeni katliamını bile konuşmak istemiyor.’ Bir süre öncesine kadar Talabani’nin sözcülüğünü yapan Kamuran Karadghi ilginç görüşler ortaya attı. Karadghi öncelikle Talabani’nin Irak cumhurbaşkanlığı hakkındaki görüşlerini açıkladı: ‘Talabani pozisyonundan memnun. Herkesle konuşma imkanına sahip. Ne zaman bir problem olsa onu çözme prosedürü onunla başlıyor. Yaptığı işi severek yapıyor ve onu dinliyorlar. Kürd liderliğinden Irak liderliğine kendisini iyi adapte etti. Kendisi bu pozisyonu kabul edince kendisini yüzde yüz Iraklı görüyor.’ Karadaghi, Kürd Federe devleti ile Türkiye arasında PKK nedeniyle başlayan kriz nedeniyle de dikkat çekici görüşler öne sürdü: Kürd liderliğinin şu anda Türkiye ile olan kriz gibi durumlara ilişkin bir planı yok. PKK bizim sorunumuz değil demek yetmez. Bir şeyler yapmak lazım. Bu nedenle de şimdi dağda kontroller, yasaklamalara başlandı. Daha fazla sorumlu davranmalıyız, çünkü Irak’ın bir parçasıyız.’ Galbraith ABD’nin PKK ile direk görüşmeyeceğini vurguladıktan sonra, 1999 yılında Abdullah Öcalan’ın yakalanması ve PKK’nin 2004’e kadar silah kullanmamasına rağmen Türkiye’nin politikalarında bir değişiklik olmadığına dikkat çekti. Adil Derviş, Kürd federe devletinin PKK’ya karşı sınırlı bir güç kullanmasının iyi olacağını savundu. Kürd temsilci Beyan Abdurrahman ‘Kürd liderliği ve Kürd halkının Kürdler arası bir çatışmayı kabul etmeyeceğini, PKK’ye karşı silahlı bir hareketin başarılı olamayacağını, Türkiye’nin şimdiye dek 24 defa silahlı müdahalede bulunduğunu ama bunun bir sonuç vermediğine’ işaret etti. Abdurrahman, Barzani ve Talabani’nin uzattıkları elin kabul görmediğini, Ankara’nın Kürd bölgesel hükümeti ile tartışmayı ve görüşmeyi kabul etmememesini eleştirdi. Kürdlerin kendilerine dayatılan Araplaştırma, Türkleştirme ve Acemleştirme politikalarına karşın kimliklerini koruduklarını, Türkiye ile dostana ilişkiler içinde olmak istediklerini, 1991’de Türkiye’nin sınırlara yığılan Kürdlere yapılan yardımlarda yer aldığı için müteşekkir olduklarını söyledi. Galbraith, Kürdistan’ın bağımsızlaşması durumunda bölgede yeni dinamiklerin ortaya çıkacağını, bölge devletlerinin, başta Türkiye olmak üzere kendilerini buna ayarlayacaklarını, Kürdistan’ın bağımsızlaşması halinde ise Türkiye’ye bağımlı olacağını öne sürdü. Beyan Abdurrahman, Rus gazeteciyle görüşürken. Yapılan tartışmalarda Türkiye’nin ‘sınır ötesi harekat’ dediği ‘harekatın aslında Kürd federe devletini hedeflediği, PKK’nin bir bahane olduğu görüşünde birleşildi. Kürd federe devletinin hem merkezi hükümette yer alıp, hem de kendi bölgesinde otonom davranmasının doğru bir politika olduğu, ancak real politik şartların Kürdlerin bağımsızlık ilan etmelerine imkan vermediğine vurgu yapıldı. Türkiye ve İran’ın Kürd Federe Devleti’ne daha ortada bağımsızlık yokken böyle saldırı altında tutması uluslararası arenada yapılan tartışmalarda gözönünde bulunduruluyor. Dünyadaki ‘büyük güçler’ herşeye kendi çıkarları açısından baktıkları, Kürdlerin bağımsızlık ilan etmesinin onlara ne getirip ne götüreceğinin hesabını inceden inceye yaptıkları için Kürdlerin self-determinasyon hakkını konuşmuyorlar. Bu nedenle de ‘real politik’ özellikle de Talabani tarafından joker bir sözcük olarak sık sık karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz ağustos ayında sevgili Dr.İsmail Beşikçi ağabeyle sohbet ederken ‘Sarı Hoca’mızın yanıt aradığı sorulardan birisi de Batı’nın Kürdlere karşı izlediği politikaydı. Beşikçi hoca, herkesin bütün yabancı uzmanlara, aydınlara bunu sorması gerektiğini söylüyordu. Geçen akşamki panelden sonra David McDowall’e yaklaştım bunu sormak için. Görüşmeyeli birkaç yıl olmuştu. Dowall Ortadoğu ve Kürd sorunu ile bir süredir uğraşmadığını, mahkemelerdeki iltica davalarında bilirkişilik yapmayı da bıraktığını söyledi. Ona İsmail hocayı anlattım. McDowall tabii ki Beşikçi hocayı ve içeride geçirdiği 18 yılı biliyor: ‘İngiltere 1.Dünya Savaşı’nda çok yorulmuştu. Ekonomisi çok kötüydü. Sıradan asker evine gitmek istiyordu. İngilizler, Türklerin Fransızları nasıl söküp attıklarını gördüler. Bu nedenle kararlı Türk ordusuyla savaşmayı göze alamadılar. Lord Curzon Türk hayranıydı, petrolün önemini bilmiyordu.’ Türklerin Kürdleri kullanarak Fransızları yenmeleri, Şefik Özdemir’in Berzenci ve Sımko vasıtasıyla Kürdleri İngilizlerle çatıştırmasının, Selahaddini Eyyubi’nin Haçlıları durdurmuş olması gibi nedenlerle Kürdlerden bir intikam alınmış olunamaz mıydı? Sınırların böyle çizilmesi tesadüfi miydi? McDowall’e göre neden ‘İngilizlerin Türklerle savaşamayacak kadar yorgun ve ekonomilerinin kötü olması’ydı. Bu da bir görüş ama ben hiç tatmin olmadım. Kürdlerin siyasal birlik sorunu ve rahat manipüle edilebilmeleri dünden bugüne kadar uzayan bir sorun. Bugün tartışılan Irak’taki Kürd bağımsızlığı da ‘Türkiye’ye bağımsızlıktan’ geçiyor. Bunun da nedenleri var.. Bazıları ekonomik nedenler.. Bazı nedenleri ise Kürdler bizzat kendileri yarattılar. Kürd Federe devleti batıya açılmak için Türkiye’yi bir ‘kapı’ olarak görse de, Türkiye bırakalım kendisine bağımlı bir ‘Kürd bağımsızlığını’, Irak sınırları içerisindeki bir Kürd federasyonuna bile karşı. Türkiye’nin 17 ekimde TBMM’de çıkardığı tezkere Kürdler üzerinde psikolojik bir baskı unsuru olarak kullanılmaya devam ediyor. Herkes ABD çekilir çekilmez Kürd Federe Devleti’nin dört taraftan ateş altında kalacağını biliyor. Kürdler 20. yüzyılda büyük güçlerin jeopolitik hesaplarına kurban edildiler. 21. yüzyılda da Kürdlerin devletlerarası çıkar çatışmalarının kurbanı olmayacağının garantisini kimse vermeye yanaşmıyor. Ortadoğu’da 22 Arap devletine, İsrail’e, Filistin’e ve Türkiye’ye yer var! Ama bu coğrafyanın kadim milleti Kürdlere ve Kürdistan’a yer yok. Kürdlere birbirlerini vurmaları dayatılıyor. Amerika ile kapışmaları isteniyor. Kürdler bu komploları red etmelidir. Kürdler için zaman giderek kısalıyor. Kürdlerin az zamanda çok adım atması gerekiyor. Fotoğraflar: Yaşar Karadoğan © Rızgarî Online

0 Yorum: