Kurdistan-Post Kürt öğrenciler ve işçiler Türk şehir, kasaba ve köylerinde dövülüyor. Bunun adı tabii ki, Türk usulü linç oluyor. Türk usulü linçte olaylar şöyle gelişiyor: Türk-İslam faşistlerinden bir temsilci, milliyetçi emniyet amiri veya milliyetçi vali ile şehir veya kasabadaki Kürt grubunun durumunu görüşüyor. Bu grup işçi veya öğrencidir. Ya da yerleşmeye gelmiş birkaç Kürt ailedir.
Milliyetçi Emniyet amiri veya milliyetçi vali, milliyetçi Türk gencinin kaygılarına fazlasıyla anlıyor. İşlem tamamdır. Kürt grubun ağzı gözü dağıtıldıktan sonra olay yerine gelen milliyetçi Türk polisi kavga halindeki iki gurubu linç altındaki Kürtlerin kemiklerini kırarak ayırmış oluyor; bu nasıl iki gurup arasında bir kavga ise hastaneye sadece Kürtler götürülüyor.
Aaaaa.... Bir bakmışsınız bizim Kürtler hastane koridorunda toplu halde hatıra fotoğrafı çektirmişler... Kimin gözü şiş. Kiminin kafasında külah gibi kanlı bir sarık. Terlikli olanın ayağı dizine kadar sargı içinde... Birinin, Allah burnunu esirgemiş, sallanan satırla serçe parmağı uçup gitmiş. Karnından şişlenmiş olan Kürt ise serum şişesine bağlı komada yatıyor...
Şu anda Türkiye’nin en az 55 iline gidemeyecek olan Kürt iyimserlik siyaseti linç olayı üzerine basına açıklamalarda bulunuyor:
“Kardeşliğe vurulmuş darbe!”
Ne kardeşlik ama! Yüzük kardeşliğinden linç kardeşliğine geçiş yapmışız ya!
Türk şehir, köy ve kasabalarının sokaklarını tutmuş sivil Türk-İslam faşistlerinin asker ağabeyleri de Kürdistan’ı linç ediyor. Askerin hışmından kaçan Kürt, sokak faşizminin satır ve bıçak sallayışları altında hastane pozları veriyor.
Dil yasağını, vatan yasağını, Kültür yasağını, yedi sülalesinin isim yasağını yutan Kürde bu kez hayat yasağı yutturuluyor.
Neyse ki öğrendiğimize göre Kürdistan’dan Türk şehirlerine olan göç büyük ölçüde durmuş. Bu, Kürtlerle Türkün bıçaklı-sopalı kaynaşmasının durmuş olması anlamına geliyor.
Adamların elinde satır, şiş, bıçak ve kalas varken nasıl kucaklaşacaksın? Neresiyle kucaklaşacaksınız? Tam kucaklaşmak üzereyken milliyetçi Türk bıçağı hart diye Kürt tenine giriveriyor.
Ben desem ki, inkara dayalı seksen yıllık ucube yaşamın kaynaştırdığı Kürt ve Türk hızla ayrışıyor. Diyecekler sen ayrıştırıcısın. Bıçak, şiş, satır, uçak ve tankla öldürmeye gelen birleştirici oluyor da, buna itiraz edenler ayrıştırıcı oluyor demek...
Dirliğini, birliğini ve vatanını kaybetmiş Kürtlerin devletleşmesi ve kendi kendini yönetmesi çok zor. Zaman, ısrar ve kararlılık istiyor.
Siz bakmayın Türk ulusal böbürlenmelerine. Türkler devletleşmeyi Araplardan ve Farslılardan öğrendiler. Uzun yıllar Arap ve Farsların dinsel ideolojisinin silahşörlüğünü ve kapı kulluğunu yaptılar.
Bin yıldan beridir Kürtlerin bir devlet deneyimi yok. Kendi aralarındaki çatışmalardan dolayı çoğu zaman kendi yönetim işlerini başkalarına devretmişler. Bu nedenle hala bir çok Kürd kendi Kürdünün ufacık bir dokunmasına kıyametler koparır ama, sömürgeciliğin ciğer söken uygulamalarını adetten bulur. Linçi anlatıyordum. Kürde yönelik linç olaylarını kimse durduramaz. Durmaz. Bu topraklarda seksen yıldır Türk ırkçılığıyla Kürt düşmanlığı tohumları ekilir. Tohumlar filizlendi, ayrık otu gibi her tarafa kök saldı. Devletin kendisi, partisi, askeri, polisi ve kurumları halini aldı. Milliyetçilik ve ırkçılık tohumları ekmek kolaydır. Eteğini doldurur ve önüne çıkan araziye serpersin... Fakat kök saldıktan sonra da dünya bir araya gelir o tohumların kökünü kazıyamaz. Aksine tatminsiz yaşam içinde önüne çıkanı boğazlayan bir güruh haline gelir.
Türkiye hassas dengeler üzerinde duruyor, denen şey bu. İçindeki canlılarla birlikte bir Kürt evini veya otobüsünü kundaklamanın varacağı sonuçları kestiremediklerini söylüyorlar...
Yalancılar. Irkçılık ve aşırı milliyetçilik iyi ve geleceği olan bir şey olsaydı Avrupa ona İspanya, İtalya, Balkanlar ve Almanya’da diz çöktürmezdi.
Ötekini linç eden Türk ırkçılığının burnu sürtülene kadar linç kültürü sürecek. Burun sürtme sürecinde büyük olaylar ve kırımlar yaşanacak. Bu arada Kürtler bir arada yaşamanın, kendi kendini yönetmenin can güvenliği için kaçınılmaz olduğunu öğrenecek. Biriktireceği ulusal enerjiyle ve yönetim tecrübesiyle devlet kurmayı öğrenecek...
Linç altında yaşamanın şerefli bir yaşam olmadığını öğretene kadar, İyimser Kürtlere biz bunları anlatmayı sürdüreceğiz. Faşizm ve ırkçılık iyimserlikten anlamaz diyeceğiz...
Faşizm ve ırkçılığı asılsız iyimserliklerin körüklediğini belirteceğiz. Bakalım, linç kurbanı yeni bir grup Kürdün hastanedeki hatıra fotoğrafları bir daha ne zaman basına yansıyacak.
Uzun sürmez... Türk linç kültürüdür bu.... Yerinde duramaz... Türkün ulusal stresini attığı tek alan, gasp edilmiş Kürdistan topraklarıdır. Bunu unutmayın;
Özgürlük yoksa linç vardır...
Hasan Bildirici
bildiricihasan@hotmail.com
0 Yorum:
Post a Comment