Türk Savaş Uçaklarının Kendekolê Katliamı

kendakol_katliami_o Kendekolê'de bir vahşet anı
Son bir yıl içinde sınırötesi operasyonlarını yoğunlaştıran ve sivilleri hedef alan Türkiye'nin gerçekleştirdiği en büyük katliamlardan birisi, 15 Ağustos 2000'deki Kendekolê Katliamı'ydı. Çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan 30 kişinin katledildiği katliamın tanıklarından on çocuk annesi Xecê o günü şöyle anlattı: Bombalama korkunçtu. Her zaman olduğu gibi yine kadın ve çocukları vurdular. Hepsini vurdular...
'Uçaklar vurdu, vurdu, vurdu'
image Kürt trajedisinin en çarpıcı örneklerinden biri de Kendakol katliamı. 15 Ağustos 2000 tarihinde havalanan Türk savaş uçaklarının attığı bombalar, Güney Kürdistan'ın Kendakol bölgesinde yaylalara çıkan Herki koçerlerinin üzerine yağdı. Bombalama sonucu çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan 30 kişi öldü, onlarca kişi de yara landı.
Ağırlıklı olarak hayvancılıkla geçimini sağlayan Güney Kürdistan aşiretlerinden Herki, Surçi, Bradost ve Mamsal aşiretleri yazları Kelaşin, Lolan, Xinêrê ve Xakurkê yaylalarına çıkıyor. Kışları Musul, Hewlêr ve Behdinan'ın ovalarındaki köylerinde geçiren aşiretlerin her biri yazları belirli bölgelere çıkıyor. Herkiler, Sideka'dan Axa Çeka'ya ve Nazdara Daxê'ye kadar olan bölgede yani, Türkiye sınır boyundaki bölgede koyunlarını otlattığından sık sık Türk savaş uçaklarının saldırılarına maruz kalıyor. Herki aşireti için en çekici yer Kendakolê ve Xinêrê alanlarıdır. Suyun ve otlakların bol olduğu bu alanlar Herkilerin yaşama sevincidir aynı zamandı. Her Herki, Kani Germiyanê'yi bilir. Kani Germiyanê'nin suyundan içmek için her Herki binbir zahmete katlanır.
İlk saldırı 1992'de gerçekleşti
Herki koçerlerine yönelik Türk savaş uçaklarının ilk saldırısı 1992 yılında gerçekleşti. Xinêrê'de hayvancılık yapan koçerlerin üzerine 'terörist yuvası' olduğu gerekçesiyle bomba yağdırıldı. Katilama dünya ve Güneyli Kürt partileri sessiz kaldı. 1995'de yapılan bombardımanda da hedef, gerekçe ve sonuçlar yine aynıydı... Ölenler ise Kürt koçerler. 1997'de 8 uçağın katıldığı hava saldırısında Mêrga Hewşê, Lolan, Xinêrê ve Şewa Bihikê alanlarında yaşayan koçerler vuruldu. 1999'da da hedef aynıydı. 1999'da yapılan saldırıda Kelaşîn alanında bulunan 10 İran askeri de öldü. Saldırıda dünyanın tepki gösterdiği tek şey 10 İran askeriydi.
30 kişi öldürüldü
kendakol_katliami 15 Ağustos 2000 tarihinde Xinêrê-Lolan arasına sıkışmış Qaşmukê ve Avxwar vadilerine bakan Kendakol ovasına kurulan yaklaşık 100 koçer çadırına yeni bir saldırı daha yapıldı. Türk savaş uçaklarının attığı bombaların gürültüsüne karışan kadın ve çocukların bağrışları arasında bir anda cehenneme dönen Kendakol'da 30 kişi öldü, onlarca kişi de yaralandı. Kendakol katliamında yaşamını yitirenlerin isimleri şöyle: M. Ali Uzeyir (35), Fatma Nebî (25), Berîtan M. Ali (4), Bahar Eshed (18), Gilawêj Simaîl (18), Ferzande Şakir (1), Xelat Qadir (18), Beyaz ëbrahim (70), Besê ëbrahim (68), Sonya Mihê (35), Fadima Sewdîn (18), Peyman Qadir (17), Rêzan Qadir (12), Fatma Hesen Esen (60), Hedîya Mele Hesen (45), Nejat Maîn (10), Xecîca Maîn (11), Baxtîyar Hecac (16), Faxir Bakî Ali (40), Surmê Esmer (30), Şehnaz Faxir (15), Dilnaz Faxir (10), Kusret Faxir (5), Zuhre Sadî Şêxo (70), Semîr Mihê (25), Raîd Qadir (15), Fatma Rahman (30). Ayrıca kimliği tesbit edilemeyen ve bir yaşın altında 3 çocuk daha aynı saldırıda yaşamını yitirdi. 30 kişinin yer aldığı bu listede Diana ve Hewlêr'e gönderilen yaralılar arasında yaşamını yitirenler yer almıyor.
Tanıklar katliamı anlatıyor
Katliamdan sağ kurtulanlar kan ve gözyaşı içinde en yakın kasaba olan Sideka'ya doğru yollara düştü. Ancak gidenler, başka gelir kaynakları olmadığı için 5-6 gün sonra tekrar yaylalara dönmek zorunda kaldı. Hem de hiç bir yaşam güvenceleri olmadan. Katliamın canlı tanıklarından olan 60 yaşındaki Cewher Haco savaş uçaklarının geldiği anı şöyle anlatıyor: 'Uçaklar geldiğinde, Xinêrê Suyu'nun üstünde sürüleri sağıyorduk. Önce uçakların hayvanları vuracağını düşünerek, sürüyü toplamaya çalıştık. Ama sonra bir de baktık ki, bombalar çadırların üzerine yağıyor. Süt sağan kadınlar bombaların çadırların üzerine atıldığını görünce tehlikeye rağmen, ağlayarak çadırlara doğru koştular. Ancak bombardıman bitinceye kadar zomlara yaklaşamadık.'
Bombardımandan sonra birkaç saat önce bıraktıkları yerden geriye parçalanmış cesetler, toz, duman ve yanık kokusunun kaldığını Cewher Haco anlatıyor: 'Çadırların kurulduğu yere Şîva Bihîkê tepesinden bakıldığında kocaman bir köyü andırıyordu. Ama bu kez köy yerine alevler içinde bir arazi duruyordu önümüzde. Çadırlara ulaştığımızda yanık et kokusu genzimizi yakıyordu. Arkamızda bıraktığımız kadın ve çocukların bir kısmı yerde cansız yatıyordu. Kimisi de paramparça olmuştu. Bazılarının gövdeleri parçalanmış, iç organları dışarı çıkmıştı. Kiminin kolu, kiminin bacağı yoktu.'
Manzara tam bir vahşetti
kendakol_katliamii Herki aşiretine mensup, 45 yaşındaki Mahir, Kendakol ve diğer katliamlarda yakınlarını kaybetmiş. Kendakol katliamı sırasında sürünün başında olduğu için bugün h�l� yaşıyor Mahir. 1997'deki katliamın da canlı tanıklarından olan Mahir, Kendakol'u şöyle anlatıyor: 'Bombardıman sırasında ben sürünün yanındaydım. Uçaklar gittikten sonra çadırların olduğu yere geldim. Manzara tam bir vahşetti. Çocuk, kadın, genç, yaşlı bir çok insanın bedeni parampaçaydı. Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi bilemedim. Çadırıma uğradım, tek bir şey sağlam kalmamıştı.'
Mahir 1997'deki katliamın da çok farklı olmadığını şu sözlerle anlatıyor: '1997'deki katliamda da çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 25 kadın ölmüştü. O zaman da 30 yaralı vardı. 1997'de sadece bir yeri vurmadılar. Mêrga Hewşê'den başladılar, Dola Mendokê, Dola Berrubar, Mêrga Fatokê ve Xinêrê Suyu'nun kıyısında açılmış bir çok çadırı 8 uçakla vurdular. Bombardıman 4-5 saat sürdü. 4 uçak bombaları boşalttıktan sonra gidiyor, ayrı 4 uçak daha geliyordu.'
Kendakol katliamından sonra Sideka kasabasına sığınanlar tekrar yaylalara geri döndü. Mahir bunun da çaresizlikten kaynaklandığını söylüyor: 'Uçak tehlikesi olsa da yaşamak için, açlıktan ölmemek için yaylalara geri dönmek zorundaydık. Bu yüzden katliamdan kısa bir süre sonra acılarımıza rağmen tekrar geri döndük.'
Çıplak ayaklarla yola düştük
Kapkara elbiseleri içinde, on çocuk annesi Xecê'nin öfkesi hala dinmemiş. 'Tonlarca bombayı bir çırpıda üzerimize bıraktılar' diyen Xecê'nin başörtüsü altından görülen ak saçları ve sözlerine yansıyan keskinlik yaşadıklarını anlatmaya yetiyor. Katliama o dönem Güneyli Kürtlerin sessiz kalmasına öfkeli Xecê: 'Uçakların sesini duyunca çocuklarım ve torunlarımı alıp köprünün altına sığındık. Bombalama korkunçtu. Sonra da kaçtık, ne erzak, ne battaniye, ne ekmek kaldı.. Çıplak ayaklarla düştük yollara. Her zaman olduğu gibi yine kadın ve çocukları vurdular. Hepsini vurdular. Dört kere dönüp dolaşıp, özellikle bizim çadırlarımızı vurdular. Birkaç gün başkaları bize baktı.'
Mahir gibi çobanlık yapan ve diğer katliamlarda yakınlarını yitiren Latif de benzer şeyler anlatıyor. 5. keredir aynı acıları yaşayan Latif de Türkiye'nin bilerek Herki aşiretinin koçerlerini vurduğunu düşünüyor: 'Kendimi bildim bileli yaylalara çıkarız. Daha önceki saldırıları da gördüm. Kadınlarımızı, çocuklarımızı vurdular. Çadırlarımızı bombaladılar. Yakıp yıktılar... Aslında sadece Herkiler değil. Kürt olan herkesi ve her şeyi sevmiyorlar. Türklerin de, Arapların da, Acemlerin de asıl gayesi budur. Biz de birlik değiliz. Ne olacak bu hal bilemiyorum.'
45 dakika bombaladılar
Kendakol katliamında üç yakınını yitiren Şêro Uzeyr, üzerlerine her türlü bombanın yağdırıldığını söylüyor. Uzeyr, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: 'Uçakların sesini duyduğumda çadırdaydım. Sesleri duyunca çadırdan çıkarak gökyüzüne baktım. Uçaklar Kendekol'un üzerinde dönüyorlardı. İki kez döndüler, vuracaklarını anladım. Çünkü uçaklar önce vuracakları yerin üzerinde dönüyorlar. Çocuklarımla birlikte koşarak çadırların arkasındaki kayalıkların arasına gizlendik. Uçaklar vurmaya başladı. Yaklaşık 45 dakika bombaladılar. Bombalara ait parçalar, altına girdiğimiz taşlara çarpıyordu. Patlamalar kesildikten sonra kayaların arasından çıktık, çadırlarımız ateş ve dumanlar içindeydi. Yaşamını yitiren insanların cesetleri parçalanmış ve tanınamaz hale gelmişlerdi. Napalm, kazan, roket, uçak mermisi, ne buldularsa üzerimize yağdırdılar.'
Şêro Uzeyr de katliamdan sonra ailesiyle birlikte Sideka'ya sığınmış. Uzeyr, yolda da bir çok insanın kaybolduğunu söylüyor: 'O gece hepimiz Sideka'ya doğru yola çıktık. Herkes kendi başınaydı. Birçok kadın ve çocuk kaybolmuştu. Bazıları Sideka'ya kadar gidemedi, Bêrkîmê, Derewê ve Sinînê'de kaldılar. Biz de Sinînê de kaldık. Her şeyimiz yanıp kül olmuştu. Kaybolan kadın ve çocukların bazılarını ancak on-onbeş gün sonra bulabildik. Bazıları h�l� bulunamadı. Nerede olduklarını bilmiyoruz.'
Çocuklarımla kayalıklara sığındık
İki çocuk annesi Fatma da kendisini çocuklarına siper eden kadınlardan. Katliamı anlatırken bile yüreği sızlayan Fatma'nın ağzından Kendakol'da yaşananlar ise şöyle: 'Uçakların vuracağını anlayınca, çocuklarımla birlikte kayalıklara gizlendik. Bedenimle çocuklarımı korumaya çalıştım. Uçaklar gidene kadar öyle kaldım. Sonra kayalıktan çıktık. Çadırlarımız yanmıştı. Bir çok çocuk ve kadın yanarak parçalanmıştı. Sağ kalanları alarak kaçtık. Sinînê'ye gittik. Üç gün aç kaldık. Kaybolmuştuk. Sonradan Sininê yakınlarında bazı zomlara gittik. Göçerler çoktu. Zomların erzağı azdı. Hepimize verebilecek ekmekleri yoktu. Beş gün sonra ailemi buldum, çocuklarımla birlikte buraya geri döndüm.'
18 yaşındaki Berivan Leyl, katliamda yaralananlardan. Bombalama anında yaşanan şok ve paniği anlatıyor Leyl: 'Uçakların sesini duyunca çadırların arka tarafına kaçtık. Biz kendimizi kurtarmıştık ama bir çok insan ateş altında kalmıştı. Yengelerim, annem hepsi yaralandı. Ben de ayağımdan yaralandım. Bombalamanın olduğu gün, geri geleceklerinden korktuğumuz için hava kararana kadar dağda kaldık. Daha sonra çadırların yanına gittik. Herki aşiretinin bir kabilesi neredeyse tamamen yok olmuştu. Biz de Sideka'ya sığındık ama 20 gün sonra geri dönmek zorunda kaldık.
Bombaların hedefi bizdik
1992'den beri Türk savaş uçaklarının yaylalara çıkan koçerlerin çadırlarını vurduğunu anlatan Hacı Kerim, bombalamaların kaza sonucu değil, bilinçlice yapıldığına inananlardan. Hacı Kerim 1997'de 4 saat boyunca uçakların bomba yağdırdığını anlatarak, şöyle devam ediyor: '1997'de önce 4 uçak gelip bombalarını bırakıyordu, onlar gidince bu kez başka 4 uçak daha geliyordu. Dola Berrubar'dan kendilerini bıraktılar, Mêrga Hewşê'ye kadar bir çok çadırı bombaladılar. O zaman da Sininê'ye kadar kaçmıştık. Revandukların arasına gittim. O zaman bize yardım eden olmadı. Vallahi kimse bize bir sigara bile vermedi. Zor duruma düştüğümüzde bizi soran olmuyor, ne dünyadaki insani kurumlar ne de adımıza siyaset yapan partiler.' Hacı Kerim 2000 yılında yapılan saldırı sırasında Diana'daymış. Haber kendisine ulaştıktan sonra cenazeleri nasıl taşıdıklarını anlatıyor Hacı Kerim: 'Kendakol saldırısı olduğunda ben Diana'daydım. Bir şoför geldi, halinden bela haberini getirdiğini anladım. 'Hayırdır' dedim, 'Hayırlı haber değil, Kendekol'u vurdular, kimse kalmadı' dedi.' Biz arabaya atladık, Sininê'ye geldik. O gece Kendakol'a giderek cenazelerimizi taşıdık. Kaç senedir bu hep böyledir. Uçaklar gelir, vururlar. Biz cenazelerimizi toplar köylerimize götürür toprağa veririz. Ertesi yıl yeniden geliriz, aynı şeyleri yeniden yaşarız.'
'Baba ölecekmiyiz?'
kendakol_katliami_cocuk Xelil ise bombalama sırasında kadınların bedenlerinin nasıl parçalandığına tanık olanlardan. Çocuklarıyla birlikte kayaların oyuklarına saklanan Xelil, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: 'Uçaklar geldiğinde çadırdaydım. Eşim ve iki çocuğum yukarı vadideydi. Ben üç çocuğumu alıp yakındaki kayalıkların oyuklarına saklandım. Oyuğun önünde, kayaların arasına saklanan kadın ve çocuklar vardı. Bombalar sağımıza, solumuza düşüyordu. Bir ara Fatma adlı komşumuz oyuğun içine girmeye çalıştı. O an büyük bir patlama oldu. Vücudunun yarısı oyuğun içine giren Fatma'nın ağzından ve burnundan kan geliyordu. Ben de önce kendim vuruldum zannettim. Öldüğümü düşündüm. Gözlerimi kapattım, gözlerimi kapatarak yüzümü yere kapadım. Çocuğumun 'baba ölecek miyiz?' dediğini duyunca gözlerimi açtım. Toz duman menfezin içine kadar dolmuştu. Uçaklar hala vuruyordu. Fatma'ya baktım ölmüştü. Kafası ve kolu oyuğun içinde kalmıştı. Uçaklar vurdu, vurdu, vurdu.'
9 yaşındaki kız çocuğu Çimen de uçaklar geldiğinde süt sağanlar arasındaymış. Uçak seslerini duyunca yakındaki sögüt ağaçlarının arasına saklanmış Çimen. Çimen gibi yüzlerce çocuk uçak seslerini duyunca korkup, saklanmışlar. Ama saklanamayan onlarca çocuk ise ölümden kurtulamamış. Çimen 'bizi vuracaklarını, evlerimizi vuracaklarını anladım. Babam bana uçakların ne zaman vurabileceğini daha önce anlatmıştı. Oradan anladım vuracaklarını ve ağaçların arasına girip saklandım' diyor. 9 yaşında ölümle tanışan Çimen ve daha nice Kürt çocuğunun hayatları boyunca yaşadıkları korku dolu dakikaların izlerini taşıyacakları kesin.
ANF/KENDAKOL -Gündem

Şengal katliamı unutulmuyor

Bir Ergenekon cephaneliği daha çıktı

Kerkük üzerinden nüfuz savaşı

'Faili devlet' yargılansın

‘Botlarımızın içi kan doluyordu’

DERSİM KATLİAMI TANIĞINDAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR Çiftçi katliamda yaşadıklarını anlattıktan bir hafta sonra, 3 Ocak 2007 tarihinde yaşamını yitirdi

Emir Türkiye’den geldi

Gazi davası yeniden görülsün

Köy yakanlar devrede

Sivas'ta Ölenler, Yaralananlar, Kurtulanlar...

Bu nasıl insanlık?

Diyarbakir'da 2'si bebek, 7'si çocuk toplam 10 kişinin katledildiği bombalı saldırının failleri korunuyor. 

Beytüşşebap Katliamı: Aileler Katliamcıların isimlerini biliyoruz

Yer-gök böyle zulüm görmedi

Bir askerden vahşet itirafları

Bu da havan topu parçası

Facebook'da ırkçı örgütlenmeler

Türk Polisi, veresiye meşrubat vermeyen esnafa saldırdı!

KCK, PKK ve KJB'den 15 Ağustos açıklaması

AKP kan emmeyi sürdürüyor

AKP'den işkence ye büyük tolerans

Vahşete karşı bir direniş ruhu: 14 Temmuz 1982

Küllenmeyen yangın: Sivas Katliamı

1925 KÜRDİSTAN HAREKETİNİ ANMA PANELİNE ENGELLEME

Polis, 12 yaşındaki çocuğun yüzüne sıcak su döktü..“Oğluma bunu yapanlar insan olamaz”

BEDIUZZAMAN SAİD’İ KURDÎ: KÜRTLERİN GANDİSİ

CDK, Kürtlere saldırıları Hitler dönemine benzetti

Leopard 2 savaş tankı Türkiye'ye satıldı. Alman silahlanma raporunu sert bir şekilde eleştiren insan hakları örgütleri, Kürtlerin savaşla tehdit...

Diyarbakır 5 Nolu

Aydın Dere Tarih bizden ne istiyor?

Tarihe Kazınmış Belgeler; Kürt Soykırımları

Kayıp yakınlarını fişlediler : Önce öldür, sonra fişle!

Türkiye terörist ülke mi?

KÜRTLER İN ELİNE TUTUŞTURULMUŞ YENİ TOPİTOP ŞEKERİ YAHUDi DÜŞMANLIĞI

Halepçe, Qamışlo, Beyazıt ve Gazi katliamları protesto edildi

KCK, katliam yıldönümünde Suriye Baas rejimini kınadı

Vahşetin simge kızı 13 yıl sonra konuştu

İşte suç örgütü değil denilen TSK'nin vukuatları

Güçlükonak’ta 11 Kürt Öldürüldü [15 Ocak 1996]

Beytüşşebap Katliamı: Aileler Katliamcıların isimlerini biliyoruz

Beytüşşebap için Ankara’da düğmeye basıldı

'Askerler, hamile kadınların karnını deşiyorlardı'

Şengal Katliamı: 500 ölü, 400 yaralı

En küçük bir ihbarda, ya Evleri ve mallari gasp edildi yada topluca Daragaçlarina çekildiler.Sürgün edildi "şansli" olanlar

2 Yorum:

yusuf said...

it sürüleri

Anonymous said...

Yusuf sana ne girdi böyle, yoksa uçakları kullanan pustlardan biri miydin? Soykırım yapmak için karşındakini insan dışı görmen lazım, tıpkı Siyonistlerin bugün yaptığı gibi.. öyle değil mi? Yoksa bu insanların sana veya bir başkasına zararı olmuş değil, söylediğiniz ve yaptığınız şeylerden ötürü Allah tarafından yargılanacaksınız. Ateşiniz bol olsun.